ABD'nin uçak gemisiyle yaptığı "gövde gösterisi" ne anlama geliyor?

USS Gerald R. Ford uçak gemisinin görevleri arasında İsrail’e silah ve mühimmat sağlamak, İran ve Hizbullah'ı izlemek ve caydırmak da yer alıyor

USS Gerald R. Ford uçak gemisindeki ABD'li denizciler (AFP)
USS Gerald R. Ford uçak gemisindeki ABD'li denizciler (AFP)
TT

ABD'nin uçak gemisiyle yaptığı "gövde gösterisi" ne anlama geliyor?

USS Gerald R. Ford uçak gemisindeki ABD'li denizciler (AFP)
USS Gerald R. Ford uçak gemisindeki ABD'li denizciler (AFP)

Tarık eş-Şami 

ABD'nin en yeni ve en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford, İsrail'i desteklemek üzere Doğu Akdeniz'e ulaştı.

ABD Başkanı Joe Biden, USS Gerald Ford uçak gemisini İsrail'i desteklemek için Doğu Akdeniz'e gönderme kararı aldığında ABD ordusunun bu 'gövde gösterisi' ile neyi amaçladığına dair çok sayıda soru işareti gündeme geldi.

Washington, haftalarca sürebilecek İsrail-Hamas çatışmasında USS Gerald R. Ford uçak gemisini ve onun dört muhrip (destroyer) ve bir kruvazörden oluşan saldırı grubunu kullanmaya gerçekten hazır mı?

USS Gerald R. Ford uçak gemisi İsrail için ne yapabilir? Dev uçak gemisi kendisini olası füze tehditlerinden koruyabilecek mi?

"Gövde gösterisi"

Hamas Hareketi'nin 7 Ekim Cumartesi günü İsrail'e karşı başlattığı ölümcül saldırıların ardından ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin geçen pazar günü, USS Gerald R. Ford uçak gemisine saldırı grubuyla, ABD'nin Ortadoğu'daki en büyük müttefiki olarak gördüğü İsrail'i desteklemek üzere Doğu Akdeniz'e gitme talimatı verdi.

Bu da ABD'li askeri uzmanların ve analistlerin 'gövde gösterisi' olarak adlandırılan bu adımı övmelerine neden oldu.

"Gövde gösterisi" ifadesi, ABD'nin gerekirse askeri müdahaleye hazır olduğunu göstermek amacıyla gemilerin, savaş uçaklarının ve diğer silahların potansiyel çatışma bölgelerinin yakınlarına konuşlandırıldığını anlatmak amacıyla kullanılıyor.

ABD'nin önde gelen savunma sanayi yayınlarından Breaking Defense, USS Gerald R. Ford uçak gemisinin bölgeye gönderilmesini, ABD'nin İsrail'i savunma konusundaki kararlılığının yansıması olarak değerlendirdi.

Uçak gemisinin bölgeye gönderilmesi adımının arkasındaki asıl amaç ABD'nin İran'a gönderdiği dolaylı mesaj olarak görülse de ABD'li askeri uzmanlar, burada gövde gösterisinin ötesine geçen pratik çıkarlar olduğunu belirtiyor. Uçak gemisi ve saldırı grubu İsraillilerin mühimmat ve silah ihtiyaçlarını karşılayabilecek, istihbarat toplanması, gizli dinlenme yapılması, temasların takip edilmesi ve gerekli bilgilerin sağlanması gibi becerilere sahip olduğunu tüm dünyaya gösterebilecek.

Uzmanlara göre ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) böylece bölgedeki diğer aktörlerin çatışmayı genişletmelerini önlemeyi ve İsrail için başka bir uzun vadeli koruma katmanı sağlamayı umuyor. 

Seçenekler listesi

American Enterprise Institute (AEI) analistlerinden John G. Ferrari, ABD Donanmasının Ortadoğu'daki bir savaş bölgesinde olmasının "kritik öneme ship ve yapılacak en doğru şey olduğu" değerlendirmesinde bulundu. Center for a New American Security (CNAS) kıdemli analisti ve ABD Temsilciler Meclisi Silahlı Kuvvetler Hizmetleri Komitesi eski Başkan Yardımcısı Jonathan Lord ise Doğu Akdeniz'e bir uçak gemisi saldırı grubu göndermenin, Başkan Biden'a İsrail'i desteklemek için "eksiksiz bir seçenekler listesi sunacağı" değerlendirmesinde bulundu.

Örneğin USS Gerald R. Ford uçak gemisi ve Normandie kruvazörü ile füze fırlatma rampalarına sahip dört muhripten oluşan saldırı grubunun görevlerinden biri, ordusu başka görevlerle meşgul olan İsrail için balistik füze savunması sağlamak. 

