Eski Honduras liderinin El Chapo'yla ilişkisinin detayları ortaya çıktı

Meksika lideri de inceleme altında

Hernandez hakkındaki davanın iki üç hafta içinde sonuçlanması bekleniyor (Reuters)
Hernandez hakkındaki davanın iki üç hafta içinde sonuçlanması bekleniyor (Reuters)
TT

Eski Honduras liderinin El Chapo'yla ilişkisinin detayları ortaya çıktı

Hernandez hakkındaki davanın iki üç hafta içinde sonuçlanması bekleniyor (Reuters)
Hernandez hakkındaki davanın iki üç hafta içinde sonuçlanması bekleniyor (Reuters)

Bir dönem uyuşturucuyla mücadelede ABD'nin en önemli müttefiklerinden biri olarak görülen eski Honduras Devlet Başkanı Juan Orlando Hernandez, dün New York'ta 500 tondan fazla kokainin ticaretine yardım ettiği iddiasıyla yargılanmaya başladı.

Hernandez hakkındaki iddiaları ortaya atan federal savcılar, eski Honduras liderinin ikili hayat yaşadığını öne sürdü.

Savcılık, Hernandez'in aralarında Meksikalı kartel lideri Joaquín "El Chapo" Guzman'ın da bulunduğu birçok uyuşturucu baronundan milyonlarca dolar rüşvet aldığını iddia etti.

Savcı Yardımcısı David Robles, dava sırasında jüriye yaptığı konuşmada, "Yıllar boyunca Honduras'ta en büyük ve en vahşi uyuşturucu kaçakçılarıyla el ele çalıştı. ABD'ye tonlarca kokain gönderdi" ifadelerini kullandı.

Savcılık ayrıca, Hernandez'in ünlü uyuşturucu kaçakçılarıyla çekilmiş fotoğraflarını ve eski Honduras liderinin adını taşıyan bir makineli silahın fotoğrafını jüriye gösterdi.

Savcılık, eski Honduras liderinin kartelden aldığı rüşvetlerle zenginleşip, elde ettiği parayı 2013 ve 2017'deki seçimlere hile karıştırmak için kullandığını öne sürdü.

Savcılığa göre, 2013'teki seçimde o dönem Sinaloa kartelinin başında bulunan El Chapo, Honduras'a gidip buradaki bir çiftlikte Hernandez'le gizli bir görüşme yaptı. Görüşme sonrasında ikilinin, 1 milyon dolar karşılığında El Chapo'ya koruma sağlanması konusunda anlaşmaya vardığı iddia edildi.

Hernandez'in kartel üyelerine polis koruması sağladığı ve kartele ait uçakların güvenlik güçleri tarafından incelenmemesi için bazı adımlar attığı da dava dosyasına giren iddialar arasında yer aldı.

55 yaşındaki Hernandez ise hakkkındaki suçlamaları reddetti.

Hernandez'in avukatı Renato Stabile, müvekkilinin Honduras'taki şiddet olaylarını azalttığını ve kartel üyelerinin ABD'ye iadesinin önünü açan yasalar çıkardığını vurguladı.

Stabile jüriye yaptığı konuşmada, "Hernandez uyuşturucu kaçakçılarıyla birlikte oturmadı, onlara karşı ayağa kalktı" dedi.

Üst üste iki 4 yıllık dönem iktidarda kalan Juan Orlando Hernandez, 2022'de görevden ayrılmıştı. Yerine gelen solcu Xiomara Castro yönetimi, birkaç hafta sonra Hernandez'in tutuklanarak ABD'ye iade edilmesine karar vermişti.

Honduras'ta "yüzyılın davası" diye nitelenen dava ülkedeki yolsuzluğun hangi boyuta ulaştığının önemli işaretlerinden biri olarak görülüyor.

Honduraslı siyasi analist Miguel Calix, Wall Street Journal'a yaptığı açıklamada, "Juan Orlando, son 12 yıldır her yerde olan bir figürdü. Bu durum, organize suçun siyasi sistemi ne kadar derin bir şekilde yozlaştırabileceğini gösteriyor. Çok fazla güçlü insanın adının yolsuzluğa karıştığı düşünülüyor" diye konuştu.

New York Times: Meksika lideri inceleme altında

Eski Honduras Devlet Başkanı Juan Orlando Hernandez'in ABD'deki yargılanmasına başlanırken, New York Times gazetesi Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador hakkında da bir soruşturma yürütüldüğünü öne sürdü.

Resmi belgelere ve konuya yakın üç ayrı kaynağa dayandırılan haberde, ABD'li güvenlik güçlerinin Obrador'a yakın isimlerin uyuşturucu kartellerinden milyonlarca dolar rüşvet aldığı şüphesiyle yıllar süren bir soruşturma yürüttüğü ifade edildi.

Ancak yürütülen soruşturma resmi bir yargı sürecine çevrilmeden kapatıldı.

