Arap Amerikan Enstitüsü Başkanı Zogby, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘ABD vatandaşı Araplar korkuyor, Biden’a oy vermeyecekler’

Biden’ın popülaritesinde büyük düşüş ve ‘üçüncü parti’ adayları destekleme veya oy vermekten kaçınma eğilimleri var

Arap Amerikan Enstitüsü Başkanı Zogby, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘ABD vatandaşı Araplar korkuyor, Biden’a oy vermeyecekler’
TT

Arap Amerikan Enstitüsü Başkanı Zogby, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘ABD vatandaşı Araplar korkuyor, Biden’a oy vermeyecekler’

Arap Amerikan Enstitüsü Başkanı Zogby, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘ABD vatandaşı Araplar korkuyor, Biden’a oy vermeyecekler’

Washington merkezli Arap Amerikan Enstitüsü Başkanı Dr. James Zogby, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ABD Başkanı Joe Biden’in popülaritesinde Arap ve Müslüman topluluklar ile genel olarak genç Amerikalılar arasında, Gazze’de savaşın başladığı günden bu yana İsrail’e sağladığı koşulsuz destek nedeniyle muazzam bir düşüş yaşandığını söyledi. Zogby, bunun birçok eyalette, özellikle Michigan, Virginia, Pensilvanya, Florida ve belki de Georgia’da net ve etkili yansımaları olacağını vurguladı. Söz konusu eyaletler, rakibi eski Başkan Donald Trump ile rekabet marjlarının dar olduğu eyaletler olarak sayılıyor.

Eski ABD Başkanı Donald Trump, New Hampshire’daki seçim mitinginde (AP)
Eski ABD Başkanı Donald Trump, New Hampshire’daki seçim mitinginde (AP)

Yaklaşık elli yıldır devam eden parti kariyerinde bir Demokrat olmasına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) en eski Arap-Amerikan araştırma merkezlerinden birinin kurucusu, mevcut yönetime nadir eleştiriler yöneltti. Zogby, her renkten ve her kökenden genç neslin hem Biden’ın hem de Trump’ın yaşı nedeniyle üçüncü parti adaylarının çok sayıda oy alacağını ve pek çok kişinin ise oy kullanmaktan kaçınacağını söyledi.

Filistinlilerin haklarını destekleyen tutumu nedeniyle çok sayıda kişinin hapse atılacağı tehditlerine maruz kalan Zogby, bazı Yahudi örgütlerinin İsrail düşmanlığını antisemitizmin bir parçası olarak tanımlamayı teşvik ettiğini vurguladı. Yetkili, Arap topluluklarının üyelerinin, Filistin davasına verdikleri destek nedeniyle üniversite kampüslerinde ve işyerlerinde karşılaştıkları tacize karşı uyarıda bulunarak, bu durumun Araplar arasında korkuya yol açtığını vurguladı.

ABD Başkanı Joe Biden, Washington’daki Beyaz Saray’ın güney bahçesinde (AP)
ABD Başkanı Joe Biden, Washington’daki Beyaz Saray’ın güney bahçesinde (AP)

Zoom platformu üzerinden gerçekleştirilen röportajda Şarku’l Avsat, Zogby’ye, Başkan Biden’ın Gazze’deki savaş sırasında İsrail’e yönelik tavrından dolayı hayal kırıklığına uğrayıp uğramadığını sordu. James Zogby ise “Biden’la ilgili hayal kırıklığım derin ve uzun süreli. Önceki başkanların neredeyse hepsinde gördüğümüz gibi onun da İsrail’i desteklemesini bekliyordum” şeklinde yanıt verdi. “7 Ekim ve o gün yaşananlardan sonra, Hamas’ın yaptıklarını kınaması ve öfkesini ifade etmesi beni şaşırtmadı” diyen Zogby, “Birkaç gün sonra Beyaz Saray’a ‘Kendinize bir çıkış yolu bırakmıyorsunuz. Başkanlar genellikle şunu şunu kınadığımızı söylüyorlar. Ama daha sonra bir şeyin olumsuz yönde geliştiğini görürlerse kendilerine değişim şansı veriyorlar’ dedim. Biden bunu yapmadı. Koşulsuz destek sağladı. Sivilleri koruma konusundaki dilini değiştirmeye ya da oyunun sonunu düşünmeye başladığında artık çok geçti; Çünkü İsrail savaş makinesi vahşet işliyordu” ifadelerini kullandı.

