Hamas'ın İsrail’e saldırısı nasıl başladı?

Hamas, başlattığı saldırıda İsrail’i roket yağmuruna tuttu. Silahlı unsurlar, Yahudi yerleşim birimlerine ve sınırdaki 3 askeri tesise sızdı

İsrail'in güneyindeki Sderot kentindeki İsrail askerleri (AP)
İsrail'in güneyindeki Sderot kentindeki İsrail askerleri (AP)
TT

Hamas'ın İsrail’e saldırısı nasıl başladı?

İsrail'in güneyindeki Sderot kentindeki İsrail askerleri (AP)
İsrail'in güneyindeki Sderot kentindeki İsrail askerleri (AP)

Hamas Hareketi, cumartesi günü sabaha karşı Yahudilerin Simha Tora Bayramı’nda silahlı adamların güvenlik bariyerlerini aştığı ve Gazze'den roket yağmuruna tuttuğu İsrail'e karşı sürpriz bir saldırı başlattı.

Hamas, Mısır ve Suriye ordusunun, 1973 yılında, Yahudi bayramı Yom Kippur sırasında, İsrail'in ele geçirdiği toprakları geri alma amacıyla başlattığı 1973 Arap-İsrail Savaşı’nın 50. yıl dönümünde İsrail’e karşı saldırıya geçti.

Saldırı nasıl başladı?

Hamas, cumartesi sabahı 6.30 (04:30 GMT) sularında İsrail'in güneyini roket yağmuruna tuttu. Bunun üzerine Tel Aviv ve Beerşeba gibi Gazze Şeridi’nden uzaktaki şehirlerde dahi sirenler çalmaya başladı.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabai’dan aktardığı habere göre Hamas, İsrail’e karşı ilk roket yağmuru sırasında 5 bin roket fırlatıldığını açıkladı. İsrail ordusu ise Gazze Şeridi’nden yalnızca 2 bin 500 roket atıldığını duyurdu.

İsrail'in yerleşim bölgeleri üzerinde dumanların yükseldiği görülürken, sirenlerin çalması üzerine halk sığınaklara koştu. Roket saldırısı sonucunda bir kadının öldüğü bildirildi.

Roket yağmuru, silahlı unsurların birkaç noktadan gerçekleştirdiği ve daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir sızma operasyonunu kamufle etmeyi amaçlıyordu. İsrail ordusu, dünya saatiyle 05.40’da Filistinli milislerin sınırı geçerek İsrail'e girdiğini bildirdi.

Çok sayıda silahlı unsur, Gazze Şeridi ile İsrail'i birbirinden ayıran bölgede sınır çitlerini aşmayı başarırken, içlerinden biri motorlu paraşütle, biri ise motorlu teknede İsrail sahil kasabası ve askeri üssü olan Zikim'e doğru giderken fotoğraflandı.

Hamas'ın yayınladığı görüntülerde silahlı unsurların güneş doğarken sınır çitlerini aştıkları ve roket yağmuru sırasında İsrail’e sızdıkları anlaşıldı.

Görüntülerde, sınır çitindeki bir boşluğu geçen silahlı unsurlardan altısının motosiklet kullandıkları görüldü. Hamas, sınır çitinin bir kısmının buldozerle yıkıldığı görüntüleri de yayınladı.

Askeri tesislere sızdılar

İsrail ordusu, Filistinli unsurların sabah saat 10.00'da Gazze Sınırı yakınlarındaki Erez Sınır Kapısı, Zikim Üssü ve Gazze Tümeni'nin karargahı olan Reim Üssü’ne sızdıklarını, Erez ve Zikim'de çatışmaların halen devam ettiğini açıkladı.

Hamas’ın paylaştığı görüntülerde Filistinli unsurların, İsrail’e ait gözetleme kulesi bulunan yüksek bir beton duvarın yakınlarında yanan bir binaya doğru koştuğu, İsrail’e ait askeri tesisin bir bölümünü ele geçirdikleri ve duvarın arkasından ateş açtıkları görüldü.

Ele geçirilen askeri araçların bir kısmının Gazze Şeridi’ne götürüldüğü ve orada sergilendiği görüntüler paylaşıldı.

