ABD Senatosu aday adayı Beydoun: Kongre, İsrail yanlısı lobi AIPAC ve ona bağlı kuruluşlar tarafından kontrol ediliyor

ABD’de 5 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerinde Michigan eyaletinden Demokrat Senato aday adayı iş adamı Nasser Beydoun, Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesinin (AIPAC) ABD Kongresini kontrol ettiğini söyledi

(AA)
(AA)
TT

ABD Senatosu aday adayı Beydoun: Kongre, İsrail yanlısı lobi AIPAC ve ona bağlı kuruluşlar tarafından kontrol ediliyor

(AA)
(AA)

Beydoun, AIPAC ve ABD’deki seçim sistemi üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Ailesinin 1969’da Lübnan'dan Michigan'a göç ettiğini, Dearborn şehrinde büyüdüğünü anlatan Beydoun, iş dünyasındaki birçok değişik girişimin yanı sıra 6 yıl Amerikan Arap Ticaret Odası Başkanı, 8 yıl da Arap Amerikan Sivil Haklar Ligi Direktörü olarak görev yaptığını belirtti.

Beydoun, hem yerel hem de uluslararası meseleler ve politikalar hakkında geniş bilgi ve deneyime sahip olduğunu, bu nedenle 5 Kasım’da yapılacak seçimler için nisanda Senatoya Demokrat partiden aday adayı olduğunu dile getirdi.

Kasım sonunda sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımla haberlere konu olan Beydoun, eski Michigan Demokrat Parti Başkanı Lon Johnson'nın kendisine yaklaşarak, Filistin asıllı Temsilciler Meclisi Üyesi Rashida Tlaib’a karşı aday olması durumunda kampanyasına 20 milyon dolar yardım yapılması teklifinde bulunduğunu açıklamıştı.

Beydoun, "Senatörlük yarışından çekilmem ve arkadaşım Rashida Tlaib’e karşı yarışmam için bana 20 milyon dolar teklif edildi. AIPAC, seçimlerimiz ve dış politikamız üzerindeki etkisi konusunda nerede durduğumu bilse bile, İsrail yanlısı bu lobi, onlardan bir kuruş bile almayı düşüneceğimi söyleme cesaretini gösterdi." ifadelerini kullanmıştı.

"(ABD Kongresinde) İsrail Başbakanı ABD Başkanı'ndan daha güçlü"

20 milyon dolar teklifinin yapıldığı zaman odada üçüncü bir kişinin de bulunduğunu belirten Beydoun, "Biliyorsunuz, Rashida'yı, İlhan'ı (Omar), Cori Bush'u, Jamaal Bowman'ı ve ABD Temsilciler Meclisindeki tüm ilericileri koltuktan düşürmek için 20 milyon dolar harcayacaklarını söyleyen AIPAC dışında Amerikan siyasetinde kimsenin bu kadar parası yok." dedi.

Beydoun, Johnson'ın daha sonra bu teklifi yalanlaması üzerine, herhangi bir kimsenin veya savcılığın bu teklifle ilgili gerçeği kolaylıkla ortaya çıkarabileceğine işaret ederek, AIPAC’ın ABD siyaseti üzerindeki etkisi konusunda şunları söyledi:

Öncelikle, AIPAC ve İsrail yanlısı lobi çok güçlü. Bundan dolayı birçok şeyden rahatlıkla kurtulabiliyorlar. Diğer bir şey de bu tür şeylerden kurtulmalarına izin vermek için temelde yasaları yazıyorlar. Amerikan siyasi sistemine gelince, biz dünyadaki en yozlaşmış siyasi sistemiz. Üçüncü bir dünya ülkesiyle aramızdaki tek fark, yolsuzluğa 'siyasi finans kanunları' adını vermemizdir. İnsanların oyunun nasıl oynanacağını bilmesi için bunu bir yasa haline getirdik, bu AIPAC ve diğer lobiciler gibi, parası olan kişilerin oraya girip istedikleri kongre üyesini ve senatörü satın almalarına izin veriyor.

ABD Kongresine aday olan kişinin seçilebilmesi için milyonlarca dolar bağış toplaması gerektiğini vurgulayan Beydoun, AIPAC gibi lobilerin, bağış kaynaklarını açıklamak zorunda kalmadan oluşturdukları PAC (siyasi eylem komitesi) adlı yapılarla istedikleri adayları seçtirmek veya seçtirmemek için sınırsız şekilde para harcadığının altını çizdi.

