Devrim Muhafızları: "Üç milyon kişi Gazze'de savaşmak için internetten başvurdu"

Diğer yandan İran ordusu iki günlük tatbikata başlıyor

Devrim Muhafızları'nın 125 bin kişilik bir askeri güce sahip olduğu tahmin ediliyor (Reuters)
Devrim Muhafızları'nın 125 bin kişilik bir askeri güce sahip olduğu tahmin ediliyor (Reuters)
TT

Devrim Muhafızları: "Üç milyon kişi Gazze'de savaşmak için internetten başvurdu"

Devrim Muhafızları'nın 125 bin kişilik bir askeri güce sahip olduğu tahmin ediliyor (Reuters)
Devrim Muhafızları'nın 125 bin kişilik bir askeri güce sahip olduğu tahmin ediliyor (Reuters)

İran Devrim Muhafızları, Gazze'de Hamas militanlarına katılacak gönüllü savaşçılar bulmak için bir internet kampanyası başlattı.

Hamas'ın İsrail yerleşimlerine yönelik saldırılarına atıfla "Aksa Tufanı" adı verilen kampanya İran devlet televizyonu ve Devrim Muhafızları bağlantılı internet sitelerinde duyuruldu.

İran devlet televizyonu, üç milyondan fazla gönüllünün Gazze'ye gitmek için başvurduğunu öne sürdü.

İran'da yayımlanan kampanya posterinde askeri üniforma giymiş ergenlik çağındaki bir çocuk, Mescid-i Aksa önünde gösteriliyor. Çocuğun yakasında ayrıca, 2020'de ABD tarafından öldürülen Devrim Muhafızları lideri Kasım Süleymani'nin bir fotoğrafı bulunuyor.

İran Devrim Muhafızları'nın açtığı internet sitesinin görünümü
İran Devrim Muhafızları'nın açtığı internet sitesinin görünümü

İran'ın başkenti Tahran'da geçen hafta da büyük reklam panolarına, "zulme karşı birleşme" çağrısı yapılan posterler asılmıştı. Posterlerde İran ve Filistin bayrakları kullanılmıştı.

Öte yandan İranlı bir kadının yere serilen İsrail bayrağına basmamak için zıpladığı anı gösteren fotoğraf da sosyal medyada çok kez paylaşılmıştı.

İran ordusu iki günlük tatbikata başlıyor

İran ordusu, İsfahan bölgesinde bugün iki gün sürecek bir tatbikata başlanacağını açıkladı.

Birliklerin hazırlık seviyesini artırmak için yapılacak tatbikata, topçu, zırhlı ve hava indirme birliklerinin katılacağı belirtildi.

İktidar 1402 ismi verilen tatbikatta hangi silahların kullanılacağına ilişkin detaylar paylaşılmadı.

Ordu sözcüsü Emir Çeshak, tatbikatın önceden planlandığını ve "muhtemel tehditlerle mücadele" amacıyla yapıldığını söyledi.

Tatbikata 200'den fazla helikopterin de katılacağı ve uçuşa hazırlık durumlarının test edileceği ifade edildi.

İran ordusu, tatbikat için ülkenin 7 ayrı bölgesinde birlikleri ve askeri ekipmanı İsfahan'a sevketti.

İran Dışişleri Bakanı: Hamas rehineleri bırakmaya hazır

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, perşembe günü BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Hamas'ın rehineleri bırakmaya hazır olduğunu söyledi.

Abdullahiyan, "Yürüttüğümüz müzakerelere göre Hamas, sivil tutsakları serbest bırakmaya hazır. Diğer yandan, dünya İsrail hapishanelerinde tutulan 6 bin Filistinlinin serbest bırakılmasına destek olmalı" ifadelerini kullandı.

Lübnan merkezli Al-Mayadeen'de yer alan haberdeyse, Hamas'ın rehineleri Türkiye ve Katar'ın  arabuluculuğunda İran'a transfer etmeye sıcak baktığı kaydedildi.

Şu ana kadar 50 rehinenin İsrail saldırılarında öldüğünü öne süren Hamas'ın elinde 200'den fazla rehine ve esir olduğu tahmin ediliyor.

ABD, Suriye'de İran hedeflerini vurdu

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, ülkesinin Suriye'nin doğusunda İran Devrim Muhafızları ve güdümündeki gruplar tarafından kullanılan 2 tesise hava saldırısı düzenlediğini açıkladı.

ABD Savunma Bakanlığı'ndan (Pentagon) yapılan yazılı açıklamaya göre, Austin, bu saldırıların, "İran destekli grupların Irak ve Suriye'deki ABD personeline yönelik 17 Ekim'de başlayan ve çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanan bir dizi saldırısına bir yanıt" olduğunu vurguladı.

