Blinken’ın Afrika'nın batı kıyısına götürdüğü dosyalar

Blinken’ın çantasında terörizm, ekonomi, demokrasi ve denizcilik dosyaları bulunuyor.

Yeşil Burun Adaları Başbakanı Ulisses Correia e Silva, dün Santiago Adası’nda yaptığı toplantıda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya geldi. (EPA)
Yeşil Burun Adaları Başbakanı Ulisses Correia e Silva, dün Santiago Adası’nda yaptığı toplantıda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya geldi. (EPA)
TT

Blinken’ın Afrika'nın batı kıyısına götürdüğü dosyalar

Yeşil Burun Adaları Başbakanı Ulisses Correia e Silva, dün Santiago Adası’nda yaptığı toplantıda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya geldi. (EPA)
Yeşil Burun Adaları Başbakanı Ulisses Correia e Silva, dün Santiago Adası’nda yaptığı toplantıda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya geldi. (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, dün Cape Verde Adaları, Fildişi Sahili, Nijerya ve Angola gibi büyük önem taşıyan dört ülkeyi kapsayan batı Afrika gezisine başladı. Bölgeye en son 10 ay önce ziyaretler düzenleyen Blinken’ın bu temasları, 2024 yılının ilk gezisi niteliğinde. ABD Dışişleri Bakanı’nın çantasında terör, ekonomi, demokrasi ve denizcilik dosyaları bulunuyor.

Blinken'ın, ziyaret edeceği Fildişi Sahili de dahil olmak üzere gideceği birçok ülkeye Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin gerçekleştirdiği benzer bir Afrika turundan birkaç gün sonra Afrika'yı ziyaret ediyor olması Afrika Kıtası üzerinde Doğu bloku (Rusya ve Çin) ile Batı kampı (ABD ve AB) arasında nüfuz yarışını yeniden ön plana çıkarıyor. Diğer yandan Blinken, Başkan Joe Biden'ın Kıta’yı ziyaret etme sözünü yerine getirmediği 2023'ün bitiminden günler sonra Afrika’yı ziyaret ediyor. Biden Yönetimi ABD ile Afrika ülkeleri arasındaki ortaklığı güçlendirecek politikalar benimsedi, fakat Rusya ve Çin'den gelen güçlü bir rekabetle de karşı karşıya.

Ziyaret durakları

Blinken'ın bir hafta sürecek turu, bu demokrasilerin sağlamlığı konusunda bazı şüphelere rağmen, demokratik olarak seçilmiş rejimlere sahip, ABD'nin müttefiki dört ülkeyi kapsıyor. Örneğin Fildişi Sahili'nde el-Hasen Vatara, rakiplerinin reddi ve protestoları üzerine anayasayı değiştirdikten sonra üçüncü başkanlık dönemini kazandı. Ülkesini iç savaştan çıkarmayı ve ülkesini ekonomik sağlığına kavuşturmayı başaran Vatara, aynı zamanda komşu Mali ve Burkina Faso başta olmak üzere kıyı ülkelerinden gelen terörizmin yayılma tehdidiyle de karşı karşıya kaldı. Ordu sınırlarda sıkı bir güvenlik politikası benimsedi ama terör tehdidi hala ülkeye bakıyor.

dfrg
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Yeşil Burun Başbakanı Ulisses Correia e Silva ile dün bir ataya geldi. (AP)

Yeşil Burun Adaları’na gelince; Atlantik Okyanusu'nun derinliklerinde yer alan bir takımadadan oluşan eski Portekiz sömürgesi daha istikrarlıdır ve özellikle son yıllarda önemli miktarda ABD yatırımı alıyor.

Ancak Nijerya, Blinken'ın turunun en önemli durağı olmaya devam ediyor çünkü Batı Afrika'nın en güçlü ekonomisi, Kıta’nın en büyük petrol üreticisi ve önemli doğal gaz rezervlerine sahip. Ayrıca 213 milyonu aşan nüfusuyla Afrika'nın en kalabalık ülkesi.

