Alexander Dugin: İşte yeni dünya düzenine dair görüşüm ve Gazze savaşı

Çok kutuplu dünyada İsrail ve Ukrayna Batı hegemonyasının vekilleridir

İllüstrasyon: Barry Falls
İllüstrasyon: Barry Falls
TT

Alexander Dugin: İşte yeni dünya düzenine dair görüşüm ve Gazze savaşı

İllüstrasyon: Barry Falls
İllüstrasyon: Barry Falls

Aleksandr Dugin

Mevcut dünya düzeni bir geçiş sürecinde gibi görünüyor. Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasından sonra şu an yaşananlar, tek kutuplu bir dünyadan çok kutuplu bir dünyaya geçiş sürecidir.

Aslında Rusya, Çin, İslam dünyası, Hindistan ve potansiyel olarak Afrika ve Latin Amerika ülkelerini kapsayan kilit öneme sahip oyuncularla birlikte bu çok kutuplu dünyanın temelleri giderek daha da belirginleşiyor. Bazıları, BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) grubu içinde yer alan tüm bu oyuncular, bir araya gelen farklı medeniyetleri temsil ediyorlar. BRICS, özellikle İslam dünyasının önemli ülkelerinden Suudi Arabistan, İran ve Mısır’ın yanı sıra grup içindeki Afrika faktörünü güçlendiren Etiyopya ve Güney Amerika ülkelerinin varlığını daha da sağlamlaştıran Arjantin'in katılma talebinde bulunduğu 2023 Johannesburg zirvesinden sonra daha da büyüdü. Buradan baktığımızda çok kutuplu dünyanın her geçen gün konumunu güçlendirdiğini ve Batı hegemonyasının zayıfladığını görüyoruz.

ABD ve Batı ülkelerinin tek taraflılığı koruma adına verdiği ölümüne savaş

ABD ve Batı dünyası tek taraflılık adına ölümüne bir savaş veriyorlar. Dünya liderliğinin ön saflarında yer alan ABD, özellikle askeri, siyasi, ekonomik, kültürel ve ideolojik alanlarda hakimiyetini sürdürmeye kararlı. Devam eden bu tek kutupluluk arayışı, tek kutupluluk ile çok kutupluluk arasında yoğun bir mücadelenin yaşandığı günümüzde ortaya çıkan temel çelişkinin de kaynağı.

sdefrg
Soldan sağa doğru Brezilya Devlet Başkanı, Çin Devlet Başkanı, Güney Afrika Devlet Başkanı, Hindistan Başbakanı ve Rusya Dışişleri Bakanı 22 Ağustos 2023 tarihinde Johannesburg'da yapılan BRICS zirvesine katıldılar (EPA)

Burada küresel politikadaki temel çatışmalara ve eylemlere, özellikle de egemenliğini ve bağımsız bir kutup olarak varlığını yeniden ortaya koyan Rusya'yı zayıflatma çabalarına değinilmeden geçilmemeli. Böylece Ukrayna'da devam eden çatışma da açıklanabilir. Batı dünyası, (Ukrayna Devlet Başkanı) Volodimir Zelenskiy rejimini sadece Rusya'nın bağımsız bir oyuncu olarak küresel arenaya dönmesini engellemek amacıyla destekliyor. Rusya Devlet Başkan Vladimir Putin'in iktidara gelmesinden bu yana ülkesinin bağımsız bir oyuncu olarak küresel arenaya dönme politikasını sürdürüyor. Putin, bir yandan Rusya Federasyonu'nun siyasi egemenliğini güçlenmeye başlarken, diğer yandan Rusya'nın sadece Batı dünyasının hegemonyasına karşı değil, aynı zamanda onun değer sistemine de karşı çıkan bağımsız bir medeniyet olduğunu giderek daha fazla vurgulamıştır.

Rusya, geleneksel değerlere olan inancını ve bağlılığını açıkça ortaya koyarken Batı liberalizmini, Rusya'nın anormallik ve sapıklık olarak gördüğü LGBT gündemini ve Batı ideolojisinin diğer standartlarını kesin bir şekilde reddetti.

Putin yönetimindeki Rusya, Sovyetler Birliği döneminde olduğu gibi iki kutuptan biri olamayacağını da çok iyi biliyor.

Öte yandan Batı, 2014 Ukrayna devrimini (Onur Devrimi) destekledi ve Ukrayna'yı mümkün olduğunca silahlandırdı. Bunu yaparken de Ukrayna’da neo-Nazi ideolojisinin yayılmasına yardımcı oldu. Rusya'yı, eğer Putin başlatmasaydı Kiev tarafından başlatılacak olan özel askeri operasyonu başlatmaya itti. Böylece tek kutupluluğa karşı verilen şiddetli çok kutuplu savaşın ilk cephesi Ukrayna'da açıldı.

Putin yönetimindeki Rusya, Sovyetler Birliği döneminde olduğu gibi iki kutuptan biri olamayacağını da çok iyi biliyor. Çin, İslam dünyası, Hindistan, Afrika ve Latin Amerika gibi yeni medeniyetler yükselişte. Rusya da onları gerçek ve adil bir çok kutupluluk çerçevesinde potansiyel müttefikleri ve ortakları olarak görüyor. Dünyanın geri kalanı bunu henüz kabul etmemiş olsa da çok kutupluluk bilincinin giderek büyüyüp güçlendiğine tanık oluyoruz. Bu durum, bu kez Pasifik bölgesinde olmak üzere neredeyse tek kutupluluk ile çok kutupluluk mücadelesinin bir sonraki hattı haline gelen Tayvan meselesi için de geçerli. Çok kutupluluk kavramına ilişkin giderek güçlenen bir farkındalık söz konusu.

