Nijerya'da hava kuvvetlerinin yanlışlıkla bombaladığı köyde 85 kişi yaşamını yitirdi

Nijerya Hava Kuvvetleri'nin (NAF), Kaduna eyaletine bağlı bir köyü yanlışlıkla bombalaması sonucu 85 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı

(AA)
(AA)
TT

Nijerya'da hava kuvvetlerinin yanlışlıkla bombaladığı köyde 85 kişi yaşamını yitirdi

(AA)
(AA)

Nijerya Ulusal Acil Yönetim Ajansından (NEMA) yapılan açıklamada, 3 Aralık'ta akşam saatlerinde Kaduna eyaletine bağlı Tudun Biri köyünde köylülerin Mevlid kutlaması için toplandığı sırada NAF'a ait bir hava aracının köyü bombaladığı hatırlatıldı.

Açıklamada, "Kuzeybatı Bölge Ofisi, yerel yetkililerden şu ana kadar 85 cesedin gömüldüğünü ve arama çalışmalarının halen devam ettiğini öğrendi." ifadesi kullanıldı.

Tudun Biri köyü yetkililerden Mallam Jamalu, hayatını kaybedenlerin çoğunun kadın ve çocuk olduğunu kaydederek, olayda 50'den fazla kişinin de yaralandığını söyledi.

Jamalu, yaralıların çoğunun durumunun kritik olduğunu belirterek, ölü sayısının artmasından endişe duyulduğunu dile getirdi.

Ordu, daha önce, bölgede böyle bir olayı yaşandığını reddederken, şu anda olaya ilişkin bir yorumda bulunmuyor.

Kaduna Valisi Uba Sani, köyün bombalanmasının "şok edici" olduğunu, olaya ilişkin derhal soruşturulma açılmasını istedi.

Kaduna Eyaleti İç Güvenlik ve İçişleri Komiseri Samuel Aruwan, NAF'ın eyalette teröristlere karşı rutin operasyon sırasında "yanlışlıkla" bombaladığını bildirmişti.

Nijerya, son zamanlarda ülkenin farklı bölgelerinde silahlı çetelerin yanı sıra terör örgütleri Boko Haram ve ISWAP'ın saldırılarıyla karşı karşıya bulunuyor.

Ülkedeki güvenlik güçleri ise silahlı çeteler ve teröristlere karşı mücadele için zaman zaman operasyonlar düzenliyor.

Nijerya'da 17 Ocak 2017'de NAF'a ait bir jet, yanlışlıkla ülkenin Borno eyaletindeki yerinden edilmiş kişilerin kaldığı kampı bombalamıştı.



Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
TT

Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)

Temmuz 2021'de Havana yönetimine karşı düzenlenen büyük protesto eylemlerinin yankıları sürüyor.

ABD, Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'in de aralarında bulunduğu Kübalı yetkilileri insan haklarını ihlal ettikleri gerekçesiyle yaptırım listesine aldı. 

Karayipler'deki ada ülkesinin üst düzey yöneticilerine vize kısıtlamaları uygulanacağı da duyuruldu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, X hesabından yaptığı açıklamada "Temmuz 2021'deki protestolara katılanların haksız bir şekilde gözaltına alınıp işkenceye tabi tutulmasından sorumlu olan ya da bu olaylarda suç ortaklığı yapan" yargı ve cezaevi çalışanlarının da vize kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalacağını söyledi. 

54 yaşındaki siyasetçi şu ifadeleri kullandı:

ABD, Küba halkının insan hakları ve temel özgürlüklerini desteklemeyi ve gayri meşru, dikta rejimlerinin yarıküremizde hoş karşılanmadığını net bir şekilde ortaya koymayı sürdürecek.

Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'le birlikte Küba Savunma Bakanı Álvaro López Miera ve İçişleri Bakanı Lázaro Álvarez Casas'ın da yaptırım listesine alınmasına Havana'dan tepki geldi. 

Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez de X'te açıklama yaparak ABD'nin Küba halkının ya da liderlerinin iradesini ipotek altına alamayacağını vurguladı. 

Küba Dışişleri Bakanlığı'nın ABD'den sorumlu yetkililerinden Johana Tablada ise Rubio'yu "soykırım ve toplu sınırdışı savunucusu" diye niteledi. 

Elektrik kesintileri yüzünden Havana'nın defalarca karanlığa gömülmesinin ardından 11-12 Temmuz 2021'de patlak veren protestolar, tüm dünyanın dikkatini çekmişti. 

Bir kişinin öldüğü eylemlerin bazılarında protestocular devlet binalarına ve kamu malına zarar vermiş, güvenlik görevlilerine ve mağazalara taş atarak saldırmıştı.

Batı medyası, eylemlerin herhangi bir muhalif örgüt tarafından organize edilmediğini bildirirken Küba yönetimi, onlarca yıldır süren ABD yaptırımları ve propagandasını sorumlu tutmuştu.

Yönetim destekçileri, yetkililerle birlikte tepki göstererek muhalif eylemleri bastırmaya çalışmıştı. 

Ekonomik kriz, gıda ve ilaç kıtlığına karşı başlayan gösterilerin ardından ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün aktardığına göre en az 1400 kişi gözaltına alınırken, yaklaşık 700 kişi hapse atılmıştı. 

2022'de Kübalı savcılar, 790 civarında kişinin bu eylemlerle ilgili olarak soruşturulduğunu açıklamıştı.

Davaları takip eden 11J adlı hak örgütü, 554 kişinin protesto gösterileriyle ilgili olarak aldıkları cezayı çektiği bilgisini 2024 sonunda vermişti. Bunlardan bazıları Papa Francis'in talebiyle şartlı tahliyeden faydalandı. Halihazırda hapiste kalan eylemci sayısının 360'la 420 arasında olduğu tahmin ediliyor.  

Independent Türkçe, France 24, AFP, AP