Katolik Kilisesinde "bekarlık şartı" konusunda reform çağrıları

Katolik Kilisesi, başını ağrıtan sorunlardan olan "cinsel istismar" konusunu ve bunun çözümüne yönelik gündeme gelen rahiplere evlilik izini verilmesi talebi ile diğer reform önerilerini ekim ayı boyunca kendi içinde tartışmaya hazırlanıyor

(AA)
(AA)
TT

Katolik Kilisesinde "bekarlık şartı" konusunda reform çağrıları

(AA)
(AA)

Katolik Kilisesinin merkezi Vatikan'da 4-29 Ekim'de yapılacak ve dünyanın dört bir yanından yaklaşık 300 rahibin katılmasının beklendiği Sinod olarak bilinen "Rahipler Meclisi" oturumlarında, rahiplerin evlenmesini yasaklayan "bekarlık şartı"ndan kadınların kiliselerde daha üst düzey yönetime gelmesine ve farklı cinsel kimliği sahip bireylere yaklaşıma kadar kilise içindeki tartışmalı konuların ele alınacağı belirtiliyor.

Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus'un kararıyla, yarısı kadın olacak şekilde piskopos olmayan 70 kişiye de oy kullanma hakkı tanınmasıyla bir ilke sahne olacak "Rahipler Meclisi"nde, farklı reform taleplerinin yanı sıra son olarak Almanya, Güney Amerika ve İsviçre'deki bazı Katolik çevrelerden gündeme getirilen "Kilise'de cinsel istismar hadiselerinin önlenmesi için bekarlık şartının kaldırılması" önerisinin tartışılması bekleniyor.

AA, Katolik Kilisesini sarsan cinsel istismar hadiseleri ve buna önlem olarak gündeme getirilen "bekarlık şartı"na yönelik tartışmayı derledi.

Hristiyanların kutsal kitabı İncil'de geçmemesine karşın Katolik Kilisesinde ilk kez 11. yüzyılda dönemin papalarından; Papa 8. Benediktus (1022) tarafından uygulanan, Papa 9. Leo ve Papa 7. Gregoryus tarafından da onaylanarak sürdürülen "Katolik din adamlarının evlenmemesi" kuralı, namıdiğer "bekarlık şartı", son yıllarda farklı vesilelerle tartışılmaya başlandı.

Alman Katolik Kilisesinde ortaya çıkan cinsel istismar hadiseleri nedeniyle geçen yıl "bekarlık şartı"nın gözden geçirmesi talepleri gündeme gelirken, son olarak İsviçre Katolik Kilisesinde meydana gelen cinsel istismar hadiseleri, bu ülkede Katolik rahiplerin evlenmeme dogmasının tartışılmasına ve reform taleplerinin dillendirilmesine yol açtı.

Kiliselerde önlenemeyen cinsel istismar vakaları

Katolik Kilisesine bağlı İsviçre Piskoposlar Konferansı'nca görevlendirilen Zürih Üniversitesinden araştırmacılar, kilise tarafından toplanan ve 1950'lerden bu yana yayımlanmış gizli dokümanları inceledi ve İsviçre Katolik Kilisesi'nde 20. yüzyılın ortasından bugüne kadar 1002 cinsel istismar vakasının yaşandığını tespit etti.

Cinsel istismara uğrayanların yüzde 56'sının yetişkin erkek ve erkek çocukları olduğu aktarılan araştırmada, vakaların yüzde 39'unu kadın ve kız çocuklarının oluşturduğu, kalan yüzde 5'in cinsiyetinin bilinmediği kaydedildi.

İstismar vakalarının yüzde 30'unun okullar ve evlerde meydana geldiği ifade edildi.

Belgelenen vakaların, birkaç istinası dışında, hepsinde erkekler suçlanırken, mağdurların yarısından fazlasının erkek ve erkek çocukları olduğu belirlendi.

Ayrıca kilise, okul, ev ve yatılı okul gibi farklı mekanlarda yaşanan istismar vakalarının gizlendiği veya vakalarla ilgili belge ile delillerin örtbas edildiği tespit edildi.

