“Diplomasi ve yıkımın” mimarı Kissinger'ın ölümü

Hamas’ın ‘bir miktar cezayı’ hak ettiğini ve Rusya'nın uluslararası sisteme ‘saldırdığını’ söyledi

Kissinger, 2010'da Berlin'de bir akademik etkinliğe katıldığı sırada (DPA)
Kissinger, 2010'da Berlin'de bir akademik etkinliğe katıldığı sırada (DPA)
TT

“Diplomasi ve yıkımın” mimarı Kissinger'ın ölümü

Kissinger, 2010'da Berlin'de bir akademik etkinliğe katıldığı sırada (DPA)
Kissinger, 2010'da Berlin'de bir akademik etkinliğe katıldığı sırada (DPA)

Henry Kissinger, küresel diplomaside başarılı bir diplomat olarak yerinden oynamayan bir taş bırakmadı. Ancak, uzun yaşamı boyunca birçok ülkede ‘yıkım mühendisliği' ile suçlandı. Bunlar arasında Arap dünyasında Lübnan, Güney Amerika'da Şili ve Arjantin, Asya'da Vietnam ve Kamboçya ve Afrika'da birçok ülke yer alıyor.

Eğer Kissinger'in başarısı ve eleştirileri olmasaydı, yıldızı 50 yıldan fazla bir süredir parlamazdı ve adı Amerikan dış politikasına, belki de genel olarak Batı'ya kazınmazdı. Amerikan diplomasisinin mimarları, Cumhuriyetçi ve Demokratik partiler arasında, son günlerine kadar ona geri dönmeye devam etti. Birçokları onun ABD'nin iç işlerinde bile hala canlı olan derin bir iz bıraktığını söylüyor.

Henry Kissinger, geçtiğimiz 27 Mayıs'ta 100. yaşına basmıştı. Kissinger, 1994 tarihli ‘Diplomasi’ adlı kitabının da gösterdiği gibi, büyük meselelerde uluslararası bir referans noktası olarak son günlerine kadar kaldı. 100 yaşında, yarım asır önce bir dönüm noktası yarattığı Çin'e gitti. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve Avrupa'nın geleceği hakkında çok konuştu. Yapay zekanın uluslararası ilişkiler üzerindeki etkisine dair önemli bir görüşü vardı.

Henry Kissinger, Ortadoğu'da da bir ‘ikon’ haline geldi. 1973 Arap-İsrail Savaşı sırasında ABD Dışişleri Bakanı olarak uyguladığı ‘mekik diplomasisi’, sadece Mısır ve İsrail arasında bir barış antlaşmasının temeli olmakla kalmadı. Aynı zamanda şimdi muallakta bir barış süreci haline gelen Filistinliler ve Araplar ile İsrailliler arasındaki barış sürecinin ABD tarafından himaye edilmesinin de anahtarı oldu.

cdvrt
Kissinger, 2007'de ABD Başkanı Joe Biden'la birlikteydi ve Biden o dönemde Senato Dış İlişkiler Komitesi'nin Başkanıydı (AP)

Hamas'ın Gazze'yi çevreleyen İsrail yerleşimlerine yönelik çarpıcı saldırılarının ardından Kissinger, bu ‘açık saldırı eyleminin bir miktar cezayla karşılanması gerektiğini’ söyleyerek bölgede tehlikeli bir tırmanma olasılığına karşı uyarıda bulundu. Ayrıca, ‘Ortadoğu'daki çatışmanın, başka Arap ülkelerini de kamuoyu baskısı altına sokarak tırmanma riski taşıdığını’ belirterek, 1973'teki Yom Kippur Savaşı'ndan çıkarılan derslere atıfta bulundu. Hamas ve destekçilerinin gerçek amacının ‘sadece Arap dünyasını İsrail'e karşı seferber etmek ve barış müzakereleri yolundan çıkmak’ olabileceğini söyledi. Ancak İsrail'in saldırıda İran'ın parmağı olduğunu teyit etmesi halinde “İran'a karşı adımlar atabileceğine” de işaret etti. Kissinger, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ve Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırısının “uluslararası sisteme temel bir saldırı” oluşturduğu değerlendirmesinde bulundu.