James Zogby, ateşkes talebinde bulunmak için yönetimden birisiyle üst düzey bir toplantı yaptığını hatırlatırken, “Bana ateşkese ulaşmanın kabul edilemez olduğu yanıtını verdiler. Çünkü onlara göre bu, sadece Hamas’a silahlanma şansı verecektir. Ama zaten öldürülen binlerce sivili olduğunu söyledim. O sıralarda bu sayı üç bindi. Çok vahim bir duruma tanık oluyoruz. Evet dediler ve bunun dayanılmaz olduğunu söylediler. Ben de dayanılmaz iki durumun olduğunu söyledim. Ayrıca ‘Siz birlikte yaşamak istediğiniz bir şey seçtiniz; Filistinlilerin ölümü’ dedi.” Şeklinde konuştu.

İsrail anlatısı

Son üç ayda görüştüğü bazı Arap Amerikalıların ‘Arapların ve Filistinlilerin canının önemli olmadığı’ yönündeki düşüncelerine dikkati çeken Zogby, “Evet ve Joe Biden’ın ve yönetimindeki pek çok kişinin yaptığı gibi İsrail anlatısında inanılacak bir şeyler olduğuna inanıyorum. Bu pozisyonlar 1970’lerde ve 1980’lerde gelişti hala da aynı. İsrail, ABD gibi, sınırlarında vahşilerle savaşan ve hayallerin gerçekleşebileceği bir özgürlük alanı yaratan öncü bir sınır devletidir. Yerli halk ise medeniyete yer açmak için kesilmesi gereken ağaçlar gibidir. Zihniyet budur ve bugün de mevcuttur. Hemen hemen mantık budur. ABD’deki Arapların bu şekilde hissettiğine inanıyorum.  Bu, Biden’in Arap toplumunun desteğine mal olacak” ifadelerini kullandı.

Göstericiler, 28 Aralık’ta New York’ta düzenlenen protesto sırasında Gazze’de öldürülen çocukları anıyor (AFP)
Göstericiler, 28 Aralık’ta New York’ta düzenlenen protesto sırasında Gazze’de öldürülen çocukları anıyor (AFP)

Zogby, seçimlerin yaklaştığını ve ABD’li Arapların yaklaşan seçimlerde Biden’ın kendilerinden istediği desteği sağlayamayabileceğini belirtirken, “Bir kamuoyu yoklaması yaptık. Savaş çoktan başlamıştı ve insanlara kime oy vereceklerini sorduk. 2020’de ona oy verenlerin oranı yüzde 59’a kıyasla yüzde 17’si Biden’ı destekleyeceğini bildirdi. Bu, çok büyük bir düşüş. Açıkçası Demokrat Parti ve Beyaz Saray’daki insanlar, bana şunları söyledi: ‘Kasım ayına kadar bunu unutacaklar’. Onlara bunun tamamen cahilce ve yanlış olduğunu belirttim. Bu, aynı zamanda tehlikeli. Çünkü neredeyse tüm hayatım boyunca bu siyaset oyununun içindeyim. Gördüğüm şey şu ki, insanlar bu kadar sinirlendiğinde ya da hayal kırıklığına uğradığında geri adım atmıyorlar. Tamam, Biden ya da Trump demiyorlar. Zaten bu kararı 2020’de verdiler. (...) 2020’de (isteksizce) Joe Biden’a oy verdiler. Onun şimdiye kadarki en iyi kişi olduğunu düşünmüyorlardı. Hillary’nin gelmiş geçmiş en iyi kişi olduğunu düşünmüyorlardı. (...) Öte yandan pek çok kişi hiç oy vermeyeceğini söyledi. Hiç oy kullanmayacak ve üçüncü parti adaylarını seçecek kişilerin sayısının ciddi oranda artacağını düşünüyorum. Donald Trump’a oy vermeyecekler. Yapmayacaklar. Gençler, sadece Arap gençliğini kastetmiyorum, siyahlar, Latinler, Asyalılar ama genel olarak gençler ve ilerici Yahudiler, üçüncü parti adaylarına oy verecek ya da hiç oy vermeyecekler. Bunun 2000 yılında Al Gore’da olduğunu gördük, 2016’da da gördük. Tekrar olacağını düşünüyorum. Üçüncü parti adaylarının Kasım 2024’te çok başarılı olmasını bekliyorum. Bu, özellikle gençlerin bunun kendileri için önemli olduğunu hissetmemelerinin bir sonucudur. Demokratların kendilerine oy verilmesini olduğu gibi kabul etmesi son derece tehlikelidir” ifadelerini kullandı.