ABD merkezli Foundation for Defense of Democracies (Demokrasileri Savunma Vakfı/FDD) uzmanı emekli Amiral Mark Montgomery'ye göre balistik füze saldırılarına karşı savunmanın, Gazze Şeridi ya da Lübnan'dan yapılacak olası saldırılara karşı etkili olmayacağını, bu yüzden USS Gerald R. Ford uçak gemisi saldırı grubunun başlıca görevinin, İran'dan İsrail'e yönelik herhangi bir saldırı durumunda balistik füze savunması yapmak olduğunu söyledi. 

Caydırıcılık, askeri yardım ve gözetleme

ABD'li üst düzey bir savunma yetkilisi, her ne kadar bazı füzeler Lübnan'dan İsrail topraklarına fırlatıldıysa da ABD'nin USS Gerald R. Ford uçak gemisi ve saldırı grubunu bölgeye göndermesinin sebeplerinden birinin, Hizbullah'ı savaşı başka cephelere doğru genişletmek gibi yanlış bir karar vermekten caydırmak olduğunu vurguladı.

Hizbullah'ın İsrail'e karşı geniş çaplı bir savaş başlatması halinde ABD'nin Hizbullah mevzilerini havadan ve denizden füzelerle bombalayabileceğini söyleyen yetkili, füze rampalarının savaş uçağının mı yoksa saldırı grubundaki muhripler ve kruvazörlerin mi üzerinde olduğunu açıklamaktan kaçındı.

ABD merkezli Politico dergisine göre USS Gerald R. Ford uçak gemisinin başka savaş yetenekleri de var ve bu yetenekler sayesinde İsrail'e daha fazla Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi füzesi sağlayabilir.

Politico, ABD yönetiminden yetkililerin Kongre'deki senatörlere ve temsilcilere İsrail'in acilen daha fazla Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi füzesine ihtiyacı olduğunu bildirdiğini aktardı.

İsrail merkezli Rafael Advanced Defense Systems şirketi ve İsrail Havacılık ve Uzay Endüstrisi tarafından üretilen ve büyük oranda ABD tarafından finanse edilen Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi'nin görevi, Gazze Şeridi'nden ve Güney Lübnan'dan fırlatılan füzeleri etkisiz hale getirmek.

Şarku'l Avsat'ın Independent Türkçe'den aktardığı analize göre USS Gerald R. Ford uçak gemisi, tüm bunların yanı sıra mühimmat taşıyabilen helikopterleriyle de İsrail'e yardım ulaştırabiliyor.

Indianapolis merkezli Sagamore Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı olan emekli deniz kaptanı Jerry Hendricks, USS Gerald R. Ford uçak gemisinin çok büyük bir silah deposuna sahip olması nedeniyle bunları yapabildiğine dikkati çekti.

USS Gerald R. Ford ve saldırı grubu aynı zamanda çeşitli gelişmiş istihbarat toplama ve temasları izleme beceriyle de donatılmış durumda.

FFD analistlerinden Bradley Bowman, bu yeteneklerin önümüzdeki olası saldırılardan önce İsrail'e erken uyarıları hızlı bir şekilde iletmek için kullanılabileceğini söyledi.

ABD ordusunun satın alma, lojistik ve teknolojiden sorumlu yetkilisi Douglas Bush, İsrail'e hangi silahların gönderileceğini açıklamak için henüz çok erken olduğunu, ancak teorik olarak bunların küçük silahlardan gelişmiş mühimmatlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsayabileceğini söyledi.

Bush, ordunun İsrail'e savunma amaçlı füzeler ya da top mermileri gönderebileceğini de belirtti.

Independent Arabia-Independent Türkçe

USS Gerald R. Ford uçak gemisi gidişatı değiştirebilir mi?

USS Gerald Ford uçak gemisi, ilk kez bir savaş için konuşlandırılırken ABD Donanması, yetenekleri bakımından saldırı sınıfına giren uçak gemisini, Başkan Ford'un İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD Donanması'nda subay olarak görev yapmış olmasından dolayı bir onur ve saygı göstergesi olarak ABD'nin 38'inci Başkanı Gerald Rudolph Ford'un adını taşıyan "yenilikçi bir savaş platformu" olarak tanımlıyor.

ABD tarafından son 40 yıl içinde inşa edilen ilk uçak gemisi olan ve 2017 yılında ABD Donanması tarafından kullanılmaya başlayan USS Gerald Ford uçak gemisi, 'yüzen kale' olarak adlandırılıyor.

Uzunluğu 335 metre (bin 100 feet) olan gemi, üç futbol sahasının toplamından daha büyük. Yeni nesil uçak gemileri için sınıfında bir ilk olan gemi, saatte 34,5 mil hızla ilerlemesine olanak tanıyan iki gelişmiş nükleer reaktörden güç alıyor.