Austin, "İran destekli gruplar ABD güçlerine yönelik saldırılarına devam ederse, halkımızı korumak için gerekli diğer tedbirleri almakta tereddüt etmeyeceğiz" ifadesini kullandı.

Lloyd Austin, "ABD güçlerine yönelik İran destekli bu saldırılar kabul edilemez ve durdurulmalı. İran bu saldırılardaki rolünü gizlemek istiyor. Buna izin vermeyeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Hava saldırılarının ABD Başkanı Joe Biden'ın talimatı üzerine düzenlendiğini kaydeden Austin, İran destekli grupların saldırıları sonucu bir ABD vatandaşının kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiğini, 21 kişinin de yaralandığını bildirdi.

Austin, saldırıların yalnızca Irak ve Suriye'deki ABD personelini korumak ve savunmak amacıyla yapıldığını, bu durumun İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgisinin olmadığını belirtti.

Savunma Bakanı, "(Saldırılardan sorumlu) Hükümete bağlı olan veya olmayan tüm yapıları daha geniş çaplı bölgesel çatışmaya yol açacak eylemlerde bulunmamaya çağırıyoruz" ifadesini kullandı.

Pentagon, 17-24 Ekim'de ABD ve koalisyon güçlerine Irak'ta 10, Suriye'de 3 olmak üzere toplam 13 ayrı saldırı yapıldığını açıklamıştı.

Yetkililer, saldırıları düzenleyen grupların İran Devrim Muhafızları tarafından desteklendiğini bildiklerini kaydetmişti.

Independent Türkçe



Apo dersinden kaçış yok

PKK, Türkiye'ye karşı 40 yıllık “silahlı isyanı” sonlandırdı (AFP)
PKK, Türkiye'ye karşı 40 yıllık “silahlı isyanı” sonlandırdı (AFP)
TT

Apo dersinden kaçış yok

PKK, Türkiye'ye karşı 40 yıllık “silahlı isyanı” sonlandırdı (AFP)
PKK, Türkiye'ye karşı 40 yıllık “silahlı isyanı” sonlandırdı (AFP)

Refik Huri

Amerikalı iş adamı ve sanayici Armand Hammer, komünist lider Vladimir Lenin'in dostuydu ve onun Sovyetler Birliği'ni sanayileştirmesine ve elektriğe kavuşturmasına yardımcı olmuştu. Hammer “Tarihin Tanığı” başlıklı anılarında, Komünist Parti liderinin “1920 yılında komünizmin başarılı olamayacağını anladığını” anlatır. Bu dönem, Marx'ın öngördüğü komünizm dönemi değildi; Lenin'in “burjuvasız bir burjuva devleti” olarak adlandırdığı dönemdi. Sonra, en yüksek düzeyine ulaştığında “devletin ortadan kalkmasıyla” komünizm aşamasını başlatan “sosyalist proletarya” devleti gelecekti.

Ancak Lenin'in Stalin'den Brejnev'e kadar halefleri, George Orwell'in tasvir ettiği, güçlü bir endüstriyel ve askeri temele dayanan “Büyük Birader” polis devletini kurdular. Gorbaçov gelip bu yanlışı açığa çıkardığında, ardından “perestroyka ve glasnost” yoluyla sistemi reform etmek istediğinde, Sovyetler Birliği ellerinin arasında çöktü. Çöküşün sorumlusu olarak onu suçlayanlar da var, 70 yıldır “başarısız olan” şeyi görmekte geç kaldığını düşünenler de.

Ancak Sovyetler Birliği, tarihte önemli roller de oynadı; bunların arasında Amerikan ve Avrupa emperyalizmiyle bağlantılı rejimlere karşı silahlı mücadele yürüten devrimci hareketleri desteklemek de vardı. Lenin'in “Bir rejimi devirmek için devrimci bir örgüte değil, devrimciler örgütüne ihtiyaç vardır” sözünden etkilenenler arasında; 1978 yılında Türkiye'de katı Marksist-Leninist ideolojiyle Kürdistan İşçi Partisi'ni (PKK) kuran Abdullah Öcalan (Apo) da vardı. Örgüt 1984 yılında bağımsız Kürt devleti kurmak için bir silahlı isyan başlattı. Apo, yarım asırdan fazla süren mücadele, kırsalda gerilla savaşları, şehirlerde “hendek savaşı” sonrasında başarısız olduğunu gördü ve çıtayı giderek düşürdü; önce “demokratik konfederalizm”, sonra federalizm, ardından özyönetim, sonra da ademi merkeziyetçilik ve demokratik bir sistem içinde Kürtlerin siyasi ve kültürel haklarının tanınması taleplerine geçiş yaptı. Bu da onu ​​en sonunda silahlı mücadele aşamasının başarısızlığa uğradığını ve sona erdiğini itiraf etmeye, örgütünü feshettiğini, silah bırakacağını ve demokratik mücadele çerçevesinde faaliyet göstereceğini açıklamaya yöneltti. Belki de bu zor kararı 20 yıl önce Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra almalıydı.