NYT'ye konuşan kaynaklar, ABD yönetiminin ülkenin en önemli müttefiklerinden birinin lideriyle ilgili yargı süreci yürütmeye isteksiz olduğunu söyledi.

Gazetenin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Lopez Obrador, iddiaların tamamen asılsız olduğunu öne sürdü.

Soruşturma haberlerinin iki ülke arasındaki ilişkileri etkilemeyeceğini belirten Lopez Obrador, yine ABD hükümetinden konuyla ilgili bir yanıt beklediğini vurguladı.

Soruşturmayı yürüten ekibe konuşan bir muhbir, Lopez Obrador'un en yakınındaki isimlerden bazılarının 2018'deki seçimler öncesinde Sinaloa kartelinin lideri Ismael Zambada Garcia'yla buluştuğunu söyledi.

Başka bir muhbirse, seçimi kazanmasının ardından Zetas kartelinin Obrador'a yakın iki isme 4 milyon dolar ödeme yaptığını öne sürdü.

Üçüncü bir muhbir, kartelin elinde Obrador'un oğullarının uyuşturucu parasını teslim alırken çekilen görüntüleri olduğunu iddia etti.

Obrador, muhbirler tarafından ortaya atılan iddiaların tamamını reddetti.

Independent Türkçe



İran-İsrail Savaşı’nın kaybedenleri ve kazananları

Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
TT

İran-İsrail Savaşı’nın kaybedenleri ve kazananları

Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)

Yusuf Azizi

İsrail Hava Kuvvetleri, 13 Haziran'da İran’a geniş çaplı bir saldırı düzenledi ve Tahran buna füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) karşılık verdi. Çatışmalar, 23 Haziran'a kadar devam etti ve ABD, 21 Haziran cumartesi günü B-2 bombardıman uçaklarıyla İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan'daki nükleer tesislerini bombaladıktan sonra arabuluculuk yapmaya başladı.

Bu makalede İran ve İsrail'deki başlıca aktörlere odaklanarak bölgeyi sarsan bu savaşta şimdiye kadar kaybedenleri ve kazananları tespit etmeye çalıştım. Bu aktörlere, savaşın sonucunda ya da daha sonraki bir aşamada İsrail'in desteğiyle mevcut rejimin devrilmesi durumunda onun yerine geçebilecek İranlı muhalefet güçleri de dahil.

Zafer mi, yenilgi mi?

Tahran'dan başlayalım. İran rejimi özellikle 7 Ekim 2023'te Hamas ve müttefiklerinin İsrail'e düzenlediği saldırının ardından Lübnan, Suriye ve Irak'taki müttefiklerinin aldığı darbelerden sonra böyle bir çatışmaya hazırdı. İran ve İsrail, her biri kendi perspektifinden zaferin onda olduğunu iddia etti. İsrail, 1948'deki kuruluşundan bu yana eşi ve benzeri görülmemiş füzeli saldırılara uğrarken söz konusu saldırılarda, konutlar, hükümet binaları ve hassas araştırma ve güvenlik merkezleri vuruldu. Saldırının yol açtığı hasarın ayrıntıları halen gizli tutuluyor. Ayrıca Ben Gurion Havaalanı tamamen felç oldu. İsrail ağır ekonomik kayıplar yaşadı. Onlarca asker ve sivil öldürüldü.

Ancak İsrail’in ağır yaptırımların uygulandığı İran'ın aksine, başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerinden doğrudan destek görecek ve bu da hızlı bir şekilde toparlanmasını sağlayacağına şüphe yok. İran ise çok ağır darbeler aldı. İran çok sayıda askeri komutanının ve güvenlik yetkilisini kaybetti, önde gelen nükleer bilim adamları suikasta kurban gitti, askeri üsler, nükleer tesisler ve ekonomik merkezler yakın vadede telafi edilemeyecek şekilde zarar gördü. Bu durum, İsrail istihbaratının İran’daki kurumlara derinlemesine sızması ve ülkenin hava sahasına daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde girmesinin bir sonucuydu.

Buna rağmen İsrail, İran rejimini devirmeyi veya liderlerini tamamen ortadan kaldırmayı başaramadı. İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney saldırının ilk günlerinde ortadan kayboldu. Bu yüzden İran'ın zafer iddiası sadece propagandadan ibaret gibi görünüyor. Çünkü durum, İsrail'in saldırıları sonrasında Lübnan'daki Hizbullah'ın başına gelenlere benziyor. Bu saldırılar, İsrail'in istediği zaman bombardıman yapabildiğini, İran'ın da füze saldırılarıyla karşılık vereceğini hesaba kattığını gösterdi. Bu yüzden orta ve uzun vadede İran rejimi bu savaşın başlıca kaybedeni olarak nitelendirilebilir.

