Fransa, Gazze savaşıyla ilgili siyasi zayıflığını insani girişimlerle mi telafi ediyor?

Macron, bölgedeki liderlerle temaslarını yoğunlaştırsa da ufukta herhangi bir siyasi girişim varmış gibi görünmüyor

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İsviçre'deki Lozan Üniversitesi'nde düzenlenen bir konferansta AB hakkında konuştu, 16 Kasım 2023 (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İsviçre'deki Lozan Üniversitesi'nde düzenlenen bir konferansta AB hakkında konuştu, 16 Kasım 2023 (EPA)
TT

Fransa, Gazze savaşıyla ilgili siyasi zayıflığını insani girişimlerle mi telafi ediyor?

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İsviçre'deki Lozan Üniversitesi'nde düzenlenen bir konferansta AB hakkında konuştu, 16 Kasım 2023 (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İsviçre'deki Lozan Üniversitesi'nde düzenlenen bir konferansta AB hakkında konuştu, 16 Kasım 2023 (EPA)

Yedinci haftasına giren Gazze savaşının mağdurlarına insani yardım gönderme kararı alan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Batı ülkelerinin liderleri arasında bu alanda adım atan tek isim gibi görünüyor. Macron, pazar günü Mısır Cumhurbaşkanı, Katar Emiri, Filistin Devlet Başkanı ve İsrail Başbakanı ile yaptığı telefon görüşmelerinden ve Elysee Sarayı'nın bu görüşmelerle ilgili yaptığı açıklamaların ardından, dün X platformu (eski adıyla Twitter) hesabından yaptığı açıklamada, Gazze’ye insani yardımın mümkün olduğu kadar hızlı ve güvenli bir şekilde ulaşması ve bir ateşkes anlaşmasıyla sonuçlanacak acil bir insani ateşkesin ilan edilmesi gerektiğini vurguladı.

Macron’un Binyamin Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesine ilişkin Elysee Sarayı'ndan yapılan açıklamada, Fransa Cumhurbaşkanı'nın, İsrail Başbakanı’ndan dikkatini Gazze'deki mevcut askeri operasyonların neden olduğu insani felakete ve çok sayıda sivil can kaybına çektiği bildirildi. Açıklamaya göre Macron telefon görüşmesinde ayrıca, ‘teröristlerle siviller arasında ayrım yapılmasının ve sivillere koruma sağlanmasının gerektiğini’ vurguladı.

Fransa Cumhurbaşkanı dün X hesabından yaptığı paylaşımda tıpkı telefon görüşmeleriyle ilgili Elysee Sarayı'ndan yapılan açıklamalarda olduğu gibi, ülkesinin 9 Kasım’da Paris'in ev sahipliğinde düzenlenen uluslararası konferanstan başlayarak, Gazzeli sivillerin yararına başlattığı insani girişimlere ilişkin detaylardan bahsetti. Söz konusu konferansta uluslararası kuruluşlardan ve Avrupa Birliği'nden (AB), Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) ve Kızılhaç gibi Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarına ve sivil toplum kuruluşlarına bir milyar doların üzerinde yardım sağlandı. Macron, açıklamasında daha önce gönderilen 100 ton insani yardımın yanı sıra bölgeye önümüzdeki hafta 10 ton tıbbi yardım taşıyan Fransa Hava Kuvvetleri’ne ait bir uçak gönderme kararı aldığını belirtti. Fransa Cumhurbaşkanı, tıbbi yardım içinde yaklaşık 500 yaralının tedavisi için yeterli olacak iki mobil sağlık biriminin olduğunu kaydetti. Macron, aynı zamanda içinde 40 yatak kapasiteli bir hastanenin olduğu bir amfibi helikopter gemisinin önümüzdeki günlerde Mısır'a ulaşacağını ifade etti.

