Boykot çağrıları ünlü markaları nasıl etkiliyor?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4689541-boykot-%C3%A7a%C4%9Fr%C4%B1lar%C4%B1-%C3%BCnl%C3%BC-markalar%C4%B1-nas%C4%B1l-etkiliyor
Mısır’daki bir McDonald’s şubesi (McDonald’s Facebook sayfası)
‘İsrail’e Gazze Savaşı’nda destek verdiği’ gerekçesiyle uluslararası şirketlere ve ürünlere yönelik boykot çağrıları sürüyor. Boykotun ünlü markalar üzerindeki etkisine karşı bazı markalar ‘olağanüstü’ promosyonlar ve indirimler sunuyor.
Geçtiğimiz ay, X internet sitesinde (eski adıyla Twitter) Mısır’da boykot kampanyaları arttı ve bazı sosyal medya sayfalarında ‘İsrail’i destekleyen şirketlerle bağlantılı’ olduğu söylenen ürünler yayınlandı. Başka sayfalarda da yerel pazardaki ürün ve alternatiflerin listeleri paylaşıldı ve ardından boykot ‘hashtag’inin etkinleştirilmesi çağrısında bulunuldu.
Mısır Sanayi Federasyonu’ndan (FEI) isminin gizli kalmasını talep eden bir kaynak Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, “geçen hafta FEI Gıda Sanayicileri Odası üyeleri arasında, boykot nedeniyle bazı şirketlerin uğradığı ciddi kayıplara ilişkin gayri resmi tartışmalar yapıldığını” söylemekle birlikte “bu kayıpların boyutunu açıklamaktan” kaçındı.
Satış oranları düştü
Kahire şehir merkezindeki bir Starbucks şubesindeki bir çalışana göre, “boykot çağrıları nedeniyle şube içindeki ürünlere olan talep, tatil günlerinde bile önemli ölçüde azaldı”. Şarku'l Avsat’a konuşan çalışan “satış oranlarının etkilendiğini ve önemli ölçüde düştüğünü” belirtti.
Bununla paralel olarak Reuters Haber Ajansı’na konuşan bir McDonald’s çalışanı “Ekim ve Kasım dönemindeki satışların geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 70 oranında azaldığına” dikkat çekti.
Şarku’l Avsat’ın Reuters’dan aktardığına göre, Starbucks ve McDonald’s’ın tedarikçisi TBS Holding’in kurucu ortağı Samih es-Sedat, “müşterileri arasında yaklaşık yüzde 50’lik bir düşüş veya yavaşlama” fark ettiğini belirtti.
Kahire Üniversitesi Finans ve Yatırım Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Hişam İbrahim “şirketlerin olağanüstü promosyonlarının, sadece Mısır’da değil, yurt dışında da boykot çağrılarının etkisiyle satışlarda oluşan durgunluğu kırma çabası olduğunu” vurguladı. Şarku’l Avsat’a konuşan İbrahim “Bu şirketler şu ana kadar boykot çağrılarıyla başa çıkabildi; ancak bunların yansıması ve orta ve uzun vadede uygulanan strateji üzerinde oluşturacağı etkisi araştırılıyor ve değerlendiriliyor” dedi.
Gözlemcilere göre “uluslararası markaların kimi yiyecek-içecek mağazalarının satışlarında düşüş yaşanması, bazılarının, özellikle hafta sonları taleplerde belirgin düşüş kaydedilen şubelerinde olağanüstü promosyonlar sunmalarına engel olmadı.” Gözlemciler “bu promosyonların, Facebook sayfalarında yayından kaldırılarak diğer internet siteleri üzerinden veya doğrudan şubelerde sunulduğunu” belirttiler.
Aralarında KFC, McDonald’s ve Starbucks’ın da bulunduğu çok sayıda şirket, boykot çağrılarının artmasıyla birlikte geçen ayın ortasından bu yana Facebook sayfaları üzerinden etkileşimi durdurdu. Zira bu markaların milyonluk sayfalarının yorumlarında boykot çağrısı yapılması ve restoranlar hakkında ‘kötü yorumlar’ yapılması yönünde bir kampanya oluştu.
Kahire'deki Amerikan Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Eymen Ganim Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda “boykot çağrılarının yaydığı ruhun, Mısırlı tüketicileri ithal ürünleri satın almayı bırakıp bunların yerel alternatiflerine yöneltebileceğini” söyledi.
