Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy: Hiçbir şey Rusya ile mücadele kararlılığımızı zayıflatmayacak

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy. (AFP)
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy. (AFP)
TT

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy: Hiçbir şey Rusya ile mücadele kararlılığımızı zayıflatmayacak

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy. (AFP)
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy. (AFP)

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy dün yaptığı açıklamada, ABD Kongresi’nin Ukrayna’ya yardımı hariç tutan geçici bir finansman tasarısını onaylamasından bir gün sonra ülkesinin Rusya’ya karşı mücadelesini zayıflatacak hiçbir şey olmadığını söyledi.

Zelenskiy Vatan Savunucuları Günü tatili münasebetiyle yaptığı konuşmada, Kongre’deki oylamaya doğrudan hitap etmedi, ancak zafer için mücadele kararlılığını yineledi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters haber ajansından aktardığına göre Zelenskiy, “Hiç kimsenin Ukrayna’nın istikrarını, gücünü ve cesaretini durduramayacak. Ukrayna sadece Zafer gününde direnmeyi ve savaşmayı bırakacak. Zafere her gün yaklaşıyoruz. Ne pahasına olursa olsun savaşacağız” dedi.

Ukrayna Savunma Bakanı Rustem Umerov, ABD’li mevkidaşı Lloyd Austin ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında daha fazla askeri yardım konusunda güvence aldığını söyledi.

Bakan Austin X platformunda ülke adları yerine bayrakları kullanarak ABD’nin Ukrayna’ya desteğinin devam edeceğine dair güvence verdi.

Ukrayna Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Oleg Nikolenko, yeni bütçe kararının Kiev’e fon içermesi ve ABD desteğinin devamı için ABD’li ortaklarla birlikte çalıştıklarını belirtti.

ABD Başkanı Joe Biden dün yaptığı açıklamada, Cumhuriyetçilerin Ukrayna’ya ayrı bir oylama yoluyla yardım sağlama sözü verdiklerini ve ABD’nin desteğinin hiçbir koşulda kesintiye uğramayacağını söyledi.

Nikolenko da Facebook aracılığıyla Ukraynalılara gelecekteki ABD desteği konusunda güvence vermeye çalışarak önceden onaylanmış fonların etkilenmeyeceğini vurguladı.



Ukrayna savaşı Belçika'nın mühimmatını tüketti: "Taş atmak zorunda kalacağız"

Belçika ordusu, askeri yardımlar kapsamında mühimmatlara ek olarak Ukrayna'ya F-16 savaş jeti gönderileceğini de duyurmuştu (Reuters)
Belçika ordusu, askeri yardımlar kapsamında mühimmatlara ek olarak Ukrayna'ya F-16 savaş jeti gönderileceğini de duyurmuştu (Reuters)
TT

Ukrayna savaşı Belçika'nın mühimmatını tüketti: "Taş atmak zorunda kalacağız"

Belçika ordusu, askeri yardımlar kapsamında mühimmatlara ek olarak Ukrayna'ya F-16 savaş jeti gönderileceğini de duyurmuştu (Reuters)
Belçika ordusu, askeri yardımlar kapsamında mühimmatlara ek olarak Ukrayna'ya F-16 savaş jeti gönderileceğini de duyurmuştu (Reuters)

Belçika'nın eski Kara Kuvvetleri Komutanı Marc Thys, mühimmat stoklarındaki sorunlara dikkat çekerek, muhtemel bir savaşta askerlerin "taş atmak" zorunda kalacağını belirtti. 

Thys, Belçika'nın kamu yayıncısı VRT'ye salı günü yaptığı açıklamada, ülkeye düzenlenebilecek muhtemel bir saldırıya karşı yeterli mühimmatın kalmadığını söyledi. 

Emekli Korgeneral, görevdeyken mühimmat almak için kendisine ilk etapta 15 milyon euro bütçe verildiğini, bunun daha sonra 150 milyon euroya çıkarıldığını fakat söz konusu miktarın da yetersiz kaldığını belirtti. 

İki aylık bir saldırıyı savuşturmak için mühimmat rezervlerine 5 ila 7 milyar euro yatırım yapılması gerektiğine dikkat çeken Thys, hükümetin orduya böyle bir bütçe sağlamadığını ifade etti.

