Dağlık Karabağ'da kalıcı barış fırsatları

Azerbaycan askeri zaferinin siyasi tercümesini istiyor.

Dağlık Karabağ’da yaşananlar bölgede hareketliliğe neden oldu. (Reuters)
Dağlık Karabağ’da yaşananlar bölgede hareketliliğe neden oldu. (Reuters)
TT

Dağlık Karabağ'da kalıcı barış fırsatları

Dağlık Karabağ’da yaşananlar bölgede hareketliliğe neden oldu. (Reuters)
Dağlık Karabağ’da yaşananlar bölgede hareketliliğe neden oldu. (Reuters)

Ömer Önhon

Dağlık Karabağ çatışmasının seyri, beklenmedik bir şekilde ve hızla değişti. Azerbaycan, yaklaşık 30 yılın ardından Karabağ üzerinde egemenliğini mutlak bir zaferle yeniden kazandı. Dağlık Karabağ Ermenileri silahlarını bıraktı ve Azerbaycan'a teslim olarak Karabağ Cumhuriyeti'nin feshini duyurdu.

Bölgede Azerbaycanlıların kötü davranışlarına dair iddialar yayıldı ve bunlar Ermenilerin Karabağ’dan kaçmasına neden oldu. Gerçekten de 120 bin Ermeni nüfusun yarısından fazlası bölgeyi terk etti. Çok daha fazlası da ayrılmaya hazırlanıyor. Ancak onları ayrılmaya iten şey, maruz kaldıkları ihlaller değil, orada kaldıklarında başlarına geleceklerden korkmalarıydı.

Ermeniler, Azerbaycanlıların, son 30 yılda Karabağ dahil olmak üzere Azerbaycan topraklarını işgalleri sırasında Ermenilere kötü davrandıkları için onlardan intikam almasından korkuyor. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ülkesinin Karabağ’dan kaçan Ermenilere kucak açacağını söyledi. Ancak bu zaten çalkantılı olan bir ülkeye ek bir yük oluşturacak.

1990'lı yıllara dönersek; Karabağ, ilk savaş sırasında, büyük ölçüde Ermenilerin Karabağ'da işlediği etnik temizlik ve katliamlar nedeniyle büyük kitlesel hareketlere sahne oldu. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre 684 bin Azerbaycanlı Karabağ'dan Azerbaycan'a kaçtı. 26 Şubat 1992'de Karabağ'ın Hocalı kasabasında gerçekleşen ve 600'den fazla Azerbaycanlı sivilin öldürüldüğü katliam, bölgedeki Azerbaycanlılara ayrılmaları için bir mesaj niteliğindeydi.

185 bin Azerbaycanlı, Ermenistan'da yaşarken Azerbaycan'a döndü. Ayrıca 299 bin Ermeni, Azerbaycan'da yaşarken Ermenistan'a kaçtı. Karabağ'ın aslen bu bölgeden olan Ermeni nüfusunun veya 1990'larda Ermeniler tarafından işgal edilmesinden sonra oraya yerleşenlerin net bir sayımı yapılmadı.

1990'lı yıllarda, Karabağ, ilk savaş sırasında, büyük ölçüde Ermenilerin Karabağ'da işlediği etnik temizlik ve katliamlar nedeniyle büyük kitlesel hareketlere sahne oldu.

Zaferin ardından Azerbaycan, Karabağ bölgesinde kalmak isteyen Ermenilere, Azerbaycan devletinde eşit vatandaşlar olarak kalmaları için çağrıda bulundu. Azerbaycan makamları, Ermenilerin hiçbirinin Ermeni kimlikleri nedeniyle rahatsız edilmeyeceği konusunda güvence verdiler ancak geçmişte sivillere karşı savaş suçu işleyenlerin hesap verecekleri ifade edildi. Bu nedenle Dağlık Karabağ ayrılıkçı hükümetinin eski başkanı Robin Vardanian tutuklandı ve yakında mahkemeye çıkması bekleniyor.