Üçüncü Parti

Lübnan asıllı olan ve Amerikalı karar vericiler arasında kendisine önemli bir konum yaratan Zogby, üçüncü parti adaylarının zaten kombinasyona dahil olduğunu söylerken, aralarında Cornel West’in destek alacağını dile getirdi. James Zogby, “İsrail konusunda, daha iyi olmasa da Bob Kennedy’nin destek alacağını düşünüyorum. Kendisi, Biden kadar sert değil ve toplumu aynı şekilde kızdırmadı. Bu seçimde fark yaratacak. Partideki insanlara, ‘Yardımınıza ihtiyacımız olacak’ diyeceklerini söyledim. Onlara şunu söyledim: ‘Benden Dearborn, Michigan’a veya Paterson, New Jersey veya Anaheim, California'ya gidip Arap topluluklarıyla konuşup onlara şunu yapın, bunu yapmayın dememi beklemeyin’” dedi.

ABD vatandaşı Arapların duygularında birlik olup olmadığına ilişkin olarak, “Anketlerde ve politikada öğrendiğimiz bir şey varsa o da ortada hiçbir birliğin olmadığıdır” şeklinde konuştu.

Arap oylarının Trump ya da Biden üzerindeki etkisiyle ilgili olarak da “Örneğin Michigan’ı büyük ölçüde etkiliyorlar. Ayrıca Virginia’yı da etkiliyorlar. Florida’da, seçim sonucunun yüzde üç ya da dört farkla belirlendiği herhangi bir eyalette etkili olabilirler. Ohio’da yaklaşık yüzde 2, Pensilvanya’da yüzde 2, Michigan’da yaklaşık yüzde 5, Florida’da yüzde 1,5 oranında destek alan bir topluluğu ele alalım, bu büyük bir fark yaratıyor. Bu seçimler, bazen 20 bin oy çoğunluğuyla kararlaştırılırken, Georgia’da az sayıda oyla karar veriliyordu. Artık Georgia’da öyle ya da böyle fark yaratabilecek, büyüyen bir topluluğumuz var. Bunun dikkate almamız gereken bir konu olduğunu düşünüyorum. Burada iki milyon seçmenden bahsetmiyoruz. 150 bin seçmenden bahsediyoruz ama 10 bin oy ile yapılan seçimlerde bunun etkisi oluyor” ifadelerini kullandı.

Antisemitizm ve Araplar

ABD’de antisemitizmin yükselişte olduğu ve bunun yalnızca topluluklar arasında değil, aynı zamanda üniversitelerde ve İslamofobi gibi her yerde çok hassas bir konu olduğu yönündeki karşı argüman sorulduğunda Zogby, Yahudi karşıtlığının gerçek bir sorun olduğunu itiraf etti. Yetkili, “Şüphesiz. Kendi topluluğumda her zaman Yahudi karşıtlığına karşı mücadele ettim. Çünkü inanın Arap toplumunda antisemitizm var. Şüphesiz. Bununla uğraştım ve hala bununla uğraşıyorum” dedi.

James Zogby, konuyla ilgili gözlemde bulunurken, “İki Yahudi örgütü, Yahudi karşıtlığını, Siyonizm karşıtlığını ve İsrail karşıtı davranışları birleştirme çabasına öncülük etti. Bu temelde yanlış” dedi. Zogby, “Antisemitizmin yükselişine baktığımızda, İsrail’i destekleyen bir posteri yırtan biriyle İsrail bayrağını yakan birini birbirinden ayırmamız gerekiyor. Bu antisemitizm değil. Ama bu İsrail karşıtı” ifadelerini kullandı.

