Polonya'dan iddia: NATO ülkelerinin Rusya saldırısına hazırlanmak için üç yılı varhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4709311-polonyadan-iddia-nato-%C3%BClkelerinin-rusya-sald%C4%B1r%C4%B1s%C4%B1na-haz%C4%B1rlanmak-i%C3%A7in-%C3%BC%C3%A7-y%C4%B1l%C4%B1-var
Polonya'dan iddia: NATO ülkelerinin Rusya saldırısına hazırlanmak için üç yılı var
Beyaz Saray'ın Ukrayna'yı desteklemeye ayıracak parası tükenirken Polonya, Rusya'nın 36 aydan kısa süre içinde Batı'ya saldırabileceği uyarısında bulunuyor
Almanya merkezli bir düşünce kuruluşunun yeni bir raporunda, Avrupa'nın birkaç yıl içinde Rusya'nın saldırısına uğrayabileceği öne sürülüyor (AFP)
Polonya'dan iddia: NATO ülkelerinin Rusya saldırısına hazırlanmak için üç yılı var
Almanya merkezli bir düşünce kuruluşunun yeni bir raporunda, Avrupa'nın birkaç yıl içinde Rusya'nın saldırısına uğrayabileceği öne sürülüyor (AFP)
Almanya merkezli bir düşünce kuruluşunun Batılı ülkelerin Rusya'dan gelebilecek doğrudan bir saldırıya karşı hazırlıklı olması gerektiğini belirtmesinin ardından Avrupa genelinde Rusya'nın yayılmasına ilişkin yeni korkular baş gösterdi.
Alman Dış İlişkiler Konseyi'nin açıklamasında "Emperyal hırslarıyla Rusya, NATO ülkeleri için en büyük ve en ivedi tehdidi oluşturuyor" ifadelerine yer verildi.
Ukrayna'daki yoğun çatışmalar sona erdiğinde Moskova'daki rejimin silahlı kuvvetlerini yeniden kurması için 6 ila 10 yıl gibi kısa bir süre yetebilir.
Bu süre zarfında Almanya ve NATO, silahlı kuvvetlerinin Rusya'yı caydırmasını ve gerekirse ona karşı savaşmasını sağlamalı. Ancak o zaman Avrupa'da yeni bir savaşın patlak verme riskini azaltabilecek konuma gelebilirler.
Ancak Polonya Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı, Nasz Dziennik'e verdiği röportajda Rusya'nın üç yıl içinde NATO ülkelerine saldırabileceği tahmininde bulundu.
Jacek Siewiera, NATO'nun Polonya, Estonya, Romanya ve Litvanya gibi ülkeleri içeren doğu kanadından bir saldırı gelebileceğini öne sürdü. Siewiera, çatışmaya hazırlanmak için üç yılları olduğunu tahmin ediyor.
Devlet Bakanı, Alman düşünce kuruluşundaki analistlerin fazla iyimser olduğunu söyledi.
Savaştan kaçınmak istiyorsak doğu kanadındaki NATO ülkeleri çatışmaya hazırlanmak için daha kısa, üç yıllık bir zaman dilimini esas almalı. Doğu kanadında bir potansiyel yaratılarak saldırganlığı caydırma yönünde net bir sinyal verilmesi gereken zaman geldi. Bu nedenle Polonya birliklerinin sayısının daha da artırılması gerekiyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski de Avrupa'yı, Ukrayna'yı gündeminin üst sıralarında tutmaya çağırıyor (AFP)
Bu açıklamalar, ABD'nin Ukrayna'nın savunmasını desteklemeye ayıracak parasının tükenmek üzere olduğuna ve Rusya'nın topyekun istilasının ardından ülkenin savunma amaçlı askeri harekatını neredeyse iki yıl boyunca destekledikten sonra "yıl sonunda" kaynaklarının bitebileceğine dair Beyaz Saray'ın uyarıda bulunduğu dönemde yapıldı.
Öte yandan eski NATO Genel Sekreteri Lord George Robertson "dünyanın dikkatinin Ukrayna'da kalması gerektiği" uyarısında bulunarak dikkatlerin bu çatışmadan başka yöne çekilmesinin Vladimir Putin'den başka kimseye yaramayacağını belirtiyor.
Lord Robertson daha birkaç hafta önce Rusya'nın yayılmasına yönelik Batı'daki endişelere karşı bir uyarı yapmıştı.
