Rusya inisiyatifi yeniden ele alırken Ukrayna mühimmat sıkıntısı yaşıyor

Donetsk yakınlarında top mermisi taşıyan Ukraynalı bir asker. (Reuters)
Donetsk yakınlarında top mermisi taşıyan Ukraynalı bir asker. (Reuters)
TT

Rusya inisiyatifi yeniden ele alırken Ukrayna mühimmat sıkıntısı yaşıyor

Donetsk yakınlarında top mermisi taşıyan Ukraynalı bir asker. (Reuters)
Donetsk yakınlarında top mermisi taşıyan Ukraynalı bir asker. (Reuters)

Ukraynalı asker, bir yıl önce imha edilen Rus tankının paslı gövdesini gazla çalışan bir termal kesiciyle kesti. Taretin ya da motorun değil, kalın zırhının parçalarının peşindeydi.

Ukraynalı asker, tankın kalın zırhını, cepheden yaklaşık 100 kilometre uzaklıktaki Avdiyivka kentini savunan Ukraynalı personel taşıyıcılarını korumak için kullanmayı amaçlıyordu.

Ukrayna zırhlı araçlarını korumak için kullanmak üzere tahrip edilmiş Rus tankının parçalarının sökülmesi ihtiyacı, bir yıl daha savaşa hazırlanırken Ukrayna'ya ekipman girişinin azaldığını gösteriyor.

Askeri rumuzu ‘Geiger’ olan bir asker New York Times'a şunları söyledi: “Uluslararası ortaklarımız hızlı hareket etseydi, ilk üç dört ay içinde onları (Rusları) büyük bir yenilgiye uğratacaktık. Kendimizi tarlalarımıza bakmaya, çocuklarımızı yetiştirmeye adayacaktık. Avrupa'ya un ihraç edecektik. Ancak şimdi savaşın ikinci yılının sonuna yaklaşıyoruz.”

Batı'nın desteği artık geçen yılla aynı seviyede olmadığından ve güneydeki yaz taarruzu hedeflerinden hiçbirine ulaşamadığından, Ukrayna ordusu açısından işler zor görünüyor. Şimdi Rus güçleri özellikle Ukrayna'nın doğusunda karşı saldırı başlatıyor.

Marinka ve Avdiyivka kuşatma altına alınırken, Rusların Bahmut yakınlarındaki Chasiv Yar'a doğru ilerlemesi bekleniyor. Kuzeyde ise Kupyansk'ın dışında çatışmalar sonbahardan beri azalmadı.

Ukraynalı askerler arasında Rus ordusunun ne iyi ne de kötü olduğuna dair bir espri var. Onlara göre Rus ordusu sadece çok büyük. Kremlin'in çok sayıda adamı, aracı ve mühimmatı var. Böylece çok sayıda ölü ve yaralıya rağmen ilerlemeye devam ediyor.

dfbert
Ukrayna askerleri Marinka'daki Rus kuvvetlerine top mermisi atıyor. (Reuters)

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'nda Rusya ve Avrasya Uzmanı Michael Kaufman, “Bu yıl neler olabileceğine, özellikle de Batı'nın Ukrayna'ya yapacağı yardıma bakılırsa, 2024'te önümüzde iki yol var: Ya Ukrayna 2025 yılına kadar inisiyatifi yeniden kazanır ya da gerekli desteği alamadan savaşı kaybetmeye başlar” değerlendirmesinde bulundu.

Ukrayna ordusu şu anda istikrarsız bir durumda ve sorunları geçen yazdan bu yana daha da kötüleşti. Ukraynalı askerler geniş bir cephede konuşlanmaları ve dinlenme sürelerinin olmaması nedeniyle bitkin durumdalar. Yaşlı adamlar ve yetersiz eğitimli askerler tarafından telafi edilen kayıplar nedeniyle çeşitli askeri rütbelerde eksiklik var.

ytju6
Kiev yakınlarında beş günlük bir askeri eğitim tatbikatı sırasında Ukraynalı siviller. (EPA)

Birçok Ukraynalı askeri yetkili, savaşın kazanılmasını sağlamak için daha geniş seferberliğin önemini vurguladı. Ancak Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin ofisi, 500 bin yeni savaşçının seferber edilmesine yol açacak büyük değişiklikler yapma konusunda hâlâ suskun.

Uzmanlara göre bu sayı, Rus güçlerini geri püskürtmek için gerekli olan Ukrayna'nın ağır kayıplarını da hesaba katıyor.

Ukrayna kayıp sayısını açıklamasa da ABD’li yetkililer yaz aylarında Ukrayna'nın kayıplarının toplam 150 bin ölü ve yaralıyı aştığını söyledi.