Kissinger'ın Suudi Arabistan ve Körfez hakkındaki bilgisi

Prens Faysal bin Selman bin Abdulaziz’in Oxford Üniversitesi'nde ‘İran, Suudi Arabistan ve Körfez 1968-1971’ adlı doktora tezini hazırlarken Kissinger'la yaptığı uzun bir röportaj, Suudi Arabistan ve Körfez hakkındaki bilgisinin ‘Körfez'deki Ulusal Güvenlik Konseyi politikalarında etkili olmadığını’ gösterdi. Hatta Kissinger bu bölgeyle ilgili ayrıntıları ve Şah dönemindeki Suudi-İran ilişkilerinin seyrini bilmediğini itiraf etti.

Medine Valisi Prens Faysal bin Selman, kitabında şunları yazdı: "Birçok kişi, Körfez'deki Ulusal Güvenlik Konseyi politikasının Kissinger'ın etkisiyle büyük ölçüde şekillendiğini düşünüyor. Ancak, bu bakış açısı yanlış görünüyor, çünkü Kissinger'ın kendisi 1969'da Körfez hakkındaki algısına ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi: 'Benim bir algım yok,' Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin gidişatını bilmiyorum, benim için öncelik Sovyetleri Ortadoğu'dan çıkarmak."

Gerçekçi siyaset

Şarku'l Avsat geçtiğimiz Mayıs ayındaki 100. doğum gününde, ABD ile Çin arasındaki ilişkiyi kuran Henry Kissinger'ın rolünü değerlendiren akademisyenlerden ve diplomatlardan oluşan bir grupla görüştü. Kissinger, Çin'in Sovyetler Birliği'nin yörüngesinde dönen komünist sisteminden uzaklaşmasına yardımcı oldu ve böylece uluslararası güçler arasındaki denge doktrinini kurdu.

cdevrg
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 20 Temmuz 2023'teki Çin ziyareti sırasında Pekin'de Kissinger'ı kabul etti (AP)

1954 yılında doktora derecesiyle mezun olduğu Harvard Üniversitesi'ndeki akademik çalışmalarında olduğu gibi, Kissinger, on dokuzuncu yüzyılda Alman yazar Ludwik von Rochow tarafından ideolojik bir yaklaşım ve ahlaki kavramlardan önce siyasi ve diplomatik eylemdeki mülahazaları ve özel koşulları sunmak için icat edilen ‘gerçekçi siyaset’ (reelpolitilk) doktrinini benimsedi. Almanya'da Yahudi olarak dünyaya gelen Kissinger, Adolf Hitler liderliğindeki Nazilerin yönetiminden kaçmak için 1938'de ailesiyle birlikte ABD'ye sığınmayı başardı. Sadece Amerikan siyaset dünyasına girmekle kalmayıp, aynı zamanda 1969'da ilk Ulusal Güvenlik Danışmanı ve ardından 1973'te Başkan Richard Nixon yönetiminde Dışişleri Bakanı oldu. 1974'te ‘Watergate’ skandalının ardından Nixon'un yerini alan Başkan Gerald Ford'un yönetiminde, 1977'nin başına kadar son görevinde kaldı.

Tüm olumsuzluklara rağmen Henry Kissinger, Soğuk Savaş mimarı George Kennan ve Almanya'nın yeniden birleşmesi mimarı Hans Dietrich Genscher gibi yirminci yüzyılın önde gelen ‘realpolitik’ savunucularının yanı sıra Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle gibi politikacıların saflarına yükseldi.

100. yaş gününde kutlayacak çok şeyi vardı.

