Kuzey Kore: Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ABD'nin sözcüsüdür

Kuzey Kore lideri Kim Jong-un (ortada), 24 Mart 2022'de Hwasong-17 kıtalararası balistik füzesini inceliyor. (AP)
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un (ortada), 24 Mart 2022'de Hwasong-17 kıtalararası balistik füzesini inceliyor. (AP)
TT

Kuzey Kore: Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ABD'nin sözcüsüdür

Kuzey Kore lideri Kim Jong-un (ortada), 24 Mart 2022'de Hwasong-17 kıtalararası balistik füzesini inceliyor. (AP)
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un (ortada), 24 Mart 2022'de Hwasong-17 kıtalararası balistik füzesini inceliyor. (AP)

Kuzey Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nı (UAEA) ABD öncülüğündeki baskı kampanyasına katıldığı ve nükleer programlarıyla ilgili bir karar taslağı hazırladığı için kınadı. Ayrıca UAEA’yı Washington'un ‘kiralık sözcüsü’ olarak nitelendirdi.

Pyongyang Nükleer Enerji Endüstrisi Bakanlığı'ndan ismi açıklanmayan bir sözcü, geçtiğimiz cuma günü UAEA'nın genel konferansında kabul edilen ve Kuzey Kore'yi nükleer programlarını sınırlamaya çağıran kararı eleştiren bir bildiri yayınladı. Sözcü, kararı ABD ve müttefiklerinin ‘komplosunun sonucu’ olarak nitelendirdi ve Kuzey Kore'nin nükleer silah sahibi devlet statüsünün zaten ‘geri döndürülemez’ hale geldiğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Kuzey Kore Merkezi Haber Ajansı'ndan (KCNA) aktardığına göre sözcü şu ifadeleri kullandı: “Düşman güçlerin bu tür bir komedisi, nükleer silahların yayılmasının önlenmesine karşı uluslararası rejime yönelik ciddi tehdit oluşturan suç eylemlerini örtbas etme ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne yönelik düşmanca politikalarını meşrulaştırma yönündeki kötü niyetlerini ortaya koyuyor.”

Sözcü ayrıca UAEA Başkanı Rafael Grossi'yi, “yaklaşan bir nükleer test hakkında yanlış bir hikâye yayarak Kuzey Kore üzerinde bir baskı atmosferi yaratma girişiminde bulunmakla” suçladı. Grossi geçen yıl, Kuzey Kore’nin 2017'den bu yana ilk kez nükleer testlere devam edebileceği konusunda uyarmıştı.

Sözcü, ABD'nin nükleer yayılımı ve Japonya'nın yıkılan Fukuşima Nükleer Santrali’nden arıtılmış su tahliyesi olarak adlandırdığı olaya atıfta bulunarak “UAEA, ABD'nin kiralık sözcüsü olarak uluslararası eleştiriden kaçınmak istiyorsa, kendisini uluslararası toplumun karşı karşıya olduğu zorluklara adamak daha iyi olur” dedi.

UAEA, Pyongyang'ın 2009 yılında müfettişlerini sınır dışı etmesi ve ardından nükleer testlere yeniden başlamasından bu yana Kuzey Kore'ye giremedi.



Blinken: Ukrayna’ya yapılan askeri yardım ABD’de daha fazla iş, kendi ekonomimizde daha fazla büyüme anlamına geliyor

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)
TT

Blinken: Ukrayna’ya yapılan askeri yardım ABD’de daha fazla iş, kendi ekonomimizde daha fazla büyüme anlamına geliyor

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)

ABD hükümeti, Ukrayna’ya daha fazla yardım sağlanmasına yönelik ciddi siyasi direnişe rağmen, ekonomik argümanları Kiev’e daha fazla destek sağlanması yönünde bir araya getirmeye çalışıyor.

Şarku’l Avsat’ın DPA’dan aktardığı habere göre, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, İngiliz mevkidaşı David Cameron ile dün Washington’daki görüşmelerinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuya değindi.

Blinken açıklamasında, “Bu saldırganlıkla başa çıkmak için Ukrayna’nın savunmasına yaptığımız yatırımlara bakarsanız, sağladığımız güvenlik yardımlarının yüzde 90’ı aslında ABD’de üreticilerimizle, kendi üretimimize harcandı. Bu ABD’de daha fazla iş, kendi ekonomimizde daha fazla büyüme. Yani bu aynı zamanda devam etmemiz gereken bir kazan-kazan durumu da oldu” dedi.

ABD, Rus işgaline karşı savunmasında Ukrayna’nın en önemli askeri destekçisi oldu.

Savaşın başladığı Şubat 2022’den bu yana Washington, Kiev’e milyarlarca dolarlık askeri yardım sağladı.

Ancak daha fazla yardım sağlanması, Kongre’de Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki iç siyasi anlaşmazlık nedeniyle sekteye uğruyor.

Pek çok Cumhuriyetçi, Ukrayna’yı destekleme konusunda şüphelerini dile getiriyor veya tamamen reddediyor.

