Gazze savaşı Mısır ile Avrupa’yı birbirine yaklaştırıyor

Mısır, Avrupa Birliği ile ortaklığını genişletmek istiyor

Reuters
Reuters
TT

Gazze savaşı Mısır ile Avrupa’yı birbirine yaklaştırıyor

Reuters
Reuters

Amr İmam

Gazze’deki savaş, Avrupa kıtasında derin bir etki bıraktı ve kıtanın iki farklı yönünü ortaya çıkardı. Birincisi, kıtanın Tel Aviv’in şikayetlerini tek başına dinlemeye ve halkını savunma hakkını desteklemeye hazır görünen tamamen İsrail yanlısı bir yüz.

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, bu Avrupalı ​​yüzün etkileyici bir örneğidir.

Bu, Bay Borrell’in Hamas’ın İsrail’in güneyindeki yerleşim birimlerine yönelik 7 Ekim saldırılarını bir savaş suçu olarak tanımlamaktan çekinmediği bir televizyon röportajında ​​açıkça görülebilir. Ancak kendisine İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları, yaklaşık 14 bin sivilin öldürülmesi ve Filistin topraklarının kuzey ve orta kesimlerinde binlerce evin bombalanması sorulduğunda Bay Borrell, ilk bakışta avukat olmadığını ve herhangi bir hukuki hüküm verecek konumda olmadığını hatırlattı.

Ama ne mutlu ki kıtanın başka bir tarafı da var. Bu da Tel Aviv’e karşı tarafın sağladığı koşulsuz destek karşısında Avrupa’nın kendi çıkarlarını korumak için çalışmaya hazır yüzüdür.

Avrupa’nın bu diğer tarafı, şu anda savaşın kıta üzerindeki potansiyel etkilerini hafifletmeye çalışıyor. Bunu, diğer taraflarla işbirliği yapmak için Avrupalı elini uzatarak yapıyor.

Avrupa’nın bu diğer tarafı, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısının en ağır yükünü çeken ve bunun sonucunda ekonomik yıkım olasılığıyla karşı karşıya olan, yoğun nüfuslu ve ekonomik açıdan sıkıntı çeken ve sonuç olarak ekonomik yıkım potansiyeliyle karşı karşıya bir ülke olan Mısır’a el uzatıyor.

Ortak endişeler

Tüm bunlara rağmen bu çağrı, Kahire’nin Eski Kıta’nın sadık sahil güvenlik görevlisi olma konusunda pay sahibi olmaktan memnun olup olmayacağına dair soru işaretlerini gündeme getiriyor.

“Gazzeliler evlerini terk etmeye zorlanırsa kıyı şeridinin 2,3 milyonu aşan nüfusu, Akdeniz üzerinden Avrupa’ya benzeri görülmemiş bir yasadışı göçmen akınına yol açabilir.”

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, belki de bu farklı Avrupa perspektifinin başlıca örneğidir. Ursula von der Leyen, 18 Kasım’da Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile Gazze’deki insani durumla ilgili görüşmek üzere Kahire’yi ziyaret etti. Toplantı sırasında Von der Leyen’in açıklamaları, Avrupa’nın krize ilişkin endişelerini açıkça yansıtıyordu.

Von der Leyen, Gazze nüfusunun yerinden edilmesine şiddetle karşı çıktı. Bu, Avrupa’nın açık kaygılarından kaynaklanan bir tutumdur. Öyle görünüyor ki Avrupa, Gazzelilerin evlerini terk etmeye zorlanması halinde, kıyı bölgesindeki 2,3 milyondan fazla nüfusun Akdeniz üzerinden Avrupa’ya benzeri görülmemiş bir yasadışı göçmen akışına yol açabileceğinden endişe ediyor. Özellikle Mısır’ın tanık olduğu zorlu ekonomik koşullar, Gazze’den daha fazla mülteci kabul edememesi ve özellikle de ülkenin hâlihazırda başka ülkelerden gelen 9 milyon mülteciye ev sahipliği yaptığı göz önüne alındığında bu senaryo, çok da uzak bir ihtimal değil.

