Washington İran’ın İHA geliştirme programıyla ilgili olarak Kendi Kendine Yeterlilik Cihad Örgütü’ne yaptırım uyguladı

Tahran, Rusya'ya yardım etmekle suçlanıyor

Geçtiğimiz hafta Tahran’da düzenlenen yıllık askerî geçit töreninde sergilenen Şahed-136 model İran yapımı kamikaze insansız hava araçları (Tesnim)
Geçtiğimiz hafta Tahran’da düzenlenen yıllık askerî geçit töreninde sergilenen Şahed-136 model İran yapımı kamikaze insansız hava araçları (Tesnim)
TT

Washington İran’ın İHA geliştirme programıyla ilgili olarak Kendi Kendine Yeterlilik Cihad Örgütü’ne yaptırım uyguladı

Geçtiğimiz hafta Tahran’da düzenlenen yıllık askerî geçit töreninde sergilenen Şahed-136 model İran yapımı kamikaze insansız hava araçları (Tesnim)
Geçtiğimiz hafta Tahran’da düzenlenen yıllık askerî geçit töreninde sergilenen Şahed-136 model İran yapımı kamikaze insansız hava araçları (Tesnim)

ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi (OFAC) tarafından dün yapılan açıklamada, İran’ın insansız hava aracı (İHA) geliştirme programının önemli parçalarının satın alınmasına yardımcı olduğu öne sürülen İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Kendi Kendine Yeterlilik Cihad Örgütü’ne yaptırım uygulandığı bildirildi. Ayrıca açıklamada Tahran, ‘Rusya’ya İHA sağlamak ve böylece Rusya’nın Ukrayna'yı işgaline katkıda bulunmakla’ suçlandı.

Yeni yaptırımların İran’ın kamikaze İHA geliştirme programı için hassas parçaların satın alınmasıyla ilgili olarak uygulandığı da belirtildi. Açıklamada, Kendi Kendine Yeterlilik Cihad Örgütü tarafından İran Şahed-136 model kamikaze İHA’larda kullanılan kritik bir bileşen olan servo motorların satın alınmasını, sevkiyatları ve finansal işlemleri kolaylaştırdığı belirtildi.

İran’ın, Ukrayna işgalini desteklemek için Rusya'ya Şahed-136 model kamikaze İHA’lar sağlamakla suçlandığı kaydedildi. Açıklamaya göre Kendi Kendine Yeterlilik Cihad Örgütü tarafından satın alınan servo motorlardan biri, geçtiğimiz günlerde Ukrayna'da düşürülen Rusya’ya ait bu İHA’lardan birinin enkazında bulundu.

zxsdf
ABD Hazine Bakanlığı binası (AFP)

Bu adım, bundan kısa bir süre önce İran’a uygulanan diğer yaptırımların sonuncusu olarak atıldı. İHA üretimine destek olan ve hassas parçalar sağlayan İran, Çin ve Türkiye’den 5 kuruluş ile 2 kişi yaptırım listesine eklendi.

ABD Hazine Bakanlığı Terörizm ve Mali İstihbarattan Sorumlu Hazine Müsteşarı Brian Nelson, İran yapımı İHA’ların, Ukraynalıları ve Ukrayna’nın kritik altyapısını hedef alan saldırılarda Rusya için önemli bir araç olmaya devam ettiğini söyledi.

Nelson, ABD’nin müttefikleri ve ortaklarıyla koordinasyon içinde, İran’ın Rusya'ya, Ortadoğu'daki vekillerine ve diğer istikrarsızlaştırıcı aktörlere İHA tedarik etmesine katkıda bulunanlardan hesap sormayı sürdüreceğini vurguladı.

OFAC, 2022 yılının eylül ayından bu yana İran'ın İHA geliştirme programına karşı 9 kez yaptırım uygulandığını duyurdu.

Açıklamada, son yaptırımların OFAC tarafından İran’ın Şahed-136 kamikaze İHA'sı da dahil olmak üzere Şahed serisi İHA çeşitlerini üreten DMO’ya bağlı Şahed Havacılık Sanayi Araştırma Merkezi için 15 Kasım 2022 tarihinde yayınlanan 13382 sayılı karar çerçevesinde uygulandığı belirtildi.

Yaptırım uygulanan şirketler arasında merkezi İran’da bulunan ve Hamid Reza Cangurbani tarafından yönetilen İran şirketi Pishgam Electronic Safeh (PESC) bulunuyor. Ayrıca PESC için değeri bir milyon doları aşan birçok motor siparişini gerçekleştiren Çin merkezli ve Fan Yang tarafından yönetilen Hong Kong şirketi Hongkong Himark Electron Model Limited de yer aldı. Açıklamada, şirketin Yemen'deki Husilere yüz bin doları aşan değere sahip servo motorlar sağladığı da belirtildi.

