Suriye'den Belucistan'a... İran-Pakistan gölge savaşı

Pakistanlı bir polis memuru Pakistan'ın Ravalpindi kentindeki İran Kültür Merkezini koruyor, 19 Ocak 2024 (EPA)
Pakistanlı bir polis memuru Pakistan'ın Ravalpindi kentindeki İran Kültür Merkezini koruyor, 19 Ocak 2024 (EPA)
TT

Suriye'den Belucistan'a... İran-Pakistan gölge savaşı

Pakistanlı bir polis memuru Pakistan'ın Ravalpindi kentindeki İran Kültür Merkezini koruyor, 19 Ocak 2024 (EPA)
Pakistanlı bir polis memuru Pakistan'ın Ravalpindi kentindeki İran Kültür Merkezini koruyor, 19 Ocak 2024 (EPA)

Kemal Allam

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahyan'ın önümüzdeki hafta diplomatik ilişkileri yeniden kurmak için Pakistan'ı ziyaret etmesi ve her iki ülkenin büyükelçilerinin büyükelçiliklerine dönmesi planlanıyor. Bu gelişme, İran ile Pakistan arasında karşılıklı hava saldırılarıyla ortaya çıkan gergin bir dönem sonrası gerçekleşti. Bu gerginlik, İran'ın tavrından kaynaklandı ve Pakistan neredeyse Orta Doğu'da daha geniş bir çatışmaya sürüklenecekti.

Her ne kadar iki ülke her zaman güçlü siyasi ilişkiler sürdürmüş olsa da yaklaşık kırk yıl önce Tahran'da gerçekleşen İslam Devrimi'nden sonra gizli çatışmalar da yaşadılar. İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ile Pakistan İstihbaratı (ISI) arasındaki birçok gizli operasyonu içeren bu çatışmalar, Afganistan'daki güç mücadelesinden Pakistan'ın Azerbaycan'a verdiği desteğe, Pakistan ordusunun Beluci isyancılarına verdiği desteğe ve İran'ın Pakistan'dan Şii savaşçılar toplamasına kadar çeşitlilik gösteriyordu.

İran... Dost Şah'tan düşman devrimcilere

İki ülke arasındaki ilişkiler İran Devrimi'nden sonra dramatik bir şekilde değişti. Daha önce İran Şahı, özellikle Hindistan'a karşı mücadelede Pakistan'ın önemli bir müttefikiydi. Öyle ki, 1971 Hint-Pakistan Savaşı sırasında, Hindistan'ın Doğu Pakistan'a (şimdiki Bangladeş) saldırması halinde müdahale etme tehdidinde bulundu. Şah'ın baş saray mensubu Esedullah Alem, hatıratında Şah'ın Belucistan'daki askeri yardım da dahil olmak üzere Pakistan'a yaptığı yardımları bazı ayrıntılarıyla belgeledi.

Ancak iki ülke, Sovyetlerin 1989'da çekilmesinin ardından Afganistan'da yoğun nüfuz rekabeti yaşadı ve savaşan rakip ağalarını destekledi. Taliban'ın yükselişinden önce İran, Sünni dini okulların artan etkisi karşısında Afganistan ve Pakistan'daki Şii gruplara yardım sağlamaya başlamıştı. Böylece her iki tarafın da Beluci ve Afgan sınırları ötesinde destekledikleri farklı gruplarla ilgili gizli bir savaş başladı.

 Casus oyunları ve savaşçı alımı

 Afganistan ve çevresindeki bölgelerdeki durum, 2001 yılında ABD öncülüğündeki işgalin ardından önemli değişikliklere sahne oldu. Kabil'deki yeni cumhuriyet Hindistan ve İran'a yaklaşırken, Pakistan'ın Afganistan'daki nüfuzunu sınırlama çabalarında bu iki ülkeye katıldı. Bu dönüşüm daha geniş bir bölgesel yeniden yapılanmanın parçasıydı.

Bu bağlamda İran, Çin tarafından finanse edilen Pakistan'ın Gwadar limanının statüsünü baltalamaya çalıştı. Bu, büyük olasılıkla Pakistan'ın Çin ile büyüyen stratejik ilişkilerine karşı bir denge oluşturmayı amaçlayan Hint yatırımlarıyla kendi limanını geliştirmek şeklinde oldu. Liman sektöründeki bu gelişme, bölgesel etkiler ve ittifaklar arasındaki karmaşık etkileşimi yansıtmaktadır.