Hamas saldırısı ve soykırım sonrası farklı bir cephe açıldı

İsrail ve Gazze Şeridi'nde yaşananlar da bu konuyla doğrudan alakalı, orada iki felaket yaşandı. Bunların ilki, Hamas'ın İsrail'e yönelik, çok sayıda sivilin ölümüyle ve rehin alınmasıyla sonuçlanan saldırısıydı. İkincisi de İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik misilleme saldırılarıydı. Bu saldırılar, zulüm ve başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere sivil kayıpların sayısı açısından katlanarak arttı. Her ikisi de açıkça insan hakları ihlali ve insanlığa karşı işlenmiş suçtur. Hiçbir haklı gerekçeleri de yoktur.

asxdfer
İsrail'in Cibaliye Mülteci Kampı’na yönelik bombardımanında yıkılan binaların enkazı arasında hayatta kalanları arayan Filistinliler (AP)

Ancak diğer taraftan İsrail'in (Babil hukukunun başlangıcında geliştirilen ve verilen cezanın, göze göz dişe diş gibi, suçlunun zarar gören tarafça aynı ölçüde cezalandırılmasını öngören) ‘lex talionis’ ilkesini uygulaması, bir toplama kampında acımasız şartlar altında yaşamaya zorlanan Gazze Şeridi sakinlerine yönelik gerçek bir soykırıma neden oldu. Hamas bir terör eylemi gerçekleştirdi ve İsrail bu eyleme soykırım yaparak karşılık verdi. Böylece her iki taraf da siyasi anlaşmazlıkları çözmek için hukukun ve kabul edilebilir insani yöntemlerin dışına çıktı. Bundan sonra jeopolitik görünüm devreye giriyor. İsrail'in suçunun boyutu çok daha büyük olsa da Gazze Şeridi'nde olup bitenler sadece bu kriterle değerlendirilemez. Çünkü altta yatan bazı jeopolitik eğilimlerle de bağlantısı var.

Filistin meselesi bugün Sünnileri, Şiileri, Türkleri ve İranlıları bir araya getiren birleştirici bir güç olarak hizmet ederken, İslam dünyasının birliği inkar edilemez.

Ancak Hamas’ın İsrail’e saldırısı ve İsrail'in Filistinlilere misilleme olarak uyguladığı soykırım farklı bir cephe açtı. Batı, Gazze Şeridi'nde sivil halka karşı açıkça işlenen suçlara rağmen bu kez (tıpkı Ukrayna'da olduğu gibi) İsrail'e koşulsuz ve tek taraflı önyargıyla destek vererek, tüm İslam dünyasıyla karşı karşıya geldi.

Burada İslam dünyası, İsrail'in Gazze Şeridi'nde ve Filistin’in diğer bölgelerinde, Yahudi mahallelerinden sürülen, kendi topraklarındaki yoksul ve izole bölgelerde yaşayan Filistin halkına karşı haksız uygulamaları ve adaletsizlikleri karşısında bir başka kutup olarak ortaya çıkıyor.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı analize göre  Filistin meselesi Sünniler, Şiiler, Türkler ve İranlıları bir araya getiren birleştirici bir güç olarak hizmet ederken İslam dünyasının birliği artık inkar edilemez. Bu mesele aynı zamanda Yemen, Suriye, Irak ve Libya'daki iç çatışmaların taraflarının yanı sıra Pakistan'ı, Endonezya'yı, Malezya'yı ve Bangladeş'i de doğrudan ilgilendiriyor.

Aynı şekilde ABD’de, Avrupa’da, Rusya’da, Afrika'da yaşayan Müslümanlar da buna karşı kayıtsız kalamazlar. Elbette günümüzün Gazze, Batı Şeria ve Ürdün Nehri bölgesindeki Filistinlileri, siyasi anlaşmazlıklara rağmen onurlarını savunma mücadelesinde birleşiyorlar.

Filistin meselesi ve ABD

ABD son yıllarda Müslüman ülkeleri İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye teşvik etmek amacıyla Filistin meselesi etrafında toplanmalarını engellemeyi başardı. Fakat tüm bu çaba son haftalarda yaşananlarla boşa gitti. ABD’nin İsrail'i Gazze Şeridi'nde tüm dünyanın gözü önünde işlediği suçlardan ve ihlallerden sonra bile desteklemeyi sürdürmesi, İslam dünyasını içinde yaşadığı tüm ihtilafları bir kenara bırakıp Batı ile doğrudan çatışmaya girmeye itiyor.Alexander

sdfrg
Alexander Dugin 

İsrail, Ukrayna gibi, kibirli ve zalim Batı hegemonyasının vekilinden başka bir şey değildir. Suç işlemekten ya da ırkçı söylemlerde ve eylemlerde bulunmaktan çekinmez. Fakat sorun ne, İsrail değil. Çünkü o sadece tek kutuplu dünyada jeopolitik bir araç olarak rolünü oynuyor. Bu durum, Başkan Vladimir Putin'in kısa bir süre önce ‘böl ve yönet’ ilkesine dayalı sömürgeci stratejiler uygulayan küreselciler için kullandığı ‘düşmanlık ve çatışma ağı ören örümcekler’ metaforuyla atıfta bulunduğu şey de tam olarak buydu. Eğer tek kutuplu dünyayı ve Batı hegemonyasını korumak için çaresizce ve acı içinde çabalayanların stratejisinin özünü anlayabilirsek, işte o zaman buna karşı koyabilmek için bilinçli olarak alternatif model oluşturabilir ve çok kutuplu bir dünya inşa etme yolunda güvenle ve ortak hareket edebiliriz.

Gazze Şeridi’nde ve bir bütün olarak işgal altındaki Filistin topraklarında devam eden savaş, belirli bir halka ya da sadece tüm Araplara karşı değil, doğrudan tüm İslam dünyasına ve genel olarak İslam medeniyetinin kendisine yönelik doğrudan meydan okumadır. Aslında Batı, bizzat İslam'la savaşa girmiştir. Suudi Arabistan'dan Türkiye'ye, İran'dan Pakistan'a, Tunus'tan Bahreyn'e, Selefilerden Sünnilere ve Sufilere kadar herkes de bu gerçeğin farkına vardı. Filistin'deki, Suriye'deki, Libya'daki, Lübnan'daki, Şii ve Sünni siyasi muhalifler artık onurlarını savunmalı ve İslam medeniyetine karşı bu şekilde davranılmasına izin vermeyerek egemen ve bağımsız bir medeniyet olduğunu göstermeli. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haçlı Seferlerini hatırlatarak Batı'yı cihatla tehdit etti. Ancak bu tamamen başarısız bir kıyaslama ve meselenin özünü tam anlamıyla yansıtmıyor. Modern Batı, Hıristiyanlıkla olan birçok bağını materyalizm, ateizm ve bireycilikten lehine kopararak ve Hıristiyan medeniyetinden önemli ölçüde uzaklaşarak küreselleşmiştir.

