Çatışmaların başlamasının ardından Fransa: Avrupalılar saf dışı bırakıldı…. Filistinliler bunun bedelini daha sonra ödeyecek

Şarku’l Avsat, Paris’in resmî arşivinde iz sürdü

Sovyetler Birliği Başkanı Leonid Brejnev (solda), 22 Mayıs 1972’de Kremlin’de ABD Başkanı Richard Nixon ile (Getty)
Sovyetler Birliği Başkanı Leonid Brejnev (solda), 22 Mayıs 1972’de Kremlin’de ABD Başkanı Richard Nixon ile (Getty)
TT

Çatışmaların başlamasının ardından Fransa: Avrupalılar saf dışı bırakıldı…. Filistinliler bunun bedelini daha sonra ödeyecek

Sovyetler Birliği Başkanı Leonid Brejnev (solda), 22 Mayıs 1972’de Kremlin’de ABD Başkanı Richard Nixon ile (Getty)
Sovyetler Birliği Başkanı Leonid Brejnev (solda), 22 Mayıs 1972’de Kremlin’de ABD Başkanı Richard Nixon ile (Getty)

Fransız yasaları, arşivin otuz yıldan fazla olmayan bir süre sonra açılmasını öngörse de Ekim 1973 savaşı sırasında ilgili başkentlerdeki büyükelçiler ile Paris’teki merkezî yönetim arasında gerçekleşen askerî diplomatik yazışmalar için Fransız Ulusal Arşivi’nde araştırma yapmak kolay olmadı.

Arşiv, diplomatik ve askerî olmak üzere iki kısma ayrılıyor. Birinci kısmın zorluğu, ilgili tarihî dönemin (Ekim 1973) elektronik olarak arşivlenmemiş olması. Dolayısıyla savaşa yeni bir ışık tutan bilgiler için binlerce belgeyi arayıp bulmak gerekiyor. Ancak araştırmacıyı bekleyen sürpriz şu: Açık arşiv kapsamında dahi ‘incelemeye müsait olmayan’ bir bölüm var. Yetkililer, 70 yıl ve belki daha fazla bir süre geçmeden yayınlanmayacak bazı belgelerin ‘hassasiyetini’ gerekçe olarak sunuyor. Bu sürenin kısaltılması ise kabul veya reddedilebilecek gerekçeli bir dilekçenin onaylanmasına bağlı.

Şarku’l Avsat’a açıklandığına göre Fransız askerî satışları ve istihbarat değerlendirmeleri gibi ‘hassas’ askerî ve savunma yönlerini ele alan ya da halen hayatta olup hakkında çekinceler bulunan kişileri etkileyen her şey, bu kapsamda. Üstelik Savunma Bakanlığı ile ordu arşivleri, başkentin doğu girişinde yer alan Vincennes Kalesi’nde bulunuyor. Oraya ulaşmak ise Savunma Bakanlığı’ndan özel bir izin gerektiriyor. Bu yönde talepte bulunulmasına rağmen onay gelmedi.

Zorluklara rağmen Şarku’l Avsat, Fransız siyasetinin ve tutumlarının önemli bir yönünü ortaya koyan ve Paris’in endişelerine ışık tutan yüzlerce belgeye erişmeyi başardı.

Georges Pompidou, Fransa cumhurbaşkanı; Pierre Messmer, başbakan ve Michel Jobert de dışişleri bakanıydı. Çatışmalar başladığında ve 19 Haziran 1973’ten itibaren Jobert, milletvekilleri önünde yaptığı yüksek sesli bir konuşmayla yaklaşan savaş konusunda uyararak tehlike çanlarını çaldı. Bu konuşmada Bakan, ‘Ortadoğu’da vaziyet bu şekilde devam ederse, büyük bir trajediye yol açacak tüm koşulların mevcut olduğu’ konusunda uyarıda bulundu.

sadfe
Eski Fransa Cumhurbaşkanı Georges Pompidou ve Başbakan Pierre Messmer Ekim 1973’te Paris’te (Getty)

Erişime açık Fransız arşivi, büyük miktarda bilgi ve analiz sunuyor. Başta Washington ve Moskova olmak üzere dünya başkentleriyle iletişim kurma, savaşın 6 Ekim 1973’teki başlangıcından ateşkese ve sonrasına kadarki gelişmelerini günlük olarak takip etme imkânı veriyor.

