Rus muhalif Navalni'nin hapishanede ölümü tartışmalara yol açtı

Batı, Rusya’yı suçlarken Moskova yönetimi, Batı’nın alelacele sonuca varmasına tepki gösterdi.

Rus muhalif Aleksey Navalni. (AP)
Rus muhalif Aleksey Navalni. (AP)
TT

Rus muhalif Navalni'nin hapishanede ölümü tartışmalara yol açtı

Rus muhalif Aleksey Navalni. (AP)
Rus muhalif Aleksey Navalni. (AP)

Rusya’nın önde gelen muhaliflerinden Aleksey Navalni'nin Kuzey Kutbu'ndaki uzak bir Rus hapishanesinde aniden ölmesi başta siyasi çevreler ve medya olmak üzere tüm Rus toplumunu sarstı. Hem ülke içinde hem de dışında çeşitli tepkiler ortaya çıktı. Tepkilerin büyük bir kısmı Navalni'nin ölümünün koşullarıyla ilgiliydi. Konuya dair birçok soru gündeme geldi. Resmi çevreler, yıllar boyunca yolsuzluğu açığa çıkarma çabalarına öncülük eden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in önde gelen muhalifi olan Navalni’nin ölümüne ilişkin Batı’dan yöneltilen suçlamaları yalanladı. Diğer yandan muhalif çevreler yetkilileri sert bir şekilde eleştirdi ve onları Rusya'daki devlet başkanlığı seçimlerine haftalar kala, dikkat çekici bir zamanda ‘suikast’ düzenlemekle suçladı.

Sürpriz saldırı

Rusya Federal Cezaevi Hizmetleri (FSİN) yaptığı açıklamada Navalni'nin doktorların müdahale edemediği ani nöbet sonrası hapishanede öldüğünü duyurdu. Açıklamada, ‘mahkûmun, hapishane bahçesinde havalandırmadan döner dönmez ani bir semptomdan şikayetçi olduğu ve hızla bilincini kaybettiği’ belirtildi. Açıklamanın devamında “Ambulans ekibi çağrıldı ve yarım saat boyunca onu kurtarmaya çalıştılar ama sonuç alamadılar” ifadeleri yer aldı.

Ayrıca yetkili makamların ölüm nedenlerini araştırmak için soruşturma başlattığı belirtildi. Kremlin, haberin yayınlanmasından kısa bir süre sonra Putin'in ‘olaydan haberdar edildiğini’ duyurdu.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov konuya dair şunları söyledi:

“Navalni'nin ölümü bildirildi. Bilgilerimize göre henüz ayrıntılar mevcut değil ve ilgili yetkililere göre soruşturma devam ediyor.”

Navalni, Şubat 2021'de mahkemeye çıkartılmıştı. (AP)
Navalni, Şubat 2021'de mahkemeye çıkartılmıştı. (AP)

Navalni, Berlin'den gelişi üzerine 2021'in başlarında Moskova'da tutuklandı ve burada, önceki yılın ağustos ayında Noviçok sinir gazı kullanılarak zehirlenme girişimine maruz kaldıktan sonra tedavi gördü. Şubat 2021'de Moskova'daki bir mahkeme, kendisini Rus muhalefetinin ‘uydurma’ olarak gördüğü bir zimmete para geçirme davasından mahkûm ettikten sonra üç buçuk yıl hapis cezasına çarptırdı.

Ertesi yılın mart ayında, Moskova’daki bir mahkeme onu, önceki davaya ek olarak dolandırıcılık, mahkemeye itaatsizlik ve hâkime hakaretten dokuz yıl yüksek güvenlikli hapishaneye sevk etti. Mahkeme, kararı sıkılaştırmak ve itirazı reddetmek için aynı yılın mayıs ayında tekrar toplandı. Navalni ağustos ayında yeniden mahkeme huzuruna çıktı. Moskova Şehir Mahkemesi, Navalni'nin hapishaneden Ukrayna savaşını durdurma çağrısı ve Putin'in Rusya'yı büyük bir krize sürüklediği yönündeki suçlamaları karşısında ‘şiddeti teşvik eden aşırıcı bir yapı kurmakla’ ilgili yeni bir davada suçlu buldu.

Yeni suçlamalara göre 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yaklaşık iki ay önce Navalni gizlice Kuzey Kutbu'ndaki uzak bir bölgede bulunan bir hapishaneye nakledildi.

