2024 Seçimi: ABD’liler çalkantılı bir sezona hazırlanıyor

Mona Eing/Michael Meissner
Mona Eing/Michael Meissner
TT

2024 Seçimi: ABD’liler çalkantılı bir sezona hazırlanıyor

Mona Eing/Michael Meissner
Mona Eing/Michael Meissner

Brian Katulis

ABD'de 2024 yılında yapılacak başkanlık seçimlerine az bir zaman kala, halkın ülkedeki gelişmelerden memnuniyetsizliği oldukça yüksek görünüyor. Elbette ABD siyasi sahnesinde, bir yıl bir ömür gibi görünür. Bu süre zarfında dinamikler hızla değişebilir ve tamamen yeni bir yöne gidebilir. Bu nedenle, bilge bir filozofun bir zamanlar işaret ettiği gibi özellikle gelecekle ilgili olduğunda, olayların gidişatını tahmin etmek kolay değildir.

Ancak mevcut eğilimler değişmezse, 2024 başkanlık seçimleri, Hollywood'un yüksek reytinglere sahip ancak hiç kimseyi memnun etmeyen orijinal filmi nedeniyle üretmeye hazırlandığı bir filmin ikinci bölümü gibi görünecek. Bu filmin başrol oyuncuları, mevcut Başkan Joe Biden ve selefi Donald Trump. Her ikisi de halkın düşük notlarına sahip, ancak yine de adayların başındalar ve partilerinde açıkça güçlü bir etkiye sahipler.

Temel olay örgüsü aynı kalıyor. Dünyanın en etkili ülkesinde, güçlü bir ekonomiye sahip bir ülkede, iktidar mücadelesi, ulusun kimliği ve kültürü etrafındaki iç çatışmaya odaklanıyor. Günümüzde, medya ve çeşitli seçim adayları için iç ve dış politika meseleleri ile ilgili yüksek düzeyli tartışmalar, temel bir odak noktası gibi görünmüyor. Aslında, Ortadoğu, ABD siyasi tartışmasında yeterince ilgi görmüyor gibi görünüyor.

2023 sonbaharındaki seçim yarışmasının temel özellikleri

ABD’de başkanlık ve kongre seçimleri için kampanyalar, geçmişte olduğundan çok daha erken başlıyor. Bu, ABD'yi diğer demokratik seçimlerden ayıran bir özelliktir. Bu ülkelerde seçim mevsimi çok daha kısadır. Bir anlamda, ABD'deki seçim kampanyası, bitmeyen bir süreç gibi görünüyor. Bu dinamik, büyük ölçüde medya ve siyasete harcanan para tarafından yönlendiriliyor. Bu para, sıradan ABD’lileri heyecanlandırmak ve sık sık kızdırmak için kullanılıyor.

Fotoğraf Altı:  Trump, 20 Eylül'de Iowa'daki bir kampanya mitingi sırasında (AFP)
Trump, 20 Eylül'de Iowa'daki bir kampanya mitingi sırasında (AFP)

Yaklaşık bir yıl sonra yapılacak olan 2024 seçimlerinin şekli hakkında söylenebilecek dört ana unsurdan bahsedebiliriz:

Donald Trump, Cumhuriyetçi Parti'nin kontrolünü elinde tutmaya devam ediyor. Aylar süren seçim kampanyaları, milyonlarca dolar harcanması ve NBA maçlarına benzer heyecan verici reytinglere sahip ilk başkanlık tartışmasının ardından, Cumhuriyetçi Parti'nin adaylığını kazanmak için yarışan adayların sıralaması değişmedi. ABD tarihinde dört kez cezai suçlama yöneltilen ilk başkan adayı olan Donald Trump, Cumhuriyetçi Parti'nin ön seçimlerinde büyük bir farkla liderlik etmeye devam ediyor. Trump'ın eski Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Nikki Haley, eski başkanla rekabet eden grupta biraz ilerleme kaydetmiş olabilir. Ancak Trump, hala diğerlerine büyük bir üstünlüğe sahip ve en fazla medya kapsamına sahip.

