Rusya, Ukrayna'dan ilhak ettiği dört bölgede başkanlık seçimi yapacak

Putin, Pasifik Okyanusu’nu gözlemleyecek iki denizaltının açılış törenine katıldı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rusya Deniz Kuvvetleri Komutanı Nikolai Yevmenov, dün Rusya’nın kuzeyindeki Severodvinsk şehrinde iki yeni denizaltının açılışında (AP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rusya Deniz Kuvvetleri Komutanı Nikolai Yevmenov, dün Rusya’nın kuzeyindeki Severodvinsk şehrinde iki yeni denizaltının açılışında (AP)
TT

Rusya, Ukrayna'dan ilhak ettiği dört bölgede başkanlık seçimi yapacak

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rusya Deniz Kuvvetleri Komutanı Nikolai Yevmenov, dün Rusya’nın kuzeyindeki Severodvinsk şehrinde iki yeni denizaltının açılışında (AP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rusya Deniz Kuvvetleri Komutanı Nikolai Yevmenov, dün Rusya’nın kuzeyindeki Severodvinsk şehrinde iki yeni denizaltının açılışında (AP)

Rusya Merkez Seçim Komisyonu, geçen yıl tek taraflı olarak Rusya’ya ilhak edilen Ukrayna bölgelerinde gelecek Mart ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerinin uygulanmasına karar verdi. Karar, Rus çevrelerin ‘bu adımın sahada büyük zorluklarla karşı karşıya kalabileceği’ yönündeki daha önceki uyarılarına rağmen alındı.

Böylece Komisyon, bu konudaki tartışmayı da çözüme kavuşturmuş oldu. Seçim Komisyonu Başkanı Ella Pamfilova, daha önce bu konudaki nihai kararın, Rus ordusu, güvenlik teşkilatları ve bu bölgelerdeki liderlik organlarının yanı sıra, tartışmanın çözümünde esas söz sahibi olan Rusya başkanlığıyla istişarelerde bulunulduktan sonra alınması gerektiğini açıklamıştı.

Şarku’l Avsat’ın Novosti’ten aktardığı habere göre komisyon üyeleri, bu kararı Federal Güvenlik Servisi, Savunma Bakanlığı ve Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetleri ile Zaporijya ve Herson bölgelerinin başkanlarıyla istişarede bulunduktan sonra aldı.

Seçim Komisyonu Başkan Yardımcısı Nikolay Bulayev, komisyonun, kararıyla ilgili olarak en yüksek yetkiye sahip kişi sıfatıyla ülkenin Devlet Başkanına ve Federasyon Konseyi (Senato) Başkanına resmi yazı göndereceğini açıkladı. Bulayev, “Alınan karar hakkında derhal Rusya Devlet Başkanını ve Federasyon Konseyini bilgilendirmeliyiz. Taslak mektuplar hazırlayıp Devlet Başkanına ve Konseye göndermenizi rica ediyorum” dedi.

Rus yetkili, komisyonun oy verme mekanizmalarıyla ilgili ayrıntıları incelediğini ve Rusya’nın yeni bölgelerinde oylamayı aksatacak girişimlere hazırlıklı olduklarını dile getirdi. Bulayev ayrıca, “Bu kararı verirken kendimize belirlediğimiz misyonun olumlu etki yaratacağına inanıyorum. Bunu onurlu bir şekilde gerçekleştireceğimizden hiç şüphem yok” dedi.

FOTO: Yeni Rus denizaltısı İmparator 3. Aleksandr’ın dün Severodvinsk’te suya indirilmesi sırasında (EPA)
Yeni Rus denizaltısı İmparator 3. Aleksandr’ın dün Severodvinsk’te suya indirilmesi sırasında (EPA)

Moskova, bu kararın açıklanmasıyla olağanüstü hal hükümlerine tabi ‘askeri harekât bölgesinde’ seçim yapılmasının önündeki ilk engeli aşma yönünde bir adım atmış oldu. Rusya Anayasası, bu tür alanlarda seçimlerin uygulanmasını yasaklıyor. Ancak Başkan Vladimir Putin, geçen Mayıs ayında sıkıyönetim veya acil durum hükümlerinin uygulandığı bölgelerde seçim ve referandum yapılması yasağını kaldıran bir federal yasayı imzalayarak hukuki engelin aşılmasının önünü açmıştı.