Kilise Hukuku Uzmanı Stefan Loppacher, Kilisedeki istismar vakalarının sistematik olarak örtbas edildiğini yayımladığı bir makalede açıkladı.

İsviçreli Katolik din adamlarının isimlerinin karıştığı taciz skandalları, kiliseye karşı güven kaybına, hayal kırıklığı ve öfkeye sebep oldu.

Dinde reform tartışmaları

İsviçre'de ortaya çıkan bu hadise, kilisenin yapısı, piskoposların yetkileri ve medeni durumlarıyla ilgili tartışmaları yeniden alevlendirdi.

Kilisede "çağa ayak uydurmayı" savunanlar ile "eski dogmaları" destekleyen ve mutlak gücünden vazgeçmek istemeyenler arasında bu noktada görüş ayrılığı yaşanıyor.

Ülkede yapılan tartışmalarda, "bekarlık şartı"nın kaldırılmasının Katoliklerin temel doktrinini sarsmayacağı belirtilirken, devam etmesi halinde taciz skandallarının önüne geçilemeyeceği savunuluyor.

İsviçre Piskoposlar Konferansı Başkanı Felix Gmür, yerel basına yaptığı açıklamada, mevcut koşulların sorgulanması gerektiğini vurgulayarak, "Bekarlığın ortadan kaldırılması ve kadınların rahipliğe erişmesine izin vermenin zamanı geldi." dedi.

Daha önce de gündeme gelen "Katolik din adamlarının bekarlığı" konusunun, kiliselerde artan cinsel istismar vakaları nedeniyle Vatikan'ı da baskı altına alabileceği belirtiliyor.

Diğer taraftan belgelenen cinsel istismar hadiseleri İsviçre Katolik Kilisesini sarsmaya devam ediyor. İddialarda adı geçen Hristiyan din adamlarından bazıları görevlerinden ayrıldı.

Saint-Maurice bölgesel manastırının başrahibi Jean Cesar Scarcelle geçen ay görevinden ayrılırken, Lozan, Cenevre ve Fribourg piskoposluklarının genel vekili Bernard Sonney de hafta sonunda görevini geçici olarak bırakan bir diğer isim oldu.

Katoliklerin ruhani lideri Papa, "bekarlık şartı" ile ilgili ne düşünüyor?

Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus, Mart 2023'te Arjantin'de bir yayın organı olan "Infobae"ye yaptığı açıklamada, rahiplerin "bekarlık şartı" için "Bir rahibin evlenmesinde çelişki yok, geçici bir emirdir. Bu revize edilebilir." demesi, Papa'nın Katolik rahiplerin evlenmesine "yeşil ışık yaktığı" şeklinde yorumlara neden olmuştu.

Papa Franciscus, tartışmalara yol açan bu röportajından kısa süre sonra yaptığı başka açıklamada ise "bekarlık şartı"na dair sözlerine açıklık getirerek, "Henüz bunu tekrar gözden geçirmeye hazır değilim ancak bunun bir disiplin konusu olduğu açık. Bu, bugün var ama yarın olmayabilir, dogmayla ilgisi yok." ifadesini kullandı.

Teolog Dr. Zubia: "Katolik din adamları için bekarlık şartı kutsal emirleri almak için bir gerekliliktir"

Roma'da 500 yıldır faaliyet gösteren Katolik Kilisesine bağlı cemaatlerden "Teatini Babaları"nın başpiskopos vekili Teolog Dr. Marcelo Raul Zubia, AA'ya yaptığı açıklamada, Katolik din adamları için bekarlık şartının kutsal emirleri almak için bir gereklilik olduğunu söyledi.

Hristiyanların kutsal kitabı İncil'de bekarlık şartına işaret eden ayetler olduğunu ifade eden Zubia, bekarlık şartının; insanın, ailesini, kardeşlerini, eşini bırakarak kendisini Tanrı'ya, Hz. İsa'ya ve kiliseye adaması anlamına geldiğini dile getirdi.

