ABD, İran Dışişleri Bakanı'nın Washington'u ziyaret etme talebini reddetti

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan (AFP)
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan (AFP)
TT

ABD, İran Dışişleri Bakanı'nın Washington'u ziyaret etme talebini reddetti

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan (AFP)
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan (AFP)

ABD dün, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın geçtiğimiz hafta Washington'u ziyaret etme talebini, ‘ABD vatandaşlarının tutuklanması da dahil olmak üzere İran'ın siciline’ ilişkin endişeleri gerekçe göstererek reddetti.

Açıklamada, Abdullahiyan’ın New York'taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sonrasında İran Konsolosluğunun İlgi Alanları Bölümünü ziyaret etmek istediği bildirildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller, İran tarafının bu talebi yaptığını ancak Dışişleri Bakanlığı'nın bunu reddettiğini söyledi. Miller, “İranlı ve diğer yabancı hükümet yetkililerinin BM ile ilgili işler için New York'a seyahat etmelerine izin vermek zorundayız. Ancak onların Washington DC'ye seyahat etmelerine izin verme yükümlülüğümüz yok. İran'ın ABD vatandaşlarını haksız yere gözaltına alması ve terörizme devlet desteği vermesi göz önüne alındığında, bu talebin kabul edilmesinin ne uygun ne de gerekli olduğuna inanmadık” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz hafta İran, ABD ile imzalanan ve aynı zamanda Washington'un müttefiki Güney Kore tarafından dondurulan 6 milyar dolar değerindeki varlıkların serbest bırakılmasını da öngören mahkum takası anlaşmasının bir parçası olarak ABD’li beş mahkumu serbest bıraktı.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, takas anlaşmasının, 2015 yılında büyük güçler ile Tahran arasında İran nükleer programıyla ilgili olarak imzalanan anlaşmaya ilişkin müzakerelerin yeniden başlamasına benzer şekilde daha geniş bir diplomatik harekete yol açacağı yönündeki açıklamaları reddetti.

Amwaj Media haber sitesi, Abdullahiyan'ın Washington'a gitmek istediğini bildiren ilk site oldu ve İran Dışişleri Bakanı’nın ABD başkentine son ziyaretinin 14 yıl önce gerçekleştiğine dikkati çekti.

Haberde adı açıklanmayan kaynakların Abdullahiyan'ın konsolosluk çalışmalarını bizzat görmek istediğini ancak amacının aynı zamanda ‘olumlu haberler’ vermek olabileceğini söylediği aktarıldı.

Batı yanlısı Şah'ı deviren devrimin ardından İslam Devrimini destekleyenlerin Tahran'daki ABD büyükelçiliğini ele geçirmesi ve diplomatlarını 444 gün boyunca rehin alınması üzerine iki ülke arasındaki ilişkiler kesildi.

Anlaşmaya göre, Birleşmiş Milletler'e ev sahipliği yapan ABD tüm üye devletlerin temsilcilerinin ülkeye girişine izin veriyor, ancak New York’ta ‘düşman olarak gördüğü ülkelerden yetkililerin hareketlerini’ kısıtlıyor.

ABD eski Başkanı Donald Trump yönetimi, İranlı yetkililere hareketlerini New York'taki belirli mahallelerle sınırlama yönünde baskı yapmıştı. New Yorker gazetesine göre, 2019'da Cumhuriyetçi milyarder, dönemin İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'i Beyaz Saray'a davet etmeye çalıştı ancak bu çabası başarısız oldu.



Trump’tan Filistinliler dahil 7 ülkenin vatandaşlarına daha ABD’ye giriş kısıtlaması

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump’tan Filistinliler dahil 7 ülkenin vatandaşlarına daha ABD’ye giriş kısıtlaması

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump dün, Suriye dahil yedi ülkenin vatandaşlarının yanı sıra Filistin Yönetimi pasaportu sahiplerinin de ABD'ye girişini yasaklayarak seyahat yasağının kapsamını genişletti.

Beyaz Saray tarafından sosyal medya üzerinden yapılan açıklamada, Trump'ın ‘ABD'nin güvenliğini korumak amacıyla yabancı uyrukluların girişini daha da kısıtlayan ve sınırlayan bir karar imzaladığını’ duyurdu.

Başkanlık kararına göre kısıtlamalardan etkilenen diğer ülkeler arasında Burkina Faso, Nijer, Mali ve Güney Sudan yer alırken, Laos ve Sierra Leone'ye kısmi veya tam kısıtlamalar getirilecek.

Bu önlem, Filistin Yönetimi tarafından verilen pasaportlara sahip Filistinlileri de hedef alıyor. Trump yönetimi, halihazırda ondan fazla ülkeye kapsamlı kısıtlamalar getirdi. Suriye ile ilgili olarak, bu önlem, Washington'da iki Ulusal Muhafız askerinin vurulduğu saldırından birkaç gün sonra alındı.


Trump, "yaptırım uygulanan Venezuela petrol tankerlerine" abluka uyguluyor

Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
TT

Trump, "yaptırım uygulanan Venezuela petrol tankerlerine" abluka uyguluyor

Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, dün Karakas'a yönelik baskı kampanyasında yeni bir tırmanışla, Venezuela'ya giden ve Venezuela'dan ayrılan "yaptırım uygulanan petrol tankerlerine" deniz ablukası uygulanacağını duyurdu.