FOTO: Dini bir grubun destekçileri İran'ın Pakistan sınır bölgesindeki saldırısını kınamak için gösteri yapıyor (AP)
Dini bir grubun destekçileri İran'ın Pakistan sınır bölgesindeki saldırısını kınamak için gösteri yapıyor (AP)

Pakistan istihbaratı Hintli casus Kulbhushan Jadhav'ı İran'da tutukladığında, özellikle hassas Beluci bölgelerindeki Hint casusluk faaliyetlerine İran'ın tolerans gösterebileceği yönündeki İslamabad şüpheleri doğrulandı. İran ile Hindistan arasındaki ortaklığın Afganistan ve Belucistan'a kadar uzanması gerilimin artmasına ve çatışma ihtimaline neden oldu. İki ülkenin bu bölgelere, özellikle de Afganistan'a müdahil olması, Pakistan'ın, Pakistan istihbarat teşkilatı için nüfuz aracı olan Taliban'la ilişkilerini yeniden değerlendirmesi yönünde baskıya yol açtı.

İran'ın Suriye'deki çatışma için binlerce Pakistanlı Şii savaşçıyı silah altına alması bölgesel dinamikleri daha da karmaşık hale getirdi. Suriye'de savaş deneyimi kazanan bu savaşçılar, Pakistan'a döndüklerinde potansiyel bir istikrarsızlık kaynağı haline geldi. Dönemin İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'in bu Şii savaşçıların Afganistan ve Pakistan'da istikrarın sağlanmasında rol oynayabileceğini söylemesi, her iki ülkede de bir hoşnutsuzluk fırtınasına yol açtı. Bu açıklamada, İran'ın yerel iç savaşlar, etnik veya mezhepsel çatışmalarla mücadele etmek için vekilleri kullanarak hegemonya kurma arzusu kendini gösterdi. Pakistan ordusu, Taliban lideri Molla Mansur'un 2016 yılında İran sınırı yakınında öldürülmesini şüpheyle karşıladı; özellikle de Mansur'un, bir insansız hava aracı saldırısında öldürüldüğü sırada İran sınırını henüz geçip Pakistan'a girmesi nedeniyle. Pakistan, İran ve ABD'nin Pakistan'ı günah keçisi yapma konusunda gizli anlaşma yaptığını, İran'ın ise Taliban'ı desteklediğini iddia etti.

“Aralarındaki güçlü siyasi ve kültürel bağlar göz önüne alındığında, İran ile Pakistan arasında doğrudan bir savaş pek olası görünmüyor”

 İran Devrim Muhafızları Pakistan istihbaratıyla karşı karşıya

 İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani, sınır ötesi saldırılara yanıt olarak gerekirse askeri harekat yapma tehdidi de dahil olmak üzere sık sık Pakistan'a yönelik sert uyarılarda bulundu. Kamuoyunda Pakistan'a "asla unutamayacağı bir ders" vereceğine dair söz verdi. Pakistan ordusu da İran'a birkaç kez yanıt verdi ve İran'ın müdahalesi veya muhalefete olan desteği devam ederse güç kullanmakla tehdit etti.

 Pakistan'ın, askerlerine yönelik saldırılarda İran'ın parmağı olduğunu iddia etmesiyle iki taraf arasındaki suçlamalar arttı. Öte yandan İran,  desteklediği Ermenistan'a karşı Pakistan'ın Azerbaycan'a verdiği destekten duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

 Ayrıca Pakistan ordusunun Refik Hariri ve oğlu Saad ile temasları vardı. Bu da Pakistan istihbaratının Lübnan'daki İran etkisine karşı Lübnanlı Sünni grubu desteklediği  yönünde spekülasyonlara yol açtı.

Sonuç olarak, bu gerilimlere ve gizli çatışmalar geçmişine rağmen, aralarındaki güçlü siyasi ve kültürel bağlar göz önüne alındığında, İran ile Pakistan arasında doğrudan bir savaş pek olası görünmüyor. Ancak gizli operasyonlarla karakterize edilen ve nadiren füze saldırıları gibi açık çatışmalara dönüşen "gölge savaşının" devam etmesi muhtemel. Devam eden bu çatışma, özellikle İran'ın Levant bölgesinde artan baskıyla karşı karşıya kalması nedeniyle artabilir. Bu ise Pakistan ile gerilimi daha da kötüleştirebilir.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Avrupa Troykası, İran'a yönelik BM yaptırımlarını yeniden yürürlüğe koyma tehdidinde bulundu

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)
TT

Avrupa Troykası, İran'a yönelik BM yaptırımlarını yeniden yürürlüğe koyma tehdidinde bulundu

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot dün yaptığı açıklamada, Avrupa Troykası’nın (Fransa, Birleşik Krallık ve Almanya), o tarihe kadar bir nükleer anlaşmaya varılamaması halinde ağustos ayı sonuna kadar İran'a yönelik Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarının otomatik olarak geri getirilmesine yönelik ‘snapback’ mekanizmasını harekete geçireceğini söyledi.

Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Barrot, “Fransa ve ortakları, 10 yıl önce kaldırılan silahlar, bankalar ve nükleer ekipmanlar üzerindeki küresel yasağı yeniden uygulamaya koymakta haklılar. İran'dan güçlü, somut ve inandırıcı bir taahhüt gelmediği takdirde bunu en geç ağustos ayı sonuna kadar yapacağız” ifadelerini kullandı.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ise dışişleri bakanları toplantısında ‘İran'ın ele alınacağını’ söyledi. Kallas, “Diplomatik yolu ve müzakereleri yeniden başlatmak bizim çıkarımıza” dedi.

xo9p0
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Brüksel'de düzenlenen AB dışişleri bakanları toplantısının oturum aralarında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. (EPA)

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce tarafından yapılan açıklamaya göre, AB dışişleri bakanları toplantısı öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Avrupa Troykası'ndaki mevkidaşlarıyla Ortadoğu'da istikrarın desteklenmesi ve İran'ın nükleer silah geliştirememesinin sağlanması konularında telefon görüşmeleri gerçekleştirdi.

Avrupa ülkeleri, ekim ayında süresi dolacak olan 2231 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı kapsamında snapback mekanizmasını harekete geçirmekle tehdit ediyor. Bu mekanizma, karar kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde Tahran'a yönelik BM yaptırımlarının yeniden uygulanmasına olanak sağlıyor.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi pazartesi günü yaptığı açıklamada, mekanizmayı harekete geçirmenin ‘yasal dayanaktan yoksun düşmanca bir tedbir’ olduğu uyarısında bulunarak, Avrupalıları taahhütlerini ihlal etmekle suçladı. Bekayi, Avrupalı güçlerin bu adımı atması halinde orantılı bir karşılık verileceği tehdidinde bulundu.

İran medyası, Tahran'ın Moskova ve Pekin'i nükleer anlaşmadan çekildiklerini duyurmaya ikna etmeye çalıştığını ve bu sayede BM Güvenlik Konseyi'nde yaptırımların yeniden uygulanmasına yönelik herhangi bir girişimi engellemek için yasal bir dayanak elde edeceğini belirtti.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi bugün Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ve Çinli mevkidaşı Wang Yi ile Avrupa Troykası’nın nükleer anlaşma kapsamında BM yaptırımlarına otomatik olarak geri dönüş anlamına gelen snapback mekanizmasını harekete geçirmesini engellemenin yolları üzerine istişarelerde bulundu.

Lavrov ve Wang Yi pazartesi günü Pekin'de bir araya gelerek Arakçi'nin Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) dışişleri bakanları toplantısına katılmasından önce İran'ın nükleer dosyasını ele aldılar.

Arakçi bugün Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “Mevcut durumda elbette Çin Dışişleri Bakanı ve Rusya Dışişleri Bakanı ile ikili görüşmeler yapacağız” dedi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı pazar günü, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İran'ı Washington'un istediği uranyum zenginleştirmesine izin verilmeyecek bir nükleer anlaşmayı kabul etmeye çağırdığı yönündeki haberi ‘yalan’ olarak nitelendirdi.

cdfrgthyu
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin bugün Pekin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) dışişleri bakanları toplantısı çerçevesinde gerçekleştirdikleri görüşmeden (İran Dışişleri Bakanlığı)

ABD merkezli haber sitesi Axios'un dosyaya yakın kaynaklara dayandırdığı haberine göre Putin, İran'a ABD ile uranyum zenginleştirmesini engelleyecek bir anlaşmayı kabul etmesi çağrısında bulundu. Rusya nükleer program konusunda yıllardır İran'ın başlıca diplomatik destekçisi konumunda.

Moskova, İran'ın uranyum zenginleştirme hakkını kamuoyu önünde desteklemiş olsa da Putin, İsrail ile İran arasında 12 gün süren savaşın ardından özel oturumlarda daha sert bir tutum benimsedi.

