Blinken’ın Afrika'nın batı kıyısına götürdüğü dosyalar

Blinken’ın çantasında terörizm, ekonomi, demokrasi ve denizcilik dosyaları bulunuyor.

Yeşil Burun Adaları Başbakanı Ulisses Correia e Silva, dün Santiago Adası’nda yaptığı toplantıda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya geldi. (EPA)
Yeşil Burun Adaları Başbakanı Ulisses Correia e Silva, dün Santiago Adası’nda yaptığı toplantıda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya geldi. (EPA)
TT

Blinken’ın Afrika'nın batı kıyısına götürdüğü dosyalar

Yeşil Burun Adaları Başbakanı Ulisses Correia e Silva, dün Santiago Adası’nda yaptığı toplantıda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya geldi. (EPA)
Yeşil Burun Adaları Başbakanı Ulisses Correia e Silva, dün Santiago Adası’nda yaptığı toplantıda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya geldi. (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, dün Cape Verde Adaları, Fildişi Sahili, Nijerya ve Angola gibi büyük önem taşıyan dört ülkeyi kapsayan batı Afrika gezisine başladı. Bölgeye en son 10 ay önce ziyaretler düzenleyen Blinken’ın bu temasları, 2024 yılının ilk gezisi niteliğinde. ABD Dışişleri Bakanı’nın çantasında terör, ekonomi, demokrasi ve denizcilik dosyaları bulunuyor.

Blinken'ın, ziyaret edeceği Fildişi Sahili de dahil olmak üzere gideceği birçok ülkeye Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin gerçekleştirdiği benzer bir Afrika turundan birkaç gün sonra Afrika'yı ziyaret ediyor olması Afrika Kıtası üzerinde Doğu bloku (Rusya ve Çin) ile Batı kampı (ABD ve AB) arasında nüfuz yarışını yeniden ön plana çıkarıyor. Diğer yandan Blinken, Başkan Joe Biden'ın Kıta’yı ziyaret etme sözünü yerine getirmediği 2023'ün bitiminden günler sonra Afrika’yı ziyaret ediyor. Biden Yönetimi ABD ile Afrika ülkeleri arasındaki ortaklığı güçlendirecek politikalar benimsedi, fakat Rusya ve Çin'den gelen güçlü bir rekabetle de karşı karşıya.

Ziyaret durakları

Blinken'ın bir hafta sürecek turu, bu demokrasilerin sağlamlığı konusunda bazı şüphelere rağmen, demokratik olarak seçilmiş rejimlere sahip, ABD'nin müttefiki dört ülkeyi kapsıyor. Örneğin Fildişi Sahili'nde el-Hasen Vatara, rakiplerinin reddi ve protestoları üzerine anayasayı değiştirdikten sonra üçüncü başkanlık dönemini kazandı. Ülkesini iç savaştan çıkarmayı ve ülkesini ekonomik sağlığına kavuşturmayı başaran Vatara, aynı zamanda komşu Mali ve Burkina Faso başta olmak üzere kıyı ülkelerinden gelen terörizmin yayılma tehdidiyle de karşı karşıya kaldı. Ordu sınırlarda sıkı bir güvenlik politikası benimsedi ama terör tehdidi hala ülkeye bakıyor.

dfrg
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Yeşil Burun Başbakanı Ulisses Correia e Silva ile dün bir ataya geldi. (AP)

Yeşil Burun Adaları’na gelince; Atlantik Okyanusu'nun derinliklerinde yer alan bir takımadadan oluşan eski Portekiz sömürgesi daha istikrarlıdır ve özellikle son yıllarda önemli miktarda ABD yatırımı alıyor.

Ancak Nijerya, Blinken'ın turunun en önemli durağı olmaya devam ediyor çünkü Batı Afrika'nın en güçlü ekonomisi, Kıta’nın en büyük petrol üreticisi ve önemli doğal gaz rezervlerine sahip. Ayrıca 213 milyonu aşan nüfusuyla Afrika'nın en kalabalık ülkesi.