Navalni'nin destekçileri, onun Moskova'nın yaklaşık bin 900 kilometre kuzeydoğusundaki Kharp kasabasında bulunan Kutup Kurdu Hapishanesi’ne nakledilmesini ‘devlet başkanlığı seçimlerinden yaklaşık üç ay önce onu sessiz kalmaya zorlamaya yönelik başka bir girişim’ olarak eleştirdi.

Muhalefetten suçlama

Navalni'nin avukatının, ölüm haberinin yayılmasının ardından sosyal medyada hızlı bir şekilde Rusya'nın en önde gelen mahkumu için “İki gün önce onunla telefon görüşmesi yaptığımızda sağlık durumunun mükemmel olduğunu söylemişti” yazması dikkat çekti.

Fotoğraf Altı: Navalni, Mayıs 2018'de Moskova'da düzenlenen izinsiz bir gösteride destekçilerine seslendi. (AFP)
Navalni, Mayıs 2018'de Moskova'da düzenlenen izinsiz bir gösteride destekçilerine seslendi. (AFP)

Rusya'daki sosyal paylaşım siteleri yetkililere yönelik suçlamalarla doluydu. Muhalifler, Putin'in başkanlık seçimleri öncesinde ‘muhalefetin en önde gelen isminden kurtulduğunu’ vurguladı.

Muhaliflerin önde gelen isimlerinden birinin ölüm haberinin Kremlin'de hem içeride hem de dışarıda çalkantılara yol açabileceği düşünüldüğünde bu suçlamalar dikkat çekici olarak nitelendirildi. Söz konusu durum, muhaliflerin ‘yetkililerin iç durumla ilgili kaygılı görünmediğini, bunun da şu dönemde neden bir suikast düzenlendiğini açıkladığını’ söylemelerine yol açtı.

Ancak bu suçlamalar siyasi ve parlamento çevrelerinde kınamalarla karşılandı. Adil Rusya Partisi Genel Başkanı önde gelen siyasetçi Sergey Mironov, “Navalni'nin ölümü Rusya'nın düşmanları için faydalıdır” dedi ve soruşturmaların olayın koşullarını ortaya çıkaracağına olan inancını vurguladı.

Batı’nın acelesi

Yurt dışından Kremlin'e yönelik doğrudan veya dolaylı suçlamaların olduğu tepkiler geldi. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Berlin'de düzenlediği ortak basın toplantısında şunları söyledi:

“Putin'in Navalni'yi öldürdüğü açık. Putin kaybetmeli, her şeyi kaybetmeli, her şeyin sorumluluğunu üstlenmeli.”

Fotoğraf Altı: Aleksey Navalni, Mart 2017'de Moskova'da mahkemeye çıktı. (EPA)
Aleksey Navalni, Mart 2017'de Moskova'da mahkemeye çıktı. (EPA)

Scholz da Navalni'ye övgüde bulundu ve ‘cesaretinin bedelini ödediğini’ söyledi. Scholz açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Bu henüz kesin olarak doğrulanmadı. Ancak büyük olasılıkla Navalni'nin bir Rus hapishanesinde öldüğünü varsayabiliriz. Bu çok sinir bozucu. Navalni ile Almanya'da zehirlenme tedavisi görürken tanıştım. Kendisiyle Rusya'ya dönmek için ne kadar büyük bir cesarete ihtiyacı olduğunu ve bu cesaretin bedelini canıyla ödeyebileceğini konuştuk. Ama bu sistemin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Demokrasiyi savunan herkesin dikkatli olması gerekir. Ailemle, eşimle, çocuklarımla, tüm akraba ve dostlarımızla birlikteyim. Bu korkunç bir durum ve Rusya'nın nasıl değiştiğinin kanıtı. Bu demokrasi değil.”

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da Navalni'nin ‘hayatı boyunca inanılmaz bir cesaret gösterdiğini’ söyledi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise şu ifadeleri kullandı:

“Rusya, Navalni'nin ölümüyle ilgili ciddi sorulara yanıt vermeli. Navalni'nin ölümüyle ilgili Rusya'dan gelen bu raporlar beni derinden üzüyor ve endişelendiriyor. Tüm koşulların belirlenmesi gerekiyor. Navalni uzun yıllardır demokrasinin güçlü bir savunucusu oldu ve NATO ülkeleri her zaman onun serbest bırakılması yönünde çağrıda bulundu. Şu an onun ölümüyle ilgili herhangi bir bilgimiz yok. Ancak Rusya'nın cevaplaması gereken ciddi sorular var. Navalni hapishanedeydi. O bir mahkumdu ve Rusya onun ölümünü soruşturmalı.”