Tyhs, "Burada savaş çıkarsa, mühimmat sıkıntısı nedeniyle birkaç saat sonra taş atmak zorunda kalacağız" dedi.

ABD'nin önde gelen gazetecilik kuruluşlarından Politico da söz konusu mühimmat sorununun "Belçika ordusunu Taş Devri'ne geri götürdüğünü" yazdı. 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in geçen yıl 24 Şubat'ta verdiği emirle başlayan savaşta Avrupa Birliği ve ABD, Ukrayna'ya mühimmat tedarikini sürdürüyor.

Thys, Belçika'nın yakın dönemde herhangi bir saldırıya uğrama ihtimalinin düşük olduğunu belirtirken, Ukrayna savaşının muhtemel etkilerinin daha geniş ölçekli şekilde değerlendirlmesi gerektiğini de vurguladı.  

Independent Türkçe


Güney Kore: Kaesong'da bize ait 30 fabrika Kuzey Kore tarafından izinsiz kullanılıyor

(AA)
(AA)
TT

Güney Kore: Kaesong'da bize ait 30 fabrika Kuzey Kore tarafından izinsiz kullanılıyor

(AA)
(AA)

Yonhap'ın haberine göre, Bakanlık Sözcüsü Koo, yaptığı basın açıklamasında, Kaesong'daki kapalı ortak sanayi tesisine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Koo, Kaesong Sanayi Kompleksi'nde ülkesine ait 30 fabrikanın Kuzey Kore tarafından izinsiz kullanıldığını iddia etti.

Pyongyang yönetimine defaatle yapılan çağrı ve uyarılara rağmen Güney Koreli firmaların sanayi tesisindeki ekipmanlarının izinsiz kullanıldığını savunan Koo, Güney'in mülkiyet haklarının ihlal edildiğini öne sürdü.

Ayrıca, Pyongyang yönetiminin 2020'de havaya uçurduğu irtibat bürosunda enkaz kaldırma çalışmalarının yürütüldüğünü anlatan Koo, mülkiyet haklarını ihlal eden bu eylemlerin derhal durdurması çağrısında bulundu.

Koo, Kuzey Kore'nin yasa dışı eylemlerinin aynı zamanda Güney ile Kuzey arasındaki anlaşmaların açık ihlali anlamına geldiğini sözlerine ekledi.

Birleşme Bakanlığı, mayıs ayında Kuzey Kore'nin ortak sanayi tesisindeki Güney Korelilere ait 10 fabrikayı izinsiz kullandığını öne sürmüştü.

Voice of America, 20 Nisan'daki uydu görüntülerinin, Kaesong Sanayi Kompleksi'ndeki 21 binanın kullanımda olduğuna işaret ettiğini bildirmişti.

Koreler arası uzlaşı sürecinin sembolü tesis 2004'te kurulmuş ve Kuzey Kore'nin nükleer programına ve uzun menzilli füze denemelerine karşılık 2016'nın şubat ayında kapatılmıştı.


İsrail, savaşı sürdürmenin bedeli olarak ABD'nin Gazze'ye yakıt sağlama talebine boyun eğdi

Netanyahu, Gazze Şeridi'ne yakıt sağlamanın Hamas tarafından istismar edileceğinden korkuyor (AFP)
Netanyahu, Gazze Şeridi'ne yakıt sağlamanın Hamas tarafından istismar edileceğinden korkuyor (AFP)
TT

İsrail, savaşı sürdürmenin bedeli olarak ABD'nin Gazze'ye yakıt sağlama talebine boyun eğdi

Netanyahu, Gazze Şeridi'ne yakıt sağlamanın Hamas tarafından istismar edileceğinden korkuyor (AFP)
Netanyahu, Gazze Şeridi'ne yakıt sağlamanın Hamas tarafından istismar edileceğinden korkuyor (AFP)

İsrail, ABD yönetiminin Gazze Şeridi'ne gönderilen akaryakıt ve insani yardım tırlarının miktarının artırılması talebine boyun eğdi.

Askeri kabine, ABD'nin yakıt miktarının günde 120 bin litreye çıkarılması, su ve insani yardım sağlanması ve Şeride günlük olarak giren kamyon sayısının artırılması yönündeki talebini görüştü.

Bu talebe ek olarak ABD, karar vericilere Batı Şeria'daki durumun tırmanmasını önlemek ve yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik devam eden saldırılarına karşı koymak için derhal adım atmaları çağrısında bulundu.