Rusya bir kutup olarak Ukrayna topraklarında Batı’ya karşı etkili bir mücadele verirken, Batı propagandasının etkisi altındaki birçok İslam ülkesi bu savaşın nedenlerini, hedeflerini ve hatta mahiyetini tam olarak anlayamadı.

Hıristiyanlığın maddi bilimlerle ya da temelde kâr amacı güden sosyo-ekonomik sistemle herhangi bir bağlantısı yoktur. Sapkınlığın yasallaştırılması ve patolojinin norm olarak benimsenmesini ya da İsrailli post-hümanist filozof ve yazar Yuval Harari'nin heyecanla kaleme aldığı insanlık sonrası varoluşa geçişe hazırlanma eğilimini kesinlikle onaylamaz. Bugün Batı modern haliyle, Hıristiyanlığın değerleriyle ya da Hıristiyan haçının kucaklanmasıyla hiçbir bağlantısı olmayan, Hıristiyanlık karşıtı bir tezahürdür. İsrail de Yahudi, laik, Batılı bir devlettir. Batılı bir ülke olması bir yana, Hıristiyanlıkla da ortak hiçbir yanı yoktur. Dolayısıyla İslam dünyası ile Batı dünyası karşı karşıya geldiğinde İslam dünyasının İsa’ya inanan bir medeniyetle değil, İsa karşıtı bir medeniyetle, deccal medeniyetiyle çatışma halinde olduğunu anlıyoruz.

Burada son zamanlarda Suudi Arabistan'da, Mısır'da, Türkiye'de, Pakistan'da, Endonezya'da ve diğer İslam ülkelerinde jeopolitik farkındalığın hızlı bir büyümeye tanık olduğu belirtilmeli. Suudi Arabistan ile İran yakınlaşması ve Türkiye'nin egemenlik politikası da buradan kaynaklanıyor. İslam dünyası kendisinin bir kutup ve birleşik bir medeniyet olarak ne kadar çok farkına varırsa, Rusya'nın davranışı da o kadar net ve anlaşılır hale geliyor. Putin’in halihazırda dünyada, özellikle Batılı olmayan ülkelerde büyük popülariteye sahip, ünlü bir lider olması stratejisinin kesin bir anlam ve net bir gerekçe kazanmasını sağlıyor. Gerçekten de tüm gücüyle tek kutupluluğa, yani küreselleşmeye ve Batı’ya karşı mücadele ediyor. Bugün Batı'nın vekili İsrail ile birlikte İslam dünyasına saldırdığını, Filistinli Araplara soykırım uyguladığını görüyoruz.

Savaş artık bir topyekun savaş gibi geniş çaplı görünüyor. Her şeyden önce İslam dünyasının Rusya ve Tayvan sorununu yakında çözecek olan Çin gibi konu odaklı müttefikleri var ve büyük ihtimalle diğer cepheler de yavaş yavaş açılacak.

Batılı güçler hegemonyalarından kendi istekleriyle vazgeçmeye niyetli olmadıkları gibi, yeni kutuplar, yükselen bağımsız medeniyetler ve geniş bölgeler de artık bu hegemonyayı kabul etmek ve buna tahammül etmek istemiyorlar.

Burada şu soru beliriyor: Bu durum Üçüncü Dünya Savaşı'nın patlak vermesine neden olabilir mi? Cevap: Büyük olasılıkla evet. Bir başka deyişle Üçüncü Dünya Savaşı zaten başlamak üzere.

Bir savaşın dünya savaşına dönüşmesi için öncelikle askeri seçenekten başka hiçbir şekilde çözülemeyecek kritik miktarlarda birikmiş anlaşmazlıkların ortaya çıkması gerekir. Bu şart şu an yerine getirilmiş durumda. Batılı güçler hegemonyalarından kendi isteğiyle vazgeçmeye niyetli olmadıkları gibi, yeni kutuplar, ortaya çıkan bağımsız medeniyetler ve geniş bölgeler de artık bu hegemonyayı kabul etmek ve buna tahammül etmek istemiyorlar.  Dahası, ABD’nin ve daha geniş anlamda Batı'nın, yeni ve tekrar eden savaşları ve çatışmaları kışkırtan ve körükleyen politikalardan vazgeçmeden insanlığın lideri olamayacağı ispatlanmıştır ve kaçınılmaz olan savaş kazanılmalıdır.

zsacdfr
Trump’ın İslam dünyası ile Batı dünyası arasında artan çatışmalardaki rolü ne? (AFP)

Peki, (eski ABD Başkanı) Donald Trump İslam dünyası ile Batı dünyası arasında artan bu çatışmalarda nasıl bir rol oynuyor? Başkan Joe Biden katıksız bir küreselci ve Rus karşıtı. Tek kutupluluğu sonuna kadar destekliyor. Kiev'deki neo-Nazi rejimine büyük ve aralıksız bir destek vermesinin ve doğrudan soykırım suçu da dahil olmak üzere İsrail'in eylemlerini tamamen aklamasının nedeni de tam olarak bu. Ancak Trump, farklı ve net bir tutuma sahip. Klasik milliyetçi bakış açısına sahip olan Trump, ABD'nin bir ulus olarak çıkarlarını, küresel hakimiyet konusunda alelacele ortaya konulan planların önünde tutuyor. Trump, Rusya-ABD ilişkileri konusuna karşı ise kayıtsız. Çünkü onun asıl endişesi Çin ile olan ticaret ve ekonomik rekabet. Ancak Trump’ın ABD'deki Siyonist lobinin etkisi altında olduğuna da şüphe yok.

Bu yüzden Batı dünyası ile İslam dünyası arasında yaklaşan savaş karşısında yalnızca Batı değil, aynı zamanda genel olarak Cumhuriyetçiler de kayıtsız kalmamalı.

Eğer Trump yeniden başkanlık koltuğuna oturursa, Rusya için çok önemli bir endişe kaynağı olan Ukrayna'ya yönelik desteğin azalması söz konusu olabilir. Bunun yanında Müslümanlara ve özellikle de Filistinlilere karşı daha da katı bir politika izleyebilir ve Biden'ın politikalarındaki şiddetin dozunu artırabilir. Bundan dolayı gerçekçi olmalı ve zor, ciddi ve uzun vadeli bir savaşa hazırlanmalıyız.