Saldırı ve savunma yetenekleri

ABD Donanması'na göre USS Gerald R. Ford uçak gemisi, uçakları fırlatmak için buharla çalışan mancınıklarla donatılmış eski uçak gemilerinin aksine bir yandan işletme ve bakım maliyetlerini azaltırken diğer yandan daha ölümcül olma, daha fazla hayatta kalma ve daha çok birlikte çalışabilirlik sağlama açısından önemli 23 farklı teknolojiyi barındırıyor.

Gemi aynı zamanda, daha fazla kontrol ve otomasyona olanak tanıyan yeni bir elektromanyetik ateşleme sistemine de sahip.

Eski nesil Nimitz sınıfı uçak gemilerinden daha yüksek hızlarda yük başına 24 bin pound (10 bin 886 kilogram) taşıyabilen gelişmiş bir silah asansörü bulunan USS Gerald R. Ford uçak gemisi ağır silahlarla donatılmış savaş uçaklarını istenilen tüm yönlere yüzlerce kilometre fırlatabilecek kapasiteye ve saldırılara karşı kendisini savunabileceği çeşitli silahlara sahip.

Bu silahlar arasında, yüksek hızlı, alçak irtifalı gemi savar kruz (seyir) füzelerine, helikopterler gibi düşük hızlı hava tehditlerine ve yüksek hızlı manevra kabiliyetine sahip yüzey tehditlerine karşı gemi için güvenilir bir savunma yeteneği sunan 'Sea Sparrow' adlı füze sistemi de yer alıyor.

USS Gerald R. Ford ayrıca deniz platformlarının hava ve füze saldırılarına karşı korunmasını amaçlayan Rolling Airframe Missile (RAM) Sistemi'ne de sahip.

'Naval Technology' adlı internet sitesine göre gemi, yaklaşık bin mil menzile sahip F-35 savaş uçaklarının da aralarında bulunduğu 90'a kadar uçak taşıyabiliyor.

F-35'lerin üreticisi Lockheed Martin'e göre de bu uçaklar, 18 bin pounda (8 bin 400 kilogram) kadar silah taşıyabiliyor.

Gemide altı bin denizci görev yapmasından dolayı geminin nüfusu, ABD'nin birçok şehrinden daha fazla kalabalık olmasıyla dikkati çekiyor.

Dünya izliyor

Dünya, Gazze Şeridi'nden başlayıp başka savaş alanlarına da yayılabilecek bu son çatışmada USS Gerald R. Ford uçak gemisinin neler yapabileceğini görmeyi beklerken bir yandan İsrail, Gazze Şeridi'ni bombalamaya devam ediyor.

Ayrıca Hamas ve Filistinli silahlı gruplar, İsrail şehirlerini ve kasabalarını roketlerle hedef alıyor. Tüm bunlarsa ölenlerin ve yaralananların sayısını artırıyor. 

Associated Press (AP) haber ajansına göre ABD ve İsrail, Hamas Hareketi'nin İsrail'e saldırısını, İsrailli sivillerin ayrım gözetmeksizin öldürülmesini ve onlarca rehinenin kaçırılmasını kınamak için dünya ülkelerini harekete geçirirken Hamas, saldırılarının nedenlerinden biri olarak İsrail'in Filistinlilerin hak iddia ettiği topraklarda giderek artan sayıda yerleşim birimi inşa etmesini gösterdi.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2022 yılında yayınlanan bir raporda, İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin, kalıcılığı ve İsrail hükümetinin izlediği fiili ilhak politikaları nedeniyle uluslararası hukuka göre yasa dışı olduğu sonucuna varılmıştı.

Gazze Şeridi sakinleri Hamas Hareketi, Gazze Şeridi'nin kontrolünü ele geçirdiği 2007 yılından bu yana İsrail'in ablukası altında yaşıyorlar.

BM'ye göre Gazzelilerin gidecek hiçbir yerleri yok ve Gazze Şeridi'nin nüfusun yüzde 63'ü gıda güvensizliği sorunuyla karşı karşıya.

Bunların çoğunluğunu da yarısı çocuk olmak üzere mülteciler oluşturuyor. BM, nüfusun yüzde 95'inin temiz suya erişiminin de olmadığının altını çizdi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Gazze'yi 'açık hapishanesi', BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ise 'yeryüzündeki cehennem' olarak tanımlamıştı.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Rusya ve İsrail arasında Suriye'de İran'a karşı yapılan askeri mutabakata ne olacak?

Rusya ve İsrail arasında Suriye'de İran'a karşı yapılan askeri mutabakata ne olacak?
TT

Rusya ve İsrail arasında Suriye'de İran'a karşı yapılan askeri mutabakata ne olacak?

