BM: Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinin büyük sorumluluğu var, veto kullanımının açıklanması gerekiyor

Birleşmiş Milletler (BM) Sözcüsü Stephane Dujarric, ABD'nin, Cezayir'in Gazze'de acilen insani ateşkes talep edilen karar tasarısını veto etmesinin ardından açıklamalarda bulundu

Stephane Dujarric (AA)
Stephane Dujarric (AA)
TT

BM: Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinin büyük sorumluluğu var, veto kullanımının açıklanması gerekiyor

Stephane Dujarric (AA)
Stephane Dujarric (AA)

Dujarric, günlük basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

ABD'nin vetosu hakkında konuşan Dujarric, "Bizim mesajımız değişmedi. Genel Sekreter, Gazze'de insani ateşkes çağrısını yineliyor ve Güvenlik Konseyi'nin tek ses olmasını istiyor." ifadesini kullandı.

Dujarric, BM Güvenlik Konseyi'nde 7 Ekim 2023'ün ardından iki kararın kabul edildiğini ve bunların da uygulanmasının önem taşıdığını dile getirdi.

BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinin büyük sorumluluğu bulunduğunun altını çizen Dujarric, "Veto kullanımının açıklanması gerekiyor." dedi.

İsrail'in BM Daimi Temsilcisi'nin, BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansını (UNRWA) "terör örgütü" olarak tanımlamasıyla ilgili Dujarric, "UNRWA, Gazze'deki insani yardım çalışmalarının belkemiğini oluşturmaya devam ediyor." diye konuştu.

Dujarric, tüm ülkelere UNRWA'ya desteklerini sürdürmeleri çağrısında bulunarak, UNRWA'nın "alternatifi olmadığının" altını çizdi.

İsrail'in BM Daimi Temsilcisi Gilad Erdan'ın sözlerinin UNRWA çalışanlarının hayatlarını tehlikeye atıp atmadığının sorulması üzerine Dujarric, "Bu tür kışkırtıcı söylemler, ne Gazze'de ne de Orta Doğu'nun farklı bölgelerinde yürüttüğümüz insani yardım çalışmalarına yardımcı olmuyor." değerlendirmesinde bulundu.

BM Güvenlik Konseyi'nde Cezayir'in sunduğu Gazze'de acilen ateşkes talep edilen, sivillere yönelik her türlü saldırıyı kınayan ve zorla yerinden edilmeye karşı çıkan karar tasarısı oylamaya sunulmuştu.

15 üyeli BM Güvenlik Konseyi'nde ABD'nin veto ettiği karar tasarısı için İngiltere "çekimser" oy kullanırken, 13 ülke "evet" oyu vermişti.



Demokrasilerin çevreciliği: Kirliliği otokrasilere ihale etmek

Phuket'te büyüyen çöp sahasında çalışanlar (Reuters)
Phuket'te büyüyen çöp sahasında çalışanlar (Reuters)
TT

Demokrasilerin çevreciliği: Kirliliği otokrasilere ihale etmek

Phuket'te büyüyen çöp sahasında çalışanlar (Reuters)
Phuket'te büyüyen çöp sahasında çalışanlar (Reuters)

Demokratik ülkeler genellikle iklim liderleri olarak görülüyor ancak yeni araştırmalar çevre dostu sicillerinin kirliliği tamamen azaltmak yerine yurtdışına kaydırmaktan kaynaklanabileceğini öne sürüyor.

Çarşamba günü PLOS Climate adlı akademik dergide yayımlanan araştırmaya göre, demokrasiler tüketimlerinin çevreye verdiği zararı otokratik devletlere kıyasla daha fazla başka ülkelere aktarma eğiliminde.

"Çevre kirliliğinin ihale edilmesi", küresel çevre yükü devam ederken kendi sınırları içindeki sera gazı emisyonlarını azaltmalarına olanak tanıyor.