‘Kontrol dışı’

Ancak Rus yetkililerin önünde daha tehlikeli ikinci bir engel daha var. Moskova’daki uzmanlar, bu meselenin, ‘dört bölgedeki toprakların neredeyse tamamını kontrol edemediği ve burada şiddetli direniş ve sürekli saldırılarla karşı karşıya olduğu gerçeğiyle nasıl başa çıkılacağı’ ile ilgili olduğunu belirtti. Usul açısından bakıldığında bu, çoğunluğu farklı bölgelere sığınan bu bölgelerin asıl sakinlerinin oy verme süreçlerine katılamayacakları ya da büyük bir kısmının, yani Ukrayna topraklarının derinliklerine sığınmayı tercih eden grupların bunu yapmaya istekli olmayacağı anlamına geliyor. Ukraynalı bir analist de “Dünya, Moskova’nın ‘sanki bu bölgeler Putin için yeni bir yetkilendirme süreci yürütüyormuş’ izlenimi uyandırmaya hazırlandığı hiçbir sonucu tanımayacak” dedi.

Pasifik Okyanusu’nu gözlemleyecek iki denizaltı

Öte yandan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün televizyonda yayınlanan iki nükleer denizaltıya Rus bayrağının çekilmesi törenine katıldı. Putin, denizaltıların Pasifik Okyanusu’nda devriye gezmeye başlayacaklarını söyledi. Krasnoyarsk ve İmparator 3. Aleksandr denizaltılarının açılışını yapmak üzere kuzeydeki Severodvinsk şehrine giden Putin, yaptığı konuşmada “Yakında Aleksandr 3 ve Krasnoyarsk denizaltıları Pasifik Okyanusu’nu izlemeye başlayacak” ifadelerini kullandı.

Ukrayna’da sahadaki gelişmelere ilişkin olarak tüm temas hatlarında şiddetli çatışmalar devam etti. Ukrayna ordusu dün şafak vakti Rusya’nın Kiev’e fırlattığı 8 füzeyi düşürdüğünü açıklarken, yerel yetkililer 4 kişinin yaralandığını ve tedavi edildiğini bildirdi. Öte yandan Kiev Hava Kuvvetleri, Moskova’nın dün gece çoğu Mıkolayiv bölgesinde olmak üzere Kırım Yarımadası’ndan 18 Şahed insansız hava aracı fırlattığını, ancak güney Ukrayna savunması tarafından imha edildiklerini açıkladı. Ukrayna Hava Kuvvetleri, Telegram üzerinden yaptıkları açıklamada, “İlk bilgilere göre Rusya, sabah saat 4 civarında Kiev bölgesine füze saldırısına başladı” dedi. Ukrayna Hava Kuvvetleri, “Toplamda, hava savunması balistik bir yörüngede başkente doğru uçan sekiz hava hedefini imha etti” açıklamasında bulundu.

Moskova, Donetsk’in Marinka kasabası ekseninde biraz ilerleme kaydettiğini duyurdu. Aynı şekilde Ukrayna’nın saldırıları, artan kar yoğunluğu ve ilerleme girişimlerinde zorlukların ortaya çıkmasıyla çatışmaların hızının yakında azalacağı yönündeki beklentilere rağmen, özellikle Herson, Zaporijya ve Donetsk’te çoğu eksende devam etti. Rus medyasına göre Moskova, zemin kar nedeniyle sertleştiğinde herhangi bir ilerleme girişimini engelleyecek geniş mayın tarlası alanları ile Ukrayna saldırısına karşı koymaya hazırlandı.

