Muhafazakarlar Şura Meclisi’nde çoğunluğu ellerinde tutabilmek için Tahran'da ortak seçim listesi oluşturdu

Ilımlılar listesinin lideri: Seçimlere yüksek katılım oranı nükleer anlaşma müzakerelerinde elimizi güçlendirecek

Cumartesi günü seçim kampanyası posterlerinin yapıştırıldığı bir standın önünden geçen İranlılar (AFP)
Cumartesi günü seçim kampanyası posterlerinin yapıştırıldığı bir standın önünden geçen İranlılar (AFP)
TT

Muhafazakarlar Şura Meclisi’nde çoğunluğu ellerinde tutabilmek için Tahran'da ortak seçim listesi oluşturdu

Cumartesi günü seçim kampanyası posterlerinin yapıştırıldığı bir standın önünden geçen İranlılar (AFP)
Cumartesi günü seçim kampanyası posterlerinin yapıştırıldığı bir standın önünden geçen İranlılar (AFP)

İran’da muhafazakarlar, önümüzdeki cuma günü yapılması planlanan milletvekili seçimleri için başkent Tahran'da ortak seçim listesi oluşturma kararı aldı. Öte yandan İranlı yetkililer, halkın seçimlere katılım oranını artırmaya yönelik kampanyaya ağırlık verdi.

İran resmi haber ajansları ve Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı medya kuruluşları, İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf tarafından oluşturulan Devrimci Güçler Koalisyonu ve katı muhafazakar çizgideki Paydari (Direniş) Cephesi’nin, Şura Meclisi’ndeki çoğunluğu ellerinde tutmaya devam etmek amacıyla başkent Tahran ve çevresindeki 30 bölgede her iki gruptan adayların yer aldığı ortak seçim listesi oluşturma kararı aldıklarını aktardı.

Listenin başında DMO’nun eski liderlerinden Kalibaf'ın yanı sıra Paydari Cephesi lideri ve milletvekili katı muhafazakar din adamı Murteza Ağa Tehrani yer alıyor.

DMO'ya yakın Tesnim Haber Ajansı’nın aktardığına göre, Devrimci Güçler Koalisyonu Sözcüsü İbrahim Resuli, yaptığı açıklamada, ortak listenin ‘nihai’ liste olduğunu söyledi. Paydari Cephesi’nden yapılan açıklamada ise tarafların ortak bir liste oluşturma ve iki eş başkan seçme kararı almadan önce olumlu ve olumsuz konuları tartıştığı belirtildi.

Geçtiğimiz hafta, Meclis Başkanı Kalibaf'ın seçim bölgesini Tahran yerine memleketi Meşhed olarak değiştirildiğiyle ilgili haberler basınında yer almıştı. Ancak böyle bir değişikliğe gidilmedi. Kalibaf, Tahran'dan aday olan muhafazakarlar listesinin başında yer almaya devam ediyor.

Geçtiğimiz hafta muhafazakar çizgideki bazı isimler, bağımsız adayların, ılımlıların ve muhafazakarların oluşturduğu ittifakların, adayların şansını artıracak seçim listelerinin sayısının fazla olmasına ilişkin korkularını dile getirmişlerdi.

devfdev
Murteza Ağa Tehrani Şura Meclisi’ndeki oturum aralarında katı muhafazakar çizgideki Paydari Cephesi milletvekilleri ile konuşurken (IRNA)

Kalibaf’ın Tahran’dan aday olacağı teyit edilirken, ortak listede yer alan Milletvekili Muhsin Dehnavi, müttefikleriyle listeden çekilme konusunda anlaştığını açıkladı. Bu gelişmeden önce Dehnavi’nin İran’daki bir fabrikanın sahibinden işlemlerini kolaylaştırmak için rüşvet aldığına dair bilgiler sızdırılmıştı.

Dehnavi, 2017 yılının temmuz ayında İran'ın paramiliter teşkilatı Besic Güçleri ile ilişkisi nedeniyle öğrenci olarak bulunduğu ABD’den sınır dışı edildi ve ardından İran’da milletvekili oldu. Dehnavi, daha sonra Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden burs kazandı.