“Seçim kampanyaları için henüz çok erken olmasına rağmen son anketler Biden ile Trump'ın ulusal düzeyde eşit olduğunu gösteriyor. Ayrıca, başkanlığın belirlenmesinde merkezi mekanizma olan Seçim Kurulu çetele sistemi, daha zorlu bir rekabeti yansıtıyor”

Ancak Başkan Biden, Demokrat Parti'de bir rakibi olmamasına rağmen, birçok zorlukla karşı karşıya. Mevcut başkan olarak, Biden'ın, daha az önemli rakiplerden ve solcu bir üçüncü parti adayından gelen basit zorluklara rağmen, partisinin onu 2024 seçimlerinde aday göstermesi neredeyse kesin olan bazı avantajları var. Bununla birlikte, Biden'ın popülaritesi hala nispeten düşük ve destek oranları 2021 sonbaharından bu yana önemli ölçüde düştü. Bugün, ABD’lilerin çoğunluğu ona karşı çıkıyor ve hatta partisi içinde ülkeyi yönetme yeteneği konusunda büyük bir şüpheyle karşı karşıya. Demokrat seçmenlerin üçte ikisi (yüzde 67), partinin Biden'ın yerine başka birini aday göstermesi gerektiğine inanıyor. Ek olarak, yaşı ve zihinsel kapasitesi, birçok seçmen arasında endişe uyandırıyor.

Fotoğraf Altı:  Cumhuriyetçi adaylar 23 Ağustos'ta Milwaukee'deki tartışmalarından önce (AP)
Cumhuriyetçi adaylar 23 Ağustos'ta Milwaukee'deki tartışmalarından önce (AP)

Bunlar yetmezmiş gibi, bu zorlukların yanı sıra, oğlu Hunter Biden'a karşı açılan ceza davası ve Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi'nde başlattığı yeni soruşturma da var. Cumhuriyetçiler, bu soruşturmanın Biden'ın görevden alınmasına yol açacağına inanıyor. Biden'ın yeniden seçilme yolunu gölgeleyen çok fazla belirsizlik var.

Cumhurbaşkanlığı yarışındaki fark çok küçük ve ABD, parti ve ideolojik çizgiler boyunca keskin bir şekilde bölünmüş durumda. Seçim kampanyaları için henüz çok erken olmasına rağmen son anketler Biden ile Trump'ın ulusal düzeyde eşit olduğunu gösteriyor. Ayrıca, başkanlığın belirlenmesinde merkezi mekanizma olan Seçim Kurulu çetele sistemi, daha zorlu bir rekabeti yansıtıyor. Kongre'nin iki kanadındaki kontrol de havada asılı, kimse galibi kestiremiyor.

Ulusal ruh hali kasvetli ve birçok seçmen oy vermeye isteksiz. 2024 kampanyasının dördüncü dinamiği, çoğu seçmenin kültürel ve ekonomik konulardaki temel siyasi partilerin her ikisini de çok aşırı bulduğunu gösteriyor. Bu, yakın zamanda The Liberal Patriot sitesinde John Halpin tarafından tartışıldı. Her iki partide de partisel ve ideolojik olarak aşırı sesler hakimdir. Bu, daha ılımlı sesler arayan ABD’li seçmenleri hayal kırıklığına uğratıyor. Ayrıca, siyasi yaşamdan çekilme eğilimleri yaratıyor. Geçtiğimiz günlerde yapılan bir ankete göre, genç seçmenlerin yaklaşık yarısı oy verme motivasyonlarının azaldığını veya tamamen ortadan kaybolduğunu belirtti.

Ortadoğu, günümüz siyasi sahnesinde neredeyse yok sayılıyor ve çoğu zaman siyasi bir engel olarak görülüyor. Ortadoğu politikalarının sorunları, yalnızca Ortadoğu'daki ABD politikasının farklı yönlerine odaklanan dar bir uzman ve medya figürleri zümresi tarafından tartışılıyor. Bu dar tartışma, esas olarak Washington, DC'de gerçekleşiyor ve ABD'nin bölgedeki rolü hakkındaki gerçek siyasi tartışmalardan çok iç siyasi bölünmeleri yansıtıyor.

Aslında, Ortadoğu, genellikle belirli bir siyasi lider için bir engel ve zorluk olarak kabul edilir. Bu, Biden'ın selefi Donald Trump ve Barack Obama'nın, ABD'nin bölgeden çekilmesi ve bölgesel aktörlerin kendi içişlerinde daha fazla sorumluluk üstlenmesi ve ABD'ye daha az bağımlı olması gerektiği konusunda sık sık konuşmalarıyla açıklanabilir. Biden, ilk yılında bu görüşü benimsedi, ancak 2022'de rotasını değiştirdi ve ekibini bazı kilit meselelerde daha yakından dahil etmesini sağladı. Bunların arasında Suudi Arabistan ve İsrail arasında olası bir normalleşme anlaşması da var.