FOTO: Bir adam, dün Rusya’nın Kiev’e düzenlediği saldırının ardından evindeki hasarı inceliyor (AFP)
Bir adam, dün Rusya’nın Kiev’e düzenlediği saldırının ardından evindeki hasarı inceliyor (AFP)

Rus askeri sözcüsü, “Saldırgan Rus kuvvetleri, Marinka şehrinin Georgievka kasabası yakınlarındaki mevzilerini güçlendirdi. Ukrayna’nın ateş noktalarını tespit edip yok etmek için kasabanın bitişiğindeki orman kuşağında keşif turları düzenliyor dedi. Sözcü, şehirden kısmen çekilen Ukrayna güç birimlerinin havan mermileri ve el bombası fırlatıcılarıyla şehri bombalamaya devam ettiğine dikkat çekti.

Rusya Savunma Bakanlığı ise çatışmaların gidişatına ilişkin günlük brifinginde, Ukrayna ordusunun 570’den fazla ölü ve yaralıya maruz kaldığını, son 24 saat içinde Donetsk eksenine yönelik 18 saldırıyı engellediğini ve Kiev’in bu süre zarfında çeşitli eksenlere karşı başlattığı 24 dronu düşürdüğünü açıkladı.

Rus askeri açıklamasında ayrıca, Moskova’nın önlendiğini söylediği saldırıların kapsamının tüm temas hatlarındaki operasyonları kapsayacak şekilde genişletildiğine dikkat çekildi. Sözcü, Ukrayna’nın doğusundaki Harkiv eyaletindeki Kupyansk ekseninde ve Donetsk’teki Krasny Limansk’ta büyük çaplı bir saldırının geri püskürtüldüğünü belirtirken, burada 18 saldırıyla karşı karşıya kalındığını, ancak Rus kuvvetlerinin bu saldırıları engellediğini söyledi.

Öte yandan Moskova, Donetsk’in güneyindeki geniş çaplı bir saldırıyı geri püskürttüğünü ve 80 Ukraynalı askeri ortadan kaldırmayı ve Batı topçu ve silahlarını imha etmeyi başardığını duyurdu. Belirtilene göre Rus kuvvetleri, Herson ekseninde olduğu gibi 4 saldırıyı da püskürttü. Askeri açıklamada Lugansk, Donetsk, Zaporijya ve Herson’da 24 dronun da hedef alındığı belirtildi.

‘Sessiz hırslar’

Diğer taraftan Rusya Dışişleri Bakanlığı Özel Görevler Büyükelçisi Rodion Miroshnik, Batılı tarafların siyasi hırsları sakinleştiğinde ciddi müzakerelere başlama koşullarının olgunlaşabileceğini söyledi. Miroshnik, Ukrayna ihtilafının Ukrayna ile değil, Batı ile müzakere yoluyla sona ereceğini belirtti.



Bilim insanlarını hedef alan suikastlar İran'ın nükleer programının sonunu getirir mi?

İsrail'in İran'a düzenlediği hava saldırılarında hayatını kaybeden bilim adamlarını ve komutanları için düzenlenen cenaze törenine katılan İranlılar (AP)
İsrail'in İran'a düzenlediği hava saldırılarında hayatını kaybeden bilim adamlarını ve komutanları için düzenlenen cenaze törenine katılan İranlılar (AP)
TT

Bilim insanlarını hedef alan suikastlar İran'ın nükleer programının sonunu getirir mi?

İsrail'in İran'a düzenlediği hava saldırılarında hayatını kaybeden bilim adamlarını ve komutanları için düzenlenen cenaze törenine katılan İranlılar (AP)
İsrail'in İran'a düzenlediği hava saldırılarında hayatını kaybeden bilim adamlarını ve komutanları için düzenlenen cenaze törenine katılan İranlılar (AP)

İnci Mecdi

İsrail, İran'ın nükleer programını ve Tahran'ın askeri kapasitesini yok etmek ya da zayıflatmak amacıyla 13 Haziran'da başlattığı Yükselen Aslan Operasyonu kapsamında yaklaşık 11 nükleer bilim adamını öldürdü. Bilim insanları,  İran'ın bilgi birikimini tahrip etmek ve nükleer deneyimlerinin sürekliliğini kesmek amacıyla kasıtlı olarak yapıldı. Öldürülenler arasında fizikçi ve İslam Azad Üniversitesi Rektörü Muhammed Mehdi Tahrançi ile İran Atom Enerjisi Kurumu'nun eski başkanı nükleer mühendis Feridun Abbasi Davani de bulunuyor.