Son dönemde Katolik rahiplerin evlenebilmelerine yönelik tartışmaları hatırlatılması üzerine Zubia, "Alman Rahipler Meclisinde ve Amazonlar Rahipler Meclisinin etkinliklerinde bu dönemde, toplum içinde gündeme gelen iyi örnek teşkil eden evli bireylerin rahip olmasına yönelik tartışmadan bahsediyorsak, bu konuyu sakince ve derinlemesine bir analiz yaparak ele alan bir yaklaşım sergilemeliyiz. Bekarlık şartının, kilisede sadece bir disiplin kuralı olduğu hatasına düşmemeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.

Teolog Dr. Marcelo Raul Zubia (AA)
Teolog Dr. Marcelo Raul Zubia (AA)

Katolik Kilisesinin başını ağrıtan sorunlardan olan cinsel istismar hadiselerinin, rahiplere evlilik izni verilmesiyle çözüleceği önerilerine de değinen Zubia, "Günümüzde yaşanan skandalların, özellikle cinsel istismar ve diğer istismar türlerine yönelik skandalların, bekarlık şartının kaldırılmasıyla çözüleceğine inanılıyor. Ancak bu sorunlara geniş bir açıdan bakacak olursak, bunları engellemek için bekarlık şartını kaldırmanın, yanıt olmadığını anlarız. İki konuyu ayırmamız gerekiyor. İstismar, sadece rahiplerin evlenmemesiyle ilgili bir şey değildir. İstismarlar sadece bekar rahipler arasında değil, aynı zamanda ailelerde de yaşanıyor. Bu dünyanın her yerinde var. Bu, sorunun sadece medeni durumla ilgili olmadığını, yani evli veya bekar olmakla ilgili olmadığını anlamamıza yardımcı olur. Sorun, kilisede otoritenin nasıl kullanıldığı ve ifa edildiği ile ilgilidir." ifadelerini kullandı.

Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus'un bu konudaki açıklamaları anımsatılan Zubia, "Bekarlık konusu, kilise kanunları açısından ve dogmatik olarak kapalı bir konu gibi görünse de Papa, bu dönemde nasıl yaşanacağı ve daha ileri gitme ihtiyacının olup olmadığı konusunda bir diyalog ve tartışma yapılması için bir pencere açtı." dedi.

Teolog Zubia, bekarlık şartı ya da cinsellikle ilgili tartışmaların, Vatikan'da 4 Ekim'de başlayacak genel Rahipler Meclisi (Sinod) oturumlarında ana gündem maddesi olmadığını belirterek, bu toplantıların amacının açık bir kilise modeli oluşturmak ve insanı merkeze koymak olduğunu söyledi. Zubia, öte yandan herkesin her sorun hakkında mutabık olamayacağını da aktardı.



Mısır'da uzlaşma çabaları sürerken Kahire'deki gruplar toplantısının ertelenmesinin ardındaki üç neden

Gazze şehrine yönelik İsrail hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrine yönelik İsrail hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)
TT

Mısır'da uzlaşma çabaları sürerken Kahire'deki gruplar toplantısının ertelenmesinin ardındaki üç neden

Gazze şehrine yönelik İsrail hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrine yönelik İsrail hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)

Ateşkes anlaşmasının seyrine paralel olarak, Filistinli grupların katılacağı kapsamlı bir diyalog toplantısının Kahire’de yapılması bekleniyor. Bu süreçte özellikle El Fetih ve Hamas hareketleri arasında görüş ayrılıkları sürerken, İsrail’in Gazze Şeridi’nde 10 Ekim’de başlayan ateşkes anlaşmasından bu yana ihlalleri devam ediyor. Öte yandan Mısır, anlaşmanın tamamen uygulanması yönünde açık ve net taleplerini dile getiriyor.