Tarihi atılım

Henry Kissinger'ın 1994 yılında yayınladığı ‘Diplomasi’ kitabı uluslararası ilişkilerde hala önemli bir referans olmakla birlikte geçtiğimiz onlarca yıl içinde yayınlanan birçok kitap 1973 yılında, diplomatik bir figür olan uluslararası ilişkilerde jeopolitik bir deprem yaratan, çabaları sonucunda ABD Başkanı Nixon ve Çin lideri Mao Zedong arasında bir zirve gerçekleşmiş ve ABD ile Çin arasındaki ilişkilerin kurulmasına öncülük eden ayrıca, nükleer denge doktrinini Sovyetler Birliği ile olan ilişkileri yeniden tanımlayarak tekrar ele alan Henry Kissinger’ı ele aldı. Kissenger, bir yanda Mısır ve Suriye, diğer yanda İsrail arasında ateşkes için ABD'ni n arabuluculuğunu yürütürken Ortadoğu'da büyük bir değişiklik yaptı. Bu daha sonra Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ile İsrail Başbakanı Menahem Begin arasında Camp David barış anlaşmalarını sonuçlandırmayı mümkün kıldı.

rfeg4t
Kissinger (ortada), 1974'teki akşam yemeğinde Deng Şiaoping ile (sağda) konuşurken (Getty)

Vanderbilt Üniversitesi'nde Tarih Profesörü olan Thomas Schwartz, Şarku'l Avsat’ın bir Kissinger'ın Amerikan dış politikası üzerinde olağanüstü bir etkisi olup olmadığı sorusuna Henry Kissinger and American Power: A Political Biography (Henry Kissinger ve Amerika'nın Gücü: Politik Bir Biyografi) isimli kitabından bir alıntıyla yanıt vererek,  “Gerald Ford ve George H.W. Bush dönemlerinde ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yapan Brent Scowcroft, eski Dışişleri Bakanı Lawrence Eagleburger (yine George H.W. Bush döneminde), eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice (George W. Bush döneminde) ve diğerleri gibi onunla çalışan veya yanında bulunan birçok insan Kissinger’ın Dışişleri Bakanı olarak göreve gelmesinden çok sonra ABD’nin dünyadaki yerini şekillendirdiler” dedi.

Kissinger'ın ‘her zaman popüler olmayan’ realist veya realpolitik yaklaşımıyla, eski Başkan Barack Obama'yı uluslararası meseleleri bu doğrultuda ele aldığını iddia etmeye bile teşvik etmesi hala dikkat çekicidir.

‘Oyunun Ustası’

Öte yandan eski Birleşmiş Milletler (BM) Lübnan Özel Elçisi Terje Rod-Larsen, Kissinger'ı ‘uluslararası ilişkiler ve diplomasi alanında dünyanın önde gelen araştırmacılarından biri’ olduğu için ‘çağdaş diplomasi dünyasında tamamen benzersiz’ bir figür olarak görüyor. Dünya Savaşı sonrası dönemde diplomat olarak çalışan bir ilk olmasının yanı sıra, ‘akademisyen olarak bu alanda yaptığı çalışmaların çok etkileyici olduğunu’ sözlerine ekledi. Larsen, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, “İlk olarak ABD ile Çin arasındaki ilişkiye, ikinci olarak da Ortadoğu'daki diplomasisine atıfta bulunarak Kissinger, muazzam bir başarıya imza attı” ifadelerini kullandı. Kissinger'ın akademik kimliği ve çalışan bir diplomat olmasının, onu ‘her iki alanda da en iyisi olarak kimsenin sahip olmadığı bir kombinasyon’ haline getirdiğine dikkat çekti. Larsen ayrıca Kissinger'ın 100. doğum günü vesilesiyle uluslararası barış ve güvenliğe ömür boyu hizmetlerinden ötürü saygılarını sunduğunu ifade etti.

