İsrail varoluşu mu yoksa sınırları mı savunuyor?

Ortaya çıkan soru, rejimin askeri kurumlarının daha fazla insani ve ekonomik kayıp beklentisiyle açık savaş fikrinin kabulüyle ilgili.

Hamas ile girilen savaşta İsrail’in önde gelen subayları ve askerleri öldü. (AFP)
Hamas ile girilen savaşta İsrail’in önde gelen subayları ve askerleri öldü. (AFP)
TT

İsrail varoluşu mu yoksa sınırları mı savunuyor?

Hamas ile girilen savaşta İsrail’in önde gelen subayları ve askerleri öldü. (AFP)
Hamas ile girilen savaşta İsrail’in önde gelen subayları ve askerleri öldü. (AFP)

İsrail- Arap çatışmalarının son yıllarında İsrail hükümetleri insan kayıplarını azaltmaya çalışıyordu. Teori, İsrail toplumunun ister askeri ister sivil olsun çok sayıda can kaybına dayanamayacağı yönündeydi. Ancak artık vizyon ve yaklaşım Gazze Savaşı’nın doğruladığı doğrultuda değişiyor, Gazze Şeridi’nde mevcut savaşın uzamasıyla yüksek bir bedel ödemeye hazır olunacağı konuşuluyor. İnsan kayıpları meselesi artık kabul edildi. Peki, ne oldu? Yeni mücadelenin güvenlik ve siyasi vizyonuna ilişkin gelişmelerin arkasında ne var? İsrail’in Gazze’den diğer operasyon alanlarına girmesi mümkün mü?

Gazze Şeridi’nin işgalinin İsrail’e bedeli çok pahalı olacak. (AFP)
Gazze Şeridi’nin işgalinin İsrail’e bedeli çok pahalı olacak. (AFP)

Belirtilen nedenler

Hamas hareketiyle 120 günü aşan ve devam etmesi muhtemel ilk çatışmada İsrailli subay ve askerlerin arka arkaya ölümleri dikkat çekti. Aksa Tufanı operasyonunda İsrail tarafından ölenlerin sayısı 900’ün üzerindeyken, yaralıların sayısı iki bini aştı. Elit unsurların art arda insani kayıplar vermesiyle birlikte genelkurmayda bir soru ortaya çıktı ve İsrail’in savaşın devamına ne ölçüde dayanabileceği konusunda bazı bilgiler sızdırıldı. 54 gün süren en uzun çatışmada askeri sahne eskisinden farklı olarak açıldı. Gerek asker gerekse büyük ekonomik kayıplar açısından İsrail büyük kayıplar vermedi. Halen gerçek incelemeler gerektiren geniş gelişim alanlarında algı iki konum arasındaydı:

Birincisi; İsrail’in aynı anda birden fazla cephede daha fazla çatışmaya veya savaşa katlanacağı belirtiliyor. Öyle ki bu, daha fazla askeri gücün çağrılmasına ve büyük operasyonların yürütülmesine, daha sonra Gazze örneğinde olduğu gibi çatışmaların, güvenlik ve stratejik düzenlemelerin başlatılmasına veya daha fazla silahlanmaya ve Demir Kubbe sisteminin mevcut yeteneklerinin ABD desteğiyle geliştirilmesi ve daha tamamlayıcı stratejik ve politik adımları zorlayan diğer ileri prosedür ve tedbirlerle ‘Kızıl Gökyüzü, lazer, Davud Sapanı’ gibi modern bir savunma sisteminin geliştirilmesine yol açacak. Bu da kriz halindeki ve özellikle Amerikan yardımlarından gelen dış destekle ve Kongre’den geçen yıllık onay kapsamı dışında para pompalayan gönüllü kuruluşlarla geçinen bir bütçe için daha ciddi kayıplara neden olacak.

İkincisi; mevcut çatışma bağlamında olup bitenlerin temel olarak önemli ve büyük bir sorunla, yani İbrani devletinin bölgesel çevresindeki varlığıyla bağlantılı olduğuna ve ‘Hamas’ın gerçekleştirdiği saldırıya istinaden, bu varoluşu sona erdirmek veya en azından devlete saldırıp topraklarına girmeye cesaret ederek onunla karşı karşıya gelmek istemediği’ tarihinde belirleyici bir anla karşı karşıya olduğuna inanılıyor.

