İsrail ordusundaki Fransız asıllı askerler hakkında suç duyurusu

Fransa'da, Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) Partisi Milletvekili Thomas Portes, İsrail ordusundaki 4 bin 185 Fransız asıllı asker hakkında, "Gazze'deki insanlığa karşı suçlara ve savaş suçlarına 'ortaklık' ettikleri" gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu

(AA)
(AA)
TT

İsrail ordusundaki Fransız asıllı askerler hakkında suç duyurusu

(AA)
(AA)

Portes, X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Gazze ve Batı Şeria'da işlediği suçların boyutuna dikkati çekti.

Muhalif milletvekili, Gazze ve Batı Şeria'da savaşan Fransız asıllı askerler hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu belirtti.

Cumhuriyet Savcılığına gönderdiği suç duyurusu dilekçesini de paylaşan Portes, bölgede İsrail ordusunda faaliyet gösteren 4 bin 185 Fransız asıllı askerin bulunduğunu kaydetti.

Thomas Portes, 7 Ekim'den bu yana yüzde 70'i kadın ve çocuk olmak üzere Gazze halkının yüzde 1'inin öldürüldüğünü anımsatarak, Gazze'de sivillerin zorla yerlerinden edildiğini vurguladı.

Milletvekili Portes, son iki ayda birçok uluslararası hukuk uzmanı ve insan hakları kuruluşunun, bölgede yaşanan zulümleri, "savaş suçları", "insanlığa karşı suçlar" veya "soykırım" olarak nitelendirdiğini hatırlattı.

Gazze'de insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları işlendiğine dair güçlü kanıtlar olduğunu belirten Portes, Gazze'de görevli Fransız asıllı askerlerin bu suçlara "suç ortaklığı" yaptığını ve bu nedenle adalet karşına çıkmaları gerektiğini savundu.

Portes, Fransız adaletinin, bölgede görevli Fransızların uluslararası hukuka ve Fransız hukukuna aykırı eylemlerindeki sorumluluğu araştırmakla yükümlü olduğuna işaret etti.



İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik provokasyonlarına Arap ve İslam dünyasından kınama

Kudüs (DPA)
Kudüs (DPA)
TT

İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik provokasyonlarına Arap ve İslam dünyasından kınama

Kudüs (DPA)
Kudüs (DPA)

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, bin 200'den fazla yerleşimcinin eşliğinde işgal altındaki Doğu Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'nın avlularına baskın düzenledi. Bu hareket ‘provokasyon’ ve kutsal mekandaki tarihi ve yasal statükonun bariz bir ihlali olarak nitelendirildi.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, İsrail işgal hükümeti yetkilileri tarafından tekrarlanan bu ihlallerin bölgedeki çatışmayı körüklediği uyarısında bulunarak, Suudi Arabistan’ın bu uygulamaları ‘en güçlü şekilde’ kınadığını ifade etti.

Suudi Arabistan, uluslararası topluma ‘barış çabalarını baltalayan ve uluslararası yasa ve normları ihlal eden bu ihlalleri durdurmak için derhal harekete geçme’ çağrısını yineledi.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı resmî açıklamada, ‘yaşananların Mescid-i Aksa’daki statükonun ve uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu’ vurgulayarak, Mescid-i Aksa'ya yapılan baskını kınadı. Açıklamada ayrıca, ‘144 dönümlük alanıyla Mescid-i Aksa'nın Müslümanlara özel bir ibadet yeri olduğu ve İsrail'in bunun üzerinde hiçbir egemenliği olmadığı’ vurgulandı.

Filistin Devleti Başkanlığı, Ben-Gvir'in Mescid-i Aksa'ya girmesini şiddetle kınadığını ifade ederek, “Bu provokatif davranış, İsrail hükümetinin gerginliği artırma politikalarını sürdürme konusundaki ısrarını yansıtmakta ve aşırılık yanlısı doğasını teyit etmektedir” değerlendirmesinde bulundu. Filistin Devleti Başkanlığı, ABD liderliğindeki uluslararası topluma, ‘tekrarlanan bu ihlalleri durdurma ve İsrail'i uluslararası sözleşmeleri ihlalinden dolayı sorumlu tutma’ çağrısında bulundu.

zdfgth
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir yerleşimcilerle birlikte Mescid-i Aksa çevresinde (WAFA)

Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, Ben-Gvir liderliğindeki bin 251 yerleşimcinin bu sabah Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlediğini, işgal güçlerinin yoğun koruması altında avlularında Talmud ritüelleri gerçekleştirdiğini ve mescidin kutsallığına karşı ‘sistematik saldırganlık’ olarak tanımladığı eylemin tekrarlandığını bildirdi.

Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) saldırıyı kınayarak, bunu ‘Müslümanların duygularına yönelik ciddi bir provokasyon ve Haşimilerin Kudüs'teki kutsal mekânlar üzerindeki himayesinin ihlali’ olarak nitelendirdi. Ayrı ayrı yapılan açıklamalarda, bu tür uygulamaların tansiyonu yükselttiği ve sükûnet ve istikrarı sağlamaya yönelik tüm çabaları baltaladığı vurgulandı.

Bu gelişmeler, uluslararası hukuka göre 1967'den beri işgal altındaki Filistin topraklarının bir parçası olan ve tanınmış uluslararası anlaşmalar uyarınca Ürdün'ün himayesi altında bulunan Mescid-i Aksa'ya yönelik devam eden saldırıların sonuçlarına karşı tekrarlanan uyarıların ardından geldi.