İsrail'in nükleer bilim adamlarını bu şekilde hedef alması, 15 yıldan fazla bir süredir yürütülen gizli suikast operasyonlarının doruk noktasıdır. 2007 ile 2012 yılları arasında, İran'ın nükleer programının en önemli unsurlarından birini ortadan kaldırmak amacıyla, gizli nükleer proje ya da diğer adıyla Amad Projesi kapsamında beş nükleer bilim adamı suikasta kurban gitmiştir. İsrail’in İran’a gerçekleştirdiği son hava saldırıları, 2020 yılında Muhsin Fahrizade'nin uzaktan kumandalı bir silahla suikasta kurban gitmesinden bu yana İranlı nükleer bilim adamlarını hedef alan ilk saldırılar oldu.

ABD ve İsrail, İran'ın başlıca nükleer tesislerine verilen hasarın boyutunu değerlendirirken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bilim adamlarına yönelik suikastların İran'ın nükleer programını yıllarca geriye götürdüğünü söyledi. Şarku’l Avsat’ın Associated Press’ten aktardığı röportaja göre  İsrail'in Paris Büyükelçisi Joshua Zarka daha da ileri giderek bilim adamlarına yönelik suikastların, İran'ın geriye kalan nükleer altyapısını ve İsrail tarafından yaklaşık iki hafta boyunca düzenlenen hava saldırılarından ve ABD’nin hayalet bombardıman uçaklarının attığı sığınak delici bombalardan kurtulmuş olabilecek malzemeleri kullanarak nükleer silah üretmesini ‘neredeyse imkansız’ hale getireceğini belirtti. Büyükelçi Zarka, “Tüm bunların ortadan yok olması, (İran’ın) nükleer programın yıllar, hatta çok uzun yıllar geriye gittiği anlamına geliyor” dedi.

İsrail’in suikastlara ilişkin yorumları, ABD istihbaratının ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) İsrail’in savaşının İran'ın nükleer programına sınırlı etkisi olduğuna dair raporlarıyla birleştiğinde, nükleer programın bilim adamlarının suikastlarından ne ölçüde etkilendiği ve askeri faaliyetlerde bulunan siviller olarak suikastların meşruiyeti konusunda soruları gündeme getirdi.

Bilgi transferi

Nükleer enerji yetkilileri ve uzmanları, İran'ın öldürülen bilim adamlarının yerini alabilecek başka bilim adamlarına sahip olduğunu söylüyor. Ayrıca, nükleer enerji alanında onlarca yıldır süren çalışmalar, İran'ın herhangi bir çalışmayı sürdürebilecek bilgi birikimine ve bilim adamları yetiştirmesine olanak sağladı. Diğerleri ise, İran'ın nükleer programını geriletmiş, ancak durdurmamış olan 2020 yılındaki Fahrizade suikastını örnek gösteriyor.

Avrupa hükümetleri, askeri güç kullanmanın tek başına İran'ın sahip olduğu nükleer bilgiyi ortadan kaldıramayacağını vurguluyor ve bu nedenle İran'ın nükleer programıyla ilgili endişeleri gidermek için müzakere yoluyla bir çözüm arıyor. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy geçtiğimiz hafta İngiliz Avam Kamarası üyelerine verdiği brifingde “Askeri saldırılar, İran'ın on yıllar boyunca edindiği bilgiyi ve herhangi bir rejimin bu bilgiyi nükleer silah üretiminde kullanma isteğini ortadan kaldıramaz” dedi.

