CNN: İsrail politikası Biden yönetimi içinde öfke yarattıhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4658076-cnn-i%CC%87srail-politikas%C4%B1-biden-y%C3%B6netimi-i%C3%A7inde-%C3%B6fke-yaratt%C4%B1
CNN: İsrail politikası Biden yönetimi içinde öfke yarattı
61 yaşındaki Antony Blinken, 1994'ten bu yana ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde görev yapıyor (Reuters)
ABD merkezli yayın kuruluşu CNN, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları nedeniyle Joe Biden yönetimi içinde rahatsızlıkların arttığını yazdı.
CNN'e konuşan birden fazla kaynak, yönetim için ABD'nin ateşkesi desteklemesini talep eden ve Filistinli sivillerin öldürülmesinden derin rahatsızlık duyan farklı bakış açılarının olduğunu söyledi.
Biden yönetiminden üst düzey bir yetkili, "Yaşananlar büyük ahlaki kaygı yarattı" diye konuştu.
Haberde Biden yönetiminin İsrail politikasına en ciddi itirazların Dışişleri Bakanlığı'nın içinden geldiği ifade edildi.
Geçen ay ABD Dışişleri'nden üst düzey bir yetkili konuyla ilgili rahatsızlığını dile getirerek görevinden istifa etmişti. Gazze'deki sivil kayıplarının sayısının tırmanmasıyla birlikte, bakanlık içindeki öfkeli kişi sayısının da arttığı kaydedildi.
Biden yönetiminden yetkililerin, Washington'dan İsrail'e yapılan sivil ölümlerini sınırlama, insani duraklama uygulamasını kabul etme, Batı Şeria'daki şiddetin durdurulması ve Gazze'yle ilgili uzun vadeli planlar oluşturulması çağrılarının yanıt bulmamasından şikayetçi oldukları ifade edildi.
Biden yönetiminin birçok seviyesinden yetkililerin, İsrailli mevkidaşlarıyla sivillerin korunması ve hava bombardımanının hafifletilmesine ilişkin görüşmeler yaptığı öne sürüldü.
CNN'e konuşan bir kaynak, "Onlara buradaki gidişatı değiştirmeleri gerektiği söylendi. Geri çekilip, bombardımanı durdurduktan sonra, daha özenli ve hassas bir terörle mücadele operasyonu yürütmeliler" dedi.
İsrailli üst düzey bir yetkiliyse, Biden yönetiminin kaygılarını Tel Aviv'e aktardığını doğrularken, "Hamas'ın nüfusun tamamen içinde olduğu yoğun alanlarda sivil ölümlerini azaltmak oldukça zor. Olası ikincil hasarların farkındayız ve sivillerle teröristleri ayırmak için çok fazla çaba sarfediyoruz" diye konuştu.
ABD yönetiminden bir yetkili günün sonunda kimin ve hangi bölgenin hedef alınacağına İsrail ordusunun karar verdiğini belirtirken, "Bu bizim ordumuz değil. Bu bir ABD operasyonu da değil. Bu yüzden, oturduğu yerden ahkâm kesen kişi olmak istemiyorum. Ancak bazı olaylarla ilgili, İsraillilerle görüşüyoruz" ifadelerini kullandı.
ABD yönetimi içinde rahatsızlıklar yaşandığına ilişkin peş peşe gelen haberlerin ardından bu hafta Tel Aviv'le Washington arasında Gazze'nin geleceğine yönelik bir fikir ayrılığının belirginleştiğine dikkat çekildi.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hafta başında verdiği röportajda, İsrail'in "süresiz bir periyot" için Gazze'nin güvenliğini sağlayacağını söylemişti.
Çarşamba günü bu sözlere yanıt veren ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Gazze'nin yeniden işgal edilmesine net bir şekilde karşı olduklarını vurgulamıştı.
7 Ekim'de Hamas'ın Gazze sınırındaki İsrail yerleşimlerine yönelik saldırılarında 1400 kişi hayatını kaybetmişti.
Saldırıların ardından İsrail ordusunun Gazze'ye yönelik düzenlediği saldırılardaysa şu ana kadar, 4 bin 324'ü çocuk, 2 bin 823'ü kadın olmak üzere 10 bin 569 kişi öldürüldü.
Ankara, Moskova ve Tahran hangi hesapları yapıyor?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5087852-ankara-moskova-ve-tahran-hangi-hesaplar%C4%B1-yap%C4%B1yor
Ankara, Moskova ve Tahran hangi hesapları yapıyor?