Zogby, “Bununla ilgili çok fazla gürültü var, ama üniversite kampüslerinde Arap öğrencilerin başına gelenler hakkında o kadar fazla gürültü yok. Açıkçası bu sadece üniversite kampüslerinde değil, aynı zamanda işyerlerinde de yaşanıyor. Bazı büyük Yahudi örgütlerinin, İsrail’e yönelik her türlü eleştiriyi de içeren bir anti-Semitizm tanımını kabul ettikleri bir bildiriyi imzalamaları için baskı yaptığı şirketlerde de yaşanıyor. Bunun şirket politikası olduğunu söylüyorlar. Bunu çalışanlarına göndererek İsrail karşıtı herhangi bir faaliyette bulunmayacaklarına dair imza atmalarını istiyorlar. Bu, temelden yanlıştır, ifade özgürlüğünün reddidir (...) Halkımızın birçoğu korkuyor. Birçoğu şikâyette bulunmaktan korkuyor. Kendi deneyimimden biliyorum. Büyüdüğümde ölüm tehditleri aldım ve siyasi örgütlerden dışlandım” açıklamasında bulundu.

Sessiz kavgalar

Her yönetimde gerçekten etkili olan çok sayıda ABD’li Arap’ın olduğuna ve bunların ‘Gazze’deki savaşın, özellikle Lübnan’a doğru yayılmasının önlenmesine yardımcı olmak için’ Beyaz Saray’da veya başka yerlerde tüm hastalıkların iyileştirilmesine yardım edip etmediklerini sorusuna ise, iki gözlemi olduğunu söyledi. Zogby, “Birincisi, yüksek mevkilerde bulunanlar sessiz savaşlar yaparlar, yaptıkları da budur. Orada oldukları için mutluyum. Onlardan benim yaptığımı yapmalarını istemiyorum. Onların işi kapıları kırmak, talepte bulunmak, sorun yaratmak değil. Amaçları dili düzeltip odada oturmak. Çünkü odaya girdiklerinde konuşma değişecek. Bunu daha önceki yönetimlerde birlikte olduğum ve birlikte çalıştığım insanlardan biliyorum. Ne kadar etkili olduğunu da biliyorum. Bir de kıdemsiz çalışanlar var. Onlar adına korkuyorum, çünkü çok zor bir durumla karşı karşıyalar. Birçoğuyla gurur duyuyorum” şeklinde konuştu.

Önümüzdeki 5 Kasım’da, yani yaklaşık on bir ay sonra yapılacak seçimlere ilişkin olarak ise James Zogby, “Açıkçası hiçbir fikrim yok. 2020 için tekrarlanan bir döngü hayal edemiyorum. Joe Biden ve Donald Trump’ın aday olması konusunda pek çok Amerikalının da aynı şekilde hissettiğini düşünüyorum. Anketlere bakın, çoğunluk bunun mümkün olmadığını söylüyor. Bu iki adam seksenli yaşlarında olacaklar (...) değil mi? Yani genç liderlerimiz var. Aynı zamanda Joe Biden aday olmazsa kimin aday olacağını bilmiyorum. Bu noktada insanların ön seçimlere girip koşması için artık çok geç. Donald Trump için de aynı şey geçerli. Eyaletler onun oy pusulasında yer alamayacağına karar vermesine rağmen şu ana kadar çok büyük bir farkla önde. Bazıları da bunu şimdi yapıyor. Aday olmasaydı kükreyecek sadık takipçileri var” dedi.



Lübnan savaşı: İsrail'in bölgeyi değiştirmeye açılan kapısı

İsrail ordusu 23 Eylül'den beri yoğunlaştırdığı Lübnan saldırılarında en az 1100 kişiyi öldürdü (AFP)
İsrail ordusu 23 Eylül'den beri yoğunlaştırdığı Lübnan saldırılarında en az 1100 kişiyi öldürdü (AFP)
TT

Lübnan savaşı: İsrail'in bölgeyi değiştirmeye açılan kapısı

İsrail ordusu 23 Eylül'den beri yoğunlaştırdığı Lübnan saldırılarında en az 1100 kişiyi öldürdü (AFP)
İsrail ordusu 23 Eylül'den beri yoğunlaştırdığı Lübnan saldırılarında en az 1100 kişiyi öldürdü (AFP)

Con Coughlin

İran, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesine yanıt olarak İsrail'e büyük bir balistik füze saldırısı düzenleme kararının ardından şüphesiz 1979 devriminden bu yana en büyük kriziyle karşı karşıya bulunuyor.