Tarihin derinliklerine kök salmış uluslararası sorunlar, milliyetçilik, jeopolitik rekabet ve karmaşık meseleler göz önüne alındığında, bölgenin karşı karşıya olduğu zorluklar çok büyük. Savaşta zafer kazanan Azerbaycan'ın şimdi kalıcı barış için çabalaması gerekiyor. Azerbaycanlılar, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in askeri zaferi açık ve sürdürülebilir bir diplomatik anlaşmayla sağlamlaştırabileceğini umuyor.

Ermeni tarafında ise Taşnak gibi aşırı milliyetçiler, aynı zamanda hem vatansever hem de gerçekçi olan Paşinyan'a karşı çıkıyor. Ermenistan Başbakanı, ülkesinin yaşadığı sorunların derinliğinin farkına varıyor ve zor kararlar alarak bunları çözmeye çalışıyor. Paşinyan, bu çoklu zorluklardan kurtulabilecek mi? Darbeler, şiddetli saldırılar ve siyasi suikastların yaygın olduğu bir toplumda, her an her şeyin olabileceği riski her zaman vardır.

Fotoğraf Altı:  Kornidzor yakınlarındaki sınırı 28 Eylül 2023'te geçen mülteciler. (AFP)
Kornidzor yakınlarındaki sınırı 28 Eylül 2023'te geçen mülteciler. (AFP)

Ermenistan şu an ekonomik bir çöküş yaşıyor. Kıyı şeridi olmayan bir ülke ve doğal kaynaklara ve sanayiye sahip değil. Bu da yabancı yatırımcıları uzak tutuyor. Ayrıca Türkiye ve Azerbaycan ile olan ortak sınırları tamamen kapalı. Bu nedenle Kafkasya bölgesindeki uluslararası ticaret ve enerji taşımacılığı projelerinden dışlanıyor.

Ayrıca Ermenistan'ın nüfusu da azalıyor. Ermeniler, daha iyi bir yaşam arayışında, genellikle Batı'ya doğru göç ediyor. Ermenistan'ın toparlanması için komşu ülkelerle ilişkilerini normalleştirmesi ve insanların ve malların serbestçe ve tam olarak geçebileceği sınırları açması gerekiyor.

Bölgesel ve jeopolitik ilişkiler açısından bakıldığında, Rusya tarihsel olarak Ermeni yaşamında tartışmasız önemli bir yere sahiptir. Politikalarının, yüzyıllar boyunca kaderleri üzerinde büyük bir etkisi vardı.

Ancak Başbakan Paşinyan, Batı ile yakınlaşmaya çalışıyor ve Rusya ile de çatışma halinde. Bu, iyi bir şey değil. Rusya'nın Ermenistan içinde destekçileri var ve ayrıca Erivan'ın 120 kilometre uzağındaki Gümrü'deki 102 numaralı askeri üssü ve Karabağ'da 2 bin askeri bulunuyor.

Bölgesel ve jeopolitik ilişkiler açısından bakıldığında, Rusya tarihsel olarak Ermeni yaşamında tartışmasız önemli bir yere sahiptir. Politikaları, yüzyıllar boyunca kaderleri üzerinde büyük bir etkiye sahip olmuştur.

Ayrıca 1997 yılında Ermenistan ve Rusya arasında imzalanan dostluk antlaşması da var. Bu antlaşma, herhangi bir tarafın askeri tehdidi durumunda karşılıklı yardım konusunda hükümler içeriyor ve Rus sınır muhafızlarının Ermenistan'ın Türkiye ve İran ile olan sınırlarında devriye gezmesine izin veriyor.

Birçok kişi, Karabağ'da yaşananların Rusya'nın istemediği bir şey olsaydı gerçekleşmeyeceğini düşünüyor. Bu görüş, Rus imkanlarını abartsa da gerçekte büyük ölçüde doğrudur. Çünkü Rusların Karabağ'daki konumlarından vazgeçmeleri veya oradaki olayların gidişatından geri çekilmeleri pek olası değildir. Ukrayna savaşı Rusya'yı biraz etkilemiş olsa da kapasitesini tamamen ortadan kaldırmamıştır, özellikle de arka bahçesi olarak gördüğü veya yakınında bulunan bölgelerde... Bu koşullar altında, Rusya'dan şüphelenen çoğu Ermeni, en azından şu an onun gitmesini istemeyecektir.