Fransız lider, amfibi helikopter gemisinin kritik vakaların tedavisinin yapılması ve yaralı sivillerin gerekirse yakınlardaki hastanelere götürülmesini kolaylaştırmak amacıyla gönderildiğini söyledi.

Ülkesinin, ‘yararlı ve gerekli olması halinde’ Fransa'da acil bakıma ihtiyaç duyan yaralı Gazzeli çocukların tedavisi için başta hava taşımacılığı olmak üzere mümkün olan tüm araçları seferber ettiğini söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı, ülkesindeki hastanelerde 50'ye kadar hastayı kabul edecek şekilde gerekli düzenlemelerin yapıldığını da sözlerine ekledi.

Gazze Şehri'ndeki Şifa Hastanesi'nden bir grup yeni doğmuş bebeğin Mısır'a nakledilmeleri için hazırlayan bir hemşire (AP)
Gazze Şehri'ndeki Şifa Hastanesi'nden bir grup yeni doğmuş bebeğin Mısır'a nakledilmeleri için hazırlayan bir hemşire (AP)

Paris'teki siyasi kaynaklara göre Fransa’nın attığı bu adımda, siyasi olarak açıkça zayıf kalması karşısında insani yönlere odaklanması ve bu alanda yaptıklarını öne çıkarması dikkati çekiyor. Bunun aynı zamanda Fransa'nı Ortadoğu'daki olayların gidişatında etkisinin azaldığını ve Avrupa'da kolektif eylemin olmadığının bir göstergesi olduğunu vurgulayan kaynaklar, Paris'in siyasi yöndeki zayıflığını insani boyuta odaklanarak telafi etmeye çalıştığını, ancak sivillerin çektikleri sıkıntıları hafifletmek için insani çalışmaların önemine rağmen siyasi çalışmanın yerini alamayacağını düşünüyorlar.

Gerek Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı düzeyinde gerekse cumhurbaşkanlığı düzeyinde olsun, Fransa diplomasisinin performansına ilişkin çeşitli değerlendirmelerde bulunan aynı kaynaklar, öncelikle Netanyahu ile yapılan görüşmede Macron'un Netanyahu’nun ‘dikkatini’ çok sayıda sivil can kaybına çekmesini ‘zayıf bir dil’ olarak gördüler. Paris’in İsrail’i Gazze’de yaptıkları karşısında ne eleştirdiğini ne de kınadığını hatırlatan kaynaklar, bunun yerine Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığı'na göre Gazze’de öldürülenlerin sayısının en az 5 bini çocuk olmak üzere 12 bini aştığı gerçeğine dikkat çekmekle yetindiğinin altını çizdiler.

Macron'un kullandığı dil, son olarak pazar günü Gazze’de olanlar karşısında üzüntüsünü dile getiren BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Turk'un da aralarında bulunduğu uluslararası kuruluşların yetkililerinin kullandığı dilden ne kadar uzak görünüyor. Turk, yaptığı yazılı açıklamada, İsrail ordusunun bazı eylemlerinin savaş suçu teşkil edebileceğine işaret ederek “Gazze'de son 48 saat içinde yaşanan korkunç olaylar inanılır gibi değil” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Macron, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'la yaptığı telefon görüşmesinde, bölge ülkelerinin liderleriyle yaptığı görüşmelerde yaptığı gibi, ‘Hamas'ın 7 Ekim'de düzenlediği terör saldırılarını kesin ve mümkün olan en sert şekilde kınaması gerektiğini’ hatırlattı. Buna karşın uygulamaları uluslararası insancıl hukuku ve savaş yasalarını ne kadar ihlal ederse etsin İsrail'i kınamak hala çok zor.