Tahran ile Tel Aviv arasındaki düşmanca eylemlerin büyük ölçüde artmasıyla İran, İsrail'e yaklaşık 200 balistik füze fırlattı ve bu saldırı İsraillileri bombardımanlara dayanıklı barınaklara sığınmaya yöneltti. Füzelerin Tel Aviv'den Kudüs'e kadar İsrail hava sahasına girdiği görüldü.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, İsrail hava savunma sistemlerinin çok sayıda füzeyi önlediğini, ancak füzelerin bir kısmının güney ve orta İsrail'e düştüğünü belirtti. Amerikan hava savunma sistemleri de bu füzeleri engellemeye katkıda bulundu ve saldırı sonucunda Batı Şeria'da yalnızca bir kişinin öldüğü kaydedildi.

Buna rağmen saldırı, İsrail için büyük bir provokasyon teşkil etti. Nitekim İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Tahran'ın “ağır bir bedel ödeyeceğini” söyleyerek intikam sözü vermekte gecikmedi. Yahudi yeni yılı Roş Aşana arifesinde meydana gelen saldırının ardından yaptığı açıklamada şunları söyledi: “İran rejimi kendimizi savunma konusunda ne kadar kararlı olduğumuzun farkında değil ama anlayacak. Biz koyduğumuz kurala bağlı kalacağız; kim bize saldırırsa biz de ona saldıracağız.”

Biden yönetimi ise İran'ın ağustos ayında Hamas lideri İsmail Heniyye'ye Tahran'da, geçtiğimiz günlerde de Hasan Nasrallah'a Beyrut'ta düzenlenen suikastlara yanıt olduğunu iddia ettiği saldırıyı kınadı. İran bu iki suikastın sorumluluğunu İsrail'e yüklüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, saldırıların ardından yaptığı kısa açıklamada şunları söyledi: “Ortadoğu'daki Amerikan kuvvetleri, İran'ın İsrail'e fırlattığı çok sayıda füzeyi engelledi.” Bakan saldırıyı “İran'ın menfur bir saldırı eylemi” olarak nitelendirdi.

İran saldırısı, İsrail içinde ve İsrail hükümeti ile ABD gibi ana müttefikleri arasında, İsrail'in yanıtının niteliği konusunda yoğun tartışmalara yol açtı. En belirgin korku, İsrail'in yanıtının sert olması durumunda bölgede topyekûn bir savaşın çıkması korkusu.

İran saldırısı, İsrail içinde ve İsrail hükümeti ile ABD gibi önemli müttefikleri arasında, İsrail'in yanıtının niteliği hakkında yoğun tartışmalara yol açtı.

İran, Geçen nisan ayında Şam'daki İran konsolosluğunu hedef alan saldırıya yanıt olarak İsrail'e füze ve insansız hava araçlarıyla ilk doğrudan saldırısını düzenlediğinde, İsrail'in yanıtı, İsfahan yakınlarındaki bir radar tesisini hedef alan özenle planlanmış bir hava saldırısı oldu.

Ancak İsrail'in Güney Lübnan'daki İran destekli Hizbullah militanlarına karşı askeri operasyonlarını genişletmesiyle birlikte, İsraillilerin İran'a karşı, ülkenin nükleer ve petrol tesisleri gibi potansiyel hedefleri de içeren daha kapsamlı bir saldırı planladığı yönündeki korkular artıyor.

Hiç şüphe yok ki, Nasrallah ve iki yardımcısının Lübnan'da öldürülmesi, İsrail güvenlik kurumundaki pek çok önemli şahsiyetin, Hizbullah liderliğinin etkisiz hale getirilmesinin Ortadoğu'daki jeopolitik dengeyi yeniden şekillendirmek için bir fırsat olduğunu düşünmesine yol açtı. Eski Mossad şefinin Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından söylediği gibi, İsrail “kaçırılmaması gereken bir fırsatla” karşı karşıya ve bu, İsrail'in İran'daki rejime ölümcül bir darbe indirmeyi başarması halinde daha da pekişecek bir fırsat.