Onaylanan geçici bütçe tasarısı, Ukrayna için yeni yardım fonları içermiyor.

İngiliz bakan Cameron, ziyareti sırasında Ukrayna’ya daha fazla ABD yardımı yapılması yönünde güçlü bir çağrıda bulundu.

Cameron, ABD’nin iç politikasına karışmak istemediğini dile getirerek, “ABD’nin ve Ukrayna’nın bir dostu olarak geldim ve bunun neden kesinlikle yapılması gereken doğru şey olduğu konusunda oldukça alakalı olduğunu düşündüğüm bazı argümanlarda bulundum” dedi.


Filistin ve İsrail'e derin duygular besliyorum ve ikisi için de yürümek zorunda kaldım

Filistin ve İsrail'e derin duygular besliyorum ve ikisi için de yürümek zorunda kaldım
TT

Filistin ve İsrail'e derin duygular besliyorum ve ikisi için de yürümek zorunda kaldım

Filistin ve İsrail'e derin duygular besliyorum ve ikisi için de yürümek zorunda kaldım

Richard Coles 

1930'larda Kettering'de CofE ayakkabıcılığı yapan atalarım, Leeds'te perakendecilik yapan Yahudi bir aile olan Zifflerle iş yapmaya başlamışlar. Kristallnacht (Kristal Gece: Almanya'da 9 Kasım 1938'de Nazilerin Yahudi ev, işyerleri ve sinagoglara ölümcül saldırılar düzenlediği olay -çn.) patlak verdiğinde, bu iş ilişkisi bir dostluğa dönüştü. Öyle önemli bir dostluktu ki büyükbabam onların bar mitzvahlarına katıldı ve genç Ziff'in düğününde onur konuşması yaptı, ben Leeds'te bir şey yaptıktan sonra bana yazdığı mektupta bunu anlatmıştı. Doğum günlerimizde ve kiliseye kabul törenlerimizde bize muhteşem hediyeler verdiklerini hatırlıyorum. Batı Yorkshire'ın eski Yüksek Şerifi, hayırsever Arnold Ziff, büyükannem 100 yaşına bastığında ona saygılarını sunmak için gelmişti.

Yaklaşık 20 yıl önce, 1960'lı ve 1970'li yıllardaki bir başka göç dalgasında Pakistan'dan gelen pek çok ailenin yerleştiği Dewsbury yakınlarındaki West Yorkshire'da yaşıyordum. Bunlardan biri Sayeeda Warsi'nin ailesiydi; bir diğeriyse Glasgow'a yerleşen Aasmah Mir'in ailesi. Onlardan, saldırının rutin olduğu bir dönemde Britanya'nın Müslümanlar için nasıl bir yer olduğunu öğrendim ki bu paha biçilmez bir derstir (ayrıca bamya pişirmeyi de öğrendim ki bu da paha biçilmezdir).

Farklı inançlara ve inanç geleneklerine sahip kişiler arasındaki dostluk benim için önemli. Yahudi düşmanlığına ya da İslamofobiye karşı hoşgörüsüz olmak için kişisel bir nedene ihtiyacınız yok fakat bu bana kişisel geliyor ve bu nedenle cumartesi günü Trafalgar Meydanı'ndaki Filistin mitingine ve pazar günü Parlamento Meydanı'ndaki Yahudi düşmanlığı karşıtı protestoya katılarak yoğun bir hafta sonu geçirdim.

Bu durum, ya biri ya da diğeri olması gerektiğini düşünen arkadaşlarımın bazı yorumlar yapmasına yol açtı. Bunun nedenini anlayabiliyorum. Trafalgar Meydanı'nda Yahudilerin nehirle deniz arasında yeri olmadığını düşünenler ve Parlamento Meydanı'nda da Filistinlileri Batı Şeria'dan yasadışı yerleşim yoluyla çıkarmak isteyenler vardı.

İki taraf da haksız. Her iki tarafta da barış içinde yaşamak ve çocuklarının büyüyüp mutlu bir hayat sürmesini isteyenlerle dayanışma gösterdim. Sadece büyümek bile bir başlangıç olabilir. Çoğu kişi, çoğu zaman bunu ister. Benim için bu iki devletli bir çözüm anlamına geliyor sanırım, ki her iki tarafta da giderek daha az kişi bunun uygulanabilir olduğunu düşünüyor ve artık bunu imkansız bir hayal olarak görmemek zor ama inandırıcı bir alternatif var mı?

Ben öyle düşünmüyorum. Eğer siz de benim gibi hem İsrail'in hem de Filistin'in aynı topraklar üzerinde meşru hak iddiaları olduğunu kabul ediyorsanız, hayır. Bu sadece bir zihin meselesi değil, aynı zamanda kalp ve ruh meselesidir. Yüzyıllardır süren mülksüzleştirme, zulüm ve saldırılara cevap veren tarihi bir vatan olarak İsrail'e duyduğum derin hisleri yok edemem. Halihazırda mülksüzleştirilen, zulüm gören ve saldırı altındaki Filistinliler için hissettiğim derin duyguları da yok edemem. Bir süre önce Batı Şeria'nın El Halil kentindeydim ve Hıristiyan hacıları her üç din için de kutsal olan İbrahim'in Mezarı'nı görmeye götürüyordum. Yerleşimcilerle çıkan şiddetli bir çatışma nedeniyle kaçmak zorunda kaldık.