Türkiye ile Azerbaycan arasında stratejik ilişki

Türk-Ermeni ilişkileri son dönemde önemli gelişmelere sahne oldu. Ancak iki konu arasında resmi bir bağlantı olmamasına rağmen, bu cephede yaşanan siyasi gelişmeler, Türkiye-Azerbaycan arasındaki özel stratejik ilişkiden ayrı olarak görülemez. Türkiye, Azerbaycan'ı rahatsız etmemek için tek başına hareket etmemeye özen gösteriyor.

Batı'daki uluslararası aktörler, Fransa, ABD ve AB dahil olmak üzere, Karabağ sorununu çözmek için 30 yıldır çaba sarf ediyorlar ancak başarılı olamadılar. Gariptir ki BM ve uluslararası toplumun resmi olarak Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabul etmesine rağmen, tüm çabaları başarısız oldu. Bunun birkaç nedeni var. Rusya'nın Ermeniler ve Azeriler arasında düşmanlık yaratma politikasının yanı sıra Fransa ve ABD geleneksel olarak Ermenistan'a eğilimli oldu. Bu, bu iki ülkede güçlü siyasi ve ekonomik Ermeni topluluklarının varlığına dayanıyor.

Ayrıca uluslararası toplumun iddia edilen çabaları başarısız oldu çünkü ana hedefi aslında Karabağ işgalini sona erdirmek ve uluslararası hukuku yeniden tesis etmek değil, mevcut durumu meşru ve kalıcı hale getirmek ve Azerbaycan'ı çeşitli cazip tekliflerle susturmak.

Fotoğraf Altı: 29 Eylül 2023'te Dağlık Karabağ'dan göç devam ederken Ermeni mülteciler, çeşitli Ermeni şehirlerinde tahliye edilmeden önce Goris'in şehir merkezindeki bir meydanda bekledi. (AFP)
29 Eylül 2023'te Dağlık Karabağ'dan göç devam ederken Ermeni mülteciler, çeşitli Ermeni şehirlerinde tahliye edilmeden önce Goris'in şehir merkezindeki bir meydanda bekledi. (AFP)

Ancak bu ülkeler bu çatışmayı çözmek için uluslararası çabaların ön saflarında yer almak için geri döndüler. Geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği, taraflar arasında Brüksel'de müzakerelere ev sahipliği yaptı. Ermenilerin Karabağ'da kalma veya ayrılma seçimi ve orada kalmaya karar veren kişilerin güvenliğinin sağlanması, tartışılması gereken temel konular olarak kabul edildi. Diğer yandan, Karabağ'da uluslararası gözlemcilerin konuşlandırılmasına ilişkin öneriler Azerbaycanlılar tarafından pek hoş karşılanmadı.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan’nın 5 Ekim'de, Granada'da Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesi vesilesiyle bir araya gelmesi bekleniyor. Şu an herhangi bir anlaşma imzalamaları beklenmiyor ancak aralarındaki görüşmeler gelecekteki bir anlaşmaya giden yolu açacak.

İki ülke arasında, tanınan sınırlar dahilinde topraklarının bütünlüğünü teyit eden kalıcı bir barış anlaşmasına varmak mümkün ama bu konu her iki tarafın da ciddi katkısını gerektiriyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Washington’da alışılmadık diplomasi: Trump ve İş İnsanları

Witkoff, Berlin’de 15 Aralık 2025 (AP)
Witkoff, Berlin’de 15 Aralık 2025 (AP)
TT

Washington’da alışılmadık diplomasi: Trump ve İş İnsanları

Witkoff, Berlin’de 15 Aralık 2025 (AP)
Witkoff, Berlin’de 15 Aralık 2025 (AP)

ABD Başkanı Donald Trump, ikinci başkanlık döneminde Beyaz Saray’a önceki başkanların benimsediği geleneksel Amerikan politikaları ve uluslararası teamüllerin dışına çıktı. Bu kez, ilk döneminden farklı olarak özenle seçtiği ekibi; özellikle dış politika ve diplomasi alanında, alışılmışın dışında, siyasetten uzak isimlerden oluşuyor. Cumhuriyetçi Parti’nin geleneksel çizgisini temsil eden Dışişleri Bakanı Marco Rubio dışında, Trump’ın diplomasisi büyük ölçüde özel temsilcilere ve aileye yakın isimlere dayanıyor.