Bunun dinler arası değil, ateizm, materyalizm ve deccalın tüm geleneksel dinlere karşı başlattığı bir savaş olduğunu anlamak önemli. Belki de son savaşın başlamasının zamanı gelmiştir.

Peki, bu çatışma bir nükleer savaşı körükler mi? Özellikle taktik nükleer silahların kullanılma eğiliminden dolayı bu mesele göz ardı edilemez. Stratejik nükleer silahlara sahip olan ülkelerin (Rusya ve NATO ülkeleri) bunları kullanmaları pek olası görünmüyor. Kelimenin tam anlamıyla nükleer silahların kullanılması tüm insanlığın yok olması demektir. Ancak İsrail, Pakistan ve muhtemelen İran'ın nükleer silahlara sahip olması nedeniyle bunların yurt içinde kullanılması ihtimali yok gibi.

Müslümanlar ortak ve hırslı bir düşman karşısında birleşebilirlerse tam bir İslam kutbu ortaya çıkar.

Peki, yaklaşan bu savaş sırasında nasıl bir dünya düzeni olacak? Bu soruya verilebilecek hazır bir cevap yok. Sadece uyumlu, güçlü, istikrarlı ve tek kutuplu bir dünya düzeninin yaratılması ihtimal dışı. Küreselcilerin bu kadar güçlü bir şekilde tutunduğu dünya düzeni de bu. Dünya hiçbir koşulda ya da durumda tek kutuplu olmayacak. Ya çok kutuplu olacak ya da hiçbir kutup olmayacak. Batılı güçler hakimiyetlerini sürdürmekte ne kadar ısrar ederlerse, savaş da o kadar şiddetli olur ve Üçüncü Dünya Savaşı'nın önü açılır.

Sadece Çok kutuplu bir dünya düzeni olmayacak. Şu an İslam dünyasında da önemli bir yeniden gruplaşma yaşanıyor. Müslümanlar ortak ve hırslı bir düşman karşısında birleşebilirlerse İslami bir güç kutbunun yükselişi mümkün olabilir. İslam medeniyetinin tüm ana hatlarının (Araplar, Sünniler, Şiiler, Sufiler, Selefiler, Hint-Avrupalı ​​Kürtler ve Türkler) yolları Irak'ta kesiştiği için tarihte bilimlerin, dini eğitimin, felsefenin ve ruhani hareketlerin geliştiği bir merkez olan Bağdat'ın eski haline dönmesi ve Irak'ın merkezi rolünü yeniden üstlenmesi, ideal bir çözüm sunabilir. Ancak bunun için elbette öncelikle Irak'ın ABD’nin ülkedeki varlığından kurtarılması gerekiyor.

zaxsdwe
Alexander Dugin'in ofisinden bir kare

Her güç kutbunun mücadele ederek beka hakkını kanıtlaması gerekiyor gibi görünüyor. Rusya, Ukrayna'daki zaferinden sonra tam egemen bir güç haline gelecek. Aynı şekilde Çin de Tayvan sorununu çözdükten sonra önemli bir kutup olarak kendini kabul ettirmiş olacak. İslam dünyası da Filistin meselesine adil bir çözüm bulunmasında ısrar ediyor.

Gelişmeler sadece bunlarla sınırlı olmayacak. Sıra, yeni sömürgeci güçlerle gün geçtikçe daha fazla karşı karşıya kalan Hindistan, Afrika ve Latin Amerika'ya da gelecek. En nihayetinde ise çok kutuplu dünyadaki tüm güç kutupları kendilerine özgü zorlukları ve sınavları aşmak zorunda kalacak.

Tüm bunlardan sonra kısmen Batı Avrupa, Çin, Hint, Rus, Osmanlı, Pers imparatorluklarının yanı sıra, Avrupalıların daha sonra barbarlık ve vahşilikle eş tuttuğu kendine özgü siyasi ve sosyal sistemlere sahip olan Güney Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki ve Okyanusya'daki güçlü bağımsız devletlerin bir arada var olduğu Kristof Kolomb öncesi dünya düzenine döneceğiz. Dolayısıyla çok kutupluluk mümkün. Modern çağda Batılı güçlerin küresel emperyalist politikalarının başlamasından önce çok kutupluluk vardı. Her ne kadar bu, dünyada barışın hemen tesis edileceği anlamına gelmese de böylesine çok kutuplu bir dünya düzeninin, doğası gereği daha adil ve dengeli olacağı şüphesiz.

Tüm çatışmaların, insanlığın güvende olacağı ve gerek Hitler Almanyası’nda gerek günümüz İsrail'inde gerekse küreselleşmiş Batı'nın saldırgan hegemonyasında olduğu gibi ırkçı adaletsizliklerden korunacağı, adil ve ortak bir tutum temelinde çözüleceği kesin.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



İsrailli aşırı sağcı Bakan Ben-Gvir trafik kazasında yaralandı

İsrailli aşırı sağcı Bakan Ben-Gvir trafik kazasında yaralandı
TT

İsrailli aşırı sağcı Bakan Ben-Gvir trafik kazasında yaralandı

İsrailli aşırı sağcı Bakan Ben-Gvir trafik kazasında yaralandı

İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in, içinde bulunduğu makam aracının karıştığı trafik kazasında ters dönmesi sonucu yaralanarak hastaneye kaldırıldığı belirtildi.

Yerel basında çıkan haberlerde, Ben-Gvir'in içinde bulunduğu aracın Remle kentinde karıştığı kazada ters döndüğü kaydedildi.

Polis memurları, Ben Gvir'in ters dönen arabasının etrafını sardı (AP)

Kazada yaralanan Ben-Gvir'in tedavi amacıyla yakındaki bir hastaneye kaldırıldığı ve durumunun ciddi olmadığı aktarıldı.

Öte yandan sosyal medyada yer alan görüntülerde Ben-Gvir'in aracının başka bir araçla çarpıştıktan sonra ters döndüğü görülüyor.


AB'den Filistin'e 68 milyon avroluk insani yardım

AB'den Filistin'e 68 milyon avroluk insani yardım
TT

AB'den Filistin'e 68 milyon avroluk insani yardım

AB'den Filistin'e 68 milyon avroluk insani yardım

AB Komisyonundan yapılan açıklamada kararın, "Gazze'deki devam eden insani krizin kötüleşmesi ve sahadaki ihtiyaçların sürekli artması doğrultusunda" alındığı bildirildi.