FOTO:  Refah’tan Gazze’ye insani yardım girişi (Reuters)
Refah’tan Gazze’ye insani yardım girişi (Reuters)

AB Komisyonu Başkanı, Mısır Cumhurbaşkanı ile görüşmesinin sona ermesinin ardından Gazze ile Sina arasındaki sınırda yer alan Refah kara limanına ulaşmak için yaklaşık 197 mil yol kat etti. Amacı, Mısır’dan Gazze’ye insani yardım ulaştırmanın zorlu sürecine ilişkin ilk elden bilgi edinmekti.

Ursula von der Leyen, orada Mısır’ın, Filistin’in bu bölgesinde mahsur kalan insanlara insani yardımının sürekli akışını sağlamak için gösterdiği çabayı övdü.

Gazzelileri içeride tutmak

Mısır, İsrail’in Gazze halkını kendi topraklarının sınırları dışında güvenli bir yere kaçmaya ve Sina’ya yerleşmeye zorlama planlarıyla karşı karşıya.

“Kahire, İsrail’in Gazze halkını sınır dışı etme planlarını engellemek için dolaylı olarak askeri güç kullanılmasını öneren dil de dahil olmak üzere her türlü dili kullandı.”

21 Kasım’da Mısırlı milletvekilleri ayrıca, Mısır Cumhurbaşkanı’na, Mısır’ın ulusal güvenliğini korumak ve Gazze’deki 2,3 milyon insanın Sina’ya nakledilmesini önlemek için gerekli tüm tedbirleri alması sorumluluğunu yükledi. Mısır Parlamentosu’nun genel merkezinde düzenlenen aynı fırtınalı oturum sırasında Mısır Başbakanı Mustafa Madbuli, Gazze halkının Mısır’a gitmeye zorlanması durumunda Mısır’ın uluslararası hukukun izin verdiği sınırlar çerçevesinde sert ve kararlı bir şekilde hareket edeceğini söyledi.

Birkaç saat önce Mısır Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in Gazze’nin güneyindeki bölgeleri tekrar tekrar bombalamasının amacının yalnızca Gazze halkını Mısır’a kaçmaya zorlamak olduğunu belirtmişti. Mısır’ın güç dili kullanmasına ve ret ifadesine ek olarak Mısır devleti, sürekli İsrail bombardımanına rağmen Gazze halkının kendi topraklarında hayatta kalabilmesi amacıyla gerekli her şeye sahip olması için var gücüyle çalışıyor.

Mısır, krizin başladığı 7 Ekim’den bu yana Gazze’ye gıda, su ve yakıt dahil olmak üzere insani yardım malzemesinin girmesini talep ediyor. Katar, Mısır ve ABD’nin aracılık ettiği dört günlük ateşkes, Gazze’ye sağlanan yardım hacminin artmasına katkıda bulunabilir ve bu da Mısır’ın kampanyasını güçlendirebilir.

Avrupa da Mısır’ın Gazze’ye daha fazla yardım gönderme arzusunu paylaşıyor. Öyle görünüyor ki bu tavır, Gazze’den sürüldüklerinde Filistin topraklarında yaşayanların Avrupa kıyılarına gidebilecekleri gerçeğinin farkına varılmasından sonra baş gösterdi.

Kahire ile temas

Avrupa, mevcut meseleyi çözmek için Kahire ile aktif olarak işbirliği yapıyor. Raporlar, Avrupa’nın, Arap ulusunu ‘yasadışı göçmenlerin Akdeniz üzerinden Avrupa kıyılarına akışını önlemek için’ adımlar atmaya motive etmeyi amaçlayan, Mısır için yeni bir yardım paketi oluşturma sürecinde olduğunu gösteriyor.

Ursula von der Leyen, 18 Kasım’da yaptığı açıklamada Avrupa ve Mısır’ın her iki tarafın da yararına olacak stratejik ve kapsamlı bir ortaklık kurmak için işbirliği yaptığını açıkladı. Avrupalı yetkili, bu ortaklığın iki taraf arasında uzun vadeli ilişkiler üzerine kurulacağını vurguladı.

Ayrıca Avrupa, arama kurtarma botlarının Mısır’a teslimatını hızlandıracak. Bu da Arap ülkesinin Akdeniz’deki yasa dışı geçişleri azaltma çabalarına yardımcı olacak.