Gazze sınırı yakınlarındaki İsrail yerleşim bölgeleri

İsrail basını, bölge sakinlerinden gelen telefon çağrılarına dayanan haberlerinde, Filistinli unsurların Gazze sınırı yakınlarındaki Sderot şehrine baskın düzenlediklerini aktardı. Ayrıca, Filistinli unsurların Gazze Şeridi yakınlarındaki bir diğer İsrail şehri Kibbutz Beeri ve Gazze'nin 30 kilometre doğusundaki Ofakim şehrine de sızdıklarına dair haberler yer aldı.

Reuters’ın doğruluğunu teyit ettirdiği bir videoda, üzerinde silahlı adamların olduğu beyaz renkli SUV'ların Sderot'ta dolaştıkları görüldü.

İsrail’in güneyindeki yerleşim bölgelerinin sakinlerinin büyük bir kısmı evlerinin içindeki sığınaklara indi. İsrail ordusu, radyo aracılığıyla sığınaklarda kalmaları talimatı verdiği güney sakinlerine ‘Size ulaşacağız’ mesajını iletti.

İsrail Polis Şefi Yaakov Shabtai, güvenlik güçlerinin sabah saatlerinde 21 noktada silahlı kişilerle çatıştığını açıkladı. İsrail ordusu tarafından gece saat 01.30’da yapılan açıklamada, ordu güçlerinin, silahlı kişilerin sızdıkları bölgelerden sivilleri tahliye etmeye çalıştığı belirtildi.

Kurbanlar ve rehineler

Reuters’ın bölgedeki foto muhabirlerinden biri, Sderot sokaklarında cesetler gördüğünü bildirdi. İsrail haber ajansları, saldırıda en az 100 İsraillinin öldüğünü, 800 İsraillinin yaralandığını aktardı.

Hamas tarafından dağıtılan ve sosyal medyada dolaşan doğrulanmamış görüntülerde ölen sivillerin, İsrailli askerler ve silahlı unsurlar olduğu görüldü.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, Hamas üyelerinin ‘ev ev dolaşarak sivilleri öldürdüklerini’ açıkladı.

İsrail basını, silahlı unsurların Ofakim'de bazı kişileri rehin aldıklarını bildirdi. Filistin İslami Cihad Hareketi, bazı İsrail askerlerini rehin aldıklarını duyurdu. Hamas’ın sosyal medya hesaplarından yayınlanan bir video kaydında, İsrailli rehinelerin Gazze'ye götürüldüğü belirtildi.

Video kaydında üç gencin, duvarlarında İbranice yazılar bulunan bir güvenlik tesisine götürüldüğü ekrana yansıdı. Diğer kayıtlarda ise kadınların rehin alındığı ve Filistinli unsurların en az iki İsrail askerini, askeri bir araçtan çıkardıkları görüldü.

İsrail saldırıları

İsrail tarafından başlatılan saldırıda, sabah 9.45'te, Gazze Şeridi'nin merkezinde ve Gazze Şehri'nde patlama sesleri duyuldu. İsrail ordusu sözcülerinden biri tarafından yapılan açıklamaya göre, İsrail Hava Kuvvetleri, sabah 10.00’da Gazze Şeridi'ne hava saldırısı düzenledi. Gazze Şeridi’ndeki sağlık görevlileri, saldırılar sonucunda onlarca kişinin öldüğünü bildirdi.



İsrail'in İran'a saldırısının sonuçları ve yansımaları

İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)
İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)
TT

İsrail'in İran'a saldırısının sonuçları ve yansımaları

İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)
İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)

Nebil Fehmi

İsrail'in İran’a saldırısı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun açıkça ifade ettiği gibi tüm bölgeye şiddet uygulayarak veya şiddet uygulamakla tehdit ederek, Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme kararlılığı çerçevesinde gerçekleşti. Askeri, güvenlik ve siyasi sonuçlar ile devam eden olaylar henüz tamamlanmadı. Nihayetinde tüm bunların dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.

İsrail'in İran'a yönelik son eylemlerinden anlaşıldığı kadarıyla hedeflerinin başında İran’ın nükleer programı ortadan kaldırmak, askeri kapasitesini sınırlandırmak, İsrail'in bölgedeki üstün ve ayırt edici askeri ve siyasi yeteneklerini teyit etmek, kendini savunma bahanesiyle önleyici güç kullanma hakkını pekiştirmek ve İsrail istihbarat teşkilatlarının bölgesel ve uluslararası saygınlığını geri kazanmak, İran rejimini değiştirmek ve içinde bölünmeler yaratmak geliyor. Peki, şimdiye kadar yaşanan gelişmelerden İsrail'in hedeflerine ulaştığı sonucuna varılabilir mi?