Nijerya 15 yıldır terör örgütü Boko Haram'a karşı şiddetli bir savaş yürütüyor ve Afrika'nın kıyı bölgesinde terörün yayılması nedeniyle büyük güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya. Bu durum onu ​​son yıllarda ABD ile büyük silah anlaşmaları yapmaya itti.

Son durak, ekonomisi petrole dayalı, ekonomik krizlere sürüklenen, yeni yatırımcılar çekerek ekonomisini çeşitlendirmeye çalışan eski Portekiz sömürgesi Angola olacak. Angola kurumlarındaki karışıklık ve zayıflık ile karşı karşıya. Ülke halen sosyalist bir sistemi benimsiyor ve ilk barışçıl iktidar değişimini Angola'yı 1979'dan beri yöneten Başkan Jose Eduardo dos Santos'un yerine 2017'de João Lourenço'nun ülkenin cumhurbaşkanı seçilmesiyle gerçekleştirdi.

ABD ortaklığı

ABD’liler Afrika ülkelerine ekonomik çıkarlara dayalı bir ‘ortaklık’ teklif ediyor. Bu durum, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matt Miller'ın Afrika'nın ‘Başkan’ın, öncesinde de bakan Blinken’ın öncelik verdiği birçok fırsata sahip olduğu’ söylemiyle vurgulandı. Afrikalılara sağlanan Amerikan ortaklığının detayları neler? Biden yönetimi, 2022 yılı sonunda Washington'da düzenlenen ABD-Afrika zirvesinde, Afrika ülkelerine 3 yıllık bir süre içinde, 2025 yılının sonuna kadar 55 milyar dolar yatırım yapmayı planladığını açıklamıştı. O zaman, Amerikalıların, özellikle Çin'in Kıta’daki altyapı projelerine milyarlarca dolar pompalama ve Rusya'nın da silah anlaşmaları yoluyla kıtaya nüfuz etmeye çalışırken, Amerikalıların halen inşaat halinde olan bir kıtadaki yatırım alanındaki varlıklarından memnun olmadıkları açıkça ortaya çıkmıştı.

Terör yayılıyor

Fransa'nın kıyı ülkelerinde terörizme karşı savaşı yönetme yeteneğini kaybettiği ve Batı Afrika'daki bazı geleneksel nüfuz merkezlerini kaybettiği, Mali'ye, Burkina Faso'ya ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ne girmeyi başaran Ruslar işgal etmesin diye Amerikalıların sessizce yaklaştığı bir boşluk bıraktığı sır değil. Bu çerçevede Blinken'in turu, kıyı ülkelerinde şiddetin artmasının ardından güvenlik ve istikrarın artırılması, IŞİD ve el-Kaide'nin uluslararası deniz nakliye hatları ile gaz ve petrol sahalarının bulunduğu Gine Körfezi'ne yaklaşmalarının konuşulması amacıyla geliyor.

Dışişleri Bakanlığı'nın Afrika İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Molly Fee ise Blinken'in ülkelere ‘kıyı ülkelerinde tanık olduğumuz terör tehdidinin yayılmasını önlemek amacıyla toplumlarını güçlendirmek için her cephede yardım’ konusunu ele alacağını ifade etti.

ABD'li yetkili, Mali'de sivillere yönelik ihlallere açık bir gönderme yaparak, Blinken'in ülkeleri ‘askeri operasyonlar yürütürken sivillerin güvenliğine öncelik vermeleri ve başta azınlıklar olmak üzere insan hakları ve toplumsal kalkınmayı desteklemeleri’ konusunda teşvik edeceğini ekledi. Batı, ise Rus Wagner grubunu olaya karışmakla suçladı.