Araplar açısından ‘kararlı bir başarı’

Filistinliler ve İsrailliler arasındaki 1993 Oslo Anlaşmalarında ana arabulucu olan eski Birleşmiş Milletler (BM) Lübnan Özel Elçisi Terje Rod-Larsen, ABD'nin Ortadoğu Barış Elçisi olarak görev yapan ve yakın zamanda ‘Master of the Game: Henry Kissinger and the Art of Middle East Diplomacy (Oyunun Ustası: Henry Kissinger ve Ortadoğu Diplomasisi Sanatı) isimli kitabını yazan eski ABD Dışişleri müsteşarı Martin Indyk ile tamamen aynı fikirde.

xcdfvrg
Kissinger ve Sedat, 16 Ocak 1974'te Kahire'de (AP)

Indyk, kitabında Kissinger'ın Ortadoğu'daki belirleyici rolüne odaklandı. Kissenger’ı ‘zeki ve yorulmak bilmeyen bir arabulucu’ olarak tanımlayan Indyk, hedefinin, ‘rakip güçlerin rekabetini ustaca manipüle ederek’ Ortadoğu'da istikrarlı bir güç dengesi kurmak olduğuna dikkat çekti.

Bununla birlikte, Martin Indyk tarafından benimsenen tarihsel anlatılar, büyük ölçüde ABD ve İsrail arşivlerinin yanı sıra Kissinger ve diğer paydaşlarla yaptığı doğrudan röportajlara dayanıyordu. Mısır ve Suriye, genel olarak Arap bölgesindeki arşivlere erişimi yoktu. Kissenger, Eski ABD Başkanları Bill Clinton ve Barack Obama ile çalışmasına ayrıca eski Başkan Donald Trump'ın Ortadoğu politikasını eleştirdi.  Indyk, birçok Arap ülkesi ile İsrail arasındaki ‘İbrahim (Abraham) Normalleşme Anlaşmaları’nı, Kissinger'ın Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed'le anlaşmadaki başarısına ve Clinton yönetiminin Suriye-İsrail barış anlaşmasına varamamasına benzetti. Kissinger'ın İsrail'in işgal altındaki Arap topraklarından ilk büyük çekilmesine yol açan ikinci Sina müzakerelerindeki başarısı, Obama yönetiminin Filistin- İsrail ihtilafını iki devletli bir çözüme dayanarak çözememesi karşılığında ABD'nin Mısır ile yeni ilişkilerini güçlendirdi.

dfrg
Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ve eski İsrail Başbakanı Golda Meir, 4 Kasım 1977 Pazar gecesi New York'ta Yahudi Kongre üyelerine verilen akşam yemeğinin ardından konuşuyor (AP)

Profesör Schwartz, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, Kissinger’ın Ortadoğu'daki rolünün oldukça belirleyici olduğunu vurguladı. En önemli izlerinden birinin, İsrail'in varlığına yönelik en büyük tehdidi ortadan kaldıran ve İsrail ile ABD'nin çok daha güçlü bir ittifak kurmasını sağlayan, Mısır ile İsrail arasındaki barış anlaşmasının temelini atmak olduğunu söyledi. Ayrıca, ‘İbrahim Anlaşmaları’nın da Kissinger'ın yaklaşımının bir mirası olduğunu’ ileri sürdü.

Ancak Indyk, Kissinger'ın 1974 başlarında Ürdün Kralı Hüseyin'i (FKÖ'den ziyade) Filistinlileri temsil etmesine izin verecek şekilde barış sürecine dahil etme fırsatını kaçırdığına inanıyor. Kissinger'in tereddüdünün, FKÖ Başkanı Yaser Arafat'ın 1974 Rabat zirvesi sırasında Filistin halkının FKÖ’nün meşru ve tek temsilcisi olarak tanınmasıyla temsil edilen ‘büyük Arap desteğini’ almasına izin verecek ölçüde olmasını eleştirdi.

‘Gerçeklik yok oluyor’

Uluslararası Kriz Enstitüsü'ndeki Birleşmiş Milletler Direktörü Richard Gowan, Kissinger'ın yaptıklarına karşı daha şüpheci görünüyor ve 1970’li yıllarda şekillendirmeye çalıştığı dünyanın çökmeye başladığını düşünüyor. Gowan, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Kissinger'ın başlıca stratejik projeleri Rusya ile yumuşama ve Çin'e açıklıktı. ABD şimdi her iki güçle de karşı karşıya. Bir anlamda, Kissinger'ın amacı ideolojik çatışmadan çok büyük güçler arasında reelpolitikti. Çünkü reelpolitiki daha istikrarlı gördü. Ancak artık gerçekçilik ruhunun yok olduğu bir dünyadayız” dedi. Ayrıca, ‘Kissinger'ı eleştirenlerin çoğunun, Washington'un orada işlenen zulümlere göz yumduğu Bangladeş Savaşı gibi krizlerdeki rolünü hatırlayacağına da işaret etti.  Ancak Gawon, ‘onun gerçekçilik anlayışından hala öğrenebileceğimiz şeyler olduğuna’ olan inancını da dile getirdi.