İsrail basını, saldırının ilk günlerinde İran’ın üst düzey siyasi ve askeri isimlerinin öldürüldüğünü ve İran'ın önemli hedeflerinin vurulduğunu hızla duyurarak, İsrail'in istihbarat ve askeri yeteneklerini büyük ölçüde öne çıkarmayı başardı. Aynı zamanda İsrail'deki can ve mal kayıplarına ilişkin bilgileri de kontrol altında tuttu.

İsrail, siyasi ve askeri açıdan önemli 20’den fazla isim ve nükleer alanda uzman bilim adamını öldürdü. İran’ın askeri kontrol merkezleri ve nükleer tesisleri, enerji santralleri ve askeri üsler dahil olmak üzere 100'den fazla stratejik hedefi, üstün askeri gücü ve Batı'nın güvenlik desteğiyle vurdu. İsrail, İran sınırları içindeki operasyonlar sırasında büyük askeri kayıplar vermeden İran'ın genel kapasitesini etkilemeyi başardı. Buna rağmen İran, İsrail'e füze saldırılarına devam etti. İsrail’e bazı kayıplar verdiren İran, İsraillilere gerçek bir savaşta oldukları hissettirdi, ancak tam verim alamadı.

İran'ın nükleer programının İsrail saldırısından ne ölçüde etkilendiği ve Natanz ve Fordo nükleer tesislerinde ne derecede kayıp verdirdiği henüz net değil. Çünkü bu programı ortadan kaldırmak amacıyla nükleer silahların üretimi için gerekli nükleer malzemelerin engellenmesi, ihtiyaç duyulan cihazların imha edilmesi ve İran’ın tüm bu malzemeleri nükleer silahlara dönüştürmesi için gerekli bilgisinin ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunların hiçbirinin gerçekleştiğine dair somut bir kanıt bulunmadığından, İsrail'in bu hedefine ulaştığı henüz söylenemez.

Dikkat çekici nokta, İran'ın on yılı aşkın süredir Batı'nın yaptırımlarına maruz kalmasına rağmen, kurumlarını hızla yeniden yapılandırmayı başarması ve İsrail'e karşı yüzlerce füze fırlatmaya devam etmesi oldu. Bu durum, İsrail'in İran'a büyük kayıplar verdirdiğini, ancak İran'ın nükleer olmayan askeri kabiliyetlerini henüz tamamen ortadan kaldıramadığını gösteriyor.

İsrail, tek taraflı ve önleyici amaçlı güç kullanarak, bu şekilde güç kullanımını yasaklayan BM Şartı'nın ikinci maddesinin dördüncü fıkrasını ihlal etti ve uluslararası hukuku ve insancıl hukukun tüm maddelerini bir kez daha çiğnedi. Ayrıca, nükleer tesislerin hedef alınmasını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi Ek Protokolü'nün 56. maddesini de ciddi şekilde ihlal ederek uluslararası nükleer tesisleri hedef aldı. Bilindiği üzere Batılı ülkelerin çoğu bu anlaşmanın tarafları arasında yer alıyor. Ancak yine de İsrail'in kendini savunma hakkını desteklediklerini ilan ederek, tüm uluslararası hukukun güvenilirliğini zedeliyor ve zayıflatıyorlar.

İsrail'in elde ettiği en büyük başarı, İran’a derinlemesine sızarak son derece hassas ve önemli bilgiler elde etmek suretiyle İsrail askeri istihbarat sistemine ve kurumlarına büyük ölçüde prestij kazandırması ve bu sayede uluslararası ve bölgesel düzeyde geniş çapta etki yaratması oldu. Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin başkent Tahran'da İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) koruması altındaki bir konutta öldürülmesi de bunun bir teyidi idi. Bu olay, İran'ın siyasi ve kurumsal yapısında birçok zayıf nokta olduğunu açıkça ortaya koydu. Ayrıca, İran'ın İsrail'e istihbarat açısından da sızdığını gördük, ancak onunki İsrail’e kıyasla daha düşük seviyelerdeydi.