“Her şeyin elçisi” Steve Witkoff’tan Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’a, Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya’dan Afrika ve Arap İşleri Kıdemli Danışmanı Massad Boulos’a, hatta Gazze anlaşmasıyla yeniden sahneye çıkan Jared Kushner’a kadar bu isimler, Trump yönetiminin uluslararası krizleri çözme çabalarının vitrini durumunda. Ortak özellikleri ise diplomatik deneyimden yoksun olmaları. Bu durum, uluslararası siyasetin en tecrübeli isimlerini bile zorlayan krizlerde ne kadar etkili olabilecekleri konusunda soru işaretleri doğuruyor.

“Her şeyin elçisi” Witkoff

Ancak geleneklere meydan okumak, Trump’ın ikinci döneminin ayırt edici özelliği oldu. Bu çerçevede, Trump’ın yakın arkadaşı ve golf partneri olan iş insanı Steve Witkoff, şüpheyle yaklaşanları şaşırttı. Gazze’de ateşkes görüşmelerinin ön saflarında yer alan Witkoff, alışılmış diplomatik kalıpların dışına çıkarak, ABD’nin terör örgütü olarak tanıdığı Hamas ile doğrudan temas kurdu; tartışmalı isimlerle birebir görüşmeler yaptı ve sıra dışı açıklamalarda bulundu.

hy
Witkoff, Kushner ve Marco Rubio, 30 Kasım 2025’te Florida’da Ukrayna heyetiyle bir araya geldi (Reuters)

Bunların en dikkat çekeni, Hamas temsilcisi Halil el-Hayya’nın oğlunun İsrail saldırısında hayatını kaybetmesi üzerine yaptığı açıklamaydı. Witkoff, görüşme sonrası “Oğlunu kaybettiği için kendisine taziyelerimizi sunduk. Ben de bir oğlumu kaybettim; artık çok zor bir kulübün üyeleriyiz: Evlatlarını toprağa veren babalar” ifadelerini kullandı. Bu sözler, Witkoff’un aşırı doz nedeniyle hayatını kaybeden oğluna atıfta bulunuyordu. ABD’nin geleneksel, ölçülü söylemiyle bağdaşmayan bu açıklamanın, Hamas ile İsrail arasında ateşkes sağlanmasında etkili olduğu savunuluyor.

Üç yılı aşkın süredir devam eden Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirmek için çaba gösteren Witkoff Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile yoğun temaslar yürütüyor. Hedefi, Trump’ın seçim kampanyasında vaat ettiği siyasi zaferi kazandırmak ve ona “barış başkanı” unvanını takmak.

Massad Boulos: Damadın babası

Trump yönetiminin ilgisi yalnızca Ortadoğu ile sınırlı değil. Afrika’daki kronik çatışmalar da gündemde ve bu dosya, Trump’ın damadının babası olan Massad Boulos’a emanet. Lübnan kökenli, Nijerya’da eski bir otomobil tüccarı olan Boulos, Michigan eyaletinde Trump’ın seçim başarısında önemli rol oynadı. Aile bağları sayesinde atandığı bu görev, Senato onayı gerektirmiyor.

fgty
ABD Başkanı Donald Trump'ın Arap ve Afrika işleri danışmanı Massad Boulos (New York Times)

Boulos’un görevleri Dışişleri Bakanlığı ile Beyaz Saray arasında dağılmış durumda ve bu da zaman zaman kurumsal karmaşaya yol açıyor. Analistler, Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun aynı zamanda geçici Ulusal Güvenlik Danışmanı olmasının, yetki paylaşımını daha da zorlaştırdığını söylüyor. Buna rağmen Boulos, Kongo ile Ruanda arasında bir barış anlaşmasına katkı sağladı. Trump, bu anlaşmanın imza törenine Washington’da bizzat başkanlık etti. Ancak sahadaki çatışmaların sürmesi, anlaşmanın kırılganlığını ortaya koyuyor.