Trump, ABD güçlerinin Venezuela kıyılarında bir petrol tankerine el koymasından günler sonra, Truth Social platformunda şunları yazdı: "Bugün, Venezuela'ya giren ve çıkan tüm yaptırım uygulanan petrol tankerlerine tam ve eksiksiz bir abluka uygulanması emrini veriyorum."

ABD Başkanı, Karayipler'de konuşlandırılmış devasa ABD donanma filosunun, Venezuela "daha önce bizden çaldığı tüm petrolü, toprakları ve diğer varlıkları ABD'ye iade edene kadar" "daha da büyüyeceğini" ifade etti. ABD Başkanı hangi tür petrol veya topraktan bahsettiğini belirtmedi, ancak Venezuela 1970'lerde petrol sektörünü millileştirmişti. Daha sonra, eski Başkan Hugo Chávez döneminde, şirketler çoğunluk hissesini Venezuela devletine ait petrol şirketi PDVSA'ya devretmeye zorlanmıştı.

Trump sözlerine şöyle devam etti: “Gayrimeşru Maduro rejimi, bu çalınmış petrol sahalarından elde edilen petrolü kendi faaliyetlerini, uyuşturucu terörizmini, insan kaçakçılığını, cinayetleri ve adam kaçırmayı finanse etmek için kullanıyor.”

Haftalarca süren askeri uçakların Venezuela açıklarında uçması, Washington'un uyuşturucu kaçakçılığıyla suçladığı teknelere düzenlenen ve 90'dan fazla kişinin ölümüne yol açan ölümcül saldırıların ardından, Trump yönetimi geçen hafta ülkeyi terk eden bir petrol tankerine el koyarak kampanyasını daha da ileriye taşıdı.

Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro, ülkesinin yakınlarında ABD askeri yığılmasının, kendisini devirmek ve uyuşturucuyla mücadele operasyonu bahanesiyle Venezuela'nın bol petrolünü "çalmak" için bir planın parçası olduğuna inanıyor. Amerika Birleşik Devletleri, Venezuela'nın petrol sektörüne yaptırımlar uygulasa da ihracatına el konulması, zaten zor durumda olan ekonomiyi felç edebilir ve Maduro rejimini olumsuz etkileyebilir.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Venezuelalı bir danışmanlık şirketi olan Orinoco Research'ten Elias Ferrer, yaptığı açıklamada, "Petrol ihracatı olmazsa, döviz piyasası ve ülkenin ithalatı etkilenecek... ve ekonomik bir kriz yaşanabilir" diyerek, "Bu sadece ekonomik bir durgunluk değil, aynı zamanda gıda ve ilaç kıtlığı da olacak, çünkü bunları ithal edemeyeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Venezuela, günde yaklaşık bir milyon varil petrol üretiyor. Ancak 2019'dan beri, petrolünü başta Çin olmak üzere karaborsada indirimli fiyatlarla satmak zorunda kaldığı bir ambargoyla karşı karşıya.

Aylar boyunca ABD, görünüşte Latin Amerika'daki uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele etmek amacıyla Karayipler'de önemli bir askeri varlık oluşturdu ve Venezuela özellikle hedef alındı. Karakas bu operasyonu, Washington ve birçok ülkenin gayrimeşru lider olarak gördüğü solcu Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro'yu devirmeyi amaçlayan bir baskı kampanyası olarak görüyor.


Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
TT

Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)

Tayvan ordusu, Çin'in olası saldırılarına "merkeziyetsiz komuta sistemiyle" hızlı yanıt vermeyi planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre Tayvan Savunma Bakanlığı, Meclis'e bu hafta sunduğu raporda, ordunun "üst kademeden emir beklemeden merkezi olmayan bir komuta yapısıyla" hareket etmesi için çalışmalar yürütüldüğünü bildirdi.

Raporda, Çin'in adayı hazırlıksız yakalamak için askeri tatbikatları aniden Tayvan'a yönelik bir işgal operasyonuna dönüştürebileceği uyarısında bulunuluyor.

Savunma yetkilileri, Çin ordusunun neredeyse her gün ada çevresinde çeşitli tatbikatlar düzenlediğini, Tayvan Silahlı Kuvvetleri'ni "sürekli tetikte tutarak yıpratmayı amaçladığını" savunuyor.

Raporda, Tayvan ordusunun Çin'den gelebilecek ani bir saldırıya karşı hazırladığı acil durum planı hakkında şu bilgiler paylaşılıyor:

Düşman aniden bir saldırı başlatırsa, tüm birimler emir beklemeden 'dağıtılmış kontrol' uygulayacak ve 'merkezi olmayan' bir komuta sistemi altında savaş görevlerini yerine getirecek.

Diğer yandan bu prosedürün nasıl koordine edileceğine dair detay verilmiyor.

Savunma Bakanlığı'nın çalışmasında, Çin'in tatbikatlar aracılığıyla muhtemel işgal senaryolarına hazırlık yaptığı iddia ediliyor. Çin'e ait savaş gemilerinin Pasifik'teki alışıldık pozisyonlarının değiştirildiği, bunların Avustralya ve Yeni Zelanda'ya doğru konuşlandırıldığı aktarılıyor.

Çin Savunma Bakanlığı'ndan pazartesi günü yapılan açıklamadaysa Tayvan'ın "savaş çığırtkanlığı" yaptığı savunuldu. Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin "bağımsızlık için savaş" vurgusuyla halkı paniğe sürüklediği görüşü paylaşıldı.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

Ancak ABD Başkanı Donald Trump, Tayvan'ın kendilerine ödeme yapması gerektiğini savunarak Taipei yönetiminde soru işaretleri yaratmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Taipei Times