Diğer taraftan halkın ülkenin yönetiminden duyduğu memnuniyetsizlik ve ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlar nedeniyle kötüleşen ekonomik durumdan ötürü seçmenlerin sandık başına gitme konusunda isteksizliğinin rekor düzeye çıkmasından korkan yetkililer, seçimlere katılım oranını artırmaya yönelik kampanyalarına da hız verdi.

Milletvekili seçimleri, İran’da 2022 yılının eylül ayında genç kadın Mahsa Amini'nin ‘başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle’ ahlak polisi tarafından gözaltında tutulduğu sırada ölmesinin ardından, İran'ın 31 ilinin büyük bir kısmında başlayan kitlesel halk protestoları sonrası ülkede düzenlenen ilk seçimler olacak.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, pazar günü yaptığı açıklamada, halkı destekleyecek ve hükümete yardım edecek güçlü bir parlamento kurmayı umduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Reisi, şunları söyledi:

Hükümetin hizmetleri ve halkın desteğiyle çeşitli alanlardaki sorunların çözülebileceğine inanıyorum. Düşmanları engellemekte kararlıyız.

Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, seçmenlerin verdiği her oyun ‘İran’ın uluslararası alanda elini güçlendireceği’ değerlendirmesinde bulundu.

Reformistlerin hayaleti

Öte yandan reformist çizgideki başlıca partiler, önde gelen adaylarını reddettikten ve siyasi sürece dahil olma taleplerini yanıtladıktan sonra seçimlerden uzaklaşma eğilimi gösterdi. Ancak geçtiğimiz günlerde ılımlıların desteklediği muhafazakar çizgideki eski Milletvekili Ali Mutahhari, Sada-yı Millet (Milletin Sesi) listesinin oluşturulduğunu duyurdu. Mutahhari’nin listesinde bazı reformistler, ılımlılar ve bağımsız adayların isimleri de yer alıyor.

İran’ın önde gelen reformist aktivistleri, geçtiğimiz hafta bazıları İran dışında yaşayan 110 reformist aktivistin imzaladığı ve seçimlere katılım çağrısında bulunan açıklamaya sert eleştiriler yöneltmişti. Bu arada İran’ın resmi haber ajanslarının açıklamayı tekrar tekrar yayınlaması, gözlemcilerin dikkatinden kaçmadı.

dscvds
Cumartesi günü Tahran'da milletvekili adaylarının posterlerinin yapıştırıldığı bir duvarın önünden geçen İranlı kadınlar

Bir önceki milletvekili seçimlerinde ve ardından yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmasına izin verilmeyen Mutahhari, milletvekili seçimleriyle adaylığa geri döndü. DMO’ya yakın medya kuruluşlarının dikkatini çeken Mutahhari’nin, bugün DMO’ya yakın Tesnim Haber Ajansı genel merkezinde bir basın toplantısı düzenlenmesi planlanıyor.

Mutahhari, yaptığı bir açıklamada şunları söyledi:

Bu rejimi kaldırıp başka bir rejim kurmalıyız’ diyenlerin bir kısmı yanılıyor. Kolayca başaramadığımız devrimden vazgeçmemeliyiz. Rejimi devirmek o kadar basit değil. Bunun yerine rejimde reform yapılmalı. Seçimlere katılmaktan ve aday olmaktan kaçmamalıyız.

İran gibi bir ülke için içinden geçilen hassas dönemde Batılılar açısından seçimlere katılım oranının son derece önemli olduğunu belirten Mutahhari, “Katılım oranının düşük olması, kesinlikle onların (Batılıların) müzakere masasına oturmamaları ya da daha fazla imtiyaz arayışına girmelerine yol açacaktır. Ancak yüksek katılım oranı, müzakerelerde bizim elimizi güçlendirecektir” şeklinde konuştu.

Seçim kampanyasına ılık bir atmosfer hakim

Öte yandan İran haber siteleri, Keyhan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Temsilcisi Hüseyin Şeriatmedari’nin devlet televizyonu ekranlarından yaptığı açıklamada, “Düşman, halkın seçimlere katılmasını engellemek için tüm gücüyle çalışıyor. Sandıkları boykot etmek, seçimlere katılmamak düşmanla iş birliği yapmaktır” dediğini aktardı.

