Ukrayna ve Gazze Rusya'nın askeri ihracatını nasıl etkiliyor?

Rusya'nın askeri imajı hâlâ eskisi kadar etkileyici mi?

Sukhoi Su-75 Checkmate savaş uçağının 14 Kasım 2021'de Dubai Havacılık Fuarı’ında ilk gösterimi sırasında (Reuters)
Sukhoi Su-75 Checkmate savaş uçağının 14 Kasım 2021'de Dubai Havacılık Fuarı’ında ilk gösterimi sırasında (Reuters)
TT

Ukrayna ve Gazze Rusya'nın askeri ihracatını nasıl etkiliyor?

Sukhoi Su-75 Checkmate savaş uçağının 14 Kasım 2021'de Dubai Havacılık Fuarı’ında ilk gösterimi sırasında (Reuters)
Sukhoi Su-75 Checkmate savaş uçağının 14 Kasım 2021'de Dubai Havacılık Fuarı’ında ilk gösterimi sırasında (Reuters)

Anton Mardasov

Rusya'nın yakın zamanda 2023 Dubai Havacılık Fuarı'na katılımı, Ukrayna'da savaşın patlak vermesinden ve Rus ekonomisine benzeri görülmemiş yaptırımların uygulanmasından bu yana Rus askeri teçhizatının ilk görünüşü değil. Rus savunma sanayi temsilcileri, 2022 yılında Güney Afrika'da düzenlenen Afrika Havacılık, Uzay ve Savunma Fuarı'na katılmıştı. Ayrıca, bu yılın başlarında Abu Dabi'deki Uluslararası Savunma Konferansı ve Fuarı'na (IDEX 2023) katıldılar. Orada T-90 tankları ve roket rampaları gibi geniş bir ürün yelpazesini sergilediler.

Güney Afrika Cumhuriyeti ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Rus ihracatçılara bu tür sergiler düzenlemeye davet gönderme kararının, Kremlin'in izolasyon dönemindeki diplomatik çabalarının başarısının tanıtılması ve pazarlama çabalarının sürdürülmesi için bir fırsat oluşturduğuna şüphe yok. Böylelikle Moskova, Rus askeri endüstrisinin silah pazarındaki konumundan vazgeçmeyeceğini ve yalnızca Ukrayna'daki büyük ölçekli savaşta kendi güçlerini tedarik etmekle kalmayıp, aynı zamanda ihracat sözleşmeleri de sunabilecek kapasitede olduğunu bir kez daha teyit ediyor.

Ancak Rusya'nın silah ve askeri teçhizat reklam kampanyasının pratik içeriği oldukça belirsizliğini koruyor. Bu konu genellikle Rus veya yabancı uzmanların ideolojik değerlendirmelere dayalı olarak farklı yorumlarına maruz kalmaktadır, çünkü fiili sözleşmelerin ve tedarik edilen ekipman miktarlarının hesaplanması genellikle araştırma metodolojisine bağlıdır. Mevcut koşullara bağlı olarak süreç tamamlanıncaya kadar bunu doğrulamak zordur. O zaman bile çoğu kişi hala resmi olmayan bilgilere güveniyor.

Propaganda için manevra alanı

2014 yılında Ukrayna krizinin başlangıcından bu yana Washington'un Moskova'ya karşı yaptırım politikasını nasıl sıkılaştırdığı ve bunun 2017 yılında Amerika'nın Düşmanlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası'nın (CAATSA) kabul edilmesiyle sonuçlandığı biliniyor. CAATSA, Rusya'dan silah satın alan ülkelere, tüzel kişilere veya kişilere karşı ikincil yaptırımların uygulanmasına olanak tanıyor.

Rusya'nın propaganda savaşı, Rusya'nın 2022 ve 2023'te istikrarlı bir ihracat portföyünü korumayı başardığını kanıtlamak için rakamları manipüle ediyor.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden önce bile, tedarik edilen ekipman için yeni ödeme mekanizmaları geliştirme ihtiyacı nedeniyle, Rusya'nın askeri ihracatına ilişkin bilgilere erişim neredeyse imkânsız hale geldi. İşin garibi, bu mevzuat, Rusya'nın savunma sanayisinin, 2022 yılının Şubat ayından sonra yürürlüğe giren yaptırımlara önceden uyum sağlamasına yardımcı oldu.