İsrail’in niteliksel yeteneğini, sınırları dışındaki savaşını ve caydırıcı stratejik kolunu vurgulayan İsrail anlatısını ve geleneksel güvenlik teorisi ortaya çıkarken, en muhtemel görüş de çatışmanın devam etmesi yönündeydi. Başbakan Binyamin Netanyahu ile Genelkurmay’daki bazı eski generaller devlet iktidarını dayatmayı başardılar. Karar, ilk günden itibaren durumu sakinleştirmek veya en azından müzakerelere devam etmek ve halen Hamas’ın elinde olan tutukluları serbest bırakmak için bir savaş konseyi oluşturmak ve çağrılan taleplere kulak vermemek yerine, olup bitenler karşısında caydırıcılığı ve gücü yeniden tesis etmeye odaklanan uzun, genişletilmiş bir strateji benimsemekti. Sahada hizmete giren Golani Tugayı’ndan seçkin güçlerin varlığına rağmen İsrail şu ana kadar bunları sağlayamadı. Daha sonra Genelkurmay, rehineleri aramak için ‘Delta’ unsurları tarafından temsil edilen Amerikan kuvvetlerinin ve İngiltere’den gelen özel bir istihbarat biriminin varlığına ek olarak, üyelerini iç bölgelere geri gönderdi.

Uygulama prosedürleri

Bu bağlamda İsrail devlet, hükümet ve savaş konseyi, konum ve eğilimlerdeki çarpıcı farklılıklara rağmen iki yolu benimsedi. Güvenlik ve stratejik tedbirlerin başlatılması, doğrudan askeri harekât ve Gazze Şeridi’nin kuzeyinden güneyine ve merkezine, güneyden de Gazze Şehri’ndeki direniş bölgelerine doğru hareket edilmesi, oradan mevcut çatışmaların yaşandığı Han Yunus’a ve oradan da Filistinlilerin Mısır sınırına doğru yerinden edildiği Refah’a kadar temizlenmesinin yanı sıra esir takası anlaşmasını tamamlamak için müzakerelere devam edilmesi. Bu da İsrail’in uğraşmaya çalıştığı oldu bitti stratejisini kabul etme bağlamında her iki seçeneği de benimsediğini ortaya koyuyor. Esirlerin ailelerini müzakerelerin devam ettiğine ve bir devlet olarak İsrail’in yoluna devam ettiğine ikna etmek de dahil olmak üzere birçok durumda bu görüldü. Ancak devletin bekası, bölgenin devamlılığı ve İsrail’in yaşamı aslında savaşın ve çatışmanın sürdürülmesini, savaşı durdurma çağrılarına kulak verilmemesini, İsrail'in bölgede sahip olduğu ve gurur duyduğu büyük caydırıcılık stratejisinin aşınmasına yol açabilecek acı tavizler verilmemesini gerektiriyor.

Ancak bu sabit ve köklü veriler, özellikle ölüm sayıları günlük olarak ve doğrudan açıklandığı için düşüşe sahne oluyor. Askeri denetim, mevcut hükümeti utandırabilecek tüm ayrıntıların yayınlanmasına izin veriyor. İsrail kamuoyuna, bu hükümetin İsrail vatandaşını savunamayacağını doğruluyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre bu durum ise ülke dışına daha fazla göçü ve Yahudilerin son toprakları ve var olma hakları olan Kudüs topraklarından yeniden diasporaya geçişi teşvik edebilir.

Bu noktada İsrail Ulusal Güvenlik Ofisi’nin, Arap- İsrail çatışması sırasında İsrail’de ölenlerin sayısının 23 bin 169 kişi olduğunu ve İsrail’in Arap ülkeleriyle yaptığı savaşlar sırasında ölenlerin sayısının, yaklaşık 6 bin 500 kişiye ulaştığı 1947- 1948 yılları arasında en yüksek seviyede olduğunu belirtmek gerekiyor. 1967 ile 1973 yılları arasında Sina’daki Yıpratma Savaşı sırasında da yaklaşık bin İsrail askeri öldürülmüştü.