Şeriatmedari, sözlerini şöyle sürdürdü:

İnsanlar Yol ve Şehircilik Bakanı konut projesi başlatmadı diye övündüğünde ya da Enerji Bakanlığı görevini yıllardır sürdüren bakanın elektrik kesintilerine rağmen ‘biz santral yapmıyoruz’ dediğinde, Petrol Bakanı petrol rafinerileri kurmayı ‘kirli işler’ olarak nitelendirdiğinde yahut Tarım Bakanı kendi kendine yeterliliği ‘saçma’ bulduğunda bu durum seçmenler açısından doğal olarak sandıklara yansıyacak ama istenenin bu olmadığı uyarısı yapılıyor.

Seçimlerin uygulanmasını denetleyen kurum olan Anayasa Koruma Konseyi'nin (AKK) 15 adayın adaylık taleplerini onayladığını söyleyen Şeriatmedari, ‘meclisteki her bir sandalye için 51 adayın yarıştığını’ vurgulayarak, “Tüm partilerden ve hareketlerden adaylar seçimlere katıldı. Dolayısıyla yer var ama oy alamama korkusuyla adaylıktan çekilmemeli” dedi.

Şeriatmedari, şöyle devam etti:

Seçimlerde çeşitli siyasi partiler yarışıyor. Reformist çizgideki partilerden birinin lideri, bu partilerin ülkenin dört bir yanından aday gösterdiğini söyledi.

Seçim kampanyasının ılımlı bir atmosferde devam ettiğine dikkati çeken Şeriatmedari, “Seçimin şartlarının ve koşullarının sandığınız gibi olmamasının çeşitli sebepleri var. Bunlardan biri de adayların seçim kampanyalarını Radyo Televizyon Kurumu tarafından ilan edilen kanallar ve sosyal medya siteleri üzerinden yürütmeyi tercih etmeleridir. Bu yüzden artık eskisi gibi sokaklarda pankartlar ve posterler görmüyoruz” yorumunda bulundu.

grtbgrt
Cumartesi günü Nevruz hazırlıkları için Tahran Çarşısı'nda alışveriş telaşı başladı (AFP)

Ancak seçim atmosferinin beklendiği gibi hararetli olmadığı görüşüne katıldığını ifade eden Şeriatmedari, “Bunun birtakım nedenleri var. Bu nedenlerden biri, bazılarımızın körüklediği yabancı ve düşman medyanın kötü amaçlı çabaları da dahil, özellikle hayat şartları ve ekonomik koşullardan kaynaklanan bazı memnuniyetsizliklerdir” şeklinde konuştu.

Düşmanın halkın sandık başına gitmesini engellemek için tüm gücüyle çalıştığını ve hedeflerine ulaşmak için her türlü bahaneye başvurduğunu söyleyen Şeriatmedari, “Bundan dolayı seçimlere katılmamak General Kasım Süleymani'nin ifadesiyle ‘düşmana koridor açmak’ anlamına geliyor. Düşman, ulusal birliğin içinde hareket edebilmek için umutsuzca bu birliğin içinde bir çatlak yaratmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.

İran’da milletvekili seçimleri için kampanyalar geçtiğimiz perşembe günü başladı. Geçtiğimiz iki gün boyunca Telegram'da, ülke genelindeki bazı aday merkezlerinde düzenlenen etkinliklerde yerel sanatçıların pop şarkıları söylediğini gösteren ve İran’daki seçimlerde genellikle tekrar eden görüntüler yayınlandı.

Beklenen Mehdi

Diğer taraftan ülkede başlayan seçim kampanyası, İran’da ‘Beklenen Mehdi' etkinliklerine denk geldi. Bu yüzden ülkenin nüfuz sahibi din adamları, milletvekili seçimlerini dini olaylarla ilişkilendirdi.

Tahran Cuma Namazı imamı Muhammed Cevad Hac Ali Ekberi, seçimlere katılımla ilgili değerlendirmesinde, “Beklenen Mehdi'ye sadık olanların saflarından isimleri aday göstererek, Beklenen Mehdi’nin sancağını seçimlerde güçlü bir katılımla dalgalandırmalıyız” dedi.