Güncel sorunlar bile

Schwartz’ın söylediğine göre bazıları, Henry Kissinger'ın, SSCB'nin gücünü dengelemek için sözde ‘Çin kartını’ kullanmak istediği için 1973'te Nobel Barış Ödülü'ne layık görülmesinin hatalı olduğuna inanıyor. Ayrıca bunun ‘her birinin göreli gücünün bugünkünden tamamen farklı olduğu bir zamanda’ gerçekleştiği değerlendirmesinde bulundu. Kissinger’in Çin'in uluslararası sistemde önemli bir rol oynayacağını anladığını vurguladı.

fvgth
Kissinger ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 21 Eylül 2023'te New York'ta (DPA)

Birçoğu ‘Çin'in ekonomik entegrasyonunun siyasi demokrasiye yol açacağına’ inansa da Kissinger'ın güçleri arasında ‘ABD ve Çin'in bir tür dengeye ulaşabileceklerine ikna olmaya devam ettiğini’ düşünüyor.

Kissinger, Avrupa diplomasisinin on dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkışına dayanarak çağdaş uluslararası ilişkilerde bir dönüm noktası, yirminci yüzyılda önemli bir oyuncu ve hala yirmi birinci yüzyılda varlığını sürdüren bir yaklaşımın kurucusuydu.



Afganistan, Taliban yönetimi altında beşinci yılına giriyor... İşte bilmeniz gereken beş şey

Afganistan'ın başkenti Kabil'de iktidarı ele geçirmelerinin dördüncü yıldönümünü anmak için yürüyüş düzenleyen Taliban mensupları, 15 Ağustos 2025. Taliban, ABD destekli hükümetin çöküşünün ardından yabancı güçlerin kaotik bir şekilde çekilmesiyle Kabil'i ele geçirdi. (EPA)
Afganistan'ın başkenti Kabil'de iktidarı ele geçirmelerinin dördüncü yıldönümünü anmak için yürüyüş düzenleyen Taliban mensupları, 15 Ağustos 2025. Taliban, ABD destekli hükümetin çöküşünün ardından yabancı güçlerin kaotik bir şekilde çekilmesiyle Kabil'i ele geçirdi. (EPA)
TT

Afganistan, Taliban yönetimi altında beşinci yılına giriyor... İşte bilmeniz gereken beş şey

Afganistan'ın başkenti Kabil'de iktidarı ele geçirmelerinin dördüncü yıldönümünü anmak için yürüyüş düzenleyen Taliban mensupları, 15 Ağustos 2025. Taliban, ABD destekli hükümetin çöküşünün ardından yabancı güçlerin kaotik bir şekilde çekilmesiyle Kabil'i ele geçirdi. (EPA)
Afganistan'ın başkenti Kabil'de iktidarı ele geçirmelerinin dördüncü yıldönümünü anmak için yürüyüş düzenleyen Taliban mensupları, 15 Ağustos 2025. Taliban, ABD destekli hükümetin çöküşünün ardından yabancı güçlerin kaotik bir şekilde çekilmesiyle Kabil'i ele geçirdi. (EPA)

Taliban Hareketi 2021 yılında Afganistan'da ikinci kez kontrolü ele geçirmeyi başardı. O zamandan beri iktidarlarını pekiştirdiler, kadınları ve kızları kamusal yaşamdan uzaklaştırdılar, iç muhalefeti ve dış rakiplerini ezip geçtiler. Öte yandan ilk kez, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin daimî üyesi Rusya tarafından ülkenin resmi hükümeti olarak tanındılar.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre Taliban ülkeyi kararnamelerle yönetiyor. Ancak Afganların kararnameler ve ideolojilerle karşılanamayacak özlemleri ve ihtiyaçları var.