Açıklamada 68 milyon avronun, halihazırda Gazze'de Filistinli sivillere insani yardım sağlayan kuruluşlara tahsis edileceği belirtildi.

Açıklamada, söz konusu yardımla Filistinlilere gıda, sağlık, barınma ve su desteğinin sağlanmasının amaçlandığı aktarıldı.


Washington’daki üniversite öğrencilerinin eylemi polis ablukası altında sürüyor

Washington’daki üniversite öğrencilerinin eylemi polis ablukası altında sürüyor
TT

Washington’daki üniversite öğrencilerinin eylemi polis ablukası altında sürüyor

Washington’daki üniversite öğrencilerinin eylemi polis ablukası altında sürüyor

Polis önce GWU’nun bahçesine çadır kuran protestocu öğrencilere müdahale ederek kampüs dışına çıkarmak istedi. Öğrencilerin direnmesi üzerine üniversite kampüsü içindeki bahçeyi demir bariyerlerle abluka altına alarak giriş ve çıkışları engelledi. Bahçede mahsur kalan öğrencilere diğer arkadaşları ve bazı öğretim görevlileri bariyerlerin arkasından slogan atarak destek oldu.

Üniversitenin bahçe kısmını demir bariyerlerle çevreleyen kampüs polisi gösteri yapan öğrencilerin ihtiyaçlarını gidermek için ana binadaki tuvaletleri dahi kullanmasına izin vermiyor. Bahçeye geçici tuvalet kuran öğrenciler, tuvalet gereksinimlerini orada karşılıyor. İçeride mahsur kalan arkadaşlarına yiyecek ve içecek getiren diğer öğrenciler, bir yandan da attıkları sloganlarla onlara destek oldular. Bası GWU öğretim görevlileri de öğrencilerine destek verdi.

George Washington Medya ve Halkla İlişkiler bölümünde Kamu Diplomasisi ve Küresel İletişim Enstitüsü Direktörü Doç. Dr. William Youmans, başka üniversitelerdeki meslektaşlarının, öğrencilerine destek verirken polis şiddetine maruz kalmasını ve gözaltına alınmalarını utanç verici bulduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

"Protestoculara karşı aşırı şiddet gösterildiği yerler oldu. Hem profesörlere hem de öğrencilere... Ve bu tamamen istenmeyen bir olay. Buna hemen bir son vermek gerekir. Çünkü bu, olayları daha da tırmandıracak. Bunlar ülke olarak değerlerimizle ters düşen uygulamalar. Maalesef üniversite yönetimi korku ile hareket ediyor. Gerek Kongreden, gerek yerel hükumetten, gerekse bağışçılardan büyük baskı görüyorlar. Üniversitemizin temel değeri olan karşılıklı düşünce alışverişini desteklemek yerine bunları yapıyorlar.”

Kampüste mahsur kalan öğrencilere ABD ordusunda görev yapmış gaziler de destek veriyor. Bunlardan biri de eski bir ABD istihbarat subayı olan Josephine Guilbeau. Polisin göstericilere karşı sert tutumunun geri teptiğini ifade eden Guilbeau, "Buradaki insanların sayısı, polis bunu durdurmak için ne yaparsa yapsın, daha da artacak. Bu daha başlangıç." dedi.

Kendini Meredyth olarak tanıtan bir kadın da öğrencilere annesiyle destek oluyor. Ona göre Amerikan halkı gençlerin sesine kulak vermeli. Genç anne "Üniversiteler bizleri etik ve ahlaki yönden önderlik ettikleri için çok temel bir görev görüyor. Umarım daha fazla Amerikalı uyanır ve daha fazla ölüm görmek istemeyen bu genç jenerasyona kulak verir. Daha fazla çocuğun ölmesine gerek yok. Ben bir anneyim ve daha fazla ölmüş çocuk görmek istemiyorum." sözleriyle duygulu anlar yaşadı.

ABD'de Filistin'e destek eylemleri her geçen gün yeni bir üniversiteye yayılıyor.

Columbia Üniversitesi yönetiminin Gazze'deki soykırımı destekleyen şirketlere sağladığı mali yatırımlara tepki göstermek için öğrencilerin, kampüs bahçesinde başlattıkları oturma eylemi 10'uncu gününe ulaştı.

Eylemler bu süre zarfında 22 farklı üniversiteye sıçradı ve her geçen gün yeni bir kampüste protesto çadırları kuruluyor. ABD'nin başkenti Washington'da eylemcilerin merkezi haline gelen George Washington Üniversitesinin bahçesi, Amerikan Dışişleri Bakanlığı Binasına 350 metre mesafede bulunuyor.


İsrailli hükümet yetkilisine göre, Netanyahu "barış anlaşması imzalanmasını" engelliyor

İsrailli hükümet yetkilisine göre, Netanyahu "barış anlaşması imzalanmasını" engelliyor
TT

İsrailli hükümet yetkilisine göre, Netanyahu "barış anlaşması imzalanmasını" engelliyor

İsrailli hükümet yetkilisine göre, Netanyahu "barış anlaşması imzalanmasını" engelliyor

İsrail devlet televizyonu KAN'a konuşan ismi açıklanmayan yetkili, "Netanyahu, kesinlikle anlaşmaya varmak istemiyor, zorluk ve engel çıkartıyor." dedi.

"Gelecek birkaç gün içinde (Filistinli gruplarla) bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğuna" dikkati çeken İsrailli yetkili, Başbakan Netanyahu, anlaşma sürecini engellemek amacıyla (Mısır tarafının halihazırdaki teklifi dışında) kapsamlı bir anlaşma üzerinde çalışılmasını istedi." iddiasında bulundu.

İsrailli güvenlik birimlerinin Gazze’deki İsrailli esirlerin kurtarılması için bu anlaşmanın son fırsat olduğuna inandıklarını belirten yetkili, İsrailli güvenlik kurumları ve çoğu siyasi kurumun, Mısır’ın yeni önerisine yeşil ışık yakmak istediğini ileri sürdü.

İsrail’de muhalefet, Netanyahu’yu "siyasi sebeplerden dolayı" Filistinli gruplarla anlaşmaya varılmasını engellemekle suçluyor.

Mısır, Katar ve ABD, Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasına varılması, iki taraf arasında esir ve tutukluların değişimi amacıyla İsrail ile Hamas arasında aylardır dolaylı müzakereler yürütüyor.