Savaşçılar Halep'in dış mahallelerindeki er-Raşidin bölgesinde Esed rejimi güçlerine ateş açtı, 29 Kasım 2024 (AFP)
Robert Ford
Suriye’de Halep ve Hama illerinin kuzeyindeki bölgelerin silahlı gruplar tarafından ele geçirilmesinin en büyük kaybedeni, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed hükümeti ve müttefikleri Rusya ve İran oldu. Türkiye ise her zamankinden daha güçlü bir konumda öne çıktı. Ancak önümüzdeki haftalarda yeni bir ateşkes anlaşmasına varılması hem kaybeden hem de kazanan tüm taraflar için bir zorunluluk olacak.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan arasında 30 Kasım’da gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından bir açıklama yapan Rusya Dışişleri Bakanlığı, Suriye'deki durumun istikrara kavuşturulması gerektiği çağrısında bulundu. Moskova'dan yapılan bu açıklama, Ankara ile Moskova arasında 2020 yılının mart ayında varılan, ancak kısa süre önce çöken mutabakat sırasında iki başkent arasındaki ortak tutumu hatırlattı. Fakat artık ateşkes meselesi ‘olup olamayacağı’ değil, ‘ne zaman olacağı’ meselesi oldu.
Rusya'nın müttefiki Beşşar Esed'in acil bir ateşkese ihtiyacı olduğu kesin. Esed'in ordusu Suriye’deki savaş meydanlarında nadiren iyi performans gösterdiyse de 2024 kasımında yaşananlar tam bir felaketti. Bölgede ilerleyen gruplar, Halep'e ve güneydeki beldelere giden küçük Rus ve İran birliklerini aşabildi. Suriye ordusu yeni bir savunma hattı kurmak amacıyla 130 kilometre güneydeki Hama şehrine doğru geri çekilmek zorunda kaldı. Ancak Esed'in elinde çok sınırlı sayıda asker kaldığı için çaresizce askeri takviyeye olan ihtiyacı en büyük zorluk. Öte yandan Hama ve Humus'un kontrolünü kaybetmesi gerçek bir felaket olacak. Bu durum Şam'da, askeri birliklerin ülkenin doğudaki Deyrizor'dan batıdaki daha acil cephelere çekilmesi ihtimaline ilişkin soru işaretlerine yol açtı.
Suriye ordusu 2017 yılında Deyrizor'u DEAŞ’tan geri almıştı, ancak 2024 sonlarında Suriye'nin doğusundan çekilmek onun için yeni bir utanç olacak. Halep'le birlikte bu bölgenin de kaybedilmesi, Esed'in ülkeyi istikrara kavuşturmadaki yetersizliğinin kesin bir kanıtı haline gelecek.
Esed’in bir kez daha müttefiklerinin acil desteğine ihtiyacı var. İran 2013 yılında Hizbullah'ı Suriye'nin Humus yakınlarındaki Kusayr şehrine müdahale etmeye itmiş ve Hizbullah savaşçılarının Suriye ordusuyla birlikte SMO'ya karşı kazandığı zafer, durumun Esed lehine iki yıl süren göreceli bir istikrara kavuşmasına katkıda bulunmuştu. Fakat 2024 yılı sonlarındaki Hizbullah ile 2013 yılı sonlarındaki Hizbullah arasında büyük bir fark var. Hizbullah, 2013 yılında İsrail tarafından konvoylarının ve tedarik yollarının hedef alınması gibi sorunlarla karşı karşıya değildi.
İran artık İsrail ve ABD saldırılarına karşı caydırıcılığının önemli ölçüde azaldığını biliyor. Öyle ki, Avrupa ve ABD'ye müzakere etmeye hazır olduğuna dair sinyaller gönderiyor.
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), Esed’e takviye olarak Iraklı milisleri göndermeyi planlıyor, ancak bu seçenek bazı riskler taşıyor. ABD kuvvetleri 1 Aralık'ta Iraklı milislerin konvoylarını hedef aldı. İsrail de bu konvoyların hava saldırıları düzenleyebilir. Ayrıca Suriye ordusunun çekilmesi, Suriye'nin çöl bölgesinde oluşan boşlukta DEAŞ’ın nüfuzunu güçlendirmesinin önünü açarak tabloya yeni bir tehdit ekliyor.
İran artık İsrail ve ABD saldırılarına karşı caydırıcılığının önemli ölçüde azaldığını biliyor. Öyle ki, Avrupa ve ABD'ye müzakere etmeye hazır olduğuna dair sinyaller gönderiyor. Ancak Tahran, ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, 20 Ocak'ta Beyaz Saray'a dönmeye hazırlandığı bir sırada İsrail ve ABD tarafından geniş çaplı hava saldırıları düzenlenmesinden kaçınmaya çalışırken Suriye'de gerginliğin tırmanması bu süreci zayıflatabilir.