ABD’li nükleer silahların yayılmasını önleme uzmanı ve eski diplomat Mark Fitzpatrick, ayrıntılı planların halen mevcut olduğunu ve gelecek nesil doktora öğrencilerinin bunları anlayabileceğini söyledi. Nükleer tesislerin bombalanması veya ilgili kişilerin öldürülmesinin bu süreci bir süre geciktireceğini belirten Fitzpatrick, her ikisini birden yapmanın süreci daha da geciktireceğini, ancak nihayetinde bu çalışmaların devam edeceğini sözlerine ekledi.

İran'ın nükleer gücüne bir darbe

Bununla birlikte, diğerleri, 11'den fazla nükleer bilim adamının aynı anda öldürülmesinin, savaşın sona ermesinden sonra İran'ın nükleer bomba üretimini hızlandırma imkanlarına ağır bir darbe indirdiğine inanıyor. Öldürülenlerin çoğu, patlatma sistemleri, yüksek patlayıcılar ve zincirleme reaksiyonu gerçekleştiren nötron kaynakları gibi savaş başlıklarının bileşenlerini test etme ve inşa etme konusunda pratik deneyime sahipti. ABD gazetesi Wall Street Journal (WSJ) ABD’nin eski Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Ulusal Güvenlik Direktörü Eric Brewer'ın, özellikle fiilen bomba yapmaya çalışılmıyorsa bu deneyimin zamanla yavaş yavaş kaybolmasının doğal olduğunu, çünkü bunu telafi etmek için zamanın olduğunu, ancak şu anda bir bomba yapmaya çalışılıyorsa veya bu yakın vadede bir seçenek olarak görülüyorsa bu uzmanlığın kaybedilmesinin daha büyük bir etki yaratacağını söylediğini aktardı.

İran askeri nükleer programı olduğunu inkar etse de UAEA, İran'ın 2003 yılına kadar ‘Amad Projesi’ olarak bilinen nükleer silahlarla ilgili bir programa sahip olduğunu açıkladı. İsrailli ve Batılı yetkililer, İran'ın bu alandaki çalışmalarının daha sonra parçalı bir şekilde devam ettiğini ve bu sayede bir bomba üretme kapasitesine sadece birkaç ay uzaklıkta olduğunu, ancak bu çalışmaların çoğunun, geleneksel bir askeri projenin parçası gibi görünmesi için özenle tasarlanmış araştırmalar ve bilgisayar modelleriyle sınırlı olduğunu belirtiyor.

Washington merkezli Demokrasileri Savunma Vakfı’ndan (FDD) Andrea Stryker, İsrail'in gerçekleştirdiği suikastların İran’ın nükleer beyinlerini hedef aldığını söyledi. Bu suikastlar, İran’ın nükleer silahların belirli bileşenlerini üretme konusunda geçmişte ve muhtemelen halen deneyime sahip kişileri kullanma kabiliyetine darbe vurdu.

Nükleer arşiv

Diğerleri İran'ın silahlarla ilgili nükleer deneyimlerini korumak ve geliştirmek için gelişmiş bir sistem geliştirdiğini belirtiyor. Bu sistem, İran'ın nükleer programının en önde gelen bilim adamlarının öldürülmesine rağmen ilerlemesine olanak sağladı. İran, 2003 yılından önce gerçekleştirdiği tüm çalışmaları ve Tahran'ın gelecek planlarını içeren bir nükleer arşive sahip. Keşfedilen bu arşiv, 2018 yılında İsrail komandoları tarafından ele geçirildi. İran, silah programıyla ilgili eski nükleer ekipmanları, zenginleştirilmiş uranyum da dahil olmak üzere, arşivin yakınlarındaki bir yerde sakladı, ancak bu ekipmanlar 2018 yılında dağıtıldı. UAEA, o tarihten bu yana İran'dan bu ekipmanların nereye gönderildiğini açıklamasını talep ediyor.

