Kıbrıs nasıl jeopolitik bir ikilem haline geldi?

Çok karmaşık bir jeopolitik bölge: Kıbrıs

Kuzey Kıbrıs'taki Lefkoşa kenti ve Selimiye Camii (Shutterstock)
Kuzey Kıbrıs'taki Lefkoşa kenti ve Selimiye Camii (Shutterstock)
TT

Kıbrıs nasıl jeopolitik bir ikilem haline geldi?

Kuzey Kıbrıs'taki Lefkoşa kenti ve Selimiye Camii (Shutterstock)
Kuzey Kıbrıs'taki Lefkoşa kenti ve Selimiye Camii (Shutterstock)

Ömer Önhon

Ercan Havalimanı, uluslararası standartlara uygun olarak inşa edilmiş modern bir havalimanıdır ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) giriş kapısı olarak kabul edilir. Ancak, bu havalimanına yalnızca iki Türk şirketi iniş yapıyor. Bunlardan biri Türk Hava Yolları, diğeri ise Pegasus adlı özel bir Türk şirketidir. Bunun nedeni, KKTC'ye yönelik uluslararası yaptırımlar ve kısıtlamalar…

Öte yandan Larnaka Havalimanı'ndaki diğer tüm taşıyıcılar Kıbrıs'ın diğer tarafında yer alıyor.

Bu adada iki devlet var. Bunlardan biri de adanın güney kesiminde yer alan ve Kıbrıs Rumlarının anavatanı olan ve uluslararası alanda tanınmış yapı olan “Kıbrıs Cumhuriyeti” iken diğeri ise, yalnızca Türkiye tarafından tanınan KKTC.

Kıbrıslı Rumlar adanın kendi egemen oldukları kesimini “Kıbrıs Cumhuriyeti'nin etkin kontrolü altındaki bölgeler” ve KKTC’nin adada egemen olduğu kuzey kesimini ise “hükümetin etkin kontrolünden yoksun bölgeler” olarak tanımlıyor.

1974 Türk askeri müdahalesine yol açan tarihi gelişmeler

Osmanlı İmparatorluğu, 1571 yılında adayı Venedik'in elinden aldı. 300 yıl boyunca yönetti. 1878 yılında, Rusya'ya karşı desteğini garanti altına almak için siyasi bir jest olarak, geçici yönetimi İngiltere'ye bıraktı.

Ancak İngiltere, Birinci Dünya Savaşı sırasında adayı tek taraflı olarak ilhak etti ve sömürge yönetimi 1960 yılına kadar devam etti.

1960 yılında, Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Zürih Anlaşması ile İngiltere ve adadaki cemaat liderleri ile imzalanan Londra Anlaşması uyarınca, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu.

Kıbrıs Cumhuriyeti'nin temeli, Kıbrıslı Rumlar ve Türkler arasında siyasi haklar ve statüde eşitlik olarak kabul edildi ve bu, cumhuriyetin anayasasında da yer aldı. Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan, bu durumu memnuniyetle karşılamasalar da koşullar uygun olmadığı için, katılmayı ve adanın tamamını talep etmek için doğru zamanı beklemeyi tercih ettiler.

Kısa süre sonra, Kıbrıslı Rum milliyetçilerinin aşırılıkçı örgütü EOKA, silahlarını Kıbrıslı Türklere doğrulttu. Örgüt, 1955 yılında İngiliz sömürge yönetimine karşı kurulmuştu. Sloganı Enosis yani Yunanistan'a Birleşme idi.

Kıbrıslı Rumlar adanın kendi egemen oldukları kesimini “Kıbrıs Cumhuriyeti'nin etkin kontrolü altındaki bölgeler” ve KKTC’nin adada egemen olduğu kuzey kesimini ise “hükümetin etkin kontrolünden yoksun bölgeler” olarak tanımlıyor.

Bunu 1963'te toplumlararası şiddet izledi. Kıbrıslı Türk siviller köylerinden kaçtılar ve Kıbrıslı Rum milisler tarafından kuşatılmış yerleşim bölgeleri haline gelen kasaba ve şehirlerin belirli bölgelerinde toplandılar.

Daha sonra, Kıbrıslı Türkler, ‘Türk Mukavemet Teşkilatı’ (TMT) bayrağı altında kendi silahlı oluşumlarını kurarak karşılık verdiler. 2012 yılında vefat eden Kıbrıs Türk topluluğunun lideri ve KKTC’nin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, sık sık Kıbrıslı Türklerin kendilerine ya boyun eğmek ve kendilerine ne kadar küçük olursa olsun verilen haklar altında bir azınlık olarak yaşamak ya da adayı Türkiye'ye veya başka bir yere gitmek için terk etmek olmak üzere iki seçenek sunulduğunu ancak kendilerinin üçüncü bir seçeneği tercih ederek direndiklerini söylerdi.