Peki ben ne yapmalıyım? Halihazırda imkansız derecede uzak görünse de henüz sağlanmamış bir barış beklentisiyle yaşamak istiyorum. Hıristiyanlıkta bunun uzun bir tarihi ve Reform'un kan, ateş ve devletçilikle dolu kuruluşundan bu yana uzlaşmaz olanı uzlaştırmaya çalışan İngiltere Kilisesi'nde özel bir biçimi var.

Bir arkadaşım alaycı bir tavırla bunu yapmanın bir dereceye kadar cesaret gerektirdiğini söyledi. Ve uzlaşmayanlar arasında orta yolu seçmek, alaycı görünebilecek bir denklik anlamına gelir. Ne tür bir denklik ölü sayılarıyla ölçülür? Ya da ahlaksızlık derecesiyle?

II. Dünya Savaşı'nda Chichester Piskoposu Bell, Müttefiklerin yüz binlerce sivili öldüren saha bombardımanı taktiğini kınamıştı. Bu ona çok az hayran kazandırdı. Geçen gün, bombalanan mahallesinin enkazından çıkarılan ölü çocuk yığınına ıstırapla bakan bir kadının fotoğrafını gördüm. Fotoğraf geçen hafta Gazze'de değil 1940'larda Köln'de çekilmişti ve bombalar Birleşik Krallık Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından atılmıştı. Bell, böylesine bir sivil can kaybını haklı çıkaracak hiçbir askeri amaç olmadığında ısrar etmişti. Hitler rejiminin dehşetinden habersiz değildi, 1945'te öldürülen Nazi karşıtı Lutherci papaz Dietrich Bonhoeffer'in yakın arkadaşıydı ve 1930'ların başından itibaren kararlı bir Nazi karşıtıydı. Bell, Almanya'yı yenmek için yapılan savaşın adil olduğunu düşünüyordu. Ama bu şekilde değil.

Bence Gazze'nin bombalanmasına hiçbir koşul altında yeniden başlanmamalı. Peki hemen ateşkes mi? Sanmıyorum. Hamas, İsraillilere 7 Ekim'de yaşanan dehşetle tehditte bulunmaya devam ettiği sürece hayır. Ama bu şekilde değil.

Bunun çözümü siyasidir. Bu da ancak barış içinde yaşamın ortak çıkarına öncelik verildiğinde gerçekleşebilir. Bunu başarmanın en iyi yolu da bunu isteyenlerle birlikte bir uzlaşı oluşturmaktır.

Independent Türkçe 


Ukrayna savaşı Belçika'nın mühimmatını tüketti: "Taş atmak zorunda kalacağız"

Belçika ordusu, askeri yardımlar kapsamında mühimmatlara ek olarak Ukrayna'ya F-16 savaş jeti gönderileceğini de duyurmuştu (Reuters)
Belçika ordusu, askeri yardımlar kapsamında mühimmatlara ek olarak Ukrayna'ya F-16 savaş jeti gönderileceğini de duyurmuştu (Reuters)
TT

Ukrayna savaşı Belçika'nın mühimmatını tüketti: "Taş atmak zorunda kalacağız"

Belçika ordusu, askeri yardımlar kapsamında mühimmatlara ek olarak Ukrayna'ya F-16 savaş jeti gönderileceğini de duyurmuştu (Reuters)
Belçika ordusu, askeri yardımlar kapsamında mühimmatlara ek olarak Ukrayna'ya F-16 savaş jeti gönderileceğini de duyurmuştu (Reuters)

Belçika'nın eski Kara Kuvvetleri Komutanı Marc Thys, mühimmat stoklarındaki sorunlara dikkat çekerek, muhtemel bir savaşta askerlerin "taş atmak" zorunda kalacağını belirtti. 

Thys, Belçika'nın kamu yayıncısı VRT'ye salı günü yaptığı açıklamada, ülkeye düzenlenebilecek muhtemel bir saldırıya karşı yeterli mühimmatın kalmadığını söyledi. 

Emekli Korgeneral, görevdeyken mühimmat almak için kendisine ilk etapta 15 milyon euro bütçe verildiğini, bunun daha sonra 150 milyon euroya çıkarıldığını fakat söz konusu miktarın da yetersiz kaldığını belirtti. 

İki aylık bir saldırıyı savuşturmak için mühimmat rezervlerine 5 ila 7 milyar euro yatırım yapılması gerektiğine dikkat çeken Thys, hükümetin orduya böyle bir bütçe sağlamadığını ifade etti.

Tyhs, "Burada savaş çıkarsa, mühimmat sıkıntısı nedeniyle birkaç saat sonra taş atmak zorunda kalacağız" dedi.

