İsrail ve İran hâlâ "angajman kurallarına" bağlı mı?

Gözlemciler, Tahran'ın Erbil'de Mossad'a karşı düzenlediği operasyona tepki olarak Tel Aviv'in Şam'daki Devrim Muhafızları'nın danışmanlarını hedef aldığını düşünüyor

İsrail'in Şam'ı bombalaması bu kez farklı çünkü başkentin kalbini hedef alıyor (Arşiv-AFP)
İsrail'in Şam'ı bombalaması bu kez farklı çünkü başkentin kalbini hedef alıyor (Arşiv-AFP)
TT

İsrail ve İran hâlâ "angajman kurallarına" bağlı mı?

İsrail'in Şam'ı bombalaması bu kez farklı çünkü başkentin kalbini hedef alıyor (Arşiv-AFP)
İsrail'in Şam'ı bombalaması bu kez farklı çünkü başkentin kalbini hedef alıyor (Arşiv-AFP)

Başkent Şam'da gökyüzündeki beyaz tozun kalkmasının ardından, muhtemelen İsrail'e ait güdümlü füzelerle yapılan bombalamanın yol açtığı tahribatın boyutu netleşti, bu saldırı İran Devrim Muhafızları'nın önde gelen lider isimlerinin içinde olduğu 4 katlı bir konut binasını hedef aldı.

İran ve Lübnan büyükelçiliklerinin yakınında bulunan bu bina, "Mezze Villaları" olarak bilinen ünlü bir mahallede yer alan İran Kudüs Gücü'ne ait özel bir istihbarat biriminin karargahıdır ve binaların diplomatik misyon ofislerinin bulunduğu ünlü yerlerden biri olarak kabul ediliyor.

Merkezi Londra'da bulunan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, olayın önde gelen isimlerin toplantısına denk geldiğini ve Devrim Muhafızlarıyla bağlantılı 4 kişinin öldürülmesine yol açtığını, patlama mahalline giden kurtarma ve itfaiye ekiplerinin ise kurbanlar için arama çalışmalarına devam ettiğini söyledi.

Gözlemciler, olayın, 7 Ekim'de Gazze Savaşı'nın patlak vermesi sırasında İranlı veya Kudüs Gücü ile bağlantılı kişileri ortadan kaldırmak için olduğuna, güvenlik ve istihbarat açısından artan tehlikeli bir gelişme olduğuna ve aynı zamanda özellikle bölgede gerilimin artacağına işaret ettiğine inanıyor.

İsrail'in daha önceki saldırıları başkent civarı, yerleşim yerleri ve askeri karargahlara yönelik olurken bugün Şam'ın tam kalbine geldi.

Acı verici bir darbe

Independent Arabia'ya konuşan dış politika araştırmacısı Muhammed Huveydi, Devrim Muhafızları'nın ilk saflarında, stratejik öneme sahip, birçok lojistik ve istihbarat dosyasına sahip, aralarında Kudüs Gücü istihbarat komutanı ve yardımcısının olduğu odak noktasındaki kişilerin hedef alınmasından sonra bu saldırıyı Şam ve Tahran için "acı verici" olarak nitelendirdi.

Huveydi, "Bu, özellikle Tahran'ın Erbil, kuzeybatı Suriye ve Pakistan'ı hedef alarak gerçekleştirdiği saldırılar ile gerilimi tırmandırdıktan sonra şu anda İran'a acı bir darbedir ve Irak'taki Mossad ofislerinin hedef alınmasına bir yanıt gibi görünmektedir" dedi.

Huveydi, Erbil'in zamanla Tel Aviv'le birlikte gelişmiş bir istihbarat üssüne dönüştüğünü ve bazı liderlerini İsrail saflarına katmayı başardığına inanıyor.

İsrail'in hedefleriyle ilgili olarak beklenen misilleme ile ilgili olarak Huveydi, "Suriye'de büyük hedefler var gibi görünüyor ve ister Devrim Muhafızları, ister Hamas, ister Hizbullah olsun, hareketin tüm liderliğini ve genel olarak aktif güçleri takip edecekler. Onlarla bağlantılıdırlar ve belirlenmiş bir hedef ve isim bankasına sahip olmaları gerekir. Haritada, hareketteki herhangi bir kişiye bunu ulaştırabilecek etkili bir casus ağına ve özellikle Suriye ve Irak'ta yüksek istihbarat nüfuzuna sahip. Şam stratejik sabır politikası izliyor ancak bu bombalamanın boyutları Gazze'deki çatışmanın çözülememesi ve herhangi bir zafere ulaşılamaması sonucu ortaya çıktı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun bölgedeki çatışmanın kapsamını neden genişletmeye çalıştığı ve Suriye'nin güney cephesinin alevlenmesinin beklendiği belirtiliyor. Şam da bu operasyonlara karşı istihbarat operasyonlarıyla karşılık verebilir" dedi.