Biden yönetimi geçtiğimiz yıl, kıyı ülkelerine sınırı olan ve hayati önem taşıyan Gine Körfezi'ne bakan Benin, Gana, Gine, Fildişi Sahili ve Togo'da istikrarı desteklemek ve çatışmaları önlemek için 10 yıllık bir plan açıklamıştı.

Denizcilik güzergahı

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Blinken'ın gezisindeki tüm durakların Atlantik Okyanusu'na bakan ülkeler olması ve uluslararası deniz nakliye hatları açısından stratejik bir konuma sahip olması dikkat çekici olarak nitelendiriliyor. Bu da gözlemcilerin turu Kızıldeniz'de meydana gelen artan olaylarla Husi grubuyla ilişkilendirmesine yol açtı. Gözlemciler, Batı Afrika'nın en büyük limanlarından birine sahip olan Fildişi Sahili'nin yanı sıra Yeşil Burun Adaları'nın da uluslararası gemi güzergahlarını korumak ve denetlemek açısından stratejik bir bölgede yer aldığına ve plajlarının 500 kilometreden uzun olduğuna dikkat çekiyor.

Nijerya'nın da Atlantik Okyanusu'nda yaklaşık 900 kilometreye uzanan kıyıları var. Bu plajlar, büyük gaz ve petrol rezervlerine sahip olan ve en aktif navigasyon alanlarından biri olarak kabul edilen hayati önem taşıyan Gine Körfezi'nin içinde yer alıyor.

Angola'nın okyanus kıyıları ise bin 600 kilometreden fazla ve Blinken'in bütün bir haftayı karmaşık dosyalarla dolu geçireceği bu ülkelerin tümü, Husi saldırılarından kaçan yük gemilerinin, Batı Afrika Kıtası karşı kıyılarından geçen Ümit Burnu yoluna doğru gitmeye başladığı rota üzerinde önemli istasyonlar oluşturuyor.



İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
TT

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez bugün yağmur yağdı ve bu durum, yüzyılı aşkın süredir en kurak sonbaharını yaşayan ülke için rahatlama getirdi.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardı habere göre kuraklık, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın, başkent çevresindeki barajları dolduracak kadar şiddetli yağmur yağmazsa, İran'ın aralık ayı sonuna kadar hükümetini Tahran dışına taşıması gerekebileceği uyarısında bulunmasına yol açmıştı.

Meteorologlar bu sonbaharı ülke genelinde 50 yıldan fazla süredir yaşanan en kurak sonbahar olarak tanımladı; bu durum, 1979 İslam Devrimi'nden bile öncesine denk geliyor ve tarım için büyük miktarda suyu verimsiz bir şekilde tüketen sistemi daha da zorluyor. Ajans, su krizinin ülkede siyasi bir mesele haline geldiğini, özellikle de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, iki ülke arasında geçen haziran ayında 12 gün süren bir savaş yaşanmasına rağmen, İran'a bu konuda defalarca yardım teklifinde bulunmasının ardından bu durumun daha da belirginleştiğini belirtti.

20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)

Netanyahu, 2018'de yayınlanan bir tanıtım videosunda İran halkına şahsen seslenerek, "milyonlarca insanın hayatını tehdit eden ciddi su kıtlığı" sorununu ele almak üzere Farsça bir internet sitesinin açılışını duyurdu. İranlıların su ihtiyaçlarına yardımcı olmayı amaçlayan yeni bir İsrail girişimi olan "İran Halkı İçin Yaşam"ı şahsen desteklemeye hazır olduğunu belirtti. Batı Kudüs'teki ofisinde çekilen video, Netanyahu'nun bir tuz arıtma tesisinden geldiğini iddia ettiği kaptan kendine bir bardak su doldurmasıyla başlıyor. Ardından İranlıların karşı karşıya olduğu vahim su krizinden bahsediyor.