Doğal olarak, Rus propaganda savaşı, Rusya'nın 2022 ve 2023 yıllarında, lojistik hizmetlerin bozulması, Rus bankalarının Swift sisteminden çıkarılması ve hükümet savunma taleplerindeki keskin artış gibi tüm zorluklara rağmen, istikrarlı bir ihracat portföyünü korumayı başardığını kanıtlamak için rakamları manipüle ediyor. Batı medyası aynı zamanda kamuoyunu işlerin tam tersi gittiğine inandırmaya çalışıyor.

sdefw
15 Kasım'da Dubai Air Show'da bir Rus askeri nakliye uçağı (Reuters)

Bu koşullar altında, doğru sonuçlara varmak zor. Rus temsilcilerinin çeşitli platformlardan Kremlin'in Suriye'deki kampanyasının bölgesel aktörler arasında Rus silahlarına eşi benzeri görülmemiş bir ilgi uyandırdığını nasıl doğruladığını hatırlamak yeterli. Öte yandan, Batılı temsilciler, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in yanında savaş yürütmeyi propagandaya aykırı buluyordu. Ancak, her zaman olduğu gibi, gerçek orta yerdedir. Sözleşme müzakereleri ve gerekli tüm prosedürlerin iki ila üç yıl arasında değişen uzun bir zaman alması, bu anlaşmaların pazarlama etkisinin gecikmesine yol açıyor.

Putin'in kamuoyuna yaptığı açıklamalara göre bölgedeki Rus silahlarının ana ithalatçıları Hindistan, Çin, Mısır, Cezayir ve Irak'tır.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yaptığı halka açık açıklamalara göre Rusya'nın silah satışları 2014 yılında 15 milyar dolar, 2015 yılında 14,5 milyar dolar, 2016 yılında 15,3 milyar dolar, 2017 yılında 15,3 milyar dolar, 2018 yılında 16 milyar dolar, 2019 yılında 13 milyar dolar (her ne kadar Savunma Bakanlığı bu rakamı 15,2 milyar dolar olarak tahmin etse de) ve 2020 yılında yaklaşık 13 milyar dolar değerine ulaştı.

Bu dönemde, Putin'in kamuoyuna yaptığı açıklamalara göre bölgedeki ana Rus silah ithalatçıları Hindistan, Çin, Mısır, Cezayir ve Irak idi. Bu ülkelerin, Rusya'nın Suriye iç savaşına müdahalesinden önce Rusya ile belirli silah kategorileri hakkında görüşmeler veya müzakerelere başladığına dikkat etmek gerek. Bu yıllarda bölgedeki Rus savunma sanayii için önemli olan tek sözleşme, Türkiye'ye S-400 füze sistemlerinin teslimatıydı. Bu, Türkiye'nin bağımsız bir hava savunma sistemi kurmasını sağladı.

sdefr
Putin, Ekim 2022'de Ryazan bölgesindeki bir askeri eğitim merkezini ziyareti sırasında – Rusya (AP)

İsrail-Filistin çatışmasının mevcut arka planı göz önüne alındığında, Rus uzmanlar topluluğu içinde bazı sesler, bu durumun, devam eden çatışmada Batı tercihleri ​​doğrultusunda, Arap ülkelerinin Rus silahlarını satın alma ilgisini artırabileceğini gösteriyor. Ancak, bunun gerçekleşme olasılığı hala çok düşük.

Daha iyiye mi yoksa daha kötüye mi?

Geçtiğimiz Mart ayında yayınlanan bir raporda Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI), Rusya'nın 2018-2022 yılları arasında askeri ihracat değerinin yüzde 31 düşmesine rağmen, Rusya’nın, dünya pazarındaki yüzde 16'lık payıyla silah ihracatçısı ülkeler arasındaki konumunu sürdürdüğünü ortaya koydu.

SIPRI’nın Rus-Sovyet silah ihracatını değerlendirme metodolojisi kusursuz değildir. Değerlendirme indeksi değeri metodolojisi, daha ucuz Sovyet tanklarının veya uçaklarının maliyetini, daha pahalı Batı tanklarının veya uçaklarının maliyetiyle aynı düzeyde değerlendirdiği için sürekli eleştirilere maruz kalıyor. Ancak genel olarak bu çalışma, Rusya'nın dünya silah ihracatındaki payını azaltmaya yönelik yönünü yansıtıyor. Özellikle, havacılık alanında (savaş uçakları ve helikopterler, Rusya'nın toplam tedarikinin yüzde 40'ını oluşturuyor) imzalanan birçok sözleşme, uygulamaya hazır hale geldi. Açık bilgi kaynakları, 2023 yılında Hindistan'a S-400 sistemlerinin, Zimbabve'ye Ansat helikopterlerinin ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ne L-39 savaş eğitim uçaklarının teslim edileceğini gösteriyor.

Yalnızca resmi Kremlin verilerine göre silah üretimi geçen yıl 2,7 kat, bazı bölgelerde ise 10 kat arttı

Aşağıda satışlardaki olası düşüşün ana nedenlerini inceleyeceğiz:

En önemli ve birincil neden, Ukrayna'daki savaş nedeniyle savunma sanayii üzerindeki ağır yerel taleptir. Bu durum ihracat fırsatlarını önemli ölçüde azaltıyor.