İsrail liderliği başlangıçta ABD'nin talebini reddetti ve Gazze Şeridi'ne yakıt sağlanmasının Hamas'a en büyük desteği ve yardımı sağlayacağını ve dolayısıyla İsrail'in harekete baskı yapmak konusunda en güçlü kartını kaybedeceğini öne sürdü.

Askeri Operasyon Planlama Bölümü'ndeki Stratejik Planlama Birimi Eski Başkanı Shlomo Brom'a göre Gazzeye yakıt sağlamak, Hamas'ın tünellerde daha uzun süre kalmasına izin vermek anlamına geliyor, çünkü yakıt ona göre Hamas mensuplarının uzun süre hayatta kalmasını sağlayacak oksijen mesabesindedir. Dolayısıyla böyle bir karar vermek kolay değil.

Ancak İsrail, insani yardımın sağlanması ve Gazze halkının gerekli ihtiyaçlarının karşılanması şartıyla kendisine savaşta destek veren ABD yönetimiyle iyi ilişkiler sürdürmenin önemini biliyor.

Brom, Hamas savaşçılarının gaz elde etmemesi için İsrail'in gelen gaz miktarının izlenmesini sağlayacak özel bir mekanizma bulması gerektiğini ifade ediyor.

İnsani yardım ve savaş sonrası dönem, İsrail ve ABD arasındaki en belirgin anlaşmazlık noktalarıdır; ancak her iki taraf da önceki gün (Salı) büyük bir tırmanışa tanık olan çatışmayı sürdürmenin gerekliliği konusunda hemfikirdi.

Ordunun çatışmaya en az iki ay uzak kalabileceğini söyleyen Savunma Bakanı Yoav Galant, "Şu anda Kuzey Gazze'de yürütülen operasyon, yakında Gazze Şehri'nin tamamı ve Gazze Şeridi'nin kuzeyini kontrol altına almamızı sağlayacak. Öte yandan ordu güneyde savaşmaya başladı ve Gazze'nin güneyindeki Hamas tugaylarındaki savaşçıların kaderi kuzeyde başlarına gelenle aynı, hatta daha tehlikeli olacak" dedi.

Filistin Yönetimi'nin dönüşü

Savaş sonrası dönemde anlaşmaya varılması yönündeki ABD baskısı, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun defalarca yaptığı açıklamaların ardından geldi.

Netanyahu, Washington'un talebinin aksine Filistin Yönetimi'nin Gazze'ye erişimini reddediyor.

Ayrıca Netanyahu'nun Gazze'deki planı daha sonra açığa çıktı. Netanyahu, savaştan sonraki dönem için Şeridin geleceğine ilişkin kapalı görüşmelerin ayrıntılarını açıkladı ve şunları söyledi:

Gazze Şeridi'nde hiçbir Filistin otoritesi olmayacak. Filistin unsurları olmayacak ve hiçbir şekilde kontrolleri de olmayacak.

Bu, ABD Başkanı Joe Biden ve ABD yönetiminin tutumuyla çelişen bir tutumdur. Biden ve ABD yönetimi, Filistin Yönetimi'nin güçlendirilmesi, istikrarlı hale getirilmesi ve savaştan sonraki dönemde Gazze Şeridi'ni kontrol etmesini sağlayacak reformların yapılması koşuluyla, Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ndeki yönetici organ olacağını açıkladılar.

Biden, eninde sonunda Gazze ve Filistin Yönetimi'nin tek yönetim altında birleşmesi gerektiğini vurguladı.

Ancak Netanyahu, ABD'nin bu tutumu karşısında açıklamalar yapmakla yetinmedi, ayrıca Gazze'nin geleceğine ilişkin bir plan için Kongre'nin desteğini kazanmaya çalıştı.

Bu planın merkezinde Filistinli mültecileri kabul etme istekliliği konusunda Arap ülkelerine yardımda bulunma şartı yer alıyor.

Plana göre her ülkeye belirli sayıda mülteci nakledilecek. Mısır bir milyon Filistinliyi kabul ediyor, yarım milyon Filistinli Türkiye'ye, çeyrek milyonu da Yemen ve Irak'a gidecek.