Medya sızıntılarına göre geçen hafta sonunda yapılması beklenen toplantı henüz gerçekleşmedi. Şarku’l Avsat’a konuşan Filistin uzmanlarına göre, bu durumun devam etmesi, İsrail’in ihlalleri sürerken, anlaşmanın seyrine zarar veriyor. Uzmanlar, Kahire’nin yakın zamanda Filistin ulusal birliğini sağlama sürecinde daha büyük ve önemli bir rol üstlenmesini ve taraflar arasındaki anlaşmazlık noktalarında uzlaşma sağlanması hâlinde toplantının yapılmasını umuyor.

Dün Şarku’l Avsat’a konuşan Filistinli bir kaynağa göre, geçen hafta sonu yapılması planlanan toplantının ertelenmesinin birkaç nedeni var. Bu nedenler esas olarak Gazze Yönetim Komitesi’nin oluşturulması ve bölgede polis teşkilatının kurulmasıyla ilgili iki Filistin içi anlaşmazlık etrafında dönüyor. Ayrıca, komite ve başkanıyla ilgili Amerikan istişarelerinin sonuçlarının beklenmesi de başka bir etken. Kaynak, ‘Kahire ve tüm gruplarla, özellikle de grupların son toplantısına katılmayan El Fetih ile yoğun istişarelerin sürdüğünü ve yoğun baskı altında toplantının yakında gerçekleştirilebileceğini’ doğruladı.

Arap ve Filistinli yetkililer, 2 Kasım'da Amerikan gazetesi Washington Post'a yaptıkları açıklamalarda, Hamas liderliğindeki sekiz Filistinli grubun, geçen hafta sonu Kahire'de düzenlenen toplantıda Gazze Şeridi'nin geçiş yönetiminin temel unsurları üzerinde anlaşmaya varmak için çalıştığını bildirdi.

Filistinli gruplar, El Fetih’in katılmadığı ve geçtiğimiz 24 Ekim’de Kahire’de yapılan bir toplantıda, ‘Gazze Şeridi’nin yönetiminin, bağımsız kişilerden oluşacak geçici bir Filistinli komiteye devredilmesi ve tüm Filistinli güçler ile grupların ulusal bir strateji üzerinde uzlaşmak üzere acil bir toplantı düzenlemesi’ konusunda anlaşmaya vardılar.

Toplantının ardından, Gazze Şeridi'ni yönetecek komitenin başkanlığı konusunda anlaşmazlıklar ortaya çıktı. İsrail medyası, grupların Emced eş-Şava'yı idari komitenin başkanlığına atamayı kabul ettikleri bilgisini sızdırdı.

sdf
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı arasında oturan Filistinli bir çocuk (AFP)

Buna karşılık El Fetih o dönemde bu karara çekinceli yaklaştı. Hareketten bir kaynak geçen hafta Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Filistin Sağlık Bakanı Dr. Macid Ebu Ramazan, Gazze Şeridi idari komitesinin başkanlığı için adaylar arasında yer almaya devam ediyor. Kendisi hem Filistin hükümetinde bakan olarak görev yapması hem de Gazze halkından biri olması, ayrıca yüksek düzeyde yetkinliği ve sahadaki tecrübesi sayesinde bu sorumluluğu üstlenmeye uygun bir ulusal figür.”

Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Yürütme Komitesi üyesi Vasıl Ebu Yusuf’a göre, beklenen Filistin ulusal diyalog toplantısının önemi herkes tarafından kabul edilmekte. Mısır’ın bu toplantıya ev sahipliği yapmasının da büyük bir önemi var. Zira bu, Filistin halkının haklarını, temel ilkelerini, iradesini, siyasi ve coğrafi birliğini koruyacak bir stratejinin hayata geçirilmesi açısından son derece önemli.

Ebu Yusuf, “Bu konunun başarıya ulaşması için sadece toplantının düzenlenmesi değil, bu diyaloğun da başarılı olması gerekiyor. Bu nedenle, Filistin halkını bölünmeden koruyan bu stratejiyi destekleyen bir tutum belirlemek amacıyla bazı taraflarla istişareler yapılıyor” dedi.

