Somali ile Etiyopya arasında deniz limanı konusundaki anlaşmazlık endişeye neden oluyor

Addis Ababa, ‘karayla çevrili bir devlet’ olan statüsünü değiştirmeyi amaçlıyor. Ancak bölge ülkeleri nezdinde bekleyen eski dosyalar buna engel olabilir.

Etiyopya'da iktidardaki Refah Partisi toplantılarını sürdürüyor. (Refah Partisi internet sitesi)
Etiyopya'da iktidardaki Refah Partisi toplantılarını sürdürüyor. (Refah Partisi internet sitesi)
TT

Somali ile Etiyopya arasında deniz limanı konusundaki anlaşmazlık endişeye neden oluyor

Etiyopya'da iktidardaki Refah Partisi toplantılarını sürdürüyor. (Refah Partisi internet sitesi)
Etiyopya'da iktidardaki Refah Partisi toplantılarını sürdürüyor. (Refah Partisi internet sitesi)

Mahmud Ebu Bekir

Etiyopya'da iktidardaki Refah Partisi’nin Yürütme Komitesi, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin Kahire'nin Somali'ye ve onun güvenliğine dair herhangi bir tehdide izin vermeyeceği yönündeki çıkışının ardından son gelişmeleri ve mevcut durumu görüşmek üzere Başbakan Abiy Ahmed başkanlığında acil toplantı çağrısında bulundu. Zira Sisi, Somalili mevkidaşı Hasan Şeyh Mahmud ile Kahire'de düzenlediği ortak basın toplantısında, Mısır’ın Somali'yi ‘Mogadişu'nun talep etmesi halinde herhangi bir tehdide karşı’ savunmak için müdahale etme olasılığını ima etti.

Somali ile Etiyopya arasındaki anlaşmazlık, Addis Ababa'nın Somaliland ile Aden Körfezi'nde ticari bir liman ve askeri üs elde etmesini öngören bir mutabakat zaptı imzalaması sonrasında gelişti.

Refah Partisi'nden bir kaynak, toplantıda parti içi ve ulusal konuların yanı sıra Mısır Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarının da ele alınacağını aktardığı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

Ülke, özellikle Aden Körfezi'nde bir deniz limanına ulaşma planını açıkladıktan sonra iç ve dış zorluklarla karşı karşıya. Kızıldeniz Havzası ve Afrika Boynuzu'ndaki mevcut huzursuzluk, Etiyopya'nın ulusal güvenliğine yönelik yeni bir meydan okumayı temsil ediyor. Bu, hükümetin yaklaşık 100 milyon Etiyopyalının çıkarlarına hizmet edecek şekilde söz konusu gelişmelere özel önem vermesini, siyasi ve stratejik düzeyde uyanık ve hazırlıklı olmasını gerektiriyor.

Diğer yandan Etiyopya Genelkurmay Başkanı Mareşal Birhanu Jula da açıklamasında şunları söyledi:

İnşasına beş yıl önce başlanan deniz kuvvetleri, bugün her türlü su üzerinde görev yapmaya hazır ve kabiliyetlidir. Her türlü saldırganlığı püskürtebilir. Deniz kuvvetleri mensuplarına, görevlerini yerine getirirken güvenlik konularıyla ilgili uluslararası ilkelere ve uluslararası denizcilik kanunlarına uymaları çağrısında bulunuyorum. Deniz kuvvetleri, Etiyopya ordusuna ilave yetenekler sağlayan bir güç olarak görevlerini tam kararlılıkla yerine getirmelidir. Etiyopya Donanması'nın beş yıl önce başlayan inşa süreci, öncelikle Etiyopya ulusal güvenliğinin özü olarak kabul edilen önemli çalışmaların yürütülmesini hedefliyordu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan akatardığına göre Etiyopya Deniz Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Bahri Nasır da şu açıklamada bulundu:

Etiyopya Donanması mensupları yurt içinde ve yurt dışında savunma, navigasyon, mühendislik, iletişim ve askeri alanlarda ileri düzeyde eğitim aldı. Etiyopya için bir deniz kuvveti oluşturmak, bölgenin tanık olduğu zorluklar ışığında devletimiz için stratejik bir hedefi temsil ediyor.

