Üç aşamalı anlaşma için İsrail ve Hamas’tan cevap bekleniyor

İlk aşama net bir şekilde ele alınırken, geri kalan aşamalar daha geniş çaplı müzakerelere bırakıldı... Washington baskı yapıyor ve Netanyahu sağ kanattan korkuyor

Gazze’de Hamas tarafından tutulan İsrailli esirlerin aileleri tarafından dün Tel Aviv’de düzenlenen protestolardan bir kare (Reuters)
Gazze’de Hamas tarafından tutulan İsrailli esirlerin aileleri tarafından dün Tel Aviv’de düzenlenen protestolardan bir kare (Reuters)
TT

Üç aşamalı anlaşma için İsrail ve Hamas’tan cevap bekleniyor

Gazze’de Hamas tarafından tutulan İsrailli esirlerin aileleri tarafından dün Tel Aviv’de düzenlenen protestolardan bir kare (Reuters)
Gazze’de Hamas tarafından tutulan İsrailli esirlerin aileleri tarafından dün Tel Aviv’de düzenlenen protestolardan bir kare (Reuters)

ABD, Katar ve Mısır’dan arabulucular, bir takas anlaşması için çerçeve anlaşması yapılması yönünde baskı yaptı. Arabulucular, bunun Gazze Şeridi’ndeki savaşın sonunun başlangıcı olacağını umsalar da hala İsrail’den nihai bir cevap bekliyorlar. Kaynaklar, İsrail’in anlaşmanın büyük bir kısmını kabul etmekle birlikte bir kısmına razı olmadığını ve Hamas’ın da iki gün içinde yanıt vermesinin beklendiğini söyledi.

Washington’u ziyaret eden Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, İsrailli rehinelerin iadesine yönelik anlaşmayla ilgili müzakerelerin ‘birkaç hafta öncesine kıyasla’ iyi bir durumda olduğunu ve ‘gelecekte daimi bir ateşkesle’ sonuçlanabilecek ‘güzel bir ilerleme’ görüldüğünü kaydetti. Bu sırada, ABD’nin NBC kanalına konuşan kaynaklar, İsrail’in arabulucuların pazar günü Paris’teki toplantısında görüşülen takas anlaşması teklifini kabul ettiğini belirtti.

Haberde, İsrail, ABD, Mısır ve Katar’dan müzakerecilerin Paris toplantısında, Hamas ile İsrail arasında tutuklu-rehine takası gerçekleştirilmesine ilişkin yeni bir anlaşmanın tamamlanması için bir çerçeve üzerinde anlaştıkları bildirildi. Haberde, toplantı hakkında bilgisi olan bir kaynağın, anlaşmanın Gazze Şeridi’nde kademeli ateşkesi, Gazze Şeridi sakinlerine yardımların ulaştırılmasını ve Filistinli mahkumların serbest bırakılmasını içerdiğini söylediğini aktardı.

ABD kanalına göre, dört ülkenin müzakerecilerinin Paris toplantısında ulaştığı çerçeve, kadınlar ve çocuklardan başlamak üzere Gazze’de tutulan ABD’li ve İsrailli rehinelerin kademeli olarak serbest bırakılmasını içeriyor.

İsrail pazartesi günü anlaşmayı tartışmaya başlarken, Hamas henüz tartışmaya başlamamıştı.

Hamas liderlerinden Usame Hamdan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun çözüm ve ateşkes konusunda ciddi olmadığını ve Gazze’deki rehinelerin öldürülmesini umursamadığını söyledi. Dün yaptığı açıklamada Hamdan, “Henüz herhangi bir girişim almadık. Ancak ateşkes anlaşmasına varılması konusunda spesifik girişimler ve fikirler sunduk, ancak işgalci güç bunlara kaçamak tavırlarla yaklaştı” dedi.

Hamdan, Hamas’ın geçici bir ateşkes değil savaşın durmasını istediğini vurguladı.

dsbngrtn
Hamas’ın elinde tuttuğu İsrailli rehinelerin serbest bırakılmaması halinde Gazze Şeridi’ne yardım girişini engellemek için dün Kerem Şalom Sınır Kapısı’nda trafiği kapatan protestocular (AFP)

Anlaşma savaşın durdurulmasını kapsamıyor ancak buna zemin hazırlıyor. Ayrıca anlaşma, ateşkesin ilk aşamasını ele alırken, geri kalan iki aşamayı daha sonraki toplantılara bırakıyor.

