Diplomatik girişim ABD-Çin anlaşmazlığını çözmeyi başarabilecek mi?

Washington, Pekin'in Gazze ve Ukrayna'daki savaşlarda daha büyük bir rol oynayacağını umuyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Çinli mevkidaşı Wang Yi, Cuma günü heyetleriyle birlikte Washington'da bir toplantı gerçekleştirdi. (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Çinli mevkidaşı Wang Yi, Cuma günü heyetleriyle birlikte Washington'da bir toplantı gerçekleştirdi. (AP)
TT

Diplomatik girişim ABD-Çin anlaşmazlığını çözmeyi başarabilecek mi?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Çinli mevkidaşı Wang Yi, Cuma günü heyetleriyle birlikte Washington'da bir toplantı gerçekleştirdi. (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Çinli mevkidaşı Wang Yi, Cuma günü heyetleriyle birlikte Washington'da bir toplantı gerçekleştirdi. (AP)

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile ABD Başkanı Joe Biden arasında gelecek ay Kaliforniya'da yapılacak olan Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesi’nin oturum aralarında yapılacak toplantının önünü açacak olan ABD ziyaretinin hedeflerini şu cümleyle özetledi: “Pekin, yanlış anlaşılmaları azaltmak ve Washington ile ilişkileri sağlıklı, istikrarlı ve sürdürülebilir bir yola sokmak istiyor.”

Wang Yi’nin ABD ziyareti, ABD siyasetinde daha büyük rol oynamayı arzulayan Kaliforniya Valisi Demokrat Gavin Newsom'un Çin ziyaretiyle aynı zamana denk geldi. Söz konusu ziyaret, geçtiğimiz aylarda Pekin'le gerilimi azaltmak ve şeffaf bir ‘rekabetin’ önünü açmak için ABD'nin aktif diplomatik hamlesinin bir parçası olarak geldi.

cds
Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, Perşembe günü Pekin ziyareti sırasında Çin Seddi'ni ziyaret etti. (AP)

Demokrasileri Savunma Vakfı'nın (FDD) kıdemli araştırmacısı Craig Singleton, Wang'ın ziyaretine ve ABD’li yetkililerin geçtiğimiz haftalarda peş peşe Pekin'e yaptığı ziyaretlere rağmen, bu girişimlerin iki ülke arasındaki kötüleşen ilişkileri tersine çevirmede başarılı olabileceği ihtimalini reddetti. Şarku'l Avsat'a konuşan Singleton şu ifadeleri kullandı: “Diplomatik incelikler iki ülke arasındaki köklü ayrılıkları gizleyemez. Şi'nin APEC Zirvesi’ne olası katılımı yurt dışında sakinliği göstermeyi amaçlarken, ülke içinde fırtınalar onun aleyhine esiyor. Gözlemciler, özellikle de yatırımcılar, Şi'nin iş dünyasına açılma söylemine aldanmamalı.”

Siyasi rol

ABD’li yetkililer ile Wang başkanlığındaki Çin heyeti arasındaki görüşmelerde bir dizi konu yer aldı. Bunlardan en öne çıkanları Gazze Savaşı ve buna bağlı olarak Ortadoğu'da artan gerilim, Ukrayna'daki savaş ve Güney Çin Denizi'ndeki toprak anlaşmazlıklarıydı. ABD’li bir yetkilinin açıklamasına göre Washington ile Pekin arasındaki önemli görüş farklılığına rağmen Biden yönetimi, Wang ile yapılan görüşmelerin Çin'i, ‘çıkarların kesiştiği’ Gazze ve Ukrayna'daki savaşlar konusunda ‘daha yapıcı bir yaklaşım’ benimsemeye ikna etmeyi başaracağını umuyor.

Blinken, geçtiğimiz hafta Ortadoğu'ya yaptığı ziyaret sırasında, çatışmanın genişlememesini sağlamak için Pekin'in özellikle İran'la ilişkileri açısından bölgede nüfuzunu kullanmaya hazır olup olmadığını öğrenmek üzere Wang ile temas kurdu.

sadc
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi (solda) ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)

Çin'in rolünü sorgulayan Singleton, şu ifadeleri kullandı: “Eğer Washington, Çin'in İsrail ile Gazze arasındaki çatışmada yapıcı bir rol oynamasını beklerse, bir sürprizle karşılaşacaktır. Pekin'in asıl hedefi barışı korumak yerine küresel imajını güçlendirmek, Arap dünyasının gözüne girmek ve ABD'nin küresel liderliğinin başarısızlıkları olarak gördüğü şeyleri vurgulamaktır.”