Ukrayna'daki savaşın seyri, 2033 yılına kadarki hükümet silahlanma programı da dahil onaylanmış veya onaylanma aşamasında olan bir dizi belgeyi engelledi. Sonuç olarak, Savunma Bakanlığı ve savunma sanayii kompleksi, kara kuvvetleri için büyük maliyetli ve sivil sanayinin seferberlik kapasitelerini füze ve mühimmat üretimi için kullanarak yetkisiz yeni bir program yürütüyor.

scdfrg
Her iki yılda bir düzenlenen Deniz Savunma ve Güvenlik Fuarı'nda (NAVDEX) Rus silah şirketlerinin sergilenmesi sırasında

Rusya'nın resmi verileri, silah üretiminin geçen yıl 2,7 kat arttığını, bazı alanlarda ise 10 kat arttığını gösteriyor. Ayrıca, Rusya'nın Ukrayna'daki yoğun helikopter kullanımı ve yeni alaylar kurma planları, ihracat imajına doğrudan olumsuz etki yapıyor. ‘Wall Street Journal’ gazetesine göre Moskova, daha önce Mısır, Pakistan, Belarus ve Brezilya'ya sattığı helikopter motorlarını geri almaya çalışıyor.

İkinci olarak, 24 Şubat 2022'den sonra, ikincil yaptırım tehdidi yeni bir seviyeye ulaştı ve bu da bazı ithalatçıları önceki düzenlemelerden vazgeçmeye zorladı. Böylece Endonezya, Rus yapımı Su-35 savaş uçaklarının yerine Fransız yapımı Rafale savaş uçaklarını satın almaya karar verdi. Mısır ile imzalanan Su-35 savaş uçaklarının teslimat sözleşmesi de iptal edildi. Özbekistan ise ilk kez Fransız Hava Kuvvetleri'nin fazlası olan Rafale veya Mirage-2000 savaş uçaklarını satın alma konusunda ilgi gösterdi.

Batı, Rusya ve Çin'in silahlarına iyi bir alternatif oluşturabilecek Güney Kore silahlarına Körfez ülkelerinde artan bir ilgi var.

Ayrıca yaptırımlar, Rus ihracatçıları ve kalan müşterileri, yerel para birimleriyle ödeme yapmaya ve silahları teslim etmek için karmaşık lojistik yollar bulmaya zorluyor. Birçok ülke, Rus uçaklarına hava sahasını kapattı ve Rusya'nın deniz yoluyla nakliyeyi güvence altına alması zor hale geldi.

Üçüncüsü, Rus askeri imajı eskisi kadar etkileyici değil. Rusya, hiçbir ilerleme kaydetmediği yerel bir savaşta sıkışıp kaldı. Örneğin Moskova, gerçekliğin güzel bir resmini çizmeye devam edebilir ve Pakistan ile askeri-teknik işbirliğinden duyduğu memnuniyeti resmen ilan edebilir. Ancak bu Pakistan'ın, İngiltere'nin arabuluculuğu ve desteğiyle Ukrayna topçusu için önde gelen mühimmat tedarikçilerinden biri olduğu gerçeğini değiştirmez.

vdfgbrth
Geçtiğimiz Mayıs ayında Lazkiye'deki Hmeymim üssünde Sovyetler Birliği'nin Nazi Almanya'sına karşı kazandığı zaferin 78. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen askeri geçit töreni sırasında (AFP)

Ek olarak, Moskova'nın beklentilerinin aksine, Ukrayna ve Gazze savaşının ardından Körfez ülkelerinde Güney Kore silahlarına artan bir ilgi söz konusu. Bu silahlar, Batı, Rusya ve Çin silahlarına iyi bir alternatif sağlayabilir ve çeşitlendirmeye yardımcı olabilir.

Dördüncüsü, Ukrayna'nın Sovyet silahlarının satışı ve bakımında elde ettiği tüm büyük stoklardan yararlanarak önceki konumunu kaybetmesine rağmen, Kiev'in Ankara gibi diğer aktörlerle işbirliği yapması, silah pazarında Moskova ile rekabet etmesi, örneğin helikopter ekipmanı garanti hizmetleri sağlaması imkansız değil.

Moskova, Batı'nın Ukrayna'dan duyduğu yorgunluğa ve Batılı siyasi çevrelerde değişen güç dengelerine ağırlık veriyor

fgrth
Ukraynalı bir roketatar, Haziran 2023'te Bakhmut yakınlarındaki Rus mevzilerine Grad füzesi ateşledi. (AP)

Ukrayna Savaşı, Rus savunma yetkililerini mevcut tasarımlarda hızlı değişiklikler yapmaya ve bazılarını sıfırdan oluşturmaya zorladı. Bu değişiklikler, ihraç için hazır silah listelerine dahil edilmek üzere yapıldı. Ancak, hükümetle çalışan birçok uzman, askeri ihracatın, teknoloji transferi ve ortak projeleri de dahil olmak üzere, savaşın bitiş zamanlamasına ve Ukrayna ile anlaşmanın şekline gerçekten bağlı olduğunun farkında. Ancak o zaman, Rus askeri-sanayi kompleksi, sahada ve gelişmiş Batı sistemleriyle karşı karşıyayken edindiği deneyime dayanarak güncellediği silahları dünya pazarlarına sunabilecektir.