Önceki saldırı

Bu saldırı sonrasında Şamlılar, Tel Aviv'in geçen yılın şubat ayı ortasında Suriye'nin başkentindeki Kefr Sosa mahallesini bombaladığı benzer bir saldırıyı hatırlattı.

Savunma Bakanlığının bir askerin öldüğünü açıkladığı saldırıda aralarında sivillerin de bulunduğu 15 kişi hayatını kaybetmişti.

Güneyde Şam civarındaki veya ülkenin kuzeyindeki Halep kırsalındaki karargâhlara zaman zaman saldırılar düzenleyen savaş uçaklarının saldırı ve baskınları için üsler mevcut ve Tahran'a ve Devrim Muhafızlarına bağlı grupların bölgeleri hedef alınıyor.

Özellikle geçen yılın sonunda olduğu gibi her iki şehirdeki sivil havalimanlarının vurulmasına veya kişilerin tasfiye edilmesine odaklanılıyor.

Geçen yıl İran Müsteşarı Rıza Musavi Şam'ın banliyölerinde hedef alınmıştı, ancak çarpıcı olan son saldırının 2015'te gerçekleşmesiydi.

Suriye başkentinin merkezine olan saldırı sanki Erbil'de yaşananlara bir yanıt niteliğindeydi.

Bu arada, İran siyasi meseleleri araştırmacısı Sa'd eş-Şari', bu yeni İsrail hedefinin istihbarat liderleri ve enformasyon ekibi açısından son derece önemli ve birinci sınıf güvenlik önlemleri taşıdığının açık olduğuna ve Gazze savaşı ateşinin yükselmesiyle birlikte Tel Aviv'in saldırıları genişletme ve başarı kazanma arzusuna paralel olarak hedef listesini genişletmeyi planladığına inanıyor.

Şari', Tel Aviv'in hedeflerin sayısından niteliğine doğru yöneldiğinden neredeyse emin ve şunları söyledi:

Tüm İsrail saldırılarının amacına ulaştığı açık ve bu, bir hedef listesinin varlığının kanıtıdır. Görünüşe göre liderleri devirme ve bombalama düzeyine gelinmesi niteliksel bir gelişme olarak değerlendiriliyor ancak durumun böyle olduğunu düşünmüyorum. İki taraf arasında açık savaşa dönüşebilir. İran, İsrail ve ABD'nin bölgede mutabakata varılan angajman kuralları çerçevesinde hareket ettiğine inanıyor ancak İsrail dışındaki bu tarafların Amerika'nın yaptığı gibi ilk etapta açık bir çatışma istediklerini kabul etmiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru ilerliyoruz ve İran, herhangi bir açık savaşın Arap bölgesinde elde ettiği kazanımları kaybetmesine yol açacağının tamamen farkında.

Bu sonuca göre İran siyasi ilişkileri araştırmacısı, Tel Aviv'de saldırıları genişletmek isteyen bir akımın var olduğuna, yoğunluk artsa da ister kişilerin hedef alınması olsun isterse İsrail uçaklarının karşılıklı bombalaması veya tam tersi güneyden, Suriye'den, güney Lübnan'dan füzelerle karşılık verilmesi olsun tüm tarafların angajman kurallarına ve kendi bölgelerine bağlı kaldıklarına inanıyor.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
TT

Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)

Kasım 2023'te başlayan dava nihayet sonuçlandı ve Estonya yargısı, aynı yılın mart ayında tutuklanan politikacılar hakkındaki kararını verdi. 

Harju Bölge Mahkemesi'nde geçen perşembe görülen davada muhafazakar Koos partisinin kurucularından Aivo Peterson vatana ihanetten 14 yıl, Dmitri Rootsi ve Andrei Andronov ise 11'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ekim 2022 - Mart 2023'te Estonya devleti ve toplumunun hilafına Rusya'nın politikalarını desteklemekle suçlanan üç siyasetçi bu iddiaları reddediyor. 

Moskova'dan aldıkları emirlerle hareket etme iddialarının hedefindeki üçlü, temyize başvuracaklarını açıkladı. 

Partiden yapılan açıklamada da savcıların Estonya'nın anayasal düzeni ve güvenliğine nasıl zarar verildiğine dair somut kanıt gösteremediği savunuldu.

Estonya'nın Ukrayna'ya yardımına karşı çıkan Koos partisi, bu yıl düzenlenen belediye seçimlerinde ülke genelindeki oyların yalnızca binde 8'ini alabilmişti. 

