Pakistan aşı karşıtlığıyla mücadele için ebeveynlere hapis cezası vermeyi planlıyor

Uzmanlar, uygulamanın ters tepebileceğinden endişeli

Sindh bölgesinde aşıyı reddedenlerin oranı yüzde 15 seviyelerine kadar ulaştı (AP)
Sindh bölgesinde aşıyı reddedenlerin oranı yüzde 15 seviyelerine kadar ulaştı (AP)
TT

Pakistan aşı karşıtlığıyla mücadele için ebeveynlere hapis cezası vermeyi planlıyor

Sindh bölgesinde aşıyı reddedenlerin oranı yüzde 15 seviyelerine kadar ulaştı (AP)
Sindh bölgesinde aşıyı reddedenlerin oranı yüzde 15 seviyelerine kadar ulaştı (AP)

Pakistan'ın Sindh bölgesindeki yetkililer, çocuk felci vakalarını azaltmak için tartışmalı bir yöntem izleme kararı aldı.

Sindh'deki yerel hükümet tarafından çıkarılan yeni bir yasayla, çocuklarına çocuk felci ve 8 diğer yaygın hastalığın aşısını yaptırmayan ailelerin bir aya kadar hapis cezasına çarptırılmasına karar verildi.

Yeni yasa ayrıca ebeveynlerin yaklaşık 170 dolarlık bir para cezasına çarptırılmasını da öngörüyor.

Yasanın hazırlandığı Sindh bölgesinde, ocakta 62 bin aile çocuklarını aşılatmayı reddetmişti. Yetkililer, yasanın öncelikle aşılama oranlarını artırmayı hedeflediğini söylüyor.

Ancak Dünya Sağlık Örgütü'nden (DSÖ) uzmanlar tartışmalı yasanın işe yarayacağı konusunda şüpheli.

Aşı karşıtlığının çok yaygın olduğu, hatta aşı görevlilerinin vurulduğu bazı olayların yaşandığı ülkede aşı yaptırmayanlar için hapis cezası uygulamasına gidilmesinin komplo teorilerini artırmasından endişe ediliyor.

DSÖ'nün Doğu Akdeniz çocuk felci direktörü Dr. Hamid Caferi yeni yasanın ters tepebileceğini ifade ederken, "Zorlama zarar verir. Benim düşünceme göre, Pakistan ihtiyaç olması durumunda kullanmak için bu yasayı arka cebinde tutmak istiyor. Bu zorlayıcı tedbirleri gerçekten kullanmak istiyorlarsa şaşırtıcı olur" diye konuştu.

Pakistan, komşusu Afganistan'la birlikte dünyada çocuk felci vakalarının hiçbir zaman bitmediği iki ülkeden biri. Ölümcül olabilen veya sakat bırakabilen hastalık 5 yaşına kadar çocuklarda etkili oluyor ve su yoluyla bulaşıyor.

DSÖ, hastalığı yok etmek için ilk olarak 1988'de tüm dünyaya milyarlarca doz aşı dağıtmıştı. Çocuk felcine karşı aşılama çabalarına yılda 1 milyar dolar harcanırken, bu para aralarında Bill & Melinda Gates Vakfı'nın aralarında olduğu özel kuruluşlar tarafından DSÖ'ye aktarıldı.

Dünya genelinde yıllar boyunca sürdürülen aşılama çalışmaları, çocuk felci vakalarının yüzde 99 oranında azalmasını sağladı.

Avrupa'da daha önce Fransa yönetimi çocukluk aşılarını zorunlu tutarak, ebeveynler için hapis cezasını da öngören yeni bir yasa çıkarmıştı. Birçok Avrupa ülkesi çocuklarına aşı yaptırmayı reddeden ebeveynler için para cezası öngörürken, Türkiye'deyse konuyla ilgili bir yaptırım bulunmuyor.

Independent Türkçe



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.