Rusya: ABD'nin dış politikası çeşitli bölgelerde çatışma potansiyelini artırıyor

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, ABD dış politikasının çeşitli bölgelerde istikrarsızlığa ve çatışma potansiyelinin artmasına yol açtığını söyledi

Mariya Zaharova (AA)
Mariya Zaharova (AA)
TT

Rusya: ABD'nin dış politikası çeşitli bölgelerde çatışma potansiyelini artırıyor

Mariya Zaharova (AA)
Mariya Zaharova (AA)

Zaharova, başkent Moskova'da güncel konularla ilgili haftalık basın toplantısı düzenledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırıları "derinleştirerek sürdüreceği" yönündeki açıklamasıyla ilgili AA muhabirinin sorusunu yanıtlayan Zaharova, "Bölgedeki halkı hem İsrail vatandaşları hem de Filistin vatandaşlarını gerçekten önemseyenler barış çağrısında bulunuyor. Maalesef Filistin-İsrail meselesinin silahlı gerilim çarkının yavaşlamadığını görüyoruz. Masum siviller ölüyor, sivil altyapı yok ediliyor." dedi.

Rusya'nın Gazze'de süresiz kapsamlı ateşkesin sağlanmasından yana olduğunu dile getiren Zaharova, bununla ilgili Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulundaki kararı oyladıklarına dikkati çekerek "ABD'nin tutumu nedeniyle BM Güvenlik Konseyinin 2712 ve 2720 sayılı kararlarında benzer ifadeler dahil edilemedi." ifadesini kullandı.

Zaharova, Gazze'ye insani yardım sağladıklarını dile getirerek şunları kaydetti:

Her türlü terör eylemini kınıyoruz. Bu bizim için kabul edilemez. Bu bizim ilkeli ilkemiz. Bu, ülkemizin modern aşamadaki tarihidir. Bu bizi daha da güçlendirdi. Sivillerin toplu olarak cezalandırılması ve uluslararası insani hukuku ihlal edecek şekilde ayrım gözetmeksizin güç kullanılması yöntemleriyle bunlara (terör eylemlerine) yanıt verilmesinin kabul edilemez olduğunu düşünüyoruz.

"ABD, Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz'de askeri varlığını artırıyor"

ABD'nin, Gazze'ye saldırıların başladığı 7 Ekim'den bu yana İsrail'e silah yüklü 20 gemi ve 230 uçak gönderdiği yönündeki iddiaları da değerlendiren Zaharova, "Ticari kar elde etme arayışında olan Amerikan askeri makinesinin, Orta Doğu ve diğer kriz bölgelerine yapılan tedarikler kapsamında ne şekilde çalıştığını biliyorsunuz. ABD gibi bir ülkenin dış politikasında askeri şirketlere önem verilmesi, gezegenin çeşitli bölgelerinde istikrarsızlığa ve çatışma potansiyelinin birikmesine yol açıyor." dedi.

Zaharova, "ABD, silah sevkiyat coğrafyasını oluştururken ve askeri varlığını güçlendirirken, zamanla kanıtlanmış Orta Doğu'daki krizlerin güçle çözülemeyeceği yönündeki aksiyonu kasıtlı olarak göz ardı ediyor. Filistin-İsrail çatışmasını teşvik etmek yerine, girişimlerin Gazze Şeridi'nde derhal ateşkes sağlanmasına, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) ve BM Genel Kurulu kararlarına uygun diplomatik çözüm formülünün bulunmasına yönelik olması gerekiyor. Uluslararası platformlarda ve ikili temaslarda bu yaklaşımı savunuyoruz." diye konuştu.

ABD'nin Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz'de askeri varlığını artırdığını belirten Zaharova, şu şekilde devam etti:

Olanlar, ABD ve müttefiklerinin dış politikasının derinden askerileştiğini kanıtlıyor. Bunun başka bir örneği de ABD ve bazı Avrupa devletleri Doğu Akdeniz bölgesinde, şimdi de çeşitli bahanelerle Kızıldeniz'de deniz kuvvetlerinin varlığını artırıyor. ​​​​​​Bu, bölgede gerilimi daha da artırıyor ve Filistin-İsrail meselesinin bölgesel nitelik kazanması riskini artırıyor. Maalesef Washington ve onu takip edenlerin Irak, Libya, Afganistan ve birçok noktada askeri maceralarının yıkıcı sonuçlarından hiçbir ders çıkarılmıyor.



Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Kaswar Klasra

Hindistan ve Pakistan arasında, Hindistan yönetimindeki Keşmir'de gerçekleşen yeni bir terör saldırısıyla tetiklenen son şiddet patlaması, dünyanın dikkatini Güney Asya'daki gergin cephe hatlarına yeniden odakladı. ABD öncülüğündeki uluslararası arabuluculuk çabaları, iki nükleer silahlı komşuyu savaşın eşiğinden geri çekmeyi başarmış olsa da, bu ihtiyatlı sakinlik kalıcı bir barış olarak kabul edilemez.

İki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Keşmir anlaşmazlığına bir çözüm bulunmaması nedeniyle, bölge 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit eden bir gerilimi tırmandırma döngüsünün esiri olmaya devam ediyor.