Rusya ve İsrail arasında Suriye'de İran'a karşı yapılan askeri mutabakata ne olacak?

Samir İlyas

Ortadoğu'nun bölgesel olarak topyekûn bir savaşa sürüklenmesi ihtimali, Rusya'nın Ukrayna'ya savaş açmasından bu yana önemli ölçüde soğuyan Rusya-İsrail ilişkilerindeki uçurumu daha da derinleştirdi. İki ülke arasındaki ilişkiler her ne kadar Yahudi devletinin kuruluşundan bu yana inişli çıkışlı bir seyir izlemiş ve yaklaşık çeyrek asırdır kopma noktasına gelmiş olsa da 1991 yılı sonlarında diplomatik temasların yeniden başlamasıyla içinde bulunduğumuz dönemin iki ülke arasındaki ilişkilerin en ciddi sınavı olduğunu söylersek abartmış olmayız.

Tarihe baktığımızda Sovyetler Birliği’nin 1947 yılında Filistin'in bölünmesini desteklediğini ve o zamanlar yeni kurulmuş olan Yahudi devletini tanıyan ve diplomatik temsilci gönderen ilk ülkelerden biri olduğunu görebiliriz. Sovyet liderleri, sosyalizme en yakın devletin kurucularının ideolojik geçmişine dayanarak İsrail'in komünist blokla uyumlu olacağına, İngiltere ve Batı ülkelerinden uzak duracağına ve bölgede bir sosyalizm modeline dönüşeceğine inanıyorlardı. Ancak Moskova, başta Irak, Suriye ve Mısır olmak üzere Arap ülkeleriyle ilişkiler kurduğunda Yahudi devleti konusunda kısa sürede hayal kırıklığına uğradı.

Rusya, 5 Haziran 1967 tarihindeki Altı Gün Savaşı’ndan sonra İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesmiş, ancak Sovyetler Birliği'nin 1991 yılının aralık ayında son nefesini vermesinden birkaç gün önce İsrail’in Moskova'daki Büyükelçiliği’ni yeniden açmıştı. Moskova'daki yönetici elitlerinin 1990'lı yıllardaki Batı ve İsrail yanlısı yönelimlerine rağmen, bu dönem Rusya'nın Ortadoğu meselelerinden elini eteğini çektiği bir dönem oldu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yükselişiyle birlikte Kremlin, gözünü Ortadoğu'ya dikti. Rusya’nın diplomatik makamları İsrail de dahil olmak üzere bölgedeki tüm taraflarla güçlü bağlar kurmak için aktif çalışmalarda bulundu.

Putin'in 2005 yılında İsrail’e gerçekleştirdiği ilk ziyaretten bu yana iki ülke arasındaki ilişkiler, ‘uzun soluklu bir balayına’ tanık oldu. Ancak bu süreç Rusya'nın İran'a ve Hamas ve Hizbullah gibi İran destekli örgütlere açık olmasıyla ilgili anlaşmazlıklarla sonuçlandı.

Rusya'nın 2015 sonbaharında Suriye'ye askeri müdahalede bulunması, iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihinde bir dönüm noktası oldu. İki taraf, aralarında olası sürtüşmeleri önlemek amacıyla bir mutabakat imzaladı. Moskova, İsrail'in Suriye'deki İran’a ve Hizbullah’a ait mevzilere düzenlediği hava saldırılarını çeşitli açıklamalarla kınasa da hava savunma sistemleri bu saldırılara karşılık vermedi. Temelde kendi askerlerinin ve Suriye rejimi güçlerinin hedef alınmamasını önemseyen Moskova, Hizbullah'a herhangi bir silah tedarikinin ulaşmasını engellemek için İsrail ordusuna atış serbestliği tanımış gibi görünüyor. Rusya'nın Suriye'ye askeri müdahalesinin ilk üç yılında iki ülke arasındaki ilişkiler ‘uzun soluklu bir balayına’ tanık oldu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Moskova ziyaretleri arttı. İki taraf 2018 yazında Suriye'nin güneyinin Şam rejiminin kontrolüne geçmesi konusunda iş birliği yaptı. Putin, Netanyahu'ya o dönemde birkaç seçim kazanmasını sağlayan ‘hediyeler’ verdi. Bunlardan en önemlisi İsrailli asker Zechariah Baumel'in naaşının kalıntılarının bulunmasıydı.

frgbgrf
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suriyeli mevkidaşı Beşşar Esed Hmeymim Hava Üssü’ndeki askeri geçit törenini izlerken, 11 Aralık 2017