20 Ekim tarihli gizli bir raporda, ‘İsrail güçlerini meşgul etmek ve Suriye cephesindeki baskıyı hafifletmek amacıyla Filistinlilerin yanında askerî operasyonlar gerçekleştirmek için bir grup Cezayirli subay ve askerin Suriye’den Lübnan’ın güneyine geldiğinden’ bahsediliyor.

Fransa Dışişleri Bakanlığı’na kimliği belirsiz kaynaklardan ulaşan bir raporun içeriği de dikkat çekici. Rapora göre Kürt lider Mesud Barzani, dönemin Irak Cumhurbaşkanı Ahmed Hasan el-Bekir’e, Suriye cephesine 2 bin Kürt savaşçı gönderilmesini önermiş. Bununla birlikte bu öneri kâğıt üstünde kaldı ve dikkate alınmadı.

Sonuçların değerlendirilmesi

Çatışmaların sona ermeye başladığı 23 Ekim’de Fransa Savunma Bakanlığı Genel Sekreterliği tarafından yayınlanan gizli bir rapor, savaştan çıkarılabilecek ilk ‘sonuçlara’ ışık tutuyor. Öncelikle Araplar (Mısır ve Suriye) inisiyatif aldılar, aşağılık kompleksini aştılar, daha önceki yıllarda koordineli operasyonlara hazırlanmayı başardılar ve askerî operasyon başlatma yolunda devam ettiler. Analiz, İsrail’le ilgili de dört noktaya dikkat çekiyor:

Birincisi; her iki cephenin ön saflarında yer alan askerî güçler, ilk saldırıyı bir dereceye kadar karşılayabildi. İsrail ayrıca, iyi eğitilmiş yedek güçleri üç gün içerisinde harekete geçirmeyi başardı ve inisiyatifi tekrar ele almak için güçlü bir şekilde çalıştı. Güçlerinin ağırlığını hızlı bir şekilde Golan cephesinden Sina’ya nakletmeyi de başardı.

xs
Savaşın ilk sonuçlarını değerlendiren 23 Ekim 1973 tarihli bir Fransız gizli raporunun fotoğrafı (Şarku’l Avsat)

Rapora göre “Modern silahların hızla tüketilmesi ve rekor bir sürede değiştirilmesinin zor olmasının yanı sıra, pilotlar ve tank komutanları gibi yüksek vasıflı askerlerin de eksik olması nedeniyle taraflardan hiçbiri, sınırlı bir süre dışında geniş çaplı operasyonlar gerçekleştiremedi.” Fransız değerlendirmesine göre bir sonraki sonuç, iki büyük gücün (ABD ve Sovyetler Birliği) katkısı olmasaydı taraflardan hiçbirinin bu savaş için yeterli olmadığı ve savaşı durdurmanın da bu iki gücün elinde olduğuna işaret ediyor.

Değerlendirme, şu ifadeyle sona eriyor: “Filistinliler kaybetti, çünkü sonraki düzenlemelerin bedelini ödeyecekler. Avrupalılar kaybetti, çünkü saf dışı kaldılar ve ilk petrol darbesiyle yüzleştiler.”

Paris’in endişeleri

Washington ile Moskova’nın üzerinde anlaşma sağladığı ve savaşa son veren 338 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının oylanmasının ardından 24 Ekim’de Kahire’deki Fransız Büyükelçisi tarafından merkezî yönetime gönderilen 1664/1668 no’lu bir telgrafta merkezî yönetim, “Rusların ve Amerikalıların kendi talepkârlarına dayanarak, Ortadoğu’yu kendi aralarında nüfuz paylaşımı için mutlak bir bölgeye dönüştürmeye ve Avrupa’yı dışlamaya niyet ettiklerine” dair endişelerini dile getiriyor.

