Fransa’nın Afrika başarısızlıklarında yeni bölüm: Fas

Tarihî mirasın ağırlığı ve coğrafi yakınlığın gereklilikleri, Fransa’nın Kuzey Afrika’daki jeopolitik değerlendirmelerinin isabetsizliğinde katkı sahibi

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve 10 Nisan 2018’de Elysee Sarayı’nda Fas Kralı VI. Muhammed’i ağırladı (Getty Images)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve 10 Nisan 2018’de Elysee Sarayı’nda Fas Kralı VI. Muhammed’i ağırladı (Getty Images)
TT

Fransa’nın Afrika başarısızlıklarında yeni bölüm: Fas

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve 10 Nisan 2018’de Elysee Sarayı’nda Fas Kralı VI. Muhammed’i ağırladı (Getty Images)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve 10 Nisan 2018’de Elysee Sarayı’nda Fas Kralı VI. Muhammed’i ağırladı (Getty Images)

Hattar Ebu Diyab

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Marakeş Safi depreminden sonra Fransa-Fas ilişkilerini normalleştirmek için ‘deprem diplomasisini’ kullanma girişiminde başarısız oldu. Görünüşe bakılırsa Faslı yetkililerin Fransa’nın yardım teklifini reddetmesi, sadece iki ülke ilişkilerine gölge düşüren diplomatik krizle ilgili olmayıp, teklifin sunulma biçimi de bunda pay sahibi oldu. Bilindiği üzere teklif, Rabat’taki ilgili yetkililerle temasa geçmeden önce medyada ilan edilmişti.

Böylece Fas Krallığı’nın başına gelen felaket, gerilimi bitirmek için bir fırsat olacağı yerde, yardım konusunda yaşanan sorun, buna eşlik eden ve ardından gelen tartışma ve karşılıklı medya kampanyaları ile durum daha da içinden çıkılmaz hale geldi ve krizden ve olumsuz hava birikiminden çıkış yolları karıştı. Özellikle de Kuzey Afrika’da yeni bir Fransız politikasının formüle edilmesi, geç kalmış ve birçok etkene ve zıtlığa bağlı görünürken. Zira mevcut diplomatik kriz, Fas’ın eski sömürgeci güçle yeni ve güçlü bir denge kurma çabasını ortaya koyuyor.

Fas’ın itirazının yansımaları

Geçtiğimiz şubat ayında Türkiye ve Suriye’de, sonrasında da Fas’ta yaşanan depremler ve eylül ayındaki Derne kasırgasının ardından 2023 yılında yerleşik sözlüğe ‘deprem diplomasisi’ veya ‘afet diplomasisi’ tabirlerinin eklendiğine şahit olduk. Bu tür diplomasi Suriye ve Türkiye örneklerinde başarılı olsa da Fas örneğinde, özellikle Fransa ile ilişkiler bakımından aynı sonucu vermedi.

“Geçtiğimiz şubat ayında Türkiye ve Suriye’de, sonrasında da Fas’ta yaşanan depremler ve eylül ayındaki Derne kasırgasının ardından 2023 yılında yerleşik sözlüğe ‘deprem diplomasisi’ veya ‘afet diplomasisi’ tabirleri eklendi”

Fas’ın ulusal kurtarma zincirlerini tercih etmekle beraber İspanya gibi yakın bir Avrupa ülkesinin ve uzak Arap ülkelerinin yardımlarını kabul etmesi, Fransız yardımına yönelik itirazın aslında lojistik değil, her şeyden önce siyasi olduğu anlamına geliyor. Bu da Fransa’nın Fas için artık bir önceliğe sahip olmadığını, iki ülke ilişkilerindeki bozulmanın da insani alandaki girişimlerle önlemeyeceğini gösteriyor. Faslı bir kaynağa göre muhtemelen Fas Krallığı, ‘Fransa’nın babalığını veya himayesini’ reddetmek suretiyle ‘Kral VI. Muhammed’in kendi görevlerini yerine getirebilen bir hükümeti ve devleti yönettiğini’ ispatlamak istedi. Bunun ardından iki ülkenin medya ve sosyal medyasında karşılıklı eleştiriler yer aldı.