İki kaynak Rusların İsrail hükümetine Putin'in İran'ın uranyum zenginleştirmesi konusundaki tutumu hakkında bilgi verdiğini söyledi. Üst düzey bir İsrailli yetkili, “Putin'in İranlılara bunu söylediğini biliyoruz” dedi. Putin bu tutumunu geçen hafta ABD Başkanı Donald Trump ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı görüşmelerde de dile getirdi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk döneminde İran'a yönelik ABD yaptırımlarının yeniden uygulanmasından bu yana Tahran, 20 yıllık bir stratejik anlaşma yoluyla Moskova’yla ve İran'ın petrol ihracatının yüzde 90'ını satın alan Pekin’le bağlarını güçlendirdi.

Arakçi Telegram üzerinden yaptığı paylaşımda şöyle yazdı: “ŞİÖ yavaş yavaş küresel arenaya açılıyor, yani bölgesel arenayı yavaş yavaş aşıyor… Gündeminde ekonomik, siyasi ve güvenlik alanları da dahil olmak üzere bir dizi farklı konu var.”

Diğer yandan İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, hükümetinin ‘tüm ciddiyetiyle bu barışçıl yolu izleyeceğini’ söyledi ve ek ayrıntı vermeden ‘diplomasi penceresinin halen açık olduğunu’ vurguladı.

Pezeşkiyan, “Geleceğe doğru yeni ufuklar açmak için geçmişi eleştirel gözlerle gözden geçirmeliyiz. Bizi daha iyi bir yarına götürecek olan şey, umudu yeniden inşa etmek, öğrenme ve değişme isteği ile anlayış, empati ve rasyonaliteye dayalı yeni bir yoldur... Diplomasi penceresinin açık olduğuna inanmaya devam ediyoruz ve bu barışçıl yaklaşımı kararlılıkla sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Pezeşkiyan sözlerini şöyle sürdürdü: “Savaşın dayattığı büyük sınavda, psikolojik baskılara ve halkımızın karşılaştığı pek çok zorluğa rağmen, İran'ın çağdaş tarihinde halkın katılımının, uzlaşının ve toplumsal uyumun en dikkat çekici tezahürüne tanık olduk. Ülke içinde ve dışında, her eğilimden İranlılar saldırgan düşman karşısında tek vücut oldular.”

İran Cumhurbaşkanı'nın açıklamaları, İran Genelkurmay Başkanı Abdurrahim Musevi'nin İsrail ile 12 gün süren savaş sırasında ülkesinin ‘varlığının ve toprak bütünlüğünün eşi benzeri görülmemiş şekilde tehdit edildiğini’ söylemesinin ardından geldi.

Pezeşkiyan hükümeti, muhafazakâr milletvekillerinin muhalefetine rağmen Batılı güçlerle müzakerelere yeniden başlamaya hazır olduğunun sinyallerini verdi.

yhu7ı8
ABD ile İran arasında 19 Nisan'da ikinci tur görüşmelerin yapıldığı Roma'daki Umman Büyükelçiliği'nin girişinde bekleyen gazeteciler ve polis memurları (AP)

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi pazartesi günü yaptığı açıklamada, İran ve ABD arasında altıncı tur müzakereler için ‘belirli bir tarih olmadığını’ söyledi. Bekayi, “Diplomasinin ve müzakere yolunun etkinliğini doğrulamadığımız sürece böyle bir yola girmeyeceğiz” dedi.

Arakçi ve ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff nisan ayından bu yana Umman arabuluculuğunda beş tur görüşme gerçekleştirdi. Daha sonra İsrail 13 Haziran'da İran'a saldırı başlattı ve ABD'nin İran'ın üç nükleer tesisini bombaladığı 12 günlük bir savaşı tetikledi.

Tahran ve Washington arasında yeni bir müzakere turunun 15 Haziran'da yapılması gerekiyordu, ancak savaş nedeniyle iptal edildi.

İran Dini Lideri Ali Hamaney’in uluslararası ilişkiler danışmanı Ali Ekber Velayeti pazartesi günü yaptığı açıklamada, ülkesinin uranyum zenginleştirmeyi durdurma şartına bağlanması halinde ABD ile nükleer müzakerelere yer olmadığını söyledi ve böyle bir şartı Tahran'ın bağlı olduğu ‘kırmızı çizgilere’ aykırı olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın İran medyasından aktardığına göre Velayeti, Pakistan İçişleri Bakanı Muhsin Nakvi ile gerçekleştirdiği görüşmede, “Müzakereler zenginleştirmenin durdurulması şartına bağlanırsa kesinlikle gerçekleşmeyecek” dedi.