Hamas’ın, İsrail saldırılarının sonlandırılması, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nden çekilmesi ve Filistinlilerin Gazze Şeridi’nin kuzeyine geri dönmeleri taleplerinin Tel Aviv yönetimince reddedilmesi nedeniyle görüşmeler henüz sonuçlanamadı.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere 34 bin 356 Filistinli öldürüldü, 77 bin 368 kişi yaralandı.


Hollanda Başbakanı Rutte: NATO'nun güney kanadının Türkiye'nin liderliğine ihtiyacı var

Hollanda Başbakanı Rutte: NATO'nun güney kanadının Türkiye'nin liderliğine ihtiyacı var
TT

Hollanda Başbakanı Rutte: NATO'nun güney kanadının Türkiye'nin liderliğine ihtiyacı var

Hollanda Başbakanı Rutte: NATO'nun güney kanadının Türkiye'nin liderliğine ihtiyacı var

 

Rutte, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Vahdettin Köşkü'nde görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

Görüşmede, gündemde yer alan konuların ele alındığını söyleyen Rutte, ikili nitelikte konular olduğunu ancak jeopolitik önem taşıyan meselelerin de konuşulduğunu kaydetti.

Rutte, "Türkiye belirleyici bir rol oynuyor. Bunu yaparken de Gazze'deki durumu çözmeye yönelik çabalar sarf ediyor. Aynı zamanda Ukrayna'daki bu korkunç savaşla ilgili de çabaları var. O bakımdan siz önemli bir rol oynamaktasınız." diye konuştu.

Türkiye'nin bu ihtilafları çözüme kavuşturma gayreti içerisinde olduğunu vurgulayan Rutte, "Türkiye jeopolitik bir aktör. Türkiye'nin (bölgede) çok etkisi var." dedi.

Rutte, Türkiye ve Hollanda ilişkilerinin uzun yıllara dayandığını dile getirerek, görüşmede Gazze ve Ukrayna dahil olmak üzere birçok meselenin konuşulduğunu aktardı.

NATO Genel Sekreterliğine adaylığının söz konusu olduğunu söyleyen Rutte, şunları kaydetti:

"Türkiye NATO'da çok önemli bir müttefik. ABD'nin ardından Türkiye NATO bünyesindeki en büyük ikinci askeri gücü temsil ediyor. Türkiye zorlu bir bölgede, zor komşuları olan bir coğrafyada yer alan bir ülke. Maalesef gündeminde terörizm var."

Görüşmede terörle mücadelenin de ele alındığını kaydeden Rutte, "Bütün bu bölgede ve genel transatlantik ilişkilerinin istikrarı bakımından NATO'nun güney kanadının Türkiye'ye ihtiyacı var, Türkiye'nin liderliğine ihtiyacı var." ifadesini kullandı.


Dışişleri Bakanlığı: Sayın Cumhurbaşkanımızın hedef alınması, İsrail hükümetinin ruh halinin göstergesidir

Dışişleri Bakanlığı: Sayın Cumhurbaşkanımızın hedef alınması, İsrail hükümetinin ruh halinin göstergesidir
TT

Dışişleri Bakanlığı: Sayın Cumhurbaşkanımızın hedef alınması, İsrail hükümetinin ruh halinin göstergesidir

Dışişleri Bakanlığı: Sayın Cumhurbaşkanımızın hedef alınması, İsrail hükümetinin ruh halinin göstergesidir

Dışişleri Bakanlığı, İsrail Dışişleri Bakanı'nın sosyal medyadan yaptığı paylaşıma ilişkin "Gerçekleri tüm çıplaklığıyla dile getiren Sayın Cumhurbaşkanımızın (Recep Tayyip Erdoğan) hedef alınması, İsrail hükümetinin ruh halinin göstergesidir." ifadesini kullandı.

Bakanlık, İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz'ın X sosyal medya platformundan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili yaptığı paylaşıma ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, İsrail Dışişleri Bakanı Katz'ın paylaşımının "ciddiyetsiz ve seviyesiz bir açıklama" olduğu vurgulandı.

Açıklamada ayrıca şunlar kaydedildi:

"Gerçekleri tüm çıplaklığıyla dile getiren Sayın Cumhurbaşkanımızın bu şekilde hedef alınması, İsrail Hükümetinin içinde bulunduğu ruh halinin göstergesidir. İsrail Hükümetinin tüm üyeleri adalet önünde mutlaka hesap vereceklerdir. Türkiye, İsrail’in Filistin halkına uyguladığı zulmü korkusuzca ve yüksek sesle dile getirmeye devam edecektir."

İsrail Dışişleri Bakanı Katz, X sosyal medya platformunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili bir görsel paylaşmıştı.


Japonya'da turistlere set çekme kararı alındı

3 bin 776 metrelik dağ, Asya ülkesinin en turistik yerlerinden biri (AFP)
3 bin 776 metrelik dağ, Asya ülkesinin en turistik yerlerinden biri (AFP)
TT

Japonya'da turistlere set çekme kararı alındı

3 bin 776 metrelik dağ, Asya ülkesinin en turistik yerlerinden biri (AFP)
3 bin 776 metrelik dağ, Asya ülkesinin en turistik yerlerinden biri (AFP)

Davranışlarına dikkat etmeyen yabancı turistlerden bunalan Japon yetkililer, meşhur Fuji Dağı'nda fotoğrafçıların yoğunluk oluşturduğu popüler bir noktaya bariyer kurma kararı aldı. 

Fujikawaguchiko kasabasındaki bir yetkili, 2,5 metre yüksekliğinde ve 20 metre genişliğindeki fileyi hafta içinde yerleştirmeyi planladıklarını duyurdu. 

Adının açıklanmaması koşuluyla Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan yetkili, "Kurallara saygı gösteremeyen bazı turistler yüzünden bunu yapmak zorunda kalmamız üzüntü verici" dedi. 

Ülkenin en yüksek dağı, Fujikawaguchiko'nun pek çok yerinden çekilebiliyor. Ancak aktif volkanın Lawson adlı marketin arkasında görülmesi, yasak noktasını diğerlerinden ayırıyor. Özellikle yabancı turistleri cezbeden şey; Japonya'daki yaygın market ağının, ülkenin bir başka sembolü olan Fuji Dağı'yla aynı karede yer alması.