Filistinli siyasi analist Eymen er-Rakab, Mısır’ın, Filistin çabalarını birleştirecek ve El Fetih’i anlaşmazlıkları aşmaya ikna edecek bir öneri yönünde harekete geçmesini bekliyor. Er-Rakab ayrıca, gerek Yönetim Komitesi gerekse polis teşkilatının kurulması ya da Washington’daki istişarelerle ilgili ortaya çıkan engellerin tümünün aşılabileceğini ve Filistinliler arası bir düzenlemeye gidilebileceğini ifade etti.

xdfrgt
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı üzerinde yürüyen Filistinli bir kız çocuğu (AFP)

Er-Rakab, Kahire'nin bu ay yapılması beklenen yeniden inşa konferansı öncesinde Filistinliler arasında uzlaşma sağlanması için önümüzdeki dönemde çabalarını yoğunlaştıracağını ve bunun uzun süredir ertelenen ikinci aşamanın başlaması için önemli bir fırsat olacağını umuyor.

Kahire'nin çabaları sürerken, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğini sağlamak ve bölgede güvenlik ve istikrarı temin etmek için Gazze ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesi gerektiğini yineledi. Abdulati, bu açıklamayı dün yapılan iki ayrı telefon görüşmesi sırasında (biri Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, diğeri ise Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile) dile getirdi.

Ateşkes, 10 Ekim'de yürürlüğe girdiğinden bu yana birçok zorlukla karşılaştı. ABD'nin arabuluculuğunda imzalanan anlaşma, Hamas'ın silahsızlandırılması ve İsrail güçlerinin Gazze'den çekilme takvimi gibi çetrefilli sorunları henüz çözemedi.

Ebu Yusuf’a göre, henüz başlamamış olan ikinci aşama, Filistin’in meşru temsilcisi olan FKÖ çerçevesinde birleşik bir Filistin tutumunu gerektiriyor. Bu da İsrail’i, özellikle çekilme ve yeterli insani yardımın girişine izin verme konusundaki taahhütlerine uymaya zorlamak için önemli. Ebu Yusuf, Mısır’ın ikinci aşamaya geçilmesi yönündeki tekrarlanan çağrısının büyük önem taşıdığını, bunun İsrail ihlalleri karşısında anlaşmanın sürdürülme olasılığını güçlendirdiğini vurguladı.

Er-Rakab, Kahire'nin ciddi, ısrarlı ve yoğun çabalarının Filistinliler arasında yakınlaşmaya yardımcı olacağını ve bunun da yakında ikinci aşamaya yol açacağını umuyor. Er-Rakab bunun, özellikle El Fetih olmak üzere tüm grupların Mısır'ın çabalarına uyum sağlamasına bağlı olduğunu belirtti.


İsrail, Lübnan'da sivillerin tarafsızlığı politikasını ihlal ediyor

Lübnan'ın güneyindeki Şeba kasabasında vatandaşlar ve Lübnan Kızılhaçı üyeleri, İsrail'e ait insansız hava aracının (İHA) hedef aldığı bir aracın enkazını inceliyor (EPA)
Lübnan'ın güneyindeki Şeba kasabasında vatandaşlar ve Lübnan Kızılhaçı üyeleri, İsrail'e ait insansız hava aracının (İHA) hedef aldığı bir aracın enkazını inceliyor (EPA)
TT

İsrail, Lübnan'da sivillerin tarafsızlığı politikasını ihlal ediyor

Lübnan'ın güneyindeki Şeba kasabasında vatandaşlar ve Lübnan Kızılhaçı üyeleri, İsrail'e ait insansız hava aracının (İHA) hedef aldığı bir aracın enkazını inceliyor (EPA)
Lübnan'ın güneyindeki Şeba kasabasında vatandaşlar ve Lübnan Kızılhaçı üyeleri, İsrail'e ait insansız hava aracının (İHA) hedef aldığı bir aracın enkazını inceliyor (EPA)

İsrail'in son birkaç gündür Lübnan'da gerçekleştirdiği saldırılar, "sivilleri hedef almama" ilkesinin ihlal edildiğini ortaya koydu ve kara savaşının manzarasını bir kez daha yeniden şekillendirdi.