Yunan milliyetçisi ve faşist EOKA-B, 1974 yılının Temmuz ayında hükümeti devirdi ve Yunan Kıbrıs Ulusal Muhafızları'nın desteğiyle askeri darbe gerçekleştirdi. O sırada Yunanistan'ı yöneten askeri cuntanın hazırladığı ve denetlediği plana göre, sonraki aşama, Türk direnişini bastırmak, Kıbrıs’ı tamamen Helen adası haline getirmek, son aşamada ise adayı Yunanistan'a ilhak etmekti.

1974 yılının Temmuz ayında, Türkiye, garantör devlet olarak Londra Anlaşması'ndan doğan haklarını kullanarak askeri müdahalede bulundu. 85 yaşındaki eski TMT Milisi ve Kıbrıslı Türk Gaziler Derneği Başkanı Celal Bayar, 1963'ten 1974'e kadar Kıbrıslı Rum milliyetçileri ve EOKA tarafından gerçekleştirilen soykırımlara karşı birlikte mücadele ettiklerini söyledi.

1963'teki toplumlararası şiddet, Kıbrıslı Türk sivillerin köylerini terk etmelerine ve Kıbrıslı Rum milisler tarafından kuşatılmış yerleşim bölgeleri haline gelen kasaba ve şehirlerin belirli bölgelerinde toplanmalarına yol açtı.

Ancak, 1974'te yapılan Türk askeri müdahalesi ve savaş, bu eğilimi tersine çevirdi. Yunanistan'ın Helen adası yaratma hayalleri tamamen suya düştü ve yeni bir gerçek ortaya çıktı.

Adanın güney kesiminde yaşayan Türkler, kuzey kesimine, kuzey kesiminde yaşayan Kıbrıslı Rumlar ise güney kesimine taşındı. O zamandan beri, yaklaşık 380 bin nüfuslu Türkler, adanın yüzde 35,04'ünü oluşturan 3 bin 241 kilometrekarelik bir alanda kuzeyde yaşıyor. Yaklaşık 800 bin nüfuslu Kıbrıslı Rumlar ise güneyde yaşıyor.

Kıbrıslı Türkler başlangıçta Kıbrıs Türk Federal Devleti olarak örgütlendiler ve 1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan ettiler.

Anlamsız ve umutsuz müzakereler ve AB’nin rolü

1974 savaşından bu yana, Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumlar ve garantör ülkeler arasında, çatışmaya çözüm bulmak ve adayı birleştirmek amacıyla, Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde sayısız girişim ve plan başlatılmış, sonuçsuz müzakereler yapıldı.

Tüm taraflardan ve partilerden diplomatlar ve devlet adamları yaşlandı, emekli oldu ve bazıları yaşlılıktan öldü. Bir çözüm bulmak için ellerinden geleni yaptılar, ancak Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar bir anlaşmaya varamadı.

Çözüme en çok yaklaştıkları dönem, Annan'ın planının adanın her iki tarafında referanduma sunulduğu 2004 yılıydı. Plan “İki Etnik, İki Bölgeli Birlik” çözümü ekseninde şekillenmişti.

Avrupa Birliği (AB) üyeliği beklentisinin ve ekonomik refah atmosferinde ileriye doğru atılacak bir adımın her iki tarafı da anlaşmaya varmaya yönelik güçlü bir teşvik sağlayacağı ümit ediliyordu ancak işler öyle gitmedi.

cdsfrg
Lefkoşa'daki turistik çarşı (Ömer Önhon)

Kıbrıslı Rumlar, plana yüzde 75,83'lük ezici bir çoğunlukla karşı oy kullandı, Kıbrıslı Türkler ise yüzde 64,91'lik çoğunlukla lehine oy kullandı. İlginç bir şekilde, planı bizzat müzakere eden Kıbrıslı Rumların Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos, halkını referandumda hayır demeye çağırdı.

Referandumun hemen ardından BM Genel Sekreteri Kofi Annan 28 Mayıs 2004'te bir rapor yayınladı ve bu raporda “Kıbrıslı Türklerin oylarının onlara baskı ve tecrit için her türlü gerekçeyi geçersiz kıldığını” açıkça belirtti.