Yetkili durumu şöyle açıklıyor:

Sosyal medyada bu noktanın çok Japon bir yer olduğuna dair bir nam salındı ki bu da popüler bir fotoğraf mevkii olmasını sağladı.

Tüm uyarılara ve işaretlere rağmen kaldırımlardaki ve fotoğraf için en iyi nokta olduğu iddia edilen diş kliniğinin çatısındaki yoğunluk giderilemeyince "son çare olarak" dev bariyer kararı alınmış. 

Yetkili, durumun değişmesi halinde geri adım atabileceklerini, zira bu kararı hiç almamış olmayı dilediklerini vurguluyor. 

Asya ülkesi pandemi kısıtlamalarından sonra turizmi teşvik etti. Ancak burada yakalanan başarı, mutsuzluğa da yol açtı. 

Bu yıl aşırı turizmle mücadele önlemlerini artıran Japonya, Kyoto'daki geyşa bölgesine giden ziyaretçilerin ara sokaklara girişini yasaklama kararı almıştı. 

Daha önce görülmemiş sayıda turistin gittiği ülkede aylık üç milyon turist barajı martta kırılarak yeni bir rekora imza atılmıştı. 

Diğer yandan Venedik, Kanarya Adaları, Amsterdam gibi yerlerden de turizmin neden olduğu sorunlarla alakalı haberler ve kararlar geliyor. 

Independent Türkçe, AFP, Guardian


Trump'ın ekibinin FED'in bağımsızlığına darbe planı deşifre oldu

Trump, kendi atadığı Powell'ın politikalarından rahatsızlığını sık sık dile getiriyor (Reuters)
Trump, kendi atadığı Powell'ın politikalarından rahatsızlığını sık sık dile getiriyor (Reuters)
TT

Trump'ın ekibinin FED'in bağımsızlığına darbe planı deşifre oldu

Trump, kendi atadığı Powell'ın politikalarından rahatsızlığını sık sık dile getiriyor (Reuters)
Trump, kendi atadığı Powell'ın politikalarından rahatsızlığını sık sık dile getiriyor (Reuters)

Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın ekibinin, Merkez Bankaları Sistemi'nin (FED) bağımsızlığını azaltmaya yönelik planlar yaptığı öne sürüldü.

ABD'nin tanınmış gazetelerinden Wall Street Journal'ın (WSJ) haberinde, Trump'ın müttefiklerinden oluşan küçük bir grubun, FED'in bağımsızlığını azaltmayı hedefleyen 10 sayfalık bir plan hazırladığı yazıldı. 

Kimliğinin açıklanmasını istemeyen yetkililerin iddialarına dayandırılan haberde, grupta kimlerin yer aldığına dair bilgi paylaşılmadı.

Söz konusu plana göre ekip, faiz belirlerken FED'in Trump'a danışmasını zorunlu hale getirmek istiyor. 

Ayrıca Trump'a FED Başkanı Jerome Powell'ı istediği zaman görevden alma yetkisi verilmesi hedefleniyor. 

Normal şartlarda Powell'ın görev süresi 2026'da bitiyor. Trump, kasımda yapılacak seçimleri kazanması durumunda plan kapsamında Powell'ı bu tarihten önce görevden alabilir.

Trump'a yakın kaynaklar, 77 yaşındaki siyasetçinin danışmanlarına sık sık "faizin düşük tutulmasını istediğini ve bu süreçte söz sahibi olmadığı için hayal kırıklığı yaşadığını" söylediğini savundu.

Kaynaklar, ayrıca Trump'ın Powell'ın yerine FED'in başına geçecek bir kişi aradığını da belirtti. Konuşulan isimlere dair herhangi bir bilgi paylaşılmadı. 

2017-2021'de görev yapan Trump, Powell'ı 2018'de FED'in başına getirmişti. Ancak Trump, bu yıl şubatta yaptığı açıklamada, Demokrat rakibi ABD Başkanı Joe Biden ve Powell'ın "birlikte çalıştığını" iddia etmişti.

Trump, FED Başkanı'nın Demokratlara avantaj sağlayacak şekilde politika belirlediğini ileri sürerek "Bir daha seçilirsem Powell'ı FED Başkanı olarak atamayacağım" demişti. 

Haberde, Trump'ın söz konusu planlardan haberdar olup olmadığının bilinmediği belirtildi. Öte yandan bazı kaynaklar, eski ABD Başkanı'nın planları gizlice onayladığını savundu.

Trump'ın seçim kampanyası sözcüleri Susie Wiles ve Chris LaCivita iddiaları yalanlamazken, "Kampanya yetkililerinden veya Trump'ın kendisinden gelmediği sürece söylenenler resmi kabul edilmemelidir" dedi. 

Cumhuriyetçi Kuzey Dakota Senatörü Kevin Cramer, FED'in bağımsızlığının çok önemli olduğunu vurgulayarak, böyle bir hamleyi desteklemeyeceğini söyledi.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Reuters, CNN


Rusya, Ukrayna'ya karşı savaşan Amerikalının gizemli ölümünü tartışıyor

Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
TT

Rusya, Ukrayna'ya karşı savaşan Amerikalının gizemli ölümünü tartışıyor

Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)

ABD yurttaşı Russell Bentley'in Moskova kontrolündeki Ukrayna topraklarında ölümü Rusya'da tepki yarattı. 

Ukrayna'nın doğusunda yer alan Rus ayrılıkçıların elindeki Donetsk'te geçen hafta yaşamını yitirdiği bildirilen Bentley'nin ölümü, Rusya'da ultramilliyetçilerden tepki topladı.

Rus devletine ait medya kuruluşu RT'nin genel yayın yönetmeni Margarita Simonyan, 19 Nisan'da Telegram hesabından yaptığı paylaşımda, 64 yaşındaki Teksaslının öldüğünü yazmıştı. Bentley'nin ölüm sebebi henüz netleşmedi. 

Bentley, Ukrayna ordusunun Donetsk'teki Petrovski bölgesine 8 Nisan'da düzenlediği topçu saldırısının ardından kaybolmuştu. Donetsk polisi, Bentley'nin bulunması için arama çalışması başlatıldığını bildirmişti.

Eşi Lyudmilla da "Teksas" lakaplı Bentley'nin Rus ordusuna ait 5. Tank Tugayı'ndaki askerler tarafından kaçırıldığını öne sürmüş ve serbest bırakılmasını istemişti.

