Almanya Federal Hükümetini 2024'te birçok alanda zorluklar bekliyor

Almanya'da 2021'de kurulan federal hükümetini, 2024’te hem iç hem dış siyaset olmak üzere birçok alanda zorlukların beklediği öngörülüyor

(AA)
(AA)
TT

Almanya Federal Hükümetini 2024'te birçok alanda zorluklar bekliyor

(AA)
(AA)

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfından (SETA) M. Erkut Ayvaz tarafından kaleme alınan "2024'te Almanya Siyasetini Neler Bekliyor?" başlıklı makalede, yeni yılda Alman siyasetindeki muhtemel gelişmeler, 2024'te Alman ekonomisine dair öngörüler ve yeni yılda Alman dış politikasında öne çıkabilecek hususlar ele alındı.

Makaleye göre, Almanya Sosyal Demokrat Partisi (Sozialdemokratische Partei Deutschlands, SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Partisinden (Freie Demokratische Partei, FDP) oluşan federal hükümet, 4 yıllık görev süresine 8 Aralık 2021'de başladı.

Geride bırakılan iki yılda ciddi sorunlarla karşılaşan federal hükümet, 2023'te en büyük gerilemeyi yaşadı.

Alman ekonomisinin de olumsuz bir seyirde ilerlemesinin yanı sıra 2024'te ülkede hem iç hem dış siyaset olmak üzere birçok alanda zorlukların yaşanması öngörülüyor.

Bu yıl, koalisyon hükümetin anketlerde ciddi oranda gerilemesine şahit olunurken, aşırı sağcı ve popülist Almanya için Alternatif (AfD) Partisi'nin ise yükselişini sürdürdüğü görülüyor.

Koalisyon lideri Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un, AfD'nin yükselişini sorun haline getirmek yerine 2025 Federal Meclis seçimlerine kadar bu durumun değişeceği düşüncesinde olması toplumda karşılık bulmamakla birlikte giderek inandırıcılığını yitiriyor.

Yeni yılda özellikle AfD'nin muhtemel seçim kampanyaları ve eyalet meclisi seçimlerindeki başarılarının Almanya'da gündemi ağırlıklı olarak belirlemesi beklenirken, ülkede aşırı sağcı siyasetin normalleştirilmesi tehlikesinin 2024'te özellikle öne çıkması ve siyasetin gündeminin bu doğrultuda şekillenmesi ihtimali bulunuyor.

Koalisyon içi tartışmalar ve bazı düzenlemeler

Sürekli gündeme gelen koalisyon içi tartışmalara ve anketlerdeki gerilemeye rağmen Nitelikli İş Gücü Göçü Yasası'nın kabulü gibi çeşitli yasal düzenlemelerin hayata geçirilebilmesi hükümetin başarısı olarak değerlendiriliyor.

Yeni yılda da koalisyonun dağılmaması ve devam etmesi durumunda benzer yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi bekleniyor.

Almanya'daki Türkleri de kapsayan ve çifte vatandaşlık sorununa son verecek olan Alman Vatandaşlık Yasası'ndaki reform girişiminin 2024'ün ilk aylarında yasalaşarak yürürlüğe girmesi hedefleniyor.

Ayrıca federal hükümetin, Federal İçişleri Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) arasında 2024'te başlamak üzere yılda 100 imamın Almanya'da eğitilmesi ve söz konusu din görevlilerinin aşamalı olarak Diyanet İşleri Başkanlığından gönderilenlerin yerini almalarının hedeflendiği anlaşmanın da yeni yılın ilk aylarında kamuoyu ile paylaşılması bekleniyor.

2024'te ekonomiye dair beklentiler

Federal hükümete yönelik toplumsal desteğin gerilemesinde en büyük etkenlerden biri Alman ekonomisindeki olumsuz seyir ve yaşanan ekonomik zorluklar oldu.

Özellikle Kovid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşının devam eden etkisi ve savaşın yeni yılda da süreceğine dair öngörüler, koalisyona dair hoşnutsuzlukları da beraberinde getirdi.

Enflasyon ve enerji alanlarındaki olumsuz gelişmelerin Almanya'yı oldukça zorlaması 2024 için toplum tarafından bir belirsizlik faktörü olarak değerlendiriliyor.

Alman ekonomisinin 2023'te yüzde 0,4 oranında gerileyeceği, 2024'te ise yüzde 0,5 oranında küçüleceği öngörülüyor.