Eski NATO Genel Sekreteri şöyle demişti:
Batı olarak Rusya'nın yayılmasından tedirgin olmak yerine... Ukrayna'da yapılanların aşırıya kaçması halinde bunun NATO'yla hayali değil gerçek bir savaşla sonuçlanabileceği endişesini Moskova'daki askeri hiyerarşide uyandırmalıyız.
Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5141148-hindistan-ve-pakistan-neden-di%C4%9Fer-%C3%BClkeler-gibi-sava%C5%9Fm%C4%B1yor
Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
AP, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilime dikkat çekerek, iki ülkenin 1947'de İngiltere'den bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana üç büyük çaplı savaşa sahne olduğunu belirtti. İki komşu ayrıca, dünyanın en soğuk ve en yüksek rakımlı savaş alanı olarak tanımlanan bir buzulun tepesindeki çatışma da dahil olmak üzere onlarca çatışmaya tanık oldular.
Son gerginlik, Hindistan'ın Pakistan'ı suçladığı, İslamabad'ın ise herhangi bir dahli olduğunu reddettiği, turistlere yönelik ölümcül bir silahlı saldırının ardından yaşandı.
Hindistan ve Pakistan diğer ülkeler gibi savaşmıyor. Buradaki başat faktör, büyük saldırıları caydırmanın ayırt edici bir aracı ve durum kötüleşse bile çatışmanın kontrolden çıkmayacağının garantisi olan nükleer cephanelikleri.
Keşmir'in Pakistan tarafından yönetilen kısmının başkenti Muzafferabad'da Hindistan saldırıları sonucu yıkılan bir caminin yakınında nöbet tutan askerler (AFP)
Hindistan ve Pakistan neden bu şekilde savaşıyor? Çünkü nükleer cephanelikleri birbirlerini yok edebilecek kapasitede.
Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Pakistanlı güvenlik analisti Seyyid Muhammed Ali şu ifadeleri kullandı: “Pakistan ve Hindistan diğer tarafı defalarca yok etmeye yetecek kadar nükleer silaha sahip. Nükleer silahları, Karşılıklı Garantili İmha (MAD) senaryosu yaratıyor. Her iki ülke de stoklarının boyutunu ve kapsamını diğerine MAD garantisini hatırlatacak şekilde bilinçli olarak geliştirdi.”
Her iki ülke de nükleer kapasitelerini açıklamıyor, ancak her birinin 170 ila 180 arasında kısa, uzun ve orta menzilli savaş başlığına sahip olduğuna inanılıyor. Her iki ülke de bu silahları hedeflerine ulaştırmak için farklı sistemlere sahip.
Ali, cephaneliklerin daha fazla çatışmayı önlemek ve caydırmak için savunma amaçlı bir hamle olduğunu, çünkü ‘iki tarafın da böyle bir savaşı başlatmayı göze alamayacağını ya da bundan bir şey elde etmeyi umamayacağını’ söylüyor.
İlk bakışta öyle gelmeyebilir ama nükleer silahlar karşı tarafa aşırı tepki veremeyeceğini hatırlatır. Ancak cephaneliklerini çevreleyen gizlilik, Pakistan ya da Hindistan'ın nükleer bir ilk saldırıda hayatta kalıp kalamayacağının ve ‘ikinci saldırı kabiliyeti’ olarak adlandırılan misilleme yapıp yapamayacağının belirsiz olduğu anlamına geliyor.
Pakistan'ın Lahor kenti yakınlarında Hindistan saldırısında hasar gören hükümet sağlık ve eğitim kompleksinin yönetim binası önünde duran arama kurtarma görevlileri (Reuters)
Bu kabiliyet, nükleer gerilime yol açabilecek saldırganlığı önleyerek bir düşmanın ilk saldırı yoluyla nükleer bir savaşı kazanmaya çalışmasını engeller. Bu kabiliyet olmadan, teoride, bir tarafın diğerine savaş başlığı fırlatmasını engelleyecek hiçbir şey yoktur.
Keşmir anlaşmazlığın merkezinde
Hindistan ve Pakistan, her birinin bağımsızlığını kazandığı 1947'den bu yana Keşmir üzerinde hak iddia ediyor ve sınır çatışmaları on yıllardır bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.
Keşmir, Hindistan yönetimine karşı direnen silahlı isyancıların bulunduğu, iki ülke arasında bölünmüş tartışmalı bir Himalaya bölgesidir.