Bununla birlikte Mısırlı parlamenterler, Avrupa ile, Kahire’nin Akdeniz’in yasa dışı geçişlerini önleme konusunda sadece uygulayıcı olma rolünün ötesine geçen daha geniş bir ortaklık geliştirmeyi amaçlıyor.

Senaryo- Kabus

Mısır Parlamentosu Yasama Komitesi üyesi Atıf Magharafi, Al-Majalla’ya yaptığı açıklamada, Mısır’ın, Avrupa’yı yasadışı göç ve terörizm de dahil olmak üzere çeşitli tehditlerden korumada çok önemli bir rol oynadığına dikkat çekti. Magharafi, “Bu, Mısır’a, AB ile Akdeniz’e yasa dışı geçişlerle mücadeleyle sınırlı olmayan kapsamlı bir ortaklık kurma yetkisi veriyor” dedi.

“Mısırlı parlamenter: “Kahire, Avrupa’yı yasadışı göç ve terörizm de dahil olmak üzere çeşitli tehditlerden korumada çok önemli bir rol oynuyor.”

Mısır, kendisinden Avrupa’ya yasadışı göç akışını durdurmak için yoğun çaba sarf ediyor. Geçmişte uzun bir süre göçmen dalgalarının Avrupa kıyılarına geçiş noktası olduktan sonra Mısır, Afrika ve Orta Doğu’nun sorunlu bölgelerinden gelen insanların bu kıyıları kullanarak Avrupa’ya gitmesini önlemek amacıyla kıyıları üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmayı başardı. Mısır hükümeti ayrıca, Mısır çölünde büyük bir başkent kurmak da dahil olmak üzere emek talebi yaratan çok sayıda kalkınma projesi başlatarak, Mısırlıların Avrupa’ya yasa dışı göç etme olasılığını da azalttı.

FOTO: Libya’da düzensiz mülteciler için merkez (AFP)
Libya’da düzensiz mülteciler için merkez (AFP)

Ancak Mısır’a komşu iki ülke olan Libya ve Sudan’da yaşanan huzursuzluklar, Mısır üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Gazze’deki mevcut durum, bu baskıyı artırdığı gibi Mısır’ın içinde bulunduğu zor ekonomik koşulları daha da ağırlaştırıyor. Bütün bunlar ise yasadışı göçü, Mısırlılar arasında ortak bir eğilim olarak yeniden ön plana çıkaracaktır. Gıda fiyatları yükseldikçe, iş imkanları azaldıkça ve hayat zorlaştıkça, daha çok Mısırlı kendi ülkeleri dışında, büyük olasılıkla Avrupa’da fırsatlar aramaya yönelecektir.

Nitekim devlet yetkililerinin yasadışı göçü kontrol etmek için aldığı önlemlere rağmen Mısırlılar denize geri döndü. Kahire’deki gözlemciler, Mısırlıları Avrupa kıyılarına ulaşma umuduyla tehlikeli yolculuklara çıkaran ölüm botlarının yeniden ortaya çıkmasının, Mısır’ın sınırlı destekten veya Avrupa için sahil güvenlik görevi yapmaktan daha fazlasına ihtiyacı olduğunu gösterdiğini söylüyor.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı haberde Al-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Imad Gad, yaptığı açıklamada, “Mısır’ın, halkına ekonomik fırsatlar yaratabilmek ve gençleri yasadışı göçten uzaklaşmaya teşvik edebilmek için gerçek desteğe ihtiyacı var. Sanayi sektörünü ileriye taşıyacak teknoloji ve ekipmanlara ihtiyacı var. Bu, insanlara iş fırsatları yaratacak ve Avrupa’ya yasadışı göç dalgasını durduracak” ifadelerini kullandı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



İsrail: Bütçe, Batı Şeria’daki yerleşimleri destekleyecek şekilde onaylandı

Batı Şeria'nın Kalkilya kasabasında düzenlenen operasyon sırasında İsrail askerleri, 4 Aralık 2025 (DPA)
Batı Şeria'nın Kalkilya kasabasında düzenlenen operasyon sırasında İsrail askerleri, 4 Aralık 2025 (DPA)
TT