Sudan dosyasında henüz sonuç alınamaması, Boulos’un etkinliğine yönelik soru işaretlerini artırdı. Şarku’l Avsat’a göre, Trump’ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Washington ziyareti sırasında sürece doğrudan müdahil olacağını açıklaması ve Rubio’nun “Başkan bu konuyla şahsen ilgileniyor” sözleri, bazı başkentlerde Boulos’un devre dışı bırakıldığı şeklinde okundu. Buna rağmen Washington’da hâkim görüş, Trump ailesine yakın isimlerin perde arkasındaki etkisini koruduğu yönünde.

Kushner ve “çıkar çatışması” tartışması

Bunun en somut örneği, resmi bir görevi olmamasına rağmen Gazze görüşmelerinde aktif rol alan Jared Kushner’in yeniden sahneye çıkması. Kushner, Rusya-Ukrayna dosyasında da perde arkasında etkili. Kendisi ve diğer sıra dışı elçiler, sık sık çıkar çatışması eleştirilerine maruz kalıyor.

ghyju
Jared Kushner (Reuters)

Kushner bu eleştirilere, “Bazılarının çıkar çatışması dediğine biz, Steve (Witkoff) ve ben, dünya genelinde sahip olduğumuz güvenilir ilişkiler ve deneyim diyoruz” yanıtını veriyor.

Tom Barrack ve “diplomatik olmayan” üslup

Trump’ın kendisi de siyasetten gelmeyen bir iş insanıydı ve bürokrasiye, hatta “derin devlete” savaş açtığını açıkça ilan etmişti. Bu çizgi, Suriye Özel Temsilcisi ve aynı zamanda Anakara Büyükelçisi olan Tom Barrack’ta da görülüyor.

fgth
Tom Barrack,  Katar'daki Doha Forumu'na katıldı (AFP)

 Senato onayından geçen nadir isimlerden biri olan Barrack, Lübnanlı gazetecilere yönelik “hayvani davranışlar” ifadesiyle tepki çekmiş, sonradan özür dilemişti. Ancak bu tür çıkışlar, onun diplomatik teamüllerden ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Buna rağmen, Esad’ın devrilmesinin ardından Suriye’deki sürecin yönetilmesinde ve yaptırımların kaldırılmasında önemli rol oynadı.

Esrar ticareti yapan Irak elçisi

Listenin son halkası, Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya. Michiganlı, Irak-Keldani kökenli bir iş insanı olan Savaya, eyalette yasal marihuana ticareti yapıyor. Ekim ayında bu göreve atanması, hem ABD içinde hem de dışında şaşkınlık yarattı. Irak’ın karmaşık dosyalarını yönetecek siyasi deneyime sahip olmadığı eleştirileri yapılırken, destekçileri onun alışılmışın dışında yöntemlerle başarı sağlayabileceğini savunuyor.

Bu görüşe örnek olarak, Irak’taki İran yanlısı bir milis grup tarafından kaçırılan İsrailli akademisyen Elizabeth Tsurkov’un açıklamaları gösteriliyor. Tsurkov, serbest bırakılmasının ardından Savaya’nın atanmasını memnuniyetle karşıladığını belirterek, “Mark, İran’a hizmet eden ve Irak’ın egemenliğini zayıflatmak isteyenler için çok kötü bir haber” ifadelerini kullandı.

Sonuç olarak soru şu: İş insanları, politikacıların başaramadığını başarabilecek mi, yoksa bürokrasinin sert duvarına mı çarpacaklar?


İsrail-Türkiye söylemlerinde gerilim artıyor... Amaç karşılıklı bir anlaşma mı?

İsrail Başbakanı Binjyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 22 Aralık'ta İsrail'de gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında (AFP)
İsrail Başbakanı Binjyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 22 Aralık'ta İsrail'de gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında (AFP)
TT

İsrail-Türkiye söylemlerinde gerilim artıyor... Amaç karşılıklı bir anlaşma mı?