Bunu savunanların sessiz kalması gayet doğal ve mantıklı. Sistemler ve toplumlar, kayıpların boyutunu, niteliğini ve etkilerini derinlemesine değerlendirdikten sonra durumu gözden geçirmeli. İsrail'in özellikle de Başbakan Binyamin Netanyahu'nun öne çıkardığı hedeflerden biri olan İran rejimini değiştirme konusunda da şimdiye kadar başarılı olamadığı açıkça ortada.

Siyasi ve askeri gözden geçirme sürecinin İsrail'i de kapsayacağı ve hatta diğer ülkeler ve alanlara da yayılacağı tahmin ediliyor. Herkesin olayları, sonuçlarını, İran ve İsrail taraflarının davranışlarını ve uluslararası toplumun zayıf ve farklı tepkilerini gözden geçirdikten sonra, olayların militarize olması ve diplomasinin daralması nedeniyle sürprizlere ve gerginliklere karşı ihtiyatlı olmak artık acil bir ihtiyaç haline geldi.

Tüm bu olayları takip ediyorum ve 1974 yılından bu yana Mısır'ın İran ile iş birliği içinde Ortadoğu’nun nükleer silahlardan arındırılması için attığı adımları ve 1990'lı yılların başlarında tek başına bölgede nükleer silahların ve diğer kimyasal ve biyolojik kitle imha silahlarının ortadan kaldırılması için başlattığı bilinçli girişimleri hatırlıyorum. Bu girişimler, bölgedeki mevcut gerilimleri ve bunlarla bağlantılı nükleer tehlikeleri önleyebilirdi. Ancak tüm bu çabalar, İsrail'in nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasına katılmayı reddetmesi ve Mısır'ın girişimlerinin hayata geçirilememesi nedeniyle başarısız oldu. Ayrıca, anlaşmayı imzalayan ülkeler olan ABD, Sovyetler Birliği ve İngiltere’nin politikalarının ve standartlarının tutarsızlığı ve ikiyüzlülüğü ile İsrail'in nükleer programını ciddiye almamaları da bu çabaların boşa gitmesine sebep olan faktörler arasında sıralanabilir.

Son olayların ardından gerçek güvenlik tehditler ortaya çıkmıştı. Hava ve deniz taşımacılığına yönelik saldırıların ekonomik yansımaları hem bölgedeki bütün ülkeleri hem de ötesini etkiliyor. Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan aktardığı analize göre uluslararası toplumun hızlı hareket etmesi ve BMGK’nın beş daimi üyesinin bir araya gelmesini talep etmesi gerekiyor. Zira BMGK, uluslararası barışı ve güvenliği korumak ve aşağıdaki amaçlarla ortak, acil ve yoğun diplomatik temaslarda bulunmakla görevlidir. İşte o amaçlar:

1- İsrail ve İran arasında ateşkesin derhal başlatılması ve krizin diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğinin vurgulanması.

2- BMGK’nın daimi üyesi olan beş ülkenin, ateşkesin uygulanmasını uzaktan denetlemesi ve ateşkesin ihlali durumunda BMGK’ya rapor vermesi.

3- ABD-İran nükleer müzakerelerinin derhal yeniden başlatılması, İran'ın nükleer programıyla ilgili endişelerin giderilmesi ve bu konuda gerekli şeffaflığın sağlanması, Tahran'ın nükleer enerjinin barışçıl kullanımından yararlanma hakkının saygı görmesi.

4- Nükleer savaşların önlenmesi ve uluslararası anlaşmalara uyulması, güç kullanımı veya nükleer tesislerin hedef alınmaması gerektiği konusunda BMGK’nın tutumunun vurgulanması.

5- BMGK’nın bölgesel barışa yönelik güven artırıcı bir adım olarak Ortadoğu'nun istisnasız olarak tüm nükleer silahlardan arındırılması için önümüzdeki sonbaharda yapılacak BM Genel Kurul oturumu öncesinde müzakerelere başlanması konusunda bir karar almaya ve Filistin-İsrail çatışmasını çözerek Ortadoğu'da bölgesel bir güvenlik yapısı oluşturmaya çağırılması.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.