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova ‘Batı'nın acelesini’ kınamakta gecikmedi ve şunları söyledi:

“NATO ülkelerinin liderlerinin, Rus muhalif isim Alexei Navalni'nin hapishanede ölümüyle ilgili hemen çıkardığı sonuçlar acelelerini ortaya koyuyor. Adli tıp incelemesinin sonuçları henüz yayınlanmadı. Ancak Batı'nın vardığı sonuçlar önceden hazırdı.”

Eyleme çağrı

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre konuya dair en fazla dikkat çeken nokta ise Navalni'nin bu ayın başında avukatı aracılığıyla destekçilerine söylediği son sözlerdi. Navalni’nin sözleri arasında, Putin'in en az 2030'a kadar iktidarda kalmasını sağlaması beklenen 15-17 Mart tarihlerinde yapılacak başkanlık seçimleri sırasında Rusya genelinde eylemler yapılması çağrısı da yer alıyordu. O dönemde Navalni sosyal medya üzerinden şöyle demişti:

“Putin'e karşı oy verecek herkesin aynı saatte, öğlen 12'de sandık başına gitmesi fikri hoşuma gidiyor. Zira yetkililer tamamen yasal ve güvenli olan bu gösteriyi engelleyemez.”

Navalni, tutukluluğuna ilişkin olarak da “Bu, ülkenin zihniyetinin güçlü bir kanıtı olabilir” demişti. Navalni, Kremlin'in politikasına ve Ukrayna'daki savaşa karşı olan tüm muhalifleri ‘her şehirde değil, her mahallede’ harekete geçmeye çağırdı. “Milyonlarca kişi, belki on milyonlar katılabilir” dedi.

Yolsuzlukla mücadele

Navalni, büyük şirketlerin raporlarını görüntüleyip yolsuzluk kanıtlarını araştırmak için onları inceledikten sonra kapsamlı soruşturma raporları düzenlemeye başladığı ve on milyonlarca kişi tarafından takip edilen blogunda belgelediği, 2007 yılından bu yana dikkatleri üzerine çekti. Daha sonra 2011 yılında, Kremlin yanlısı elitlerin büyük zenginliğini ortaya çıkarması nedeniyle çok sayıda destekçinin ilgisini çeken Yolsuzlukla Mücadele Fonu’nu kurdu.

Fotoğraf Altı: Navalni, Mayıs 2012'de Moskova'daki bir gösteride tutuklanmıştı. (AP)
Navalni, Mayıs 2012'de Moskova'daki bir gösteride tutuklanmıştı. (AP)

Navalni, 2011-2012 kışında Putin liderliğindeki Birleşik Rusya Partisi’nin dolandırıcılık suçlamalarıyla gölgelenen zaferle kazandığı parlamento seçimlerinin ardından büyük protesto hareketlerine öncülük etti. Bundan sonra Navalni'nin yolsuzluk operasyonlarını ortaya çıkarma girişimleri devam etti. Mart 2017'de, gölün ortasında ördek çiftliği bulunan lüks bir eve atıfta bulunarak, dönemin Başbakanı Dmitriy Medvedev'in lüks yaşamını ve gayrimenkul zenginliğini anlattığı bir video yayınladı. Bu da gösterilere yol açtı.

Daha sonra Putin tarafından kontrol edildiğini söylediği ‘efsanevi zenginliği’ anlattığı benzer bir video yayınladı. Araştırmaları Putin'e yakın siyasi ve ekonomik isimlerin çoğunu da kapsıyordu. Sonuç olarak, zimmete para geçirme suçlamalarından mahkumiyeti nedeniyle Aralık 2018'de Putin'e karşı yapılacak başkanlık seçimlerine katılması yasaklandı. Navalni söz konusu dönemde, Rusları seçimleri boykot etmeye çağırmıştı. Ancak muhalefetin tüm çabalarına rağmen Putin dördüncü dönemi de kazandı.