Gerçek teyitler

İsrail’in askeri veya siyasi politikalarına yönelik bu yaklaşım devam ederken ortaya çıkan soru, rejimin askeri kurumlarının (Ordu Bakanlığı, Genelkurmay, Genel İstihbarat Teşkilatı) ‘İsrail’in kısa ve uzun vadede başarmaya çalıştığı yeni bir ulusal önlem yaratmak amacıyla daha fazla insani ve ekonomik kayıp beklentisiyle açık savaş fikrini’ kabul etmesiyle ilgili. Bu durum, İsrail Başbakanı’nın ve arkasındaki Savaş Konseyi’nin ‘esir takası anlaşmasının uygulanmasını ve savaşın taktiksel olarak durdurulmasını kabul ederek atılacak adımları detaylandırırken, savaşı ve hatta çatışmayı sürdürme’ kararlılığını açıklıyor. Bu da gösteriyor ki önerilen zaman dilimini, yani 35 ila 40 gün arasındaki süreyi kabul etsek bile bu, İsril’in Gazze Şeridi’nin derinliklerinde gerçekleştirilen güvenlik düzenlemelerini durduracağı anlamına gelmiyor, aksine Gazze’de varlığını sürdürecek ve onu yönetmeye devam edecek. Bu durum ise büyük militarizmin devamlılığını, bileşenlerinin mevcudiyetini ve geri adım atılmayacağını doğruluyor. Aynı zamanda uzun vadede Gazze Şeridi’ne yön vermeye devam etmenin yanı sıra Tel Aviv’in mevcut ve beklenen kayıpları kabul ettiğini ve büyük ve son derece önemli bir ekonomik bedeli ödemeye hazır olduğunu da vurguluyor. Ta ki İsrail’in şu anda hiçbir tavsiyeyi dinlemeden, sakinleşmeye ve özellikle oldubittiyi kabul ettirmeye çalıştığı caydırıcılık stratejisi dayatılana kadar.

Gazze Şeridi’ni işgal etmenin bedeli çok pahalıya mal olacak. Savaş sonrası dönemde ekonomik olanakların tükenmesine yol açacak. Çok uluslu bir Arap veya yabancı gücün oluşturulması ve İsrail’in şu an önerdiği diğer önlemlere rağmen bu, yaşanacak çatışmalar bağlamında kendini duyuracak direniş ceplerinin oluşması beklentisiyle İsrail askerinin ve subayının sahada bulunması ve görevlerini yerine getirmesiyle hesaplanıyor. Bu da İsrail’in maruz kalabileceği ve (eski vizyon ve yaklaşımın ötesine geçen, siyasi çözümlere, yatıştırmaya veya can kaybı korkusuna dayalı çoklu ve yeni bir strateji aracılığıyla) bunlarla güçlü bir şekilde mücadele etmeyi gerektiren tehdit ve tehlikeler karşısında yeni dokunulmazlık ve caydırıcılık kapasitesine ulaşmadan önce, olup biten her şeyi feda etme ve ABD’nin savaşı yavaş yavaş durdurma yönündeki her türlü baskısını reddetme eğiliminin olduğunu doğruluyor.

İsrail, tarihinde kritik anlardan geçiyor ve bölgede Yahudilerin devleti olarak var olmaya çalışıyor. Bu olmazsa tehlikeler, belki de İsrail’in yeteneklerini tüketmeye ve onları gerçek bir boşluğa sokmak için birden fazla yol üzerinde çalışmaya başlayan Hizbullah ve Irak, Yemen ve Suriye’deki çeşitli gruplar arasındaki bir sonraki çatışma yenilenir ve çeşitlenir. Bu durum açık çatışmayı, mevcut olanı dinlememek ise sistematik askeri gücün daha fazla kullanılmasını gerektirir.

Son notlar

İsrail’in bir hükümet ve savaş konseyi olarak açık çatışma yolunu sürdürme ve Gazze’de yeni bir pozisyon dayatmak ve yenilenmiş bir çerçevede faaliyet gösteren İran’ın vekilleriyle yüzleşmek için devletin yeteneklerini kullanma, Babu’l Mendeb ile uluslararası ve Arap koridorlarındaki limanları, tesisleri ve stratejik çıkarları hedef alma eğiliminde olacağı açık. Bu durum, İsrail’in sükunete doğru ilerlemeden önce kapsamlı bir şekilde mücadele için çalışacağını ortaya koyuyor.