Foto: Fransız sol siyasetçi Jean Luc-Mélenchon, 4 Ekim 2023’te Yüksek Atlas Dağları’ndaki Amizmiz’de bir depremzede kampını ziyaret etti (AFP)
 Fransız sol siyasetçi Jean Luc-Mélenchon, 4 Ekim 2023’te Yüksek Atlas Dağları’ndaki Amizmiz’de bir depremzede kampını ziyaret etti (AFP)

İnsani kapıdan normalleşme çabası boşa çıkınca Elysee, Emmanuel Macron’un Fas’a bir inceleme ziyareti yapmasını teklif ederek, durumun daha da kötüleşmesinin önünü almaya çalıştı. Dışişleri Bakanı Catherine Colonna da bu acil ziyareti, Cumhurbaşkanı ile Kral arasında daha önce gerçekleşen ve Macron’un Rabat ziyaretine davet edilerek önden bir söz aldığı bir görüşmeye işaret ederek duyurdu. Ancak çok geçmeden Fas, resmî bir kaynağın bunun ‘planlanmamış bir ziyaret’ ve ‘koordinasyonsuz tek taraflı bir açıklama’ olduğuna dair açıklamalarıyla bu girişimi de boşa çıkardı.

Bu bağlamda açıkça görülüyor ki Fas diplomasisinin ‘deprem diplomasisini’ kullanma konusundaki başarısızlığı, köklere ve boyutlara inmeden, bir felaket fırsatını değerlendirmekle çözülemeyecek derecede derin ve köklü bir diplomatik krize işaret ediyor.

Fransa’nın yanlış hesapları

Paris ile Rabat arasındaki ilişkilere 2020 yılından bu yana bir gerginlik hâkim. Fransa-Fas ortaklığının birçok sınav karşısında gösterdiği kararlılık ve sağlamlık bir yana bırakılırsa, bu aşamada anlaşmazlığın giderilmesi açıkça zor görünüyor.

Hiç şüphesiz diyebiliriz ki çetrefilli vize meselesine ve iki ülke liderliği arasındaki kimya uyuşmazlığına ek olarak, Fransa’nın Fas Sahrası meselesine ilişkin temkinli tutumu ve Paris ile Cezayir arasındaki ilişkileri iyileştirme çabası, Fas’ın hoşnutsuzluğunun temel sebeplerini teşkil ediyor.

“Elysee, Emmanuel Macron’un Fas’a bir inceleme ziyareti yapmasını teklif ederek, durumun daha da kötüleşmesinin önünü almaya çalıştı. Dışişleri Bakanı Catherine Colonna da bu acil ziyareti, Cumhurbaşkanı ile Kral arasında daha önce gerçekleşen ve Macron’un Rabat ziyareti davet edilerek bir ön söz aldığı bir görüşmeye işaret ederek duyurdu”

Olumsuz ve yıkıcı etkenlere karşılık, özellikle de Faslı büyükelçinin geçtiğimiz ocak ayından bu yana Paris’e dönmemesiyle temsil edilen gerçek bir diplomatik krizle karşı karşıyayken, ilişkilerin geri dönülmez bir noktaya varmaması yönünde teşvik edici ortak çıkarlar ve iç içe geçmiş insani ve ekonomik bağlar var.

Bu noktada Fransa’nın en az 1,5 milyon kişiden (670 bin çifte vatandaş) oluşan bir Faslı topluluğa ev sahipliği yaptığını belirtmek lazım. Fransa’ya en çok göçmen ihraç eden ülkeler arasında da Fas, yüzde 11,9 oranla Cezayir’den (yüzde 12,5) sonra ikinci sırada yer alıyor. Ayrıca Fransız toplum da Fas’ta ilk sırada (50 binden fazla kişi).

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2017 yılında Elysee Sarayı’na gelmesinden sonra Elysee Efendisi, Cezayir’le normalleşmeye öncelik verdi. Bu da Paris ile Rabat arasında güvensizlik tohumları ekti. Son aylarda Cezayir-Fas gerilimi, ‘soğuk savaş’ halinin ötesine geçerek, Mağrib (Arap Batısı) çerçevesinde bir durgunluğu yansıtan benzersiz bir tırmanışa geçti. Bu gerilimin parçaları da Kuzey Afrika’daki karışık Fransız politikasına bulaştı.

Fransa ile Fas arasında zaten gergin olan ilişkiler, vize sorunu yüzünden ciddi şekilde sarsıldı. Nitekim 2021 sonbaharında Fransa, Cezayirli ve Tunuslu yolculara olduğu gibi Faslı yolculara verilen vize sayısını da önemli ölçüde azaltmak istediğini açıkladı. Bu adım, Fransa’nın, düzensiz durumda olan ve Fransa topraklarından sınır dışı edilmek istenen vatandaşlarını kabul etmede tereddüt gösteren bu üç ülkeye yönelik baskıyı artırmak için uyguladığı bir yöntem olarak kabul ediliyor.