UCM kararı, İsrail'e ambargo uygulanmasını sağlayabilir mi?

STK'lerin Hollanda hükümetine karşı Lahey'de açtığı davanın görüldüğü mahkeme binası önünde protesto düzenlendi (Reuters)
STK'lerin Hollanda hükümetine karşı Lahey'de açtığı davanın görüldüğü mahkeme binası önünde protesto düzenlendi (Reuters)
TT

UCM kararı, İsrail'e ambargo uygulanmasını sağlayabilir mi?

STK'lerin Hollanda hükümetine karşı Lahey'de açtığı davanın görüldüğü mahkeme binası önünde protesto düzenlendi (Reuters)
STK'lerin Hollanda hükümetine karşı Lahey'de açtığı davanın görüldüğü mahkeme binası önünde protesto düzenlendi (Reuters)

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM), Gazze'de işlenen "savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar" nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında çıkardığı tutuklama emrinin yankıları sürüyor. 

İsrail'in köklü gazetelerinden Haaretz'in savunma analisti Amos Harel'in kaleme aldığı yazıda, UCM kararının İsrail'e karşı silah ambargosu taleplerini artırabileceğine dikkat çekiliyor.  

Gazetenin görüştüğü Kudüs merkezli düşünce kuruluşu İsrail Demokrasi Enstütüsü'nden Eran Şamir-Borer, UCM'nin kararını eleştirirken, sürecin bu noktaya varmasında Tel Aviv yönetiminin yol açtığına işaret ediyor. 

Analist, İsrail'de Gazze savaşıyla ilgili bağımsız bir inceleme yürütülse UCM'nin böyle bir karar vermek durumunda kalmayacağını savunarak şunları söylüyor: 

Devlet hiçbir şey yapmadı, kafasını kuma gömdü.

Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşında muhalefet kanadı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu liderliğindeki radikal sağcı koalisyonun kararlarının incelenmesi için defalarca komisyon kurulmasını talep etmişti. Ancak Netanyahu, araştırma komisyonu kurulmasına savaş bitene kadar karşı olduğunu söylemişti. 

İsrail'in ekonomi gazetelerinden Globes'taki analizde UCM kararının, İsrail'in Gazze işgalini eleştirenlerle Tel Aviv'e silah satışının yasaklanmasını isteyenlerin elini güçlendirdiği yorumu paylaşılıyor. 

Haberde, İsrail'in askeri teçhizatının yüzde 30'unun Almanya tarafından gönderildiği hatırlatılıyor. UCM kararının, Berlin hükümetinin İsrail'e silah tedariki konusundaki ısrarcılığının zayıflamasına yol açabileceği değerlendirmesi yapılıyor. 

UCM'nin merkezi Hollanda'nın Lahey şehrinde yer alıyor. Hollanda Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp, mahkemenin tutuklama emrini uygulayacaklarını duyurmuştu. 

Ancak sivil toplum kuruluşları (STK), Hollanda'nın İsrail'e silah gönderen ülkeler arasında yer aldığına dikkat çekerek ambargo talebiyle Lahey'de hükümete karşı dün dava açtı. Mahkeme, talebe ilişkin kararını 13 Aralık'ta açıklayacak.

Diğer yandan Times of Israel, UCM kararından önce de son dönemde İsrail'e silah tedarikinin durdurulması çağrılarının arttığına işaret ediyor. Haberde, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın İsrail'e ambargo talep ettiği mektubu 1 Kasım'da Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği'ne gönderdiği hatırlatılıyor. Ortak mektupta aralarında Rusya ve Çin'in de yer aldığı 52 ülkenin imzası var. 

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da geçen ayki açıklamasında Gazze savaşının sonlandırılması için İsrail'e silah ambargosu çağrısı yapmıştı. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Macron'a destek verirken, Netanyahu açıklamaya tepki göstermişti. 

İsrail'in en büyük silah tedarikçisi olan ABD, UCM'yi kuran Roma Statüsü'ne taraf değil. ABD Başkanı Joe Biden, UCM kararını "rezalet" diye nitelerken, Netanyahu mahkemeyi "Yahudi düşmanlığıyla" suçlamıştı. İsrail de üye devletler arasında yer almıyor ve UCM'nin yargı yetkisini tanımıyor.

Independent Türkçe, Haaretz, Globes, Times of Israel, AP