Netanyahu, plana odaklanması için Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer'i görevlendirdi. Plan iki ana unsurdan oluşuyor:

Birinci unsur, savaşın baskısını ve insani krizi kullanarak Mısır'ı mültecilerin diğer Arap ülkelerine akışına izin vermeye ikna etmek.

İkincisi ise deniz yollarını açarak İsrail'in mültecileri Arap ülkelerine göndermesine, ardından da toplu halde Avrupa ve Afrika ülkelerine kaçmalarına olanak tanımak.

Planın ayrıntılarını aktaran Walla web sitesine göre, plan her iki tarafın Temsilciler Meclisi ve Senato'daki önemli isimlerine sunuldu ve ABD'li Temsilci Joe Wilson bu plana kamuoyu desteğini ifade etti.

Plana göre, "tek ahlaki çözüm, Mısır'ın sınırlarını açmasını ve mültecilerin Hamas kontrolünden kaçmasına izin vermesini sağlamak. ABD hükümeti Mısır'a yaklaşık 1,3 milyar dolarlık dış yardım sağlıyor. Bu para, Mısır'a girişlerine izin verilecek Gazzeli mültecilere tahsis edilebilir."

Irak ve Yemen ABD'den yaklaşık 1 milyar dolar dış yardım alıyor, Türkiye ise 150 milyon dolardan fazla alıyor.

Planın yazarları, bu ülkelerin her birinin yeterli dış yardım aldığını ve nüfusunun yüzde birinden azını oluşturan mültecileri kabul edebilecek kadar büyük bir nüfusa sahip olduğunu vurguluyor.

Plan aynı zamanda ABD'nin Mısır, Irak, Yemen ve Türkiye'ye belirli sayıda mülteci kabul etmesi şartına bağlı olarak dış yardım yapması çağrısında da bulunuyor.

Tünellerin deniz suyuyla doldurulması

İsrail'in Gazze Şeridi'nde karşılaştığı en büyük sorunu tüneller oluşturuyor.

Ordu, uzmanların gelişmiş, devasa ve Gazze'nin çeşitli yerlerine uzandığını düşündüğü tünelleri gösteren fotoğrafların tanıtımını yaptı.

İsrail ordusunun, tünelleri deniz suyuyla doldurmaya yönelik bir plan hazırladığı ortaya çıkarken, güvenlik ve askeri personelin yanı sıra tutukluların aileleri böyle bir planın Hamas'ın elindeki İsrailli tutukluların hayatları açısından oluşturduğu tehlike konusunda uyardı.

İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyinde inşa ettiği, Akdeniz'den yüzbinlerce litre suyu pompalayabilecek ve Hamas'ın inşa ettiği tünel ağını haftalar içinde sular altında bırakabilecek en az beş borudan oluşan bir sistemden bahsediliyor.

Ancak ABD'li bir yetkili, tuzlu su kullanımının yer altı tatlı su rezervlerine zarar verebileceği gerçeğinin yanı sıra, Gazze Şeridi'ndeki sağlık altyapısı ve binalara tehdit oluşturacağı için bu plana karşı uyardı.

Planın ayrıntılarını bilen bir kaynak, yakında tünelleri sular altında bırakacak çalışmaların beklendiğini, bunun da Hamas üyelerinin tünelleri rehinelerle birlikte terk etmeye mecbur bırakacağını söyledi.

Kaynak, "Planın başarı şansından emin değiliz çünkü kimse tünellerin ve onları çevreleyen arazilerin ayrıntılarını bilmiyor. Deniz suyunun daha önce kimsenin ziyaret etmediği tünellere akıp akmayacağını bilmiyoruz." dedi.

İsrail kabinesi 5 Aralık Salı günü öğleden sonra tutukluların aileleriyle toplantı yaptı.

Daha önce Hamas'ın esaretinde bulunan İsrailli kadınlardan biri şunları söyledi:

Kocamı tünel içinde yanımdan alıp götürdüklerinde psikolojisi çöküktü. Biz tünellerde büyük bir korku içindeyken o, uzun bir süre kanı akana kadar kafasını duvarlara vurdu. Şimdi de bu tünelleri kapatmak istediğinizi söylüyorsunuz. Kocam ve diğer mahkûmlar hâlâ oradalar ve geçen her gün onların hayatlarını tehdit ediyor.

Aileler büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Bazı aileler ateşkes ve tutukluların geri dönmesi yönündeki protestolarını artıracağını duyurdu.