Rusya, muhaliflerin İdlib'i ele geçirip Lazkiye ve Hama'yı tehdit etmesinin ardından Esed rejimi lehine müdahalede bulunduğu 2015 temmuzunda böyle bir sorunla karşılaşmamıştı. Rusya Hava Kuvvetleri, 2015 eylülünde Suriye’ye konuşlandırılmış, haftalar içinde silahlı muhalefete karşı bin 300 hava saldırısı düzenlemişti. Bunu birkaç ay boyunca sürdürdü. Fakat 2024 yılına gelindiğinde günde sadece birkaç hava saldırısı düzenliyor.
Putin, Suriye'ye daha fazla pilot, uçak ve bomba gönderebilirdi ama 2015-2016 yıllarındaki hava harekatının savaş alanındaki güç dengesini değiştirmesi aylar aldı. Şimdilik Suriye'de istikrarı sağlamaya odaklanmış görünen Putin, başarısızlıklardan Esed'i sorumlu tutarken daha çok Ukrayna savaşıyla meşgul olmaya devam ediyor. Yeni ateşkes, Rusya'nın Esed üzerinde artan ve gelişen etkisine zarar vermeden hedeflerine ulaşması için bir fırsat olacak.
Bu durum Türkiye'yi kritik bir konuma getiriyor. Suriyeli müttefikleri askeri ilerlemeyi sürdürmek istiyor ama bu ivmeyi korumak büyük ölçüde Türkiye tarafından sağlanan mühimmat, gıda ve yakıt gibi malzemelere bağlı. Şarku'l Avsat'ın Majalla'dan aktardığı analize göre bunun yanında Ankara, 2024 yılında Şam'daki durumun 2021 yılında Kabil'deki durumdan çok farklı olduğunun ve radikal İslamcıların Cumhurbaşkanlığı Ofisi gibi kilit öneme sahip resmi kurumlara saldırmayacağını biliyor. Zira Rusya ile İran da bu yöndeki herhangi bir girişimi durdurmak için yeterli askeri gücü her zaman bulabilir.
Tüm grupların sadakatle bağlandıkları tek bir lider olmadığından, Suriyeli muhalifler Şam'ın dış mahallelerine ulaştıklarında kendi aralarında çatışmaya girebilirler.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iç politikadaki en önemli zaferi, yüz binlerce Suriyeli mülteciyi Halep bölgesindeki evlerine geri göndermesi ve onlara olası misillemelere karşı gerekli korumayı sağlaması olacak. Silahlı gruplar tarafından ele geçirilen her yeni şehirle birlikte Ankara'nın daha fazla Suriyelinin Türkiye'yi terk edip evlerine döneceğine dair umutları da artıyor. Ancak çatışmalar yoğunlaştıkça ve Rusya ile İran İdlib, Halep ve diğer şehirlere savaş uçakları, füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) hava saldırıları düzenleme tehdidinde bulundukça, Suriye ve Ukrayna'da bu tür saldırıların etkilerini görmüş olan Ankara, seçeneklerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalacak.
Bu noktada çok sayıda Suriyeli mültecinin gönüllü olarak ülkelerine geri dönmesine olanak tanıyan ve ciddi siyasi müzakerelerin önünü açan bir ateşkes anlaşmasının zamanında yapılması Ankara için stratejik bir kazanç olacak.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 30 Kasım'da yaptığı açıklamada, Türkiye'nin başlıca amacının, silahlı gruplar ile Esed hükümeti arasında siyasi müzakerelerin başlatılması olduğunu vurguladı. Ancak tüm grupların sadakatle bağlandıkları tek bir lider olmadığından, Suriyeli muhalifler Şam'ın dış mahallelerine ulaştıklarında kendi aralarında çatışmaya girebilirler. Aynı zamanda, kontrolleri altına girecek onlarca yeni şehirlerin ve beldelerin yönetiminde acil çözüme ihtiyaç duyan sorunlarla karşılaşacaklar. Gıda ve ilaçtan altyapı onarımına kadar birçok alanda Türkiye'nin desteğine ihtiyaçları olacak. Türkiye'nin bu desteği sağlaması ek bir motivasyon olacak. Bu da müttefiklerini Suriye'deki yeni barış sürecinde daha etkili ve etkin taraflar olarak gösterebilir. Silahlı grupların ve HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Cevlani'nin istediği tam olarak bu değilse de onlar için önemli bir ilerleme anlamına gelecek.
*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.