Netanyahu, dini atıflarla Evanjeliklerin desteğini almaya çalışıyor

"Netanyahu'nun dindarlığından ziyade seslenmek istediği kitleyi göz önünde bulundurmamız lazım ve ben özellikle Amerika'daki Evanjeliklere seslenmeye çalıştığını düşünüyorum"

Binyamin Netanyahu (AA)
Binyamin Netanyahu (AA)
TT

Netanyahu, dini atıflarla Evanjeliklerin desteğini almaya çalışıyor

Binyamin Netanyahu (AA)
Binyamin Netanyahu (AA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Yahudi ve Hristiyan teolojisine atıf yapan söylemleriyle İsrail-Filistin çatışmasına, dinler arası savaş görüntüsü kazandırarak destek bulmaya çalışıyor.

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail'in "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlerine yönelik sürekli ihlallerine karşılık verme" gerekçesiyle kapsamlı saldırı düzenledikten sonra İsrail'de Netanyahu, medya ve siyasi alanda eleştirilerin hedefi haline geldi.

El-Kassam Tugayları'nın saldırısının ardından İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ne yoğun hava bombardımanı başlattı.

Hastane, okul ve mülteci kamplarının da hedef alındığı yoğun İsrail bombardımanlarında, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan binlerce kişi hayatını kaybetti.

İsrail'in sivillere yönelik katliamları, İsrail yönetimine karşı dünyadan tepkilerin yükselmesine neden oldu.

Netanyahu'nun "Yahudi ve Hıristiyan teolojisine atıfları"

Başbakan Netanyahu ve İsrail yönetimi, içerideki eleştirilerin önüne geçmek, uluslararası destek sağlamak ve sivil ölümlerini meşrulaştırmak için Yahudi ve Hıristiyan teolojisine atıflar içeren konuşmalar yapıyor.

Netanyahu, Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarına ilişkin önce "Bu iyinin kötüye, ışığın karanlığa, yaşamın ölüme karşı bir zaferi olacak... Bu bizim hayatımızın görevi. Bu ayrıca hayatımın vazifesi." dedi.

Teolojik vurgularını sonraki açıklamalarında da devam ettiren Netanyahu'nun en dikkati çekici ifadelerinden biri de "Yahudi halkının ebediliğine olan derin inancımızla Hamas'a karşı Yeşaya kehanetini göreceğiz." oldu.

"Amerika'daki Evanjeliklere seslenmeye çalıştı"

Stanford Üniversitesinde Avrupa Yahudi tarihi, modern Yahudi düşüncesi ve İsrail siyaseti gibi alanlarda çalışmalarını sürdüren Doktorant Özgür Dikmen ve ABD'deki Evanjeliklere yönelik çalışmalar yapan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Aslı Nur Düzgün, Netanyahu'nun teolojik atıflarını değerlendirdi.

Dikmen, aslında dindar bir siyasetçi olmayan Netanyahu'nun son günlerde iç siyasette son derece zor duruma düştüğü için farklı kesimlere seslenme ihtiyacı hissettiğini söyledi.

Netanyahu'nun Yeşaya kitabına yaptığı atfa işaret eden Dikmen, "Burada Netanyahu'nun dindarlığından ziyade, seslenmek istediği kitleyi göz önünde bulundurmamız lazım ve ben özellikle Amerika'daki Evanjeliklere seslenmeye çalıştığını düşünüyorum." dedi.

Dikmen, Netanyahu'nun, Joe Biden yönetiminden yeterli desteği alamadığı için gelecek seçimlerde tekrar başkanlığa gelmesi muhtemel olan Donald Trump'ın tabanına yöneldiğini ve özellikle ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson'ın da Evanjelik olduğunu vurguladı.

Biden'ın kamuoyu önünde "İsrail'e koşulsuz destek" açıklamaları yapmasına rağmen işin aslının öyle olmadığını belirten Dikmen, şu ifadeleri kullandı:

Netanyahu'nun kapalı kapılar arkasında Joe Biden'la yaptığı görüşme, çok da olumlu geçmedi. Biden, orada İsrail'in Gazze'ye kara harekatını engellemeye ve Gazze'ye insani yardım girişini sağlamaya çalıştı. Bu konuda biraz başarılı oldu, biraz da başarılı olamadı. Tabii burada biz, Joe Biden'ın Amerika'nın insani birtakım motivasyonlarla hareket ettiğini söyleyemeyiz. Amerika, özellikle son dönemde Hizbullah ve İran'la doğrudan sıcak bir çatışmaya girmekten kaçınıyor Orta Doğu'da ve bu sebeple de İsrail üzerinden herhangi bir çatışma yaşanmasını istemiyor.