Independent Arabia - Independent Türkçe


Somali'de Eş-Şebab'a yönelik operasyonda 33 örgüt üyesi öldürüldü

(AA)
(AA)
TT

Somali'de Eş-Şebab'a yönelik operasyonda 33 örgüt üyesi öldürüldü

(AA)
(AA)

Xarardheere Bölge Komiseri Muhammed Yusuf, basına yaptığı açıklamada, Mudug bölgesinde Eş-Şebab'a yönelik operasyon düzenlendiğini bildirdi.

Yusuf, operasyonda 33 örgüt üyesinin etkisiz hale getirildiğini açıkladı.

Örgütün ağır kayıplar verdiğini ve bölgede güvenliğin sağlandığını belirten Yusuf, silah ve askeri malzemelere de el konulduğunu kaydetti.

Operasyon sırasında güvenlik güçlerinden ölü ya da yaralı olup olmadığına dair bilgi paylaşılmadı.

Somali ordusu, son aylarda örgüte yönelik operasyonlarını artırdı.


Batı’nın Ukrayna’ya yardım taahhütleri şimdiye kadarki ‘en düşük seviyede’

Harkiv bölgesinde bir tankı saklayan Ukraynalı askerler (Reuters)
Harkiv bölgesinde bir tankı saklayan Ukraynalı askerler (Reuters)
TT

Batı’nın Ukrayna’ya yardım taahhütleri şimdiye kadarki ‘en düşük seviyede’

Harkiv bölgesinde bir tankı saklayan Ukraynalı askerler (Reuters)
Harkiv bölgesinde bir tankı saklayan Ukraynalı askerler (Reuters)

Bazı kaynaklar, Batı’nın Ukrayna’ya yardım taahhütlerinin Şubat 2022’de Rus işgal denemesinin başlamasından bu yana en düşük seviyede olduğunu tahmin ediyor.

Alman Kiel Araştırma Enstitüsü dün (Perşembe), Batı’nın Ukrayna’ya yeni yardım sağlama vaatlerinin, Avrupa ve ABD’deki siyasi görüş ayrılıkları ve Ukrayna’nın Haziran ayında başlayan karşı taarruzunun istenilen şekilde ilerlememesi nedeniyle yavaşladığını belirtti.

Ukrayna’ya taahhüt edilen ve teslim edilen askeri, mali ve insani yardımları takip eden Alman enstitü “Ukrayna’ya verilen desteğin akışı yavaşlıyor. Yardım taahhütleri Ağustos ve Ekim 2023 arasında en düşük seviyelerine ulaştı. 2022’nin aynı dönemine göre yüzde 90 düşüş yaşandı” açıklamasında bulundu.

Ukrayna’ya yardımlara yönelik araştırma ekibine başkanlık eden Krzysztof Trębski “ABD yardımının devam etmesine ilişkin belirsizlik göz önüne alındığında, Ukrayna’nın tek umudu, AB’nin uzun zamandır duyurduğu 50 milyar euroluk destek paketini kabul etmesi. Açıkçası, daha fazla gecikme Putin’in konumunu güçlendirecektir” dedi.

Diğer yandan, İngiliz hükümeti dün Rus güvenlik servislerini Birleşik Krallık’taki üst düzey siyasi yetkililere karşı siber casusluk kampanyası yürütmekle suçladı. İngiltere Dışişleri Bakanlığı, ‘Birleşik Krallık’taki siyasi süreçlere müdahale etmeye yönelik başarısız girişimlerin’ arkasında Rusya Federal Güvenlik Servisi'nin olduğunu öne sürdü. Bu konuyu ele almak üzere Rusya’nın Londra büyükelçisinin çağırıldığı da belirtildi.


İspanya’da bir cami imamı ve Arapça öğretmeni, çocuklar arasında radikal fikirleri yaydığı gerekçesiyle tutuklandı

Madrid’de İspanyol bayrağı (Reuters)
Madrid’de İspanyol bayrağı (Reuters)
TT

İspanya’da bir cami imamı ve Arapça öğretmeni, çocuklar arasında radikal fikirleri yaydığı gerekçesiyle tutuklandı

Madrid’de İspanyol bayrağı (Reuters)
Madrid’de İspanyol bayrağı (Reuters)

İspanyol polisi dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, görevini çocuklar arasında radikal fikirleri yaymak ve DEAŞ üyeleri olmalarını sağlamak için kullanan 44 yaşındaki bir cami imamı ve Arapça öğretmeninin tutuklandığını duyurdu.