ABD'nin önde gelen gazetecilik kuruluşlarından Politico da söz konusu mühimmat sorununun "Belçika ordusunu Taş Devri'ne geri götürdüğünü" yazdı. 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in geçen yıl 24 Şubat'ta verdiği emirle başlayan savaşta Avrupa Birliği ve ABD, Ukrayna'ya mühimmat tedarikini sürdürüyor.

Thys, Belçika'nın yakın dönemde herhangi bir saldırıya uğrama ihtimalinin düşük olduğunu belirtirken, Ukrayna savaşının muhtemel etkilerinin daha geniş ölçekli şekilde değerlendirlmesi gerektiğini de vurguladı.  

Independent Türkçe


Güney Kore: Kaesong'da bize ait 30 fabrika Kuzey Kore tarafından izinsiz kullanılıyor

(AA)
(AA)
TT

Güney Kore: Kaesong'da bize ait 30 fabrika Kuzey Kore tarafından izinsiz kullanılıyor

(AA)
(AA)

Yonhap'ın haberine göre, Bakanlık Sözcüsü Koo, yaptığı basın açıklamasında, Kaesong'daki kapalı ortak sanayi tesisine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Koo, Kaesong Sanayi Kompleksi'nde ülkesine ait 30 fabrikanın Kuzey Kore tarafından izinsiz kullanıldığını iddia etti.

Pyongyang yönetimine defaatle yapılan çağrı ve uyarılara rağmen Güney Koreli firmaların sanayi tesisindeki ekipmanlarının izinsiz kullanıldığını savunan Koo, Güney'in mülkiyet haklarının ihlal edildiğini öne sürdü.

Ayrıca, Pyongyang yönetiminin 2020'de havaya uçurduğu irtibat bürosunda enkaz kaldırma çalışmalarının yürütüldüğünü anlatan Koo, mülkiyet haklarını ihlal eden bu eylemlerin derhal durdurması çağrısında bulundu.

Koo, Kuzey Kore'nin yasa dışı eylemlerinin aynı zamanda Güney ile Kuzey arasındaki anlaşmaların açık ihlali anlamına geldiğini sözlerine ekledi.

Birleşme Bakanlığı, mayıs ayında Kuzey Kore'nin ortak sanayi tesisindeki Güney Korelilere ait 10 fabrikayı izinsiz kullandığını öne sürmüştü.

Voice of America, 20 Nisan'daki uydu görüntülerinin, Kaesong Sanayi Kompleksi'ndeki 21 binanın kullanımda olduğuna işaret ettiğini bildirmişti.

Koreler arası uzlaşı sürecinin sembolü tesis 2004'te kurulmuş ve Kuzey Kore'nin nükleer programına ve uzun menzilli füze denemelerine karşılık 2016'nın şubat ayında kapatılmıştı.


İsrail, savaşı sürdürmenin bedeli olarak ABD'nin Gazze'ye yakıt sağlama talebine boyun eğdi

Netanyahu, Gazze Şeridi'ne yakıt sağlamanın Hamas tarafından istismar edileceğinden korkuyor (AFP)
Netanyahu, Gazze Şeridi'ne yakıt sağlamanın Hamas tarafından istismar edileceğinden korkuyor (AFP)
TT

İsrail, savaşı sürdürmenin bedeli olarak ABD'nin Gazze'ye yakıt sağlama talebine boyun eğdi

Netanyahu, Gazze Şeridi'ne yakıt sağlamanın Hamas tarafından istismar edileceğinden korkuyor (AFP)
Netanyahu, Gazze Şeridi'ne yakıt sağlamanın Hamas tarafından istismar edileceğinden korkuyor (AFP)

İsrail, ABD yönetiminin Gazze Şeridi'ne gönderilen akaryakıt ve insani yardım tırlarının miktarının artırılması talebine boyun eğdi.

Askeri kabine, ABD'nin yakıt miktarının günde 120 bin litreye çıkarılması, su ve insani yardım sağlanması ve Şeride günlük olarak giren kamyon sayısının artırılması yönündeki talebini görüştü.

Bu talebe ek olarak ABD, karar vericilere Batı Şeria'daki durumun tırmanmasını önlemek ve yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik devam eden saldırılarına karşı koymak için derhal adım atmaları çağrısında bulundu.

İsrail liderliği başlangıçta ABD'nin talebini reddetti ve Gazze Şeridi'ne yakıt sağlanmasının Hamas'a en büyük desteği ve yardımı sağlayacağını ve dolayısıyla İsrail'in harekete baskı yapmak konusunda en güçlü kartını kaybedeceğini öne sürdü.

Askeri Operasyon Planlama Bölümü'ndeki Stratejik Planlama Birimi Eski Başkanı Shlomo Brom'a göre Gazzeye yakıt sağlamak, Hamas'ın tünellerde daha uzun süre kalmasına izin vermek anlamına geliyor, çünkü yakıt ona göre Hamas mensuplarının uzun süre hayatta kalmasını sağlayacak oksijen mesabesindedir. Dolayısıyla böyle bir karar vermek kolay değil.