Ürdün tarafından gönderilen ve dün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'a ulaşan sahra hastanesinin bileşenlerini taşıyan yardım konvoyu (AFP)
Ürdün tarafından gönderilen ve dün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'a ulaşan sahra hastanesinin bileşenlerini taşıyan yardım konvoyu (AFP)

Macron, dün X platformundan yaptığı açıklamada, Fransa'nın insani ateşkes için ‘elinden gelen her şeyi yaptığını’ vurguladı. Fransa Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz hafta İngiltere merkezli televizyon kanalı BBC'ye verdiği röportajda ‘doğrudan’ ateşkese varılması çağrısında bulunmuş, ancak daha sonra geri adım atmıştı. Fransız kaynaklar, Macron’un, bir yandan İsrail'in tepkisi, diğer yandan Fransa'daki Yahudi kuruluşların ‘tutumunu açıklığa kavuşturulmasını’ istemeleri karşısında neden geri adım attığının anlaşılabilir olduğunu düşünüyorlar. Kaynaklar, Macron’un ‘İsrail’i Gazze'de sivillerin ölümüne yol açan bombardımanları durdurmaya ve terörle mücadelenin sivilleri öldürmek anlamına gelmediğini düşünmeye çağırmasının’ İsrail tarafını kızdırdığını eklediler.

Macron, sivilleri hedef almanın hiçbir meşru yanı ve bunu haklı gösterecek bir nedeni olmadığını belirterek, İsrail'i uluslararası insancıl hukuka saygı göstermeye çağırmıştı. Ancak ertesi gün, İsrail'in kasten sivilleri öldürdüğünü söylemek istemediğini belirterek sözlerini açıklamak ve için İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog ile bir telefon görüşmesi yapmak zorunda kaldı.

Cumhurbaşkanı Macron'un, 15 Kasım’da BM Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından yayınlanan ve acil insani ateşkes çağrısı yapan uluslararası karardan bahsetmeyi reddetmesi, Fransa'nın tutumuyla ilgili açıklaması zor olan bir diğer noktayı oluşturuyor. Söz konusu karar oylanmış gibi davranıp bu kararın ölü bir metin olarak görmek Fransa gibi diğer Batılı ülkeler için de geçerli. BMGK’nın beş daimi üyesinin üzerinde uzlaştığı tek karar da bu. Söz konusu karar İsrail'e yönelik baskıya hukuki ve meşru bir zemin sağlarken başta ABD olmak üzere İsrail'i etkileyebilecek güçte olan taraflar bugüne kadar İsrail'e baskı yapacak ciddi bir çaba sarf etmediler.

Fransa’nın korkmadan ve çekinmeden siyasi olarak eleştirdiği tek konu, işgal altındaki Batı Şeria'da İsrailli yerleşimciler tarafından Filistinlilere uygulanan şiddeti kınamak. Macron, Abbas'la yaptığı görüşmede ‘Filistinli sivillere yönelik şiddet eylemlerini kınadığını’ ifade etti. Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinde de ‘Filistinli sivillere yönelik şiddetin artmasından duyduğu derin endişeyi’ dile getiren Macron, Netanyahu’ya ‘şiddetin yayılmasını önlemek ve sükunetini korumak için mümkün olan her şeyi yapması’ çağrısında bulundu.



Baltık Denizi'nde "sabotaj" tartışması: "Çin'i suçlamak riskli bir hamle"

Tartışmaların odağındaki Yi Peng 3'ün yapımı 2001'de tamamlanmıştı (AP)
Tartışmaların odağındaki Yi Peng 3'ün yapımı 2001'de tamamlanmıştı (AP)
TT

Baltık Denizi'nde "sabotaj" tartışması: "Çin'i suçlamak riskli bir hamle"

Tartışmaların odağındaki Yi Peng 3'ün yapımı 2001'de tamamlanmıştı (AP)
Tartışmaların odağındaki Yi Peng 3'ün yapımı 2001'de tamamlanmıştı (AP)

Baltık Denizi'nde Finlandiya, Almanya, İsveç ve Litvanya arasında bağlantı kuran denizaltı telekomünikasyon kablolarının kopmasıyla sabotaj şüpheleri artıyor. Ancak uzmanlara göre gözlerin Çin'e çevrilmesi için henüz erken.

