Beyaz Saray, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı’nı İran ve Rusya'ya yardım etmekle suçladı

Johnson geçtiğimiz Aralık ayında Zelenskiy ile görüşmesinin ardından basın toplantısı düzenliyor (AFP)
Johnson geçtiğimiz Aralık ayında Zelenskiy ile görüşmesinin ardından basın toplantısı düzenliyor (AFP)
TT

Beyaz Saray, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı’nı İran ve Rusya'ya yardım etmekle suçladı

Johnson geçtiğimiz Aralık ayında Zelenskiy ile görüşmesinin ardından basın toplantısı düzenliyor (AFP)
Johnson geçtiğimiz Aralık ayında Zelenskiy ile görüşmesinin ardından basın toplantısı düzenliyor (AFP)

Beyaz Saray, dün ABD Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçi Başkanı Mike Johnson'a yönelik eleştirisini artırdı ve onu Ukrayna'ya yardım göndermeyi amaçlayan bir ulusal güvenlik tasarısının oylanmasını engelleyerek İran ve Rusya'ya yardım etmekle suçladı.

Reuters'e konuşan altı kaynak, İran'ın Rusya'ya çok sayıda güçlü ‘karadan karaya’ balistik füze sağladığını ve bunun ABD yaptırımlarına tabi iki ülke arasındaki askeri işbirliğini güçlendirdiğini söyledi. Beyaz Saray Basın Sekreteri Yardımcısı Andrew Bates, İran’ın Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşındaki ve Ukrayna şehirlerine yönelik saldırılarındaki yeteneklerini artırmak için çok çalıştığını söyledi. Bates, “Başkan Biden İran'a karşı çıkıyor, ancak tüm bunların içinde Meclis Başkanı Johnson'dan 'İran'ı memnun etmeme' taahhüdü nerede bekleniyor? Başarılamadı. Bunun yerine onun eylemsizliği Putin ve Hamaney'e fayda sağlıyor” dedi.

Geçtiğimiz hafta Senato çoğu yasayı onaylayan Demokratlara katılan 22 Cumhuriyetçi de dahil olmak üzere 70'e 30'luk ezici tarafın Ukrayna, İsrail ve Tayvan için 95 milyar dolar değerinde bir yardım tasarısını onayladı. Johnson, kararı oylamaya sunmadan Temsilciler Meclisi'ne iki haftalık bir tatil vererek, “Senato bizi harekete geçmeye zorlamayacak” dedi. Johnson, herhangi bir uluslararası askeri ve insani yardım paketinin, ABD'nin Meksika sınırındaki güvenliği ele alacak önlemleri de içermesi gerektiğini söyledi.



Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
TT

Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)

Temmuz 2021'de Havana yönetimine karşı düzenlenen büyük protesto eylemlerinin yankıları sürüyor.

ABD, Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'in de aralarında bulunduğu Kübalı yetkilileri insan haklarını ihlal ettikleri gerekçesiyle yaptırım listesine aldı. 

Karayipler'deki ada ülkesinin üst düzey yöneticilerine vize kısıtlamaları uygulanacağı da duyuruldu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, X hesabından yaptığı açıklamada "Temmuz 2021'deki protestolara katılanların haksız bir şekilde gözaltına alınıp işkenceye tabi tutulmasından sorumlu olan ya da bu olaylarda suç ortaklığı yapan" yargı ve cezaevi çalışanlarının da vize kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalacağını söyledi. 

54 yaşındaki siyasetçi şu ifadeleri kullandı:

ABD, Küba halkının insan hakları ve temel özgürlüklerini desteklemeyi ve gayri meşru, dikta rejimlerinin yarıküremizde hoş karşılanmadığını net bir şekilde ortaya koymayı sürdürecek.

Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'le birlikte Küba Savunma Bakanı Álvaro López Miera ve İçişleri Bakanı Lázaro Álvarez Casas'ın da yaptırım listesine alınmasına Havana'dan tepki geldi. 

Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez de X'te açıklama yaparak ABD'nin Küba halkının ya da liderlerinin iradesini ipotek altına alamayacağını vurguladı. 

Küba Dışişleri Bakanlığı'nın ABD'den sorumlu yetkililerinden Johana Tablada ise Rubio'yu "soykırım ve toplu sınırdışı savunucusu" diye niteledi. 

Elektrik kesintileri yüzünden Havana'nın defalarca karanlığa gömülmesinin ardından 11-12 Temmuz 2021'de patlak veren protestolar, tüm dünyanın dikkatini çekmişti. 

Bir kişinin öldüğü eylemlerin bazılarında protestocular devlet binalarına ve kamu malına zarar vermiş, güvenlik görevlilerine ve mağazalara taş atarak saldırmıştı.

Batı medyası, eylemlerin herhangi bir muhalif örgüt tarafından organize edilmediğini bildirirken Küba yönetimi, onlarca yıldır süren ABD yaptırımları ve propagandasını sorumlu tutmuştu.

Yönetim destekçileri, yetkililerle birlikte tepki göstererek muhalif eylemleri bastırmaya çalışmıştı. 

Ekonomik kriz, gıda ve ilaç kıtlığına karşı başlayan gösterilerin ardından ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün aktardığına göre en az 1400 kişi gözaltına alınırken, yaklaşık 700 kişi hapse atılmıştı. 

2022'de Kübalı savcılar, 790 civarında kişinin bu eylemlerle ilgili olarak soruşturulduğunu açıklamıştı.

Davaları takip eden 11J adlı hak örgütü, 554 kişinin protesto gösterileriyle ilgili olarak aldıkları cezayı çektiği bilgisini 2024 sonunda vermişti. Bunlardan bazıları Papa Francis'in talebiyle şartlı tahliyeden faydalandı. Halihazırda hapiste kalan eylemci sayısının 360'la 420 arasında olduğu tahmin ediliyor.  

Independent Türkçe, France 24, AFP, AP