Dini vaazlarıyla ünlü olan etkili din adamı Ali Rıza Penahiyan ise “Seçimler, halkın Beklenen Mehdi'ye yardım ve eşlik etmesi için bir yoldur. Seçimler, yokluğu döneminde imama yardım etmek isteyenler için bir sosyal sorumluluktur” diye konuştu.

bgrft
Ülkede hayat şartlarının ve ekonomik koşulların bozulmasının ardından cumartesi günü Tahran Çarşısı’nda halı ticareti hareketsizdi (AFP)

Kum İlim Havzası Müderrisler Camiası Başkanı Haşim Hüseyni Buşehri, halkın sandık başına gitmesinin ‘Beklenen Mehdi'yi memnun edeceğini’ söyledi. Buşehri, “Su kıtlığı ve gençler arasında işsizlik gibi dış mihraklarla ilgisi olmayan bazı sorunlar halen devam ediyor. Bunlar dışarıdan çözülebilecek sorunlar değil” yorumunda bulundu.

AKK Sözcüsü Hadi Tahan Nazif ise X hesabından yaptığı paylaşımda, “Beklenen Mehdi'nin ortaya çıkışı, İran İslam Cumhuriyeti'nin hedeflerinden biri olarak İran Anayasasası’na da yansımıştır. Bu hedefe çok kısa bir zamanda, hemen yarın ulaşılabilir” şeklinde konuştu.



Bangladeş eski Başbakanı Halide Ziya'nın cenaze törenine binlerce kişi katıldı

Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)
Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)
TT

Bangladeş eski Başbakanı Halide Ziya'nın cenaze törenine binlerce kişi katıldı

Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)
Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)

Bangladeş’in başkenti Dakka’da, dün hayatını kaybeden eski Başbakan Halide Ziya için bugün parlamento binası çevresinde büyük kalabalıklar toplandı. Ziya, uzun süren bir hastalık mücadelesinin ardından 80 yaşında yaşamını yitirmişti.

Sabahın erken saatlerinden itibaren Dakka ve diğer bölgelerden gelen kalabalıklar, parlamento binasının önündeki Manik Mia Caddesi’ni doldurdu.

ascdfg
Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)

Halide Ziya’nın cenaze törenine, ülkedeki farklı bölgelerden gelen vatandaşların yanı sıra Hindistan ve Pakistan’dan da önde gelen isimlerin katılması bekleniyor. Ziya, bugün parlamento binası dışındaki bahçeye, 1981’de askeri darbe sırasında suikasta uğrayan eşinin yanına defnedilecek.

Halide Ziya, eşi vefat ettikten sonra siyasete girdi ve 9 yıl süren, eski bir askeri diktatörü deviren halk ayaklanmasının ardından muhalefetin önde gelen lideri olarak öne çıktı.

Ziya, 1991 yılında ilk kez yapılan genel demokratik seçimlerde ezici bir zafer elde ederek Bangladeş’te parlamenter demokrasinin temellerini attı ve ölümüne kadar Bangladeş Milliyetçi Partisi’nin lideri olarak kaldı.

Sakin kişiliğiyle tanınan Halide Ziya, uzun süreli siyasi rakibi ve eski Başbakan Şeyh Hasina ile güçlü bir rekabet içinde oldu. Hasina, Avami Birliği’nin lideri olarak 15 yıl boyunca ülkeyi yönetmiş, ardından 2024’te büyük bir halk ayaklanmasıyla görevden alınmıştı.

xcdf
Halide Ziya (Arşiv – AFP)

Halide Ziya’nın tabutu, Bangladeş bayrağıyla örtülü şekilde, güvenlik yetkilileri ve parti destekçileri eşliğinde hastaneden evine, ardından cenaze töreninin yapılacağı alana taşındı.

Yetkililer, bugün düzenlenecek cenaze töreninde düzeni sağlamak amacıyla yaklaşık 10 bin güvenlik görevlisi ve asker görevlendirileceğini açıkladı.