Ancak, çoğu ABD’li, Ortadoğu'nun sunduğu fırsatlardan çok daha büyük zorluklar ve tehlikeler oluşturduğunu düşünüyor. Ekonomik açıdan, ABD’liler enflasyon gibi yerel ekonomi sorunlarıyla çok ilgileniyor ve Ortadoğu'nun artan gaz fiyatları tehdidinin, ABD siyasi diyaloğunu olumsuz etkilemenin bir yolu olabileceğine inanıyor. Güvenlik açısından, ABD'nin Ortadoğu'da maliyetli ve uzun süreli savaşlara girmesinin, ABD birliklerini bölgeye çekmesinin ve ABD hayatını tehlikeye atmasının fikri, Amerikalılar arasında büyük endişe uyandırıyor. Bu, Afganistan, İran ve Ortadoğu'nun diğer bölgelerinde yaşanan uzun savaşların bir sonucudur.

“Çoğu ABD’li, Ortadoğu'nun sunduğu fırsatlardan çok daha büyük zorluklar ve tehlikeler oluşturduğunu düşünüyor. Ekonomik açıdan, ABD’liler enflasyon gibi yerel ekonomi sorunlarıyla çok ilgileniyor ve Ortadoğu'nun artan gaz fiyatları tehdidinin, ABD siyasi diyaloğunu olumsuz etkilemenin bir yolu olabileceğine inanıyor.”

Hatta siyaseti takip eden ve 2024 kampanyasına katılan ABD’liler bile, Ortadoğu'daki barış ve normalleşme anlaşmalarına yatırım yapmanın büyük faydaları olduğuna inanmıyor. Ortadoğu'da diplomatik operasyonlara çok zaman ve çaba ayıran ve ancak bir dönem görev yapan üç ABD Başkanı’ndan bahsedebiliriz. Ancak bu başkanlar, ikinci bir dönem için seçilemedi. Örneğin, Başkan Jimmy Carter, İsrail ve Mısır arasında tarihi bir anlaşmaya aracılık etmeyi başardı, ancak 1980'de ikinci bir dönem için seçilemedi. Başkan George H.W. Bush, Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak'ı Kuveyt'ten çıkarmak için başarılı ve nispeten ucuz bir askeri harekat başlattı. 1991'de Madrid Konferansı'nda barış sürecini başlattı, ancak ertesi yıl yapılan başkanlık seçimlerinde başarılı olamadı. Son olarak, Donald Trump, 2020 sonbaharında ikinci dönem seçimlerini kaybetmeden birkaç hafta önce İbrahim Anlaşmaları'nın imza törenini düzenlemişti.

Bu üç eski başkan, yeniden seçilme girişimlerinde Ortadoğu dışındaki nedenlerden dolayı başarısız oldu. Ancak bölgede elde ettikleri bazı başarılar, ABD’li seçmenler nezdindeki konumlarını güçlendirmedi.

Fotoğraf Altı:  Hunter Biden 26 Temmuz'da Wilmington'daki federal adliyeden ayrılıyor (Reuters)
Fotoğraf Altı:  Hunter Biden 26 Temmuz'da Wilmington'daki federal adliyeden ayrılıyor (Reuters)

Sonuç olarak, gerçek şu ki, çoğu ABD’li seçmen, ABD içindeki durum ve 2024 kampanyası için mevcut seçenekler konusunda memnun değil. Seçmenler ayrıca medya ve siyasi partilerin nasıl çalıştığından da memnun değil ve endişelerinin çoğu, kendi ülkelerinde meydana gelen olaylar ve sorunlar etrafında yoğunlaşıyor. Ortadoğu bölgesinin ABD siyasetinde daha önemli hale gelmesi için, önceki yıllarda sunduğu alışılmış çatışmalar ve sorunlardan farklı bir şey sunması gerekir. Bölgenin olumlu eğilimlerini yansıtan ve Amerikalılara bölgelerinin daha güvenli ve müreffeh hale gelmesinin kendilerine sağlayabileceği faydaları açıklayan parlak bir resim, ABD'deki tartışmayı değiştirmede önemli bir rol oynayabilir. Ancak bunu yapma fırsatı şu anda ve hatta önümüzdeki yılki seçimlere kadar çok az görünüyor.

*Bu çeviri Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden yapılmıştır



Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.


WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
TT

WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)

ABD gazetesi The Wall Street Journal (WSJ), ABD’li yetkililerin, Başkan Donald Trump yönetiminin Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için ABD’li bir generalin komutasındaki 10 bin kişilik çok uluslu bir güç oluşturmaya çalıştığını söylediğini aktardı.