Mevcut durum, mevcut güvenlik teorisinin yeniden değiştirilmesini, yeni bir güvenlik teorisinin inşa edilmesini, (askeri ve stratejik çatışmadaki en son modelleri takip eden modern bir ordu kurmaya çalışan) daha önceki planlarla ortaya koyulan koşullara rağmen İsrail ordusunun proaktif planlarla onarılması ve geliştirilmesi gerekliliğinin yeniden teyit edilmesini gerektirecektir. Bu, İsrail’de olacakların aslında bölgede caydırma, karşı koyma ve eyleme geçme yeteneğine sahip büyük bir devlet olarak var olma arzusuyla bağlantılı olduğunu gösteriyor. Bu da ancak kapsamlı, radikal çözümlerle ve İsrail’in güvenliğinin karşı karşıya olduğu tehdit haritasının değişmesi ortasında gerçekçi olmayan teorik planların takip edilmemesiyle mümkün olabilir.

İsrail, caydırıcılık sağlamak ve devam eden zorluklar veya tehlikeler bağlamında taviz vermeden geleceğe çalışmak için ölümleri kabul edecek ve büyük bir ekonomik bedel ödeyecektir. Özellikle Gazze Şeridi’ndeki operasyon alanında sistematik güç kullanılması, İsrail’in bölgedeki yeni stratejisini fiilen dayatacak olan şey olacaktır. Bu, İsrail’in öngörülebilir gelecekte ulusal güvenliğine tehdit oluşturabilecek her türlü zorluk veya tehlikeyle yüzleşme ve kendisini bölgedeki gruplardan ve milislerden beklenen gelişmelerden koruma yeteneğini vurguluyor. Bu durum da savunma sistemlerini modernize etmeye devam etmeyi, istihbarat ve bilgi yeteneklerini geliştirmeyi ve beklenen operasyon alanlarında stratejik derinlikte çalışmayı gerektirecektir.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Trump'ın Körfez ziyaretinden 10 gülünç ve tartışmalı an

Trump, etkileri uzun süre devam edecek yoğun bir turun ardından Körfez'e veda etti (SPA)
Trump, etkileri uzun süre devam edecek yoğun bir turun ardından Körfez'e veda etti (SPA)
TT

Trump'ın Körfez ziyaretinden 10 gülünç ve tartışmalı an

Trump, etkileri uzun süre devam edecek yoğun bir turun ardından Körfez'e veda etti (SPA)
Trump, etkileri uzun süre devam edecek yoğun bir turun ardından Körfez'e veda etti (SPA)

Mustafa el-Ensari

ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) kapsayan Ortadoğu ziyareti sırasında, spontane diplomasiyi tartışmalı kişisel açıklamalarla birleştiren birçok dikkat çekici an yaşadı. Bu makalede, Trump’ın bu ziyaret turu sırasında kültürel sembolizmden dikkat çekici yorumlara olağandışı 10 durum ve bunlara eşlik eden arka planlara yönelik bazı kamuoyu ve medya tepkileri ele alınıyor.

‘Biden'ın hayaleti’ ve Gazze, Trump'ın peşini bırakmıyor

Trump, Riyad'da Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderlerine, Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ne ve Katar'da ABD askerlerine yaptığı konuşmada, görev süresi geçtiğimiz ocak ayında dolmuş olmasına rağmen eski Başkan Joe Biden'dan defalarca bahsederek dinleyicileri şaşırttı. Trump bu konuşmalarından birinde “Biden büyük anlaşmalarımızı gerçekleştiremezdi, Suriye üzerindeki yaptırımları sonsuza kadar yerinde bırakırdı!” dedi. Fox News’e verdiği bir röportajda “Biden Körfez'i anlamadı, tarih yazan benim” şeklindeki sözleri, Körfez ziyareti sırasında kendisini seçimi kendisinden çalan kişi olarak tanımlamaktan çekinmediği ve 7 Ekim 2023’ten ve ABD’nin Afganistan'dan çekilmesinden Ukrayna savaşına kadar dünyadaki tüm kötü olaylardan kendisini sorumlu tuttuğu selefine duyduğu kızgınlığın boyutunu yansıttı. Bazı takipçileri bu dürtüyle “Trump Biden'ın hayal gücüyle savaşıyor!” şeklinde alay ederken, sosyal medyadaki destekçileri ‘üstünlüğünü vurgulamakta’ haklı olduğunu savundu. ABD merkezli televizyon ağı CNN ise Trump’ın konuşmasını ‘geçmişe takıntı’ olarak nitelendirirken bu durumun Trump'ın diplomaside dahi tartışmayı kışkırtma tarzını yansıttığını vurguladı. Gazze meselesi de Trump’ın peşini bırakmadı. Tüm konuşmalarda ve görüşmelerde Gazze vardı, Netanyahu'nun yanıtı ise günlük olarak gerçekleştirilen ihlallerle açıkça ortadaydı.