2014-2017'de Donetsk'teki Kremlin yanlısı ayrılıkçıların safına katılarak buradaki Vostok Taburu'nda Ukrayna'ya karşı savaşan Bentley, 2021'de Rusya pasaportu da almıştı. 

Vostok Taburu'ndan yapılan açıklamada, Bentley'nin ölümünden sorumlu olanların tespit edilip cezalandırılması istendi. Birleşik Krallık'ın tanınmış gazetelerinden Guardian, taburdan gelen açıklamanın, Bentley'nin Ukrayna saldırısında öldürülmediğine işaret ettiğini yazdı.

fv gfv
Bentley, Kremlin'e bağlı Sputnik'de muhabirlik de yapmıştı (@bentleyrussell / Instagram)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, 24 Şubat 2022'de savaşı başlatmadan kısa süre önce bağımsızlığını tanıdığı Donetsk Halk Cumhuriyeti yönetimi, olayla ilgili soruşturma başlatıldığını bildirdi. 

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), Bentley'nin ölümünün ultramillyetçileri ayağa kaldırdığını yazdı.

Blogger Yegor Guzenko, Telegram'daki paylaşımında, Bentley'nin ölümüyle Rus paralı asker şirketi Wagner lideri Yevgeni Prigojin'in ölümü arasında paralellik kurarak, "Teksas öldürüldü! Pek çok kardeşimizi öldürdükleri gibi. Prigojin'i ve doğruyu söyleyen ve dürüstçe Rusya'yı savunan herkesi öldürdükleri gibi!" ifadelerini kullandı.

Geçen yıl haziranda Kremlin'e karşı isyan başlatan Prigojin'in ağustosta bindiği uçak seyir halindeyken patlamıştı. Prigojin ve yanındaki 10 kişi ölmüştü. Olayın ardından gözler Kremlin'e çevrilmiş, sözcü Dmitri Peskov olaydan Moskova'nın sorumlu olmadığını iddia etmişti.

Ukrayna'da Kremlin yanlısı eski milletvekili Oleg Tsaryov da Telegram'da Bentley'nin ölümüne tepki göstererek "Suçlular bulunup cezalandırılmazsa kendinizi başka olaylara hazırlayın. Unutmayın ki basında sadece medyatik ünlülerin hikayeleri yer alıyor. Medyatik olmayan ve bilmediğimiz kaç kişinin hikayesi vardır" diye yazdı.

Tsaryov, ekimde silahlı saldırıya uğramış, suikast girişimini Ukrayna Güvenlik Servisi üstlenmişti. Kremlin'in savaşın ilk günlerinde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'yi devirip yerine Tsaryov'u getirmeyi planladığı da bildirilmişti.

Independent Türkçe, Guardian, Wall Street Journal, Reuters


ABD, Gazze'deki yüzer limanın inşaatına başladı

Gazze'deki liman çalışmalarına katılacak askerleri taşıyan lojistik destek gemilerinden SP/4 James Loux, 12 Mart'ta ABD'den ayrılmıştı (AP)
Gazze'deki liman çalışmalarına katılacak askerleri taşıyan lojistik destek gemilerinden SP/4 James Loux, 12 Mart'ta ABD'den ayrılmıştı (AP)
TT

ABD, Gazze'deki yüzer limanın inşaatına başladı

Gazze'deki liman çalışmalarına katılacak askerleri taşıyan lojistik destek gemilerinden SP/4 James Loux, 12 Mart'ta ABD'den ayrılmıştı (AP)
Gazze'deki liman çalışmalarına katılacak askerleri taşıyan lojistik destek gemilerinden SP/4 James Loux, 12 Mart'ta ABD'den ayrılmıştı (AP)

ABD, Gazze Şeridi'ne yardım ulaştırılmasını sağlayacak geçici limanın inşaatına başladı. 

Pentagon Sözcüsü Patrick Ryder, dünkü açıklamasında ABD ordusuna ait askeri gemilerin, limanın ilk kısmının inşaatına katıldığını söyledi. 

Ryder, limanın yapımında aralarında mühendislerin de yer aldığı yaklaşık bin ABD askerinin görev yapacağını belirtti. Askerlerin, ABD Başkanı Joe Biden'ın emri uyarınca karaya ayak basmayacağı bildirildi.

Biden, Gazze Şeridi'ne yardımların hızlandırılması için yüzen liman inşa edileceğini geçen ayki konuşmasında duyurmuştu. 

Bölgenin en büyük şehri konumundaki Gazze'ye inşa edilecek liman aracılığıyla günde yaklaşık 2 milyon kişiye yemek verilmesi planlanıyor.

Ryder, İsrail'in karadan yardım çabalarını engellediğine işaret ederek, yüzen liman sayesinde insani yardımların Gazze'ye daha etkili şekilde ulaştırılacağını belirtti. İnşaatın gelecek ay tamamlanması öngörülüyor.

Diğer yandan yardımların Gazzelilere nasıl dağıtılacağına dair henüz net bir plan yok. 

Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden Guardian'ın aktardığına göre, Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Gıda Programı (WFP), yardımların dağıtımını üstleneceğini belirtirken, çalışanlarının güvenli koşullarda görev yapması için teminat sağlanmasını istedi.

Kimliğinin paylaşılmasını istemeyen bir BM yetkilisi, limanın muhtemelen üç bölüme ayrılacağını söyledi. Buna göre iskeleden gelen yardımların bırakılacağı bölümde İsrail ordusundan görevliler yer alacak. Yardımlar buradan iskeleye aktarılacak, daha sonra da teknelerle dağıtım noktasına taşınacak. 

Yetkili, dağıtımın BM tarafından görevlendirilen Filistinli şoförler tarafından yapılmasının planlandığını savundu. ABD'nin önde gelen gazetelerinden New York Times, Pentagon'un bunu henüz doğrulamadığını aktardı.

Biden yönetiminden adının açıklanmasını istemeyen bir yetkili, limana yardımların Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) üzerinden gönderileceğini söyledi. GKRY'de yardımların nerede toplanacağına veya nasıl bir koordinasyon sağlanacağına dair bilgi paylaşılmadı. 

ABD'li kaynak, yardım paketlerinin hem çıkış noktasında hem de Gazze'ye ulaştığında İsrailli yetkililer tarafından denetleneceğini ifade etti. 

Independent Türkçe, Guardian, New York Times