Bütçe krizi

Ekonomik zorlukların yanı sıra federal hükümeti 2023 sonunda en çok zorlayan husus Federal Anayasa Mahkemesi'nin 15 Kasım'da verdiği ek bütçeye ilişkin karar oldu.

Federal Anayasa Mahkemesi, hükümetin Kovid-19 salgını dönemi 2021 bütçesinden kalma 60 milyar avro tutarındaki kullanılmamış krediyi İklim ve Dönüşüm Fonu'na aktarma kararını Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti.

Üç partinin tavizler vererek 17 milyar avro tutarında bir açığın çeşitli alanlarda tasarrufa gidilerek aşılması kararlaştırıldı ancak 2024 bütçesinin 2023 bitmeden Federal Meclise gelmesi henüz mümkün olmadı.

Dolayısıyla 2024'te başta ekonomik zorlukların sürmesinin yanı sıra 2024 bütçesinin ilk aylarda hayata geçirilebilmesi yönünde yoğun bir gündem bekleniyor.

2024'te Alman dış politikası

Scholz ve Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un dış politikaya dair yaklaşım ve pozisyon farklılıklarının 2024'te öne çıkması öngörülüyor.

Baerbock'un "değerlere dayalı" dış siyaseti ve keskin söylemleri ile uyumlu olmayan yaklaşımlarının, hem koalisyonun diğer ortakları nezdinde hem de uluslararası siyaset sahnesinde eleştirel bir karşılık bulması bekleniyor.

Almanya'nın İsrail'in Gazze'deki saldırılarını sürdürmesine yönelik uluslararası kamuoyunda tartışmalara neden olan tutumu ve 2024 ABD başkanlık seçimlerinin olası sonuçlarının, hem ABD-Almanya ilişkilerine hem de Alman dış politikasının birçok alandaki tercihlerini etkilemesi öngörülüyor.

Türkiye-Almanya ilişkilerinin yakın gelecekteki seyrine bakıldığında, 2023'te olduğu gibi 2024'te de özellikle ekonomi ve ticaret hedeflerine ilişkin işbirliğinin sürdürülmesine kesin gözüyle bakılıyor.



Mısır, ABD’den ayrılmadan Çin ve Rusya'ya yaklaşıyor

 Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)
TT

Mısır, ABD’den ayrılmadan Çin ve Rusya'ya yaklaşıyor

 Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)

Amr İmam

ABD Başkanı Donald Trump, ilk yurtdışı durağı olarak Ortadoğu'yu seçti. Mayıs ortasında gerçekleştirdiği gezi kapsamında Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret ederek askeri, ekonomik ve bilimsel anlaşmalara imza attı. ABD'nin Ortadoğu'daki en büyük askeri tesisi olan Katar'daki el-Udeid Hava Üssü'nü ziyaret etti.

Trump'ın gezi turunda Mısır yer almadı. ABD Başkanı bu bölge turuna hazırlanırken, Washington'un en yakın geleneksel müttefiklerinden biri olan Mısır'ın Devlet Başkanı, Moskova'daki Kızıl Meydan'da düzenlenen 9 Mayıs Zafer Günü geçit töreninde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in yanında duruyordu.

Bundan kısa bir süre sonra Mısır Hava Kuvvetleri komutanları, Kahire'de Çin devlet savunma şirketi CATIC ile iş birliğinin 45. yıl dönümünü ve en önemli ürünlerinden biri olan Chengdu J-10 savaş uçağının ithalatı ile birlikte Mısır hava filosuna son katkılarını kutladılar.

Bunlar orta ağırlıkta, tek motorlu, çok rollü uçaklar olarak tanımlanıyorlar ve geçtiğimiz yılın eylül ayında, ülkenin en önemli havacılık teknolojisi etkinliği olan Mısır Uluslararası Hava Fuarı’nın açılış törenine katılarak Mısır'da ilk kez görücüye çıkmışlardı. Nisan ayının ortasında PLA (Çin Halk Kurtuluş Ordusu) Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar, Mısır Hava Kuvvetleri ile benzeri görülmemiş bir ortak hava tatbikatına katılmak üzere Mısır’daki hava üssüne geri döndüler.