Trump, Suriye Devlet Başkanı'nı bir film yıldızı olarak taçlandırdı

Trump, Fox News kanalında Sean Hannity’ye verdiği röportajda Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'yı ‘yakışıklı ve güçlü bir adam’ olarak tanımladı. Trump’ın “Onunla (Şera ile) Riyad'da tanıştım. Batılı tarzda bir takım elbise içinde harika görünüyordu” şeklindeki sözleri, özellikle X platformunda bir etkileşim dalgasına yol açarken, bir yorumcu “Trump zirveyi bir güzellik yarışmasına çeviriyor!” değerlendirmesinde bulundu. Diğer yorumcular ise görüşmenin ciddi bir atmosferde geçmediğini düşündü.

NBC bu durumu Trump'ın ‘spontane anı’ olarak tanımladı. Destekçileri Trump'ın açık sözlülüğünü överken, tartışmalı bir liderin jeopolitik bir bağlamda yaptığı bu kişisel açıklama da bu anı dikkat çekici ve tartışma hale getirdi. Ancak görüşmeyi ve Suriye'ye yönelik yaptırımların askıya alınmasını her zaman ‘rakipsiz” bir adam olarak tanımladığı Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın ricasını geri çeviremeyeceğini söyleyerek gerekçelendiren Trump, diğer liderlerin önünde bile onu övmekten vazgeçmedi. Bu da Suudi Arabistan ile asla bozulmayacağını söylediği dostluğa ne kadar değer verdiğinin bir göstergesiydi. Suudi Arabistan Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Advan el-Ahmari bu durumu, ABD Başkanı'nın, kendisine karşı kin ve nefret besleyen birçok lider ve siyasetçinin aksine, 2020 yılındaki başkanlık seçimlerini kazanamamış olsa bile Suudi Arabistan yönetiminin kendisine olan sadakatini sürdürmesini takdir ettiği şeklinde yorumladı.

Trump’ın ziyareti ‘gökyüzündeki saray’ gibi tartışmalar ve garipliklerle doluydu

Katar, Trump'a Air Force One başkanlık jeti olarak 400 milyon dolar değerinde, ihtişamı nedeniyle ‘gökyüzündeki saray’ olarak adlandırılan lüks bir Boeing 747-8 hediye etti. Trump, Fox News'e verdiği röportajda, “Harika bir uçak, onu kullanacağım ve sonra başkanlık kütüphanesine bağışlayacağım!” diyerek uçağa hayranlığını dile getirdi. Hediye sosyal medyada tartışmalara yol açarken, Trump’ın muhalifleri hediyeyi ‘rüşvet’ olarak tanımladı, destekçileri ise ‘akıllıca bir jest’ olduğunu belirterek bunu savundu. NPR konuyu “ahlaki ve siyasi” olarak nitelendirirken ve hatta ‘Amerika'yı Tekrar Harika Yap’ (Make America Great Again/MAGA) hareketinden Trump’ın bazı destekçileri bunu ‘vatanseverliğe yakışmayan bir durum’ olarak eleştirirken, Trump'ın verdiği komik yanıt, bu anı ziyaretin en önemli anlarından birine dönüştürdü.

Ancak adının açıklanmasını istemeyen Körfez’den bir siyasi analist, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada Katar'ın bu hamlesinin ‘bir minnettarlık jesti’ olmaktan ziyade ABD Başkanı için ‘utanç verici bir durum’ olduğunu söyledi.

Siyasi analist, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Ancak bunun Katar tarzı akıllıca bir hamle olduğunu inkar edemem. Ziyarette medyanın görmezden gelemeyeceği bir başlık olarak kalmalarını sağlamak istediler ve öyle de oldu. Ancak, liderler arasındaki hediyeler söz konusu olduğunda, uçak son on yılların en pahalısı olmaya devam etse bile en tuhafı değildi.”