Açıkçası, iklim değişiklikleri, nüfus artışı ve dış yardımlardaki keskin düşüş, Taliban'ın sadece yönetme değil, liderlik etme yeteneğini de sınayacak.

rt5
Afgan güzellik uzmanları, Afganistan'ın Kabil kentindeki bir salonda müşterilerine hizmet veriyor, 16 Ağustos 2025... Afgan kadınlar, Taliban'ın 2023 yılında güzellik salonlarını yasaklamasına sakin bir şekilde uyum sağlıyor. (EPA)

Taliban iktidardaki beşinci yılına girerken, bu hareket hakkında bilinmesi gereken beş şey:

Kandahar'da yaşayan Hibetullah Ahundzade, 2016 yılında Taliban'ın lideri olmasından bu yana, isyandan iktidara geçiş sürecinde Taliban'ın mirasını güçlendirdi. AP'ye göre Taliban lideri son 20 yıldır tek bir büyük hedefe odaklandı: İslam devleti kurmak.

Bu vizyonun odak noktası, geçen yıl Afganistan'daki yaşamın birçok yönünü düzenleyen Emri bil Ma'ruf Nehy-i anil Munker (İyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamak) yasasını onaylamasıydı.

Geçtiğimiz haziran ayında Ahundzade, Taliban'ın şeriatı uygulamak için savaştığını ve kendini feda ettiğini söyledi. Komutanlığın emir ve talimatlarına uymanın bir görev olduğunu ve herkesin bu itaat sınırları içinde hareket etmesi gerektiğini ifade etti.

rgty
Hareketin lideri Molla Hibetullah Ahundzade Kandahar'da ikamet ediyor. (AFP)

Onun destekçileri ise onun dini otoritesinin üstünlüğünü vurguluyor. Yükseköğretim Bakanı nisan ayında daha da ileri giderek, Ahundzade'ye yönelik eleştirileri kutsallıklara hakaret etmekle eş tuttu ve ona itaat etmenin ilahi bir emir olduğunu vurguladı.

Bu konuda, Uluslararası Kriz Grubu'nun (ICG) Asya Programı’nın önde gelen analisti İbrahim Behis, “O, neyin hareket edip neyin hareket etmeyeceğini, neyin olup neyin olmayacağını belirler” dedi.

Derinlerde gömülü

Taliban'ın iç anlaşmazlıkları derinlerde gömülü kalmaya devam ediyor. Örneğin, Taliban içindeki bazı gruplar başlangıçta kadınlar ve kızlar üzerindeki yasağın kaldırılmasını veya en azından değiştirilmesini talep ederek Taliban'ın daha geniş bir küresel ve finansal katılım alanına sahip olmasını sağlamayı amaçladı.

Ancak Ahundzade ve çevresi bu baskıya direndi ve Taliban hükümeti izolasyonundan çıkarak diplomatik ilişkiler geliştirdi; iktidarını sürdürmek için her yıl milyarlarca dolarlık vergi geliri elde etti.

ı8
Afganistan'ın başkenti Kabil'de iktidarı ele geçirmelerinin dördüncü yıldönümünü anmak için yürüyüş düzenleyen Taliban mensupları, 15 Ağustos 2025. (EPA)

Afganistan’ta İçişleri Bakanı Siraceddin Hakkani gibi nüfuzlu kişilerin otoritesinin zayıfladığı gözlemleniyor. Kasım ayından bu yana Ahundzade, Afganistan'ın silah ve askeri teçhizatını doğrudan kontrol altına aldı ve bu da hareketin kurucusu Molla Muhammed Yakub'un yönettiği İçişleri ve Savunma bakanlıklarının marjinalleşmesine yol açtı.

Geçtiğimiz aralık ayında önemli bir intihar saldırısında amcası öldürülen Hakkani, liderliğe sert eleştiriler yöneltiyordu, ancak şimdi durum farklı; kendi güçlü ağını yöneten Hakkani, Kandahar fraksiyonuyla bir savaş başlatıp kazanamaz.