Çin, Tayvan çevresindeki askeri tatbikatlarına yönelik ‘sorumsuz’ eleştirileri kınadı

Pekin'deki bir meydanda bulunan dev ekranda, Tayvan çevresindeki Çin askeri tatbikatlarına ilişkin bir haber gösteriliyor. (Reuters)
Pekin'deki bir meydanda bulunan dev ekranda, Tayvan çevresindeki Çin askeri tatbikatlarına ilişkin bir haber gösteriliyor. (Reuters)
TT

Çin, Tayvan çevresindeki askeri tatbikatlarına yönelik ‘sorumsuz’ eleştirileri kınadı

Pekin'deki bir meydanda bulunan dev ekranda, Tayvan çevresindeki Çin askeri tatbikatlarına ilişkin bir haber gösteriliyor. (Reuters)
Pekin'deki bir meydanda bulunan dev ekranda, Tayvan çevresindeki Çin askeri tatbikatlarına ilişkin bir haber gösteriliyor. (Reuters)

Pekin bugün, Tayvan çevresindeki askeri tatbikatlarını eleştiren ülkeleri ‘sorumsuz’ olmakla suçladı.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian, düzenlediği basın toplantısında, “Bu ülkeler ve kurumlar, Tayvan’daki ayrılıkçı güçlerin askeri yollarla bağımsızlık sağlamaya çalışmasına göz yumuyor” dedi.

Lin, “Buna rağmen, Çin’in ulusal egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunmak için yaptığı gerekli ve adil faaliyetleri sorumsuzca eleştiriyorlar. Gerçekleri çarpıtıyor ve doğru ile yanlışı karıştırıyorlar; bu tam bir ikiyüzlülük örneğidir” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Avustralya Dışişleri Bakanlığı, Çin’in Tayvan çevresindeki askeri tatbikatlarını ‘istikrarsızlaştırıcı’ olarak nitelendirerek kınadı ve Pekin’e endişelerini ilettiklerini açıkladı. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, “Avustralya, herhangi bir eylemin kazara çatışma, yanlış hesaplamalar veya tırmanma riskini artırmasını şiddetle karşı çıkmaktadır” denildi. Ayrıca, “Uyuşmazlıklar diyalog yoluyla çözülmeli, güç veya zorlama ile değil” uyarısında bulunuldu ve tatbikatların ‘bölgesel gerginliği artırma riski taşıdığı’ vurgulandı. Çin, pazartesi ve salı günleri Tayvan çevresinde füze fırlatmaları yapmış, onlarca savaş uçağı ve gemiyi sevk ederek adanın limanlarını abluka altına alan tatbikatlar düzenlemişti. Pekin, Tayvan’ı kendi topraklarının bir parçası olarak görüyor ve gerekirse zorla ilhak edebileceğini belirtiyor. Tayvan Sahil Güvenlik yetkilileri bugün, Çin savaş gemileri ve sahil güvenlik gemilerinin ada çevresinden çekilmeye başladığını ve askeri tatbikatların sona erdiğine dair işaretler alındığını açıkladı.


Trump-Netanyahu görüşmesi: ABD Başkanı’nın müttefikleriyle arası ne durumda?

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD'nin Florida eyaletindeki Palm Beach'te bulunan Trump'ın Mar-a-Lago kulübünde yapılan görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında, 29 Aralık 2025 (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD'nin Florida eyaletindeki Palm Beach'te bulunan Trump'ın Mar-a-Lago kulübünde yapılan görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında, 29 Aralık 2025 (Reuters)
TT

Trump-Netanyahu görüşmesi: ABD Başkanı’nın müttefikleriyle arası ne durumda?

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD'nin Florida eyaletindeki Palm Beach'te bulunan Trump'ın Mar-a-Lago kulübünde yapılan görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında, 29 Aralık 2025 (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD'nin Florida eyaletindeki Palm Beach'te bulunan Trump'ın Mar-a-Lago kulübünde yapılan görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında, 29 Aralık 2025 (Reuters)

Elie el-Kuseyfi

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz eylül ayında gerçekleşen ve Netanyahu’nun Gazze ile ilgili ABD'nin 20 maddelik barış planını onaylamasıyla iki aşama arasında bir dönüm noktası oluşturan toplantı ile pazartesi günü Florida'da gerçekleşen toplantı aynı değildi. Bu son görüşme, iki tamamen farklı aşama arasında net bir kırılma noktası oluşturmazken bölgede yeni bir aşama için teorik ve pratik temeller atmadı. Aksine özellikle Trump’ın yaptığı açıklamalara göre son görüşme, daha ziyade Suriye ve Türkiye ile ilgili, daha az ölçüde de Gazze ile ilgili daha önce açıklanan tutumları yinelemek ve İran'ın nükleer ve füze programları ile ilgili diğer pozisyonları güncellemek için bir fırsat oldu.