WSJ, İsrailli güvenlik analisti Ronen Solomon'un, İran'ın son yirmi yıldır nükleer silahlarla ilgili uzmanlığını korumak için Şehit Behişti, Şerif Teknoloji Üniversitesi ve Malik Aştar Teknoloji Üniversitesi gibi üniversiteleri kullandığını söylediğini aktardı. İran bahsi geçen bu üniversitelerde nükleer bilim adamları ile daha genç öğrencileri deney ve araştırmalarda bir araya getiriyor. İsrail’in 13 Haziran'da İran’a düzenlediği hava saldırılarında öldürülen bilim insanları Ahmed Rıza Zülfikari ve Abdulhamid Menuçehr, geçtiğimiz yıl haziran ayında ‘Annals of Nuclear Energy’ adlı bilim dergisinde bir makale yayınlamışlardı. Bu makalede, ileri bilgisayar modelleri kullanarak, zincirleme reaksiyonda nötron kaynaklarının nasıl davrandığını açıklamışlardı.

Bu bilgiler, nükleer reaktör inşa etmek gibi sivil amaçlarla veya nükleer silah içinde zincirleme reaksiyonu başlatmak için kullanılabilir. Solomon, “Profesörler var. Onlar genç bilim insanlarını yetiştiriyorlar ve İran'ın nükleer programının kalbine girmeleri için eğitim veriyorlar” dedi.

Bilim insanlarını öldürmenin meşruiyeti

İran'ın bu alandaki deneyiminin çoğunu elinde tutması ve yeni nesil bilim insanlarına aktarması, İsrail'in bilim insanlarını öldürme stratejisini sürdürüp sürdürmeyeceği konusunda bir zorluk yaratıyor. Ancak Cenevre'de yaşayan ve Rus nükleer silahları konusunda uzman olan analist Pavel Podvig bilim insanlarını öldürmenin amacının insanları korkutup bu programlarda çalışmaları konusunda onlara gözdağı vermek olabileceğini düşünüyor. Podvig Daha önceki basın yorumlarında “Bu suikastlar nerede durur? Örneğin fizik okuyan öğrencileri öldürmeye kadar varır mı? Bu son derece kaygan bir zemin” ifadelerini kullandı. İsrail’in Fransa Büyükelçisi ise İran'da gelecekte herhangi bir askeri nükleer programa katılmaları istenecek kişilerin bunu kabul etmeden önce iki kez düşüneceklerini düşündüğünü söyledi.

Georgia Teknoloji Enstitüsü'de uluslararası ilişkiler profesörü olan Gina Jordan ve Rachel Whitlark, dış politikada ülkelerin başka bir ülkenin nükleer silah sahibi olmasını engellemek için bilim insanlarını hedef almak, yaptırımlar, diplomasi, siber saldırılar ve askeri güç kullanmak gibi birçok araca sahip olduğunu belirttiler. Jordan ve Whitlark’a göre bilim insanlarının öldürülmesi, kritik öneme sahip bilimsel uzmanlığı ortadan kaldırabilir ve nükleer silah geliştirme sürecini zorlaştıran ek maliyetler getirebilir.

Bu yaklaşımı destekleyenler, bilim insanlarını hedef almanın ilgili ülkenin çabalarını baltalayabileceğini ve nükleer programı geliştirmeye devam etmekten vazgeçirebileceğini söylüyorlar. Aynı zamanda, nükleer silahların yayılmasını desteklemenin tehlikeleri konusunda diğerlerine caydırıcı bir mesaj göndereceğine inanıyorlar. Ancak Jordan ve Whitlark, bu operasyonların genellikle sivil kişiler olarak görülen bilim insanlarını hedef alması nedeniyle yasal, etik ve insani endişeler uyandırdığını söylediler.

Bilim adamlarını hedef almak aynı zamanda riskli bir seçenek. Çünkü düşmanın nükleer programını durdurmada başarısız olabilir ve bunun yanında özellikle de öldürülen bilim adamları ‘şehit’ olarak gösterilirse halkın öfkesini ve intikam taleplerini tetikleyebilir, bu da iktidardaki rejimin halk tarafından desteklenmesine yol açar.