Ancak İsrail, insani yardımın sağlanması ve Gazze halkının gerekli ihtiyaçlarının karşılanması şartıyla kendisine savaşta destek veren ABD yönetimiyle iyi ilişkiler sürdürmenin önemini biliyor.

Brom, Hamas savaşçılarının gaz elde etmemesi için İsrail'in gelen gaz miktarının izlenmesini sağlayacak özel bir mekanizma bulması gerektiğini ifade ediyor.

İnsani yardım ve savaş sonrası dönem, İsrail ve ABD arasındaki en belirgin anlaşmazlık noktalarıdır; ancak her iki taraf da önceki gün (Salı) büyük bir tırmanışa tanık olan çatışmayı sürdürmenin gerekliliği konusunda hemfikirdi.

Ordunun çatışmaya en az iki ay uzak kalabileceğini söyleyen Savunma Bakanı Yoav Galant, "Şu anda Kuzey Gazze'de yürütülen operasyon, yakında Gazze Şehri'nin tamamı ve Gazze Şeridi'nin kuzeyini kontrol altına almamızı sağlayacak. Öte yandan ordu güneyde savaşmaya başladı ve Gazze'nin güneyindeki Hamas tugaylarındaki savaşçıların kaderi kuzeyde başlarına gelenle aynı, hatta daha tehlikeli olacak" dedi.

Filistin Yönetimi'nin dönüşü

Savaş sonrası dönemde anlaşmaya varılması yönündeki ABD baskısı, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun defalarca yaptığı açıklamaların ardından geldi.

Netanyahu, Washington'un talebinin aksine Filistin Yönetimi'nin Gazze'ye erişimini reddediyor.

Ayrıca Netanyahu'nun Gazze'deki planı daha sonra açığa çıktı. Netanyahu, savaştan sonraki dönem için Şeridin geleceğine ilişkin kapalı görüşmelerin ayrıntılarını açıkladı ve şunları söyledi:

Gazze Şeridi'nde hiçbir Filistin otoritesi olmayacak. Filistin unsurları olmayacak ve hiçbir şekilde kontrolleri de olmayacak.

Bu, ABD Başkanı Joe Biden ve ABD yönetiminin tutumuyla çelişen bir tutumdur. Biden ve ABD yönetimi, Filistin Yönetimi'nin güçlendirilmesi, istikrarlı hale getirilmesi ve savaştan sonraki dönemde Gazze Şeridi'ni kontrol etmesini sağlayacak reformların yapılması koşuluyla, Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ndeki yönetici organ olacağını açıkladılar.

Biden, eninde sonunda Gazze ve Filistin Yönetimi'nin tek yönetim altında birleşmesi gerektiğini vurguladı.

Ancak Netanyahu, ABD'nin bu tutumu karşısında açıklamalar yapmakla yetinmedi, ayrıca Gazze'nin geleceğine ilişkin bir plan için Kongre'nin desteğini kazanmaya çalıştı.

Bu planın merkezinde Filistinli mültecileri kabul etme istekliliği konusunda Arap ülkelerine yardımda bulunma şartı yer alıyor.

Plana göre her ülkeye belirli sayıda mülteci nakledilecek. Mısır bir milyon Filistinliyi kabul ediyor, yarım milyon Filistinli Türkiye'ye, çeyrek milyonu da Yemen ve Irak'a gidecek.

Netanyahu, plana odaklanması için Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer'i görevlendirdi. Plan iki ana unsurdan oluşuyor:

Birinci unsur, savaşın baskısını ve insani krizi kullanarak Mısır'ı mültecilerin diğer Arap ülkelerine akışına izin vermeye ikna etmek.

İkincisi ise deniz yollarını açarak İsrail'in mültecileri Arap ülkelerine göndermesine, ardından da toplu halde Avrupa ve Afrika ülkelerine kaçmalarına olanak tanımak.

Planın ayrıntılarını aktaran Walla web sitesine göre, plan her iki tarafın Temsilciler Meclisi ve Senato'daki önemli isimlerine sunuldu ve ABD'li Temsilci Joe Wilson bu plana kamuoyu desteğini ifade etti.

Plana göre, "tek ahlaki çözüm, Mısır'ın sınırlarını açmasını ve mültecilerin Hamas kontrolünden kaçmasına izin vermesini sağlamak. ABD hükümeti Mısır'a yaklaşık 1,3 milyar dolarlık dış yardım sağlıyor. Bu para, Mısır'a girişlerine izin verilecek Gazzeli mültecilere tahsis edilebilir."

Irak ve Yemen ABD'den yaklaşık 1 milyar dolar dış yardım alıyor, Türkiye ise 150 milyon dolardan fazla alıyor.

Planın yazarları, bu ülkelerin her birinin yeterli dış yardım aldığını ve nüfusunun yüzde birinden azını oluşturan mültecileri kabul edebilecek kadar büyük bir nüfusa sahip olduğunu vurguluyor.

Plan aynı zamanda ABD'nin Mısır, Irak, Yemen ve Türkiye'ye belirli sayıda mülteci kabul etmesi şartına bağlı olarak dış yardım yapması çağrısında da bulunuyor.

