Henry T. Wooster: İsrail'in savaşı ne zaman sona erdireceğiyle ilgili net bir tarih belirlemiyoruz

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yakın Doğu'dan Sorumlu Yardımcısı Büyükelçi Wooster: İki devletli çözüme yönelik açık bir planımız var

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yakın Doğu'dan Sorumlu Yardımcısı Büyükelçi Henry Wooster, Şarku’l Avsat’a verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Ali Barada)
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yakın Doğu'dan Sorumlu Yardımcısı Büyükelçi Henry Wooster, Şarku’l Avsat’a verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Ali Barada)
TT

Henry T. Wooster: İsrail'in savaşı ne zaman sona erdireceğiyle ilgili net bir tarih belirlemiyoruz

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yakın Doğu'dan Sorumlu Yardımcısı Büyükelçi Henry Wooster, Şarku’l Avsat’a verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Ali Barada)
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yakın Doğu'dan Sorumlu Yardımcısı Büyükelçi Henry Wooster, Şarku’l Avsat’a verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Ali Barada)

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yakın Doğu'dan Sorumlu Yardımcısı Büyükelçi Henry Wooster, ABD'nin Gazze Şeridi’nde ateşkese yönelik tutumunu ve ABD'nin cuma akşamı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Gazze’de ateşkesi veto etmesini, bunun Hamas Hareketi’nin saflarını yeniden düzenleme fırsatı vereceği ve İsrail'in zaferini engelleyeceği yönündeki Washington tarafından ortaya atılan gerekçeleri yineleyerek savundu. Wooster, Washington'ın kapsamlı bir ateşkesi değil, insani nedenlerden dolayı geçici bir ateşkesi desteklediğini de sözlerine ekledi.

Daha önce Ürdün ve Pakistan'da ABD’nin büyükelçiliği gibi çeşitli diplomatik görevler üstlenen ve İran, Mısır ve Fas’la ilgili önemli dosyaları ele alan Wooster, Washington’ın devam eden askeri operasyonlarında İsrail için kırmızı çizgiler çizmediğini ve Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona erdirilmesine yönelik kesin bir tarih belirleyemediğini söyledi. ABD’li diplomat, iki devletli çözümde ilerleme olasılığıyla ilgili iyimser olduğunu da sözlerine ekledi.

Şarku'l Avsat'la verdiği röportajda Amerikan diplomasisinin başlıca beş planını açıklayan Wooster, bunları söyle sıraladı:

1- ABD vatandaşlarının Gazze’den ayrılmasına yardım etmek ve tüm rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak

2- İsrail'in kendini savunma hakkını desteklemek

3- Gazzelilerin insani yardıma erişimlerini sağlamak

4- Çatışmaların bölgeye yayılmasının önlenmek

5- Çatışma sonrası aşamayı desteklemek

Wooster, beşinci maddenin ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Tokyo'da açıkladığı ‘Tokyo İlkeleri’ olarak adlandırılan ilkeler çerçevesinde desteklendiğini ifade etti. ‘Tokyo İlkeleri’, Gazze’deki yönetimin Filistin Yönetimi tarafından kontrol edilmesini, Filistinlilerin zorla yerinden edilmesinin reddedilmesini, Gazze'nin yeniden inşası için bir mekanizmanın oluşturulmasını, iki devletli çözüme giden sürecin güçlendirilmesini, ne Gazze’nin ne de Batı Şeria'nın terör ve şiddetin kaynağı olarak kullanılmasının önlenmesini ve Gazze’nin yeniden işgalinin desteklenmemesini kapsıyor.

xcsdvfb
İsrail'in Gazze'deki Şucaiyye mahallesine düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen ve Nahal Oz şehrinden görülen dumanlar (EPA)

Wooster, bu ilkelerin ABD’nin çatışma sonrası senaryoya yönelik vizyonunu da belirlediğini vurguladı.

Geçmişin üzerine sünger çekmek

Wooster, ABD'nin bir İsraillinin hayatını bir Filistinlinin hayatından farklı bir standartla değerlendirmediğini vurguladı. İkinci Dünya Savaşı'ndan bir örnekle ABD'nin Japonya'yı atom bombasıyla vurduğunu ve Almanya ile savaştığını hatırlatan Wooster, ancak bugün her iki ülkenin ABD’nin en yakın müttefikleri arasına girdiğini söyledi. Ayrıca, ABD’nin her insanın, özellikle de çocukların hayatını korumayı, çatışmaya barışçıl çözümler geliştirmeyi, Hamas'ın sunduklarından daha ikna edici fikirler önermeyi, geçmişin ve savaşın üzerine bir sünger çekmeyi öngören bir vizyona sahip olduğunu vurguladı.