Nijerya 15 yıldır terör örgütü Boko Haram'a karşı şiddetli bir savaş yürütüyor ve Afrika'nın kıyı bölgesinde terörün yayılması nedeniyle büyük güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya. Bu durum onu ​​son yıllarda ABD ile büyük silah anlaşmaları yapmaya itti.

Son durak, ekonomisi petrole dayalı, ekonomik krizlere sürüklenen, yeni yatırımcılar çekerek ekonomisini çeşitlendirmeye çalışan eski Portekiz sömürgesi Angola olacak. Angola kurumlarındaki karışıklık ve zayıflık ile karşı karşıya. Ülke halen sosyalist bir sistemi benimsiyor ve ilk barışçıl iktidar değişimini Angola'yı 1979'dan beri yöneten Başkan Jose Eduardo dos Santos'un yerine 2017'de João Lourenço'nun ülkenin cumhurbaşkanı seçilmesiyle gerçekleştirdi.

ABD ortaklığı

ABD’liler Afrika ülkelerine ekonomik çıkarlara dayalı bir ‘ortaklık’ teklif ediyor. Bu durum, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matt Miller'ın Afrika'nın ‘Başkan’ın, öncesinde de bakan Blinken’ın öncelik verdiği birçok fırsata sahip olduğu’ söylemiyle vurgulandı. Afrikalılara sağlanan Amerikan ortaklığının detayları neler? Biden yönetimi, 2022 yılı sonunda Washington'da düzenlenen ABD-Afrika zirvesinde, Afrika ülkelerine 3 yıllık bir süre içinde, 2025 yılının sonuna kadar 55 milyar dolar yatırım yapmayı planladığını açıklamıştı. O zaman, Amerikalıların, özellikle Çin'in Kıta’daki altyapı projelerine milyarlarca dolar pompalama ve Rusya'nın da silah anlaşmaları yoluyla kıtaya nüfuz etmeye çalışırken, Amerikalıların halen inşaat halinde olan bir kıtadaki yatırım alanındaki varlıklarından memnun olmadıkları açıkça ortaya çıkmıştı.

Terör yayılıyor

Fransa'nın kıyı ülkelerinde terörizme karşı savaşı yönetme yeteneğini kaybettiği ve Batı Afrika'daki bazı geleneksel nüfuz merkezlerini kaybettiği, Mali'ye, Burkina Faso'ya ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ne girmeyi başaran Ruslar işgal etmesin diye Amerikalıların sessizce yaklaştığı bir boşluk bıraktığı sır değil. Bu çerçevede Blinken'in turu, kıyı ülkelerinde şiddetin artmasının ardından güvenlik ve istikrarın artırılması, IŞİD ve el-Kaide'nin uluslararası deniz nakliye hatları ile gaz ve petrol sahalarının bulunduğu Gine Körfezi'ne yaklaşmalarının konuşulması amacıyla geliyor.

Dışişleri Bakanlığı'nın Afrika İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Molly Fee ise Blinken'in ülkelere ‘kıyı ülkelerinde tanık olduğumuz terör tehdidinin yayılmasını önlemek amacıyla toplumlarını güçlendirmek için her cephede yardım’ konusunu ele alacağını ifade etti.

ABD'li yetkili, Mali'de sivillere yönelik ihlallere açık bir gönderme yaparak, Blinken'in ülkeleri ‘askeri operasyonlar yürütürken sivillerin güvenliğine öncelik vermeleri ve başta azınlıklar olmak üzere insan hakları ve toplumsal kalkınmayı desteklemeleri’ konusunda teşvik edeceğini ekledi. Batı, ise Rus Wagner grubunu olaya karışmakla suçladı.

Biden yönetimi geçtiğimiz yıl, kıyı ülkelerine sınırı olan ve hayati önem taşıyan Gine Körfezi'ne bakan Benin, Gana, Gine, Fildişi Sahili ve Togo'da istikrarı desteklemek ve çatışmaları önlemek için 10 yıllık bir plan açıklamıştı.