Kaçırılan fırsatlar

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’a karşı başlayan saldırının ilk saatlerinde İran halkını rejime karşı ayaklanmaya çağırdı. Eski İran Şahı’nın oğlu Rıza Pehlevi de bu çağrıları tekrarladı. Ancak bu çağrılar ne başkent Tahran'da ne de diğer şehirlerde kayda değer bir yanıt buldu, aksine başkentin nüfusunun yaklaşık yarısı hava saldırılarından kaçmak için ülkenin kuzeyine kaçtı. Analistlere göre İran halkı gösterilere katılmaktan, saldırgan bir yabancı güçle iş birliği yapmayı reddetmeleri ve Afganistan, Irak ve Libya'daki trajik senaryoların tekrarlanmasından korkmaları nedeniyle kaçındı.

Entelektüeller, yazarlar ve sanatçılar bu reddi dile getirdiler. İran'da, özellikle Tahran ve Fars bölgelerinde rejimin popülaritesinin keskin bir şekilde düşmesine rağmen, milliyetçi, ulusalcı ve mezhepçi duygular, 2022 yılında Mehsa Amini’nin kıyafet uygulamasına riayet etmediği için polis tarafından gözaltına alındığı sırada hayatını kaybetmesinin ardından başlayan protesto gösterilerinde olduğu gibi ayaklanmaların çıkmasını engelledi. Azerbaycan ve Ahvaz (Huzistan) eyaletlerinde de Rıza Pehlevi'nin iktidara geri dönme endişelerinin arttığı bir ortamda, İsrail saldırısını desteklemek kabul edilebilir bir seçenek değildi.

Sınırlı bir kazanım ve beklenen bir yenilgi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre İran ve İsrail rejimlerinin açıkça ifade ettikleri coşkuya rağmen, Tahran için durum geçici bir zaferden öteye geçmiyor. Vatandaşların evlerine dönmeleri, otoritenin zayıflığı, yaşam krizinin derinleşmesi ve enflasyonun yükselmesi nedeniyle hissettikleri güvensizliği ortadan kaldırmadı. Bu durum, özellikle Fars olmayan etnik grupların yaşadığı bölgelerde yeni ayaklanmaların patlak vermesine ve hatta Devrim Muhafızları tarafından bir iç darbeye yol açma tehlikesi yaratıyor.

Bir uydu kanalı, Netanyahu’nun saldırıdan üç gün önce Rıza Pehlevi ile görüştüğünü ve İran halkını harekete geçirme konusunda anlaştıklarını bildirdi. Ancak halkı harekete geçiremediler. Çünkü iki tarafın ilişkileri, merhum İran Şahı ve Tel Aviv arasında tarihi bir yakınlığa dayanıyor. Pehlevi, 2023 nisanında İsrail'i ziyaret etmiş ve bu ziyaret İran’da yaygın tartışmalara yol açmıştı.

Gerçek kaybedenler ve kazananlar

İlk kaybedenler, açıkça İsrail'in tarafını tutarak İran halkının güvenini kaybeden Rıza Pehlevi'dir. Pehlevi, daha önceki tutumlarıyla diğer milletlerin haklarını inkar ettiği için onların desteğini de kazanamamıştı. İkinci kaybedenler ise İran'daki, özellikle de Ahvaz’daki ekonomik merkezlerin bombalanmasından memnun olanlar oldu. Bu tesisler Ahvazlılara aittir. Bu kişiler, saldırının rejimi yıkacağını sansalar da halk bu çağrılara yanıt vermedi.

Ayrıca, İran rejiminin ve monarşi akımının ezeli düşmanı olan Halkın Mücahitleri Örgütü’nün (HMÖ) tutumu da dikkat çekiciydi. Örgüt, daha önce Amerikan sağıyla ilişkileri olmasına rağmen İsrail saldırısını desteklemekten kaçınıp‘ne uzlaşı ne savaş’ sloganını benimsedi. Üçüncü çözümün halkın elinde demokratik değişim ve organize direniş olduğunu söyledi. Böylece, Irak-İran Savaşı sırasında Saddam Hüseyin ile ittifak kurarak güvenilirliğini büyük ölçüde yitirdiği tarihi hatasını tekrarlamaktan kaçınmaya çalıştı.

Görünüşe göre İran rejimi, güvenlik durumunu yeni bir baskı kampanyası başlatmak için kullanacak ve bu kampanya, Mossad ile iş birliği yaptığı gerekçesiyle idamların uygulanmasını da içerebilir. Ancak gerçek casusluk ağları, derin bir yolsuzluk sistemiyle yönetilen devletin iç yapısında halen korunaklı halde olabilir. Öte yandan bu çatışmanın en büyük kazananı ABD Başkanı Donald Trump olabilir. Washington, askeri operasyona katıldı ve savaşı sona erdiren arabuluculuk sürecini yönetti, bu da onu en etkili aktör ve siyasi açıdan en büyük kazanan yaptı.