Ancak savaşın sona ermesi ihtimali çok zayıf.

Moskova'nın ve askeri harekatının asıl görevinin, aynı askeri harekatın başlatılmasından kaynaklanan sonuçları hafifletmek olduğu açık. Stratejik olarak Moskova, Batı'nın Ukrayna'dan duyduğu yorgunluğa ve Batı siyasi çevrelerinde güç dengesinin değişmesine ağırlık veriyor. Ancak bu algılamanın beklentilerin aksine etkileri olabilir, çünkü askeri-sanayi kompleksi genel ekonomik büyümenin itici gücü olamaz ve sivil endüstrideki birçok teknoloji uzun süredir askeri teknolojileri geride bıraktı.

Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir



Bangladeş eski Başbakanı Halide Ziya'nın cenaze törenine binlerce kişi katıldı

Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)
Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)
TT

Bangladeş eski Başbakanı Halide Ziya'nın cenaze törenine binlerce kişi katıldı

Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)
Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)

Bangladeş’in başkenti Dakka’da, dün hayatını kaybeden eski Başbakan Halide Ziya için bugün parlamento binası çevresinde büyük kalabalıklar toplandı. Ziya, uzun süren bir hastalık mücadelesinin ardından 80 yaşında yaşamını yitirmişti.

Sabahın erken saatlerinden itibaren Dakka ve diğer bölgelerden gelen kalabalıklar, parlamento binasının önündeki Manik Mia Caddesi’ni doldurdu.

ascdfg
Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)

Halide Ziya’nın cenaze törenine, ülkedeki farklı bölgelerden gelen vatandaşların yanı sıra Hindistan ve Pakistan’dan da önde gelen isimlerin katılması bekleniyor. Ziya, bugün parlamento binası dışındaki bahçeye, 1981’de askeri darbe sırasında suikasta uğrayan eşinin yanına defnedilecek.

Halide Ziya, eşi vefat ettikten sonra siyasete girdi ve 9 yıl süren, eski bir askeri diktatörü deviren halk ayaklanmasının ardından muhalefetin önde gelen lideri olarak öne çıktı.

Ziya, 1991 yılında ilk kez yapılan genel demokratik seçimlerde ezici bir zafer elde ederek Bangladeş’te parlamenter demokrasinin temellerini attı ve ölümüne kadar Bangladeş Milliyetçi Partisi’nin lideri olarak kaldı.

Sakin kişiliğiyle tanınan Halide Ziya, uzun süreli siyasi rakibi ve eski Başbakan Şeyh Hasina ile güçlü bir rekabet içinde oldu. Hasina, Avami Birliği’nin lideri olarak 15 yıl boyunca ülkeyi yönetmiş, ardından 2024’te büyük bir halk ayaklanmasıyla görevden alınmıştı.

xcdf
Halide Ziya (Arşiv – AFP)

Halide Ziya’nın tabutu, Bangladeş bayrağıyla örtülü şekilde, güvenlik yetkilileri ve parti destekçileri eşliğinde hastaneden evine, ardından cenaze töreninin yapılacağı alana taşındı.

Yetkililer, bugün düzenlenecek cenaze töreninde düzeni sağlamak amacıyla yaklaşık 10 bin güvenlik görevlisi ve asker görevlendirileceğini açıkladı.


Çin, Tayvan çevresindeki askeri tatbikatlarına yönelik ‘sorumsuz’ eleştirileri kınadı

Pekin'deki bir meydanda bulunan dev ekranda, Tayvan çevresindeki Çin askeri tatbikatlarına ilişkin bir haber gösteriliyor. (Reuters)
Pekin'deki bir meydanda bulunan dev ekranda, Tayvan çevresindeki Çin askeri tatbikatlarına ilişkin bir haber gösteriliyor. (Reuters)
TT

Çin, Tayvan çevresindeki askeri tatbikatlarına yönelik ‘sorumsuz’ eleştirileri kınadı

Pekin'deki bir meydanda bulunan dev ekranda, Tayvan çevresindeki Çin askeri tatbikatlarına ilişkin bir haber gösteriliyor. (Reuters)
Pekin'deki bir meydanda bulunan dev ekranda, Tayvan çevresindeki Çin askeri tatbikatlarına ilişkin bir haber gösteriliyor. (Reuters)

Pekin bugün, Tayvan çevresindeki askeri tatbikatlarını eleştiren ülkeleri ‘sorumsuz’ olmakla suçladı.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian, düzenlediği basın toplantısında, “Bu ülkeler ve kurumlar, Tayvan’daki ayrılıkçı güçlerin askeri yollarla bağımsızlık sağlamaya çalışmasına göz yumuyor” dedi.