1 Temmuz 2025 tarihinde kendisine ‘Robert’ adını veren İran bağlantılı bir hacker grubu, aralarında Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Susie Wiles ve kıdemli danışman Roger Stone'un da bulunduğu ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk dönem danışmanlarından çaldığını iddia ettiği 100 gigabaytlık e-postayı yayınlamakla tehdit etti. ABD'li yetkililer bu ihlali siyasi amaçlı bir karalama kampanyası olarak kınadı. Operasyon, İsrail Hava Kuvvetleri’nin İran topraklarına koordineli saldırılar ve ardından siber saldırılar düzenlediği Yükselen Aslan Operasyonu sırasında ABD'nin İsrail'e verdiği desteğe Tahran'ın verdiği yanıtın bir parçası gibi görünüyor.
17 Haziran'da İsrail bağlantılı Predatory Sparrow adlı hacker grubu İran devletine ait olan ve Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ile geniş çapta ilişkili Bank Sepah’ı hackledi. Ardından, ülkenin en büyük kripto para borsası platformu olan Nobitex'i hedef alarak, platformun yaptırımların delinmesi ve yasadışı finansmanda oynadığı iddia edilen rolü ortaya çıkarmaya çalıştı. Bu saldırı, 90 milyon dolarlık varlığın kaybıyla sonuçlandı. İsrail ve İran arasındaki fiili düşmanlıklar kırılgan bir ateşkesin sonucu olarak azalsa bile, söz konusu dijital saldırılar siber savaş alanının halen aktif olduğunu ve uluslararası alanda büyüdüğünü gösteriyor.
Yaşanan olaylar, İsrail ile İran arasındaki siber çatışma doktrininde on yıldır devam eden bir evrimi yansıtıyor. Her iki ülke de dijital alanı güvenlik stratejilerinin merkezi olarak ele alıyor ve siber kampanyaları askeri operasyonları ve diplomatik duruşlarıyla bütünleştiriyor.
İsrail, hassas siber saldırıları sağlam ulusal savunmalarla birleştiren incelikli ve gelişmiş bir siber caydırıcılık stratejisi geliştirmiş. Operasyonel düzeydeki siber kampanyalar iki İsrail kuruluşu tarafından yönetiliyor: İsrail Ulusal Siber Güvenlik Direktörlüğü ve İsrail ordusunun elit istihbarat birimi olan Birim 8200. İran'ın nükleer santrifüjlerine 2010 yılında zarar veren Stuxnet solucan saldırısındaki rolüyle bilinen bu birim, İsrail'in hem saldırı hem de savunma amaçlı siber yeteneklerine liderlik etmeye devam ediyor.
Gevşek bağlantılar
Bu resmi hükümet yapıları, resmi olarak bağlı olmayan ancak gevşek bir şekilde bağ bulunan İsrail yanlısı hacker grupları tarafından tamamlanıyor. Siber güvenlik firması Cyfirma, aralarında UCC Team, Anonymous Israel ve Red Evils'in de bulunduğu bu türden yirmiden fazla grup tespit etti. Söz konusu gruplar, İsrail'in mesajlarını desteklemek ve İran'ın dijital alandaki çıkarlarını hedef almak amacıyla sunucuları ve internet sitelerini Dağıtık Hizmet Engelleme (DDoS) saldırıları olarak bilinen taleplerle doldurmanın yanı sıra, web sitelerini tahrif etmekle de uğraşıyor.
Siber gerilimin daha geniş stratejik sonuçları endişe verici. İlk olarak, askeri ve sivil hedefler arasındaki geleneksel sınırlar bulanıklaşıyor.
Diğer yandan İran siber yeteneklerini arttırdı. Haziran saldırılarının ardından siber güvenlik firması Radware, İran'ın İsrail'i hedef alan siber faaliyetlerinin yüzde 700 oranında arttığını bildirdi. Bu saldırılar arasında DDoS saldırıları, altyapı sistemlerine sızma girişimleri ve hatta füze saldırıları sırasında anında hedef almayı kolaylaştırmak için İsrail akıllı kameralarına sızma girişimleri yer aldı. Bu durum, pasif siber gözetlemeden aktif bozma ve psikolojik savaşa doğru açık bir evrimi temsil ediyor.
İran İstihbarat ve Güvenlik Bakanlığı (MOIS) ve DMO, bir dizi Gelişmiş Kalıcı Tehdit (APT) ekibi tarafından desteklenen Tahran'ın siber yeteneklerine liderlik ediyor. APT34 (Oil Rig), APT35 (Charming Kitten) ve APT33 (Elfin), kötü amaçlı yazılım dağıtımı, kimlik avı kampanyaları ve altyapı sabotajı faaliyetleriyle bilinen bu grupların en önde gelenleri arasında. Void Manticore gibi dezenformasyon aktörleri de genellikle Tahran'ın çıkarlarıyla uyumlu jeopolitik söylemleri güçlendirerek İran'ın etkileme kabiliyetini artırıyor.