Bu yüzden görüşme, özellikle İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaş ve bunun son iki yıldır bölgede yarattığı etkiler sonrasında, bölgesel ve uluslararası değişikliklerden ciddi şekilde etkilenmemiş gibi görünen iki tarihi müttefik arasındaki toplantı geleneğinden sapmadı. Bu durum ne toplantı öncesinde ne de sonrasında bir sorun oluşturdu. Ancak Gazze'deki ateşkesin ardından Trump ve Netanyahu arasındaki ilişkinin geleceği ve bölgedeki gelişmeleri ve bölgesel çıkarlarını yorumlamalarında görünen farklılıklar sorusu gündeme geldi. Görüşme sırasında, iki lider arasında ve ABD yönetimi ile İsrail hükümeti arasında, iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir model oluşturabilecek gerçek bir ayrılık belirtisi olup olmadığına dikkat çekildi.

Trump ve Netanyahu’nun eylül ve aralık aylarında gerçekleştirdikleri görüşmeler arasındaki temel fark, Trump'ın bölgedeki müttefiklerine karşı tutumunda yatıyordu.

Florida'daki görüşme, bu soruya ne bir cevap ne de cevabına dair bir ipucu barındırıyordu. Ki bu da bekleniyordu, ancak bu durum, sorunun artık geride kaldığı ve iki ülke arasındaki ilişkilerin önümüzdeki dönemde birçok sorunun ve belki de bazı ‘durumsal’ değişikliklerin konusu olmayacağı anlamına gelmiyor. Toplantı, Trump ve Netanyahu arasındaki ilişkinin niteliği konusunu büyük ölçüde çözmüş olsa da bu ilişki, eylül ayındaki son toplantılarından bu yana geçtiğimiz üç ay içindeki gelişmelerden olumsuz etkilenmiş gibi görünmüyor. Buna karşın Trump gibi bir başkan için çifte öneme sahip olabilecek şahsi düzeydeki ilişki, Gazze'den Suriye ve Türkiye'ye, belki de Lübnan'a ve daha az ölçüde İran'a kadar, iki liderin mevcut sorunlara yaklaşımlarında farklılıklar olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Gazze'de ateşkesin ilan edilmesinin ardından gündeme gelen Netanyahu'nun ‘yerine geçecek kişi’ sorunu, özellikle ABD yönetiminin şu anda onun yerine geçecek halihazırda bir aday olmaması ve Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın açıkça ifade ettiği üzere ‘Bibi’ye (Binyamin Netanyahu’nun lakabı) yönelik bölgesel hassasiyetin en azından şu aşamada Trump'ın ona verdiği desteği yeniden gözden geçirmesine neden olacak bir aşamaya gelmiş gibi görünmemesi sebebiyle ertelenmiş veya gündemden düşmüş gibi görünüyor. Onun varlığı Washington’ın bölgesel stratejisini etkilemediği ve bölgedeki nüfuz ve çıkarların belirlenmesi sürecinin son aşamasına henüz gelinmediği sürece bunun olması beklenmiyor. Dolayısıyla Netanyahu'nun sahneden çekilmesi talebi, yeni bir aşamaya geçiş için acil veya gerekli hale gelmiş değil. Bu da aynı zamanda bölgesel tarafların Washington üzerinde manevra yapma ve baskı uygulama kabiliyetine ve Washington'ın bölgesel müttefiklerinin taleplerini dengeleme ve çıkarlarına göre önceliklerini düzenleme kabiliyetine de bağlı.

sdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin başkenti Washington'daki Beyaz Saray'da bir araya geldi, 25 Eylül 2025 (Reuters)