Lin, “Buna rağmen, Çin’in ulusal egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunmak için yaptığı gerekli ve adil faaliyetleri sorumsuzca eleştiriyorlar. Gerçekleri çarpıtıyor ve doğru ile yanlışı karıştırıyorlar; bu tam bir ikiyüzlülük örneğidir” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Avustralya Dışişleri Bakanlığı, Çin’in Tayvan çevresindeki askeri tatbikatlarını ‘istikrarsızlaştırıcı’ olarak nitelendirerek kınadı ve Pekin’e endişelerini ilettiklerini açıkladı. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, “Avustralya, herhangi bir eylemin kazara çatışma, yanlış hesaplamalar veya tırmanma riskini artırmasını şiddetle karşı çıkmaktadır” denildi. Ayrıca, “Uyuşmazlıklar diyalog yoluyla çözülmeli, güç veya zorlama ile değil” uyarısında bulunuldu ve tatbikatların ‘bölgesel gerginliği artırma riski taşıdığı’ vurgulandı. Çin, pazartesi ve salı günleri Tayvan çevresinde füze fırlatmaları yapmış, onlarca savaş uçağı ve gemiyi sevk ederek adanın limanlarını abluka altına alan tatbikatlar düzenlemişti. Pekin, Tayvan’ı kendi topraklarının bir parçası olarak görüyor ve gerekirse zorla ilhak edebileceğini belirtiyor. Tayvan Sahil Güvenlik yetkilileri bugün, Çin savaş gemileri ve sahil güvenlik gemilerinin ada çevresinden çekilmeye başladığını ve askeri tatbikatların sona erdiğine dair işaretler alındığını açıkladı.


Trump-Netanyahu görüşmesi: ABD Başkanı’nın müttefikleriyle arası ne durumda?

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD'nin Florida eyaletindeki Palm Beach'te bulunan Trump'ın Mar-a-Lago kulübünde yapılan görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında, 29 Aralık 2025 (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD'nin Florida eyaletindeki Palm Beach'te bulunan Trump'ın Mar-a-Lago kulübünde yapılan görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında, 29 Aralık 2025 (Reuters)
TT

Trump-Netanyahu görüşmesi: ABD Başkanı’nın müttefikleriyle arası ne durumda?

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD'nin Florida eyaletindeki Palm Beach'te bulunan Trump'ın Mar-a-Lago kulübünde yapılan görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında, 29 Aralık 2025 (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD'nin Florida eyaletindeki Palm Beach'te bulunan Trump'ın Mar-a-Lago kulübünde yapılan görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında, 29 Aralık 2025 (Reuters)

Elie el-Kuseyfi

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz eylül ayında gerçekleşen ve Netanyahu’nun Gazze ile ilgili ABD'nin 20 maddelik barış planını onaylamasıyla iki aşama arasında bir dönüm noktası oluşturan toplantı ile pazartesi günü Florida'da gerçekleşen toplantı aynı değildi. Bu son görüşme, iki tamamen farklı aşama arasında net bir kırılma noktası oluşturmazken bölgede yeni bir aşama için teorik ve pratik temeller atmadı. Aksine özellikle Trump’ın yaptığı açıklamalara göre son görüşme, daha ziyade Suriye ve Türkiye ile ilgili, daha az ölçüde de Gazze ile ilgili daha önce açıklanan tutumları yinelemek ve İran'ın nükleer ve füze programları ile ilgili diğer pozisyonları güncellemek için bir fırsat oldu.

Bu yüzden görüşme, özellikle İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaş ve bunun son iki yıldır bölgede yarattığı etkiler sonrasında, bölgesel ve uluslararası değişikliklerden ciddi şekilde etkilenmemiş gibi görünen iki tarihi müttefik arasındaki toplantı geleneğinden sapmadı. Bu durum ne toplantı öncesinde ne de sonrasında bir sorun oluşturdu. Ancak Gazze'deki ateşkesin ardından Trump ve Netanyahu arasındaki ilişkinin geleceği ve bölgedeki gelişmeleri ve bölgesel çıkarlarını yorumlamalarında görünen farklılıklar sorusu gündeme geldi. Görüşme sırasında, iki lider arasında ve ABD yönetimi ile İsrail hükümeti arasında, iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir model oluşturabilecek gerçek bir ayrılık belirtisi olup olmadığına dikkat çekildi.