Yazarlar, "Demokrasilerde yerel (bölgesel) emisyon seviyeleriyle 'kirlilik dışa aktarımının' ne kadar ilişkili olduğuna dair ilk sistematik çalışmalardan birini sunuyoruz" dedi.

Ana sonuç, kirliliğin ihale edilmesinin demokrasilerde 'evde' daha düşük sera gazı emisyonlarıyla önemli ölçüde ve temelde bağlantılı olduğu.

Çalışma, çevreye etkilerin küresel ticaret yoluyla nasıl yeniden dağıtıldığını araştırmak için sera gazı verileri, ticaret kayıtları ve demokrasi puanlarını kullanarak 1990'dan 2015'e kadar 161 ülkeyi analiz etti. Bulgular, demokratik ülkelerin sadece diğerlerinden daha fazla kirliliği dışarıya ihale etmekle kalmadığını, aynı zamanda bunun yurt içinde daha düşük kişi başına düşen emisyonlarla güçlü bir şekilde bağlantılı olduğunu gösteriyor.

sdfrg
Sierra Leone (AP)

Sera gazı emisyonları, daha az demokratik olan muadillerine kıyasla daha fazla kirliliği dışarıya aktaran demokrasilerde kişi başına ortalama 1 metrik ton daha düşüktü.

Kirliliğin yurtdışına aktarılması, ülkelerin kirletici malları kendileri üretmeyi bırakıp bunun yerine ithal ederek çevreye zararı üretici ülkelere kaydırması anlamına geliyor. Bu durum küresel ticarette, özellikle de daha zengin demokrasilerle daha zayıf çevre düzenlemelerine sahip düşük gelirli ülkeler arasında yaygın.

Araştırmacılar, Japonya ve Almanya gibi ülkelerin yurt içinde emisyonlarını azaltırken, yurtdışında, özellikle Çin gibi ülkelerden yaptıkları ithalat yoluyla, etkin bir şekilde sorumlu oldukları emisyonları nasıl artırdıklarını belgeleyen daha önceki BM raporlarına atıfta bulundu.

Önceki çalışmalar, demokrasilerin daha fazla kamusal hesap verebilirlik ve daha güçlü düzenlemeler nedeniyle çevresel ölçütlerde daha iyi performans gösterdiğini öne sürüyordu. Yeni analiz, bu ölçütlerin gerçekten neyi yakaladığı hakkında soruları gündeme getiriyor. Daha temiz iç hava ve azaltılmış yerel emisyonlar daha iyi kamu talebini ve politikasını yansıtıyor olabilir ancak aynı zamanda kirliliğin ticaret yoluyla küresel olarak yeniden dağılımını da yansıtıyor olabilir.

Yazarlar yaptığı basın açıklamasında "Bu durum, çevreyi koruma açısından demokrasilerin otokrasilere karşı ahlaki üstünlük iddialarını sorgulatıyor" dedi.

Bulgular, özellikle daha varlıklı demokrasiler Küresel Plastik Anlaşması ve COP29 gibi uluslararası iklim anlaşmalarını müzakere ederken, çevresel adalet ve sorumlulukla ilgili artan tartışmaların ortasında geldi. Bu forumlarda genellikle ulusal hedefler vurgulanırken, tüketimin küresel etkileri göz ardı ediliyor.

Bu makale, zengin ulusların yaşam tarzlarının gerçek çevresel maliyetini olduğundan düşük gösterebilen bölgesel temelli iklim hesabına meydan okuyan ve giderek artan bir araştırma grubuna katkıda bulunuyor.

Yazarlar, özellikle yüksek gelirli demokrasilerin çevre politikalarını sadece kendi sınırları içindeki emisyonları değil, aynı zamanda yurtdışındaki tüketimlerinin tüm etkilerini de hesaba katacak şekilde yeniden yönlendirmeleri gerektiğini savunuyor.

Independent Türkçe