Beydoun, "İşte bu yüzden sistemimiz çok bozuk. Kongremizin yozlaşmış olmasının ve özel çıkar grupları tarafından satın alınmasının nedeni budur. İşte bu yüzden İsrail yanlısı AIPAC, Kongreyi kontrol ediyor. İşte bu yüzden (ABD Kongresinde) İsrail Başbakanı ABD Başkanı'ndan daha güçlü çünkü Kongrede üzerinde anlaşabildiğimiz tek şey İsrail'e ne kadar para göndereceğimiz. Başka hiçbir konuda anlaşamıyoruz ama İsrail için para söz konusu olduğunda herkes hemfikir oluyor." diye konuştu.

"Amerikan Kongresi, İsrail yanlısı lobi AIPAC ve ona bağlı kuruluşlar tarafından kontrol ediliyor"

Kendisinin göçmen, Arap ve Müslüman bir Senato adayı olduğunu hatırlatan Beydoun, AIPAC ve siyasi sistemi ifşa eden açıklamalarından dolayı toplumdan destek gördüğünü belirtti. Beydoun, "İsrail yanlısı lobinin Amerikan Kongresi üzerindeki hakimiyetinden ve Orta Doğu'ya ilişkin Amerikan dış politikasından bıkmış pek çok insan var." dedi.

Beydoun, ABD’nin silah ve para yardımı ile İsrail’in Gazze’de devam eden soykırımının suç ortağı olduğuna işaret ederek, "Eğer ABD Kongresinin yüzde 96'sı Gazze'deki soykırımı izlerken yalnızca yüzde 4'ü ateşkes çağrısında bulunuyorsa, o kurumun ahlaki açıdan yozlaşmış ve iflas etmiş olduğunu bilirsiniz." ifadesini kullandı.

Anketlere göre ABD halkının yüzde 70’inin Gazze’de ateşkes isterken Kongrenin sadece yüzde 4’ünün ateşkes çağrısında bulunduğuna dikkati çeken Beydoun, "Kimsenin sizi kandırmasına izin vermeyin. İsrail ve Orta Doğu dış politikası söz konusu olduğunda Amerikan Kongresi, İsrail yanlısı lobi AIPAC ve ona bağlı kuruluşlar tarafından kontrol ediliyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Ortalama Amerikalı artık sistemden yararlanamıyor"

Beydoun, ABD’de birçok kişinin ülkenin dış ve iç politikasından memnun olmadığını belirterek, şöyle devam etti:

Çünkü özel çıkarlar (lobiler) süreci gasbetti. Ortalama Amerikalı artık sistemden yararlanamıyor. Dış politikamızdaki ikiyüzlülüğü görmek için Ukrayna ve Rusya örneğini alıp nasıl davrandığımıza bakın. İsrail'in saldırgan, istilacı, işgalci olduğu, Filistinlilerin tıpkı Ukraynalılar gibi kendilerini koruduğu ve işgale direndiği bir durumda anlatımı nasıl tersine çevirdiğimize bakın. Ukrayna'yı işgal ettikleri için Rusları kötü adam gibi gösterirken, İsrail'in işgaline direndikleri için Filistinlileri de kötü insanlar gibi gösteriyoruz.

ABD halkının, altyapı sorunları yaşarken, sağlık hizmeti alamazken, çocuklara değer odaklı eğitim sağlanamazken İsrail’e 14 milyar veya Ukrayna'ya 100 milyar dolar askeri yardım gönderilmesi ile uyanmaya başladığını aktaran Beydoun, "Sanırım Amerikalılar sonunda ABD Kongresinin işlevsizliğinin, hem içeride hem de dışarıda ikiyüzlülüğümüzün farkına varıyorlar." dedi.

"Joe Biden'ın oyumuzu geri kazanmasının hiçbir yolu yok"

Beydoun, aday olduğu Demokrat Partinin başkanlık yarışı için Joe Biden dışında bir aday bulması gerektiğini, Biden’in 5 Kasım’da yapılacak seçimleri kazanamayacağını düşündüğünü dile getirdi.

Başkan Biden’in 7 Ekim'den bu yana İsrail’e desteğinden dolayı Müslüman ve Arap nüfusun oylarını kaybettiğini vurgulayan Beydoun, şunları kaydetti:

Joe Biden ABD başkanlığını kazanamaz çünkü her şeyden önce sadece Michigan'da değil, Müslüman veya Arap nüfusun yoğun olduğu her yerde oyumuzu kaybetti. Filistin devletini ilan edip iki devletli çözümü sonuçlandırmadığı sürece ki bunun gerçekleşmeyeceğini biliyorum, şu andan kasım ayına kadar oyumuzu geri kazanmasının hiçbir yolu yok.

