Fransa'nın İsrail'e yönelik tavrı değişiyor

Paris, BM kurumlarının hedef alınmasını kınadı ve Tel Aviv'den Gazze'deki Fransız merkezinin bombalanmasına ilişkin açıklama talep etti.

Fransa Hükümet Sözcüsü Olivier Veran, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını kınadı. (AFP)
Fransa Hükümet Sözcüsü Olivier Veran, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını kınadı. (AFP)
TT

Fransa'nın İsrail'e yönelik tavrı değişiyor

Fransa Hükümet Sözcüsü Olivier Veran, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını kınadı. (AFP)
Fransa Hükümet Sözcüsü Olivier Veran, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını kınadı. (AFP)

Fransa, İsrail’in Gazze Şeridi'nde yürüttüğü askeri saldırılara ilişkin daha sert dil kullanma yönünde bir adım daha attı. Paris, yaklaşık bir aydır Gazze Şeridi'nin maruz kaldığı, kültürel ve dini kurumları, hastaneleri, her türlü sivil yapıyı etkileyen bombardımanlarla ilgili yorumunda ilk kez ‘kınama’ sözcüğünü kullandı.

Fransa Hükümet Sözcüsü Olivier Veran tarafından dün (Cuma) sabah yapılan açıklamada, Fransa'nın “Gazze'deki sivil nüfus için çalışmaları hayati önem taşıyan Birleşmiş Milletler (BM) tesislerine ve insani yardım ekiplerine yönelik saldırıları kınadığı” belirtildi. Veran, Fransız hükümeti adına yaptığı açıklamadan önce BFM TV’ye verdiği demeçte şunları söyledi: “Paris, İsrail'in salı ve çarşamba günleri Gazze Şeridi'nin en büyük kampı olan Cibaliye Mülteci Kampı’nı ve perşembe günü, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'na (UNRWA) ait bir okulu bombalamasını şiddetle kınıyor.”

Fransa Dışişleri Bakanlığı ise İsrailli yetkililerin “İsrail bombardımanında Gazze'deki Fransız Enstitüsü’nün vurulduğu” yönünde bilgi verdiğini duyurdu. Bakanlık, Paris'in bir kültür enstitüsünü hedef almanın ardındaki nedenler hakkında açıklama istediğini ve İsrail'in bu karara yol açan somut unsurları uygun araçlarla (örneğin diplomatik kanallar) gecikmeden sağlaması gerektiğini belirtti. Bakanlık’tan yapılan açıklamada, bombalamanın meydana geldiği sırada binada hiçbir Fransız vatandaşı veya çalışanının bulunmadığı kaydedildi.

(foto altı) Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, dün (Cuma) Nijerya'ya gerçekleştirdiği ziyaret vesilesiyle basına açıklamalarda bulundu. (AFP)
Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, dün (Cuma) Nijerya'ya gerçekleştirdiği ziyaret vesilesiyle basına açıklamalarda bulundu. (AFP)

Paris hükümeti tarafından yapılan açıklamada “Gazze Şeridi'nde dokuz bini aşan can kaybı ve günden güne kötüleşen insani durum” hakkındaki endişeler dile getirildi. Fransa Dışişleri Bakanlığı ise “BM yapılarını ve çalışmaları siviller için vazgeçilmez olan insani yardım çalışanlarını hedef alan saldırıları kınadığını” ifade etti. Paris ayrıca ilk kez medya merkezlerinin hedef alınmasını da kınadı.

Paris, sivillerle sivil olmayanlar arasındaki ayrım ve orantılı tepkiler açısından ‘açık ilkeleri dayatan uluslararası insancıl hukuka her zaman ve her yerde’ saygı duyulması gerektiğini yineledi. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, sivilleri korumanın aynı zamanda ahlaki ve uluslararası bir görev olduğu ve Fransa'nın bu bağlamda İsrail'den somut önlemler almasını istediği belirtildi.

Paris hükümeti, sivillere koruma, yeterli ve sürdürülebilir insani yardım ve yaralılara bakım sağlamak için artık ‘gerekli’ hale gelen insani ateşkes ihtiyacına da vurgu yaptı. Fransa, ‘terör örgütü’ olarak nitelendirdiği Hamas’a ilişkin görüşünü belirtirken, “Hamas'ın işlediği suçların bedelini sivillerin ödemek zorunda olmadığını” vurguladı. Son olarak Paris, “Gazze'de tutulan tüm rehinelerin derhal serbest bırakılması” çağrısında bulundu.