Denizcilik güzergahı

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Blinken'ın gezisindeki tüm durakların Atlantik Okyanusu'na bakan ülkeler olması ve uluslararası deniz nakliye hatları açısından stratejik bir konuma sahip olması dikkat çekici olarak nitelendiriliyor. Bu da gözlemcilerin turu Kızıldeniz'de meydana gelen artan olaylarla Husi grubuyla ilişkilendirmesine yol açtı. Gözlemciler, Batı Afrika'nın en büyük limanlarından birine sahip olan Fildişi Sahili'nin yanı sıra Yeşil Burun Adaları'nın da uluslararası gemi güzergahlarını korumak ve denetlemek açısından stratejik bir bölgede yer aldığına ve plajlarının 500 kilometreden uzun olduğuna dikkat çekiyor.

Nijerya'nın da Atlantik Okyanusu'nda yaklaşık 900 kilometreye uzanan kıyıları var. Bu plajlar, büyük gaz ve petrol rezervlerine sahip olan ve en aktif navigasyon alanlarından biri olarak kabul edilen hayati önem taşıyan Gine Körfezi'nin içinde yer alıyor.

Angola'nın okyanus kıyıları ise bin 600 kilometreden fazla ve Blinken'in bütün bir haftayı karmaşık dosyalarla dolu geçireceği bu ülkelerin tümü, Husi saldırılarından kaçan yük gemilerinin, Batı Afrika Kıtası karşı kıyılarından geçen Ümit Burnu yoluna doğru gitmeye başladığı rota üzerinde önemli istasyonlar oluşturuyor.



‘Şimdi harca, sonra öde’ stratejisi, Starmer hükümetini mali erteleme tuzağına düşürüyor

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşma yapıyor. (Reuters)
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşma yapıyor. (Reuters)
TT

‘Şimdi harca, sonra öde’ stratejisi, Starmer hükümetini mali erteleme tuzağına düşürüyor

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşma yapıyor. (Reuters)
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşma yapıyor. (Reuters)

Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rachel Reeves, değer olarak ‘devasa’ ancak yapısı bakımından alışılmışın dışında bir bütçe sundu. Bütçe, geçen yıl yapılan artışa yakın seviyede, 26 milyar sterlinlik (34 milyar dolar) büyük bir vergi artışı içeriyor. Ancak bu bütçe, kısa vadede borçlanmayı artırmaya ve halk arasında popüler olmayan vergi artışlarına dayanırken, harcama disiplinini sağlama önlemlerini parlamentonun son yıllarına erteleyen alışılmadık bir yaklaşıma sahip.

Bu yaklaşım, Birleşik Krallık Finansal Araştırmalar Enstitüsü’nün (IFS) tanımıyla ‘şimdi harca, sonra öde’ stratejisini temsil ediyor. Buna göre, ek harcamalar şu anda yapılırken, gelecekte harcama disiplinini sağlamak ve vergi artışlarını uygulamak için verilen vaatler üzerinden mali denge sağlanması hedefleniyor.

Reeves’in bütçesi tahvil piyasalarını yatıştırmış olabilir, ancak yüksek vergilerin İngilizlerin yaşam standardı üzerindeki etkilerini hafifletmesi veya ülke genelindeki olumsuz ruh halini ve partisinin sıkıntılarını kısa vadede gidermesi pek olası değil. Reeves’in açıkladığı vergi artışları, resmi bütçe tahminlerini hazırlayan kurum tarafından da, yaşam standartları üzerinde ciddi etkiler yaratabileceği uyarısına yol açtı. Ayrıca bütçenin hazırlık sürecindeki kaotik durum (Bütçe Sorumluluk Ofisi’nin, Reeves konuşmasını yapmadan önce tüm temel detayları yanlışlıkla internet üzerinden yayımlaması) İşçi Partisi milletvekillerini hükümetin yönetim kapasitesi konusunda ikna etmedi.

frgt
Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rachel Reeves, hükümetin yıllık bütçe sunumu sırasında Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşuyor. (AFP)

Bütçe Sorumluluk Ofisi (OBR) Başkanı Richard Hughes bugün, hem Reeves’e hem de Avam Kamarası Maliye Komitesi Başkanı’na yazdığı bir mektupta, OBR’nin Kasım 2025 ekonomik ve mali tahminlerine ‘yanlışlıkla’ 26 Kasım’da erişim sağlanmasına izin verdiğini belirtti.

