Politico, Erdoğan'ın İsrail-Hamas arabuluculuğunu yazdı: "Umutsuz vaka"

"AK Parti'nin Hamas liderlerine güvenli liman sağlaması, Türkiye-İsrail ilişkilerine zarar verdi"

Kara harekatı seçeneğini de değerlendiren İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ni gece gündüz bombalıyor (AFP)
Kara harekatı seçeneğini de değerlendiren İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ni gece gündüz bombalıyor (AFP)
TT

Politico, Erdoğan'ın İsrail-Hamas arabuluculuğunu yazdı: "Umutsuz vaka"

Kara harekatı seçeneğini de değerlendiren İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ni gece gündüz bombalıyor (AFP)
Kara harekatı seçeneğini de değerlendiren İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ni gece gündüz bombalıyor (AFP)

ABD'nin tanınmış gazetecilik kuruluşlarından Politico, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üstlendiği, İsrail'le Hamas arasında arabuluculuk rolünü değerlendirdi.

Elçin Poyrazlar'ın kaleme aldığı analizde, Erdoğan'ın arabuluculuk hamlesi "umutsuz vaka" diye nitelendi.

Analizde, Erdoğan'ın Rusya-Ukrayna savaşındaki arabuluculuk çabalarında hedefine ulaşamadığı savunulurken, İsrail'le Hamas arasında şansını tekrar denemek istediği yazıldı.

"Erdoğan'ın yoğun diplomatik çalışmalarını ciddiye almak için nedenler var" ifadelerine yer verilen haberde, Cumhurbaşkanı'nın bölgede farklı ülkelerle ekonomik bağlantılar kurarak ve son dönemde İsrail'le ilişkileri geliştirerek, Türkiye'yi Ortadoğu'daki önemli güçlerden biri yapmayı hedeflediği belirtildi. 

Politico, kimliğini paylaşmadığı bir üst düzey Türk yetkilinin, "mevcut durumda bir arabuluculuk görevinin başarıya ulaşmasının imkansız olduğu" görüşünü de paylaştı. Haberde, yetkilinin "İsrail'in herhangi bir tavize mesafeli yaklaşacağı" yorumu da yer aldı.

Birleşik Krallık'taki Londra Ekonomi Okulu'ndan Selin Nasi ise ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB) aksine Hamas'ı terör örgütü olarak kabul etmeyen Türkiye'nin arabuluculuk sürecinde zorluk yaşayabileceğine dikkat çekti. 

Akademisyen, "AK Parti'nin geçmişte Hamas liderlerine güvenli liman sağlamasının Türkiye-İsrail ilişkilerine zarar verdiğini" de savundu. Politico, Nasi'nin şu yorumlarını paylaştı: 

AK Parti hükümeti döneminde, Ankara'nın Filistin politikası son 20 yılda Hamas'a yaklaştı veya bu politikada nispeten El Fetih yerine Hamas tercih edildi. Bu durum sadece İsrail'den değil, ABD'den de eleştiri topladı.

İstanbul'daki Kadir Has Üniversitesi'nden Soli Özel ise Türkiye ve İsrail'in ortak çıkarları olduğuna dikkat çekti. 

Özel, Dağlık Karabağ meselesinde iki ülkenin de Ermenistan'a karşı Azerbaycan'a destek verdiğini hatırlatarak, Ankara ve Tel Aviv'in ortak düşmanının İran olduğunu savundu. 

Akademisyen, Hamas üzerinde Türkiye'den ziyade İran'ın daha etkili olabileceğine de işaret etti.

Erdoğan, Hamas militanları tarafından kaçırılan rehinelerin serbest bırakılması amacıyla dün müzakere süreci başlatıldığını bildirmişti. Cumhurbaşkanı, barışın sağlanması için İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da dahil bölgedeki birçok liderle iletişime geçmişti.

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları'nın cumartesi sabahı roket atışlarıyla başlattığı Aksa Tufanı operasyonuna, İsrail de Demir Kılıçlar operasyonuyla yanıt verdi. Tel Aviv, işgal altında tuttuğu Gazze Şeridi'ndeki ablukayı sertleştirerek bölgeye gıda, yakıt ve ilaç tedarikini durdurdu. Gazze'deki tek elektrik santrali de yakıtı bitmesi üzerine çarşamba gecesi kapandı.

Çatışmalarda en az 1300 İsrailli öldürülürken, 3 bin 300 kişi de yaralandı. Gazze'deyse 500'ü çocuk, 276'sı kadın olmak üzere en az 1537 kişi öldürülürken, 6 bin 612 kişi yaralandı. 

Independent Türkçe



Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Kaswar Klasra

Hindistan ve Pakistan arasında, Hindistan yönetimindeki Keşmir'de gerçekleşen yeni bir terör saldırısıyla tetiklenen son şiddet patlaması, dünyanın dikkatini Güney Asya'daki gergin cephe hatlarına yeniden odakladı. ABD öncülüğündeki uluslararası arabuluculuk çabaları, iki nükleer silahlı komşuyu savaşın eşiğinden geri çekmeyi başarmış olsa da, bu ihtiyatlı sakinlik kalıcı bir barış olarak kabul edilemez.

İki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Keşmir anlaşmazlığına bir çözüm bulunmaması nedeniyle, bölge 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit eden bir gerilimi tırmandırma döngüsünün esiri olmaya devam ediyor.