Polis, geçen yıl başlatılan soruşturma kapsamında şüphelinin, radikal ideolojiyle bağlantısı olduğu ve çocukların beynini yıkama girişiminde bulunduğunun ortaya çıkmasının ardından 29 Kasım’da tutuklandığını açıkladı.

Fransız basınına göre, yetkililer, Madrid’de bir camide çalışan adamı ‘öğretmenlik görevini, reşit olmayan öğrenciler arasında radikal fikirleri yaymak ve DEAŞ’a üyeler toplamak için istismar etmekle’ suçladı.

Yetkililer tutuklunun, başlıca terör örgütlerinin dilini kullanarak, şiddet içeren bir bakış açısı ile dine yaklaştığını sözlerine ekledi.

Ayrıca “Konuşmalarında intihar bombacılarının Yahudilere, Hıristiyanlara ve mürtedlere karşı savaşta meşru bir şey olduğu fikrini yüceltiyordu. Bunun, tüm Müslümanların uyması gereken bir davranış örneği olduğu ileri sürerek derslerinde de bu teorileri genişletiyordu” ifadelerine yer verdi.

Şüpheli, Madrid’de bir camide namaz kıldırıyor ve ders veriyordu, ancak yaptığının cemaat tarafından açığa çıkması üzerine istifa etmek zorunda kaldı.

Polis, şahsın daha sonra camiden ayrılarak faaliyetlerine daha özel yerlerde devam ettiğini belirtti.

DEAŞ, 2014 yılında Suriye ve Irak’ta geniş bir alanda ‘hilafet’ ilan ettikten 5 yıl sonra çöktü ancak radikal örgütler hâlâ kanlı saldırılarını sürdürüyor.

2015’ten bu yana dördüncü alarm seviyesinde olan İspanya, Ağustos 2017’de, Fas’tan gelen radikalizm yanlısı gençlerin Barselona’da ve yakındaki bir sahil kasabasında yayaların üstüne araç sürerek 16 kişiyi öldürdüğü ve 150 kişiyi yaraladığı büyük bir saldırıya tanık oldu.

Bu saldırının arkasında, Katalonya’nın bir kasabasında yaşayan, gençleri silah altına alıp radikal fikirlere yönlendiren bir imam vardı, müritlerinin hepsi polis tarafından etkisiz hale getirildi. İmamın kendisi ise diğer müritleri ile birlikte bir saldırı hazırlığı yaparken kazara meydana gelen patlamada hayatını kaybetti.

İspanya, en kanlı saldırıya 11 Mart 2004’te, El-Kaide’den ilham alan radikalizm yanlılarının Madrid’de 4 treni bombalayarak 191 kişinin ölümü ve yaklaşık 2 bin kişinin yaralanmasına neden olduğu olayda tanık oldu.


Kiev ve Washington, Ukrayna’da silah üretimini artırmaya yönelik bir anlaşma imzaladı

Ukraynalı askerler, Amerikan Javelin füze fırlatıcılarını Kiev yakınlarında bulunan Borispil Uluslararası Havaalanı’nın pistinde bir kamyona yerleştirirken (AFP)
Ukraynalı askerler, Amerikan Javelin füze fırlatıcılarını Kiev yakınlarında bulunan Borispil Uluslararası Havaalanı’nın pistinde bir kamyona yerleştirirken (AFP)
TT

Kiev ve Washington, Ukrayna’da silah üretimini artırmaya yönelik bir anlaşma imzaladı

Ukraynalı askerler, Amerikan Javelin füze fırlatıcılarını Kiev yakınlarında bulunan Borispil Uluslararası Havaalanı’nın pistinde bir kamyona yerleştirirken (AFP)
Ukraynalı askerler, Amerikan Javelin füze fırlatıcılarını Kiev yakınlarında bulunan Borispil Uluslararası Havaalanı’nın pistinde bir kamyona yerleştirirken (AFP)

Batı’nın Rus güçleriyle çatışmada Ukrayna güçlerine verdiği desteğin devam etmemesine yönelik söylemlere rağmen Kiev dün (Perşembe) silah üretiminin Ukrayna’ya aktarılmasına yardımcı olmak amacıyla ABD ile bir anlaşma imzaladığını duyurdu.