İsrail: Bütçe, Batı Şeria’daki yerleşimleri destekleyecek şekilde onaylandı

Batı Şeria'nın Kalkilya kasabasında düzenlenen operasyon sırasında İsrail askerleri, 4 Aralık 2025 (DPA)
Batı Şeria'nın Kalkilya kasabasında düzenlenen operasyon sırasında İsrail askerleri, 4 Aralık 2025 (DPA)

İsrail’de Maliye ve Savunma bakanları, 2026 genel bütçesi hazırlıkları kapsamında Savunma Bakanlığı’nın talep ettiği ödeneğin 144 milyar şekelden 112 milyar şekele düşürülmesi konusunda anlaşmaya vardı. Buna rağmen yeni bütçe, 2025 yılına kıyasla yaklaşık 20 milyar şekellik bir artış gösterdi. Artışın büyük bölümünün, Batı Şeria’daki yerleşim projelerini desteklemeye yönlendirileceği belirtildi.

Perşembeyi cumaya bağlayan gece, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ile Savunma Bakanı Yisrael Katz arasında uzun bir toplantı gerçekleştirildi. Katz’ın, bütçeyi İsrail ordusu komutanlığıyla koordineli şekilde hazırladığı ve ordunun 7 Ekim 2023’ten bu yana karşı karşıya kaldığı güvenlik tehditleri nedeniyle acil bir bütçe artışına ihtiyaç duyulduğunu vurguladığı bildirildi.

ty
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, zorluklarla başa çıkmak için bakanlığının bütçesinde artış talep etti. (DPA)

Bugün öğle saatlerinde İsrail hükümeti, 2026 yılına ilişkin 662 milyar şekellik yeni bütçeyi ezici çoğunlukla onayladı. Buna göre bütçe açığı, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,9’u olarak belirlendi. Bütçe, nihai onay için ilerleyen dönemde Knesset Genel Kurulu’na sunulacak.

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığına göre, Savunma Bakanlığı’nın talep ettiği ödeneğin düşürülmesi, kamu hazinesi açısından bir kazanım olarak değerlendiriliyor. Ancak bütçenin yine de yaklaşık 20 milyar şekel artırılması, hazırlanan bütçedeki açığın ek yüzde 1 artmasına yol açarak toplamda yaklaşık yüzde 4’e ulaşmasına neden olacak.

Savunma Bakanı Yisrael Katz, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ile yapılan anlaşmanın ardından yaptığı açıklamada, üzerinde uzlaşılan bütçenin gelecek yıl ortalamasında yaklaşık 40 bin yedek askerin göreve çağrılmasını temel aldığını söyledi. Katz, bu adımın, çok cepheli savaş koşullarında yedek askerlerin üzerindeki yükü hafifletmeyi amaçladığını belirtti.

İsrail ordusu ise bütçe hazırlıkları sırasında 60 bin yedek askerin göreve çağrılması yönünde talepte bulunmuştu.

Gazetenin aktardığına göre taraflar ayrıca, Batı Şeria’daki güvenliği artırmayı hedefleyen toplam 725 milyon şekellik bir bütçe paketinde uzlaştı. Üç yıla yayılan bu paketin; ulaşım yollarının korunması, yeni yolların yapımı, bölgede askeri üslerin inşası ve Ürdün sınır hattındaki projeleri kapsadığı bildirildi. Bu durum, özellikle doğu sınırı boyunca Batı Şeria’daki asker sayısının azaltılmasına yönelik örtülü bir mutabakat olduğu yorumlarına yol açıyor. Aynı zamanda, yeni yerleşim birimlerinin inşası, mevcutların güçlendirilmesi ve bu yerleşimlere hizmet edecek yolların açılması için çok daha fazla kaynağın ayrıldığı belirtiliyor.

xsdfrg
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Savunma Bakanlığı'na bütçenin azaltılması sürecindeki iş birliğinden dolayı teşekkür etti. (Reuters)

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth, Knesset’te yakında oylamaya sunulması beklenen askerlik yasasının, 2026 yılına kadar bütçeye milyarlarca şekellik ek yük getireceğini yazdı. Gazeteye göre, Haredi gençlerin askerlikten muaf tutulması, yedek askerler üzerindeki yükü ve Savunma Bakanlığı bütçesini daha da artıracak.