OFAC,  Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) bazı şirketleri de yaptırım listesine dahil etti. Yaptırımlar, PESC'nin yüzbinlerce dolarlık mali işlemler yapmasını kolaylaştırarak Türkiye'den servo motorlar satın almasını destekleyen, İran'ın ABD ve uluslararası mali sistemlere erişmesini sağlayan ‘finansal ve lojistik kolaylaştırıcılara’ uygulandı.



İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
TT

İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)

Hasan Fahs

Tahran ve Moskova arasında pozisyon ve hedeflerde bir ayrışma veya uzaklaşma olduğunu düşündüren atmosfere ve Rusya'nın ihaneti, İsrail saldırılarına karşı koymak için gerekli desteği sağlamayı reddetmesi nedeniyle İran sokaklarını saran hayal kırıklığı hissine rağmen, iki taraf arasında perde arkasında yaşananlar bu hissin ve görüntüye dayalı tutumların ötesine geçiyor. Zira Tahran'ın düşüşü, her şeyden önce Moskova'yı kuşatma, hatta devirme yolunun artık açık olduğu anlamına geliyor. Bu durum, özellikle Rus mevkidaşı Vladimir Putin'in tutumundan duyduğu derin rahatsızlığı dile getiren Başkan Trump başta olmak üzere, ABD yönetiminin tutumlarındaki tırmandırma ile birlikte netleşmeye başladı. Trump son olarak Washington'un bunların bedelini ödemeyeceğini vurgulayarak, Ukrayna'ya silah sevk etme kararı ile birlikte Rusya'ya yönelik vergileri artırma kararı aldı.

Tahran'ın düşmesi, ikinci olarak, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi’ne trajik bir şekilde son verecek ve Trump'ın Çin'i kuşatma ve ekonomik ve siyasi emellerine nokta koyma hedefini daha gerçekçi ve ulaşılabilir kılacaktır. Zira İran toprakları, Batı Asya’daki kara bağlantısı projesindeki en önemli ve jeo-ekonomik bağlantıyı oluşturuyor. Buradan yola çıkarak, Çin'in Şanghay İşbirliği Örgütü Dışişleri Bakanları Konferansı kapsamında Çin'in başkenti Pekin'de İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasında bir görüşme gerçekleşmesini kolaylaştırma çabası anlaşılabilir. Bu görüşme, Arakçi'nin Çinli mevkidaşı Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı ön görüşmenin akabinde, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile yaptığı görüşmenin ardından gerçekleşti.

Rus bakanın belirli bir tutum benimsememe konusundaki ısrarı -veya başka bir deyişle, İran-Amerikan nükleer krizi konusunda açık ve net bir tavır beyan etme konusundaki isteksizliği- ile Lavrov'un Rusya'nın barışçıl nükleer enerji hakkı konusunda İran'ın yanında durduğu açıklaması göz önüne alındığında, Lavrov, ülkesinin İran'ın kendi topraklarında zenginleştirme faaliyetlerinde bulunma hakkı talebine ilişkin tutumunu bir şekilde belirsiz bıraktı. Bu durum, Moskova'nın bu ilişkiyi, Washington ile yaşanan krize çözümler ve çıkış yolları sunmak için kullanmasına olanak tanıyor. En azından İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoku ve Rusya'ya nakledilerek İran'ın gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere elektrik üretimi için yakıta dönüştürülmesi olasılığı konusunda.

Ancak, her iki yöndeki bu ikili görüşmeler, yeni bir diplomatik çerçeve oluşturabilir. Söz konusu çerçevenin de 16 Ekim'de, BM Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararının sona ermesinden, 7. Bölüm kapsamında İran'a karşı uluslararası yaptırımların yeniden devreye alınmasına yönelik “tetik mekanizmasının” çökmesinden önceki üç ay boyunca, bir sonraki aşamanın şekillenmesine katkıda bulunması bekleniyor.

Her iki tarafın, yani Amerikalılar ile İranlıların, bu sefer doğrudan müzakere masasına döneceğine şüphe yok. Bu nedenle, her iki taraf da müzakere masasına oturmadan önce gücünü pekiştirecek kartları toplamaya çalışıyor. Washington askeri eyleme başvurmakla tehdit ederken ve askeri seçeneğe geri dönebileceğini deklare ederken, aynı zamanda Güvenlik Konseyi'ne başvurma ve tetik mekanizmasını aktifleştirme hakkına sahip olan Avrupa “troykası”ndaki (üçlüsü) müttefiklerinin nüfuzuna güveniyor.