Addis Ababa, Abiy Ahmed’in geçtiğimiz ekim ayında açıkladığı deniz limanı projesinin ön planı olarak, ‘karayla çevrili bir ülke’ olmasına rağmen 2019 yılı sonunda deniz kuvvetleri inşa etme planını duyurmuştu.

Diğer yandan Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, salı günü, Katar Hava Harp Okulu öğrencilerinin Doha'da düzenlenen mezuniyet törenine, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani'nin eşliğinde katıldı.

Somali Ulusal Haber Ajansı (SONNA), törenin askeri eğitimlerini Doha'da sürdüren Somali Hava Kuvvetleri yetkililerinin mezuniyet törenine de sahne olduğunu bildirdi.

Şeyh Mahmud pazartesi günü bir çalışma ziyareti için Katar'ın başkenti Doha’ya geldi. Etiyopya ile Somaliland arasında imzalanan mutabakat zaptı nedeniyle ortaya çıkan gerginliklerin ardından, Somali ve bölgedeki son gelişmeler hakkında bilgi vermek amacıyla bir dizi Katarlı yetkiliyle bir araya geldi. Şeyh Mahmud, ziyaretin oturum aralarında Katar medyasına ülkesi ile Etiyopya arasındaki arabuluculuk çabalarını reddettiğini yineledi. “Ortaya çıkan krizin tek çözümünün Addis Ababa'nın Somaliland yetkilileriyle imzalanan yasa dışı mutabakat zaptından çekilmesi olduğunu” ifade etti.

Ufukta savaş mı var?

Etiyopya meseleleri üzerine çalışan araştırmacı Ezekiel Bekele, Addis Ababa hükümetinin Abiy Ahmed'in 2018'de iktidara gelmesinden bu yana en büyük dış zorlukla karşı karşıya olduğunu düşünüyor.

Bunun nedeninin ‘otuz yıldır denize çıkışı olmayan ülkeye deniz limanı sağlamak için en kısa yola başvurması, siyasi, diplomatik ve yasal kısıtlamaları atlayarak uluslararası alanda tanınmayan bir tarafla anlaşma imzalaması olduğunu’ tahmin ediyor.

Independent Arabia’ya açıklamalarda bulunan Bekele şunları söyledi:

Abiy Ahmed hükümeti, Etiyopyalıların bir liman bulma hayalini gerçekleştirmek için acele ediyor. Bunu yaparken, Aden Körfezi ve Kızıldeniz'e komşu Babu’l Mendeb Boğazı bölgesindeki mevcut bölgesel huzursuzluktan yararlanıyor. Addis Ababa hükümeti kendisini stratejik roller oynayabilecek önemli bir güç olarak sunuyor. Özellikle de ekonomileri için hassas olan bu bölgede uluslararası seyrüseferin güvenliğinden endişe duyan ABD ve diğer Batılı güçler gibi büyük devletlerle seçkin ilişkilere sahip olduğu için bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanmasında önemli bir rol oynadığını savunuyor. Addis Ababa'nın kalkınma projesinin yararına ve Batılı güçlerin çıkarlarını güvence altına almak için oynamak istediği roller bazı şeylerle çakışıyor. Özellikle de uluslararası sınırlarla ilgili uluslararası hukuk ilkeleri ve denize kıyısı olmayan ülkelerin deniz hukukuna uygun olarak denizlerden nasıl yararlanabileceğine ilişkin hükümler bağlamında yasal ve siyasi zorluklarla çarpışıyor. Bu noktada komşu kıyı ülkeleriyle yasal anlaşmalar imzalanması gerekliliği öngörülüyor.

Addis Ababa hükümetinin ‘deniz limanına ulaşmak adına planını gerçekleştirmek için savaş ilanına’ başvurma ihtimalini göz ardı eden Bekele sözlerini şöyle sürdürdü:

