Rusya, Tayvan seçimlerinin sonuçlarının Çin’e baskı yapmak için kullanılmasına karşı uyardı

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova (Arşiv-Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova (Arşiv-Reuters)
TT

Rusya, Tayvan seçimlerinin sonuçlarının Çin’e baskı yapmak için kullanılmasına karşı uyardı

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova (Arşiv-Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova (Arşiv-Reuters)

Rusya, dış güçlere Tayvan’daki seçim sonuçları sonrasında provokasyonlardan kaçınma çağrısında bulundu.

Rus Sputnik haber ajansına göre, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova yaptığı açıklamada “Tüm dış güçlere, bölgesel istikrarı ve uluslararası güvenliği baltalayan provokatif eylemlerden kaçınmaları çağrısında bulunuyoruz” ifadelerine yer verdi.

Zaharova Tayvan Boğazı’nın iki yakası arasındaki ilişkilerin tamamen Çin'in iç meselesi olduğunu, ülkelerin bireysel olarak Pekin’e baskı yapmak, Boğaz’da ve bölgedeki durumu istikrarsızlaştırmak için Tayvan’daki seçimleri kullanma girişimlerinin bir tehdit mesabesinde olduğunu ayrıca bunların hepsinin ters etki yarattığını ve uluslararası toplum tarafından geniş bir biçimde kınanmayı hak ettiğini belirtti.

Ayrıca, Rusya’nın Tayvan konusundaki tutumunun değişmediğini, Rusya tarafına göre dünyada tek bir Çin’in olduğunun kabul ettiğini, Tayvan’ın Çin’in ayrılmaz bir parçası olduğunu ve Rusya’nın Tayvan’ın bağımsızlığına her ne şekilde olursa olsun karşı çıktığını da vurguladı.

İktidardaki Demokratik İlerleme Partisi, William Lai olarak da bilinen adayı Lai Ching-te’nin, görevden ayrılan Başkan Tsai Ing-wen’in yerine ülkenin başkanı seçilmesi ile Tayvan’da iktidardaki yerini korudu.

Tayvan’da Demokratik İlerleme Partisi, halkın 1996’da doğrudan devlet başkanı seçmeye başlamasından bu yana art arda üç dönem kazanan ilk siyasi parti oldu.

64 yaşındaki Lai, iki rakip adayın yenilgiyi kabul etmesinden sonra zaferini ilan etti.

Başkan yardımcılığı pozisyonuna aday gösterilen kişi 52 yaşındaki Hsiao Bi Khim oldu.

Seçimlerin sonucunun, Demokratik İlerleme Partisi’nin Çin yönetimine karşı direnişi nedeniyle Pekin’i kızdırması bekleniyor.



Witkoff, Tahran'la görüşmeler öncesinde: Uranyum zenginleştirme Washington için kırmızı çizgidir

ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff (EPA)
ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff (EPA)
TT

Witkoff, Tahran'la görüşmeler öncesinde: Uranyum zenginleştirme Washington için kırmızı çizgidir

ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff (EPA)
ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff (EPA)

ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, pazar günü Tahran'ın nükleer programı hakkında İran ile yapılacak yeni tur görüşmeler öncesinde, uranyum zenginleştirmenin ABD için "kırmızı çizgi" olduğunu vurguladı.

Taraflar, ekonomik yaptırımların kaldırılması karşılığında İran'ın nükleer faaliyetleri konusunda anlaşmaya varmayı amaçlayan dördüncü tur görüşmelerini pazar günü Umman'da gerçekleştirecek.

Önceki turlarda olduğu gibi Witkoff ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin liderliğinde gerçekleşmesi beklenen tur, ABD Başkanı Donald Trump'ın İran'ın nükleer programıyla ilgili görüşmelerin başarısız olması halinde ülkeyi bombalayacağı uyarısında bulunduğu Ortadoğu ziyaretinin öncesinde gerçekleşecek.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Witkoff daha önce ABD'nin, İran'ın uranyumu yalnızca barışçıl sivil amaçlar için kullanılacak seviyelere kadar zenginleştirmeye devam etmesi konusunda esneklik gösterebileceğini ima etmişti.

Ancak Witkoff, dün Amerikan haber sitesi Breitbart'a verdiği röportajda sert bir tavır takınarak, "İran'da bir daha asla zenginleştirme programı olamaz" ifadesini kullandı.

"Bu bizim kırmızı çizgimizdir" diyen Witkoff, "Zenginleştirme yok" dedi ve "bu da sökmek anlamına geliyor, silahlandırmamak anlamına geliyor ve bu da (İran'daki) üç zenginleştirme tesisi olan Natanz, Fordow ve Isfahan'ın sökülmesi gerektiği anlamına geliyor" şeklinde konuştu.

ABD de dahil olmak üzere Batılı ülkeler uzun zamandır İran'ı nükleer silah geliştirmeye çalışmakla suçluyor. Tahran ise bu iddiayı reddederek, nükleer teknolojiye sahip olma hakkını savunuyor ve programının tamamen barışçıl amaçlı olduğunu belirtiyor.

1980'den bu yana diplomatik ilişkilerini kesen İran ile ABD, Umman'ın arabuluculuğunda 12 Nisan'da nükleer program konusunda görüşmelere başladı.

Üç tur görüşme düzenlendi; bunlardan ikisi Maskat'ta, biri de Roma'daki Umman diplomatik misyonunun merkezinde gerçekleştirildi. Amman'a göre dördüncüsü 3 Mayıs'ta İtalya'nın başkentinde yapılması planlanıyordu, ancak "lojistik nedenlerle" ertelendi.

Trump, çarşamba günü İran'ın barışçıl amaçlarla uranyum zenginleştirme yeteneğini sürdürüp sürdürmeyeceği sorulduğunda, konunun hala açık olduğunu söyledi.

Buna karşın, onun yönetimindeki yetkililer bu konuda farklı tutumlar benimsediler.

Başkan Yardımcısı J.D. Vance çarşamba günü, "İnsanların nükleer enerji isteyip istememesi umurumuzda değil" dedi. Bizim bununla bir sorunumuz yok ama nükleer silah elde etmenize olanak sağlayacak bir uranyum zenginleştirme programınız olamaz, "Çizgimizi burada çekiyoruz."

Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın sivil amaçlı bile olsa tüm zenginleştirme faaliyetlerinden vazgeçmesi gerektiğini vurguladı.

İran'ın nükleer programı konusunda yaşanan gerginlik, Trump'ın ABD'yi 2015'te Tahran'ın büyük güçlerle imzaladığı anlaşmadan çekmesi ve yaptırımları yeniden uygulamaya koymasıyla arttı.

Anlaşmada, yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran'ın nükleer faaliyetlerinin kısıtlanması öngörülüyor. ABD'nin çekilmesinden sonra İran bir yıl boyunca anlaşmaya bağlı kaldı, daha sonra yavaş yavaş geri çekildi.

Anlaşma, uranyum zenginleştirme için tavanı yüzde 3,67 olarak belirlemişti, ancak İran şu anda askeri kullanım için gereken yüzde 90'ın çok da uzağında olmayan yüzde 60 oranında zenginleştirme yapıyor.