Trump ve Netanyahu’nun eylül ve aralık aylarında gerçekleştirdikleri görüşmeler arasındaki temel fark, Trump'ın bölgedeki müttefiklerine karşı tutumunda yatıyordu.

Florida'daki görüşme, bu soruya ne bir cevap ne de cevabına dair bir ipucu barındırıyordu. Ki bu da bekleniyordu, ancak bu durum, sorunun artık geride kaldığı ve iki ülke arasındaki ilişkilerin önümüzdeki dönemde birçok sorunun ve belki de bazı ‘durumsal’ değişikliklerin konusu olmayacağı anlamına gelmiyor. Toplantı, Trump ve Netanyahu arasındaki ilişkinin niteliği konusunu büyük ölçüde çözmüş olsa da bu ilişki, eylül ayındaki son toplantılarından bu yana geçtiğimiz üç ay içindeki gelişmelerden olumsuz etkilenmiş gibi görünmüyor. Buna karşın Trump gibi bir başkan için çifte öneme sahip olabilecek şahsi düzeydeki ilişki, Gazze'den Suriye ve Türkiye'ye, belki de Lübnan'a ve daha az ölçüde İran'a kadar, iki liderin mevcut sorunlara yaklaşımlarında farklılıklar olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Gazze'de ateşkesin ilan edilmesinin ardından gündeme gelen Netanyahu'nun ‘yerine geçecek kişi’ sorunu, özellikle ABD yönetiminin şu anda onun yerine geçecek halihazırda bir aday olmaması ve Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın açıkça ifade ettiği üzere ‘Bibi’ye (Binyamin Netanyahu’nun lakabı) yönelik bölgesel hassasiyetin en azından şu aşamada Trump'ın ona verdiği desteği yeniden gözden geçirmesine neden olacak bir aşamaya gelmiş gibi görünmemesi sebebiyle ertelenmiş veya gündemden düşmüş gibi görünüyor. Onun varlığı Washington’ın bölgesel stratejisini etkilemediği ve bölgedeki nüfuz ve çıkarların belirlenmesi sürecinin son aşamasına henüz gelinmediği sürece bunun olması beklenmiyor. Dolayısıyla Netanyahu'nun sahneden çekilmesi talebi, yeni bir aşamaya geçiş için acil veya gerekli hale gelmiş değil. Bu da aynı zamanda bölgesel tarafların Washington üzerinde manevra yapma ve baskı uygulama kabiliyetine ve Washington'ın bölgesel müttefiklerinin taleplerini dengeleme ve çıkarlarına göre önceliklerini düzenleme kabiliyetine de bağlı.

sdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin başkenti Washington'daki Beyaz Saray'da bir araya geldi, 25 Eylül 2025 (Reuters)

Diğer bir deyişle, Trump Netanyahu'yu övüp İsrail'in ateşkes anlaşmasına yüzde 100 bağlı olduğunu söylerken, diğer tarafların bağlılığını sorgulasa da, görüşme Gazze ve bölge genelinde İsrail ve ABD’nin önceliklerindeki farklılıklar hakkındaki önceki sızıntıları yalanlamadı. Ancak aynı zamanda, özellikle Beşşar Esed rejiminin düşmesinde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın rolünü öven Trump, İsrail'in Suriye'den başlayıp Doğu Akdeniz'den geçerek Afrika Boynuzu'na uzanan stratejik bir çatışmaya girdiği bir dönemde, Türkiye'nin Gazze'deki rolünü desteklemeye devam ediyor gibi göründü. Bu da ne iki liderin görüşmesinde ne de ABD ve İsrail'in bölgesel meselelere ilişkin politika ve önceliklerinde önemsiz bir ayrıntı değil. Trump ve Netanyahu’nun eylül ve aralık aylarında gerçekleştirdikleri görüşmeler arasındaki temel fark, Trump'ın bölgedeki müttefiklerine karşı tutumunda yatıyordu. Suriye'den Yemen'e, Akdeniz'den Kızıldeniz kıyılarına kadar bölge ülkeleri arasında eşi ve benzeri görülmemiş bir jeopolitik rekabet varken, Trump bölgedeki müttefiklerine karşı ne tür bir tutum sergiliyor?