Başından beri İsrail ile dayanışmasını ilan eden ve meşru müdafaa hakkını destekleyen Fransa'nın, bugün pozisyonunu gözden geçirmeye ve İsrail liderlerine karşı açıklama yapmaya başladığı açıkça görülüyor. Diplomatik bir kaynağın ifadesiyle, İsrail’e destek vermek, ölümcül askeri operasyonlarına devam etmesi için mutlaka açık çek verilmesi anlamına gelmiyor.

Ancak Paris, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki sivillere yönelik uygulamalarını güçlü bir şekilde kınama aşamasına henüz ulaşmadı. Fransa, Çarşamba günü İsrail'in Cibaliye Mülteci Kampı’na düzenlediği saldırıların can ve mal kaybına yol açması konusunda duyduğu derin endişeyi dile getirmekle yetindi.

Gerçek şu ki, Fransa’nın İsrail’e yönelik hoşgörü ve desteği genel olarak diğer Batılı ülkeler gibi yakın zamana kadar değişmedi. Ancak İsrail hava kuvvetlerinin Gazze'deki Fransız Enstitüsü’nü hedef almasından sonra bu çizgide devam edemeyecekleri ortada.

Bu noktada anlatılması ve anlaşılması gerçekten zor olan bazı şeyler var. Fransa Dışişleri Bakanlığı'nın Perşembe günü ‘Gazetecilik Cesareti’ ödülü vermesi vesilesiyle konuşan Bakan Catherine Colonna, Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütüne göre 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi'nde 30'dan fazla gazetecinin öldürüldüğünü belirtti. Ancak meselede tuhaf olan şey, Colonna’nın bu cinayetlerin sorumlularını ne yakından ne de uzaktan belirtmemiş olması. Bu da mesleğe karşı işlenen suçların sorumlularının isimlerinin üzerine vurgu yapılmasındaki isteksizliği gösteriyor.



Demokrat Partili valiler Los Angeles'a Ulusal Muhafız konuşlandırılmasını eleştirdi

Kaliforniya Ulusal Muhafız Birlikleri (AP)
Kaliforniya Ulusal Muhafız Birlikleri (AP)
TT

Demokrat Partili valiler Los Angeles'a Ulusal Muhafız konuşlandırılmasını eleştirdi

Kaliforniya Ulusal Muhafız Birlikleri (AP)
Kaliforniya Ulusal Muhafız Birlikleri (AP)

ABD’deki Demokrat Partili eyalet valileri, Başkan Donald Trump'ın dün belgesiz göçmenlerin gözaltına alınmasına karşı düzenlenen protestoları bastırmak üzere Los Angeles'a Ulusal Muhafızların konuşlandırılması talimatı vermesini, bu konudaki yetkinin eyalet valisine ait olduğunu vurgulayarak eleştirdiler.

Ortak bir açıklama yapan valiler, Başkan Trump'ın Kaliforniya eyaletine bağlı Ulusal Muhafızları konuşlandırma hamlesinin ‘endişe verici bir yetki suiistimali’ olduğunu söylediler. Valilere eyaletlerindeki Ulusal Muhafız güçlerini yönetme yetkisi veren yürütme yetkisine saygı gösterilmesinin önemli olduğunu da sözlerine eklediler.

Trump dün, göçmenlere yönelik baskınların ardından düzenlenen ve bazılarında şiddet olaylarının yaşandığı protesto gösterilerinin ardından, eyalet valisinin talebine rağmen ender görülen bir hamleyle Ulusal Muhafızların Los Angeles’ta konuşlanmaya başladığı sırada ‘kanun ve düzen’ getirme sözü verdi.

Gazetecilere yaptığı açıklamada Los Angeles'a gönderilen birliklerin ‘çok güçlü bir şekilde kanun ve düzen’ uygulayacağını söyleyen Trump, ‘şiddet yanlısı insanlar olduğunu ve yaptıklarının yanlarına kar kalmasına izin vermeyeceklerini’ de sözlerine ekledi.