Temkinli iyimserlik

Çin gazetesi Global Times, yetkililerin, ABD'nin Çin'in endişelerini gidermek için ‘somut çabalar’ göstermesi gerektiğini göz önünde bulundurarak Wang'ın ziyaretini temkinli bir iyimserlikle izlediklerini söylediklerini aktardı. Bunlar arasında Çin ürünlerine uygulanan gümrük vergilerinin ve yaptırımların kaldırılması, diplomasiyi desteklemenin temel koşulu olarak Çinli şirketlere uygulanan kısıtlamaların esnetilmesi ve tek Çin ilkesine bağlı kalınması yer alıyor.

Bunlar Washington'un henüz taahhüt etmediği konular ve yakın zamanda da başarılacağına inanılmıyor. Aslında Washington'da, çeşitli nedenlerden ötürü, iki ülke arasındaki ‘normal ilişki’ koşullarının kontrolünün elinde olduğuna dair yaygın bir inanç var. Olumlu işaretlere rağmen ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü Christopher Wray, Çin'i “bu neslin belirleyici tehdidi” olarak nitelendirdi. Geçen hafta CBS News'e yaptığı açıklamalarda “başka hiçbir ülkenin fikirlerimize, yeniliklerimize, ekonomik güvenliğimize ve nihayetinde ulusal güvenliğimize Çin kadar daha geniş ve kapsamlı bir tehdit oluşturmadığını” söyleyen Wray, Çin'i defalarca ABD şirketlerinin fikri mülkiyet haklarını çalmakla ve küresel bir casusluk kampanyası yürütmekle suçladı. New York Times'a göre Çinli casuslar, silahlar ve askeri teçhizatın yanı sıra diğer ticari teknolojilerini, böcek ilaçlarını, pirinç tohumlarını ve rüzgâr türbinlerini de hedef aldı.

Yabancı yatırımlarda düşüş

Çin'in son yıllardaki büyümesi, dünyaya açıklığına, yabancı yatırıma, üretkenliği teşvik eden uzmanlığa bağlıydı ve bunlar tarafından körüklendi. Ekonomisi, Kovid-19 salgınının başlangıcından bu yana sıkıntı çeken ve sermayeye olan çaresiz ihtiyacıyla karşı karşıya kalan Pekin, 2023 yılını ‘Çin'de yatırım yılı’ olarak belirledi. Çinli yetkililer, yatırımcı çekmek için yurt dışında tanıtım turları başlattı. Ancak bazı ABD’lilere göre bu çabalar, Başkan Şi'nin ulusal güvenlik gündemiyle ve ‘dış tehditleri savuşturma’ odağıyla çelişiyor. Bu da her türlü yatırımı yabancı şirketler için potansiyel bir mayın tarlası haline getiriyor. Araştırma firması Rhodium Group tarafından yürütülen hükümet rakamları analizine göre, Çin'deki doğrudan yabancı yatırım geçen yılın ilk çeyreğindeki 100 milyar dolardan, bu yılın ilk çeyreğinde 20 milyar dolara düştü.

csdfv
ABD Başkanı Joe Biden ve Çinli mevkidaşı Şi Cinping, 14 Kasım 2022'de Endonezya'daki G20 zirvesinde. (AFP)

Goldman Sachs'taki ekonomistler, bu yıl Çin'den çıkışların ülkeye yönelik yatırımların ‘iptaline’ yol açmasını bekliyor. Zira Çin’in bu durumu “son kırk yılda sürekli olarak oradan ayrılandan daha fazla paranın aktığı bir ülke için inanılmaz bir değişim” olarak değerlendiriliyor.

Foreign Affairs dergisinde yer alan bir habere göre, Siçuan eyaletinin başkenti Çengdu'daki bir ticaret yetkilisi, yatırımı teşvik etmek amacıyla Avrupa'ya bir gezi yaptı. Ancak eli boş döndü ve “20 yıldır Avrupa'dan yatırım alırken şimdi ilk kez tek bir mutabakat zaptı bile imzalayamadık” dedi. Bu yılın başlarında önümüzdeki beş yıl içinde yaklaşık 300 milyar dolarlık yatırım çekme hedefi koyan Guangdong eyaletindeki üst düzey bir yetkili, ABD'li bir iş grubuna, eyaletin bir ABD şirketindeki herhangi bir ‘karar vericiyi’ yatırım değerinin yüzde 10'u ile ödüllendireceğini söyledi. Ancak grup, bu fiil ABD'de yasa dışı rüşvet olarak değerlendirildiği için teklifi reddetti.