Öyle ki Tigray savaşının komplikasyonlarıyla boğuşan, Amhara ve Oromia bölgelerindeki güvenlik kaosu ve silahlı hareketlerin zorluklarıyla uğraşmaya dalmış olan Etiyopya ordusu, Somali'de yeni bir cephe açmaya hazır olamaz. Bu noktada iki senaryo var. Birincisi Addis Ababa hükümeti, Somali'nin reddine, onun bölgesel ve uluslararası halefine aldırmadan mutabakat zaptının uygulanmasına devam ederek bir oldubittiyi dayatabilir. Somali, burada Etiyopya ile arasında yeni bir savaşa yol açabilecek bu adımın sonuçlarına katlanmak zorundadır. Mısır ve Eritre'nin belki de sınırlı katılımı da dahil olmak üzere bölgesel müdahalelerle de karşılaşabilir. İkinci senaryoya gelince Etiyopya, Somali’yi karşılıklı anlaşma muhtırası çerçevesinde ikna etmek için Batılı baskı merkezlerine başvurabilir. Böylece Mogadişu'nun kıyı bölgelerini belirli bir süre için Etiyopya'ya kiralamayı kabul etmesini sağlayabilir.

Mısır'ın iç hesapları

Mısır Cumhurbaşkanı'nın ve Etiyopya'daki iktidar partisinin bu açıklamalara ilişkin tutumu hakkında yorum yapan Bekele şu ifadeleri kullandı:

Kahire, üye devletlerin dışişleri bakanları toplantısında anlaşmayı kınayan bir tavır alan Arap Birliği de dahil olmak üzere, memorandumu kınamak için tüm diplomatik yeteneklerini seferber etti. Daha sonra Cumhurbaşkanı Sisi’nin açıklamaları da aynı bağlamda geldi.

yn6mu7öı
Abiy Ahmed, Etiyopya'da iktidardaki Refah Partisi'nin grup toplantısına başkanlık etti. (Refah Partisi internet sitesi)

Bekele, söz konusu açıklamaların “Mısır-Etiyopya anlaşmazlığının yansımalarının bir parçası ve özellikle de Kahire'nin Rönesans (Nahda) Barajı ile ilgili müzakere yollarından çekilmesiyle alakalı. Dolayısıyla bu sadece Somali'yi savunmakla sınırlı değil, Mısır'ın Etiyopya'ya yönelik politikasının yetkileriyle de bağlantılı. Zira iki ülkenin ilişkileri gerçek bir krize sahne oluyor. Mısır'ın Kızıldeniz bölgesi ve Aden Körfezi'nde, özellikle de Babu’l Mendeb Boğazı'nda temel çıkarları var. Süveyş Kanalı'ndan geçen mal hacminin yaklaşık yüzde 47'si buradan geçiyor. Ayrıca Süveyş Kanalı'nın güneyinden gelen mal ve gemilerin yaklaşık yüzde 98'i Babu’l Mendeb'den geçiyor. Bu nedenle, kanalın Mısır ekonomisi için cankurtaran halatını temsil ettiği (yıllık geliri yaklaşık 10 milyar doları buluyor) göz önüne alındığında, Kahire'nin bu bölgedeki politikasına düşman olduğunu düşündüğü herhangi bir ülke veya gücün varlığı, Mısır için stratejik bir tehdit olarak değerlendiriliyor. Dolayısıyla herhangi bir Mısır müdahalesi, Mısır'ın temel çıkarlarının güvence altına alınmasıyla ilgili iç hesaplamalarının sonucu olacaktır.”

Savaş öncesi uyarı

Mısır gazetesi el-Ahram'ın Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı Eymen Sisi de şu açıklamada bulundu:

Etiyopya ile Somaliland arasında bir mutabakat zaptı imzalayarak bu sorunlu bölgeye savaş ilan etmek, Kızıldeniz'e sınırı olan tüm ülkeler için ağır bir bedele mal olacak. Mısır'ın stratejik güvenliği Süveyş Kanalı'ndan Babu’l Mendeb Boğazı'na kadar uzanıyor. Bu nedenle yeni Etiyopya projesi, uluslararası hukukun ihlalinin yanı sıra, Mısır'ın çıkarlarına da doğrudan bir tehdit oluşturuyor. Dolayısıyla Mısır Cumhurbaşkanı'nın açıklamaları bu bağlamda, Etiyopya rejimine, Somali'nin egemenliğini ihlal etmeden önce Mısır'ın çıkarlarına müdahale etmeyi bırakması konusunda bir uyarı olarak geliyor.