Genel çerçeveye göre, ilk aşama, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısını 45 gün süreyle durdurması ve İsraillileri öldürmekle suçlananlar da dahil olmak üzere yüzlerce Filistinli tutukluyu serbest bırakmasını (her rehine başına 100 ila 250 Filistinli tutuklu) kapsıyor. Bu şart, tamamı kadın, çocuk ve 60 yaş üstü yaralı ve hasta yetişkinlerden oluşan 35 ila 40 arasında rehinenin serbest bırakılmasını içeriyor.

İsrail’in Kanal 12 televizyonu, Hamas’ın taleplerine göre sonunda binlerce mahkumun (4 ile 5 bin arası mahkum) serbest bırakılmasının beklendiğini bildirdi.

İkinci ve üçüncü aşamada düzenli askerler, yedek birlik askerleri (kadın ve erkek) ve diğer erkekler (60 yaş altı) serbest bırakılacak. Bununla birlikte savaşın daha uzun süre durdurulması ve Filistinli mahkumların serbest bırakılması sağlanacak. Son aşama da cenazelerin teslimini kapsayacak.

İsrailli bir yetkili, Walla internet sitesine yaptığı açıklamada, ‘amacın ilk aşamayı ikinci ve üçüncü aşamalara ilişkin ön mutabakatlarla başlatmak olduğunu’ vurguladı.

Müzakerelerdeki ihtiyatlı ilerleme ciddi bir ABD baskısı altında gerçekleşti.

İki ABD’li yetkili’nin Washington Post’a yaptıkları açıklamada, Başkan Joe Biden yönetiminin son haftalarda müzakereleri yeniden başlatmak için İsrail ve Hamas üzerindeki baskılarını artırdığını söyledi. Bunun bir nedeni de Kızıldeniz’de Husilerin saldırılarının artması. Yakın zamanda ABD, Kızıldeniz’deki saldırılara misilleme olarak Yemen’deki Husi bölgelerini vurmuştu.

ABD, anlaşmanın kalıcı bir ateşkese yol açmasını ve bunun bölgede daha büyük bir gerilimin çıkmasını engellemesini umuyor.

Arabulucular Hamas’ın cevabını beklerken, İsrail Başbakanlık Ofisi ise anlaşmaya ilişkin haberlerin yanlış olduğunu ve İsrail tarafından kabul edilemeyecek koşullar içerdiğini belirten bir açıklama yaptı.

Netanyahu’nun ofisi, başlangıçta Paris’te yapılan toplantının ‘yapıcı’ olduğunu söylemişti.

Ofis, pazar günü Paris’te ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns ile İsrail Dış İstihbarat Servisi (Mossad) Başkanı David Barnea, Mısır İstihbarat Servisi Başkanı Abbas Kamil ve Katar Başbakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani’nin katıldığı toplantının ardından yaptığı açıklamada, ‘hala büyük boşluklar olduğunu ve iki tarafın bu hafta yapılacak ek toplantılarda bunları tartışacağını’ kaydetti.

İsrail medyası, anlaşmanın şartlarını Hamas’a teslim olmak olarak gören sağcı liderler arasındaki eleştiri ve tehdit dalgasının yükselmesinin ardından Netanyahu’nun ofisinin bu son açıklamasını yapmak zorunda kaldığını öne sürdü.

Maliye Bakanı ve Dini Siyonizm Partisi lideri Bezalel Smotrich, partisinin Gazze’deki saldırıları iki ay boyunca durdurmayı ve rehinelerin serbest bırakılmasına ilişkin gelecekteki bir anlaşmanın parçası olarak ‘teröristlerin’ serbest bırakılmasını kabul etmeyeceğini söyledi. Smotrich, “Bu kadar kötü bir anlaşmayı asla kabul etmeyeceğiz” dedi.

İsrail Savaş Kabinesi, Mossad Başkanı ve Şin-Bet Başkanı’ndan Paris toplantısında gerçekleşen görüşmelerle ilgili güncellemeleri almak üzere dün gece toplandı.

Pazartesi günü İsrailli üst düzey siyasi bir kaynak, takas anlaşmasına varılması konusunda temkinli bir iyimserliğe sahip olduğunu dile getirerek, bazı ilerlemelerin başladığını belirtti.

Paris görüşmelerinden haberdar olan bir kaynak, Haaretz’e yaptığı açıklamada, asıl engelin Gazze’deki savaşın durdurulması konusundaki anlaşmazlık olduğunu söyledi. İsrail ve Hamas’ın bu derin uçurumu kapatması halinde anlaşmanın günler veya haftalar içinde hayata geçirilebileceğini de sözlerine ekledi.