Tünellerin deniz suyuyla doldurulması

İsrail'in Gazze Şeridi'nde karşılaştığı en büyük sorunu tüneller oluşturuyor.

Ordu, uzmanların gelişmiş, devasa ve Gazze'nin çeşitli yerlerine uzandığını düşündüğü tünelleri gösteren fotoğrafların tanıtımını yaptı.

İsrail ordusunun, tünelleri deniz suyuyla doldurmaya yönelik bir plan hazırladığı ortaya çıkarken, güvenlik ve askeri personelin yanı sıra tutukluların aileleri böyle bir planın Hamas'ın elindeki İsrailli tutukluların hayatları açısından oluşturduğu tehlike konusunda uyardı.

İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyinde inşa ettiği, Akdeniz'den yüzbinlerce litre suyu pompalayabilecek ve Hamas'ın inşa ettiği tünel ağını haftalar içinde sular altında bırakabilecek en az beş borudan oluşan bir sistemden bahsediliyor.

Ancak ABD'li bir yetkili, tuzlu su kullanımının yer altı tatlı su rezervlerine zarar verebileceği gerçeğinin yanı sıra, Gazze Şeridi'ndeki sağlık altyapısı ve binalara tehdit oluşturacağı için bu plana karşı uyardı.

Planın ayrıntılarını bilen bir kaynak, yakında tünelleri sular altında bırakacak çalışmaların beklendiğini, bunun da Hamas üyelerinin tünelleri rehinelerle birlikte terk etmeye mecbur bırakacağını söyledi.

Kaynak, "Planın başarı şansından emin değiliz çünkü kimse tünellerin ve onları çevreleyen arazilerin ayrıntılarını bilmiyor. Deniz suyunun daha önce kimsenin ziyaret etmediği tünellere akıp akmayacağını bilmiyoruz." dedi.

İsrail kabinesi 5 Aralık Salı günü öğleden sonra tutukluların aileleriyle toplantı yaptı.

Daha önce Hamas'ın esaretinde bulunan İsrailli kadınlardan biri şunları söyledi:

Kocamı tünel içinde yanımdan alıp götürdüklerinde psikolojisi çöküktü. Biz tünellerde büyük bir korku içindeyken o, uzun bir süre kanı akana kadar kafasını duvarlara vurdu. Şimdi de bu tünelleri kapatmak istediğinizi söylüyorsunuz. Kocam ve diğer mahkûmlar hâlâ oradalar ve geçen her gün onların hayatlarını tehdit ediyor.

Aileler büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Bazı aileler ateşkes ve tutukluların geri dönmesi yönündeki protestolarını artıracağını duyurdu.

Independent Arabia - Independent Türkçe


Somali'de Eş-Şebab'a yönelik operasyonda 33 örgüt üyesi öldürüldü

(AA)
(AA)
TT

Somali'de Eş-Şebab'a yönelik operasyonda 33 örgüt üyesi öldürüldü

(AA)
(AA)

Xarardheere Bölge Komiseri Muhammed Yusuf, basına yaptığı açıklamada, Mudug bölgesinde Eş-Şebab'a yönelik operasyon düzenlendiğini bildirdi.

Yusuf, operasyonda 33 örgüt üyesinin etkisiz hale getirildiğini açıkladı.

Örgütün ağır kayıplar verdiğini ve bölgede güvenliğin sağlandığını belirten Yusuf, silah ve askeri malzemelere de el konulduğunu kaydetti.

Operasyon sırasında güvenlik güçlerinden ölü ya da yaralı olup olmadığına dair bilgi paylaşılmadı.

Somali ordusu, son aylarda örgüte yönelik operasyonlarını artırdı.


Batı’nın Ukrayna’ya yardım taahhütleri şimdiye kadarki ‘en düşük seviyede’

Harkiv bölgesinde bir tankı saklayan Ukraynalı askerler (Reuters)
Harkiv bölgesinde bir tankı saklayan Ukraynalı askerler (Reuters)
TT

Batı’nın Ukrayna’ya yardım taahhütleri şimdiye kadarki ‘en düşük seviyede’

Harkiv bölgesinde bir tankı saklayan Ukraynalı askerler (Reuters)
Harkiv bölgesinde bir tankı saklayan Ukraynalı askerler (Reuters)

Bazı kaynaklar, Batı’nın Ukrayna’ya yardım taahhütlerinin Şubat 2022’de Rus işgal denemesinin başlamasından bu yana en düşük seviyede olduğunu tahmin ediyor.

Alman Kiel Araştırma Enstitüsü dün (Perşembe), Batı’nın Ukrayna’ya yeni yardım sağlama vaatlerinin, Avrupa ve ABD’deki siyasi görüş ayrılıkları ve Ukrayna’nın Haziran ayında başlayan karşı taarruzunun istenilen şekilde ilerlememesi nedeniyle yavaşladığını belirtti.