Ancak en garip sonuç, Annan Planı'nı reddeden Kıbrıslı Rumların, adanın tamamını temsil ettikleri gerekçesiyle AB'ye kabul edilmesi, planı büyük çoğunlukla kabul eden Kıbrıslı Türklerin ise dışlanması, daha fazla izolasyon ve ambargoya maruz bırakılmasıydı.

“Umudu, Avrupa Birliği üyeliği olasılığının ve ekonomik refahın gölgesinde atılacak adımın, her iki tarafı da bir anlaşmaya varmaları için güçlü bir teşvik oluşturacağıydı. Ancak, işler bu şekilde gitmedi.”

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, AB'nin 2004 yılında çözülmemiş bölgesel çatışmalardan mustarip bir ülkeye, nüfusunun dörtte birini görmezden gelip girişine izin vererek büyük bir hata yaptığına dikkat çekiyor.

AB'nin önde gelen bazı yetkilileri, kamuoyuna açıkça hata yaptıklarını itiraf ettiler. Ancak, bu itiraflar, görevlerinden emekli olduktan sonra yapılacaktı. Son olarak, Birleşik Krallık'ın eski Dışişleri Bakanı Jack Straw, yakın zamanda yayınlanan bir makalede benzer bir itirafta bulundu.

KKTC gerçek bir devlet mi değil mi?

Yunan tarafı, KKTC’yi var olmayan, yasadışı veya başka bir şey olarak görebilir, ancak bir devletin kurulmasını gerektiren tüm koşulları karşılanmış durumda: Sürekli bir nüfusa, belirli bir bölgeye, bir hükümete ve diğer devletlerle ilişki kurma yeteneğine sahip. Yani, 1933'te imzalanan Montevideo Konvansiyonu'nda belirtildiği gibi, uluslararası hukukta devletin standart tanımına uyuyor.

Ancak, KKTC, uluslararası alanda tanınmıyor. Ünlü İngiliz yazar Andrew Mango, 2004 yılında yayınlanan bir makalesinde şu ifadelere yer vermişti: “Ada’da, her biri etnik olarak homojen bir grup içeren ve kendi kendilerini istikrarlı ve demokratik bir şekilde yöneten iki bölge var, fiilen Kıbrıs'ta iki ayrı devlet oluşturuyorlar.”

Ancak, Kıbrıslı Türkler, uluslararası platformlara erişimleri kısıtlıdır. KKTC, yalnızca New York ve Cenevre'deki BM'de ve yaklaşık 20 ülkede ticari ofis olarak temsil edilmeyi başardı.

KKTC de İslam İşbirliği Teşkilatı'nın toplantılarına “Kıbrıs Türk Devleti” adı altında katılıyor ve yakın zamanda Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci olarak katıldı.

Kıbrıslı Rumlar, KKTC ile yapılan herhangi bir uluslararası temasa tepki gösteriyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tezlerini güçlendirmek için kullandığı yöntemlerden biri de AB içinde ilgisiz konularla ilgili kararları engellemektir. ABD Temsilciler Meclisi üyesi Pete Sessions'ın birkaç hafta önce Ankara'dan doğrudan Ercan Havalimanı'na gitmesi ve bunu yapan ilk ABD'li yetkili olması Kıbrıslı Rumları öfkelendirmişti.

zxscd
Lefkoşa'daki halk meydanı (Ömer Önhon)

 KKTC, aralarında AB’nin de bulunduğu uluslararası kuruluşlardan, bazı yardımlar alıyor. Ancak, bu yardımlar, Kıbrıslı Rumlara ayrılan paralarla karşılaştırıldığında çok az. Öte yandan, Arkia, KKTC için önemli bir mali yardım sağlıyor. Bu yardım olmadan, bu cumhuriyette yaşamak çok zor olurdu.

KKTC, içinde bulunduğu zor koşullara rağmen, Türkiye ile birlikte bölgesel bir bakış açısına ve uzun vadeli bir perspektife sahip olan birçok ‘devasa proje’ üzerinde çalışıyor. Bu projelerden biri, Türkiye'den Kıbrıs'a, denizin altında 80 kilometre uzunluğunda bir boru hattıyla 75 milyon metreküp su taşımaktır. Suyun, yakın zamanda inşa edilen Keçiköy Barajı'nda depolanacak ve dağıtılması planlanıyor.