ABD’li yetkililer, Rus kuvvetlerinin de kayıplar verdiğini ancak Ukrayna'nın karşı saldırısını püskürtmeyi başardıklarını, ardından güçlerini yeniden organize ederek kışın saldırı başlattıklarını belirttiler.

Asker sıkıntısı sorunun sadece bir tarafı. Daha acil olan diğer tarafı ise mühimmat stoklarının yetersizliği ve Batı desteğinin düzeyine ilişkin belirsizlik. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Ukraynalı liderlerin artık cephane tasarrufu yapması gerekiyor. Çünkü Batılı ülkelerden gelen her mühimmat sevkiyatı, son sevkiyat olabilir.

Ukrayna topçu askerleri, 2023'ün sonunda Ukrayna'nın doğu cephesindeki ağaçlık sınırına yakın bir sığınakta, kamuflaj ağlarıyla kaplı Sovyet döneminden kalma bir topun yanında gizlenirken, iki top mermisi taşıyan bir araba geldi. Silah mürettebatı iki mermiyi Rus kuvvetlerine doğru ateşledi.

fbr
Ukrayna askerleri Marinka'daki Rus kuvvetlerine top mermisi atıyor. (Reuters)

Askeri rumuzu ‘Monk’ olan top mürettebatı komutanı şunları söyledi: “Bugün iki mermi aldık ve birçok gün mermimiz olmuyor. En son dört gün önce sadece beş top mermisi ateşledik.”

Mühimmat eksikliği, topçu kuvvetlerinin artık Ukrayna kuvvetlerine destek sağlayamayacağı ve mermilerini yalnızca Rus kuvvetleri siperlere saldırdığında kullanabileceği anlamına geliyor.

Monk şunu ekliyor: “Şu ana kadar onları (Rusları) etkisiz hale getirmiş olabiliriz. Ancak yarın ya da sonraki gün onların ilerleyişini durduramayacağız. Bu büyük bir sorun.”

Rusya ve Ukrayna tarafının cephaneliğinin büyük bir kısmını insansız hava araçları (İHA), özellikle de fotoğraf çekmek için tasarlanmış ve füze yüklü İHA’lar işgal ediyordu.

Bir Ukraynalı askere göre bu İHA’lar topçu birlikleriyle yan yana çalışıyor ve son dokuz ayda sayıları on kat arttı. Kayıpların sayısı top mermilerinden ziyade İHA saldırıları nedeniyle yükseldi.



İran’ın ikinci Rehberi, birinci Pehlevi deneyiminden ders çıkardı mı?

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Tahran’da düzenlenen İslam Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaptığı konuşmanın ardından medya mensuplarına hitap etmek üzere kürsüye çıkıyor, 28 Haziran 2024 (AFP)
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Tahran’da düzenlenen İslam Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaptığı konuşmanın ardından medya mensuplarına hitap etmek üzere kürsüye çıkıyor, 28 Haziran 2024 (AFP)
TT

İran’ın ikinci Rehberi, birinci Pehlevi deneyiminden ders çıkardı mı?

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Tahran’da düzenlenen İslam Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaptığı konuşmanın ardından medya mensuplarına hitap etmek üzere kürsüye çıkıyor, 28 Haziran 2024 (AFP)
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Tahran’da düzenlenen İslam Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaptığı konuşmanın ardından medya mensuplarına hitap etmek üzere kürsüye çıkıyor, 28 Haziran 2024 (AFP)

Sami Mubayyed

Başkent Tahran bugün İsrail ordusu tarafından acımasızca bombalanıyor. Bu şehir ilk kez bu tür şiddetli saldırılara maruz kalmıyor. Modern tarihinde daha önce de bombalanmıştı, ancak koşullar ve nedenler farklıydı. İran'daki tüm yaşlılar, 1941 yılının o kavurucu yazını hatırlar. O zamanlar çocuk olanlar, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası ile ilişkilerini kesmeyi reddeden Şah Rıza'yı caydırmak için İngiltere ve Sovyetler Birliği'nin askeri müdahalesine tanık olmuşlardı.

Şah Rıza, bu müdahaleden iki yıl önce İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde İran'ın tarafsızlığını ilan etti ve Birinci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi uluslararası çatışmaların ülkesine sıçramasını istemedi. Ülkesi, çatışan tüm Avrupa ülkeleriyle, özellikle de fabrikaların ve demiryollarının yönetiminde uzmanlarına büyük ölçüde güvendiği Almanya ile sağlam ticari ilişkilere sahipti.

İngiltere, Adolf Hitler’in yönettiği Nazi Almanyası ile olan ilişkilerinden dolayı İran’a öfkelendi ve Şah’tan ülkedeki bin Alman uzmanı sınır dışı etmesini istedi, ancak o bunu yapmadı. İngiltere ilk uyarısını 19 Temmuz'da, ikincisini ise 17 Ağustos'ta yaptı. Fakat İran bu uyarıları da görmezden geldi. Bunun üzerine 25 Ağustos'ta İngiliz kuvvetleri Irak'tan İran'a girdi ve İran'ın başkentini bombaladı, Sovyet ordusu ise Tebriz ve İran’ın diğer şehirlerini bombaladı.