Rus işgal denemesinin başlangıcından bu yana Ukrayna, Rus kuvvetlerine karşı koymak için Batı silahlarına ve mühimmatına güveniyor.

Yaklaşık iki yıl süren çatışmaların ardından, Avrupa ve ABD’de Ukrayna’ya daha fazla mali ve askeri yardım sağlanması konusuna ilişkin endişelerin arttı.

Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi tarafından yapılan açıklamada “Ukrayna’da savunma sanayisinin yerelleştirilmesi mutabakattaki ana önceliklerden biri olarak yer alıyor” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada “Bu belge, hava savunma başta olmak üzere, hayati önem taşıyan mühimmatların üretimi, onarım ve idame alanlarında silahlı kuvvetlere gerekli araçların temini amacıyla ülkemizde üretim tesislerinin inşasını kolaylaştıracak” ifadelerine yer verildi.

Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi, konu ile ilgili planların bu hafta Washington’da Ukraynalı ve ABD’li üreticilerin katıldığı savunma sanayii konferansında hazırlandığını belirtti.

Ofis “Konferansa, yaklaşık 350 ABD’li, Ukraynalı ve Avrupalı ​​üretici ile çok sayıda hükümet yetkilisi katıldı” açıklamasında bulundu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu yıl yaptığı bir açıklamada Ukrayna’nın Avrupa ve ABD desteğinin kesilmesinden bir hafta sonra çökeceğini söylemişti.

Alman Rheinmetall Şirketi ve İngiliz BAE Systems Şirketi de dahil olmak üzere bir dizi büyük Batılı silah üreticisi, ülkelerindeki Ukraynalı şirketlerle çalışma planlarını duyurdu.


İsrail, Gazze'de en iyi askerlerinden bazılarını kaybettiğini açıkladı

(AA)
(AA)
TT

İsrail, Gazze'de en iyi askerlerinden bazılarını kaybettiğini açıkladı

(AA)
(AA)

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, düzenlediği basın toplantısında, "Bu savaşta (Gazze) en iyi evlatlarımızdan bazılarını kaybettik ve savaşın bedeli ağır." dedi.

Hagari, İsrail ordu güçlerinin, Gazze Şeridi'nin güney ve kuzeyinde Hamas'ın ağırlık merkezlerindeki çatışmaları derinleştirmek için çalıştığını kaydetti.

İsrail'in Gazze'yi işgalinde son durum

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail'in "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlerine yönelik sürekli ihlallerine karşılık verme" gerekçesiyle kapsamlı saldırı düzenlerken İsrail ordusu da Gazze Şeridi'ne yoğun hava bombardımanı başlattı.

İsrail’de 7 Ekim’deki saldırılarda 416'sı asker olmak üzere 1200 İsraillinin öldüğü, 5 bin 132 kişinin yaralandığı duyuruldu. İsrail ordusuna göre, Gazze Şeridi'ne düzenlenen kara saldırılarında 89, Lübnan sınırında ise 6 İsrail askeri öldürüldü.

Gazze’deki hükümete göre, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 7 bin 112’si çocuk, 4 bin 885’i kadın olmak üzere 17 bin 177’ye yükseldi.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te de 7 Ekim'den bu yana İsrail güçleri ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 265 Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail ordusu, Gazze'de on binlerce yaralı ile sivilin sığındığı onlarca hastaneyi zorla tahliye ettirmek için yerleşkelerini ya da ana binalarını vurdu. İşgal sırasında bazı hastaneleri bastı. Saldırılarda yüzlerce kişi öldü ve yaralandı.

İsrail ordusunun 8 Ekim'den bu yana Lübnan’ın güneyine yönelik saldırılarında 22 sivil hayatını kaybederken, Hizbullah ile sınırda girdiği çatışmalarda ise 93 Hizbullah mensubu öldü.


Pentagon: İsrail'e, gazeteciler dahil sivillerin korunması yasalarına uyma çağrımızı sürdürüyoruz

Sabrina Singh (AA)
Sabrina Singh (AA)
TT

Pentagon: İsrail'e, gazeteciler dahil sivillerin korunması yasalarına uyma çağrımızı sürdürüyoruz

Sabrina Singh (AA)
Sabrina Singh (AA)

Pentagon Sözcüsü Sabrina Singh’e, günlük basın toplantısında ekimde Lübnan’da İsrail ateşi ile hayatını kaybeden gazeteciler ile ilgili yayınlanan raporlar soruldu.

