Batı, Rusya'nın Libya üzerinden Akdeniz'e inmesinden endişeli

Hafter'le yakınlaşarak varlığını güçlendiren Moskova, Bombea Körfezi veya Tobruk'ta bir deniz üssü kurmaya yakın

Batı, Rusya'nın Libya üzerinden Akdeniz'e inmesinden endişeli
TT

Batı, Rusya'nın Libya üzerinden Akdeniz'e inmesinden endişeli

Batı, Rusya'nın Libya üzerinden Akdeniz'e inmesinden endişeli

Rusya'nın, Akdeniz ülkesi olmamasına rağmen, Akdeniz'e ilgisi 18. yüzyılın başlarına kadar uzanıyor. Bunun birkaç nedeni var; en önemlisi denizin konumunun Avrupa, Asya ve Afrika'yı birbirinden ayırmasıdır. Rusya'nın Afrika kıtasında daha fazla varlık göstermesini sağlayacak coğrafi bir alanda genişleme gücünü sergilemesi, bu durumu önemli kılan faktörlerden biridir, özellikle de Avrupa'nın güney kanadı olarak kabul edilen ülkede, Libya'daki “El-Cufra” üssü (ortada) ve El-Hadim üssü (doğu) gibi çeşitli kara askeri üslerindeki konumunu güvence altına aldığından beri.

İrini Deniz Operasyonu Komutanı İtalyan Amiral Stefano Torcito, bu ay yaptığı açıklamada Rusya'nın Akdeniz bölgesinde artan varlığı konusunda uyardı. Torcito, “Moskova, Doğu Libya ile ilişkilerini güçlendirerek Akdeniz havzasının ortasında yeni bir deniz konumu elde etmek için çalışıyor.” dedi.

Kadim bir miras

Libyalı askeri uzman Albay Adil Abdulkafi Rusya'nın Doğu Libya'dan Akdeniz'e yayılma girişiminin yeni olmadığını, Halife Hafter'in (Moskova'nın müttefiki) Recme kampını elinde tuttuğu döneme hatta daha ziyade eski Başkan Muammer Kaddafi'nin dönemine kadar uzandığını söyledi.

Libya üzerinden Akdeniz havzasının ortasında bir deniz konumu elde etme girişimini, yeni temeller üzerine kurulu eski bir Rus mirası olarak nitelendiren Abdulkafi, “Bu miras, Kaddafi'nin 1969'da iktidarda olduğu ve ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya'yı geride bırakarak Sovyet kutbuna yönelmeyi seçtiği döneme kadar uzanıyor. Rusya'nın güney kanadı üzerinden Akdeniz'e doğru genişleme isteği, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 2008'de Libya'ya yaptığı ziyaretten bu yana şekillenmeye başladı. O sıralarda Putin, Fransız, İtalyan ve Amerikalılar’ın Libya’da Rusya'nın çıkarları aleyhinde oluşturduğu tehlikeyi sezmişti. Libya-Rusya ilişkileri, 2003'te sona erecek ekonomik yaptırımların uygulanması ile ilgili Güvenlik Konseyi'nde yapılan oylamada Moskova’nın Libya'ya destek vermemesi nedeniyle soğumuş ve daha sonra söz konusu tehlike kendini göstermeye başlamıştı.” dedi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Askeri uzman, Kaddafi rejiminin düşmesinin Rusya'nın çabalarını zayıflatmadığını, Rusya'nın hızla bir alternatif bulduğunu ve çıkarlarını korumak için Doğu Libya Kuvvetleri Komutanı Halife Hafter ile işbirliğini geliştirmeye devam etme yönünde adımlar attığını da sözlerine ekledi.