İsrail Başbakanı Binjyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 22 Aralık'ta İsrail'de gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında (AFP)
İsrail Başbakanı Binjyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 22 Aralık'ta İsrail'de gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında (AFP)

İsrail ve Türkiye arasındaki giderek tırmanan siyasi söylemlere ve Ege Denizi'ndeki siyasi ve askeri faaliyetlere eşlik eden karşılıklı imalara rağmen, bazıları bunu özellikle Suriye ve Gazze'de "çıkar paylaşımı anlaşması" yapılması yönünde bir baskının parçası olarak gördü ve savaş veya askeri çatışma uçurumuna sürüklenme olasılığını ortadan kaldırmayı amaçladı.

İsrail'deki siyasi kaynaklar, özellikle ABD başkanlığı döneminde Donald Trump'ın her iki tarafla da bilinen güçlü bağları göz önüne alındığında, her iki tarafın da çatışmaya dönüşmesini önleyen denge ve denetleme mekanizmalarını nasıl harekete geçireceğini bildiğini söyledi.

Ancak, İsrail Dışişleri Bakanlığı eski Genel Direktörü ve Türkiye eski büyükelçisi deneyimli diplomat Alon Liel, iki taraf arasındaki derin düşmanlığın, ilişkilerin bozulmasına yol açacak bir hataya veya yanlış hesaplamaya neden olabileceği konusunda uyardı.

cdfgt
Türk savaş gemileri, 23 Aralık'ta Akdeniz'de bir eğitim tatbikatında (Savunma Bakanlığı- X)

İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile üçlü bir ittifak kurmak için adımlar atmıştı; bu adımlar arasında ortak askeri tatbikatlar da yer alıyordu. Bu girişimler, geçen pazartesi günü Batı Kudüs'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis arasında yapılan bir görüşmeyle sonuçlanmıştı.

Görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında Netanyahu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a üstü kapalı bir gönderme yaparak şunları söyledi: “Ülkemizde imparatorluklar kurmayı ve egemenlik kurmayı hayal edenlere diyorum ki: Unutun bunu. Bu olmayacak. Bunu aklınızdan bile geçirmeyin. Kendimizi savunmaya kararlıyız ve bunu yapabilecek kapasitedeyiz, iş birliği ise yeteneklerimizi güçlendiriyor.”

Bu sözler, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile iş birliğinin Türkiye'ye karşı mı yöneltildiği sorusuna yanıt olarak geldi. Netanyahu, “Kimseyi kızdırmak istemiyoruz” dedi ve ekledi: “Geçmişte imparatorluklar bizi işgal etti ve eğer birileri hala böyle niyetler besliyorsa, bunu unutsunlar.”

wewrf
22 Aralık'ta İsrail'de Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis arasında gerçekleşen görüşmelerden, (DPA)

Netanyahu, bu tür bölgesel ittifakların amacına ilişkin olarak şunları söyledi: “Belirli alanlarda kendimizi önemli bir bölgesel güç olarak kabul ettirdik. Bu bizi birçok ülkeye yaklaştırıyor. Bize geliyorlar çünkü önemli bir ilkeyi kavramış durumdalar: İttifaklar güçlülerle kurulur, zayıflarla değil; barış da güçlülerle sağlanır, zayıflarla değil.”

Bir numaralı tehdit

Netanyahu, F-35 hayalet savaş uçaklarının Türkiye'ye satışı ve diğer Hava Kuvvetleri alımlarıyla ilgili olarak Trump'a doğrudan bir mesaj daha iletti ve şunları söyledi: “İsrail'in Ortadoğu'daki hava üstünlüğünün ulusal güvenliğimizin temel taşı olduğunu açıkça belirtmek istiyorum.”

Üçlü zirveden bir gün sonra, Yeni Şafak gazetesi, kışkırtıcı bir başlıkla manşetinde bir makale yayınladı: “Bugünden İtibaren İsrail Bir Numaralı Tehdittir.”

Makalede, rejim güçleri ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) olarak bilinen Kürt güçleri arasında Halep'te yaşanan çatışma ve zirve, düşmanlığın tezahürleri olarak gösterildi. Ayrıca, İsrail'in zirveyi, Suriye'deki Türk heyetini zor durumda bırakmak amacıyla Kürt güçlerini "harekete geçirmek" için kullandığı belirtildi.