Siyasi temsilci Şir Abbas Stanikzay ise ocak ayında Ahundzade'yi eleştirerek, ‘eğitimin yasaklanmasının şeriatta hiçbir dayanağı olmadığını’ vurguladı. Stanikzay kısa süre sonra Afganistan'ı terk etti ve halen ülke dışında bulunuyor. Stanikzay, kaçtığı veya şayet kalırsa tutuklanacağı yönündeki haberleri yalanladı.

Ahundzade, İslam hukukunu liderliğinin merkezine koydu. Behis, “Kendini vazgeçilmez hale getirdi. Tüm hareket ona sadakat borçlu” ifadelerini kullandı. Diğer yandan Afgan kadın ve kız çocuklarına yönelik politikalar konusunda herhangi bir değişiklik olacağına dair hiçbir işaret yok.

hyujı
ABD'nin çekilmesinin ve hareketin Kabil'de iktidara gelmesinin dördüncü yıldönümü kutlamaları sırasında gülümseyen bir Taliban üyesi, 15 Ağustos 2025 (AP)

Kadınlar tarafından yönetilen Afgan haber sitesi Zan Times’ın Genel Yayın Yönetmeni Zühre Nadir, Rusya'nın Taliban'ı tanımasının ‘çok endişe verici’ bir mesaj verdiğini söyledi.

Nadir, Taliban'ın politikalarına karşı muhalefet olduğunu, ancak insanların güçlü bir alternatif olmadığı için korktuklarını ifade etti. Nadir’e göre Taliban, ülkeyi zorla ele geçirdi ve şiddet yoluyla iktidarını sürdürdü.

Taliban iktidara geldikten sonra kadınlar Afganistan sokaklarına çıkıp protesto ettiler, ancak intikamla karşılaştılar.

Nadir, “Görünür bir protesto olmaması ile durumun kabul edilmesi karıştırılmamalıdır. Aslında, görünür bir protesto olmaması, muhalefet nedeniyle insanların karşı karşıya kaldığı ciddi riskleri yansıtmaktadır. Direniş halen devam ediyor, ancak genel ifade korku ve güçle bastırıldı” ifadelerini kullandı.

Taliban sonrası

Taliban, kadın haklarını korumaya kararlı olduğunu vurguluyor. Nadir ise ülke yöneticilerinin politikalarını değiştireceğine dair ‘güvenin zayıf’ olmasına rağmen, kadınların Taliban sonrası geleceğe ‘psikolojik ve zihinsel’ olarak hazırlandıklarını vurguluyor:

“Bu vahşetin sonsuza kadar sürmeyeceği umudu birçok kadını hayatta tutuyor. Bu kadınlar, rejim devam ettiği sürece kadın haklarına ilişkin tutumunu değiştirmeyeceğini düşünüyor.”

Taliban'ın ikili ilişkileri ortak temellere dayanıyor: ‘sınırlar, su, ulaşım ve güvenlik’. Özellikle Avrupa'da göçmenlere karşı düşmanca söylemler, Batı'daki siyasi partilerle diplomatik etkileşimi güçlendirebilir. Zira bu partiler destekçilerini memnun etmeye çalışıyor.

drfgty
Afgan güzellik uzmanları, Afganistan'ın Kabil kentindeki bir salonda müşterilerine hizmet veriyor, 16 Ağustos 2025... Afgan kadınlar, Taliban'ın 2023 yılında güzellik salonlarını yasaklamasına sakin bir şekilde uyum sağlıyor. (EPA)

Bu bağlamda Birleşik Krallık merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS), Taliban'ın daha geniş kapsamlı diplomatik etkileşimlerinin Batı'nın benimsediği ‘tanımama’ yaklaşımını parçaladığını ve Taliban ile ‘kademeli normalleşme’ yolunu açtığını bildirdi.