Vergi dilimlerinin erimesi

OBR’nin tahminlerinde öne çıkan sürpriz, Reeves’in beklenmedik şekilde kamu harcamalarını artırma baskısıyla karşılaşması oldu. Yükselen enflasyon tahminleri, hükümeti sosyal yardım ödenekleri ve devlet emekli maaşları için ayrılan bütçeyi artırmaya ve özel eğitim ihtiyaçlarını finanse etme baskısını tanımaya zorladı.

Ancak durumu dengelemek için bu ek harcamalar, vergi gelirlerindeki artışla karşılandı. Bu artış yeni vergilerden kaynaklanmadı; temel sebep ‘vergi dilimlerinin erimesi’ fenomeniydi. Bu durum, hükümetin vergi dilimlerini dondurduğu sırada, enflasyon nedeniyle nominal ücretlerin artmasıyla, daha fazla kişinin otomatik olarak daha yüksek vergi dilimlerine girmesi anlamına geliyor. Böylece, resmi bir vergi artışı yapılmadan hazine gelirleri artıyor.

Bu dinamikler, Rachel Reeves’in büyük mali zorluğu aşmasını sağladı. Beklenmedik gelirler sayesinde, bütçe için mali rezervi 22 milyar sterline çıkarma kararı aldı. IFS, bu adımı ‘akıllıca’ olarak nitelendiriyor; çünkü 2026 yılında meydana gelebilecek ekonomik şoklara karşı bir güvence sağlıyor.

Taahhütleri aşan vergi paketi

Reeves, iki amaçla vergi artışı yaptı; mali rezervi güçlendirmek ve ek tahmini harcamaları finanse etmek, bunların başında ise evrensel kredi sisteminde iki çocuk sınırının kaldırılması yer alıyor. Ana gelir vergisi oranlarını, katma değer vergisini veya ulusal sigorta katkılarını artırmaktan kaçındı. Bunun yerine, kişisel vergi dilimlerinin dondurulmasını 2030-2031’e kadar üç yıl daha uzatarak milyonlarca kişiyi ya vergi ödemeye ya da daha yüksek gelir dilimine taşımayı seçti. Bu uzatma, ulusal sigorta eşiklerini de kapsayarak İşçi Partisi’nin seçim taahhüdünü ihlal ediyor ve açık bir şekilde ‘çalışanlar’ üzerinde vergi artışı anlamına geliyor. Buna ek olarak, emeklilik katkıları, yatırım gelirleri ve sermaye kazançlarındaki diğer artışlar, tasarruf ve yatırım teşviklerini zayıflatıyor.

Mali disiplinin güvenilirliği

Bu bütçede asıl belirleyici konu, açıklanan mali disiplin paketinin güvenilirliği oluyor. Kesintiler vaat edilmiş olsa da, önümüzdeki üç yılda borçlanmanın hâlâ beklenenden yüksek olması öngörülüyor. Borçlanmanın önceki tahminlerin altına düşmeye başlaması ancak 2029-2030 yıllarında mümkün olacak ve bu tamamen ertelenmiş vergi artışları ile gelecek harcama inceleme döneminde verilen disiplin vaatlerine dayanıyor. Kısa vadede ek borçlanma ve harcama uygulanabilir görünse de, özellikle yaklaşan seçimler öncesi harcama disiplininin sağlanabilirliği büyük ölçüde şüpheyle karşılanıyor. IFS’ye göre bu bütçe, toplam vergi yükünü 2030-2031’de gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 38,3’üne çıkarıyor; bu, mevcut parlamentoda açıklanan vergi artışlarının onlarca yılın en yüksek seviyesi anlamına geliyor.