Bu hadise, on yıldan kısa bir sürede yaşanan üçüncü büyük tırmandırma sayılıyor ve her dalga bir öncekinden daha tehlikeli. Hindistan'ın Pakistan topraklarında faaliyet gösteren militanları sorumlu tuttuğu Pahalgam'daki saldırı, her iki taraftaki askeri tesisleri hedef alan bir dizi füze ve insansız hava aracı saldırısını tetikledi. Gerginliğin tırmanma hızı ve yoğunluğu, durumun kırılganlığını ve yarımadanın büyük bir felakete kaymaya hazır olduğunu teyit ederek, tehlike seviyesini yükseltti. Önceki örneklerde olduğu gibi, ABD, krizi kontrol altına almak için arabuluculu olarak müdahalede bulundu. Kendisine duyurulmayan Çin ve Körfez çabaları da destek verdi.

Bu model tanıdık hale geldi; Keşmir'de bir terör olayı gerçekleşiyor, onu Hindistan’ın yanıtı,  ardından Pakistan'ın askeri yanıtı takip ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Son şiddet dalgasını diğerlerinden ayıran husus yalnızca yoğunluğu değil, aynı zamanda kullanılan savaş araçlarının gelişmişliğiydi. Her iki taraf da geleneksel askeri güç kullanımının yanı sıra siber operasyonlara ve insansız hava araçlarına başvurdu. Bu çatışma, yapay zekanın, otonom insansız hava araçlarının ve siber savaşın savaş alanını yeniden şekillendirmeye başladığı Güney Asya'nın askeri tarihinde yeni bir bölümü işaret ediyor. Bununla birlikte, siyasi söylem durgun kaldı ve önemli bir dönüşüme sahne olmadı.

 Hindistan, çok daha büyük olan ekonomisi ve Batı'ya giderek daha yakın hale gelmesi sebebiyle stratejik bir ivmeye sahip olduğunu hissedebilir, fakat devam eden istikrarsızlık büyük hedeflerini tehdit ediyor. Tedarik zincirlerini Hindistan'a taşımayı düşünen küresel şirketler, çalkantılı bir bölgesel tablo karşısında tereddüt ediyor. Kalkınma veya kuzeydeki Çin tehdidi ile yüzleşmede kullanılabilecek kaynaklar kronik sınır krizi tarafından tüketiliyor. Dahası, Keşmir'de devam eden huzursuzluk, yerel halkı devletten daha da uzaklaştırıyor ve Yeni Delhi'nin son vermeye çalıştığı ayaklanmayı körüklüyor.

Pakistan’a gelince, yüksek gerilimin maliyeti onun için daha ağır. Uluslararası kredilere bağımlı ve yakın zamanda terörizm finansmanı artırılmış izleme listesinden çıkarılan kırılgan ekonomisi, her tırmandırmada ağır kayıplar yaşıyor.

Pakistan'ın Pahalgam saldırısıyla ilgili ortak soruşturma teklifi -Hindistan'ın bu tür girişimleri tekrar tekrar reddetmesine rağmen- ciddiye alınmayı hak ediyor. Bu tür konularda şeffaflık ve iş birliği, karşılıklı şüphe döngüsünü kırmaya yardımcı olabilir. Hindistan gerçekten sadece geçici bir ateşkes değil, uzun vadeli bir barışı hedefliyorsa, yanlış değerlendirme riskini azaltacak mekanizmalar kurmak için İslamabad ile ciddi bir diyaloğa girmelidir.

Sadece krizleri yönetmek yerine, iki ülke çatışmanın kökenlerini ele alma gibi daha zor bir göreve girişmelidir. Nükleer silaha sahip iki komşu arasındaki son gerginlik, Keşmir sorununun acilen ele alınması gereken bir nükleer patlama noktası olduğunu teyit etti. Bu kriz Hindistan ve Pakistan'daki 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit ediyor.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları da dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için bu anı değerlendirmelidir

Pakistan, Keşmir sorununun çözümünün ancak diyalog yoluyla mümkün olduğunu kabul ederken, Hindistan askeri baskının siyasi bir çözüme alternatif olmadığını kabul etmelidir. Keşmir'de adil ve kalıcı bir çözüm sadece bölgeyi istikrara kavuşturmakla kalmayacak, aynı zamanda onlarca yıldır arzu edilen ekonomik ve ticari iş birliğinin ve ilişkilerin normalleşmesinin önünü açacaktır.

Dış baskıyla durdurulan son turun sonucu, sahadaki gerçekleri değiştirmedi. Her iki tarafın askeri kuvvetleri halen yüksek alarm durumunda ve resmi bir barış anlaşması imzalanmadı. Ancak, her iki başkent de kısa vadeli taktik hesapların ötesine geçmeye karar verirse, bu tırmandırma bir dönüm noktası olabilir.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları, bağımsız soruşturma organları ve şeffaflığa yönelik karşılıklı taahhütler de dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için baskı yapmak üzere bu anı değerlendirmelidir. Aynı şekilde Pakistan ekonomisini ticaret ve yatırım teşvikleri yoluyla desteklemek, alışılmadık yöntemlere olan bağımlılığını azaltabilirken, Hindistan'ın daha ölçülü bir duruşu Keşmirliler ile genel olarak bölgenin sakinleri arasındaki güveni yeniden inşa edebilir.

Bu ganimet için yapılmış bir savaş değildi ve taraflardan hiçbiri zafer kazanmadı. Aksine bu savaş, Güney Asya'nın uçurumun eşiğinde olduğunun acı bir hatırlatıcısı ve Delhi ile İslamabad liderlerine kalıcı bir barış için gereken sıkı ve zorlu çalışmaya başlamaları yönünde acil bir çağrıydı.