Beydoun, kendilerinin Donald Trump seçeneği ile korkutulmaları üzerine de "Trump yönetimi altında 30 bin Müslüman vahşice öldürülmedi ama Joe Biden'ın yönetiminde 30 bin Müslüman, Hıristiyan ve Filistinli öldürüldü. Silahları biz sağladık ve sağlamaya devam ediyoruz, finansmanı sağlamaya devam ediyoruz ve ateşkes çağrısını reddediyoruz. Peki iki kötülükten hangisi en kötüsü?" diye sordu.

Müslüman toplumun, kendilerini destekleyen adaylara odaklanacağına işaret eden Beydoun, ABD’deki mevcut başkan adaylarının kalibresinin de "çılgınca" olduğunu söyleyerek eleştirdi.

Beydoun, "Maalesef, büyük bir ulus ve demokrasinin feneri olması gereken ABD’de başkanlık için bulabildiğimiz iki kişiden biri, 82 yaşındaki bunak bir adam ile narsist bir başkan." ifadesini kullandı.



‘Narnia Operasyonu’ ve ‘Kızıl Düğün’… Netanyahu ve Trump İranlıları bir ‘Hollywood hayali’ ile nasıl kandırdı?

İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından Tahran'dan yükselen dumanlar, 15 Haziran 2025 (Reuters)
İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından Tahran'dan yükselen dumanlar, 15 Haziran 2025 (Reuters)
TT

‘Narnia Operasyonu’ ve ‘Kızıl Düğün’… Netanyahu ve Trump İranlıları bir ‘Hollywood hayali’ ile nasıl kandırdı?

İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından Tahran'dan yükselen dumanlar, 15 Haziran 2025 (Reuters)
İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından Tahran'dan yükselen dumanlar, 15 Haziran 2025 (Reuters)

İsrailli generaller 13 Haziran günü gece yarısı İsrail Hava Kuvvetleri karargâhının altındaki bir sığınakta toplandılar ve ‘Kızıl Düğün’ adını verdikleri bir operasyonla füzelerin Tahran'a inişini izlediler.

Saatler sonra, bin mil (yaklaşık bin 609 kilometre) ötede, İran'ın üst düzey askeri liderleri Wall Street Journal'ın (WSJ) ‘toplu katliam’ olarak tanımladığı ve Game of Thrones'daki ünlü düğün sahnesine benzettiği olayda öldürüldü.

WSJ'nin 18 mevcut ve eski İsrailli ve ABD'li güvenlik yetkilisiyle yaptığı görüşmelere dayandırdığı haberinde, İsrail'in İran'a saldırmasının, görevde başarılı olamama korkusundan kaynaklandığı vurgulandı.

Şarku’l Avsat’ın WSJ’den aktardığı habere göre, saldırının gerçekleştirilmesini sağlayan istihbarat ve askeri hassasiyetin birleşimi dünyayı şaşırttı. Ancak İsrail'in İran'a karşı 12 gün süren savaşının başlangıcındaki tek beklenmedik başarı bu değildi.

Haberde şu ifadelere yer verildi: “Planlayıcılarının C.S. Lewis'in tamamen kurgusal bir dünyada geçen ünlü roman serisine atfen ‘Narnia Operasyonu’ adını verecek kadar hayalperest olduğu düşünülen ilk saldırının önemli bir bölümünde, uygulayıcılar İran'ın en önde gelen dokuz nükleer bilim adamına başkent Tahran'daki evlerinde neredeyse aynı anda suikast düzenlemeyi başardılar.”

WSJ'ye göre, nükleer tesislere verilen zarar konusunda çelişkili raporlar var. İsrail ile ABD'nin İran'ın yıkılanları yeniden inşa etmesini engelleyip engelleyemediği henüz belli değil.

İsrail Askeri Operasyonlar Direktörlüğü Başkanı ve operasyonun ana mimarı General Oded Pasiuk, “Bunu ayrıntılı olarak planlamaya başladığımızda, işe yarayıp yaramayacağını bilmek çok zordu” dedi.