Söz konusu raporlar için değerlendirmede bulunamayacağını belirten Singh, İsrailli yetkililerle yaptıkları görüşmelerde, askeri operasyonlarının “hedefe yönelik” olması konusunda çağrılarına devam ettiklerini söylemekle yetindi.

Singh, “İsrail'i, silahlı çatışma ve insani hukuk yasaları ile basın mensupları da dahil olmak üzere, masum sivillerin korunması yasalarını desteklemeye çağırmaya devam ediyoruz.” diye konuştu.

Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Uluslararası Af Örgütü, AFP ve Reuters haber ajansları, bugün Lübnanlı gazeteci İsam Abdullah'ın 13 Ekim'de ölümüne yol açan saldırının "İsrail tarafından gerçekleştirildiğini" kanıtlayan raporlar yayınlamıştı.

Raporlardaki kanıtların, İsrail güçlerinin saldırdıkları grubun gazeteci olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini güçlü bir şekilde gösterdiği, saldırının bariz şekilde görünen gazeteci grubuna yönelik yasa dışı ve kasıtlı bir saldırı olduğu sonucunun çıkarıldığı dile getirilmişti.

Raporların açıklandığı basın toplantısında, "İsam Abdullah'ın öldürülmesi ve diğer 6 gazetecinin yaralanmasından sorumlu olanlar hesap vermeli. Hiçbir gazeteci sırf işini yaptığı için hedef alınmamalı veya öldürülmemelidir. İsrail'in gazetecileri öldürmesine ve onlara saldırmasına izin verilmemelidir. Bu ölümcül saldırıyla ilgili bağımsız ve tarafsız bir soruşturma yapılmalı.” çağrısı yapılmıştı.

Ne olmuştu?

İsrail ordusu ile Hizbullah arasında Lübnan sınırındaki çatışmaları takip eden bir grup gazeteci 13 Ekim'de saldırıya uğramıştı.

Saldırıda Lübnanlı gazeteci İsam Abdullah olay yerinde hayatını kaybetmiş, AFP kameramanı Christina Assi ve Dylan Collins, Al Jazeera muhabiri Carmen Joukhadar, kameraman Elie Brakhya ile Reuters'tan Tahir el Sudanı ve Maher Nazeh yaralanmıştı.


Anket: Almanların yüzde 82'si hükümetten memnun değil

(AA)
(AA)
TT

Anket: Almanların yüzde 82'si hükümetten memnun değil

(AA)
(AA)

ARD televizyonunun 4-6 Aralık'ta yaptırdığı, 1300 kişinin katıldığı ankete göre, iktidarın çalışmalarından memnun olanların oranı yüzde 17, memnun olmayanların oranı ise yüzde 82 olarak belirlendi.

Anket sonucuna göre, koalisyon ortaklarından Sosyal Demokrat Partinin (SPD) oy oranı geçen aya göre yüzde 16'dan yüzde 14'e düştü. Yeşiller Partisi oylarını bir puan artırarak yüzde 14'ten yüzde 15'e çıkarırken, Hür Demokrat Parti'nin (FDP) oyları değişiklik göstermedi ve yüzde 4'te kaldı.

Muhalefette bulunan Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) yüzde 32 oy oranıyla, en çok oyu alabilecek parti olarak ön plana çıktı.

Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) ise bir puanlık düşüşle yüzde 21'e gerilerken, en güçlü ikinci siyasi parti konumunu sürdürdü.

Şansölye Scholz'e destekte gerileme

Öte yandan Şansölye Olaf Scholz'un çalışmalarından memnun olanların oranı sadece yüzde 20 olarak tespit edildi.

Bu oran, ARD'nin 1997'den bu yana yaptırdığı anketlerde, bir başbakan için elde edilen en düşük oran oldu.

Hükümete iklim kriziyle yeterince mücadele etmediği, göç politikası ve yaşanan bütçe krizini yönetemediği eleştirisi yapılıyor.

Ankete katılanların Başbakan Scholz'un özellikle krizlerle mücadelede yetersiz kaldığı ve iletişim sıkıntısı olduğunu vurguladıkları belirtildi.