Haberde, düzenli birliklerin faaliyet maliyetlerinin yedek birliklerin maliyetinin yarısından fazla olduğu vurgulandı. Savunma Bakanı Yisrael Katz’ın bu açığı kapatma yöntemi olarak zorunlu askerlik süresini üç yıla uzatmayı planladığı, Knesset’in ise Haredi gençleri zorunlu askerlikten muaf tutacak yasa tasarısını onaylayacağı belirtildi.

Gazete, düzenli birlikler ile yedek birlikler arasındaki maliyet farkının çok büyük olduğunu, bazı hesaplamalara göre farkın yaklaşık yüzde 50 civarında bulunduğunu aktardı. Hesaplamalara göre bir yedek asker İsrail’e aylık 48 bin şekel maliyet getirirken, zorunlu hizmetteki bir düzenli askerin maliyeti bunun ortalama yarısı kadar. Ayrıca Maliye Bakanlığı’nın hesaplamalarına göre, herhangi bir zamanda 60 bin yedek askerin maliyeti, savaş dönemi dışındaki yıllara göre çok daha yüksek olacak; 2026 yılı için yaklaşık 13-14 milyar şekel civarında öngörülüyor.

fth
Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv – Reuters)

Smotrich, büyümeyi yeniden canlandıracağını, İsraillilere ekonomik faydalar sağlayacağını ve genel bütçe içinde vergi indirimi yapılmasına olanak tanıyacağını düşünerek, bütçesini azaltma konusunda iş birliği yaptığı için İsrail Savunma Bakanlığı'na teşekkür etti.

İsrail hükümeti dün sabah, 2026 yılında İsrail ekonomisinin gidişatını belirleyecek olan bütçenin onaylanmasını görüşmek üzere bir toplantı düzenledi; Smotrich, geçirmeyi hedeflediği birçok reformu sundu.

Smotrich, yıllık bütçe açığının yüzde 3,2 ile 3,6 arasında olacağını, Savunma Bakanlığı ile yapılan anlaşma sonrasında ise yüzde 4'e ulaşacağını bildirerek İsrail hükümeti bakanlarını şaşırttı.

Gazze çevresindeki bazı yerleşim yerleri ve kasabaların belediye başkanları, 7 Ekim 2023'teki saldırının ardından yeniden inşa için ayrılan bütçenin azaltılmasına karar verilmesi üzerine İsrail hükümeti binası önünde protesto düzenledi.


Rapor: Netanyahu'nun Roman Goffman'ı kurumun başına getirmesi Mossad'da ‘hayal kırıklığı’ yarattı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri sekreteri Roman Goffman ile istişarelerde bulunuyor. (DPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri sekreteri Roman Goffman ile istişarelerde bulunuyor. (DPA)
TT

Rapor: Netanyahu'nun Roman Goffman'ı kurumun başına getirmesi Mossad'da ‘hayal kırıklığı’ yarattı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri sekreteri Roman Goffman ile istişarelerde bulunuyor. (DPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri sekreteri Roman Goffman ile istişarelerde bulunuyor. (DPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun askeri sekreteri Roman Goffman’ı yeni Mossad başkanı olarak atama kararı, kurum içinde hayal kırıklığıyla karşılandı. Şarku’l Avsat’ın İsrail gazetesi Yediot Aharonot’tan aktardığına göre, mevcut ve eski yetkililer bu değerlendirmeyi yaparken, birçok isim seçimin ‘sürpriz olmadığını’ belirtti.

Yetkililer, Netanyahu’nun Mossad içinden desteklediği adayları geri planda bırakarak Goffman’ı tercih etmesinin, onun istihbarat deneyiminin yetersizliği ve görevi erken bırakma ihtimali konusunda endişe yarattığını bildirdi. Buna karşılık Netanyahu’ya yakın çevreler, Goffman’ın ‘sadakati, sağduyusu ve agresif düşünme tarzının’ göreve uygun olduğunu savunuyor.

Netanyahu’nun bu yılın başlarında Şin-Bet’in (Şabak) başına kurum dışından David Zini’yi getirmesinin ardından, üst düzey Mossad yetkilileri benzer bir yaklaşımın tekrarlanmasını bekliyordu. Yetkililere göre Netanyahu, kendisine agresif, sadık ve ideolojik olarak uyumlu gördüğü isimleri kurum dışından seçmeyi tercih ediyor.