Açıklamaları ‘savaşa girmeden önceki son uyarı’ olarak okuyan Eymen, sözlerini şöyle sürdürdü:

 Kahire, Etiyopya'nın Babu’l Mendeb Boğazı'na herhangi bir şekilde yaklaşmasının, özellikle de iki ülke arasında, en önemlisi Rönesans Barajı dosyası olmak üzere, çözülmemiş dosyalar olduğu göz önüne alındığında, savaş ilanıyla eşdeğer olduğuna inanıyor. Mısır hükümeti, hayati çıkarları açısından bu stratejik bölgedeki savaşın maliyetinin farkında. 1 Ocak'ta imzalanan mutabakat zaptının uygulanması, bu bölgedeki güvenlik ve barışı baltalamaya yönelik bir girişim anlamına geliyor. Addis Ababa'nın Mısır'ın uyarılarını görmezden gelmesi durumunda Mısır'ın tepkisi belirleyici olacak.

‘Etiyopya'nın denize ulaşmaya yönelik son projesi ile, korsanlık operasyonları yoluyla ve Husiler aracılığıyla uluslararası seyrüseferi hedef alarak Kızıldeniz'de araçlarını hareket ettiren İran projesi arasında bağlantı olduğunu düşünen’ Eymen, “Bu gösteri operasyonları, ABD liderliğindeki uluslararası güçlerin sözde Kızıldeniz İttifakı'nı kurmalarına gerekçe sağladı” dedi.

Eymen, ‘uluslararası güçleri bölgeye getiren Husi operasyonlarının yanı sıra Etiyopya'nın Aden Körfezi'ne erişim girişimlerinin her ikisinin de Kızıldeniz'deki Arap ulusal güvenliğine doğrudan bir tehdit oluşturduğuna ve bunun Mısır yönetiminin bölgeyi yeni bir savaş belasından kurtarmak için güçlü mesajlar göndermek de dahil olmak üzere önemli adımlar atmasını gerektirdiğine’ inanıyor. Eymen sözlerini şöyle sürdürdü:

Sözde Kızıldeniz İttifakı içerisinde Washington'ın öncülük ettiği uluslararası hareketler ile Addis Ababa'ya, uluslararası alanda tanınmayan bir cumhuriyetle, Babu’l Mendeb Boğazı'na ulaşmak için anlaşma imzalaması yönünde yakılan yeşil ışık arasında benzerlik var. Her iki yol da Gazze Şeridi sakinlerini Sina Çölü'ne göndermeyi kategorik olarak reddetmesi ve İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırganlığı konusundaki tutumu nedeniyle Kahire'yi cezalandırmayı amaçlıyor.



Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
TT

Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)

Kasım 2023'te başlayan dava nihayet sonuçlandı ve Estonya yargısı, aynı yılın mart ayında tutuklanan politikacılar hakkındaki kararını verdi. 

Harju Bölge Mahkemesi'nde geçen perşembe görülen davada muhafazakar Koos partisinin kurucularından Aivo Peterson vatana ihanetten 14 yıl, Dmitri Rootsi ve Andrei Andronov ise 11'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ekim 2022 - Mart 2023'te Estonya devleti ve toplumunun hilafına Rusya'nın politikalarını desteklemekle suçlanan üç siyasetçi bu iddiaları reddediyor. 

Moskova'dan aldıkları emirlerle hareket etme iddialarının hedefindeki üçlü, temyize başvuracaklarını açıkladı. 

Partiden yapılan açıklamada da savcıların Estonya'nın anayasal düzeni ve güvenliğine nasıl zarar verildiğine dair somut kanıt gösteremediği savunuldu.

Estonya'nın Ukrayna'ya yardımına karşı çıkan Koos partisi, bu yıl düzenlenen belediye seçimlerinde ülke genelindeki oyların yalnızca binde 8'ini alabilmişti. 

2022'de kurulan parti, Baltık ülkesinin NATO'dan çıkıp tarafsızlığını ilan etmesini ve yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesini isterken, diğer ülkeler arasındaki askeri çatışmalara doğrudan ya da dolaylı olarak karışılmasına karşı çıkıyor. 

Öte yandan Aivo Peterson, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ve Eylül 2022'de Rusya'ya katılma kararı alan Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni 2023'te ziyaret etmişti. 