Kısmi reformlar

Bütçe, bazı olumlu adımlar da içeriyor. Büyük aileleri desteklemek amacıyla iki çocuk sınırının kaldırılması, çocuk yoksulluğunu azaltmaya yönelik etkili bir uygulama olarak öne çıkıyor. Ayrıca özel eğitim harcamalarının aşılması riskinin yerel yönetimlerden merkezi hükümete aktarılması, hükümetin reform yapma teşviklerini artırıyor ve şeffaflığa doğru bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak bütçe, net bir büyüme planı olmaksızın kısa vadeli istikrarı hedefliyor.

axsd
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ve Maliye Bakanı Rachel Reeves, hükümetin bütçe sunumu sırasında Avam Kamarası'nda görülüyor. (AFP)

Özetle bu bütçe, Başbakan Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi hükümetinin karşı karşıya olduğu zor ikilemi gözler önüne seriyor. Hükümet, uzun süren kriz dönemlerinin ardından kamu hizmetlerini yeniden inşa etme ve istikrar sağlama sözü verirken, piyasaları yatıştırmak ve gelirleri güvence altına almak için onlarca yılın en yüksek vergi artışını kabul etmek zorunda kalıyor. Bu adım, kreditörler açısından mali disiplin anlamına gelse de, seçmenler üzerinde büyük bir baskı yaratıyor ve ciddi bir siyasi zorluk oluşturuyor. Ek harcamalar, parti içindeki sol kanadı sakinleştirmek için hızlıca geçirildi, ancak acı veren mali önlemler ve gerçek harcama disiplini gelecek seçimlerden sonrasına ertelendi. Bu ‘ertelenmiş disiplin’ yaklaşımı, partinin güvenilirliğini tehlikeye atıyor ve Starmer’ın vaat ettiği değişimi gerçekleştirme görevini zorlaştırıyor; finansal istikrarın gerçek maliyeti, esas olarak mevcut dönemi takip eden dönemlere bırakılıyor.


Trump’ın desteklediği Filistin asıllı Honduras’ın Cumhurbaşkanlığı yarışında Nasri Asfura kim?

Honduras cumhurbaşkanı adayı Nasri Asfoura, Honduras'ın Tegucigalpa kentinde Ulusal Parti kampanyasının kapanış etkinliğinde konuşuyor (EPA)
Honduras cumhurbaşkanı adayı Nasri Asfoura, Honduras'ın Tegucigalpa kentinde Ulusal Parti kampanyasının kapanış etkinliğinde konuşuyor (EPA)
TT

Trump’ın desteklediği Filistin asıllı Honduras’ın Cumhurbaşkanlığı yarışında Nasri Asfura kim?

Honduras cumhurbaşkanı adayı Nasri Asfoura, Honduras'ın Tegucigalpa kentinde Ulusal Parti kampanyasının kapanış etkinliğinde konuşuyor (EPA)
Honduras cumhurbaşkanı adayı Nasri Asfoura, Honduras'ın Tegucigalpa kentinde Ulusal Parti kampanyasının kapanış etkinliğinde konuşuyor (EPA)

Filistin kökenli Nasri Asfura, destekçileri arasında “Tito” olarak bilinen, bu yıl Honduras’ta cumhurbaşkanlığı yarışına büyük bir ilgiyle girdi. Amerikan Başkanı Donald Trump’ın kendisine verdiği açık destek, kampanyasının yatırım politikaları ve ekonomik istikrar üzerinde yoğunlaşacağına dair güçlü bir işaret olarak değerlendiriliyor. Bu destek aynı zamanda Tegucigalpa–Washington ilişkilerinin geleceğine ilişkin soru işaretlerini de artırmış durumda.

Asfura, kampanyasını halkın dikkatini çeken “Papi a la Orden” (“Papi hizmetinizde”) sloganıyla yürütüyor. “Latin American Report”un aktardığına göre bu slogan, seçmene yakın duran, hizmete hazır bir lider imajı yaratarak geleneksel adaylara karşı duygusal bir avantaj sağlıyor.