WSJ tarafından isimleri açıklanmayan yetkililere göre savaştan sonra Gazze'ye bu gücün konuşlandırılması önümüzdeki yılın büyük bir bölümünü alacak. Aynı yetkililer, söz konusu gücün görevinin Hamas'ı silahsızlandırmayı da içerecek şekilde genişletilme olasılığı konusundaki çekinceler nedeniyle hiçbir ülkenin asker göndermediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın WSJ'den aktardığı habere göre ABD'li yetkililer, gelecek yılın başlarında 5 bin asker gönderme taahhüdü almayı umuyor ve bu sayının 2026 sonuna kadar 10 bine çıkmasını hedefliyor. Ancak diğer yetkililer, gücün asker sayısının 8 bini geçmeyeceğini düşünüyor.

WSJ, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaklaşık 70 ülkeye Gazze’ye konuşlandırılacak güce askeri veya mali katkı sağlamaları için resmi talepte bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker gönderme veya ekipman ve lojistik dahil olmak üzere başka şekillerde yardım sağlama konusunda istekli olduğunu bildirdi.

Katar'da salı günü 25'ten fazla ülkenin ABD'nin liderliğinde yapılacak toplantıda bir araya gelerek söz konusu gücün kurulması ve görev kapsamı için planlar hazırlaması bekleniyor.

WSJ, ABD'li yetkililerin Hamas'ın silahsızlandırılmasındaki herhangi bir gecikmenin İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmek yerine bölgede kalmasına neden olabileceğini söylediklerini aktardı.

Eski ABD Başkanı George W. Bush yönetimi döneminde Ortadoğu meselelerinden sorumlu eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Michael Singh, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Hamas ile çatışmaktan kaçınan bir barış gücü, bölgede yeni sorunlar yaratabilir” dedi.

Singh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güç kullanmaya isteksiz olan barış gücü, İsrail için ‘Hamas'ı silahsızlandırmada başarısız olmakla kalmayıp, yeniden silahlanmasına da zemin hazırlayan ve İsrail'in hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir güç olma’ şeklindeki en kötü senaryoyu yaratma riskini taşıyor.”

ABD'li yetkililere göre Hamas, ağır silahlarını Mısır'ın gözetimi altında depolara kaldırmaya açık olduğunu özel olarak ifade etti.


Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

TT

Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)

İnci Mecdi

Savunma meselelerinde uzman bir Amerikan web sitesi, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine atfedilen tartışmalı bir stratejik teklifi içerdiği iddia edilen bir belgenin ayrıntılarını yayınladı. “Avrupa'yı Yeniden Muhteşem Yapalım” başlıklı yeni strateji kapsamında dört Avrupa ülkesini Avrupa Birliği'nin politikalarından uzaklaştırmayı ve ABD'nin nüfuz alanına yaklaştırmayı amaçlıyor.

Arku’l Avsat’ın Defense One internet sitesinden aktardığı habere göre gizli belge, Washington'un Avrupa kıtasında siyasi bir depreme neden olacak bir adımla Avusturya, İtalya, Macaristan ve Polonya'yı Avrupa bloğunun politikalarından koparmaya çalışma niyetinden bahsediyor.

Avrupa'ya göç

Bu sözde sızıntı, resmi ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından bir hafta sonra geldi. 33 sayfadan oluşan strateji, “medeniyetinin silinmesi” olasılığına karşılık uyarısı, kıtanın demografisini değiştiren büyük göç dalgaları göz önüne alındığında, bazı Avrupa ülkelerinin “güvenilir müttefik” olarak kalıp kalamayacağına dair şüpheleri nedeniyle Avrupa'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Strateji  ayrıca mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde kıtanın “20 yıldan daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelebileceğine” de dikkat çekti.

Sızdırılan belge, “ABD'ye sadık kalarak egemenlik arayışında olan ve geleneksel Avrupalı yaşam tarzlarını koruyan veya yeniden canlandıran” partileri, hareketleri, düşünsel ve kültürel figürleri destekleme ihtiyacına işaret ediyor. Bu eğilim, resmi stratejide “Avrupa ülkelerinde kıtanın mevcut gidişatına karşı direnişin geliştirilmesi” şeklindeki ifadenin bir uzantısı olarak görülüyor. Buna ek olarak, milliyetçi partilerin artan etkisine de güveniliyor.

Bu partilerin isimleri açıkça belirtilmese de, tahminler bunların arasında Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki “Ulusal Miting”, İspanya'da “Vox”, İngiltere'de “Reform” ve “Almanya İçin Alternatif” partilerinin de yer aldığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki “İtalya'nın Kardeşleri” Partisi de bulunuyor.

