NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Putin'in bu savaşla Ukrayna'yı sonsuza kadar kaybettiğini belirtti

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Ukrayna ile arasındaki savaşın Rusya açısından stratejik bir yenilgi olduğunu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'yı sonsuza kadar kaybettiğini savundu

Jens Stoltenberg (AA)
Jens Stoltenberg (AA)
TT

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Putin'in bu savaşla Ukrayna'yı sonsuza kadar kaybettiğini belirtti

Jens Stoltenberg (AA)
Jens Stoltenberg (AA)

Stoltenberg, Alman Haber Ajansının (DPA) sorularını yanıtladı.

Savaş alanındaki durumun çok zor olduğunu ve cephe hattında son haftalarda pek değişim olmadığını ifade eden Stoltenberg, şunları kaydetti:

Ancak nereden başladığımızı hatırlamamız gerekiyor. Rusya, 24 Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgal ettiğinde çoğu kişi, birkaç gün içinde Kiev'in kontrolünü ele geçireceğinden korkuyordu. O zamandan bu yana Ukraynalılar, başlangıçta işgal ettikleri toprakların yüzde 50'sini kurtarmayı başardı. Kiev, Harkov ve Herson'da büyük muharebeler kazandılar, bunlar dikkate değer askeri zaferler. Ukrayna, kendisini egemen ve bağımsız bir devlet olarak ortaya koydu ve bu süreçte Rusya'ya ağır kayıplar verdirdi.

"Putin, Rusya'nın komşularına hükmedebileceği bir Avrupa istiyor"

Stoltenberg, Rusya'nın kayıplarıyla ilgili soruyu şöyle yanıtladı:

Bu işgalin sözde amacı Ukrayna'nın NATO ve Avrupa Birliği'ne (AB) doğru ilerlemesini engellemekti. Putin, Rusya'nın komşularına hükmedebileceği bir Avrupa istiyor ancak Ukrayna, şu anda NATO ve AB'ye her zamankinden daha yakın. Bu, Rusya için büyük bir stratejik yenilgidir. Başkan Putin, Ukrayna'yı sonsuza kadar kaybetmiştir. Buna ek olarak Rusya yüzlerce uçağını, binlerce tankını kaybetti ve 300 bin askeri öldü ya da yaralandı. Rusya, ayrıca siyasi olarak daha da izole oldu ve ekonomisi zayıfladı. Enflasyon yükseliyor ve yaşam standardı düşüyor.

Brüksel'de oturup savaş alanında çok zor kararlar verenleri yargılamak konusunda çok ihtiyatlı olduğunu belirten Stoltenberg, Ukrayna'nın cephede önemli bir ilerleme kaydedememesinin nedenlerine ilişkin, "Rus ordusu, büyük mayın tarlaları yaptı, siperler kazdı. Savaş tankları için, iyi hazırlanmış savunma hatları inşa etmek için zamanı oldu. Bu savunma hatlarına nüfuz etmek zordur, özellikle de bu operasyonları gerçekten destekleyebilecek bir hava gücünüz yoksa." değerlendirmesinde bulundu.



İsrail-İran çatışmaları: Tahran siyasi mahkumlara baskıyı artırdı

İsrail'in saldırısı sonucunda Evin Hapishanesi'nin bir kısmı çökmüştü (AP)
İsrail'in saldırısı sonucunda Evin Hapishanesi'nin bir kısmı çökmüştü (AP)
TT

İsrail-İran çatışmaları: Tahran siyasi mahkumlara baskıyı artırdı

İsrail'in saldırısı sonucunda Evin Hapishanesi'nin bir kısmı çökmüştü (AP)
İsrail'in saldırısı sonucunda Evin Hapishanesi'nin bir kısmı çökmüştü (AP)

İsrail'le 12 günlük çatışmanın ardından İran ülke içindeki baskıyı artırıyor.

Guardian'ın haberinde, 13 Haziran'da İsrail'in saldırısıyla başlayan ve İran'ın misillemesinin ardından 24 Haziran'da ABD'nin arabuluculuğunda ateşkes ilan edilen çatışmaların, İran'da "geniş çaplı bir iç baskı dalgasını" tetiklediği belirtiliyor.

İsrail'in 23 Haziran'da Evin Hapishanesi'ne düzenlediği saldırıda 71 kişinin hayatını kaybettiği anımsatılıyor. Hayatta kalan bazı mahkumların da daha kötü koşullardaki cezaevlerine nakledildiği yazılıyor.

Mahsa Emini protestolarına katıldığı gerekçesiyle hapse atılan aktivist Rıza Handan'ın, bombalamadan sonra daha kötü şartlardaki bir hapishaneye gönderildiği belirtiliyor. 60 yaşındaki aktivistin kızı şunları söylüyor:

Ne babamın ne de diğer mahkumların yatağı var, yerde uyumak zorunda kalıyorlar. Bir keresinde uyandığında battaniyesinin içinde 6 ya da 7 tahtakurusu bulmuştu.

Kadın mahkumların da yanlarına kişisel eşyalarını bile alamadan Karçak Hapishanesi'ne gönderildiği belirtiliyor. İdam cezasına çarptırılan Kürt yardım çalışanı Pakşan Azizi'den en az iki gündür haber alınamadığı aktarılıyor. Af Örgütü'ne göre Azizi, "barışçıl insani yardım ve insan hakları faaliyetleri" nedeniyle cezalandırıldı. Tahran yönetimiyse kendisini "devlete karşı silahlı isyanla" suçluyor.

Savaş sonrası İran genelinde bir güvenlik baskısı dalgası başlatıldığı da ifade ediliyor. Kolluk kuvvetlerinin kontrol noktaları oluşturduğu ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle birçok kişinin tutuklandığı aktarılıyor.

İsrail-İran çatışmalarında Mossad'ın Tahran'da gizli bir drone üssü kurduğu ortaya çıkmıştı. Ayrıca istihbarat teşkilatına bağlı komandoların saldırıdan aylar önce başkente sızarak operasyon sırasında İran'ın hava savunma sistemlerini imha ettiği belirlenmişti. Mossad da casusların saldırılarda yer aldığını doğrulamıştı.

İran devlet medyasında geçen ay çıkan haberlerde, İsrail istihbaratı adına çalıştığı iddia edilen 700 kişinin yakalandığını duyurulmuştu. ABD merkezli İran İnsan Hakları Merkezi'nin (CHRI) verilerine göre 6 kişi casusluk iddiasıyla idam edildi. CHRI'dan Hadi Gayemi şu iddiaları paylaşıyor:

İranlı yetkililer, insanları hiçbir gerekçe göstermeden ve avukatlarına erişim hakkı vermeden gözaltına alıyor, ardından ‘ulusal güvenlik' suçlamalarıyla idam ederek halkı sindirmeye ve kontrolü yeniden kurmaya çalışıyor.

New York Times'ın analizinde de Evin Hapishanesi'nin "insan hakları ihlalleriyle" gündem olduğu hatırlatılıyor. Haberde, 12 günlük çatışmaların ardından Tahran yönetiminin tarihsel bir kavşakta olduğu yazılıyor. İran'ın ileride içerideki baskıyı artırmakla ülkenin dönüşümüne yönelik politikaları uygulamak arasında bocalayabileceği ifade ediliyor.

Independent Türkçe, Guardian, New York Times