İkinci proje ise geçen Temmuz ayında açılan Ercan Havalimanı'nın genişletilmesi. Havalimanının şu an 10 milyon yolcu kapasitesine sahip. Hazırlık aşamasında olan bir başka proje ise Türkiye ile elektrik bağlantısıdır. Projenin 2028 yılına kadar tamamlanması planlanıyor. Ortadoğu ve Avrupa arasındaki elektrik şebekelerini kısa mesafelerle birbirine bağlamada önemli bir katkı sağlayacak.

csdvgert
Lefkoşa'da bir üniversite (Ömer Önhon)

Kıbrıs Medya Grubu Başkanı ve Kıbrıslı Türkler arasında kamuoyunu şekillendiren en önde gelen gazetelerden biri olan Kıbrıs Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Özer Kanlı, “Bu yatırımlar, KKTC'nin kalıcı olduğunun ve Türkiye'nin onu desteklediğinin açık göstergeleridir" dedi. Bu projeler, yalnızca Türkleri değil, tüm adayı da faydalandırabilecek, hatta bölge dışındaki yerleri bile faydalandırabilecek projelerdir.

KKTC'nin gelir kaynakları nelerdir?

Turizm, üniversiteler, kumarhaneler ve yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türklerden yapılan para transferleri KKTC'nin sahip olduğu başlıca döviz kaynaklarını oluşturuyor.

KKTC'ye gelen yabancılar üç kategoriye ayrılıyor: Türkiye'den gelen turist kategorisi, Kıbrıslı Rum kategorisi ve üçüncü ülke vatandaşları kategorisi.

Kıbrıs'ın Yunan tarafına ait Larnaka Havaalanı'na gelen yabancı turistler, hayalet bir ülkeye girmenin heyecanını yaşamak için KKTC'ye geçiyor. Bu, güvenli bir ortamda vahşi yaşamı keşfetmeye benzeyen bir macera gibi!

Kıbrıslı Rumların KKTC’ye güçlü muhalefetine rağmen, onlar da bu ülkeyi ziyaret etmekten hoşlanıyorlar. Kıbrıslı Rumlar, 2003 yılında Kıbrıslı Türklerin geçişine izin verilmesinden bu yana, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne alışveriş yapmak, yemek yemek, şarap içmek ve orada bulunan yirmi kumarhanede kumar oynamak için ülkeye akın ediyorlar.

Gerçekten de kuzeyde benzin dahil her şey güneyde olduğundan daha ucuz. Ayrıca, Türk lirasının euro karşısındaki değer kaybı, KKTC'yi daha cazip bir yer haline getiriyor. Kıbrıslı Yunan polisinin verilerine göre, 2022 yılında 1 milyon 372 bin 564 Kıbrıslı Yunan, KKTC’ye geçti. Bu, önceki genel sayının iki katı.

2022 yılında, Güney Kıbrıs'tan KKTC'ye geçen ada sakini olmayan yabancı vatandaşların sayısı da 1 milyon 498 bin 649'a ulaştı. Bu, önceki yıl 471 bin 910 olan rakama kıyasla önemli bir artış. Geçişler, 2004 yılında tarafların üzerinde anlaştığı kontrollere tabi olarak, bölünme hattı boyunca yayılmış 9 noktadan yapılıyor.

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bir başka önemli varlığı, yaklaşık 23 üniversitedir. 2021-2022 akademik yılında, 108 bin öğrenci derslere katıldı. Bu öğrencilerden 13 bini KKTC vatandaşı, 43 bini Türkiye vatandaşı ve 51 bini üçüncü ülke vatandaşıydı. Üçüncü ülke vatandaşlarının çoğu Ortadoğu, Orta Asya ve Afrika'dan geliyordu.”

Öte yandan 2022 yılında Türkiye'den gelen ziyaretçi sayısı da yüzde 70'i Türkiye'den olmak üzere 1 milyona yakın yabancı uyrukluya ulaştı ve bu ziyaretçiler ya uçakla ya da feribotla ulaştı.

Öte yandan, 2022 yılında da 1,9 milyon Kıbrıslı Türk Güney Kıbrıs'a geçti. Ancak, oradaki Müslümanlara (Suriyeliler ve diğerleri) yönelik son saldırılar, bazı endişeleri uyandırmış olabilir ve Kıbrıslı Türk ziyaretçi sayısını etkileyebilir.

KKTC, yabancılara yönelik gayrimenkul satışlarında ve orada yerleşen yabancıların sayısında bir patlama yaşadı. Kötü haber ise, konut fiyatları neredeyse iki katına çıktı. 1974'ten bu yana, yaklaşık 10 bin İngiliz vatandaşı emekli Kuzey Kıbrıs'a yerleşti.

Bu yeni yabancı göç dalgasında, mülkler satın alan ve kuzeyde yerleşen Ruslar listenin başında geliyor. Hatta bu durum, Rusya Büyükelçiliği'nin Kuzey Kıbrıs'ta konsolosluk ofisi açma planlarını duyurmasına neden oldu.

