Pakistan Talibanı'ndan Kuşak ve Yol projelerine saldırı tehdidi

Örgüt, hükümetin yüzde 5 vergi ödemesini istiyor

TTP'nin hedef almakla tehdit ettiği Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru, Çin'in batısındaki Sincan'ı Pakistan'ın güneybatısındaki Gvadr limanına bağlıyor (AFP)
TTP'nin hedef almakla tehdit ettiği Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru, Çin'in batısındaki Sincan'ı Pakistan'ın güneybatısındaki Gvadr limanına bağlıyor (AFP)
TT

Pakistan Talibanı'ndan Kuşak ve Yol projelerine saldırı tehdidi

TTP'nin hedef almakla tehdit ettiği Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru, Çin'in batısındaki Sincan'ı Pakistan'ın güneybatısındaki Gvadr limanına bağlıyor (AFP)
TTP'nin hedef almakla tehdit ettiği Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru, Çin'in batısındaki Sincan'ı Pakistan'ın güneybatısındaki Gvadr limanına bağlıyor (AFP)

Pakistan Talibanı (TTP), hükümetin kendilerine yüzde 5 oranında vergi ödememesi durumunda Kuşak ve Yol Girişimi projelerine saldıracağını duyurdu.

Örgütün Gandapur kolu tarafından yayımlanan uyarı mesajında, Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru'nun yok edileceği öne sürüldü.

Çin'den Umman Denizi'ne kadar uzanan 3 bin 200 kilometrelik koridorda Pekin'in öncülük ettiği Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında otoyollar ve demiryolları inşa ediliyor.

Pakistan Talibanı'ndan yapılan açıklamada, "Her yerde vergi oranımız yüzde 5. Vergi ödenmezse makineler ve personel hedef alınacak" ifadeleri kullanıldı.

Konuyla ilgili Telegraph'a değerlendirmede bulunan güvenlik analisti Abdul Sayid, "Haraç, TTP içinde sıklıkla görülen bir yöntem. Örgüt, masraflarını karşılamak için bu tip gelir modellerine yöneliyor" ifadelerini kullandı.

Sayid, "Son kanıtlar, örgütün Hayber-Pahtunhva'da ve aşiretlerin kontrolündeki bölgelerde bakanlardan, hükümet yetkililerinden ve iş insanlarından vergi istediğini ortaya koyuyor" dedi.

Pakistan yönetimi 50 milyar dolar değerindeki projeye yönelik artan tehditlerin ardından geçen ay bölgedeki güvenlik güçlerinin sayısını artırmıştı.

Washington merkezli Wilson Centre'dan Michael Kugelman konuyla ilgili, "Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru'nun hız kaybetmesinin en önemli nedenlerinden biri Çin'in güvenlik tehditlerine yönelik duyduğu endişe. TTP'li teröristlerin tehditleri ve Çin'in Pakistan'daki çıkarlarına yönelik saldırıları güvenlik risklerini büyütüyor. Yerel bir TTP komutanı tarafından yapılan bu tehdit Çin'in endişelerini artıracak" ifadelerini kullandı.

TTP, Afganistan'da Taliban'ın yeniden iktidara gelmesinin ardından Pakistan'da güç kazanan yasadışı aktörlerden biri olmuştu. 

Pakistan Başbakanı Anvarul Hak Kakar, birkaç hafta önce yaptığı açıklamada Taliban'ın Afganistan'da iktidara geldiği Ağustos 2021'den bu yana Pakistan'daki terör eylemlerinin yüzde 60, intihar saldırılarınsa yüzde 500 arttığını söylemişti.

Independent Türkçe



Ortadoğu’daki ‘Netanyahu Savaşları’nı şekillendiren ‘çekiç’

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AFP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AFP)
TT

Ortadoğu’daki ‘Netanyahu Savaşları’nı şekillendiren ‘çekiç’

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AFP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AFP)

İnci Mecdi

Psikolog Abraham Maslow, tanıdık bir araca veya beceriye aşırı güvenmeyi “Elinde çekiç olan kişi her şeyi çivi olarak görür” sözüyle özetlemiştir. Bu ilke, ‘Maslow'un Çekici’ olarak bilinir. Pratik açıdan bu ilkeye 21 ayda bölgede üç savaş başlatan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'dan daha iyi bir örnek olamaz.

Hamas'ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail’in Gazze Şeridi’ne yakın yerleşim birimlerine düzenlediği saldırılardan sonra, İsrail, Gazze Şeridi’ne savaş açtı. Ardından Lübnan’a saldırdı ve Lübnan’ın güneyini işgal etti. Geçtiğimiz yıl eylül ayında Hizbullah liderlerini hedef aldı. İran'ın nükleer tesislerine ilk saldırısını 13 Haziran’da yaptı ve İran ordusu ile Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) üst düzey komutanlarına suikastlar düzenledi.