Her iki ülke de Keşmir'in bir bölümünü kontrol ediyor. Bölge yoğun bir şekilde askerileştirilmiş bir sınırla bölünmüş durumda.
Ezeli rakipler üç savaşlarından ikisini de Keşmir için yapmışlardır.
Birçok Keşmirli Müslüman, isyancıların bölgeyi Pakistan yönetimi altında ya da bağımsız bir devlet olarak birleştirme hedefini destekliyor.
Hindistan kontrolündeki Keşmir'de yaşanan sınır çatışmaları ve militan saldırıları Yeni Delhi'nin İslamabad'a karşı giderek daha sert bir tutum takınmasına ve onu ‘terörizmle’ suçlamasına neden oldu.
Son çatışmada Hindistan, geçen ay gerçekleşen silahlı katliamla bağlantılı olarak Pakistan destekli militanlar tarafından kullanılan yerleri vurarak Pakistan'ı cezalandırdı.
Geleneksel askeri dengesizlik
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) Askeri Denge Raporu'na göre Hindistan 2025 yılında 74,4 milyar dolar harcamayla dünyanın en büyük savunma harcaması yapan ülkesi ve dünyanın en büyük silah ithalatçılarından biri.
Pakistan ise geçen yıl 10 milyar dolar harcadı. Pakistan, komşusuna kıyasla iki kat daha fazla aktif silahlı kuvvete sahip olan zengin Hindistan'la asla boy ölçüşemez.
Hindistan'ın silahlı kuvvetleri geleneksel olarak Pakistan'a odaklanmış olsa da, mücadele etmesi gereken bir başka nükleer komşusu da Çin. Hindistan, Hint Okyanusu'ndaki deniz güvenliği konusunda giderek daha fazla endişe duyuyor.
Bunlar Pakistan'ın güvenlik modelinde dikkate almak zorunda olmadığı iki faktör.
Pakistan'ın uzun ve dar yapısı, ordunun dış politikadaki büyük rolü ile birleşince silahlı kuvvetlerin hareketli olmasını ve savunmaya öncelik vermesini kolaylaştırıyor.
Tırmanma ve gerilimi azaltma modeli
Ne Pakistan ne de Hindistan diğerine karşı askeri hamlelerini duyurmak için acele etmiyor. Mevcut düşmanlıkların alevlenmesinden de anlaşılacağı üzere, saldırıların ve misillemelerin teyit edilmesi biraz zaman alabilir.
Ancak her ikisi de diğerinin kontrolündeki topraklarda ve hava sahasında operasyonlar yürütüyor.
Bu operasyonlar bazen kontrol noktalarına, tesislere ya da militanlar tarafından kullanıldığı iddia edilen yerlere zarar vermeyi amaçlıyor. Aynı zamanda liderleri kamuoyunun baskısına boyun eğmeye ve yanlış hesaplama potansiyeline sahip bir şekilde karşılık vermeye zorlamak, onları utandırmak veya kışkırtmak da amaçlanıyor.
Bu faaliyetlerin çoğu Keşmir'i Hindistan ve Pakistan arasında bölen Kontrol Hattı boyunca gerçekleşiyor.
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Bu hattın medya ve kamuoyundan büyük ölçüde izole edilmiş olması, saldırı veya misilleme iddialarının bağımsız olarak doğrulanmasını zorlaştırıyor.
Bu tür olaylar, iki ülkenin nükleer kapasiteleri göz önüne alındığında uluslararası endişeleri arttırmakta, dikkatleri Hindistan ve Pakistan'a ve nihayetinde Keşmir üzerindeki rekabet eden iddialarına geri çekmektedir.
Her iki ülkenin de kaynaklar için rekabet etmesini gerektirecek bir durum söz konusu değil
Pakistan'ın muazzam bir maden zenginliği var, ancak Hindistan'ın bundan faydalanmak gibi bir arzusu yok. Hinduların çoğunlukta olduğu Hindistan ile Müslümanların çoğunlukta olduğu Pakistan arasında temel ideolojik farklılıklar olsa da birbirlerine hükmetmek ya da birbirlerini etkilemek gibi bir amaçları yok.
Keşmir dışında birbirlerinin topraklarında hak iddia etmek ya da hegemonya kurmak gibi bir niyetleri de yok.