Ukrayna’ya taahhüt edilen ve teslim edilen askeri, mali ve insani yardımları takip eden Alman enstitü “Ukrayna’ya verilen desteğin akışı yavaşlıyor. Yardım taahhütleri Ağustos ve Ekim 2023 arasında en düşük seviyelerine ulaştı. 2022’nin aynı dönemine göre yüzde 90 düşüş yaşandı” açıklamasında bulundu.

Ukrayna’ya yardımlara yönelik araştırma ekibine başkanlık eden Krzysztof Trębski “ABD yardımının devam etmesine ilişkin belirsizlik göz önüne alındığında, Ukrayna’nın tek umudu, AB’nin uzun zamandır duyurduğu 50 milyar euroluk destek paketini kabul etmesi. Açıkçası, daha fazla gecikme Putin’in konumunu güçlendirecektir” dedi.

Diğer yandan, İngiliz hükümeti dün Rus güvenlik servislerini Birleşik Krallık’taki üst düzey siyasi yetkililere karşı siber casusluk kampanyası yürütmekle suçladı. İngiltere Dışişleri Bakanlığı, ‘Birleşik Krallık’taki siyasi süreçlere müdahale etmeye yönelik başarısız girişimlerin’ arkasında Rusya Federal Güvenlik Servisi'nin olduğunu öne sürdü. Bu konuyu ele almak üzere Rusya’nın Londra büyükelçisinin çağırıldığı da belirtildi.


İspanya’da bir cami imamı ve Arapça öğretmeni, çocuklar arasında radikal fikirleri yaydığı gerekçesiyle tutuklandı

Madrid’de İspanyol bayrağı (Reuters)
Madrid’de İspanyol bayrağı (Reuters)
TT

İspanya’da bir cami imamı ve Arapça öğretmeni, çocuklar arasında radikal fikirleri yaydığı gerekçesiyle tutuklandı

Madrid’de İspanyol bayrağı (Reuters)
Madrid’de İspanyol bayrağı (Reuters)

İspanyol polisi dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, görevini çocuklar arasında radikal fikirleri yaymak ve DEAŞ üyeleri olmalarını sağlamak için kullanan 44 yaşındaki bir cami imamı ve Arapça öğretmeninin tutuklandığını duyurdu.

Polis, geçen yıl başlatılan soruşturma kapsamında şüphelinin, radikal ideolojiyle bağlantısı olduğu ve çocukların beynini yıkama girişiminde bulunduğunun ortaya çıkmasının ardından 29 Kasım’da tutuklandığını açıkladı.

Fransız basınına göre, yetkililer, Madrid’de bir camide çalışan adamı ‘öğretmenlik görevini, reşit olmayan öğrenciler arasında radikal fikirleri yaymak ve DEAŞ’a üyeler toplamak için istismar etmekle’ suçladı.

Yetkililer tutuklunun, başlıca terör örgütlerinin dilini kullanarak, şiddet içeren bir bakış açısı ile dine yaklaştığını sözlerine ekledi.

Ayrıca “Konuşmalarında intihar bombacılarının Yahudilere, Hıristiyanlara ve mürtedlere karşı savaşta meşru bir şey olduğu fikrini yüceltiyordu. Bunun, tüm Müslümanların uyması gereken bir davranış örneği olduğu ileri sürerek derslerinde de bu teorileri genişletiyordu” ifadelerine yer verdi.

Şüpheli, Madrid’de bir camide namaz kıldırıyor ve ders veriyordu, ancak yaptığının cemaat tarafından açığa çıkması üzerine istifa etmek zorunda kaldı.

Polis, şahsın daha sonra camiden ayrılarak faaliyetlerine daha özel yerlerde devam ettiğini belirtti.

DEAŞ, 2014 yılında Suriye ve Irak’ta geniş bir alanda ‘hilafet’ ilan ettikten 5 yıl sonra çöktü ancak radikal örgütler hâlâ kanlı saldırılarını sürdürüyor.

2015’ten bu yana dördüncü alarm seviyesinde olan İspanya, Ağustos 2017’de, Fas’tan gelen radikalizm yanlısı gençlerin Barselona’da ve yakındaki bir sahil kasabasında yayaların üstüne araç sürerek 16 kişiyi öldürdüğü ve 150 kişiyi yaraladığı büyük bir saldırıya tanık oldu.

Bu saldırının arkasında, Katalonya’nın bir kasabasında yaşayan, gençleri silah altına alıp radikal fikirlere yönlendiren bir imam vardı, müritlerinin hepsi polis tarafından etkisiz hale getirildi. İmamın kendisi ise diğer müritleri ile birlikte bir saldırı hazırlığı yaparken kazara meydana gelen patlamada hayatını kaybetti.

İspanya, en kanlı saldırıya 11 Mart 2004’te, El-Kaide’den ilham alan radikalizm yanlılarının Madrid’de 4 treni bombalayarak 191 kişinin ölümü ve yaklaşık 2 bin kişinin yaralanmasına neden olduğu olayda tanık oldu.