Florida

Florida’daki görüşmeyi, Gazze'deki ateşkesin ardından geçtiğimiz üç ayı Amerika ve İsrail'in değerlendirmesi olarak görecek olursak özellikle de Trump, İran'ın nükleer kapasitesini yeniden inşa ettiği ‘kanıtlanırsa’ yeni saldırılarla tehdit ettikten sonra ABD ve İsrail'in şu anda en az anlaşmazlık yaşadığı konunun İran olduğu söylenebilir. İran’ın füze programına gelince Trump, İran'ın nükleer programını kontrol altına almakla aynı önceliği vermeye Netanyahu kadar hevesli görünmüyordu. Trump'ın İran'la ilgili tehditler ve anlaşma arayışları arasındaki tüm açıklamaları, ABD’nin İran sorununa yaklaşımındaki belirsizliği teyit ediyor. Trump, İran'daki ‘başarılarından’ bir kez daha gurur duyduğunu gösterirken, daha da önemlisi, ABD'nin İran'a yönelik saldırılarını ‘Ortadoğu barışı’ ile ilişkilendirdi. Bu, Trump'ın kendisi ve yönetimi için bölgedeki ‘barışın’ önemini vurgulamak ve daha da önemlisi, Nobel Barış Ödülü yolunda şahsi bir başarı olarak görmek için kullandığı yöntemlerden biri.

Daha önce sızdırılan bilgilerde olduğu gibi, özellikle Trump'ın ‘yakında başlaması planlanan’ yeniden inşa sürecinin Hamas'ın tamamen silahsızlandırılmasına bağlı olmadığı yönündeki açıklamasından sonra, ABD yönetimi ile İsrail hükümeti arasında bir anlaşmazlık var gibi görünüyor.

Başka bir deyişle, ABD Başkanı Gazze'deki savaşı sona erdirmeye kararlı ve savaşı yeniden başlatmak ya da İsrail'in çatışmayı tırmandırmasına ‘izin vermek’ konusunda hiçbir heves ya da istek göstermiyor. Ancak, anlaşmanın çökmesine yol açmamak kaydıyla, İsrail'in mevcut bombardıman ve saldırılarının hızına da karşı çıkmıyor. Peki ya ikinci aşamaya geçmek? Burada da, daha önce sızdırılan bilgilerde olduğu gibi, özellikle Trump'ın ‘yakında başlaması planlanan’ yeniden inşa sürecinin Hamas'ın tamamen silahsızlandırılmasına bağlı olmadığı yönündeki açıklamasından sonra, ABD yönetimi ile İsrail hükümeti arasında bir anlaşmazlık var gibi görünüyor.

Bu, Netanyahu için çok hassas bir konu, çünkü sağ kanattan ABD yönetimine hiçbir taviz vermemesi yönünde baskı görüyor. Bu baskı, son iki gün içinde anlaşmanın ikinci aşamasının maddelerinden biri olan Refah Sınır Kapısı’nın yeniden açılması meselesinde de açıkça görüldü.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Netanyahu, sınır kapısının açılabileceğini ima ettikten sonra, İsrail'in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in baskısıyla geri adım attı, ancak bu, özellikle de toplantı öncesinde İsrail ordusuna Gazze'deki durumu sakinleştirmesi talimatı verilmiş olması nedeniyle Florida’daki görüşme öncesinde yapılan bir manevranın parçası olabilir. Ancak Trump, şu anda ABD'nin pozisyonunu iyi yöneten Hamas'a karşı bir şekilde ‘olumlu’ görünse de, net bir takvim belirlemeden ve konuyu yoruma açık bırakarak, Netanyahu ve hükümetini bir dereceye kadar tatmin edebilecek şekilde, Hamas'a silahsızlanması için zaman tanıdı.

frgthy
ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, Washington'daki Beyaz Saray'da, 10 Kasım 2025 (AFP)

Bölgede devam eden sert rekabete geri dönecek olursak bu rekabetin eksenleri henüz tam olarak oluşmamış olsa da, özellikle potansiyel ittifaklar açısından, Abraham (İbrahim) Anlaşmaları ve Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve İsrail arasındaki ittifak çerçevesinde İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki kesişimlerinden giderek daha fazla söz edilmeye başladı. Bu durum, Pakistan'ın birden fazla tarafla ortak çıkarları olması nedeniyle konumunun zorlu olduğu bir dönemde, Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır da dahil olmak üzere bu kesişimlerden ve ittifaklardan etkilenen ülkelerin, karşı kesişimler ve ittifaklar kurma girişiminde bulunup bulunmayacağı sorusunu gündeme getiriyor. Ne olursa olsun, Yemen ve Afrika Boynuzu'ndaki gelişmeler, daha geniş bölgesel manzara ve rekabet haritasının önemli bir parçası haline gelmiştir. Bunları Ortadoğu'da, daha spesifik olarak Arap Levant'ta, özellikle de Türkiye-İsrail rekabetinin zirveye ulaştığı Suriye'de yaşananlardan ayırmak artık mümkün değil. Bu da hem Netanyahu hem de Erdoğan ile dostluğuyla övünen ABD yönetimi ve Trump için can sıkıcı bir konu. Trump'ın, Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de işlerin yolunda gideceğini defalarca kez iddia etmesi, bunun gerçekten gerçekleşmesi için yeterli mi? ABD'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) daimi temsilcisinin pazartesi günü İsrail'in Somaliland’i tanıma kararını desteklemesi, ABD'nin Afrika Boynuzu'nda ve belki de Yemen'de İsrail'e karşı taraflı bir tutum sergilediğini gösteriyor. Bu durumda, iki ülke arasındaki çatışmanın Somali, Somaliland ve genel olarak Afrika Boynuzu'na yayılması konusunda ABD'nin nasıl bir tutum sergiliyor?