Abdulkafi, “Rusya, ilk aşamada Doğu Libya'daki askeri varlığını kara yoluyla genişletmeye çalıştı. Bu aşamanın daha sonra Güney Akdeniz'de bir deniz üssü kurulmasına yol açacağı açık. Bombeo Körfezi (Libya'nın doğusundaki Derna şehrinin etekleri) veya daha yakın olan Tobruk Körfezi’nin de Rus deniz üssü olması muhtemel. Rusya, çeşitli düzeylerde Rus çıkarlarına hizmet etmek amacıyla denizdeki varlığı aracılığıyla karadaki konumunu desteklemeye çalışıyor. Rusya’nın Libya üzerinden daha fazla

Afrika ülkesine nüfuz etme çabası öne çıkıyor. Libya, Rusya'nın Afrika kıtasına ulaşmada ana kapısı olarak kabul ediliyor. Moskova, Libya devletinin bölünmüş durumundan ve siyasi zayıflığından yararlanarak Akdeniz'deki varlığını güçlendiriyor ve Doğu Libya'da bir deniz üssü kurulmasına bir tür meşruiyet kazandırmayı, böylece Avrupa Birliği'nin yakınında bir yer edinmeyi amaçlıyor.

ABD geri çekiliyor

Siyasi uzman İbrahim Lassifer ise şunu söyledi: “Rusya'nın Akdeniz'e yayılma ve Libya kıyısı üzerinden burada bir deniz üssüne sahip olma hedefi açıkça görülen bir şey ve hatta Kremlin ve Putin bunu kasıtlı olarak uluslararası güçlere gösteriyor. Akdeniz'deki doğal kaynakların kesiştiği bir bölge olan Libya devletinin stratejik konumunun önemi nedeniyle, Doğu Libya'da son dönemde Rus etkinliği daha aktif hale geldi. Rusya, özellikle Afganistan ve Irak'taki deneyiminin başarısızlıkla sonuçlanması ve bunun sonucunda ortaya çıkan küçülmenin ardından, son dönemde ABD’nin dış stratejisinde meydana gelen gerilemeden yararlandı; önceki durum, Rusya'nın bu bölgesel alanlardaki kaba genişlemesiyle dengelendi.”

İrini Deniz Operasyonu Komutanı’nın Rusya'nın Akdeniz'deki yayılması ve Libya kıyısı üzerinden burada bir deniz üssüne sahip olması yönünde endişeye sahip olduğunu kaydeden Lassifer, bu durumun Avrupa ülkelerinin Rusya'nın yayılmasına ilişkin korkularını ve Sovyetler Birliği ile eski Varşova İttifakı'nın hayaletinin hegemonyasına geri dönme ihtimalini yansıttığını söyledi. Öte yandan bu ittifaka Çin ve diğer bazı ülkeler de dahildi. Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger NATO'nun kuruluşundaki ünlü konuşmasında, “Aynı fikirde olmadığımız pek çok pozisyon var ama gelin bu ittifaktan vazgeçme konusunda anlaşalım.” ifadelerine yer vermişti.

Siyaset uzmanı, “Eski Kıta'nın Rusya'nın yayılmasına ilişkin korkuları, Akdeniz havzasında genişleyen Rus askeri kalkınmasına karşı koyamama çerçevesinde geliyor. Rusya'nın Libya'daki emelleri esas olarak Libya devletinin 1951'deki bağımsızlığından öncesine dayanıyor. Çin'in Afrika'daki genişlemesi ise Libya üzerinden gerçekleşiyor ve son dönemde meydana gelen ABD, İngiltere ve Fransa aleyhine Rusya-Çin yakınlaşmasının boyutunu herkes biliyor” diye konuştu.

Lassifer, "Libya'ya girişin, öncelikle Rusların genişlemesine izin veren egemenlik zayıflığı olmak üzere bir dizi avantajı var. Rus Savunma Bakan Yardımcısı'nın Doğu Libya'ya yaptığı ziyaret, Rusya'nın Doğu Libya'da deniz üssü kurma niyetinde olduğuna dair bir işaret olarak kabul edilebiliyor. Bu durum, AB'nin bu genişlemeye karşı yetersiz bir tepki göstermesi nedeniyle Rusya'nın bu genişlemede daha fazla ilerleme kaydetmesine olanak tanıyacak zayıf bir durumla karşılanacaktır. Özellikle Putin'in önünde geniş bir alan bulunuyor.”