Filistinli göçmenlerin çocuğu

1958’de Filistinli göçmen bir ailede doğan Asfura, üniversitede yarıda bıraktığı inşaat mühendisliği eğitiminden sonra iş hayatına inşaat sektöründe başladı. Ardından siyasete girerek parlamentoda görev yaptı ve 2014–2022 yılları arasında başkent Tegucigalpa’nın belediye başkanlığını üstlendi. Bu dönemde trafik akışını iyileştirmeye yönelik altyapı projeleriyle dikkat çekti; ancak aynı dönemde kentte yaklaşık 400 ağacın kaybedildiği de kaydedildi.

df
Fotoğraf: AFP

Asfura, 2021’de Ulusal Parti adına ilk kez başkanlığa aday oldu ancak seçimi kaybetti. Buna rağmen parti içinde yükselişini sürdürerek 2025 seçimlerinde ana aday olarak yarışıyor.

Yasal tartışmalar ve parti geçmişi

Belediye başkanlığı döneminde kamu fonlarından 1 milyon dolardan fazla kaynağı kötüye kullanmakla suçlanan Asfura; zimmet, kara para aklama ve sahte belge kullanma iddialarıyla karşı karşıya kaldı. Ancak tüm suçlamalar daha sonra düşürüldü.

s
Tegucigalpa'daki son seçim mitinginde bir kare (AFP)

Bu süreç, Ulusal Parti’nin yıpranmış siciliyle de ilişkilendiriliyor. Nitekim partinin eski başkanı ve Honduras’ın eski devlet başkanı Juan Orlando Hernández, ABD’de uyuşturucu kaçakçılığıyla bağlantılı suçlardan hüküm giymişti.

Yatırım ve güvenlik odaklı bir program

“AS-COA” raporuna göre Asfura’nın seçim programı; yabancı yatırımı çekmek amacıyla serbest ticaret bölgeleri, sanayi parkları, ulaşım ve enerji altyapısının güçlendirilmesi ile 10 yıl içinde 550 bin sosyal konut inşa edilmesini içeriyor.

Güvenlik alanında ise polis teşkilatının yolsuzlukla mücadele ve insan hakları konularında eğitilmesi, hassas bölgelerde ortak güvenlik güçlerinin artırılması ve gasp şebekelerini çökertmek için uzman birimler oluşturulması öngörülüyor.

Tito'yu kimler destekliyor?

“Americas Quarterly”e göre Asfura; devlet memurları, ordu ve polis üst kademesi, Tegucigalpa sakinleri, Evanjelik seçmenler ve daha önceki projelerinden yararlanan ekonomik elitler tarafından destekleniyor. Trump’ın desteği ise kampanyasına stratejik bir boyut katıyor ve onu ekonomik istikrara odaklanan bir aday olarak güçlendiriyor.

Seçim şansı ve karşılaştığı engeller

Başkentte belirgin bir popülariteye sahip, deneyimli bir siyasetçi olsa da Asfura’nın karşısında önemli zorluklar var: muhalefet içindeki dağınıklık, geçmiş yolsuzluk iddiaları ve olası bir birleşik muhalefet oyu.

Ayrıca Honduras’ta 1982’de sivil yönetime geçilmesinden bu yana hiçbir parti arka arkaya üçten fazla başkanlık seçimi kazanamadı.

Rakibi: Salvador Nasralla

Asfura’nın en güçlü rakiplerinden biri, Liberal Parti adayı Salvador Nasralla. 2024’te istifa etmeden önce Xiomara Castro hükümetinde başkan yardımcılığı yapan Nasralla; siyasi deneyimi ve güçlü medya varlığıyla tanınıyor. “AS-COA” ve “Latin American Reports”a göre programı; sosyal adalet, yolsuzlukla mücadele, eğitim ve sağlık yatırımlarının artırılması, küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi ve şehirlerde istihdamın genişletilmesine odaklanıyor. Ayrıca seçimlerin şeffaflığı için uluslararası gözetim talep ediyor.