Wooster, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bunun ne kadar üzücü olduğunun farkına şimdi varıyorum, ama geçmişin üstüne bir sünger çekebiliriz. Aynı şekilde İsrail-Filistin çatışmasını aşmak, kalıcı ve kapsamlı bir barışa doğru adım atmak, daha iyi bir yarının özelliklerini şekillendirmek mümkün. Bunun o kadar basit olmadığının farkındayım, ama bu başarılabilir.

Yerinden etme ve kırmızı çizgiler

Washington’ın kırmızı çizgiler çizmediğini belirten Wooster, “Ancak İsraillilerin silahlı çatışma hukukunun ve uluslararası insancıl hukukun sınırlarını bildiğini de söylemek istiyorum. Silahlı çatışma hukukunda ve uluslararası insancıl hukukta yer alan tüm temel ilkelere rağmen, masum insanların hayatlarını kaybetmesi korkunç. Bunun yanında Filistinlilerin kalıcı olarak Gazze'den yerinden edilmeyeceklerini de çok açık bir şekilde ifade ettik. Herhangi bir yerinden edilmeye tanık olmak istemiyoruz. Özellikle Filistinlilerin kalıcı olarak Gazze’den yerinden edilmelerini görmek istemiyoruz” şeklinde konuştu.

ABD’li yetkililerin defalarca kez İsraillilere sivillere nasıl davranılması gerektiğini ve standartlarını açıkladıklarına dikkati çeken Wooster, “Sivillere zarar vermenin hiçbir faydası olmaz. Bu kabul edilemez” dedi. ABD’li yetkili, ülkesinin BM, uluslararası örgütler ve İsrail hükümetiyle güvenli bölgeler oluşturma konusunda özenle çalıştığını vurguladı.

dfreg
İsrail ordusunun Han Yunus’ta bir askeri operasyon olduğunu söylediği patlama sırasında etrafa saçılan enkaz parçaları (Reuters)

Arap kamuoyu nezdinde ABD’nin güvenilirliğinin azaldığını kabul eden Wooster, bu konuda şunları söyledi:

İki şey yapmak istiyoruz. Bunlardan birincisi çatışmayı kullanmak ve sorun yaratmak isteyen taraflara güçlü bir caydırıcı mesaj göndermek, ikincisi ise ABD'nin güvenilirliğini korumak için her türlü çabayı göstermek.

Savaş ne zaman bitecek

ABD’li yetkili, Washington’ın savaşın ne zaman biteceğine dair beklentileriyle ilgili değerlendirmesinde, “Bırakın savaşın devam etmesini, ilk etapta bu çatışmanın patlak vermemesi için dahi çaba sarf ettik.  Buna rağmen İsrail ordusunun Hamas Hareketi liderlerinin peşine düşmek için ihtiyaç duyduğu süreye sahip olmasını istiyoruz. İsrailli yetkililer de bize çatışmanın sınırlı bir süre çerçevesinde olacağını söylediler” ifadelerini kullandı.

Wooster, sözlerini şöyle sürdürdü:

Washington, Hamas'ın sadece silahlı bir örgüt değil, bir ideoloji olduğunun farkında. Ayrıca, yoğun nüfuslu bir bölgede yapılacak herhangi bir meskûn mahal operasyonunun da son derece tehlikeli olacağının bilincindeyiz. Saate bakıp ‘Artık savaşı durduruyoruz’ diyeceğimiz belirli bir tarih ya da nokta belirtmek mümkün değil.

sdv
Han Yunus’ta İsrail ordusu ile Hamas arasında yaşanan şiddetli çatışmalardan Refah'a doğru kaçan Filistinliler (DPA)

Savaşın sona ermesinin bazı şartlara ve zafer kriterlerine bağlı olduğunu ve İsrail ordusunun ‘Hamas’ı yok etme’ hedefine ulaşmaya çalıştığını söyleyen Wooster, “Washington, İsrail hükümetine bu operasyonların yakında sona ermesi gerektiğini söylüyor. Sanırım Başkan Joe Biden bunu bizzat söyledi. Genellikle yoğun askeri operasyonlar olarak adlandırılan ve ikinci aşama dediğimiz aşamaya bölünebilen bir takvimi tartışıyoruz” şeklinde konuştu.

Barış anlaşmaları ve iki devletli çözüm

İsrail ile bazı Arap ülkeleri arasında yapılan barış anlaşmalarına da değinen Wooster, onlarca yıldır inşa edilen barışın sürdürülmesi, tamamen olumlu olmanın yanı sıra barışın ve elde edilmesi onlarca yıl süren kazanımların korunması, ABD dahil tüm ülkelerin stratejik çıkarınadır.