"Netanyahu, içeride çok fazla destek kaybetti"

Dikmen, Trump'ın 2017'de başkan olduktan sonra 2018'de Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdığını hatırlatarak, bu olaydan sonra İsraillilerin, "ABD'nin desteğini arkamıza tamamıyla aldık" fikrine kapılarak Filistinlilere dönük istediklerini yapabileceklerini düşünmeye başladığını, Biden yönetiminin ise bugünlerde ABD'yi Trump öncesi dönemdeki pozisyonuna getirmeye çalıştığını söyledi.

ABD'nin her zaman İsrail yanlısı bir tutuma sahip olduğunu ancak İsrail ile Filistinliler arasında arabulucu rolünü de bugüne kadar kaybetmek istemediğini belirten Dikmen, çünkü bütün ABD başkanlarının "Orta Doğu'da krizi bitiren başkan olma" motivasyonu bulunduğunu dile getirdi.

(AA)

Dikmen, Netanyahu'nun tüm bunları görerek seçimlerin yaklaştığı ABD'deki Donald Trump kanadına söylemleriyle göz kırptığını anlatarak, şöyle devam etti:

Netanyahu, içeride çok fazla destek kaybetti. Netanyahu'ya verilen destek ki İsrail'in en popüler siyasetçisiydi, yakın bir zamana kadar önce çok büyüktü. Partisi Likud, fasılalarla da olsa 1977'den beri hükümeti kuran parti. Yani bir yıpranma söz konusu değildi. Ama şu anda Binyamin Netanyahu'ya verilen destek, yüzde 10'un da altına düştü. Bu çok sürpriz, kendisi açısından çok şok edici bir rakam. Dolayısıyla şu anda birazcık çaresiz bir durumda. Bu çaresizlikle etrafına sesleniyor.

"Bizi soykırıma uğratmak isteyen düşmanlarımız Filistinliler demeye çalışıyor"

Aslı Nur Düzgün de Netanyahu'nun söylemlerine ilişkin "Yeşaya kitabı, Tanah'ın peygamberlerden bahseden ilk kitabı. Burada Amalek kavminden bahseder. Aslında Amalek bir kavram. Yani bizim 'şeytan' dediğimiz şeyin bir nevi Yahudi lügatindeki, Yahudi kitabındaki anlamı." ifadesini kullandı.

"Amalek" kavramının bir düşmandan bahsederken kullanıldığının altını çizen Düzgün, "Filistinlilere has bir durum değil. Bugünkü düşmanımız, bizi soykırıma uğratmak isteyen düşmanlarımız Filistinliler demeye çalışıyor. Aslında Netanyahu, önleyici savaştan yana olduğu için, daha doğrusu sürekli olarak paranoid kaygılara sahip oldukları, sürekli öldürülmekten, soykırıma uğramaktan korktukları için kendileri soykırım yapmaya başladı." değerlendirmesinde bulundu.

"Hristiyan-siyonist grubundan bahsediyoruz"

Düzgün, "Eski Ahit ve Yeni Ahit'e yani bildiğimiz Kitab-ı Mukaddes'e inanıyor Hristiyanların bir kısmı. Özellikle de Amerika'da çoğunlukta bulunan, yüzde 25 nüfusa sahip Evanjelikler dediğimiz grup. Bunlar tabii yek vücut bir grup değil, pek çok başlık altında toplanan, benim isimlerine kendi tezimde 'Armageddon asabiyeti' dediğim, pek çok fırkaya ayrılan ama aynı zamanda 'İsrail' başlığı altında birleşebilen bir Hristiyan-siyonist grubundan bahsediyoruz." diye konuştu.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson'ın "Hristiyan olarak, İncil'in açıkça İsrail konusunda nerede durmamız gerektiğini söylediğini biliyorum. Tanrı'nın, İsrail'i kutsayan milletleri kutsayacağını biliyorum." açıklamasına ilişkin Düzgün, şunları söyledi:

Tanrı'nın, İsrail'i lanetleyenleri lanetleyeceğine inanıyorlar. Almanya, onlara göre Hitler Yahudilere zulmettiği için düştü ya da Britanya, Yahudilere iyi davranmadığı için aslında artık hegemon değil, tamamen bunlara inanıyorlar. ABD'nin gücünün de Yahudilere yardımdan geçtiğine inanıyorlar.