“Macron döneminde Fransız diplomasisi, herhangi bir ilerleme kaydetmedi. Bilakis Cezayir’le uzlaşma çabaları, güvenilir tarihî müttefik Rabat’la ilişkilere gölge düşürdü”

Fas açısından bu uygulama, kabul edilemez bir ‘şantaj’ biçimi ve hareket özgürlüğüne bir kısıtlama olarak görülüyor. Bu göç akışı meselesi, Catherine Colonna’nın Aralık 2022’deki Rabat ziyaretine rağmen anlaşmazlık konusu olmaya devam ediyor.

Vize sorunu, Fransa’nın Sahra meselesine yaklaşımı nedeniyle görülen bozulma zemininde yaşandı. Nitekim Rabat, Fas’ın Sahra üzerindeki tam egemenliğini kabul etmemesi veya tanımaması sebebiyle Paris’i eleştiriyor. Bilindiği üzere bu mesele, 10 Aralık 2020’de Donald Trump yönetiminde ABD’nin Fas ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi karşılığında bu egemenliği tanımasından bu yana Fas diplomasisi için mutlak bir öncelik oluşturuyor.

Sahravi Polisario hareketini güçlü bir şekilde destekleyen Cezayir’e yakınlaşma çabasıyla Paris’in bu meselede bir denge sağlaması oldukça zor.  

Foto: 17 Eylül 2023’te Marakeş çarşısında depremde zarar görmüş güvenliksiz bir bina altında yürüyen turistler (Getty Images)
 17 Eylül 2023’te Marakeş çarşısında depremde zarar görmüş güvenliksiz bir bina altında yürüyen turistler (Getty Images)

Macron döneminde Fransız diplomasisi, genel olarak herhangi bir ilerleme kaydetmedi. Bilakis Cezayir’le uzlaşma çabaları, güvenilir tarihî müttefik Rabat’la ilişkilere gölge düşürdü. Bu durum, sağcı Fransız siyasetçileri, Fransa’yı doğrudan kayıplara sürükleyen Elysee Efendisi’ne göz kırpmaya sevk etti. Nitekim Cezayir’le ilişkilerin canlandırılmasına yapılan yatırım, Fas’ın Paris’ten uzaklaşmasıyla sonuçlandı.  

Fransa’nın başarısızlığına karşılık Fas, Fransa ile ilişkilerin önceliğini gözden çıkarttıracak Avrupalı alternatifler bulma olasılığından kaynaklanan dinamizmle öne geçti. Ayrıca Fransa, Fas’ın birçok konuda aracı ve hayati rolünden de kolay kolay vazgeçemeyecektir.

Fransa’nın net bir öncelikler gündemiyle tutarlı ve dengeli bir politika ve bir ülkeyi diğerine tercih etmeyen bir yaklaşım belirleyemediği ortada. Himaye zihniyetinden vazgeçilmesi gerekliliğine de dikkat edilmedi. Nitekim 21’inci yüzyıldaki diplomatik çabalar, önceki iki yüzyılın araçlarına veya mekanizmalarına sahip olamaz.

Tarihî mirasın ağırlığı ve coğrafi yakınlığın gereklilikleri, Fransa’nın Kuzey Afrika’daki jeopolitik hesaplarının isabetsizliğine katkıda bulunuyor ve Kuzey Afrika’daki eski sömürgeci gücün kırılganlığını artırıyor. Buna bir de Afrika’daki aksilikler ve uluslararası değişimlerin ve çatışmaların yaşandığı bu kritik zamanda Fransa’nın diplomatik performansına hâkim olan sıkıntı ekleniyor.

* Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



İran, ABD'nin önerisi nedeniyle müzakereleri askıya aldığı iddialarını yalanladı

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)
TT

İran, ABD'nin önerisi nedeniyle müzakereleri askıya aldığı iddialarını yalanladı

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)

İran devlet televizyonu, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi arasındaki müzakerelerde ‘geçici’ bir çıkmaz yaşandığını iddialarını yalanladı.

İran medyası, yaklaşık bir saat süren görüşmelerin ardından Arakçi'nin ‘ABD tarafının nükleer olmayan konuları gündeme getirmesi nedeniyle müzakereleri 15 dakikalığına durdurduğunu ve görüşmelerin yeniden başlamasının sadece nükleer konulara odaklanılması şartına bağlı olduğunu açıkladığını’ bildirdi.