Buna karşılık, Tahran'ın elindeki seçeneklerden biri, bir ay önce 13 Haziran'da şafak vaktinde düzenlenen saldırıda olduğu gibi hazırlıksız yakalanmamak için olası bir askeri çatışmaya hazırlık seviyesini yükseltmektir. Tahran ayrıca, Avrupa üçlüsünün Washington ile koordinasyon halinde başvurabileceği herhangi bir kararı engellemek için diplomatik seçeneği de aktifleştirecektir. Yani hem Moskova'yı hem de Pekin'i 5 Ağustos'tan önce nükleer anlaşmadan çekildiklerini açıklamaya ikna etmek için çalışması gerekecektir. Bu durumda iki ülke, 2015 anlaşmasına bağlı kalmaları halinde kaybettikleri veto haklarını geri kazanacak, böylece Washington ve üçlünün alabileceği herhangi bir karara karşı bu hakkı kullanabileceklerdir.

Tahran, eşzamanlı füze kabiliyetlerini yeniden değerlendirerek askeri hazırlıklarının seviyesini yükseltiyor ve bu kabiliyetleri müzakere masasında görüşmeye zorlayabilecek herhangi bir baskıyı kabul etmeyi reddediyor. Bununla birlikte bakım ve muharebe kabiliyetleri açısından, gelişmiş SU-35 savaş uçaklarının kendi istediği koşullar altında tedariki konusunda Moskova ile yaşadığı mevcut anlaşmazlığı, ihtiyaçlarını karşılayabilecek Çin savaş uçaklarına yönelerek aşmaya çalışıyor. Zira Çin'in koşulları daha az karmaşık ve daha dinamik. Bu hazırlıklar veya Tahran'ın deyimiyle “parmağını tetikte tutmak”, özellikle de güçlü bir konumda olduğunu hissettiği için diplomatik sürece geri dönmeyi reddettiği anlamına gelmiyor. Eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in, rejimin ve İran'ın tarihindeki bu kritik anda Dini Lider'in diplomasinin rolü hakkındaki sözlerini tekrarlaması, İran rejiminin diplomatik ve siyasi seçeneği destekleme ve askeri seçeneğe geri dönme ihtimalini savuşturma arzusunun birçok göstergesini taşıyor olabilir. Zarif'in de dediği gibi, Dini Lider diplomatik çabaları İran’ın gücünün temel taşlarından biri olarak nitelendirdi ve bunlara başvurmanın diğer tüm seçeneklerin veya güç yapılarının yokluğu veya kaybı anlamına gelmediğini belirtti. Çünkü “diplomasiyle elde edilebilecek bir şey savaşla elde edilmemelidir ve diplomatik seçenek kesinlikle daha az maliyetlidir.” Bakan Arakçi de tüm temaslarında, Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS ülkeleri ve hatta Avrupa üçlüsündeki mevkidaşlarıyla yaptığı çeşitli toplantı ve istişarelerde bu seçeneğe bağlı kalıyor. Washington ile müzakere masasına dönme olasılığını, Güvenlik Konseyi ve Avrupa üçlüsü tarafından İran nükleer tesislerine yönelik ABD-İsrail ortak saldırısının açıkça kınanmasına ilave olarak, yaptırımların yeniden uygulanması seçeneğinin, yani “tetik mekanizmasının” geri çekilmesi koşuluna bağlıyor. Zira tetik mekanizmasının aktifleştirilmesi “troyka” ülkelerini müzakerelerin dışında bırakabilir. Bu durum da İran'ı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve müfettişleriyle iş birliğini askıya alma kararının ardından tansiyonu daha da yükseltecek adımlar atmaya zorlayabilir.

Arakçi'nin belirgin sert tutumu, İran'ın müzakereler konusunda isteksiz olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, İran’ın müzakerelere güçlü bir konumda katılmaya çalıştığını gösteriyor. Çünkü İran, herkese güç ve kudrete sahip olduğunu ve bu gücü kullanabileceğini kanıtladığına, ABD-İsrail saldırısına verdiği yanıtla da bunu gösterdiğine inanıyor. Dolayısıyla, diplomatik fırsat, bu gücü ve elde ettiği başarıları pekiştirmek için en uygun yol ve en etkili mekanizmadır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.