İlgin olansa Trump’ın ABD askerlerinin hitaben yaptığı konuşmada Katar'ı utandırmaktan çekinmemesiydi. Trump, “İran, Katar Emiri'ne teşekkür etmeli, çünkü bizzat benden onları vurmamamı istedi, ona sahip oldukları için şanslılar” ifadelerini kullandı. Bu durum, Körfez ülkeleri ile İran arasındaki ilişkilerin tarihsel olarak hassas ve tartışmalı olduğu, inişli çıkışlı bir çizgide seyrettiği bir döneme denk geldi.

Suudi Arabistan savaş uçakları Riyad semalarında adeta bir Hollywood sahnesi sergiledi

Trump'ın Riyad hava sahasına varışının ardından Suudi Arabistan savaş uçakları ABD Başkanlık uçağı Air Force One’a muhteşem bir hava gösterisiyle eşlik etti. Bu gösteri, Suudi Arabistan’ın ev sahipliğine büyük bir sıcaklık ve dikkat çekici tepkiler gösteren Trump'ı etkilemiş olmalı ki, veda ettiği dakikalara kadar ülkedeki tüm anlarında havadan heyecan verici karşılamalarına atıfta bulunan  sözler söyledi. Havadaki bu anlara dair videolar sosyal medyada ‘Sinematik bir gösteri!’ gibi yorumlarla viral olurken ABD merkezli televizyon kanalı CNBC, ‘koalisyonun gücünü gösteren bir mesaj’ olarak tanımladığı gösteriyi övdü. Suudi Arabistan kamuoyunda ise bazıları organizasyonla övünürken, bazıları alaycı bir hayranlıkla “Suudi Arabistan Hollywood'a dönüştü!” yorumunda bulundu. İzleyicilere görsel bir şölen yaşatan gösteri ziyaretin en etkili anlarından biriydi ama tek değildi.

2025’te tekrarlanmayan 'kılıç dansı' nostalji olarak kaldı

Trump, 2017 yılında Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyaretinde Kral Selman'la birlikte Suudilerin geleneksel dansı olan kılıç dansına katılmıştı ki bu sahne bir önceki ziyaretle ilgilenen ve ilişkilendirenlerin akıllarında kalan ikonik bir sahneydi. Ancak 2025'te ekonomik anlaşmalara ve Körfez ülkeleri ve Suriye’nin liderleriyle art arda yapılan görüşmelere odaklanıldığı için bu etkinlik programda tekrarlanmadı. Bazı sosyal medya kullanıcıları, “Kılıç dansı nerede? Dans bekliyorduk!” diye sorular sorarken bazıları ziyaretin ‘daha ciddi’ bir atmosferde gerçekleştiği değerlendirmesinde bulundu. ABD merkezli haber sitesi Business Insider, 2025 yılının ‘daha az eğlenceli’ olduğunu belirtirken, Suudi basını, ekonomik başarılara odaklandı. Riyad sıkılmadan ve tekrara düşmeden zirve üstüne zirve düzenlemeye alışkın olduğundan, bu kültürel anın yokluğu her ziyareti özel kılan bir boyut kattı. Bu yılki ziyarette folklorun yanı sıra müzik de vardı. Suudi Arabistan-ABD Yatırım Forumu'nda onuruna düzenlenen ve Trump'ın Arapların ve Suudilerin duygularını harekete geçiren dokunaklı bir coşku sergilediği oratoryo etkinliğinin ara müzikleri arasında “God Bless the USA” gibi Trump'ın en sevdiği şarkılar da yer aldı. Konuşmasını bitirir bitirmez, üç asır önce ilk Suudi devletinin beşiği olan tarihi Diriye şehrine geçen ABD Başkanı, burada kendisini, kökleri Arabistan'a ve onun kadim misafirperverlik geleneklerine dayanan geleneksel şarkılarla karşılayan bir Suudi bandosu tarafından karşılandı.