Telgrafa göre Mısır çatışmayı başlatırken, “sadece kendi askerî güçleriyle topraklarını kurtaramayacağının farkındaydı ve 25 yıldır süren çekişmeye ilgi gösterilmemesi yüzünden yaşadığı hayal kırıklığından sonra, nisan ayında Nixon ile Brejnev arasında düzenlenen zirve münasebetiyle bu iki ülkeyi Ortadoğu’yla ilgilenmeye sevk etmeye çalışıyordu.”

scdf
Sovyetler Birliği Başkanı Leonid Brejnev (solda), 22 Mayıs 1972’de Kremlin’de ABD Başkanı Richard Nixon ile (Getty)

Yine telgrafa göre “Büyük güçleri, ilgili tarafların yerine geçmeye davet etmek, gerçek bir bağımsızlıktan gönüllü olarak vazgeçmek demektir.” Telgrafın vardığı sonuç şu: Olup bitenler Avrupalılar aleyhine oldu. “Nitekim ateşkes konusunda bize danışılmadı. Bu yüzden BM’nin dışında ve Güvenlik Konseyi’nin müdahalesi olmadan da bir şeylerin yapılabileceğini vurgulayarak, barış müzakerelerinin bir parçası olmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.”

Saf dışı bırakılmaktan duyulan bu korku, Fransız diplomasisinin alametlerinden biridir. Nitekim Paris, yakın komşusu sayılan bir bölgede her zaman bir rol sahibi olmaya çalıştı. Fransa Cumhurbaşkanı Pompidou ve İtalya Cumhurbaşkanı Aldo Moro’nun Paris’te bir araya geldiği toplantıya ilişkin 9 Ekim tarihli rapora göre Pompidou, meselenin ABD ile Sovyetler Birliği arasında kalmasından duyduğu hayal kırıklığını ifade ediyor ve İsrail’i de unutmadan şöyle diyor: “Kendisine baskı uygulandığı zamanda bile geri adım atmıyor.” Pompidou, General De Gaulle’ün, İsrail’in 1968 yılında Beyrut Uluslararası Havalimanı’na saldırmasından sonra İsrail’e silah satışını sıkı bir şekilde yasaklayan politikasını sürdürdüğü için Fransa Cumhurbaşkanı’nın İsrail’le ilişkisinin çok kötü olduğu sır değil.

Bu yazdıklarımız buzdağının sadece görünen kısmı. Fransız arşivinde bulunan siyasi, diplomatik ve askerî yönleri ele alan bilgi ve analizlere vâkıf olmak için bunların yayınlanması gerekiyor. Ama buna rağmen özellikle Fransa konusunda gizli kalan ve bugüne kadar basın mensuplarının ve araştırmacıların gözlerinden uzak tutulan pek çok nokta var. Bununla birlikte arşivi incelemek oldukça faydalı. Zira açıklanandan daha fazlasını gizleyen, basın açıklamalarından uzak olarak her şeyin açıkça konuşulduğu kapalı oda toplantılarında neler yaşandığını ortaya koyuyor.



Tutuklu Filistinli aktivist doğuma katılamadı: Columbia öğrencileri eylemde

Columbialı öğrenciler, Filistinli aktivistlerin serbest bırakılması için kampüs girişinde eylem düzenledi (Reuters)
Columbialı öğrenciler, Filistinli aktivistlerin serbest bırakılması için kampüs girişinde eylem düzenledi (Reuters)
TT

Tutuklu Filistinli aktivist doğuma katılamadı: Columbia öğrencileri eylemde

Columbialı öğrenciler, Filistinli aktivistlerin serbest bırakılması için kampüs girişinde eylem düzenledi (Reuters)
Columbialı öğrenciler, Filistinli aktivistlerin serbest bırakılması için kampüs girişinde eylem düzenledi (Reuters)

Columbia Üniversitesi'ndeki Filistin'e destek protestolarının önde gelen isimlerinden tutuklu aktivist Mahmud Halil'in eşinin doğumuna katılmasına izin verilmedi. 