Protestoları bastırmak için silahlı kuvvetlerin konuşlandırılmasına izin veren ‘Ayaklanma Yasası’nın etkinleştirilmesiyle ilgili bir soruya yanıt olarak Trump, “Her yerde askerlere bakıyoruz. Bunun ülkemizde olmasına izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

fgtrh
Los Angeles'ta bir kolluk kuvveti protestoculara şok bombası atıyor (AFP)

ABD ordusu, 79. Piyade Tugayı Muharebe Takımı’ndan 300 askerin Los Angeles’taki üç farklı yere konuşlandırıldığını ve ‘federal mülkleri ve personeli koruduğunu’ açıkladı.

Üniformalı, otomatik silahlı ve zırhlı memurlar, saat 14.00 (21.00 GMT) sularında belediyle binası önünde ‘büyük hareket” çağrıları yapıldığı sırada ülkenin batı kıyısındaki şehrin belediyesi yakınlarında konuşlandırıldı. Görüntülerde çok sayıda polisin tam teçhizatlı olduğu görüldü.

Bu gelişmeden iki gün önce Latin kökenli nüfusun yoğun olduğu kentte onlarca göçmenin tutuklanmasını protesto eden kalabalığa federal ajanların ses bombası ve göz yaşartıcı gaz kapsülleriyle ateş açtığı çatışmalar yaşanmıştı. Vali Gavin Newsom dün, X platformundan yaptığı paylaşımda “Trump Los Angeles’a karşılanmamış ihtiyaçları gidermek için değil, kriz yaratmak için 2 bin Ulusal Muhafız gönderiyor. Daha fazla baskı, daha fazla korku ve daha fazla kontrolü meşrulaştırmak için kaos umuyor” ifadelerini kullandı.

Vali Newsom, şöyle devam etti:

“(Başkan Trump) Daha fazla baskı, daha fazla korku tacirliği ve daha fazla kontrolü meşrulaştırmak için kaos yaratmayı umuyor. Sakin olun ve asla şiddet kullanmayın. Barışçıl kalın.”

Cumhuriyetçiler dün, Vali Newsom ve diğer yerel yetkililerin protestoların çoğunlukla barışçıl olduğu ve Ulusal Muhafızların konuşlandırılmasının gerilimi arttıracağı yönündeki açıklamalarına itiraz ederek Trump'ın yanında yer aldılar. Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson ABC'ye verdiği demeçte “Bu konuda hiç endişeli değilim. Newsom orada gerekeni yapma konusunda yetersizlik ya da isteksizlik gösterdi, bu yüzden Başkan devreye girdi” şeklinde konuştu.

Savunma Bakanı Pete Hegseth'in Ulusal Muhafızları desteklemek üzere Deniz Piyadelerini çağırma tehdidini yorumlayan Johnson, bunun abartı olduğunu düşünmediğini belirterek “Ne gerekiyorsa yapmaya hazır olmalıyız” dedi.

Öte yandan Vermont Senatörü Bernie Sanders, bu hamlenin Trump'ın otoriterliğinin altını çizdiğini söyledi. Sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada Sanders, yasadışı baskınları kınadı. Vermont Senatörü, provokasyon yapılmasını, olağanüstü hal ilan edilmesini ve askerlerin konuşlandırılmasını ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdi.

ABD Ulusal Muhafızları (aynı zamanda yedek ordu) genellikle Los Angeles yangınları gibi doğal afetler ve zaman zaman da sivil ayaklanmalar için, ancak genellikle yerel yetkililerin onayı ile göreve çağrılır.

Daha önce İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) başkanlığını yapmış olan ABD'li aktivist Kenneth Ross, 1965 yılından bu yana ilk kez Ulusal Muhafızların eyalet valisinin talebi olmadan görevlendirildiğini belirtti. Ross, BaşkanTrump'ın ‘belgesiz göçmenlere yönelik baskınları sürdürmek için şov yaptığını’ söyledi.

Silahlı ve maskeli Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) görevlileri cuma günü, Los Angeles'ın çeşitli bölgelerinde baskınlar düzenleyerek öfkeli kalabalıkların toplanmasına ve saatlerce süren çatışmaların patlak vermesine yol açtı. Los Angeles’taki protesto gösterilerinin başlamasından önce CBS News tarafından yapılan bir anket, Amerikalıların küçük bir çoğunluğunun göçmen karşıtı baskıları desteklediğini ortaya koydu.

Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum dün yaptığı açıklamada ABD’de yaşayan göçmenleri savundu. Sheinbaum, ABD’de yaşayan Meksikalıların suçlular değil, daha iyi bir hayat arayan ve ailelerini geçindirmek için gurbete giden dürüst kadınlar ve erkekler olduğunu söyledi.