İsrail-Rusya ilişkileri, 17 Eylül 2018 yılında bir İlyuşin Il-20 tipi Rus keşif uçağının düşmesi ve 15 mürettebatın tamamının hayatını kaybetmesiyle ciddi bir sınavdan geçti. Rusya ordusu olaydan İsrail'i sorumlu tuttu. Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, İsrail'in Suriye'deki Rus güçleri komutanlığına birkaç dakika içinde Suriye'nin kuzeyinde bir saldırı gerçekleştireceğini bildirdiğini, ancak İsrail’in bu bildirisinden sadece bir dakika sonra batı bölgelerinde hava saldırısı düzenleyerek Rus keşif uçağının düşmesine neden olduğunu açıkladı. Konaşenkov, açıklamasında “Bu tür eylemler, Suriye'de güçlerimiz arasında olası sürtüşmeleri önlemek için 2015 yılında imzalanan mutabakatın doğrudan ihlalidir” ifadelerini kullandı.

Bu olayın ve ardından İsrail'in Suriye'deki mevzileri vurmasının kınandığı açıklamalara rağmen Rusya'nın tepkisi, Türkiye'nin 2015 yılında Suriye-Türkiye sınırında SU-24 tipi bir Rus savaş uçağını düşürmesine verilen tepkinin boyutuyla kıyaslanamaz. İki taraf da krizi oldukça hızlı bir şekilde aşmayı başardı. Öte yandan İsrail, Suriye'nin çeşitli bölgelerinde İran’a ve Hizbullah’a ait mevzilere yönelik saldırılarını sürdürdü. Rusya'nın İsrail saldırılarını önlemek için Suriye'ye transfer edeceğini açıkladığı hava savunma ve elektronik sinyal karıştırma sistemleri, bu saldırılara müdahale etmedi.

İran ve İsrail arasındaki denge

Rusya hem İran hem de İsrail ile ilişkilerinde hassas dengeleri koruyarak Suriye'nin bu iki ülke arasında bir vekalet savaşı arenasına dönüşmesini engellemeye çalıştı ve İsrail'in güvenliğine bağlı olduğunu vurgulamaya özen gösterdi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasının 30’uncu yıldönümü vesilesiyle İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth için kaleme aldığı makalede, “Ortadoğu'da güvenlik ve istikrar konusunda İsrailli ortaklarımızla istişarelerimizi sürdürmek istiyoruz. Bölgedeki sorunlara yönelik kapsamlı çözümlerin mutlaka İsrail'in güvenlik çıkarlarını da dikkate alması gerektiğine her zaman dikkati çekiyoruz. Bu, temel bir nokta” diye yazdı.

Batı basınında 22 Ekim 2021 tarihinde yer alan haberlerde Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmak üzere harekete geçtiği aktarıldı. Dönemin İsrail Başbakanı Naftali Bennett, İsrail'in Suriye'de düzenlediği hava saldırılarına ilişkin Rusya ile imzaladıkları mutabakatı teyit etmek ve İran’ın nükleer programını görüşmek üzere Soçi'ye gitti. Bennett, ziyareti sırasında Rusya-İsrail ilişkilerini ‘benzersiz’ ve ‘karşılıklı güvene dayalı’ olarak tanımlayan Putin'den destek aldı.

İsrail’in kuruluşunda Rusya'nın Sovyetler Birliği'nin varisi olarak oynadığı role işaret eden Bennett, “İsrail, yurtdışında Rusça konuşan en büyük topluluğa ev sahipliği yapıyor” ifadelerini kullandı.

Putin, Bennett hükümetinin İsrail-Rusya ilişkileri konusunda selefi Binyamin Netanyahu'nun yaklaşımını sürdüreceğini umduğunu ifade etti. Suriye konusunun gündemin üst sıralarında yer aldığı anlaşılan görüşmelerde Putin, “Bildiğiniz üzere Suriye'de devlet otoritesini yeniden tesis etmek için çaba sarf ediyoruz ve aramızda azımsanmayacak sayıda anlaşmazlık yaşanan konular var. Ancak özellikle terörle mücadeleye ilişkin konularda fikirlerimizin yakınlaştığı noktalar ve iş birliği fırsatları da var. Genel olarak görüşebileceğimiz ve görüşmemiz gereken pek çok konu söz konusu” diye konuştu.

Yeni imzalanan mutabakatlar, İsrail'in İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve İran destekli milisler tarafından tutulan İran mevzilerine düzenlenen hava saldırıları konusundaki anlaşmazlığa yönelik bir çözüm de içeriyordu. Bennett, anlaşma uyarınca Rusya’ya ‘çok daha önce ve daha doğru bilgi verme’ taahhüdünde bulundu.