Savaşlar ve anlaşmalar ABD’si: Karmaşık bir dünyayı basitleştirmek

 6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
TT

Savaşlar ve anlaşmalar ABD’si: Karmaşık bir dünyayı basitleştirmek

 6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)

Refik Huri

ABD, “uluslar inşa etme” başlıklı savaş döneminden Ukrayna, Gazze ve İran nükleer dosyasında acil uzlaşılar dönemine geçişi tamamlıyor. Her iki durumda da ABD dünyadaki komplikasyonları anlamaktan aciz gibi görünüyor.

Savaşlar döneminde, Başkan George W. Bush başkanlığında neo-muhafazakarlar, el-Kaide’nin New York'taki Dünya Ticaret Merkezi’ne yönelik saldırısını Afganistan'ı, ardından Irak’ı istila etme, Taliban ile Başkan Saddam Hüseyin rejimlerini devirme, dönemin ulusal güvenlik danışmanı Condoleezza Rice’ın, “Yeni Ortadoğu” olarak adlandırdığı planı gerçekleştirmeye çalışarak dünyayı zorla değiştirme hırsları için kullandılar.

Başkan Donald Trump'ın varmaya çalıştığı uzlaşılar döneminde ise itici güç anlaşmalar politikasıdır. Dünya Trump'ın ve etrafındaki oligarşinin gözünde savaş alanı değil, bir borsadır. Ukrayna, Gazze ve nükleer dosyada zor uzlaşılar için müzakereleri yürüten kişi ise krizler, savaşlar, jeopolitik ve stratejik çatışmalar dünyasında deneyimsiz olan gayrimenkul geliştiricisi Steve Witkoff'tur.

Beyaz Saray'daki karar alıcıya gelince, temsilcisinden daha deneyimli değil ve kararlarında içgüdü ile basit algıya güveniyor, bu şekilde ABD'yi değiştirmek istedi ve karmaşık bir dünyaya tosladı. Kendilerine hizmet eden anlaşmalara açık olsalar bile, ideoloji tarafından yönlendirilen üç oyuncu ile canlı yayında dilediği iyi dilekler ve iyi niyetli çağrılarla başa çıkmaya çalıştı. Bunlardan ilki, yorumcu Nahum Barnea tarafından “iki ayak üzerinde yürüyen bir yanlış anlama” olarak tanımlanan Binyamin Netanyahu’dur. İkincisi, İmam Humeyni'nin dediği gibi, ABD'ye düşmanlığı devrimin temellerinden biri saymaya bağlı kalan, İslam Cumhuriyeti'nin güçlü bir devlet ve Devrim Muhafızları’nın anayasaya göre ihraç etme görevini üstlendiği bir devrim olduğunda ısrar eden İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney’dir. Sonuncusu, istihbarattan Kremlin liderliğine yükselen, ABD, Avrupa ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Sovyetler Birliği'nin devrilmesinden sonra “tarihin sonu” olduğunu hayal ederek muzaffer gibi davranan herkesten Rusya’nın intikamını almaya başlayan tecrübeli Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’dir.

ABD Taliban’ı devirdikten sonra en uzun Amerikan savaşı haline gelen Afganistan'da 18 yıl boyunca savaştı ve “uluslar inşa etme” planını uygulamaya çalıştı.  General Stanley Allen McChrystal’ın dediği gibi, ABD, “geleneksel yollarla devrimci hedeflere ulaşmak istedi.” Yine ABD’nin en önemli komutanlarından olan McChrystal’a göre “başarı ölçeği öldürdüğümüz Taliban unsurlarının sayısı değil, aksine koruduğumuz nüfus sayısıdır.” Bir görgü tanığına göre, ABD’den yardımlar alanlar ve gündüz polikliniklerinde tedavi edilenler, geceleri ona karşı savaşıyorlardı. ABD, eski istihbarat direktörü Richard Helms'in şu sözlerini okumadı: “Ortadoğu politikaları ile ilgili tüm saçmalıkları unutun ve yüzyıllık ömürleri olan hususlara, dini mezhepler, aşiretler, kabileler ve etnik kökenlere dikkat edin.” Yine ABD, “Bir Afgan'ı kiralayabilirsiniz ama satın alamazsınız” diyen kişinin tavsiyesini dikkate almadı ve savaş Taliban’ın iktidara dönmesi ve kendisinin Kabil'den aşağılayıcı bir biçimde çekilmesiyle sona erdi.

ABD Irak'ı da kısa bir fırtınalı savaşın ardından işgal etti, Saddam Hüseyin rejimini devirdi ama çok geçmeden sokaklarında boğuldu. Terör diye adlandırdığı eylemlerle şiddetli bir direnişle karşı karşıya kaldı. Demokrasinin Irak'tan bölgeye yayılarak onu kaplayacağını hayal etti. Richard Perle'in dediği gibi saf bir şekilde “Saddam'ın devrilmesinin İranlıları Mollalar diktatörlüğünden kurtulmaya motive edeceğine” inandı. Ama bunun yerine Irak'ı “şer ekseni” içinde yer alan İslam Cumhuriyeti'ne altın bir tabakta sundu.