İran ordusu hızla çöktü ve Şah Rıza, tahtını 16 Eylül 1941'de Batı'nın talepleri karşısında daha uysal olacağına söz veren oğlu Muhammed Rıza Pehlevi'ye devretmek zorunda kaldı. Rıza Pehlevi, 1979'da İslam Devrimi onu devirene kadar sözünü tam olarak yerine getirdi. Babası Şah Rıza önce Mauritius adasına, ardından Güney Afrika'ya sürgün edildi ve 26 Temmuz 1946'da vefat etti. Oğlu ise 27 Temmuz 1980'de sürgün olduğu Mısır'da vefat etti ve Kahire'de toprağa verildi.

İran ile İsrail arasında 13 Haziran'da başlayan son çatışmayla Rıza Pehlevi'nin torunu, Taht-ı Tavus'un meşru varisi ve Ali Hamaney'in rejiminin düşmesi halinde İran'ın başına geçmesi beklenen şahı Rıza Pehlevi'nin adı yeniden gündeme geldi.

Şah Rıza mavi kan değildi. Ne Avrupa ne de dünyadaki hanedanlarla boy ölçüşebilirdi. Bu yüzden kendisi ve ardından gelen çocukları için özel bir hanedan kurdu ve ona ‘Pehlevi’ adını verdi. Bu, onun ailesinin adı değil, eski bir Farsça kelimeydi.

Birinci Şah Rıza

Rıza Han, 1789-1925 yılları arasında İran'ı yöneten Kaçar Hanedanlığı döneminde küçük bir subaydı. Sertliği ve soğukkanlılığıyla tanınırdı, ancak eğitimli değildi, daha çok bir dağ adamı gibiydi. Babasının (o da bir subaydı) aşırı yoksulluğundan kurtulup, İran'ı birçok alanda dünyaya açan büyük bir hanedanlık kurdu, ancak bu hanedanlık, Humeyni’nin İslam devrimi ile yıkıldı.

ı8ı
ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi'nin İsviçre'de çekilmiş bir fotoğrafı, 18 Şubat 1975

İngiltere, 1919 anlaşmasıyla İran'da geniş siyasi haklar elde etti. Aynı zamanda 20 Şubat 1921'de Rıza Han'ın Şah Ahmed'e karşı yaptığı askeri darbenin arkasındaki ana itici güç olduğu düşünülüyor. Hukukçu Seyyid Ziyaeddin Tabatabai ile iş birliği yaparak onu başbakan olarak atadı, kendisi ise savunma bakanı olarak atanmadan önce genelkurmay başkanlığı görevini üstlendi. Ülkeyi perde arkasından yöneten Rıza Han, iki yıl sonra Şah'ı Avrupa'ya sürgüne gönderdi ve İran için istediği siyasi sistemi düşünmeye başladı. Rıza Han, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Kemal Atatürk'e hayrandı ve İran'ı bir cumhuriyete dönüştürmeyi ve onun ilk cumhurbaşkanı olmayı ciddi olarak düşünüyordu. Ancak dini kurumlar İslam dininin cumhuriyetleri tanımadığını ve uzun tarihinde sadece monarşi veya halifeliği tanıdığını söyleyerek bu eğilime karşı çıktı. İran parlamentosu 1925 yılının ekim ayında Kaçar Hanedanlığını düşürdü ve aynı yılın sonunda Şah Rıza ülkenin yöneticisi olarak ilan edildi ve 25 Nisan 1926'da taç giydi.

Şah döneminde eğitim yaygınlaştı ve devlet okulları uzak bölgelere yayıldı, Fransa'dan eğitim müfredatı getirildi ve bu müfredata Fars milliyetçiliği fikirleri aşılandı.

Reformcu Şah

Yeni Şah, İran'ı gelişmiş bir ülkeye dönüştürmek istiyordu. Bu amaçla yargı, eğitim ve askeri kurumlarda iddialı bir reform programı başlattı. Alman disiplinine ve Alman sanayisine hayran olan Şah, Alman üniversitelerinde eğitim görmüş danışmanlarla çevresini donattı. Emniyet Teşkilatı’nı Savunma Bakanlığı'ndan alıp Savaş Bakanlığı'na bağladı. Hava Kuvvetlerini kurdu, donanmayı örnek bir şekilde geliştirdi ve subaylarını Fransız, İngiliz ve Alman askeri enstitülerinde uzmanlık eğitimleri almaları için bu ülkelere gönderdi. 1941 yılına gelindiğinde, Savunma Bakanlığı'nın genel bütçeden aldığı pay yüzde 30'a ulaşmış, zorunlu askerlik süresi iki yıla çıkarılmış ve ordu 1925'te 40 bin kişilik bir güce sahipken, 1940'ta 120 bini aşan bir güç olmuştu. Suçluları cezalandırmak, muhalifleri tutuklamak ve vergileri tahsil etmek için orduyu kullandı. Demir yumruk yönetimiyle tanınan Şah, kendisine destekleyenler de dahil olmak üzere tüm siyasi partileri yasakladı ve özel gazeteleri kapattı.