Bennett ise Rusya ile ilişkilerin ülkesi için önemini vurguladı. Putin'in son yirmi yılda iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi sürecine öncülük ettiğini belirtti. Bugünkü seviyesine yükseltmeyi başardığını belirtti. Putin’i ‘İsrail'in çok yakın ve gerçek bir dostu’ olarak nitelendiren Bennett, Sovyetler Birliği'nin İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudileri korumadaki rolüne övgüde bulundu. Bennett, görüşmenin başında yaptığı açıklamada, Putin ile Suriye'deki gelişmeleri ve ‘İran'ın nükleer programının gelişimini durdurma çabalarını’ ele almayı planladığını söyledi.

Daha önce belirlenen süreye üç saat daha ekleyerek beş saat sürmesi görüşmenin önemini gösterdi. Görüşme sonrası Putin, Bennett'i Soçi'deki Başkanlık Sarayı’nın bahçesinde bir tura çıkardı. Bennett, (Yahudilikte Şabat günü olan) cumartesi gününe girilmesi nedeniyle Tel Aviv'e dönüşünü ertelemek zorunda kaldı.

Bennett, Rusya ziyaretinden günler sonra yaptığı bir açıklamada, Putin ile ‘iyi ve istikrarlı anlaşmalara’ vardıklarını ve ‘İsrail'in güvenlik ihtiyaçları konusunda kendisini dinleyen bir kulak’ bulduğunu söyledi. Putin ile görüşmelerinde İran'ın nükleer programıyla ilgili gelişmeleri de ele aldıklarını kaydeden Bennett, bu programın ulaştığı ileri aşamanın ‘herkesi endişelendirdiğini’ vurguladı.

xscvds
Eski İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in hükümetinin ilk kabine toplantısı için Kudüs’e geldiği sırada çekilen bir fotoğrafı, 3 Temmuz 2022

İsrail basını Tel Aviv'deki siyasi kaynaklara dayanarak Suriye konusunda Rusya-İsrail arasındaki görüş ayrılıklarının en aza indirildiğini ve yeni mutabakatın İsrail'in DMO ve İran destekli milisler tarafından kullanılan Suriye’deki İran mevzilerine düzenlenen saldırılarla ilgili anlaşmazlığın çözümünü de içerdiğini yazdı. Bennett, anlaşma uyarınca Rusya’ya ‘çok daha önce ve daha doğru bilgi verme’ taahhüdünde bulundu. Bennett, saldırıların daha spesifik olacağına ve Suriye rejiminden kişileri ve altyapısını hedef almayacağına da söz verdi.

İki taraf, Lübnan’daki Hizbullah Hareketi’ni ve İran destekli milisleri Suriye'nin Golan Tepeleri’nin işgal altındaki bölümüyle olan sınırdan uzak tutma konusunda da anlatı.

Öte yandan Putin, iki ülkenin genelkurmay başkan yardımcıları tarafından yönetilen askeri koordinasyon komitesinin çalışmalarına yeniden başlaması ve Rusya'nın ‘tüm bölge için bir tehdit haline gelen İHA’lara karşı İsrail ile ortak bir ekip kurulması’ önerisini incelemeyi kabul etti.

İsrail basını İran konusundaki görüş ayrılıklarının neredeyse hiç değişmediğini bildirdi. Rusya, İsrail'in İran’ın nükleer bir güç haline gelmesi tehlikesine ilişkin endişelerini paylaşsa da Putin, İsrail'in askeri seçeneğe başvurulmasına ilişkin tutumunu reddetti. Bennett'in tutumunu yeniden gözden geçirme talebini geri çevirerek bu ikilemin tek çözümünün diplomatik bir çaba olduğunu vurguladı.

Esed rejiminin temellerinin yeniden sağlamlaştırılması

Rusya'nın İsrail'in Suriye’deki İran mevzilerini hedef almasını engelleme konusundaki umursamazlığının, iki ülkenin müdahalesiyle Suriye Devlet Başkanı Esed rejiminin temellerinin yeniden sağlamlaştırılmasının ardından İran'ın nüfuzunu sınırlandırma ve siyasi ve ekonomik kazanımları tekeline alma arzusundan kaynaklanmış olabilir. Bununla birlikte Tahran ve Moskova, orduların ve milislerin ülkelerdeki rolü konusunda da farklı görüşlere sahipler. Tahran, gerektiğinde kontrol edilebilen ve kullanılabilen güçlü milislere sahip zayıf bir orduyu tercih ederken, Moskova siyasi komuta altında güçlü bir merkezi ordu kurmayı tercih ediyor.

Göz ardı edilmemesi gereken önemli bir faktör olarak Rusya, İran’ın Suriye'deki güçlü varlığının mültecilerin geri dönüşü, ekonominin iyileştirilmesi ve altyapının yeniden inşası için Batı ve Arap ülkelerinin desteğini almanın önünde bir engel olduğu görüşünden yola çıkmış olabilir. Öte yandan İran da tıpkı Rusya gibi Suriye'nin yeniden inşasını finanse edemiyor.