Bugün soru şu: Peki, ya diğer silahlı mücadele hareketleri ne olacak? Onların deneyimi, koşullar farklı olmasına rağmen, PKK'nınkinden farklı mı? Hamas deneyimi hakkında neler söyleyebiliriz? Filistin Ulusal Otoritesi içinde parlamento seçimlerini ve hükümet başkanlığını kazandı, ancak Ramallah'taki yönetime karşı askeri darbe yaparak Gazze Şeridi'ni tek başına yönetmeye başladı. Bunu yapmakta elbette stratejik bir hedefi vardı; Oslo Anlaşması'nı reddetmek ve denizden nehre kadar Filistin'in kurtarılmasında diretmek. Oysa bu görev, yalnızca ulusal birlik, siyasi irade, Arap katılımı ve uluslararası destek gerektirmiyor, aynı zamanda Gazze'yi tamamen abluka altına alabilecek bir düşman aracılığıyla gelen su, elektrik, yiyecek ve ilaca bağımlı bir Gazze’den daha geniş alandan harekete geçmeyi gerektiriyor. İlave olarak 1948'den günümüze Arap-İsrail çatışmasının tarihi, İsrail'in kurulmasına Amerikan, Avrupa ve Sovyetler Birliği'nin destek vermesinin ve daha sonra yıkılmasını reddetmelerinin, “iki devletli çözüm” çerçevesinde Filistin devleti çağrısı yapmalarının ardındaki sır da derinlemesine okunmalı.

Eğer Başkan Harry Truman İsrail'i kuruluşundan dakikalar sonra tanıdıysa, dışişleri bakanı olmadan önce o dönem Sovyetler Birliği Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi olan Andrey Gromiko, İsrail'in kurulmasını engellemek için “Filistin'e giren Arap ordularını” “İsrail'e karşı saldırganlık” ile suçlamıştı. Son dönemde yaşanan Gazze ve Lübnan savaşları deneyimi ise daha büyük bir ders. Ne ABD, ne Rusya, ne de Çin Gazze'ye ve halkına karşı yürütülen imha savaşını durdurmaya çalışmadı veya başaramadı. İsrail'i tanıyan Arap ülkeleri de katliamı reddetme yönünde pratik bir karar almadılar. Şarku'l Avsat'ın Insependent Arabia'dan aktadığı analize göre gerçek acılar ile öğrenilen dersten en azından herkesin anladığı husus, İsrail'i ortadan kaldırmak isteyenin önce ABD’yi ortadan kaldırmak için çalışılması gerektiğidir.

Peki, Hizbullah'ın Gazze'ye yönelik “destek savaşı” deneyimine, aldığı ağır darbelere, Lübnan’ın uğradığı yıkıma ve sonunda Hizbullah'ın onayıyla ateşkes anlaşmasına varılmasına, 1701 sayılı kararın uygulanmasına, dahası İsrail'in sanki zafer kazanmış gibi davranmasına, İslami direnişten hiçbir karşılık almadan savaşını sürdürmesine ne demeli? Bu nasıl bir strateji ki, aktörleri ne meşru otoritenin ne de Lübnan halkının çoğunluğunun görüşü sorulmadan ve rolü olmadan, İsrail'i İran’ın kararı ile Lübnan'dan ortadan kaldırmanın mümkün olduğunu hayal ediyorlar? Cevap aslında sahada. İran’ın kollarının İran'ı ve bölgesel projesini koruma rolü, Esed rejiminin çökmesi ve Suriye köprüsünün kaybedilmesiyle birlikte gerileme dönemine girdi. Lübnan'daki direniş için oyun bitti, ancak Tahran hâlâ zamanı geri alabileceğini öne sürüyor. ABD ile bir anlaşma için müzakerelerde bulunurken, Hizbullah ise hâlâ kullanımı intihara ve Lübnan'dan geriye kalanların kesin yıkımına yol açacak bir reçeteye dönüşen silahını korumaktan bahsediyor.

Öcalan yaşananları gözden geçirip dersler çıkardı, Hamas da en azından Gazze halkının durumundan dolayı bir gözden geçirmede bulunmalı ve dersler çıkarmalı. Lübnan'daki yeni durum da Hizbullah'a yaşananları gözden geçirip ders çıkarmaktan başka seçenek bırakmadı, aksi takdirde hem yeni durum hem Hizbullah başkalarına ders olacaktır.

Carl von Clausewitz’in “Savaş Teorisi” adlı kitabında üzerinde durduğu husus da savaşta siyasi hedefin önemidir.

* Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Insependent Arabia'dan çevrilmiştir.