Sahte haberler

Beyaz Saray, belge ile ilgili haberi “sahte haber” olarak nitelendirerek hemen bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Anna Kelly, Başkan Trump'ın “şeffaf” olduğunu söyledi. İmzalı resmi strateji belgesinin, onaylanmış tek belge olup, alternatif veya gizli bir versiyon olduğu fikrini reddetti

Gözlemciler, açıklanan stratejinin gerçekten de Avrupa Birliği'ne yönelik keskin bir bakışı yansıttığını, zira liderlerini kitlesel göç karşısında çaresiz kalmakla suçladığını söylüyor. Keza  Brüksel'in politikalarını ulusal egemenliği baltalamaktan, siyasi özgürlükleri kısıtlamaktan ve üye devletlerin rolünü zayıflatmaktan sorumlu tutuyor. Avrupa'nın göç politikalarını “kıtanın çehresini değiştirmek ve huzursuzluk yaratmak” olarak tanımlıyor.

Tekrarlanan aleni açıklamaları sırasında Trump, “kötüleşen Avrupa ülkelerini” ve onların “siyasi doğruculuğa takıntılı” liderlerini hedef alarak, göç politikalarının ülkelerini “yok ettiğini” ve bunun sonucunda Avrupa'nın “parçalandığını” varsaydı.

Ukrayna savaşı

Ukrayna savaşı da Atlantikli müttefikler arasında bir gerilim ve geniş çaplı anlaşmazlık noktasını temsil ediyor. Son günlerde ABD Başkanı Avrupalı liderlere yönelik açıklamalarını sertleştirerek onları zayıf olarak nitelendirdi ve Ukrayna'daki savaşı sonlandıramamakla suçladı. Trump ile Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında aynı konuyla ilgili gergin bir telefon görüşmesinin ardından gerginlik daha da arttı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Washington ile ek görüşmelerin beklendiğini ve önümüzdeki hafta başında Ukrayna konusunda uluslararası bir toplantı yapılması olasılığının bulunduğunu vurguladı.

Bu yönelimler, ABD-Avrupa ittifakını parçalamaya yönelik girişimlere karşı uyarıda bulunan Papa 14. Leo’nun kayda değer tutumu da dahil olmak üzere kapsamlı eleştirilere yol açtı. Papa, Trump'ın bazı açıklamalarının ABD ile Avrupa arasındaki tarihi ittifakın doğasında “köklü bir değişikliği” temsil edebileceğini söyleyerek, bu ittifakın mevcut aşamada zarar görme tehlikesine karşı uyarıda bulundu.

Beş güç

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, iddia edilen belge tartışmaya başka bir boyut kazandırıyor. Zira küresel nüfuz dengesini yeniden şekillendirecek bir hamleyle, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'yı kapsayan “beş temel güç” adı verilen yeni bir uluslararası blok oluşturulması önerisinden bahsediyor.

Daha önce Trump, Rusya'nın G8’den çıkarılmasından ve böylece grubun G7’ye dönüşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek tartışmalara yol açmış ve bunu “çok büyük bir hata” olarak tanımlamıştı. Hatta daha da ileri giderek Çin'i de ekleyerek G9 adını verdiği bir grup oluşturmayı teklif etmişti.

Ulusal Güvenlik Stratejisi, bir adım daha ileri giderek, büyük güçlerin yer aldığı, üye devletlerin zengin olmasını ve demokratik sistemlerle yönetilmesini gerektiren G7’nin koşulları ile sınırlanmamış yeni bir blok inşa etmeyi öneriyor.

Beyaz Saray'dan gelen resmi yalanlamalara rağmen, bu sızıntılar Avrupa'nın transatlantik ilişkilerin geleceği ve Washington'un kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendirmedeki rolü konusunda giderek artan endişelerini büyütmeye devam ediyor. Daily Mail gazetesi, Avrupalıların tepkilerinin öfkeli ve hızlı olduğunu bildirdi. Chatham House Enstitüsü'nden araştırmacı Leslie Vinjamuri, yaşananların “Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası liberal düzenin sonunu” temsil ettiğini söyledi.

Bazı Avrupalı ​​liderler, Washington'un milliyetçi ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle yaklaşan partileri güçlendirebilecek şekilde, kıtanın iç siyasi işlerine tekrar müdahale etmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Artan gerilimin gölgesinde ABD Kongresi, ABD yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını yasama organının onayı olmadan azaltma yetkisini kısıtlamayı amaçlayan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı oylamaya hazırlanıyor.