Bununla birlikte Rusya'nın İran dosyasındaki tutumu hiç değişmedi. Moskova, İran'ın nükleer silah edinmesine ve ‘nükleer güçler kulübüne’ girmesine karşı çıkmaya devam ediyor. Fakat aynı zamanda Hazar Denizi, Güney Kafkasya ve Orta Asya'daki güvenlik sistemini ve Basra Körfezi bölgesindeki dengeleri bozabilecek bir saldırıya da karşı. Ayrıca Rusya, İran'a uygulanan yaptırımların kaldırılmasının ardından İran'la çıkarlarını garanti altına alacak ve enerji, altyapı ve diğer alanlardaki yatırımlar konusunda ek kazanımlar elde etmesini sağlayacak diplomatik bir çözüm bulmaya çalışıyor.

Bennett'in ziyaretinin ardından yaşananlar, Rusya-İsrail ilişkilerinin iyiye gittiğini gösterdi. İsrail Suriye'deki saldırılarını istediği gibi sürdürürken Rusya'nın Yahudi devletinin güvenliğine olan bağlılığı eskisi gibi devam etti. Moskova'nın İsrail'in Filistin Yönetimi ile yürüttüğü müzakerelere ev sahipliği yapmaya odaklanmaması da önemli bir faktör.

İran'dan Rusya'ya askeri destek

Moskova ve Tel Aviv arasındaki görüş ayrılıklarının kesin olarak çözüleceğine ve her iki tarafın da diğerinin ihtiyaçlarını ve endişelerini dikkate alarak yakın iş birliğini sürdürmesine dair iyimser bir hava hakim olsa da 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna'yı hedef alan Rus füzeleri ve bombaları, İsrail-Rusya ilişkilerindeki gerilimin daha önce görülmemiş bir düzeye tırmanmasında önemli bir rol oynadı.

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Ukrayna’daki savaşın ilk gününde yaptığı açıklamada, ‘İsrail'in Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü desteklediğini’ vurguladı ve Ukrayna'daki İsraillilere ‘kara geçişleri yoluyla geri dönmeleri’ çağrısında bulundu. Dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid ise Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını kınayarak bu adımı ‘dünya düzeninin ihlali’ olarak nitelendirdi. Lapid, “İsrail'in Ukrayna ile derin ve iyi ilişkileri var” dedi. Bu iki açıklamanın ardından dönemi İsrail Başbakanı Bennett, hükümetindeki bakanlardan Ukrayna'da olup bitenlerle ilgili herhangi bir açıklama yapmamalarını istedi. Kınamaların ardından İsrail, durumu dengelemek amacıyla Ukrayna'ya silahları sağlamayı reddetti.

Çatışmalar şiddetlendikçe İsrail'in Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşı şiddetle kınaması ve Batı'nın yaptırımlarına katılması yönündeki baskılar da arttı. Ukrayna'da 10 bin İsrailli ve 200 bin Yahudi yaşıyor. Bennett, 12 Mart'ta Moskova ve Kiev arasında barış için arabuluculuk girişiminde bulundu ve ülkesinin savaştan taraflardan herhangi birinin yanında yer almak zorunda kalmaması için savaşı sona erdirmeye çalıştı. Zira İsrail’in Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına sessiz kalması hem ABD’yi hem de diğer Batılı ülkeleri kızdıracaktı.

Diğer taraftan Tel Aviv'in, kuzey komşusu Rusya ile başta Suriye, İran'ın nükleer programı ve siyasi ve ekonomik ilişkiler olmak üzere birçok konuda büyük çıkarları olduğu düşünüldüğünde Ukrayna'daki savaş konusunda daha agresif bir tutum sergilemesi oldukça zor görünüyor.

Bennett'in arabuluculuk girişiminin başarısızlığa uğramasının ardından iki ülke arasındaki ilişkiler, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un 2022 yılının mayıs ayı başlarında İtalyan televizyon kanalı Mediaset'e verdiği röportajda “Cumhurbaşkanı Yahudi olan bir Ukrayna nasıl Nazi olabilir?” şeklindeki bir soruya cevaben Hitler'in Yahudi kökenlerine atıfta bulunduğu sözlerinin ardından daha da kötüleşti.

İsrailli yetkililer, Lavrov'un sözlerine büyük tepki gösterdiler. Rusya’nın Tel Aviv Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığına çağrılarak özür dilemesi istendi.