2022'de kurulan parti, Baltık ülkesinin NATO'dan çıkıp tarafsızlığını ilan etmesini ve yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesini isterken, diğer ülkeler arasındaki askeri çatışmalara doğrudan ya da dolaylı olarak karışılmasına karşı çıkıyor. 

Öte yandan Aivo Peterson, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ve Eylül 2022'de Rusya'ya katılma kararı alan Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni 2023'te ziyaret etmişti. 

55 yaşındaki siyasetçi, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşına dair bilgi almak için bölgeye gittiğini şu ifadelerle savunmuştu:

Estonya medyasından aldığımız bilgiler tek taraflı. Tüm gazetecilerimiz Kiev'i destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haziranda yaptığı açıklamada Estonya için "düşmanca davranan ülkeler arasında ilk sıralarda" ifadesini kullanmış, Tallin yönetiminin kendilerini yalanlarla bir tehdit gibi gösterdiğini öne sürmüştü. 

Independent Türkçe, ERR, RT


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.


Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

TT

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı’ndaki saldırganlardan birini etkisiz hâle getirerek silahını alan manav Ahmed el-Ahmed’in, saldırı sırasında yaralanmasının ardından ameliyata alındığı bildirildi. El-Ahmed’in ailesi, oğullarını “kahraman” olarak nitelendirirken, hastanedeki tedavisi sürerken kendisi için başlatılan bağış kampanyasına yoğun destek geldi.

El-Ahmed’in, Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye konuşan anne ve babası, oğullarının omzundan dört ila beş kurşunla vurulduğunu, vücudunda hâlâ çıkarılmamış mermiler bulunduğunu söyledi. Ailesi, Ahmed el-Ahmed’in 2006 yılında Avustralya’ya geldiğini, kendilerinin ise Suriye’den Sidney’e yalnızca birkaç ay önce ulaştıklarını ve uzun süredir oğullarından ayrı olduklarını belirtti.

Kuzeni Hozay el-Kenc, pazartesi günü basına yaptığı açıklamada, Ahmed el-Ahmed’in ilk ameliyatının başarıyla tamamlandığını söyledi. El-Kenc, “İlk ameliyatını geçirdi. Durumuna bağlı olarak iki ya da üç ameliyat daha gerekebilir” dedi.

Aileden hükümete çağrı

El-Ahmed’in anne ve babası, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle oğullarının iyileşme sürecinde yeterli destek verememekten endişe duyduklarını ifade ederek, Başbakan Anthony Albanese hükümetinden yardım talep etti. Aile, Almanya’da ve Rusya’da yaşayan iki kardeşin Avustralya’ya gelerek destek olabilmesi için vize kolaylığı istediklerini belirtti.

sdfg
Ahmed Al-Ahmed'in babası Muhammed Fateh Al-Ahmed (Videodan alınan ekran görüntüsü).

Anne, “Şu anda yardıma ihtiyacı var çünkü engelli kaldı. Diğer çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz” dedi. Ahmed el-Ahmed’in, saldırganın mermileri bittiğinde silahını elinden aldığı sırada vurulduğunu da aktardı.

Başbakan Albanese, Ahmed el-Ahmed’in cesaretinin hayatlar kurtardığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump da el-Ahmed’i “çok, çok cesur bir kişi” olarak nitelendirdi.

Bağışlar 750 bin dolara yaklaştı

Reuters’ın aktardığına göre, 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed için başlatılan bağış kampanyasında toplanan miktar yaklaşık 750 bin ABD dolarına ulaştı. GoFundMe üzerinden başlatılan kampanya, bir gün içinde 1,1 milyon Avustralya dolarını (yaklaşık 744 bin ABD doları) aştı.

Ailesinin anlattığına göre el-Ahmed, Bondi’de bir arkadaşıyla kahve içerken silah seslerini duydu. Ağaç arkasına saklanan silahlı kişiyi fark eden el-Ahmed, saldırganın cephanesi tükendiğinde arkadan yaklaşarak silahını almayı başardı.

Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gerçekleşen silahlı saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 42 kişi yaralandı. Saldırının Navid Akram (24) ile babası Sajid Akram (50) tarafından gerçekleştirildiği açıklandı.

Başbakan Chris Minns, hastane ziyaretinin ardından yaptığı paylaşımda, “Ahmed’in gösterdiği cesaret olağanüstüydü. Hayatını büyük bir riske atarak saldırganı etkisiz hâle getirdi” dedi.

El-Ahmed’in, silahlı saldırgana arkadan koşarak uzun namlulu tüfeğini aldığı anlara ait görüntüler dünya genelinde medya kuruluşları tarafından yayımlandı ve sosyal medyada 22 milyondan fazla kez izlendi.