(AA)

"Yahudisiz Yahudilik"

Evanjeliklerin, İsrail'in isteklerini Kongreye onaylatacak kadar etkin olduğunu vurgulayan Düzgün, İsrail'in tamamen Yahudilerin olması gerektiğine ve "Filistinli" diye bir toplumun bulunmadığına inandıklarını aktardı.

Düzgün, Evanjeliklerin Yahudilere bakışında gizli bir antisemitizm yattığını çünkü Mesih geldiğinde Yahudilerin bir kısmının ona inanarak gökyüzü cennetine yükseleceğine, diğerlerinin ise helak olacağına inandıklarını belirtti.

Evanjeliklerin kökenlerine de değinen Düzgün, Avrupa'dan göç esnasında Amerika'nın püritenler için yeni Kudüs olarak görüldüğünü anlattı.

Düzgün, Evanjeliklerin Kabala'dan da çok etkilendiğine dikkati çekerek, "Şöyle söylenir kitaplarda, Yahudisiz Yahudilik. Aslında Yahudilerle görüşmüyorlar, Yahudilerle hiçbir temasları yok ama sürekli Yahudi haklarını savunuyorlar veya tekrar eski topraklarına dönmeleri gerektiğinin altını çiziyorlar ve bunun için Tanrı tarafından görevlendirildiklerine inanıyorlar." ifadesini kullandı.

Trump'ın, 2024 seçimlerini kazanması halinde Armageddon teolojisinin hızlanacağını düşündüğünü belirten Düzgün, Amerikan benliğinde de bu inancın önemli yeri olduğunu kaydetti.



"Soykırıma tanıklık eden bir çatışmaya neden dahil oluyoruz?"... İngilizlerin Gazze Şeridi'ndeki casusluğuna yönelik eleştiriler

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)
TT

"Soykırıma tanıklık eden bir çatışmaya neden dahil oluyoruz?"... İngilizlerin Gazze Şeridi'ndeki casusluğuna yönelik eleştiriler

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)

İngiliz gazetesi “The Guardian”, Londra'nın bir Amerikan şirketinin yardımıyla Gazze üzerinde neredeyse her gün hava gözetleme uçuşları düzenlemeye devam ettiğini, toplanan istihbarat bilgilerinin nasıl kullanıldığı ve İsrail ordusuyla nasıl paylaşıldığı konusunda soruların arttığını yazdı.

Uçuşları takip edenler, İngiliz Hava Kuvvetleri'ne ait “Shadow” uçaklarının, Aralık 2023'ten bu yana Hamas tarafından rehin tutulan kalan rehinelerin yerini belirlemek amacıyla Kıbrıs'taki Ağrotur (Akrotiri) hava üssünden Filistin toprakları üzerinde 600'den fazla uçuş gerçekleştirdiğini tahmin ediyor.

Casus uçuşları Muhafazakar Parti iktidarı sırasında başladı, ancak İşçi Partisi döneminde de kamuoyuna çok az bilgi açıklanarak devam etti. Uzman uçuş takip cihazlarına göre, başlangıçta günde ortalama iki uçuş yapılıyordu, ancak son zamanlarda günde bir uçuşa düşürüldü.

Gözetleme görevleri, maliyetleri düşürmek için temmuz ayı sonlarında Amerikan şirketi Sierra Nevada'ya devredildi ve İngiliz Hava Kuvvetleri kaynakları, görevlerin çoğu gün benzer bir uçakla sürdürüldüğünü belirtti. Ancak, birkaç gün içinde, yeni casus uçağının 28 Temmuz'da Han Yunus üzerinden uçtuğu ortaya çıkınca bir hata oluştu. O zamana kadar, casus uçakların transponderleri (verici ve alıcı cihazları), Akrotiri'den Gazze'ye doğru, Akdeniz'in doğusu üzerindeyken uçuş sırasında kapatılıyordu.

Uçuş takip uzmanı ve analist Stefan Watkins'e göre bu hata, "İngiliz uçaklarının Gazze'nin sadece yakınında değil, üzerinde de uçtuğunu doğrulayabiliriz" anlamına geliyor.