Eleştirmenler, bu adımın Netanyahu’nun ‘elitler’ ve ‘derin devlet’ olarak nitelendirdiği kesimlere karşı yürüttüğü daha geniş mücadelenin bir yansıması olduğunu savunuyor. Destekçileri ise Goffman’ın ‘güvenilir, ketum ve sadık’ bir isim olduğunu belirtiyor.

Bazı kaynaklar, atama sürecine ilişkin olarak Goffman’ın karar alınmadan önce Netanyahu’nun eşi Sara Netanyahu ile gayriresmi bir ‘görüşmeye’ çıktığını iddia etti. Başbakanlık Ofisi ise bu iddiayı “tamamen asılsız” diyerek reddetti.

frgt
Soldan sağa: Savunma Bakanı Yisrael Katz, Netanyahu’nun askeri sekreteri Roman Goffman, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Netanyahu’nun Özel Kalem Müdürü Tzachi Braverman, Katar'daki saldırılar sırasında bir komuta merkezinde istişare ediyor. (Şin-Bet)

Bazı yetkililer, Goffman’ın akıcı Rusça konuşmasına karşın İngilizcesinin sınırlı olmasının, özellikle diplomatik temaslarda zorluk yaratabileceğini belirtiyor. Buna karşılık destekçileri, İngilizce hâkimiyetinin Mossad’ın temel görevleri açısından kritik bir gereklilik olmadığını savunuyor. Öte yandan, birçok üst düzey savunma yetkilisinin atamanın ardından kurum içinde bir istifa dalgası beklediği bildirildi.

Netanyahu’nun, görev süresi sona eren Mossad Başkanı David Barnea’nın önerdiği adayları göz ardı ederek, istihbarat çevrelerinde yükselmemiş olan Goffman’ı tercih ettiği belirtildi. Başbakan’ın kararını yakından takip eden kaynaklar, tercihin ‘sadakat’ ve ‘temkinli muhakeme’ ile şekillendiğini aktarırken, eski bir üst düzey savunma yetkilisi Goffman’ı ‘Netanyahu’ya son derece bağlı bir isim’ olarak tanımladı ve atamayı ‘şaşırtıcı’ olarak nitelendirdi.

Goffman’ın meslektaşları, onu ‘disiplinli bir subay’ olarak tanımlıyor; ayrıca tarih ve askeri strateji üzerine çokça okuduğu ifade ediliyor.

dfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Mossad Başkanı David Barnea Kudüs'te (DPA)

Askeri istihbaratta görev yapmış üst düzey bir yetkili, Goffman’ın ‘kurnaz ve cesur bir isim’ olduğunu söylemekle birlikte, bir Mossad başkanından beklenen operasyonel istihbarat geçmişine sahip olmadığını ifade etti.

Yetkili, “Sadece Rusça ve İbranice konuşuyor; İngilizce tek kelime bilmiyor. General rütbesini sadece bir yıl taşıdı ve bu büyüklükte bir kurumu hiç yönetmedi” dedi.

Buna karşılık, Netanyahu’ya yakın kaynaklar eleştirileri kesin bir dille reddederek Goffman’ın atanmasını ‘mükemmel bir tercih’ olarak nitelendirdi. Aynı kaynaklar, Goffman’ın Rusça bilgisi ve bölgesel hâkimiyetinin, Moskova’daki hassas görevlerde onu ‘eşsiz kıldığını’ savundu. Ayrıca askeri sekreter olarak Netanyahu’nun en yakın güvenlik danışmanı hâline geldiğini ve Hizbullah’ın üst düzey isimlerine yönelik suikastlar ile bu yıl İran’a karşı yürütülen operasyonlar da dahil olmak üzere önemli gizli faaliyetlerde rol aldığını belirttiler.

Goffman’la yakın çalışan bazı yetkililer ise onu ‘agresif ve alışılmışın dışında düşünen biri’ olarak tanımlıyor. Goffman’ın söz konusu özelliklerinin Mossad için kritik değer taşıdığı düşünülüyor. Bir yetkili, “Başbakan’ın en güvendiği güvenlik yardımcısı oydu; ne Genelkurmay Başkanı ne de Savunma Bakanı, her şeyde Goffman vardı” dedi.