ABD ambargosunun genişletilmesi

ABD'nin yaptırımları ve bazı teknolojik sektörlere yatırımı kısıtlama kararlarının Çin ekonomisinin karşı karşıya olduğu zorlukları daha da artırdığına şüphe yok. Biden yönetimi, geçen Ağustos ayında imzalanan kararnameye göre, Çin'deki özel yatırımlara yönelik kısıtlamaları, dar teknolojik sektörlerden ‘ulusal güvenliğe etkisi olan’ daha geniş sektörlere kadar genişletti. Şu anda, yürütme emri, yarı iletkenler, kuantum bilgi teknolojisi ve yapay zekâ olmak üzere askeri uygulamalara sahip üç sektördeki yatırımların incelenmesini yönetiyor.

Cumhuriyetçi Senatör John Cornyn ve Demokrat Bob Casey tarafından sunulan bir yasa tasarısı, yasak listesinin büyük kapasiteli pilleri, hipersonik cihazları, uydu iletişimlerini ve lazer tarayıcıları içerecek şekilde genişletilmesini öneriyor.



İran-İsrail çatışması senaryoları: Kim kazanacak?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

İran-İsrail çatışması senaryoları: Kim kazanacak?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Baha el-Avam

Savaşın üçüncü gününde, İsrail ordusu ilk uyarısını yayınlayarak, gelecekteki saldırılar için potansiyel hedef haline geldiği için İranlı sivillere silah üretim tesislerinden ve ilgili tesislerden uzak durma çağrısı yaptı. Lübnan ve Gazze'de Tel Aviv'den yapılan benzer uyarılara ve onları takip eden bombardımanlara alıştık. Bu uyarılar savaşın bilinmeyen bir süre uzayabileceğini ve daha geniş bir alana yayılabileceğini ifşa ediyor.

Bir İsrail askeri yetkilisi pazar günü ülkesinin İran'da henüz vurmadığı çok sayıda hedefin olduğunu söylerken, saldırıların ne kadar süreceğini veya bu hedeflerin türünü ve yerini belirtmekten kaçındı. Ancak iki ülke arasındaki savaşın gözlemcilerin ve analistlerin analizlerinde yapılan tahminlerden daha uzun sürebileceğini dolaylı olarak vurguladı.

Savaşın uzaması ilk andan itibaren güçlü bir şekilde gündeme getirilen senaryolardan biri, çünkü İsrail, saldırısının “İran'ın nükleer ve balistik tehditleri ortadan kalkana" kadar devam edeceğini söyledi. Tahran ise “Tel Aviv saldırganlığından geri adım atana” kadar misillemelerinin devam edeceği konusunda ısrar ediyor. Bu senaryonun karşıtıysa, hızlı bir ateşkestir.

Her iki seçenek ve diğerleri ile ilgili karar, öncelikle iki karşıt taraf ile yürütülen uluslararası temaslara ve birçok ülkenin krizi sona erdirmek için inşa etmeye çalıştığı köprülere bağlı. Çatışmayı sona erdirmek için bölge içinde ve dışında devam eden çabalar bir yana, devam etmesine yönelik tüm olası senaryolar dikkate alınmalı.

Çatışmanın devam etmesi, iki taraf arasındaki savaşın kapsamını genişletebilir ve bu bir çıkarım değil, her iki tarafın açıklamalarına ve son iki gündeki gerçekliğe dayanarak varılan bir sonuçtur. Bu genişletmenin amacına gelince, Tel Aviv ve Tahran bazı noktalarda ihtilaf ederken, bazılarında da birleşiyorlar ve çatışma ile savaşlarda ülkelerin hep yaptığı gibi “amaç, aracı meşru kılar.”

ABD, İngiltere ve Fransa'nın İsrail'e yönelik İran füzelerini ve insansız hava araçlarını engelleme konusunda verdiği destek Tahran'ı kızdırıyor. Washington bu yardımı yaptığını kabul ederken, Londra ve Paris, Tel Aviv'e yönelik bilinen sempatilerine ve daha önce Tel Aviv'i hedef alan iki İran saldırısında bunu yapmış olmalarına rağmen, gerçeği açıklamaktan kaçınıyorlar.

İran'ın bu yardıma yanıtı, üç ülkenin bölgedeki askeri üslerini hedef almak olabilir ki bu da Arap ve bölge ülkelerini içeren daha geniş bir savaş senaryosuna giriş demek. Diğer senaryo ise Tahran'ın Irak, Lübnan ve Yemen'deki vekillerinin, İsrail ve müttefiklerinin İran saldırılarını zayıflatma, hedeflerine ve amaçlarına ulaşmasını engelleme güçlerini sınırlamak için savaşa katılmalarıdır.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi bugün, savaşın kapsamını genişletmenin ülkesinin kaçınacağı stratejik bir hata olduğunu söyledi. Bu açıklama, Tahran'ın askeri liderliğinin son iki gündür paylaştığı bir tehditten geri adım atmak demek. Nedeni de ABD Başkanı Donald Trump'ın, bölgedeki ABD üsleri ve müttefikleri hedef alınırsa ülkesinin şiddetli bir karşılık vereceğini duyurması olabilir.