Uluslararası ilişkilerde denge

Bu gelişmeler tesadüfi mi, daha geniş bir bağlamdan izole mi, yoksa ittifaklarda derin bir değişimi mi temsil ediyor? Arap dünyasının nüfusunun yaklaşık üçte birini barındıran ve bölgenin en güçlü ordusuna sahip olmakla övünen Mısır, şüphesiz ki Washington'un yörüngesinden uzaklaşıp, ABD'nin stratejik rakipleri olan Rusya ve Çin'in yörüngesine girmeye başladı. Kahire'nin bu iki güçle bağları derinleştikçe, hedefleri yalnızca silah anlaşmaları veya askeri teknoloji elde etmenin ötesine geçip, kapsamlı stratejik ortaklıklar kurmak veya uluslararası ilişkilerinde denge sağlamak hedeflerine uzanıyor.

Mısır, son on yılda hem Rusya hem de Çin ile stratejik bağlar kurdu, ekonomisinin geniş sektörlerini bu ülkelerin yatırımlarına açtı ve ikili ticarette yerel para birimlerinin kullanımını kolaylaştırdı. Dolayısıyla bu bağlar yeni değil, ancak uluslararası ve bölgesel dönüşümler ışığında giderek önem kazanıyor.

Mısır hava filosunda Rus savaş uçakları yer alıyor. Kaldı ki Kahire daha önce Moskova'dan hava savunma sistemleri de satın almıştı. Rusya ayrıca ülkenin batı bölgesinde büyük bir nükleer santral inşa ediyor ve Süveyş Kanalı yakınlarında büyük bir sanayi merkezi kuruyor. Ayrıca, Rus malları Mısır pazarlarına akıyor.

Rus yemeklik yağları ve gıda ürünleri yerel mağazalarda yaygınlaştı. Giderek daha fazla Mısırlı Rusça öğrenmeye yönelirken, çok sayıda öğrenci yüksek öğrenimlerini tamamlamak için Rus üniversitelerine kayıt yaptırmayı düşünüyor.

Aynı zamanda Çin, Mısır genelinde Yeni İdari Başkent de dahil olmak üzere milyarlarca dolarlık altyapı projelerini ilerletiyor. Çinli onlarca şirket Süveyş Kanalı yakınlarındaki özel sanayi bölgesine yatırım yaparken, Çin tüketim malları da ülke geneline yayılıyor.

Mısır'ın başkentinde analistler, ABD'nin artık güvenilir bir müttefik olmadığına inanıyor. ABD’nin son dönemdeki tutumları da bu izlenimin güçlenmesine katkıda bulundu

Derin kökler

Mısır'ın başkenti Kahire'deki analistlere göre, Mısır politikasındaki bu değişimin temelinde, Kahire'de ABD'nin artık güvenilir bir müttefik olmadığı yönündeki inancın artması yatıyor. ABD'nin son dönemdeki tutumları da bu izlenimin güçlenmesine katkıda bulundu. Başkan Trump'ın Mısır'dan Gazze Şeridi sakinlerini mülteci olarak kabul etmesini veya Yemen'de Husilere yönelik ABD saldırılarının maliyetini üstlenmesini istemesi, bu tutumlara örnek verilebilir. Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi de bu yılın Şubat ayında, Beyaz Saray’da Başkan Trump'a yapacağı ziyareti erteleme kararı alarak ülkesinin Washington'dan uzaklaşma isteğini gösterdi.

Ancak Trump'ın Gazze'yi kontrol edip, sakinlerini kovarak bir Riviera’ya dönüştürme niyetinin dillendirildiği bir dönemde, bu politika değişikliği, Washington'un Gazze'ye yönelik bombardımanlarını sürdüren, Mısır'a istikrarsızlık ihraç etmeye çalışan İsrail'e yönelik taraflı tutumunun bağlamından ayrı düşünülemez.

Kahire'de bu hamleler, Washington ile ilişkilerde tekrarlanan uzun hayal kırıklıkları zincirinin son halkası sayılıyor. Sisi, Ağustos 2013'te o dönemde savunma bakanı iken Kahire'de Washington Post'a verdiği bir röportajda, ABD'nin Mısır halkından vazgeçtiğini söylemiş ve “Mısırlılar bunu asla unutmayacak” diye vurgulamıştı. Sisi bu sözleri ile 2011 yılında başlayan, Şubat ayında Hüsnü Mübarek rejiminin devrilmesi, ardından gelen huzursuzluk ve Haziran 2013'te İslamcı cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin devrilmesine kadarki olaylara ilişkin eski ABD başkanı Barack Obama yönetiminin tutumlarına atıfta bulunuyordu.