Goffman’ın İngilizce eksikliğini sorun görenler olsa da, destekçileri Mossad’ın ana ilgi sahalarının (İran, Suriye ve Lübnan) İngilizce gerektirmediğini, buna karşın Rusça bilgisinin Moskova’nın İran ve diğer düşman aktörlerle olan ilişkileri nedeniyle önemli bir avantaj sağladığını vurguluyor.

Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in bu hafta Goffman’la görüşerek kendisini tebrik ettiği ve ordu olarak görev değişiminde destek vereceklerini söylediği açıklandı. Mossad’ın görevden ayrılan başkanı David Barnea’nın da Goffman’la konuşup başarı dilediği belirtildi. Netanyahu ise birçok adayla görüştüğünü, Goffman’ı ‘olağanüstü mesleki yetenekleri’ nedeniyle seçtiğini söyledi. Başbakan ayrıca Goffman’ın, 7 Ekim 2023’te Hamas saldırısı sırasında evinden çıkarak çatışmaya katıldığını ve ağır yaralandığını hatırlatarak rolünü övdü.


İran, Hürmüz Boğazı yakınlarında düzenlediği deniz tatbikatında füze fırlattı

İran, 20 Ağustos 2025'te İran'ın açıklanmayan bir yerinde askeri tatbikat sırasında füze fırlattı (Reuters)
İran, 20 Ağustos 2025'te İran'ın açıklanmayan bir yerinde askeri tatbikat sırasında füze fırlattı (Reuters)
TT

İran, Hürmüz Boğazı yakınlarında düzenlediği deniz tatbikatında füze fırlattı

İran, 20 Ağustos 2025'te İran'ın açıklanmayan bir yerinde askeri tatbikat sırasında füze fırlattı (Reuters)
İran, 20 Ağustos 2025'te İran'ın açıklanmayan bir yerinde askeri tatbikat sırasında füze fırlattı (Reuters)

İran devlet televizyonu, İran'ın deniz tatbikatının ikinci gününde Umman Denizi'ne ve stratejik Hürmüz Boğazı yakınlarına büyük füzeler fırlattığını bildirdi.

AP’nin haberine göre İran anakarasının derinliklerinden füze fırlatan paramiliter "Devrim Muhafızları"nın, dün başlayan tatbikatlarda Umman Denizi ve Hürmüz Boğazı yakınlarında bulunan komşu bölgedeki hedefleri vurduğu belirtildi.

Devrim Muhafızları'nın 5 Aralık 2025'te yayınladığı fotoğrafta, Güney İran kıyılarında askeri tatbikata katılan bir bot (EPA)Devrim Muhafızları'nın 5 Aralık 2025'te yayınladığı fotoğrafta, Güney İran kıyılarında askeri tatbikata katılan bir bot (EPA)

Füzelerin, menzili 2 bin kilometreye kadar ulaşan Qadr-110, Qadr-380 ve Kadir seyir füzeleri olduğunu belirten yetkili, Devrim Muhafızları'nın ayrıca 303 adlı bir balistik füze fırlattığını da belirtti, ancak daha fazla ayrıntı vermedi.

Televizyon görüntülerinde, füzelerin fırlatıldığı ve hedeflerini vurduğu görülüyor.

İran Devrim Muhafızları tarafından 5 Aralık 2025'te paylaşılan bir fotoğrafta, İran'ın güney kıyılarındaki sularda yapılan askeri tatbikat sırasında bir füzenin fırlatıldığı görülüyor.İran Devrim Muhafızları tarafından 5 Aralık 2025'te paylaşılan bir fotoğrafta, İran'ın güney kıyılarındaki sularda yapılan askeri tatbikat sırasında bir füzenin fırlatıldığı görülüyor.

Tatbikat, haziran ayında İsrail ile İran arasında yaşanan ve aralarında askeri liderler ve nükleer bilimcilerin de bulunduğu yaklaşık bin 100 kişinin ölümüne yol açan savaştan bu yana düzenlenen ikinci tatbikat. İran'ın füze saldırıları ise İsrail'de 28 kişinin ölümüne neden oldu.