Şah döneminde eğitim yaygınlaştı ve devlet okulları uzak bölgelere yayıldı, Fransa'dan eğitim müfredatı getirildi ve bu müfredata Fars milliyetçiliği fikirleri aşılandı. Şah rejimi 1941 yılında devrilmeden önce, devlete ait 2 bin 300 ilkokulda okuyan erkek öğrenci sayısı 280 bine ulaşmıştı, 28 bin öğrenci de ortaokullarda eğitimlerine devam ediyordu. Politeknik Enstitüsü'nü kuran Şah, 1936 yılında Tahran Üniversitesi’nin kapılarını erkek ve kız öğrencilere açtı ve üniversite tıp, mühendislik, hukuk ve tarım bilimleri alanlarında uluslararası geçerliliği olan bilimsel diplomalar vermeye başladı.

Şah, bakanların ve subayların eşlerine başörtüsü yasağı getirdi. Bazen polisler, Şah'ın kararını reddeden kadınların başörtülerini zorla çıkarmak için müdahale ediyordu.

Kadınların özgürlüğü

Şah Rıza, İranlı kadınların eğitimli ve toplumda aktif olmasını istiyordu. Eğitimlerinin yanı sıra, kadınların devlet memuru olmasına, kafelere, restoranlara, otellere ve sinemalara girmesine izin verdi. En ünlü ve en cesur kararı, 1936 yılında Kum ve Meşhed'deki dini otoritelere karşı gelerek çadoru (İran'da kadınlar tarafından giyilen bir çarşaf) yasaklamasıydı. Bir molla (din adamı) camide oturma eylemi yaptı. Bunun üzerine Şah, caminin basılması talimatı verdi. Şah Rıza takvimler 8 Ocak 1936'yı gösterdiğinde başı açık haldeki eşi ve kızlarıyla birlikte Tahran'da öğretmen okulunun açılışına katıldı.

Ayrıca İranlılara tek tip ve batılı kıyafetler giymelerini zorunlu kılan Şah, Avrupa'da giyilen kıyafetleri giyerlerse zamanla Avrupalılar gibi bir düşünce tarzına ve kişiliğe bürüneceklerini ve elbette giyim tarzı açısından da Avrupalılara benzeyeceklerini söyledi. 1927'de erkeklere ‘Pehlevi şapkası’ takmaları zorunluluğu getirildi. İki yıl sonra da mollalar ve medrese öğrencileri dışındaki herkese batı tarzı resmi şapkayı takmalarını zorunlu kıldı. Şah, 1935 yılında ülkesinin adını Pers yerine ‘İran’ olarak değiştirdi. Çünkü yeni ismin ilerleme ve refahı çağrıştırdığını, eski ismin ise tarihe ve geçmişe bağlılığı çağrıştırdığını, geleceğe atıfta bulunmadığını düşünüyordu.

sdfgrt
Tahran'daki parlamento binası önünde düzenlenen bir protesto gösterisine katılan İranlı kadınlar, 11 Nisan 1999 (AFP)

Şah’ın tüm bu reformları onu muhaliflerinin doğrudan hedefi haline getirdi. Bir yandan anayasacılar ve laikler, diğer yanda dindarlar ve radikaller olmak üzere muhaliflerinin sayısı çoktu. Bunların arasında elbette İslam devrimini yöneten (ve birinci Rehber olan) Ruhullah Humeyni de vardı. Humeyni, Şah ve oğlundan intikam almak için 1979'da Fransa'daki sürgünden döndü. Arkadaşı Ali Hamaney'e Şah Rıza’dan ya da 1941’deki İngiltere-Sovyetler Birliği işgalinden bahsedip bahsetmediğini bilmiyoruz, çünkü İran’ın mevcut Dini Lideri (Rehber) Hamaney o zamanlar henüz iki yaşındaydı. Fakat babası Cevad Hamaney, bu olayları çok iyi biliyordu, çünkü onları yakından yaşamıştı ve 1986'da vefat etmeden önce oğluna da anlatmış olduğundan eminim. Şimdi sorulması gereken soru şu: Ali Hamaney, 1941 deneyiminden ders çıkardı mı?

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.