Wooster, iki devletli çözümle ilgili olarak ise şunları söyledi:

İki devletli çözümü daha önce masaya yatırdığımızda ortaya atılan görüşlerden biri mevcut durumun artık devam edemeyeceği ve ilerlemek için farklı bir adımın atılması gerektiği yönündeydi. Bunun yanında ABD'nin Filistin halkının kendilerine ait bir devleti hak ettiğine inandığını daha önce de söyledik. İsrail Başbakanı ile Filistin Devlet Başkanı'na, Filistin halkını temsil edecek liderin kim olacağına karar vermenin Washington'ın yetkisi dahilinde olmadığını hatırlattık.

İki devletli çözümün onlarca yıldır devam eden müzakerelerin ve görüşmelerin ana gündem maddelerinden biri olduğunu belirten ABD’li diplomat, ancak 7 Ekim öncesi ile sonrasında oluşan koşulların farklı olduğunu ve bundan önce var olanın artık geçerli olmadığını vurguladı. Wooster, “İki devletli çözümün slogandan ibaret olduğu ve siyasi ufkun oluşturulması gerektiği önceki döneme geri dönemeyiz. Aslında bu ufku fiilen yaratmamız lazım. Bunu ‘Nereye gidiyoruz? Oraya nasıl gideriz? Peki ne zaman varırız?’ şeklinde bir takvime bağlamamız gerekiyor. Yüksek insani kayıplara yol açacak bir savaş durumunun ötesine geçmek için İsrailliler ve Filistinlilerle temas halinde olmaya devam edeceğiz. Diplomatik stratejimiz, savaşın ertesi günü iki devletli çözüme ilişkin tartışmaları belirleyecek olan Tokyo İlkeleri çerçevesinde olacak” diye konuştu.



Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
TT

Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)

Temmuz 2021'de Havana yönetimine karşı düzenlenen büyük protesto eylemlerinin yankıları sürüyor.

ABD, Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'in de aralarında bulunduğu Kübalı yetkilileri insan haklarını ihlal ettikleri gerekçesiyle yaptırım listesine aldı. 

Karayipler'deki ada ülkesinin üst düzey yöneticilerine vize kısıtlamaları uygulanacağı da duyuruldu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, X hesabından yaptığı açıklamada "Temmuz 2021'deki protestolara katılanların haksız bir şekilde gözaltına alınıp işkenceye tabi tutulmasından sorumlu olan ya da bu olaylarda suç ortaklığı yapan" yargı ve cezaevi çalışanlarının da vize kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalacağını söyledi. 

54 yaşındaki siyasetçi şu ifadeleri kullandı:

ABD, Küba halkının insan hakları ve temel özgürlüklerini desteklemeyi ve gayri meşru, dikta rejimlerinin yarıküremizde hoş karşılanmadığını net bir şekilde ortaya koymayı sürdürecek.

Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'le birlikte Küba Savunma Bakanı Álvaro López Miera ve İçişleri Bakanı Lázaro Álvarez Casas'ın da yaptırım listesine alınmasına Havana'dan tepki geldi. 

Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez de X'te açıklama yaparak ABD'nin Küba halkının ya da liderlerinin iradesini ipotek altına alamayacağını vurguladı. 

Küba Dışişleri Bakanlığı'nın ABD'den sorumlu yetkililerinden Johana Tablada ise Rubio'yu "soykırım ve toplu sınırdışı savunucusu" diye niteledi. 

Elektrik kesintileri yüzünden Havana'nın defalarca karanlığa gömülmesinin ardından 11-12 Temmuz 2021'de patlak veren protestolar, tüm dünyanın dikkatini çekmişti. 

Bir kişinin öldüğü eylemlerin bazılarında protestocular devlet binalarına ve kamu malına zarar vermiş, güvenlik görevlilerine ve mağazalara taş atarak saldırmıştı.

Batı medyası, eylemlerin herhangi bir muhalif örgüt tarafından organize edilmediğini bildirirken Küba yönetimi, onlarca yıldır süren ABD yaptırımları ve propagandasını sorumlu tutmuştu.

Yönetim destekçileri, yetkililerle birlikte tepki göstererek muhalif eylemleri bastırmaya çalışmıştı. 

Ekonomik kriz, gıda ve ilaç kıtlığına karşı başlayan gösterilerin ardından ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün aktardığına göre en az 1400 kişi gözaltına alınırken, yaklaşık 700 kişi hapse atılmıştı. 

2022'de Kübalı savcılar, 790 civarında kişinin bu eylemlerle ilgili olarak soruşturulduğunu açıklamıştı.

Davaları takip eden 11J adlı hak örgütü, 554 kişinin protesto gösterileriyle ilgili olarak aldıkları cezayı çektiği bilgisini 2024 sonunda vermişti. Bunlardan bazıları Papa Francis'in talebiyle şartlı tahliyeden faydalandı. Halihazırda hapiste kalan eylemci sayısının 360'la 420 arasında olduğu tahmin ediliyor.  

Independent Türkçe, France 24, AFP, AP