Olayla ilgili inceleme yürüten İsveç ve Danimarka, kabloların kopmasından sorumlu olabileceği gerekçesiyle Çin'e ait bir kargo gemisine odaklanıyor.

Danimarka Savunma Komutanlığı'ndan 20 Kasım'da yapılan açıklamada Çin merkezli Ningbo Yipeng şirketine ait Yi Peng 3 adlı geminin yakın takibe alındığı bildirilmişti. 

Salıyı çarşambaya bağlayan gece Danimarka ve İsveç arasındaki Kattegat Boğazı'nda demirleyen geminin, pazarı pazartesiye bağlayan gece "C-Lion 1" kablo hattının yakınlarında görüldüğü aktarılmıştı. İsveç polisi de dün incelemelerde Yi Peng 3'e odaklanıldığını duyurmuştu.

Fransa'nın kamu yayıncısı France 24'ün paylaştığı uydu takip verilerine göre, Rusya'nın St. Petersburg şehrinden Mısır'ın başkenti Kahire'ye giden kargo gemisi, Finlandiya ve Almanya arasında uzanan C-Lion 1 kablosu kesildiğinde bölge civarındaydı. Geminin daha sonra rotasını değiştirerek İsveç ve Litvanya arasında uzanan BCS kablosunun yakınına gittiği ve bu kablonun da arızalandığı belirtiliyor. 

ABD'nin Ukrayna'ya Rus topraklarına uzun menzilli füzelerle saldırma izni vermesinin ardından yaşanan olay, Avrupa'da sabotaj paniği yarattı. Gözler Çin ve Rusya'ya çevrildi.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, "Kimse bu kabloların kazara koptuğuna inanmıyor" demişti. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen de durumun "sabotaj olduğu ortaya çıkarsa şaşırmayacağını" söylemişti.

Diğer yandan France 24'ün görüştüğü uzmanlar, olayda Çin'in suçlanmasının riskli bir hamle olduğunu söylüyor.

Kopenhag Üniversitesi'nden deniz güvenliği uzmanı Christian Bueger, Çin'in olayla ilgili olduğuna dair henüz hiçbir kanıta rastlanmadığını hatırlatarak, Pistorius'un açıklamasının "erken ve şaşırtıcı" bulduğunu belirtiyor ve ekliyor: 

Böyle bir açıklama, Almanya'nın diplomatik manevra için hareket alanını kısıtlıyor. Almanya savunma bakanı, açıkça Çin'i Alman altyapısına sabotaj yapmakla suçluyor.

Bueger, Çin'in Rusya'yı desteklemek için Avrupa sularında hibrit savaş taktikleri kullandığının tespit edilmesi halinde bunun "daha önce duyulmamış, çok provokatif ve şaşırtıcı bir şey olacağını" söylüyor.

Birleşik Krallık'taki Lancaster Üniversitesi'nden Basil Germond, Baltık Denizi'nin hibrit savaş stratejileri için uygun bir bölge olduğuna dikkat çekerek, "Burada şüpheli ve kötü niyetli faaliyetleri önlemek zor" diyor. 

Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov iddialara tepki göstererek şunları söylemişti: 

Hiçbir sebep yokken her şey için Rusya'yı suçlamaya devam etmek oldukça saçma.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian da gemilerin sıkı kanunlarla denetlendiğini ve yasalara uygun şekilde hareket ettiğini savunmuştu. 

Britanya'nın tanınmış gazetelerinden Financial Times, geminin ait olduğu Ningbo Yipeng firmasıyla iletişime geçmişti. Şirket, Pekin yönetiminin kendilerinden "incelemeye katkı sağlamalarını istediğini" bildirmiş, daha fazla detay paylaşmamıştı.

Independent Türkçe, France 24, Financial Times