Watkins, daha sonra güvenlik önlemlerinin sıkılaştırılmasının uçuşların izlenmesini daha da zorlaştırdığını, ancak casus uçağının 3, 4 ve 6 Ağustos'ta Akrotiri'den ayrılmadan önce transponderlerini (telsiz ve radyo alıcılarını) çalıştırıp kapattığını belirtti.

 İsrail'in güneyinde, Gazze Şeridi sınırına yakın bölgede askerler ve tanklar - 5 Ağustos 2025 (AFP)İsrail'in güneyinde, Gazze Şeridi sınırına yakın bölgede askerler ve tanklar - 5 Ağustos 2025 (AFP)

“Shadow” uçakları, gece veya gündüz görsel gözetim için ve genellikle İngiliz özel kuvvetlerinin operasyonlarını desteklemek için kullanılır.

Bir savunma kaynağı, uçakların Gazze'deki binalarda eğitildiğini ve hayatta olduğu düşünülen 20 rehinenin izine rastlanıp rastlanmadığını belirlemeye çalıştıklarını söyledi.

Siyasetçi Jeremy Corbyn, “İngiltere'nin İsrail ile askeri iş birliğini sürdürmesi, dünya çapında canlı olarak yayınlanan bir soykırım karşısında hiçbir şekilde haklı gösterilemez” ifadelerini kullandı.

Eski İşçi Partisi lideri, “Bu uçuşların neden devam ettiği ve istihbarat bilgilerinin neden paylaşılmadığı hala bilinmiyor” dedi.

Liberal Demokrat Parti'nin savunma sözcüsü Helen Maguire, Birleşik Krallık'ın kalan rehinelerin yerini belirleme çabalarını desteklediğini ancak “hükümetin, İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarında İngiliz istihbarat bilgilerini kullanmasını engellemek için attığı adımları açıklığa kavuşturması gerektiğini” söyledi.

Eski Savunma Bakanı Grant Shapps, İsrail'e destek amacıyla 2023'te hava gözetleme uçuşlarını ilk kez duyurmuş, ancak casus uçaklarının İsrail'e nasıl yardım ettiği konusunda herhangi bir ayrıntı vermemişti.

İngiliz hükümeti, İsrail ile paylaştığı bilgileri kontrol etmek için hassas adımlar attığını söylüyor. Geçen ay hava gözlem uçuşları hakkında sorulan bir soruya Dışişleri Bakanı David Lammy, “İngiliz hükümetinin Gazze'deki savaşa yardım etmesi tamamen yanlış olur. Biz bunu yapmıyoruz. Asla yapmayacağız” dedi.

Askeri kaynaklar, İngiliz istihbaratının İsrail veya başka bir yabancı ülkeyle bilgi alışverişinde izlediği olağan prosedürün, bir siyasi danışman ve bir avukat tarafından yapılan doğrulama işlemlerini içerdiğini ve bu işlemin “dakikalar, saatler veya günler” sürebileceğini söyledi.

İngiliz kaynak, “Neden soykırım ve uluslararası insani hukuk ihlalleriyle suçlanan bir çatışmaya karışmak isteyelim?” diye sordu ve başsavcı Richard Hermer'in ciddi endişeler dile getirmiş olması halinde uçuşların devam etme olasılığının olmadığını belirtti.

Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv-Reuters)Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv-Reuters)

Askeri açıdan faydalı bilgilerin İsrail'e aktarılması, Birleşik Krallık'ı devam eden savaşın bir tarafı haline getirecektir. Ancak bu bilgilerin aktarılmasıyla, üçüncü tarafların kullanabileceği istihbarat bilgilerinin kullanımı tam olarak kontrol edilemez.

İşçi Partisi Milletvekili Kim Johnson, “Gazze üzerinde hava gözetleme uçuşlarının amaçları ve denetimleri hakkında ciddi şüpheler varken, özellikle de İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırım saldırısı sırasında Akrotiri üssünün istihbarat paylaşımı için kullanılmasının sona erdirilmesini aylarca talep ettikten sonra, hâlâ aralıksız devam etmesi son derece endişe vericidir” ifadesini kullandı.

İngiliz Savunma Bakanlığı yorum yapmadı, ancak Gazze üzerinde rehinelerin yerini belirlemek için silahsız hava gözetleme uçuşları yaptığını ve İsrail makamlarına aktarılan bilgileri kontrol ettiğini belirtti.

Başsavcılık, diğer bakanlara verilen hukuki tavsiyeler hakkında yorum yapmayacağını ifade etti.