Washington ve İsrail'in bölgesel meselelerde uzlaşıya varıp varmayacaklarını, yani Washington'ın İsrail'e Suriye'de ateşkes karşılığında Lübnan'da gerginliğin tırmanmasını kabul edip etmeyeceğini tahmin etmek zor.

Trump, Türkiye ve İsrail hakkında söylediklerini, Suriye ve İsrail hakkında da söyledi. Netanyahu'nun Florida'daki açıklamalarından İsrail'in Suriye ve Lübnan meselelerine yaklaşımının tamamen güvenlik temelli olduğu açıkça anlaşılırken, Trump iki ülke arasındaki ilişkilerin ABD'nin planladığı şekilde ilerleyeceğini belirtti. ABD Başkanı, yönetiminin her iki konuyu da ağırlıklı olarak siyasi bir perspektiften ele aldığı bir dönemde, sınır güvenliği ve azınlıkların, özellikle de Dürziler ve Hıristiyanların korunmasının önemini bir kez daha yineledi. Washington, Suriye'de Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın yönetimini desteklemeye devam ediyor. Trump, pazartesi günü yaptığı açıklamada, elbette kendisinin bölgeye ilişkin hesaplamalarında göz ardı edemeyeceği Arap ülkeleri-Türkiye çatışmasında kilit bir figür olduğunu göz önünde bulundurarak, Şara'yı övdü. Washington, Lübnan'da özellikle İsrail ve Lübnan'dan siyasi müzakerecilerle güçlendirildikten sonra, Lübnan'ın güneyindeki ateşkesi izleyen ‘mekanizma’ komitesini artık daha fazla destekliyor. Ancak Lübnan, Suriye ve hatta Gazze'ye göre daha az bölgesel ve uluslararası koruma altında olduğu için ‘zayıf bir nokta’ olmaya devam ediyor. Öte yandan bu, İsrail'in Hizbullah'a daha fazla saldırmayı planlaması halinde bunun ABD'de anlayışla karşılanacağı anlamına gelmiyor. Çünkü ABD'nin Lübnan'daki hesaplamaları, Washington'ın desteğiyle seçilen mevcut cumhurbaşkanı ve hükümeti desteklemeyi gerektiriyor. Şimdiye kadar, bu desteği özellikle de Trump'ın da tekrarladığı gibi, Washington, Lübnan hükümetinin ve desteklediği Lübnan ordusunun Hizbullah'ın silahları sorununu ‘çözme’ konusundaki sınırlarını anlayışla karşıladığını gösterdiğinden sonlandırması için bir neden görünmüyor. Ancak Trump'ın Hizbullah'ın kötü davranışlarına ilişkin yorumları, ABD'nin İsrail'in Hizbullah'a karşı tırmanışına yeşil ışık yakmaya devam edeceğine işaret ediyor.

Burada, Washington ile İsrail arasında bölgesel meselelerde bir takas olacağını, yani Washington'ın Suriye'deki sükunet ve Lübnan'daki gerginlik karşılığında İsrail'i feda edeceğini öngörmenin kolay olmadığını belirtmek gerekir. Bu yaygın bir görüş olmakla birlikte, her bir konunun kendine özgü niteliği ve ABD’nin bölgesel çıkarları bağlamında bu konulara olan ilgisi göz önüne alındığında, birbirinden ayrılamayacak bu iki unsurun bir arada ele alındığı bu görüş tam olarak doğru değil. İsrail'in manevra alanı ve Tel Aviv'in, ABD yönetiminin kesin bir politikası olmayan kırılgan bölgelerde fiili durumu dayatma kabiliyeti küçümsenemez, ancak genel olarak, ‘bir dönüm noktası’ veya ‘tarihi’ olarak nitelendirilemeyecek olan Florida’daki görüşme, bölgedeki mevcut durumun değişmeyeceğini ilan ediyor. Bu durum, ABD yönetimi ile zaman kazanmaya devam eden Netanyahu'yu tatmin edebilir ve aynı zamanda Gazze Şeridi ve bölge ile ilgili tüm vaatlerini tek başına yerine getiremeyen Trump'ı da tatmin eder. Dolayısıyla, savaşın ve barışın olmadığı mevcut durum, Trump için bir nebze rahatlatıcı olmakla birlikte onu verdiği aşırı vaatlerden de kurtarıyor!