İsrail ordusu dün, Şeba Çiftlikleri bölgesini ve Baraachit kasabasını hedef alan hava saldırıları düzenledi. İsrail insansız hava araçları (İHA) ayrıca, Aitaroun ve Blida kasabaları arasında bulunan Kilo 9 bölgesindeki bir ekskavatöre üç adet bomba attı.  

İsrail hava saldırıları, yerleşim bölgelerindeki araçları hedef aldı, evleri ve sivillerin toplandığı yerleri vurdu. Uzmanlara göre bu saldırılar, "Tel Aviv'in Hizbullah'a verilen halk desteğinin maliyetini artırma girişimleriyle bağlantılı stratejik bir tercihi" yansıtıyor; bu, "sivilleri etkisiz hale getirme" ilkesinden vazgeçmek anlamına gelse bile.

Emekli Tuğgeneral Said Kazha, "İsrail'in sarsılmaz hedefinin Hizbullah'ı ve İran'dan Irak, Yemen ve Filistin'e, hatta Lübnan'a kadar uzanan direniş eksenini denetim altına almak" olduğuna inanıyor.

İsrail'in "her şeyden önce kuzeydeki yerleşimcilerin güvenliğini sağlamayı amaçladığını" belirten Mısır Dışişleri Bakanı, İsrail'in "savaşçılar, silah ve mühimmat depoları da dahil olmak üzere askeri hedefler olarak gördüğü yerlere, bunlar yerleşim yerlerinde bulunsa bile, hedefli saldırı taktiği uyguladığını" belirtti.

Bu arada Mısır, "Lübnan'ın egemenliğine, birliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik her türlü ihlali tamamen reddettiğini" teyit etti ve "Lübnan ve bölgenin güvenliğini ve istikrarını korumak için gerginliğin azaltılmasının ve sükunet yolunun önceliklendirilmesinin önemini" vurguladı. Bu açıklama, dün Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ile Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam arasında, gerginliği azaltmaya yönelik devam eden çabaları ele alan bir telefon görüşmesi sırasında geldi.


Tahran'ın gelecek ay "suyun bitmesi" öncesindeki son umudu yağmur

İranlılar, Tahran'daki bir sokak çeşmesinden su içiyor (AFP)
İranlılar, Tahran'daki bir sokak çeşmesinden su içiyor (AFP)
TT

Tahran'ın gelecek ay "suyun bitmesi" öncesindeki son umudu yağmur

İranlılar, Tahran'daki bir sokak çeşmesinden su içiyor (AFP)
İranlılar, Tahran'daki bir sokak çeşmesinden su içiyor (AFP)

İranlı yetkililer dün, 10 milyonluk nüfusa sahip başkent Tahran'da "eşi benzeri görülmemiş" kuraklık kriziyle mücadele etmek amacıyla su kesintisi yapmayı planladıklarını duyurdu.

Yerel basın, geceleri evlere su verileceğini bildirirken, Enerji Bakanı Abbas Ali Abadi dün devlet televizyonunda vatandaşları "israfı durdurmak" için "zor olsa bile" su kesintisine katlanmaya çağırdı.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan da "yıl sonundan önce yağmur yağmazsa" Tahran'ın su sıkıntısı nedeniyle boşaltılması gerekebileceği konusunda uyardı.

Devlet televizyonu, Pezeşkiyan'ın perşembe günü yaptığı açıklamada, "Suyu karneye bağlasak ve aralık ayı başında yağmur yağmazsa suyumuz bitecek ve Tahran'ı boşaltmak zorunda kalacağız" dediğini ancak sakinlerin nasıl tahliye edileceğine dair bir açıklama yapmadığını belirtti.

Tahran Su Şirketi Başkanı Muhsin Ardakani'ye göre, başkente su sağlayan rezervuarlardaki su seviyeleri son yılların en düşük seviyesine düştü. Bölgesel Su Şirketi Başkanı Behzad Parsa da Tahran'a su sağlayan ana rezervuardaki suyun "sadece iki hafta yetecek kadar" olduğunu vurguladı.