Wall Street Journal gazetesi, Arap yetkililerin İsrail'in İran'a, büyüklüğü veya kurban sayısı ne olursa olsun, kendi topraklarını hedef alan herhangi bir saldırıya, İran'ın petrol ve nükleer tesislerini hedef alma olasılığıyla karşılık vereceğini belirten açık mesajlar gönderdiğine inandığını bildirdi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Tahran'a karşı mutlak bir saldırı başlatması yönünde büyük bir iç baskıyla karşı karşıya bulunuyor. Eski Başbakan Naftali Bennett, ülkesine İran'ın nükleer kapasitesini yok etme fırsatını kaçırmama çağrısında bulundu.

Bennett, İran'ın son füze saldırısının ardından “X” platformundan yaptığı açıklamalarda şunları söyledi: “Satranç oyununda usta olan İran liderliği bu gece çok büyük bir hata yaptı. İran'ın nükleer programını, kilit enerji tesislerini yok etmek ve bu terörist rejimi sonsuza dek felç etmek için hemen harekete geçmeliyiz.”

İsrail ile İran arasındaki gerilimin son dönemde artması, İran liderliğini geleceğini tehdit edebilecek kritik bir konumda bırakıyor. Şarku’l Avsat’ın Majalla'dan aktardığı analize göre rejim karşıtı aktivistlerin bu krizi hükümet üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmak için kullanacağına dair korkular, İran Devrim Muhafızları'nın İranlılara sosyal medyada İsrail yanlısı paylaşımlar yayınlamama çağrısı yapan talimatlarına da yansıdı.

İran Devrim Muhafızları'nın istihbarat kanadı tarafından çarşamba günü erken saatlerde Tahran'da yayınlanan açıklamada: “Siyonist rejimi destekleyen her türlü faaliyet suçtur. Suçlularla sert bir şekilde mücadele edilecektir” denildi.

İran rejiminin, açık düşmanları İsrail'e destek vermemeleri konusunda vatandaşlarını uyarmak zorunda kalması, rejimin maruz kaldığı büyük baskının açık bir örneği. Zira Ayetullahlar 7 Ekim saldırılarından bu yana böyle bir davranıştan kaçınmaya çalıştılar.

İsmail Heniyye ve Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinden önce İran, İsrail ile Hamas, Hizbullah ve Yemen'deki Husiler gibi vekil güçleri arasındaki çatışma ile arasına mesafe koymaya çalıştı. Ancak İsrail'in, özellikle Güney Lübnan'da Hizbullah'a karşı kazandığı askeri başarı, Tahran'a doğrudan çatışmaya girmekten başka seçenek bırakmadı, ki bu da rejimin geleceği açısından vahim sonuçlar doğurabilecek bir gelişme.

İsrail'in İran'ı doğrudan bir savaşa çekmeye çalıştığı yönündeki önceki uyarılara rağmen, Tahran'ın en yakın ve en etkili müttefiklerinden biri olan Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından İranlılar, karşılık vermekten başka seçenekleri olmadığının farkına vardılar.

İran Devrim Muhafızları tarafından yayınlanan bir videoda, saldırı emrini veren Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, saldırıyı şu sözlerle haklı gösteriyordu: “Allah’ın izniyle ve Tahran'da öldürülen İsmail Heniyye'nin kanına, İran İslam Cumhuriyeti'nin egemenliğine yönelik saldırıya, Hizbullah liderlerinin ve büyük liderinin şehit olmasına yol açan bu cani rejimin işlediği mezalimlere karşı misilleme olarak (Gerçek Vaat-2) operasyonunu başlatıyoruz.”

İran, saldırıların ardından çatışmaya son vermeye çalışıyor, bu nedenle İranlı yetkililer ek provokasyonlar yaşanmadığı sürece İsrail'e yönelik füze saldırılarının sona erdiğini açıkladılar. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, çarşamba sabahı X platformundan yaptığı paylaşımda şu açıklamayı yaptı: “İsrail rejimi ilave bir yanıt vermememizi gerektirecek bir adım atmaya karar vermediği sürece eylemimiz sona ermiştir. Bu durumda cevabımız daha güçlü ve kararlı olacaktır.”

Ancak bu, İran rejimi açısından sadece bir iyimserlik olabilir; zira İsrail'deki pek çok kişi, Lübnan'da Hizbullah'a karşı kazanılan başarıyı, bölgede yeni bir barış ve istikrar çağının taşlarını döşeyecek şekilde Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmek için bir fırsat olarak görüyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.