2025 seçimleri: Son yılların en çekişmeli yarışı

Muhalefetin birleşmesi hâlinde yarışın daha da kızışacağı değerlendiriliyor. Bu durum, 2025 Honduras seçimlerini uluslararası ilginin yoğunlaştığı, son yılların en tartışmalı seçimlerinden biri hâline getiriyor.

sdfr
Liberal Parti'nin cumhurbaşkanı adayı Salvador Nasralla, kampanyasının kapanış etkinliğini Honduras'ın San Pedro Sula kentinde gerçekleştirdi (AP)

Nasralla, 1953’te Tegucigalpa’da Lübnan kökenli bir ailede doğdu. Şili’de Katolik Üniversitesi’nde endüstri mühendisliği okudu ve işletme alanında yüksek lisans yaptı. Eğitimine ek olarak aldığı drama ve televizyon dersleri, ona güçlü bir medya kişiliği kazandırdı.

sd
Honduras'ın San Pedro Sula kentinde düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kapanış etkinliğinde Liberal Parti destekçileri Salvador Nasralla için slogan attı (AP).

Önceki seçimlerde oyların yüzde 57’si sayıldığında, Nasralla’nın oyların yüzde 45’inden fazlasını aldığı ve mevcut Başkan Juan Orlando Hernández’in yaklaşık yüzde 40’ta kaldığı açıklanmıştı. Önceki beklentiler Hernández’in zaferine işaret etse de Nasralla kendine güvenini korumuş ve “Ben Honduras’ın seçilmiş başkanıyım” mesajını paylaşmıştı.

2025 yarışı da benzer şekilde büyük çekişmeye sahne olacak gibi görünüyor.


Witkoff, Trump'ın planını görüşmek üzere Moskova'ya gidiyor

Putin, Witkoff’u Kremlin'de kabul ederken, 6 Ağustos 2025 (Reuters)
Putin, Witkoff’u Kremlin'de kabul ederken, 6 Ağustos 2025 (Reuters)
TT

Witkoff, Trump'ın planını görüşmek üzere Moskova'ya gidiyor

Putin, Witkoff’u Kremlin'de kabul ederken, 6 Ağustos 2025 (Reuters)
Putin, Witkoff’u Kremlin'de kabul ederken, 6 Ağustos 2025 (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff, önümüzdeki hafta Moskova’ya yapacağı ziyaret öncesinde Kremlin tarafından dün yapılan açıklamada ABD’nin Rusya-Ukrayna barış planına ilişkin devam eden diplomatik süreç ‘ciddi’ olarak nitelendirildi.

Rusya Devlet Başkanlığı Sözcüsü Dmitriy Peskov, diplomatik sürecin devam ettiğini belirterek “Bu ciddi bir süreç... Şu anda belki de bundan daha önemli bir şey yok” dedi.

Moskova ve Washington arasında önerilen planın ‘kısaltılmış versiyonunu’ görüşmek üzere yapılan ilk doğrudan görüşmelerin ertesi günü, Rusya Devlet Başkanlığı beklentileri düşürdü ve tartışılan ‘birçok plan’ arasında geniş çaplı bir ikilem olduğunu belirtti. Rusya Devlet Başkanlığı, ABD içindeki ve dışındaki bazı tarafları ‘barış çabalarını baltalamaya çalışmakla’ suçladı.

Rusya Devlet Başkanı Siyasi İşler Danışmanı Yuri Ushakov, medyada barış planı ile ilgili tartışmaların etrafını ‘histeri’ sardığı eleştirisinde bulundu. Moskova'nın görüşlerini medya platformları aracılığıyla değil, resmi kanallar aracılığıyla ABD tarafıyla doğrudan iletişim kurma yönündeki tutumuna bir kez daha dikkati çeken Ushakov, medyanın iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesini engellemek amacıyla Rus ve ABD’li temsilciler arasında olası temaslar hakkında yanlış bilgiler yaydığını da sözlerine ekledi.