Filistinli protestocunun ABD'li eşi Noor Abdalla, pazartesi akşamı yaptığı paylaşımda çocuğunu tek başına doğurduğunu belirtti: 

Bugün erken saatlerde Mahmud yanımda olmadan oğlumuzu dünyaya getirdim. ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) yetkililerinden Mahmud'un doğuma katılmasına izin verilmesini istedik fakat oğlumuzu görmek için geçici olarak serbest bırakılmasını reddettiler. Bu, ICE'nin bana, Mahmud'a ve oğlumuza acı çektirmek için aldığı kasıtlı bir karardı.

Halil'in avukatları, aktivistin tutulduğu Louisiana eyaletinin New Orleans şehrindeki ICE direktörü Melissa Harper'a pazar günü e-posta gönderdi. CNN'in incelediği yazışmalara göre Halil'in, New York şehrindeki eşi Abdalla'nın yanına gidip doğuma katılabilmesi için iki haftalığına serbest bırakılması talep ediliyor. 

E-posta gönderildikten yarım saat sonra Harper'ın gönderdiği yanıtta iki cümleyle talebin reddedildiği bildiriliyor. 

New York'ta 8 Mart'ta ICE görevlileri tarafından yakalanan Halil, ertesi gün Louisiana eyaletindeki bir hapishaneye transfer edilmişti. ABD Başkanı Donald Trump, Halil'in "Hamas destekçisi" olduğunu ve sınır dışı edilmesi gerektiğini ileri sürmüştü. Ancak Washington, suçlamalarla ilgili henüz delil paylaşmadı. 

Louisiana'da 8 Nisan'da gerçekleştirilen duruşmada Halil'in avukatlarından Marc Van Der Hout, davayla ilgili ellerine kanıt niteliğinde "tek bir belge bile ulaşmadığını" söylemişti. Hakim Jamee E. Comans, buna rağmen Halil'in sınır dışı edilebileceğine karar vermiş fakat daha sonra karar başka bir mahkeme tarafından iptal edilmişti. Halil'in avukatları öğrencinin serbest bırakılması için hukuki mücadelenin sürdüğünü söylüyor. 

Columbia'daki protestoları organize ettiği gerekçesiyle Filistin kökenli öğrenci Muhsin Mehdevi de gözaltına alınmıştı. Muhsin ve Halil'in ABD'de yasal oturum izni var.

Columbialı öğrenciler, pazartesi günü düzenledikleri eylemde kendilerini kampüsteki kapıya zincirleyerek Mehdevi ve Halil'in serbest bırakılmasını talep etti. Protestocular, "Adalet istiyoruz" ve "Siyasi suçlular serbest bırakılsın" pankartları açtı. New York Times'ın aktardığına göre eylemlerde gözaltına alınan protestocu sayısı henüz netleşmedi. 

Ayrıca Tufts Üniversitesi'nde doktora yapan Rümeysa Öztürk'ün Filistin'e destek verdiği gerekçesiyle gözaltına alınması da tartışma yaratmıştı. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Öztürk'ün öğrenci vizesinin iptal edildiğini ve kendisinin sınır dışı edileceğini açıklamış, daha sonra federal yargıç Denise Casper, sınır dışı sürecini durdurma kararı vermişti. Öztürk'le ilgili kararın 1 Mayıs'ta açıklanması bekleniyor. 

Columbia Üniversitesi'nde 18 Nisan 2024'te başlayan olaylar, onbinlerce öğrenci ve akademisyenin katılımıyla Princeton, Yale, MIT ve Harvard gibi prestijli eğitim kurumlarının da yer aldığı birçok üniversiteye hızla yayılmıştı. New York Times'ın verilerine göre temmuzda hız kaybeden eylemlerde aralarında öğrenci ve akademisyenlerin yer aldığı toplamda en az 3 bin 100 kişi tutuklanmış veya gözaltına alınmıştı. 

Dönemin ABD Başkanı Joe Biden da eylemlere tepki göstererek "Yahudi düşmanlığı içeren bu protestoları kınıyorum" demişti.

Independent Türkçe, Guardian, CNN, New York Times