Netanyahu, 12 günlük savaşın ardından geçen ağustos ayında İranlılara mesajını yineleyerek şunları söyledi: “Liderleriniz 12 günlük savaşı bize zorla dayattılar ve ezici bir yenilgiye uğradılar. Her zaman yalan söylüyorlar.” Sözlerine şöyle devam etti: “İran'da her şey çöküyor. Bu kavurucu yazda, çocuklarınız için temiz, soğuk su bile yok. Bu, İran halkına karşı gösterilen en büyük ikiyüzlülük ve saygısızlıktır. Bu durumu hak etmiyorsunuz.”


İran'ın sınır bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 3 Devrim Muhafızı öldürüldü

Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
TT

İran'ın sınır bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 3 Devrim Muhafızı öldürüldü

Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)

İran'ın Tesnim haber ajansının haberine göre İran'ın güneydoğusundaki sınır bölgesinde "terörist gruplar" tarafından düzenlenen bir saldırıda üç Devrim Muhafızı öldürüldü.


Fransa, Hamas'ın Avrupa fonlarını kullanmış olabileceğine dair soruşturma çağrısında bulundu

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
TT

Fransa, Hamas'ın Avrupa fonlarını kullanmış olabileceğine dair soruşturma çağrısında bulundu

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad, Avrupa Komisyonu’ndan, Avrupa fonlarının bazı sivil toplum kuruluşları (STK) üzerinden Hamas’a aktarılmış olabileceği iddiaları hakkında soruşturma başlatılmasını talep etti.

AFP'nin eriştiği mektup, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile Avrupa Komisyonu üyeleri Dubravka Suica, Michael McGrath ve Magnus Brunner’a gönderildi. Haddad mektupta, “Son zamanlarda Hamas’ın 2020’den beri Filistin topraklarında faaliyet gösteren STK’lara ve uluslararası kuruluşlara kısıtlamalar getirdiğine dair şüpheler hakkında bilgilendirildim” ifadesini kullandı.

Haddad, söz konusu bilgilerin, Avrupa fonlarının bütünlüğü ve Avrupa vergi mükelleflerinin korunması açısından ciddi kaygılar yarattığını belirterek, katkıların yalnızca insani amaçlarla kullanıldığından emin olunması gerektiğini söyledi. AB’nin, Handicap International, Norveç Mülteci Konseyi (NRC) ve International Medical Corps gibi bazı insani yardım kuruluşlarına bağışçı olduğunu da hatırlattı.

Geçtiğimiz mayıs ayında Haddad, Avrupa fonlarının ‘antisemitizmle bağlantılı ya da aşırılık yanlısı gruplara’ gitmemesi için Brüksel’den denetimlerin güçlendirilmesini talep etmişti.

Haddad, mektubunda Fransa’nın Avusturya ve Hollanda ile birlikte Avrupa düzeyinde, ‘AB fonlarından yararlananların Avrupa değerlerine bağlılığını güvence altına almayı’ amaçlayan öneriler sunduğunu hatırlattı.

Haddad, “Fransa, yapıları Hamas ağlarının bir tür müdahalesi altında kalmış olabilecek insani amaçlı kuruluşlara Avrupa fonu sağlamayı kabul edilemez bulmaktadır” dedi.

Haddad ayrıca, uluslararası kuruluşların insani hizmetlerini sürdürebilmek için ‘AB düzeyinde terör örgütü olarak tanımlanan bir yapının desteğini kabul etmek zorunda bırakılmaması gerektiğini’ vurgulayarak bu iddialara ilişkin ‘tam kapsamlı bir soruşturma’ yapılması çağrısında bulundu.

Fransa, şeffaflığın artırılması ve fonların kontrolü için yeni mekanizmalar oluşturulmasının yanı sıra, daha güçlü bir fon askıya alma sistemi de talep etti.

Haddad sözlerini, “Avrupa değerleri ve haklarına yönelik bu dış manipülasyonlar karşısında, AB’nin, kurumlarının ve operatörlerinin, ayrıca üye devletlerin teyakkuzunu iki katına çıkarması gerekir” diyerek tamamladı.