İki ülke arasındaki ilişkiler daha düşük seviyelere indirildi. Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşında İran’ın Şahid model İHA’lar, füzeler ve roketler gibi askeri desteğine giderek daha fazla yönelmesi ve Batı'nın yaptırımlarını delmek için iş birliği yapmaları nedeniyle Moskova ile Tahran arasındaki ilişkiler güçlendi.

7 Ekim bir dönüm noktası

Batılı ülkeler, Hamas Hareketi’nin İsrail’e karşı 7 Ekim 2023 tarihinde düzenlediği saldırıyı kesin bir dille kınarken Rusya Devlet Başkanı Putin saldırının geçmişe uzanan kökenlerine işaret etti. Putin, Hamas’ın saldırısından dört gün sonra Moskova'da düzenlenen bir enerji forumunda katılımcılara hitaben yaptığı konuşmada “Filistinlilerin her zaman gerçek Filistin olarak gördükleri toprakların bir kısmı İsrail tarafından farklı zamanlarda ve çeşitli şekillerde, ama çoğunlukla askeri güç kullanılarak ele geçirildi” ifadelerini kullandı. İsrail işgalinin şiddetini ‘dehşet verici’ olarak nitelendiren Putin, bağımsız bir Filistin devletinin kurulması gibi konular ele alınmadan savaşın sona erdirilemeyeceğini de sözlerine ekledi.

Rusya, İsrail ordusunun Gazze'de sivillere yönelik muamelesi ve ateşkes anlaşmasına varmayı reddetmesini sık sık eleştiriyor. Rusya, İran’ın Şam'daki konsolosluk yerleşkesini hedef alan hava saldırısı, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin öldürülmesi, Lübnan’daki çağrı cihazı saldırıları, hava saldırıları ve Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından İsrail'i kınadığı açıklamalarını yoğunlaştırdı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından 28 Eylül'de yapılan açıklamada, İsrail'in Hasan Nasrallah'a yönelik suikastı kınanırken Nasrallah'ın hedef alınması ‘siyasi bir suç’ olarak nitelendirildi.

Lavrov'un 4 Ekim'de Russia in World Politics dergisinde yayınlanan makalesi, Rusya'nın Ortadoğu'daki duruma ilişkin tutumunu ortaya koyuyordu. Makalede Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından alınan kararların uygulanması gerektiğini vurgulayan Lavrov, bu konudaki en korkunç örneğin, İsrail ile barış ve güvenlik içinde bir arada yaşayan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına ilişkin uzlaşı kararlarının alınmasının üzerinden yaklaşık seksen yıl geçmesine rağmen uygulanmaması olduğunu belirtti. ‘7 Ekim 2023 tarihinde meydana gelen terör eylemlerinin hiçbir haklı gerekçesi olmadığını ve olamayacağını’ vurgulayan Lavrov, bu trajik olayın ‘Filistinlileri toplu olarak cezalandırılmak için’ kullanılmasını eleştirdi.

Lavrov'un daha önce yaptığı açıklamalar, Rusya-İsrail ilişkilerinin kötüleştiğine, Rusya-İran ilişkilerinin ise güçlendiğine işaret etti. Bunun için iki önemli olaya dikkat etmeniz yeterli. Bunlardan biri Rusya Başbakanı Mihail Mishustin’in İran'ın İsrail'e yönelik saldırılarıyla eş zamanlı olarak geçtiğimiz ayın sonlarında Tahran’a yaptığı ve üst düzey yetkililerle bir araya geldiği ziyaret, diğeri ise Putin'in 8 Ekim Cuma günü Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat'ta İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan ile bir araya geldiği ve Putin'in kısa süre önce onayladığı stratejik iş birliği anlaşmasının imzalanması için hazırlıkların yapıldığı görüşme.

Rusya-İsrail ilişkilerini gelecekte neyin beklediğini, dünyadaki nüfuz alanlarını yeniden çizmek ve yeni dünya düzenini belirlemek için çeşitli yerlerde Rusya ile Batı ülkeleri arasında açıkça yaşanan çekişmenin sonucunun belirleyeceğine şüphe yok. Ukrayna'daki ‘beka’ savaşının sonucu ve Ortadoğu'daki mevcut dengelerin değişmesi, Rusya'nın yeni küresel rolünün belirlenmesinde önemli bir rol oynayacak. Bu da Rusya’nın 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail'in eylemlerine yönelik eleştirilerinin neden yoğunlaştığını açıklıyor. Zira Ortadoğu'daki savaşın yayılma riskinin arttığı, Rusya'nın Suriye'deki askeri varlığını ve Ortadoğu'da oynamayı umduğu rolü tehdit ettiği ya da İsrail'in savaşta Ukrayna'nın daha fazla yanında yer aldığına dair işaretlerin ortaya çıktığı her durumda eleştirilerin yoğunluğu ve sıklığı da artmıştır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.