55 yaşındaki siyasetçi, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşına dair bilgi almak için bölgeye gittiğini şu ifadelerle savunmuştu:

Estonya medyasından aldığımız bilgiler tek taraflı. Tüm gazetecilerimiz Kiev'i destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haziranda yaptığı açıklamada Estonya için "düşmanca davranan ülkeler arasında ilk sıralarda" ifadesini kullanmış, Tallin yönetiminin kendilerini yalanlarla bir tehdit gibi gösterdiğini öne sürmüştü. 

Independent Türkçe, ERR, RT


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.


Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

TT

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı’ndaki saldırganlardan birini etkisiz hâle getirerek silahını alan manav Ahmed el-Ahmed’in, saldırı sırasında yaralanmasının ardından ameliyata alındığı bildirildi. El-Ahmed’in ailesi, oğullarını “kahraman” olarak nitelendirirken, hastanedeki tedavisi sürerken kendisi için başlatılan bağış kampanyasına yoğun destek geldi.

El-Ahmed’in, Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye konuşan anne ve babası, oğullarının omzundan dört ila beş kurşunla vurulduğunu, vücudunda hâlâ çıkarılmamış mermiler bulunduğunu söyledi. Ailesi, Ahmed el-Ahmed’in 2006 yılında Avustralya’ya geldiğini, kendilerinin ise Suriye’den Sidney’e yalnızca birkaç ay önce ulaştıklarını ve uzun süredir oğullarından ayrı olduklarını belirtti.

Kuzeni Hozay el-Kenc, pazartesi günü basına yaptığı açıklamada, Ahmed el-Ahmed’in ilk ameliyatının başarıyla tamamlandığını söyledi. El-Kenc, “İlk ameliyatını geçirdi. Durumuna bağlı olarak iki ya da üç ameliyat daha gerekebilir” dedi.

Aileden hükümete çağrı

El-Ahmed’in anne ve babası, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle oğullarının iyileşme sürecinde yeterli destek verememekten endişe duyduklarını ifade ederek, Başbakan Anthony Albanese hükümetinden yardım talep etti. Aile, Almanya’da ve Rusya’da yaşayan iki kardeşin Avustralya’ya gelerek destek olabilmesi için vize kolaylığı istediklerini belirtti.

sdfg
Ahmed Al-Ahmed'in babası Muhammed Fateh Al-Ahmed (Videodan alınan ekran görüntüsü).

Anne, “Şu anda yardıma ihtiyacı var çünkü engelli kaldı. Diğer çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz” dedi. Ahmed el-Ahmed’in, saldırganın mermileri bittiğinde silahını elinden aldığı sırada vurulduğunu da aktardı.

Başbakan Albanese, Ahmed el-Ahmed’in cesaretinin hayatlar kurtardığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump da el-Ahmed’i “çok, çok cesur bir kişi” olarak nitelendirdi.

Bağışlar 750 bin dolara yaklaştı

Reuters’ın aktardığına göre, 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed için başlatılan bağış kampanyasında toplanan miktar yaklaşık 750 bin ABD dolarına ulaştı. GoFundMe üzerinden başlatılan kampanya, bir gün içinde 1,1 milyon Avustralya dolarını (yaklaşık 744 bin ABD doları) aştı.

Ailesinin anlattığına göre el-Ahmed, Bondi’de bir arkadaşıyla kahve içerken silah seslerini duydu. Ağaç arkasına saklanan silahlı kişiyi fark eden el-Ahmed, saldırganın cephanesi tükendiğinde arkadan yaklaşarak silahını almayı başardı.

Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gerçekleşen silahlı saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 42 kişi yaralandı. Saldırının Navid Akram (24) ile babası Sajid Akram (50) tarafından gerçekleştirildiği açıklandı.

Başbakan Chris Minns, hastane ziyaretinin ardından yaptığı paylaşımda, “Ahmed’in gösterdiği cesaret olağanüstüydü. Hayatını büyük bir riske atarak saldırganı etkisiz hâle getirdi” dedi.

El-Ahmed’in, silahlı saldırgana arkadan koşarak uzun namlulu tüfeğini aldığı anlara ait görüntüler dünya genelinde medya kuruluşları tarafından yayımlandı ve sosyal medyada 22 milyondan fazla kez izlendi.