İsrail'in riski

Haber, İsrail'in saldırıyı gerçekleştirirken iki seçenekle karşı karşıya kaldığı için ‘ciddi bir risk aldığını’ ortaya koydu: Ya insani hedeflerini bir kerede vuracaktı ya da başarısız olup Tahran'a hedeflenen unsurları dağıtma şansı verecekti. Eğer bu hedefler dağıtılsaydı, İran'ın tepkisi daha sert olacak ve Tahran'ın nükleer hedeflerine dokunulmayacaktı.

Ancak kayıplarına rağmen İran halen toparlanma kapasitesine sahip ve nükleer silah elde etmek için her zamankinden daha kararlı bir şekilde geri dönebilir.

Uzun bir yol

Haberde operasyonun kökenlerinin 1990'ların ortalarına, İsrail istihbaratının ‘İran'ın nükleer silah programı inşa etmeye yönelik yeni girişimlerini’ ilk kez tespit ettiği döneme dayandığı belirtiliyor.

Şarku’l Avsat’ın WSJ’den aktardığı haberde şu ifadeler yer aldı: “İsrail istihbaratı, İran'ın ana zenginleştirme tesislerinden birinde iki patlamaya neden olmak ve bazı bilim adamlarına suikast düzenlemek de dahil olmak üzere bir sabotaj kampanyasını kolaylaştırmak için İran içinde geniş bir ajan ağı kurmaya başladı. Ancak İsrailli yetkililer sonunda bu faaliyetlerin yetersiz olduğuna ve İran'ın nükleer programını ve İran'ın nükleer faaliyetlerinin beynini hava yoluyla yok etmeleri gerektiğine karar verdiler. Bunu yapmak son derece zor olacaktı. İsrail'in vurması gereken yerler kendi topraklarından bin milden daha uzaktaydı; pilotların tek bir yakıt ikmal uçağının etrafında altı ila on uçaktan oluşan formasyonlar halinde uçmayı ve uçuş sırasında birkaç kez sırayla yakıt ikmali yapmayı öğrenmeleri gerekiyordu. Ayrıca uçaklarının hassas bir şekilde konumlandırılmasında ustalaşmaları gerekiyordu ki füzeler hedeflerini vurmak üzere fırlatılabilsin ve her vuruş arasında 15 ila 20 saniyelik bir aralık bırakarak etkinliklerini en üst düzeye çıkarabilsinler.”

sdfrgt
Tahran'da Humeyni heykelinin bulunduğu bir meydan (EPA)

Gazze savaşı sırasında İsrail neredeyse iki yılını Hamas'ı ezerek geçirdi ve geçen yıl Lübnan savaşı sırasında Hizbullah'ı ciddi şekilde zayıflattı. Daha sonra Suriye muhalefeti Suriye hükümetini devirerek İran karşıtı bir hükümet kurdu ve İsrail uçaklarının ülkenin hava sahasından engelsiz bir şekilde geçmesinin önünü açtı.

O zamana kadar İsrail'in İran içindeki casusluk ağları, askeri liderlerinin hareketlerini izleyebilecek ve ülke içinde bir saldırı sırasında İran'ın hava savunma sistemlerini yok etmede önemli bir rol oynayabilecek insansız hava aracı (İHA) üsleri kurabilecek kadar genişti.

Haberde şöyle deniyordu: “Tüm bu unsurlar mevcutken saldırı planları yoğunlaştı.”

Narnia Operasyonu

İsrail'de İran'ın uranyum zenginleştirmeye başlamasıyla birlikte, eğer isterse nükleer bomba yapmasına sadece aylar kalacağı hissi durumun aciliyetini arttırdı.

Haberde, “İran'ın uranyum zenginleştirmesini durdurma savaşını çoktan kaybettiğinden korkan İsrail, İsrail saldırıları nükleer tesisleri yok etse ya da devre dışı bıraksa bile ülkelerinin bu nükleer yakıtı bir nükleer silah yapmak için kullanmasına yardımcı olabilecek İranlı bilim adamlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir operasyon başlattı” denildi.

Haberde bu görevin Narnia Operasyonu olarak adlandırıldığı belirtildi.

Haberde, İsrail savaş uçaklarının 12 gün boyunca hedef listesini yoğun bir şekilde bombalamaya devam etmesinin önünü açmak için ilk andan itibaren hava üstünlüğünü sağlamanın da bir öncelik olduğu ifade edildi. Bu amaçla İsrailli yetkililer İran'ın hava savunma sistemlerinin kapsamlı bir haritasını çıkarmak için binlerce istihbarat kaynağını referans aldı.