Bu açıklama, Tahran'ın ABD heyetine ‘İsrail'in etkisi altında gerçekçi olmayan ve mantıksız taleplerde bulunmaktan kaçınma’ çağrısı yapmasının ardından geldi.

Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kaynak devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, müzakerelere 15 dakika ara verildiğine dair basında çıkan haberleri yalanladı. Haberleri ‘yalan’ olarak nitelendiren kaynak, “Söz konusu haberlerin gerçek dışı olduğu ortaya çıktı” dedi.

Duraklamanın yalanlanmasına rağmen, İran heyetine eşlik eden gazeteciler duraklamanın doğruluğunu teyit etti, ancak bunun İran heyetinin ‘namaz için ara verme’ talebinden kaynaklandığını söylediler.

Hem ABD hem de İran tarafından yetkililer, Witkoff ile Arakçi liderliğindeki İran heyeti arasında İran'ın nükleer programına ilişkin ikinci tur görüşmelerin cumartesi günü Roma'da başladığını duyurdu.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, “İran ve ABD arasındaki dolaylı görüşmeler Roma saatiyle 12.00 sularında Umman Büyükelçisi’nin konutunda Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi'nin de katılımıyla başladı... İtalyan tarafı ev sahipliği yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi” ifadelerini kullandı.

Bekayi sözlerini şöyle sürdürdü: “Müzakerelerin süreci ilk tura benziyor. İki heyet iki ayrı odada oturuyor ve Umman Dışişleri Bakanı iki heyet arasında gidip geliyor. Müzakereler başlamadan önce Ummanlı bakanla görüşmelerimiz oldu. Müzakereler bir önceki turda olduğu gibi tamamen Umman tarafından yönetiliyor.”

Bekayi, “Medya müzakerelerle ilgili yalan haberlere yer vermemeli ve doğru haberleri Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla takip etmelidir. Yalan haberler müzakerelerle ilgili kafa karışıklığı yaratma girişimlerinin bir parçasıdır. Bizim odak noktamız bu marjinal hususlara dikkat etmeden İran'ın çıkarlarını gerçekleştirmektir” şeklinde konuştu.

İran heyetinin Roma'ya varışının ardından devlet medyası Bekayi'nin şu sözlerini aktardı: “Son birkaç gün içinde bazı ABD yetkilileri tarafından yapılan çelişkili açıklamalar ışığında, ABD tarafının ilk aşamada niyeti ve ciddiyeti konusunda ortaya çıkan tehlikeli belirsizliği ortadan kaldıracak bir açıklama yapmasını bekliyoruz.”

Bekayi, “İran İslam Cumhuriyeti'nin gerek yasadışı yaptırımların kaldırılması gerekse nükleer meseleye ilişkin pozisyon ve talepleri son derece nettir ve müzakerelerin ilk turunda karşı tarafa iletilmiştir. Önceki yöntemlere geri dönmek bir sonuç getirmeyecektir. Karşı taraf gerçekçi davranmadıkça ve İsrail'in etkisi altında gerçekçi olmayan ve mantıksız taleplerde bulunmaktan kaçınmadıkça gerçek bir ilerleme sağlanamaz” dedi.

Adının açıklanmaması kaydıyla AP’ye konuşan ABD'li bir yetkili, görüşmelerin Camilluccia semtindeki Umman Büyükelçiliği’nde yapıldığını söyledi.

İran devlet televizyonu, Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve üst düzey yardımcılarının İtalya'nın başkenti Roma'da bulunan Umman Büyükelçiliği’ndeki dolaylı görüşmelere geldiğini bildirdi.

Görüşmelere ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff başkanlığındaki ABD heyeti katıldı.

Arakçi görüşmeler öncesinde Ummanlı mevkidaşı Bedr el-Busaidi ile istişarelerde bulundu. İranlı bakan daha önce de İtalyan mevkidaşı Antonio Tajani ile istişarelerde bulunmuştu.

Witkoff ve Arakçi, Tahran ile Batılı ülkeler arasında gerilime neden olan İran'ın nükleer dosyasıyla ilgili görüşmelere 12 Nisan'da Umman'da başladı.

ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff (AP)ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff (AP)

İki ismin bu yüksek riskli müzakerelerde ortak bir zemin bulma becerileri görüşmelerin kaderini belirleyebilir. Her iki isim de bu sabah geç saatlerde Roma'nın Camilluccia semtindeki Umman Büyükelçiliği’ne vardı.