Gazete, "Tüm Türk güvenlik kurumları İsrail'i büyük bir tehdit olarak görüyor" diyerek, bundan böyle İsrail'i "birincil tehdit" olarak görecek hükümet kurumlarını da belirledi: Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT).

Türkiye'nin resmi cevabı

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çarşamba günü iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) il başkanlarının toplantısında İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs'a hitaben yaptığı konuşmada, "Herkes bilsin ki, kimsenin haklarını gasp etmeyeceğiz, kimsenin de bizim haklarımızı gasp etmesine izin vermeyeceğiz" dedi.

Sözlerine şöyle devam etti: "Tarihi ilkelerimize bağlı kalmaya, uzun yıllara dayanan tecrübemiz ve geleneklerimiz doğrultusunda, onur, bilgelik, akıl ve soğukkanlılıkla hareket etmeye devam edeceğiz ve provokasyonlara boyun eğmeyeceğiz."

dfgt
Erdoğan, 24 Aralık'ta Ankara'da düzenlenen Adalet ve Kalkınma Partisi il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Türkiye Savunma Bakanlığı, pazartesi günü yapılan zirvenin ardından üç tarafın yaptığı iş birliği girişimlerini ve açıklamalarını yakından takip ettiğini belirtti. Bakanlık sözcüsü Zeki Aktürk, Türkiye'nin bölgede istikrarın korunmasına ve diyaloğun sürdürülmesine olan bağlılığının devam ettiğini vurguladı.

Aktürk, perşembe günü Savunma Bakanlığı'nın haftalık brifinginde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin NATO çerçevesindeki ittifak ilişkilerine dayanarak Ege ve Doğu Akdeniz'de yapıcı diyaloğu desteklediğini söyledi.

Ancak sözlerine şöyle devam etti: “İttifakın ruhuna aykırı adımların sahadaki durumu değiştirmeyeceği ve Türkiye'nin (uluslararası alanda tanınmayan) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin güvenliği ve hakları konusundaki tutumunun açık ve sarsılmaz olduğu, Türkiye'nin Kıbrıs adası müzakerelerinde garantörlerden biri olarak kendisine verilen yetkileri kullanmaktan çekinmeyeceği anlaşılmalıdır.”

cdfg
Savunma Bakanlığı sözcüsü Zeki Aktürk, perşembe günü Ankara'da düzenlediği basın toplantısında (Türk Savunma Bakanlığı- X)

Sözlerine şöyle devam etti: "Ege ve Doğu Akdeniz'deki gerilimleri tırmandıran taraf Türkiye değil, oldubitti dayatmayı amaçlayan dışlayıcı ve tek taraflı adımlar ve yaklaşımdır. Türkiye ise bölgenin bir çatışma alanı değil, iş birliği ve istikrar havzası olmasını tercih etmektedir."

İstenen anlaşma

Şarku’l Avsat’ın, İbranice yayın yapan Ynet haber sitesinden aktardığına göre İsrail'in Türkiye uzmanı Liel, “Türkiye'nin savaşa hazırlandığını biliyorum. Hava savunmalarını güçlendirme, hava kuvvetlerini takviye etme ve bu amaçla büyük bütçeler ayırma biçimlerinde hazırlıklarını görüyorum. Bizden gelebilecek bir saldırı olasılığından gerçekten çok korkuyorlar ve bunu çok ciddiye alıyorlar” ifadelerini kullandı.

Türklerin “silahlandırdıklarını ve hava kuvvetlerini tamamen elden geçirdiklerini” belirten Liel, sözlerine şöyle devam etti: “Güçlü bir donanmaları ve kara kuvvetleri var ve insansız hava aracı üretimlerini ikiye katlıyorlar.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Suriye ile bir anlaşmaya varamazsak, ilk askeri çatışmalar Suriye topraklarında yaşanacak. Erdoğan İsrail topraklarına saldırmaya cesaret edemez, biz de Türkiye'ye saldırmaya cesaret edemeyiz. Ancak her iki ülkenin de Suriye'de ordusu var ve Suriyeliler ve Amerikalılarla üçlü veya dörtlü bir anlaşmaya varamazsak, Türkiye ile yakında olaylar yaşanacak.”