ABD anayasa uzmanı Noah Feldman'ın “hızlı seçimler yapmak demokrasiye hizmet etmeye kendisini adamamış, yanlış kişileri iktidara getirir” sözünü görmezden geldi. Irak'ın mutlak yöneticisi olarak atanan, ordunun ve Baas Partisi'nin dağıtılmasını emreden bilgisiz Paul Bremer da en azından şu itirafta bulundu: “Zaferden sonra Irak'taki güvenlik tehditlerine karşı koymaya hazır değildik.” Irak hükümetinin Amerikan güçlerinin yardımına ihtiyacı olmasına rağmen, Suriye'de Esed rejiminin devrilmesinden sonra İran’ın taraftarlarının bu güçlerin ülkeden hızla çekilmesi talebinin gerileyeceğini gösteren hiçbir şey yok. Artık Ahmet eş-Şara’nın başkanlığı konusunda rahatlamış olan Amerikan güçleri de kendisine karşı eylemlerde bulunan İran ve Suriye rejimleri arasında sıkışmış değil.

Steve Coll, “Aşil Tuzağı: Saddam Hüseyin, CIA ve ABD’nin Irak İşgalinin Kökenleri” kitabında: “Saddam'ın dayısı, eğitimcisi ve öğretmeni Hayrullah Kifah’ın, ailenin felsefesini ‘Allah üç şeyi yaratmamalıydı; Persler, Yahudiler ve sinekler’ şeklinde özetlediğini” anlatır.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline gelince, Başkan Vladimir Putin bunu NATO’nun Rusya sınırlarına yaklaşmasına ve neo-Nazilerin Kiev’i kontrol etmesine karşı kendini savunmak olarak tasvir ediyor. Ukraynalı gazeteci Illia Ponomarenko ise “Sana nasıl olduğunu göstereceğim” kitabında böyle olmadığına inanıyor ve şöyle diyor: “Ukrayna savaşının NATO ve hayali Batı tehditleriyle hiçbir ilgisi yok. Aksine, bu işgal, devleti Rus halkının çıkarlarına değil, kendi çıkarlarının hizmetine sunan bir diktatörün deliliğiyle ilgilidir.” Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre buna ilave olarak, Putin Gürcistan'dan iki bölgeyi koparıp aldı, oğul Bush ve Obama ile bağları iyi olduğunda da Kırım'ı ilhak etti.

Kimse Trump'ın üç karmaşık sorunu çözecek anlaşmalarda nasıl başarılı olabileceğini bilmiyor. Bu sorunların ilki, İran'ın uranyum zenginleştirmesini ve yaptırımlara katlandıktan, nükleer eşikteki devlet olmak için milyarlarca dolar harcadıktan sonra nükleer silah sahibi olmasını önlemektir. İkincisi, Putin’in üçüncü yılında olmasına rağmen halen “özel operasyon” olarak adlandırdığı kapsamlı savaşı durdurmayı kabul etmesi için Cumhurbaşkanı Zelenskiy’yi, Kırım ve çoğu şu anda Rusya tarafından işgal edilmiş dört bölgenin kaybını kabul etmeye zorlamaktır. Üçüncüsü, Netanyahu’yu, savaşı bitirmeye ve Hamas hareketi ile İsrail'deki aşırı radikal hükümet arasındaki bir anlaşmayla rehineleri geri getirmenin bedeli olarak yıktığı Gazze'den çekilmeye zorlamaktır. Ama İsrail’in aşırı radikal hükümeti, Filistin devletini reddediyor ve Batı Şeria'yı ilhak etmekte diretiyor, eski rejimin silahlarının yok edilmesinden, onunla imzalanan güçleri ayırma anlaşması bölgesinin işgalinden sonra Suriye'deki yeni durumdan memnun, ayrıca Lübnan'daki Hizbullah'a şiddetli darbeler indirmeye de devam ediyor.

İronik olan, bu anlaşmalarda varsayılan başarının sadece statükoyu kabul etme ve “hakkın gücünden güç ile dayatılan hakka geçiş”ten ibaret olmasıdır.

Pascal De Sutter “Bizi Yönetenler” kitabında şöyle der: “En çılgın insanlara, kibirli ve yalancılara oy veriyoruz, çünkü hataları bize kendimiz hakkında güven veriyor. Bu yüzden bizim gibi olanlara oy veriyoruz.” ABD de bu konuda ilk değil, aksine listenin sonunda.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.