Bu hadise, on yıldan kısa bir sürede yaşanan üçüncü büyük tırmandırma sayılıyor ve her dalga bir öncekinden daha tehlikeli. Hindistan'ın Pakistan topraklarında faaliyet gösteren militanları sorumlu tuttuğu Pahalgam'daki saldırı, her iki taraftaki askeri tesisleri hedef alan bir dizi füze ve insansız hava aracı saldırısını tetikledi. Gerginliğin tırmanma hızı ve yoğunluğu, durumun kırılganlığını ve yarımadanın büyük bir felakete kaymaya hazır olduğunu teyit ederek, tehlike seviyesini yükseltti. Önceki örneklerde olduğu gibi, ABD, krizi kontrol altına almak için arabuluculu olarak müdahalede bulundu. Kendisine duyurulmayan Çin ve Körfez çabaları da destek verdi.

Bu model tanıdık hale geldi; Keşmir'de bir terör olayı gerçekleşiyor, onu Hindistan’ın yanıtı,  ardından Pakistan'ın askeri yanıtı takip ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Son şiddet dalgasını diğerlerinden ayıran husus yalnızca yoğunluğu değil, aynı zamanda kullanılan savaş araçlarının gelişmişliğiydi. Her iki taraf da geleneksel askeri güç kullanımının yanı sıra siber operasyonlara ve insansız hava araçlarına başvurdu. Bu çatışma, yapay zekanın, otonom insansız hava araçlarının ve siber savaşın savaş alanını yeniden şekillendirmeye başladığı Güney Asya'nın askeri tarihinde yeni bir bölümü işaret ediyor. Bununla birlikte, siyasi söylem durgun kaldı ve önemli bir dönüşüme sahne olmadı.

 Hindistan, çok daha büyük olan ekonomisi ve Batı'ya giderek daha yakın hale gelmesi sebebiyle stratejik bir ivmeye sahip olduğunu hissedebilir, fakat devam eden istikrarsızlık büyük hedeflerini tehdit ediyor. Tedarik zincirlerini Hindistan'a taşımayı düşünen küresel şirketler, çalkantılı bir bölgesel tablo karşısında tereddüt ediyor. Kalkınma veya kuzeydeki Çin tehdidi ile yüzleşmede kullanılabilecek kaynaklar kronik sınır krizi tarafından tüketiliyor. Dahası, Keşmir'de devam eden huzursuzluk, yerel halkı devletten daha da uzaklaştırıyor ve Yeni Delhi'nin son vermeye çalıştığı ayaklanmayı körüklüyor.

Pakistan’a gelince, yüksek gerilimin maliyeti onun için daha ağır. Uluslararası kredilere bağımlı ve yakın zamanda terörizm finansmanı artırılmış izleme listesinden çıkarılan kırılgan ekonomisi, her tırmandırmada ağır kayıplar yaşıyor.

Pakistan'ın Pahalgam saldırısıyla ilgili ortak soruşturma teklifi -Hindistan'ın bu tür girişimleri tekrar tekrar reddetmesine rağmen- ciddiye alınmayı hak ediyor. Bu tür konularda şeffaflık ve iş birliği, karşılıklı şüphe döngüsünü kırmaya yardımcı olabilir. Hindistan gerçekten sadece geçici bir ateşkes değil, uzun vadeli bir barışı hedefliyorsa, yanlış değerlendirme riskini azaltacak mekanizmalar kurmak için İslamabad ile ciddi bir diyaloğa girmelidir.

Sadece krizleri yönetmek yerine, iki ülke çatışmanın kökenlerini ele alma gibi daha zor bir göreve girişmelidir. Nükleer silaha sahip iki komşu arasındaki son gerginlik, Keşmir sorununun acilen ele alınması gereken bir nükleer patlama noktası olduğunu teyit etti. Bu kriz Hindistan ve Pakistan'daki 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit ediyor.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları da dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için bu anı değerlendirmelidir

Pakistan, Keşmir sorununun çözümünün ancak diyalog yoluyla mümkün olduğunu kabul ederken, Hindistan askeri baskının siyasi bir çözüme alternatif olmadığını kabul etmelidir. Keşmir'de adil ve kalıcı bir çözüm sadece bölgeyi istikrara kavuşturmakla kalmayacak, aynı zamanda onlarca yıldır arzu edilen ekonomik ve ticari iş birliğinin ve ilişkilerin normalleşmesinin önünü açacaktır.

Dış baskıyla durdurulan son turun sonucu, sahadaki gerçekleri değiştirmedi. Her iki tarafın askeri kuvvetleri halen yüksek alarm durumunda ve resmi bir barış anlaşması imzalanmadı. Ancak, her iki başkent de kısa vadeli taktik hesapların ötesine geçmeye karar verirse, bu tırmandırma bir dönüm noktası olabilir.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları, bağımsız soruşturma organları ve şeffaflığa yönelik karşılıklı taahhütler de dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için baskı yapmak üzere bu anı değerlendirmelidir. Aynı şekilde Pakistan ekonomisini ticaret ve yatırım teşvikleri yoluyla desteklemek, alışılmadık yöntemlere olan bağımlılığını azaltabilirken, Hindistan'ın daha ölçülü bir duruşu Keşmirliler ile genel olarak bölgenin sakinleri arasındaki güveni yeniden inşa edebilir.

Bu ganimet için yapılmış bir savaş değildi ve taraflardan hiçbiri zafer kazanmadı. Aksine bu savaş, Güney Asya'nın uçurumun eşiğinde olduğunun acı bir hatırlatıcısı ve Delhi ile İslamabad liderlerine kalıcı bir barış için gereken sıkı ve zorlu çalışmaya başlamaları yönünde acil bir çağrıydı.