Görüşmeler, iki ülke arasında 1979 İran Devrimi ve ABD Büyükelçiliği rehine krizinden bu yana süregelen düşmanlık bağlamında tarihi bir an. ABD Başkanı Donald Trump'ın 2018 yılında İran nükleer anlaşmasından çekilmesi, ekonomik yaptırımların kaldırılması karşılığında İran'ın uranyum zenginleştirmesini sınırlandıran anlaşmayı yeniden tesis etmekte başarısız olan yıllarca süren saldırılara ve müzakerelere yol açtı.

Riskler, İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir ABD ya da İsrail askeri saldırısı ya da İran'ın nükleer silah edinme tehdidini gerçekleştirmesi olasılığında yatıyor.

Bu arada, İsrail ile Hamas arasında Gazze Şeridi'nde yaşanan savaş ve ABD'nin Yemen'de İran destekli Husilere karşı düzenlediği ve onlarca kişinin ölümüne neden olan hava saldırıları Ortadoğu'daki gerilimi arttırdı.

Trump dün yaptığı açıklamada, “İran'ın çok basit bir şekilde nükleer silah edinmesini engellemekten yanayım. İran'ın büyük, müreffeh ve harika olmasını istiyorum” dedi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi bugün X platformunda yaptığı paylaşımda, “İran her zaman iyi niyetle ve sorumluluk duygusuyla sorunları çözmenin medeni bir yolu olarak diplomasiye olan bağlılığını göstermiştir. Yolun kolay olmadığının farkındayız. Ancak geçmiş deneyimlerden yararlanarak her adımı açık gözlerle atıyoruz” ifadelerine yer verdi.

Arakçi bugün Witkoff ile yapacağı ‘dolaylı’ görüşmeler öncesinde İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ile bir araya geldi.

Hem Arakçi hem de Witkoff görüşmeler öncesinde seyahat ettiler. Witkoff Ukrayna ve İran konulu görüşmeler için Paris'teydi. Arakçi ise Devlet Başkanı Vladimir Putin de dahil olmak üzere Rus yetkililerle bir araya geldiği Moskova ziyaretinin ardından Tahran'a döndü.

2015'teki İran nükleer anlaşmasını imzalayan dünya güçlerinin bir üyesi olan Rusya, Tahran ile Washington arasında gelecekte varılacak herhangi bir anlaşmada kilit bir oyuncu olabilir. Analistler Moskova'nın İran'ın silah üretmek için gerekli olan yüzde 90'a yakın bir seviye olan yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyumunu taşıma görevini üstlenebileceğini öne sürüyor.

İlk tur görüşmelerde arabuluculuk yapan Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi de dün Roma'ya gelerek İtalyan mevkidaşı ile görüştü. Bekayi, el-Busaidi'nin iki ülke arasında yine arabuluculuk yapacağını söyledi.

Arap Yarımadası'nın doğu ucunda yer alan Umman, İran ile Batı arasında arabuluculuk yapan uzun soluklu bir aktör. Maskat geçen hafta sonu Arakçi ve Witkoff arasındaki müzakerelerin ilk turuna ev sahipliği yaptı.

İran ekonomik istikrar anlaşması istiyor

İran'daki protestolar, halkın hayat pahalılığından duyduğu hoşnutsuzluğun bir sonucu olarak tırmanmaya devam ederken, ülkedeki sübvansiyonlu benzin fiyatlarının artırılabileceği ve bunun da yeni protestolara yol açabileceği söylentileri var.

İran'ın para birimi riyal, ay başında ABD doları karşısında bir milyon sınırını aşarak keskin bir düşüş yaşadı. Ancak Tahran'ın devam etmesini umduğu görüşmelerin başlamasıyla kısmen iyileşme görüldü.

Bir başka gelişme de İran Air'in uzun süredir beklediği iki adet Airbus A330-200'ün perşembe günü Tahran'a ulaşması oldu. Daha önce Çin'in Hainan Havayolları'na ait olan uçaklar İran adına yeniden tescil edildi. İran'a yönelik yaptırımlar nedeniyle anlaşmanın ABD Hazine Bakanlığı tarafından onaylanması gerekiyor ve Washington'dan henüz bir açıklama gelmedi.

2015 anlaşması kapsamında yeni uçaklar satın alabilen İran, Airbus ve Boeing ile büyük anlaşmalar yapmıştı. Ancak bu anlaşmalar Trump'ın nükleer anlaşmayı iptal etme tehditlerinden etkilendi.