Ayakta alkışlamanın ve ‘yaptırımların kaldırılmasının’ perde arkasındaki sırrı

Riyad'daki Suudi Arabistan-ABD Yatırım Forumu'nda yaptığı konuşma sırasında Trump konuşmasının ‘daha önce hiç görmediğim tarihi bir alkış’ almasıyla övündükten sonra şakayla karışık “Neredeyse devam etmelerini engelleyecektim” dedi. İlk başta Trump'ı şaşırtmış gibi görünen alkışların sebebi Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldıracağını açıklamasıydı. Veliaht Prens'in kendisinden bunu yapmasını istediğini belirten Trump, “Ne yapabilirim ki, onun hiçbir isteğini geri çevirmem” şeklindeki sözleri Suudiler, Suriyeliler ve Araplar arasında bir alkış tufanına yol açarken, minnettarlık ve gurur karışımı bir duygu izledi. Bu alkışların çoğu, nüfusunun yarısından fazlası yerinden edilen ve Beşşar Esed rejimi tarafından yaklaşık 500 bin vatandaşını en korkunç şekillerde kaybeden Suriye'nin Ortadoğu tarihinde eşi ve benzeri görülmemiş acılarına son vermek için tüm ağırlığını kullanan Suudi Arabistan'aydı. Ancak bu alkışlar Trump için o kadar değerliydi ki Riyad ziyareti sona erdikten sonra bile Körfez turuna dair açıklamalarında bununla övünmeye devam etti.

Trump’ın Körfez ziyareti sırasında Fox News'a verdiği mülakatta Trump, Suriye'ye yönelik yaptırımları ‘büyük bir kralın oğlu’ olarak tanımladığı Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin talebi üzerine kaldırdığını vurgulayarak tüm hikayeyi şöyle anlattı:

“Bu kral aynı zamanda benim arkadaşım ve yüzde 100 hedefine odaklanmış, zeki ve harika bir adam. Harika bir oğlu var. Veliaht prenslik ve başbakanlık dahil olmak üzere çeşitli unvanlara sahip. İşleri yürütme konusunda mükemmel bir iş çıkarıyor.”

Veliaht Prens'in bir keresinde kendisini aradığını ve “Bana bir iyilik yapar mısın? Dünyaya bir iyilik yapar mısın? Suriye’ye uygulanan yaptırımları kaldırabilir misiniz?” diye sorduğunu ve yaptırımların Suriye'yi boğduğunu, herhangi bir ilerleme kaydedilmesini de engellediğini açıkladığını aktaran Trump, “Dürüst olmak gerekirse, bunu çok düşünmemiştim, ama benimle nazik bir şekilde konuştu. Bu yaptırımların ağırlığı altında başarılı olamayacaklarını söyledi. Ben de ona ‘Onlara bir şans verelim’ dedim. Bu arada genç ve yakışıklı bir adam olan yeni liderle (Ahmed eş-Şera) tanıştım. Ona ‘Zorlu bir geçmişiniz var, ama düşündüğünüzde, bir choirboyu (bir iyilik yapana veya ahlaki açıdan dürüst birine atıfla kullanılan bir ifade/koro çocuğu) bu kadar zor bir pozisyona sokar mıydınız?’ dedim. Orada (Suriye’de) zor bir durum ve sert bir ortam var. Dedikleri gibi, zor bir bölge, ancak onda (Şera’da) özel bir insan gördüm ve yaptırımların kaldırılması kararı için çok minnettardı, çünkü onsuz başarılı olamayacaklarını biliyordu” şeklinde konuştu.

Spekülasyonlara yol açan mor kravat

Öte yandan Trump'ın mor kravatının Riyad'da karşılandığı törende kullanılan mor halılarla uyumlu olması nedeniyle dikkati çekti. Sosyal medya kullanıcıları bunun ‘diplomatik mesaj içeren bir kravat’ olduğu yorumunda bulunurken, bazıları da ‘halılar için mi bu kravatı seçti?’ diye sordu. Business Insider, rengin Suudi Arabistan’ın Trump’ı karşılamasını sembolize ettiğini ve Suudi kamuoyunun bunu bir saygı jesti olarak gördüğünü belirtti. Bazıları ise bunu komik bir tesadüf olarak değerlendirdi. Bu basit ayrıntı, özellikle ziyarete ilişkin yazıların satır aralarına ve sembollerinin arka planına bakanlar arasında tartışma yarattı. Örneğin Londra merkezli Şarku’l Avsat gazetesindeki köşesinde bu konuya dair bir yazı kaleme alan Suudi yazar Mişari Zeydi, yüzlerce yıl önce yazılan başlıca Arapça şiirlerden biri olan (el-Muallakat/Yedi Askı) ve şairin Trump'ın karşılandığı saraya adı verilen Yemame'den bahsettiği şiirine değindi. Zeydi, şairin şiirde Yemame’den ‘mor renkli lavanta çiçeğinin eskimeyen kokusunun olduğu topraklar’ diye bahsettiğine dikkati çekti.