Nadir, “Taliban bölgede kendini rahat hissediyor ve kabul edilebilir bir çalışma yöntemi buldu. Bölge de onun varlığına uyum sağladı. Son dört yılda gördüğümüz şey, Taliban üzerinde gerçek bir baskı değil, daha çok normalleşme ve yatıştırma. Afganistan içinde ve dışında durumu izleyen bizler için bu sadece siyasi değil, aynı zamanda kişisel bir mesele. Bu acı verici durum, Afgan kadınlarının acılarının siyasi çıkarlar uğruna göz ardı edildiği yönündeki endişelerimizi doğruluyor” şeklinde konuştu.

Taliban için gerçek sınav henüz başlamadı; Nisan ayına kadar ABD, Afganistan'ın en büyük bağışçısıydı ve nüfusun yarısından fazlası hayatta kalmak için yardıma muhtaçtı. Ancak, Taliban'ın bu yardımlardan yararlanacağı endişesiyle acil yardımı durdurdu.

Görünüşe göre binlerce Afgan, kadınlar da dahil olmak üzere, işlerini kaybetmek üzere. Çünkü sivil toplum kuruluşları ve ajanslar faaliyetlerini azaltıyor veya kapatıyor. İş ve sözleşmelerin kaybı ve insani yardımın azalması, Taliban için gelir kaybı anlamına geliyor.

Bu bağlamda BM ajanslarından biri, ‘çalışanların itibarı ve güvenliği için riskler’ olduğunu belirtti. İnsani yardım kuruluşları, fonların azalması nedeniyle faaliyetlerini askıya almak zorunda kaldılar ve bu da topluluklar arasında adaletsizliğe yol açtı. İnsani yardım yetkilileri, hayal kırıklığı ve artan gerginliğin, insanların kaynaklar ve hizmetler için rekabet etmesiyle birlikte şiddete yol açacağı konusunda uyarıyor.

Bu kesintiler, komşu ülkelerden Afganların toplu olarak sınır dışı edilmesiyle aynı zamana denk geliyor ve bu da nüfusun şişmesine ve işsizlerin sayısının artmasına neden oluyor. Ayrıca gelen para transferleri de duruyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), nüfusun 2050 yılına kadar yüzde 85 artarak 76,88 milyona ulaşacağını tahmin ediyor. Afganistan'ın insanlara gıda, barınma ve ekonomik fırsatlar sağlaması gerekiyor.

defed
Afganistan'ın başkenti Kabil'de iktidarı ele geçirmelerinin dördüncü yıldönümünü anmak için yürüyüş düzenleyen Taliban mensupları, 15 Ağustos 2025. (EPA)

Afganistan Analistler Ağı'ndan Thomas Ruttig ise 1990'ların sonunda ‘tamamen harap olmuş’ bir ofiste Taliban'ın önde gelen bir üyesiyle yaptığı görüşmeyi hatırlıyor. Taliban militanları ona, kendilerinin bu koşullarda yaşayabildiklerini, ancak yabancıların yaşayamadıklarını söylemişlerdi.

Ruttig, “Afganlar bu koşullar altında yaşayabilirler diyorlar ve bu bir dereceye kadar doğru. Bu koşullar altında yaşamaya zorlandılar ve uyum sağlamayı öğrendiler” dedi.

“Şimdi ise evleri, toprakları ve birikimleri yok oldu” diyen Ruttig, Taliban'ın savaştaki zaferini ‘Allah'ın ve halkın yardımıyla kaçınılmaz’ olarak gördüğünü belirtti. Taliban'ın Afganların özlemlerinin bir yansıması olmasına rağmen, açılmaya ve halkın endişelerini dinlemeye devam etmesi gerektiğini ifade etti.

Ruttig sözlerini şöyle sürdürdü: “Onlar, ne kadar açık olurlarsa, kendilerine olan şüphelerin o kadar artacağını ve bunun da iktidarlarını zayıflatabileceğini biliyorlar. Taliban, ülkeyi sırf yönetmek için mi yönetmek istiyor, yoksa Afganistan'ı daha iyi bir yer haline getirmek için mi yönetmek istiyor? Belki de karşılaştıkları en büyük soru budur.”