ABD'nin savaşa dahil olmasını İngiltere’nin katılımı takip edebilir. Bu, Londra'nın bölgeye uçak ve çeşitli askeri varlıklar konuşlandırarak hazırlandığı bir olasılık. Başbakan Keir Starmer, Kanada'nın Alberta eyaletindeki Kananaskis'te düzenlenen G7 zirvesine giderken, bu açıklamayı yaptı.

Lübnan, Yemen ve Gazze'deki milis grupların sponsorları İran’ın yanında savaşa dahil olma olasılığı Tahran'a faydadan çok zarar verebilir. Zira bu milislerin gücü, liderlerinden halk tabanına kadar askeri, siyasi, ekonomik ve insan kaynaklarının çoğunu kaybettikleri İsrail ile yaklaşık iki yıllık çatışmanın ardından önemli ölçüde azaldı. Bu nedenle, katılımları bir fark yaratmayacak, aksine Tel Aviv'in müttefiklerinin savaşa dahil olmasını haklı çıkaracaktır.

Irak'taki İran yanlısı milislerin sağlam kaldığı doğru, ancak onların katılımları da olayların gidişatını değiştirmeyecek. Bunun birinci nedeni ABD’nin Irak’taki büyükelçiliğinde ve kamplarında önlemler alması. İkincisi, Bağdat'taki siyasi sınıfın bu konuda bölünmüş olması. Tahran'ın menfaatinden daha ağır basacak sonuçlardan duyulan korku nedeniyle müdahale etmeme kararı, bu sınıf arasında daha güçlü basıyor gibi.

Tek başına ABD, bombardıman uçaklarına ve İran'ın nükleer tesislerine, özellikle de Fordow tesisine nüfuz edebilecek sığınak delici silahlara sahip. Savaşa, ister tek başına ister Batı koalisyonunun bir parçası olarak katılmasının iki amacı olacaktır; Tahran'ın silahlarına ve nükleer gücüne kalıcı olarak son vermek veya yakın ve uzak birçok ülkede yaşananlara benzer şekilde siyasi rejimini tamamen değiştirmek.

Tahran’da rejim değişikliği, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun tercih ettiği senaryo.  İran'a yönelik saldırıları genişleterek ve silahlarını, ekonomisini ve nükleer programını hedef alarak, savaşı daha kısa sürede ve daha az hasarla bitirmek için müttefiklerini doğrudan veya dolaylı olarak ülkesinin yanında savaşa katılmaya teşvik ederek bunun için çabalıyor.

Bu senaryoda Netanyahu'nun sorunu, savaşın kamuoyunun kendi aleyhine dönmesine neden olacak kadar sürmesi ve ülkesinin uğradığı insani ve ekonomik kayıpların kendisinin ve hükümetinin kaldırabileceğinden fazla olması. Bu olasılık, İsrail'de hedefine ulaşan her İran füzesiyle, Tel Aviv ve müttefiklerinin engelleyemediği Tahran tarafından fırlatılan bir füze sonucu kaybedilen her can ile büyüyor.

Şimdiye kadar, Washington ve birçok Batı ve Arap başkenti, Tahran'ı nükleer müzakere masasına geri döndürmeyi, krizi sona erdirmenin bir yolu olarak tercih ediyor. Amerikalı yazar ve gazeteci Thomas Friedman'a göreyse, müzakere seçeneği uzun sürmeyecek. Ancak mevcut savaşın sonucu ne olursa olsun, 1956, 1967, 1973, 1982, 2023 ve şimdi (2025)  gibi İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Ortadoğu haritasını yeniden şekillendiren çatışmalar tarihine eklenecek.

Friedman'a göre, İran rejimini devirme seçeneği mevcut fakat 21. yüzyılın başından bu yana bu savaştan önceki sayısız değişimden sonra bölgede öğrenilen iki ders şudur;
 birincisi, İran gibi rejimler gerçek güçleri ortaya çıkana kadar güçlü görünürler ve sonra hızla devrilirler. İkincisi, rejimlerinin çöküşünden sonra ülkelerdeki diktatörlüğün alternatifi mutlaka demokratik değildir.