Develerin katıldığı geçit töreni Trump’ın merakını uyandırdı

Öte yandan Trump, Katar’ın başkenti Doha'da kendisini karşılamak için düzenlenen törende develeri överek Katar Emiri'ne “Uzun zamandır böyle develer görmemiştim, gösteri için teşekkür ederim” dedi. Dev emlak şirketi ABD’de ve dünyanın dört bir yanında gökdelenler inşa etmekle ünlü olan ABD Başkanı’nın develeri iyi bilmediğini açıkça ortaya koymasına gerek yoktu. Ancak her şeyden bir espri çıkarmaya çalışan kişiliği, develerin ve çölün bölgeyi duyan herkesin bildiği bir simge olduğu Körfez'le ilgili onlarca yıllık bilgisi göz önüne alındığında sahne biraz tanıdık gelse de biraz şaşırmış görünmesine neden oldu. ‘sığır’ nasıl ABD’yi simgeleyen hayvansa deve de Körfez'in hayvanıdır. ABD’de halen kovboyluk (sığır çobanı) unvanı bir gurur ve özgünlük kaynağı olarak görülüyor ve sinema eserlerinde ölümsüzleştiriliyor.

Abu Dabi'de yapılan röportajda suikast planı iddiası ortaya çıktı

Trump, Abu Dabi'de Fox News'e verdiği röportajda, isim vermeden eski bir Biden yönetimi yetkilisinin kendisine suikast düzenlenmesi çağrısında bulunduğunu öne sürdü. Bu şok edici suçlama, sosyal medya platformlarında tartışmalara yol açarken, muhalifleri ‘Trump drama yaratıyor!’ yorumunda bulundular. Destekçileri ise “Derin devlet komplolarını ifşa ediyor!” derken CNN iddiayı ‘tehlikeli ve asılsız’ olarak niteleyerek soruşturma açılması çağrısında bulundu.

Röportajın bir Körfez ülkesinde yapılmasına ve suçlanan kişinin ABD’de olmasına rağmen asıl tartışmalı olan bu kişinin, bırakın ülkenin en önemli liderini, başkan dışındaki kişileri koruması gereken dar güvenlik çemberinden biri olmasıydı.

Trump, sosyal medya üzerinden Başkan’a suikast düzenlenmesi çağrısı olarak yorumladığı şifreli bir mesaj yayınlayan eski ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü James Comey’i ima ediyordu!

ABD basınına göre Comey, Instagram’da ‘8647’ sayısını oluşturacak şekilde dizilmiş deniz kabuklarını gösteren bir fotoğraf paylaşmıştı. ABD argosunda ‘86’ sayısı ‘yok etmek’ ya da ‘öldürmek’ anlamında kullanılırken ‘47’ rakamının ise ABD’nin 47’nci başkanına atıfta bulunduğu iddia edildi.

Tüm bunların üzerine Comey, özür dileyerek “Bazı insanların bu rakamları şiddetle ilişkilendirdiğini fark etmemiştim. Aklımın ucundan bile geçmedi, ama şiddetin her türlüsüne karşıyım, bu nedenle paylaşımı sildim” açıklamasında bulundu.

Ancak Fox News’a göre buna ikna olmayan Trump, “Bunun tam olarak ne anlama geldiğini biliyordu. Bir çocuk bile bunun ne anlama geldiğini bilir. Bu suikast anlamına gelir. Bunu yüksek sesle ve açıkça söylüyor” ifadelerini kullandı.

Trump’ın Taylor Swift eleştirisi

Trump, bölgeye yaptığı ziyaretin sonunda Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda, Taylor Swift'i eleştirerek “Taylor bizim büyük anlaşmalarımızı anlamıyor, aptal şarkılarıyla çok meşgul!” dedi. Bu sürpriz saldırı karışık tepkilere yol açtı. Swift'in hayranları X platformunda bir kampanya başlatarak ‘Trump'ın Taylor'a daha güçlü olduğu için saldırdığını’ vurgularken, Arap basını bunu ‘dikkat çekme çabası’ olarak nitelendirdi. Trump’ın destekçileri ise bunu ‘değerleri savunmak’ olarak gördü. Ancak New York Times (NYT) gazetesinin yükselen yıldıza karşı tekrarlanan eleştirilerin Trump'ın gençler arasındaki popülaritesi üzerindeki etkisi konusunda uyarması dikkati çekti.