Başlıca düşmanlarının Avrupa, ABD ve İngiltere olduğu göz önüne alındığında, Türkiye ile Rusya arasında ittifak zamanının geldiğine dikkat çeken siyaset uzmanı, “Bu durum başta Libya ve Akdeniz Havzası ülkeleri olmak üzere bölgenin jeopolitik coğrafyasında değişiklikleri beraberinde getirecek. Rusya Libya'ya girdi ve oradan çıkmayacak” dedi.



Trump, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirirken İsrail sessiz kalıyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Trump ve Suriye lideri Ahmed Şara bir araya geldi (Reuters)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Trump ve Suriye lideri Ahmed Şara bir araya geldi (Reuters)
TT

Trump, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirirken İsrail sessiz kalıyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Trump ve Suriye lideri Ahmed Şara bir araya geldi (Reuters)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Trump ve Suriye lideri Ahmed Şara bir araya geldi (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, Ortadoğu turuyla bölgeyi yeniden şekillendirirken İsrail sürecin dışında kaldı.

Reuters’ın analizinde, Trump’ın bu hafta Suudi Arabistan ziyaretiyle başlattığı önemli Ortadoğu turunda İsrail’i ziyaret etmemesinin, Tel Aviv yönetiminde hayal kırıklığı yarattığı belirtiliyor.

Haberde, radikal sağcı Binyamin Netanyahu yönetiminin, Trump’ın İsrail’i “es geçmesi karşısında diplomatik sessizliğe gömüldüğü” ifade ediliyor. 

Gazze savaşı nedeniyle Suudi Arabistan’la ilişkileri normalleştirme umudunu kaybeden İsrail’in, Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi sürecine izleyici kaldığı yorumu yapılıyor. 

Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nden Jonathan Panikoff, Trump’ın “önceliklerinin açıkça değiştiğini” belirterek, ABD’nin İsrail'e uyguladığı özel muamelenin artık geçerli olmayabileceğini söylüyor: 

Trump açıkça ticaret ve yatırım odaklı bir gündemle ilerlemeye kararlı. ABD ve İsrail'in tarihsel açıdan her zaman yakın işbirliği içinde olduğu geleneksel politika ya da güvenlik konuları Trump'ın öncelikleriyle uyuşmasa bile yine de bunlara odaklanacaktır.

CNN’in analizinde de ABD Başkanı’nın “ideolojik ruh ikizi” olarak görülen Netanyahu’yla Trump’ın arasının açıldığına dikkat çekiliyor. 

Trump’ın ekibinin Katarlı ve Suudi Arabistanlı yetkililerle Gazze savaşını sonlandırmak için perde arkasında görüştüğü, İsrail’inse çatışmaları sürdürmekte ısrarcı davrandığı belirtiliyor. 

Trump'ın müttefiklerinden Senatör Lindsey Graham, Suriye’ye yaptırımların kaldırılması kararını “doğru koşullar altında destekleyeceğini” söylemişti. Graham, Trump’ın bu süreçte İsrail’in taleplerini göz önünde bulundurması gerektiğini de sözlerine eklemişti.  

Trump, özellikle son iki haftada Netanyahu'yu köşeye sıkıştıracak hamleler yaptı. Husilerle barış ilan etti, İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine saldırı planını desteklemek yerine Tahran'la müzakere başlattı ve Suudi Arabistan'la nükleer görüşmelerin ilerlemesi için Riyad-Tel Aviv hattında normalleşme şartını askıya aldı.

Trump, 5 Ocak'ta göreve başladığında Netanyahu, Beyaz Saray'a davet edilen ilk yabancı liderdi. İsrail Başbakanı, Cumhuriyetçi liderin zaferini de ilk tebrik edenler arasındaydı. Diğer yandan analizlerde, Gazze savaşındaki tavrı nedeniyle Netanyahu'nun Trump'tan aldığı desteği kaybedebileceği belirtiliyor. 

Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff da ABD-İsrail vatandaşı esir asker Idan Alexander'in Hamas tarafından serbest bırakılmasının ardından Netanyahu yönetimine yüklenmişti: 

Esirleri geri getirmek istiyoruz ama İsrail savaşı bitirmeye hazır değil. İleriye dönük net bir yol göremiyoruz, bir anlaşmaya varılması gerekiyor ama Netanyahu yönetimi savaşı uzatıyor.

Independent Türkçe, CNN, Reuters