Kiev ve Washington, Ukrayna’da silah üretimini artırmaya yönelik bir anlaşma imzaladı

Ukraynalı askerler, Amerikan Javelin füze fırlatıcılarını Kiev yakınlarında bulunan Borispil Uluslararası Havaalanı’nın pistinde bir kamyona yerleştirirken (AFP)
Ukraynalı askerler, Amerikan Javelin füze fırlatıcılarını Kiev yakınlarında bulunan Borispil Uluslararası Havaalanı’nın pistinde bir kamyona yerleştirirken (AFP)
TT

Kiev ve Washington, Ukrayna’da silah üretimini artırmaya yönelik bir anlaşma imzaladı

Ukraynalı askerler, Amerikan Javelin füze fırlatıcılarını Kiev yakınlarında bulunan Borispil Uluslararası Havaalanı’nın pistinde bir kamyona yerleştirirken (AFP)
Ukraynalı askerler, Amerikan Javelin füze fırlatıcılarını Kiev yakınlarında bulunan Borispil Uluslararası Havaalanı’nın pistinde bir kamyona yerleştirirken (AFP)

Batı’nın Rus güçleriyle çatışmada Ukrayna güçlerine verdiği desteğin devam etmemesine yönelik söylemlere rağmen Kiev dün (Perşembe) silah üretiminin Ukrayna’ya aktarılmasına yardımcı olmak amacıyla ABD ile bir anlaşma imzaladığını duyurdu.

Rus işgal denemesinin başlangıcından bu yana Ukrayna, Rus kuvvetlerine karşı koymak için Batı silahlarına ve mühimmatına güveniyor.

Yaklaşık iki yıl süren çatışmaların ardından, Avrupa ve ABD’de Ukrayna’ya daha fazla mali ve askeri yardım sağlanması konusuna ilişkin endişelerin arttı.

Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi tarafından yapılan açıklamada “Ukrayna’da savunma sanayisinin yerelleştirilmesi mutabakattaki ana önceliklerden biri olarak yer alıyor” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada “Bu belge, hava savunma başta olmak üzere, hayati önem taşıyan mühimmatların üretimi, onarım ve idame alanlarında silahlı kuvvetlere gerekli araçların temini amacıyla ülkemizde üretim tesislerinin inşasını kolaylaştıracak” ifadelerine yer verildi.

Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi, konu ile ilgili planların bu hafta Washington’da Ukraynalı ve ABD’li üreticilerin katıldığı savunma sanayii konferansında hazırlandığını belirtti.

Ofis “Konferansa, yaklaşık 350 ABD’li, Ukraynalı ve Avrupalı ​​üretici ile çok sayıda hükümet yetkilisi katıldı” açıklamasında bulundu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu yıl yaptığı bir açıklamada Ukrayna’nın Avrupa ve ABD desteğinin kesilmesinden bir hafta sonra çökeceğini söylemişti.

Alman Rheinmetall Şirketi ve İngiliz BAE Systems Şirketi de dahil olmak üzere bir dizi büyük Batılı silah üreticisi, ülkelerindeki Ukraynalı şirketlerle çalışma planlarını duyurdu.


İsrail, Gazze'de en iyi askerlerinden bazılarını kaybettiğini açıkladı

(AA)
(AA)
TT

İsrail, Gazze'de en iyi askerlerinden bazılarını kaybettiğini açıkladı

(AA)
(AA)

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, düzenlediği basın toplantısında, "Bu savaşta (Gazze) en iyi evlatlarımızdan bazılarını kaybettik ve savaşın bedeli ağır." dedi.

Hagari, İsrail ordu güçlerinin, Gazze Şeridi'nin güney ve kuzeyinde Hamas'ın ağırlık merkezlerindeki çatışmaları derinleştirmek için çalıştığını kaydetti.

İsrail'in Gazze'yi işgalinde son durum

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail'in "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlerine yönelik sürekli ihlallerine karşılık verme" gerekçesiyle kapsamlı saldırı düzenlerken İsrail ordusu da Gazze Şeridi'ne yoğun hava bombardımanı başlattı.

İsrail’de 7 Ekim’deki saldırılarda 416'sı asker olmak üzere 1200 İsraillinin öldüğü, 5 bin 132 kişinin yaralandığı duyuruldu. İsrail ordusuna göre, Gazze Şeridi'ne düzenlenen kara saldırılarında 89, Lübnan sınırında ise 6 İsrail askeri öldürüldü.

Gazze’deki hükümete göre, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 7 bin 112’si çocuk, 4 bin 885’i kadın olmak üzere 17 bin 177’ye yükseldi.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te de 7 Ekim'den bu yana İsrail güçleri ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 265 Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail ordusu, Gazze'de on binlerce yaralı ile sivilin sığındığı onlarca hastaneyi zorla tahliye ettirmek için yerleşkelerini ya da ana binalarını vurdu. İşgal sırasında bazı hastaneleri bastı. Saldırılarda yüzlerce kişi öldü ve yaralandı.

İsrail ordusunun 8 Ekim'den bu yana Lübnan’ın güneyine yönelik saldırılarında 22 sivil hayatını kaybederken, Hizbullah ile sınırda girdiği çatışmalarda ise 93 Hizbullah mensubu öldü.