Saldırının ilk aşamalarında İsrail kendi topraklarından büyük İHA’lar fırlattı. Operasyon hakkında bilgi sahibi bir kaynağa göre, saldırıdan önceki gece bu İHA’lardan bazılarının uzun menzilli görevler gerçekleştirme kabiliyetleri ilk kez test edildi.

İsrail kamuflajı

İsrailli bir güvenlik yetkilisine göre Netanyahu ve askeri danışmanları saldırı kararını 9 Haziran'da aldı. Yetkiliye göre Netanyahu'nun ekibi, İranlıların bilim adamlarını ve askeri liderlerini dağıtmak gibi önlemler almamalarını sağlamak için planlarını gizlemek zorunda kalacaklarını biliyordu.

Bu arada İsrailli yetkililer, Netanyahu ile Trump arasında bir saldırı konusunda anlaşmazlık olduğunu gösteren raporları medyaya sızdırdı. Sızıntılar, operasyonun başlamasından dört gün önce Netanyahu ile Trump arasında yapılan bir telefon görüşmesinin ayrıntılarını içeriyordu; Trump, İsrail Başbakanı’na askeri seçeneklere başvurmadan önce diplomasinin yoluna girmesini istediğini bildirdi.

Saldırıların gerçekleştiği gün Trump gazetecilere ABD ve İran'ın ‘bir anlaşmaya nispeten yakın’ olduğunu ve ‘İsraillilerin bu işe karışmasını’ istemediğini söyledi.

İsrailli yetkililer de gazetecilere bir saldırının yakın olduğunu, ancak Washington ile Tahran arasında pazar günü yapılması planlanan altıncı tur nükleer görüşmelerin nihai sonucunu görmek için bekleyeceklerini belirtti.

Operasyonun planlamasına aşina bir güvenlik yetkilisi, aldatmacanın sırrının İranlıların zihninde İsrail'in ABD'nin izni ve müdahalesi olmadan saldırmayacağı fikrinin yattığını söyledi. ABD harekete geçmediği ve müzakerelerle meşgul olduğu sürece, İsrail sürpriz unsurunu kaybetmeden İranlıların gözü önünde saldırı tehdidinde bulunabilir ve hatta harekete geçebilirdi. Nitekim İsrail uçakları havalanırken Trump Truth Social'da şu paylaşımı yaptı: “İran'ın nükleer sorununa diplomatik bir çözüm bulmaya kararlıyız!”

İranlı yetkilileri ölüme mahkûm eden bir hata

Nihai planın önemli bir parçası, Kızıl Düğün olarak bilinen bir hamleyle İran Silahlı Kuvvetleri’nin liderliğini ortadan kaldırmaktı. Habere göre bu hamlenin amacı, İran'ın karşılık verme kabiliyetini ortadan kaldırarak İsrail savaş uçakları ve İHA’larının İran füze rampalarını imha etmesinin önünü açmak ve böylece beklenen karşılığın boyutunu en aza indirmekti.

Ancak İsrail uçakları yaklaştıkça ani bir meydan okuma ortaya çıktı ve İran Hava Kuvvetleri komutanları aniden hareketlenmeye başladı. İsrail komuta merkezinde gerginlik vardı; tüm plan çöküyor ve İranlılar planı açığa çıkarmış gibi görünüyordu.

Ancak İsrailli komutanları şaşırtan sürpriz, İranlı yetkililerin dağılmak yerine kendilerini ölüme mahkûm etmek için aynı yerde toplanmış olmalarıydı. Dakikalar sonra İsrail füzeleri fırlatıldı.

Aynı anda İranlı nükleer bilim adamlarının evlerinde patlamalar meydana geldi ve neredeyse eş zamanlı saldırılarda dokuz bilim adamı öldürüldü.

Daha sonra İsrail füzeleri radar alanlarını, hava savunma bataryalarını ve İran'ın karadan karaya füzelerini hedef aldı. İsrail istihbaratı geçen kasım ayından bu yana belirlenen insani hedeflerin çoğunun öldürüldüğünü teyit edebildi. Yaklaşık dört saat içinde başlangıç operasyonu sona erdi.

Takip eden günlerde İsrail savaş uçakları ateşkes ilan edilene kadar balistik füze üretim sahalarını, nükleer tesisleri ve fırlatma rampalarını bombalamaya, İranlı askeri liderleri ve nükleer bilim adamlarını takip etmeye ve öldürmeye devam etti.