İran'ın vekilleri olan Gazze'deki Hamas ve Lübnan'daki Hizbullah'a karşı elde edilen ezici zaferler, Netanyahu'nun her iki grubun liderlerinin öldürülmesini emretmesine neden oldu. Belki de onu İsrail'in askeri gücünün bölgesel güvenliği sağlayabileceği ve sağlaması gerektiği düşüncesi ikna etti. Ancak bu üç savaş, İsrailliler arasında ‘Bibi’ olarak bilinen Netanyahu'nun tarihini karakterize eden dizinin son bölümlerini temsil ediyor olabilir. 1993 yılında Likud Partisi'nin başına geçen Netanyahu, 1996 yılında ilk kez iktidara geldiğinden bu yana İsrail'in en uzun süre görevde kalan başbakanı oldu. Hükümetlerinin düşmesini, hakkındaki yolsuzluk suçlamalarını, halkın ona karşı başlattığı protestoları, rehine krizlerini ve Gazze'deki savaşları atlatıp üç dönem boyunca 17 yılı aşkın bir süre görevde kaldı.

Yedi büyük operasyon

Netanyahu, 1996'dan 2025'e kadar başbakan olarak yaklaşık 7 savaş ve büyük çatışmaya liderlik etti. Bazılarına ise müdahale etmekten sorumluydu. Görevine 1996 yılında Lübnan'daki Hizbullah'a karşı ‘Gazap Üzümleri’ adlı operasyonla başladı. Bu operasyon, İsrail ordusunun Lübnan'ın güneyinde konuşlu Lübnan'daki Birleşmiş Milletler Geçici Gücü (UNIFIL) komuta merkezini bombalaması sonucu 106 sivilin hayatını kaybettiği ‘Kana Katliamı’na yol açtı. UNIFIL güçlerinin bulunduğu Kana Komuta Merkezi’ne yaklaşık 800 Lübnanlı sivil sığınmıştı.

İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in 2008 yılının aralık ayı ile 2009 yılının ocak ayı arasında Gazze Şeridi'nde Hamas'a karşı ‘Dökme Kurşun’ adlı operasyonu başlattığı sırada Netanyahu iktidarda değildi. Ancak o dönemde Knesset'te muhalefetin lideri olan Netanyahu, İsrail'in askeri operasyonlarını şiddetle destekledi.

Bibi, 2009 yılında yeniden başbakanlık koltuğuna oturdu, ancak 2021 yılında eski meslektaşı Naftali Bennett tarafından koltuğundan edildi. Bu dönemde, kuşatma altındaki Gazze Şeridi'ne üç askeri operasyon düzenledi. 2012 yılında gerçekleşen ‘Bulut Sütunu’ adlı ilk operasyon sekiz gün sürdü. İkincisi, 2014 yılında yaklaşık 50 gün süren Koruyucu Hat Operasyonu’ydu. Gazze'de çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 2 binden fazla Filistinlinin ölümüne neden oldu. BM Gerçekleri Tespit Etme Komisyonu, ‘Davis Raporu’ olarak bilinen raporda, İsrail'in bu savaş sırasında Gazze'de ‘savaş suçu’ niteliğinde eylemlerde bulunduğuna karar verdi. Filistinli ailelerin Doğu Kudüs'te Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki evlerinden tahliye edilmeye çalışılmasına tepki olarak, 2021 yılının mayıs ayında Filistinli grupların Tel Aviv, Kudüs, Aşkelon, Beerşeba ve İsrail’in diğer şehirlerine binlerce roket fırlatmasının ardından Duvarların Muhafızı Operasyonu başlatıldı. İsrail'in mahkeme kararları, gerginliği ve çatışmaları tırmandırdı.

Yine Netanyahu, 2022 yılındaki seçimleri kazanarak, Likud Partisi'nin Şas Partisi ve Yisrael Beiteinu Partisi ile koalisyon kurması sonucu en sevdiği pozisyona, başbakanlık koltuğuna hızla geri dönmeyi başardı. Bu gelişme, 2023 yılında askeri hesaplamaların çok ötesinde ağırlığa sahip bir dizi savaşın başlangıcı oldu. Gözlemciler, bir zamanlar en karmaşık rehine kurtarma operasyonlarından sorumlu özel kuvvetlerin elit biriminde görev yapmış olan Netanyahu’nun, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın saldırısı sonrasında ‘İsrail'in güvenliğinin koruyucusu’ imajının yerle bir olduğunu söylüyor. Anketler, İsraillilerin çoğunluğunun saldırının gerçekleşmesine izin veren güvenlik başarısızlıklarından onu sorumlu tuttuğunu gösteriyor.