Mısır dış politikasının izlediği mevcut seyir ve ittifaklar kurmadaki öncelikleri, Sisi'nin o dönemdeki açıklamalarının geçerliliğini yansıtıyor.

Kahire'nin değişen öncelikleri: Washington

Mısır'daki büyük olayların ardından geçen yıllarda ABD, Kahire, İsrail ve Gazze Şeridi ile sınırı olan Sina Yarımadası'nda DEAŞ’ın yerel koluna karşı savaş yürüttüğü dönemde dahi Mısır arenasından çekilişini derinleştirmeye devam etti. Bahsi geçen askeri operasyon 2014 yılında başladı, ancak Washington'un verdiği karşılık askeri teçhizatı, mali yardımı ve yedek parça sevkini engellemek şeklinde oldu.

Mısır'ın 1979'da İsrail ile barış anlaşmasını imzalamasından bu yana aldığı yıllık askeri ve ekonomik yardımlar defalarca ertelendi, hatta Washington bu yardımları iptal etmekle tehdit etti. Dahası ABD, Çin'in Kuşak ve Yol Projesi’ne karşı bir girişim olarak Hindistan'ı bir ticaret koridoru aracılığıyla Ortadoğu ve Avrupa'ya bağlama planını önerdiğinde, temsil ettiği stratejik öneme rağmen, Mısır’ı kasten görmezden gelip Süveyş Kanalı'nı ihmal etti.

sdefrgt
2024 BRICS Zirvesi’nde liderlerin grup fotoğrafı (AFP)

Mısır dış politikasındaki değişimin amacı, Washington ile ilişkileri tamamen kesmek değil; aksine Kahire'nin uluslararası ilişkilerini yeniden dengeleme çabalarını yansıtıyor

Başkan Trump'ın son dönemdeki tutumu, özellikle yardımları kesme tehditleri, Kahire'nin gözünde uzun ihmal geçmişine bir yenisini daha ekliyor. Ancak Mısır dış politikasındaki değişimin amacı, Washington ile ilişkileri tamamen kesmek değil; aksine, Kahire'nin uluslararası ilişkilerini yeniden dengeleme ve kendisine bağımsızlık payı sağlayacak alternatifler keşfetme çabalarını yansıtıyor. Çin ve Rusya'nın askeri teçhizat da dahil olmak üzere sundukları teklifler, Batılı, özellikle de Amerikan teçhizatına göre daha verimli ve düşük maliyetli alternatifler sunuyorlar. Daha da önemlisi, bu anlaşmalar genellikle siyasi şartlara bağlı olmaksızın gerçekleşiyor. Moskova ve Pekin iç egemenlik konusunda nadiren şartlar koşuyorlar.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Mısır'ın dış politikadaki dönüşümü, özellikle Obama ve Biden yönetimlerinin bölgeden kademeli olarak çekilmesiyle birlikte Washington’un bölgeyi giderek stratejik bir yük olarak görmesi karşısında, Çin ve Rusya'nın bölgedeki artan emelleri ile örtüşüyor.

Çin için Mısır, Kuşak ve Yol Girişimi'nin önemli bir halkası olup, Afrika'ya ve daha geniş Arap dünyasına açılan bir kapı niteliğinde. Rusya ise Mısır'ı, özellikle Rusya'daki son gelişmeler ve Moskova'nın bölgedeki en yakın müttefiki Beşşar Esed rejiminin çöküşünün gölgesinde, Akdeniz ve Kuzey Afrika'da önemli bir stratejik dayanak olarak görüyor.

Bugün ABD'nin Trump'ın ticaret ve ekonomik çıkarlara odaklanma perspektifiyle bölgeye geri dönmesiyle Mısır bölgesel bir istisna olarak öne çıkıyor. Bu, yakın gelecekte ABD Başkanı ile daha fazla gerginlik yaratabilecek ve ikili ilişkileri daha da zorlaştırabilecek bir tutum.

Ancak Mısır politikasındaki değişim, büyük güç rekabetindeki değişen dinamiklerin basit bir yansıması olmaktan ziyade, ABD politikasındaki değişimin ve Kahire'nin seçeneklerini genişletme arzusunun bir yansıması olarak görülmelidir.