Liel'in tahminine göre, Amerika Birleşik Devletleri'ne gelince, Washington artık geçmiştekinin aksine İsrail-Türkiye anlaşmazlığı konusunda panik yapmıyor ve her iki tarafın da İsrail'in Gazze'de Türkiye'nin rolünü, Türkiye'nin de Suriye'de İsrail'in rolünü kabul edeceği bir anlaşmaya varılması için baskı uyguladığını görüyor.

Son zamanlarda, Doğu Akdeniz'deki hareketlilikle ilgili olarak Yunanistan ve İsrail'den haberler dolaşıyor ve İsrail'in, stratejik askeri iş birliğini güçlendirmek ve özellikle Türkiye'nin Suriye'ye hava savunma sistemleri konuşlandırması, Gazze'deki çokuluslu güce katılma girişiminde bulunması ve Libya'daki iki rakip hükümetle yeni denizcilik anlaşmaları yapmak için görüşmeler yürütmesi gibi bölgesel etkisini güçlendirme çabalarına karşı, üç ülkenin silahlı kuvvetlerinden birliklerden oluşan ortak bir hızlı müdahale gücü kurma olasılığını değerlendirdiği belirtiliyor.


Venezuela, Maduro'nun seçimini protesto ettikleri gerekçesiyle tutuklanan 60 mahkumu serbest bıraktı

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Karakas'ın San Agustin mahallesinde düzenlenen bir Noel kutlamasına katıldı (Reuters)
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Karakas'ın San Agustin mahallesinde düzenlenen bir Noel kutlamasına katıldı (Reuters)
TT

Venezuela, Maduro'nun seçimini protesto ettikleri gerekçesiyle tutuklanan 60 mahkumu serbest bıraktı

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Karakas'ın San Agustin mahallesinde düzenlenen bir Noel kutlamasına katıldı (Reuters)
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Karakas'ın San Agustin mahallesinde düzenlenen bir Noel kutlamasına katıldı (Reuters)

Bir insan hakları örgütüne göre Venezuela yetkilileri dün, Nicolás Maduro'nun yeniden cumhurbaşkanı seçilmesine karşı 2024'te düzenlenen protestolar sırasında tutuklanan en az 60 mahkumu serbest bıraktı.

Geçtiğimiz temmuz ayında, hile iddialarıyla gölgelenen ve Maduro'nun üçüncü kez cumhurbaşkanı seçildiği cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Venezuela'da büyük gösteriler patlak vermişti. Yetkililer yaklaşık 2 bin 400 kişiyi tutuklamış, daha sonra bunların yaklaşık 2 binini serbest bırakmıştı.

xdfgthy
Protestocular, 9 Ocak 2025'te Başkan Maduro'nun göreve başlamasının arifesinde Karakas'ta düzenlenen bir gösteride tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasını talep etti (AFP)

Yerel STK For Penal'in son verilerine göre Venezuela hapishanelerinde yaklaşık 900 siyasi tutuklu bulunuyor.

İnsan hakları aktivistleri ve siyasi tutukluların yakınlarını içeren Siyasi Tutukluların Özgürlüğü Komitesi'ne göre, tutukluların serbest bırakılması Noel Günü'nden itibaren başladı.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre komitenin başkanı Andreina Baduel, "Keyfi olarak asla gözaltına alınmaması gereken 60'tan fazla Venezuelalının serbest bırakılmasını kutluyoruz" ifadelerini kullandı.

"Tamamen özgür olmasalar da onların özgürlüğü ve tüm siyasi tutukluların tam özgürlüğü için çalışmaya devam edeceğiz," diye ekledi.

Tutukluların yakınlarına göre, tutuklular başkent Karakas'tan yaklaşık 134 kilometre uzaklıktaki Aragua eyaletindeki Tocorón yüksek güvenlikli hapishanesinde tutuluyordu.

Baduel, babası General Raul Isaias Baduel'in 2021'de hapishanede öldüğünü ve merhum Cumhurbaşkanı Hugo Chavez'in eski bir müttefiki olduğunu belirterek, "Binden fazla siyasi tutuklunun ailesi olduğunu unutmamalıyız" dedi.