Demir duvar

Siyonist düşünür Vladimir Jabotinsky'nin 1923 yılında ortaya attığı ‘demir duvar’ olarak bilinen eski bir ideoloji veya Amerikalı psikolog Maslow’un tanımladığı ‘altın çekice’ olan kesintisiz bağlılığı Netanyahu'nun askeri güce olan eğilimini açıklayabilir. Bu teoriye göre, Araplar kendi topraklarında bir Yahudi devletinin varlığını her zaman reddedecekler. Bu yüzden de Yahudi devletinin varlığı, ancak askeri güçle, aşılmaz bir ‘demir duvar’ arkasında bir gerçeklik dayatarak sağlanabilir.

Jabotinsky, anlaşma veya ekonomiye değil, askeri güce odaklanılması gerektiğini savunur. Bu ideolojiyi, Jabotinsky'nin kurduğu revizyonist hareketin mirasçısı olan Likud Partisi devraldı ve Netanyahu'nun liderliğindeki parti, herhangi bir bölgesel uzlaşı ya da Filistin devletinin tanınmasına her zaman karşı çıktı.

ABD'nin San Francisco Üniversitesi'nde Rhoda ve Richard Goldman İsrail Çalışmaları Kürsüsü Başkanı Eran Kaplan'a göre Netanyahu 1990'larda Likud Partisi’nin başına geçtikten sonra bu ideolojiyi benimsedi ve İzak Rabin'in öncülüğünü yaptığı Oslo Anlaşmaları'nı reddetti. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Filistinlilerle yapılacak herhangi bir uzlaşmanın İsrail’in bekasına karşı bir tehdit oluşturduğunu düşünen Netanyahu, Yahudi tarihinde Romalılardan Nazilere kadar soykırımların yer almasından ötürü, İsrail'in varlığını sürdürebilmesi için sürekli bir güç olması ve herhangi bir ‘toprak tavizi vermekten’ kaçınması gerektiğini savunuyor.

Netanyahu, 1990'lardan bu yana Filistin tehdidine değil, İran ve nükleer emelleri ile özellikle Lübnan, Suriye ve Gazze'de İsrail sınırları yakınlarında konuşlu bölgesel uzantılarını ortadan kaldırmaya odaklanıyor. Netanyahu, İran'ın tehlikesine karşı her zaman uyarıda bulunmuş ve Tahran'daki Şii rejimini sadece İsrail'in güvenliği için değil, tüm dünyadaki demokrasiler için en büyük tehdit olarak göstermiştir. İran'a olan takıntısını, Winston Churchill'in Nazizme karşı kararlı tutumuna benzeten Netanyahu, ofisine Churchill'in fotoğraflarını asarak, kendini totalitarizme karşı modern bir engel olarak gördüğünü ifade etmiştir.

Zorlu bir geçmiş

Gözlemciler, Netanyahu'nun uzun yıllar iktidarda kaldıktan sonra ‘tarihi miras’ konusunun onu rahatsız eden bir takıntı haline geldiğini düşünüyor. Şu an 75 yaşında olan Netanyahu, hakkındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin adli soruşturmaların devam etmesi ve İsrail parlamentosu Knesset’teki çoğunluğunun zayıflaması nedeniyle, tarihteki yerini yeniden tanımlamak için zamanının azaldığına kanaat getirmiş olabilir. Ancak Times Dergisi’ne göre Netanyahu’nun kararlarını açıklayabilecek başka bir nokta daha var. Netanyahu'nun dünyası, kısmen ailesinin geçmişinden, ‘ölmüş’ olan bir kardeşi ve tarihin acımasız olduğunu düşünen bir babadan oluşuyor. Ağabeyi Yoni, İsrail'in seçkin birliğinin komutanıydı. 1976 yılında Uganda'da rehineleri kurtarmak için düzenlenen Entebbe Operasyonu’nda öldürüldükten sonra ulusal bir kahraman ve İsrail cesaretinin sembolü haline geldi.

Aşırı sağcı tarihçi ve İspanyol Engizisyonu uzmanı olan babası Ben-Zion Netanyahu, Corneille Üniversitesi'nde tarih profesörü olarak görev yapmış ve oğlu Binyami’ne katı bir Siyonizm ve diplomasiye karşı derin şüphecilik aşılamıştır. Bu da onun dünyayı tarihsel bir mağduriyet ve Yahudi varlığının kırılganlığından duyulan korku perspektifinden görmesine neden olmuştur.

Netanyahu, son saldırıların, Tahran'ın zenginleştirilmiş uranyum stokları ve bu stokları nükleer silaha dönüştürme isteği nedeniyle, artan İran tehdidini durdurmak için gerekli olduğunu söyledi. Bu operasyonlar ona iç politikada anında kazanç sağladı. Aşırı sağcı tabanını bir araya getirdi ve orta halli rakiplerini zor durumda bıraktı. Rakipleri, savaş halindeki başbakanı eleştirmekle, İran'a karşı yumuşak görünmek arasında zor durumda kaldılar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.