Diğer önemli gayrimenkul alıcılar arasında Ukraynalılar ve İranlılar bulunuyor. Güneyde çalışan birçok üçüncü ülke vatandaşı, daha ucuz ve daha sakin olduğu için kuzeyde yaşamayı tercih ediyor.

cdv
Lefkoşa'nın havadan görünümü (Ömer Önhon)

KKTC'nin bir başka önemli varlığı, yaklaşık 23 üniversitedir. 2021-2022 akademik yılında, 108 bin öğrenci derslere katıldı. Bu öğrencilerden 13 bini KKTC vatandaşı, 43 bini Türkiye vatandaşı ve 51 bini üçüncü ülke vatandaşıydı. Üçüncü ülke vatandaşlarının çoğu Ortadoğu, Orta Asya ve Afrika'dan geliyordu.

Kıbrıslı Rumlar, KKTC’ye önemli bir konum kazandıran, onun kârını ve zenginliğini artıran bu kadar hareketli faaliyetten memnun değil.

Bazı Afrikalılar ve diğerleri, AB'ye girmek için bir başlangıç noktası olarak KKTC'ye gidiyor. AB'nin uyarılarına yanıt olarak, Kıbrıs Türk Polisi gerekli önlemleri aldı ve öğrenci vizelerini kötüye kullananlara karşı harekete geçti. Bazı Afrikalılar sınır dışı edildi ve KKTC'ye giriş noktalarında kontroller daha sıkı hale geldi.

İç politika ve Türkiye ile ilişkiler

KKTC'nin cumhurbaşkanı ve başbakanı, her ikisi de kendi sorumluluklarını üstleniyor ve her ikisi de her beş yılda bir yapılan çok partili seçimlerde seçiliyor. Cumhurbaşkanı, Kıbrıs müzakerelerinden ve genel olarak uluslararası ilişkilerden sorumlu iken Başbakan ise diğer dosyaları üstleniyor.

KKTC'de son genel seçimler 23 Ocak 2022'de yapıldı. 8 siyasi partiden 400 aday, parlamentodaki 50 sandalye için yarıştı. Son cumhurbaşkanlığı seçimleri ise Ekim 2020'de yapıldı. 11 adaydan biri olan Ersin Tatar, seçimleri kazanarak KKTC'nin beşinci cumhurbaşkanı oldu.

Kuzeydeki siyasi tartışmanın Kıbrıslı Türklerin geleceği etrafında dönmesi, muhalefet partilerinin ekonominin kötüleşen durumu, kötü yönetim ve kötü yönetişim nedeniyle hükümete saldırması şaşırtıcı değil.

Türkiye ile ilişkiler, KKTC iç siyasetinin özünü oluşturuyor. Türkiye'nin siyaseti, bu cumhuriyetin siyasetini de etkiliyor. KKTC, Türkiye'ye olan bağımlılığı ve Türk lirasını ulusal para birimi olarak kullanması nedeniyle Türkiye'deki son ekonomik dalgalanmalardan da etkilendi.

Ancak, tüm Kıbrıs Türkleri, ayrı bir Kıbrıs Türk devleti kurma fikrinden, Türkiye'ye olan bağımlılığından veya varlığından memnun değil. Bu siyasal kesim KKTC Türkiye’den bağımsızlaşırsa Kıbrıslı Rumlarla iyi ilişkiler kurulabileceğini düşünüyor. Ayrıca, ada topraklarında Yunan veya Türk olsun, herhangi bir yabancı askeri gücün bulunmasına karşı çıkıyorlar.

Kronolojik sıralama:

1571: Osmanlılar Kıbrıs'ı ele geçirdi.

1878: İngiltere, adanın geçici yönetimini Osmanlılardan devraldı.

1914: İngiltere tek taraflı olarak adayı ilhak etti.

1960: İngiliz yönetiminin sonu ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilanı.

1963: Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler arasında toplumsal şiddet başladı.

1974: Türk askeri müdahalesi.

1983: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilan edilmesi.

2003: Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar savaştan sonra ilk kez adanın ‘yeşil hattını’ geçtiler.

2004: Annan Planı'na ilişkin referandum yapıldı.

2004: Kıbrıs, Avrupa Birliği üyesi oldu.

2017: Crans Montana müzakereleri başarısız oldu.

2020: Türkler iki devletli çözüme işaret etmeye başladı

* Türkiye’nin son Şam ve eski Madrid Büyükelçisi olan Önhon’un makalesi Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.