İran'ın Rusya, Çin ve Kuzey Kore ile giderek büyüyen dijital ittifakı da bu tehdidi artırıyor. Bu ortaklar onlara gözetleme teknolojileri, fidye yazılım taktikleri ve yapay zekâ tabanlı etkileme araçları sağlayarak, küresel çapta daha sofistike ve yaygın kampanyalar yürütmelerini mümkün kılıyor.
Fotoğraf: Reutres/David Swanson
İran ve destekçilerinin dijital etkisi ABD içinde oldukça görünür hale geldi. ABD'nin 22 Haziran'da İran hedeflerini vurmasının ardından İran yanlısı gruplar ABD altyapısına ve siyasi hedeflere yönelik siber saldırılarını artırdı. İran yanlısı bilgisayar korsanları 1 Temmuz'da ABD merkezli KVE Metals'e yapılan fidye yazılımı saldırısının sorumluluğunu üstlendi ve haziran sonunda sosyal medya platformu Truth Social'da meydana gelen bir hizmet kesintisinin sorumluluğunu üstlendi. Finans kurumları, kamu hizmeti şirketleri ve savunma müteahhitleri yüksek öncelikli hedeflerdir ve İsrail teknolojilerinin bazı ABD kritik altyapılarında kullanılması İran'ın misilleme amaçlı siber faaliyetlerini çekebilir veya mümkün kılabilir. İran'ın birçok sektöre uzun vadeli, tespit edilemeyen erişim sağlayabilecek güvenlik açıkları olan, ana akım yazılım ve operasyonel teknoloji sistemleri tedarikçilerine odaklanması endişe vericidir.
Siber güvenlik yönetişiminde son dönemde yaşanan aksaklıklar, ABD kurumlarının karşı karşıya kaldığı güvenlik açıklarını daha da arttırmıştır. General Timothy Ho'nun görevden alınması ve federal siber güvenlik bütçelerinde yapılan kesintiler ciddi endişelere yol açmıştır. İç Güvenlik Bakanlığı, Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansı (CISA) gibi kurumlar su, enerji ve ulaşım gibi sektörlerde teyakkuzun artırılması çağrısında bulunurken, özel sektör zor durumda ve yetersiz kaynaklara sahip olmaya devam ediyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre siber güvenlik alanında 500 binden fazla profesyonel işgücü açığı bulunan ABD'nin savunması ciddi bir baskı altında. Önlem alınmazsa, kritik sistemler giderek daha sofistike, iyi finanse edilen ve ideolojik motivasyona sahip düşmanların tehditlerine maruz kalabilir.
Siber gerilimin daha geniş stratejik sonuçları endişe verici. İlk olarak, askeri ve sivil hedefler arasındaki geleneksel sınırlar bulanıklaşıyor. Hastaneler, bankalar ve kamu hizmetleri bu asimetrik savaşlarda meşru hedefler haline geliyor. İkincisi, her iki tarafta da yarı özerk siber birimlerin yaygınlaşması, kazara tırmanma veya yanlış hesaplama olasılığını artırıyor. Üçüncüsü, siber ittifaklar ve vekalet faaliyetlerinin Ortadoğu sınırlarının ötesindeki aktörleri de cezbetmesi nedeniyle bölgesel çatışmalar giderek uluslararasılaşıyor.
Bu yeni siber çatışma dönemini yönetmek, teknik savunmaları geliştirmekten daha fazlasını gerektiriyor. Stratejik netlik, uluslararası koordinasyon ve caydırıcılık kavramının yeniden düşünülmesini gerektirir. İsrail için siber operasyonlar, tam ölçekli bir kara savaşına başvurmadan baskı uygulamanın bir yolunu sunuyor. İran için ise bir düşmana karşılık vermek ve kabiliyetlerini test etmek için uygun maliyetli, ancak yüksek etkili bir araç sağlıyor. Ancak bu noktada hem İsrail hem de İran için stratejik yanlış hesaplama riski artıyor.
Dijital cephe artık ikincil bir çatışma alanı değil. Siber araçlar, devletlerin hasımları üzerinde baskı kurma, faaliyetlerini sekteye uğratma ve stratejik varlıklarını savunma yöntemlerinin merkezi haline gelmiştir. Dijital ve fiziksel alanlar giderek daha fazla birbirine bağlanırken, siber dayanıklılık sadece Tel Aviv ve Tahran'da değil, Washington, Riyad, Brüksel ve diğer başkentlerde de ulusal savunmanın temel bir unsuru olarak ele alınmalıdır.