Diğer bir deyişle, Trump Netanyahu'yu övüp İsrail'in ateşkes anlaşmasına yüzde 100 bağlı olduğunu söylerken, diğer tarafların bağlılığını sorgulasa da, görüşme Gazze ve bölge genelinde İsrail ve ABD’nin önceliklerindeki farklılıklar hakkındaki önceki sızıntıları yalanlamadı. Ancak aynı zamanda, özellikle Beşşar Esed rejiminin düşmesinde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın rolünü öven Trump, İsrail'in Suriye'den başlayıp Doğu Akdeniz'den geçerek Afrika Boynuzu'na uzanan stratejik bir çatışmaya girdiği bir dönemde, Türkiye'nin Gazze'deki rolünü desteklemeye devam ediyor gibi göründü. Bu da ne iki liderin görüşmesinde ne de ABD ve İsrail'in bölgesel meselelere ilişkin politika ve önceliklerinde önemsiz bir ayrıntı değil. Trump ve Netanyahu’nun eylül ve aralık aylarında gerçekleştirdikleri görüşmeler arasındaki temel fark, Trump'ın bölgedeki müttefiklerine karşı tutumunda yatıyordu. Suriye'den Yemen'e, Akdeniz'den Kızıldeniz kıyılarına kadar bölge ülkeleri arasında eşi ve benzeri görülmemiş bir jeopolitik rekabet varken, Trump bölgedeki müttefiklerine karşı ne tür bir tutum sergiliyor?

Florida

Florida’daki görüşmeyi, Gazze'deki ateşkesin ardından geçtiğimiz üç ayı Amerika ve İsrail'in değerlendirmesi olarak görecek olursak özellikle de Trump, İran'ın nükleer kapasitesini yeniden inşa ettiği ‘kanıtlanırsa’ yeni saldırılarla tehdit ettikten sonra ABD ve İsrail'in şu anda en az anlaşmazlık yaşadığı konunun İran olduğu söylenebilir. İran’ın füze programına gelince Trump, İran'ın nükleer programını kontrol altına almakla aynı önceliği vermeye Netanyahu kadar hevesli görünmüyordu. Trump'ın İran'la ilgili tehditler ve anlaşma arayışları arasındaki tüm açıklamaları, ABD’nin İran sorununa yaklaşımındaki belirsizliği teyit ediyor. Trump, İran'daki ‘başarılarından’ bir kez daha gurur duyduğunu gösterirken, daha da önemlisi, ABD'nin İran'a yönelik saldırılarını ‘Ortadoğu barışı’ ile ilişkilendirdi. Bu, Trump'ın kendisi ve yönetimi için bölgedeki ‘barışın’ önemini vurgulamak ve daha da önemlisi, Nobel Barış Ödülü yolunda şahsi bir başarı olarak görmek için kullandığı yöntemlerden biri.

Daha önce sızdırılan bilgilerde olduğu gibi, özellikle Trump'ın ‘yakında başlaması planlanan’ yeniden inşa sürecinin Hamas'ın tamamen silahsızlandırılmasına bağlı olmadığı yönündeki açıklamasından sonra, ABD yönetimi ile İsrail hükümeti arasında bir anlaşmazlık var gibi görünüyor.

Başka bir deyişle, ABD Başkanı Gazze'deki savaşı sona erdirmeye kararlı ve savaşı yeniden başlatmak ya da İsrail'in çatışmayı tırmandırmasına ‘izin vermek’ konusunda hiçbir heves ya da istek göstermiyor. Ancak, anlaşmanın çökmesine yol açmamak kaydıyla, İsrail'in mevcut bombardıman ve saldırılarının hızına da karşı çıkmıyor. Peki ya ikinci aşamaya geçmek? Burada da, daha önce sızdırılan bilgilerde olduğu gibi, özellikle Trump'ın ‘yakında başlaması planlanan’ yeniden inşa sürecinin Hamas'ın tamamen silahsızlandırılmasına bağlı olmadığı yönündeki açıklamasından sonra, ABD yönetimi ile İsrail hükümeti arasında bir anlaşmazlık var gibi görünüyor.

Bu, Netanyahu için çok hassas bir konu, çünkü sağ kanattan ABD yönetimine hiçbir taviz vermemesi yönünde baskı görüyor. Bu baskı, son iki gün içinde anlaşmanın ikinci aşamasının maddelerinden biri olan Refah Sınır Kapısı’nın yeniden açılması meselesinde de açıkça görüldü.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Netanyahu, sınır kapısının açılabileceğini ima ettikten sonra, İsrail'in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in baskısıyla geri adım attı, ancak bu, özellikle de toplantı öncesinde İsrail ordusuna Gazze'deki durumu sakinleştirmesi talimatı verilmiş olması nedeniyle Florida’daki görüşme öncesinde yapılan bir manevranın parçası olabilir. Ancak Trump, şu anda ABD'nin pozisyonunu iyi yöneten Hamas'a karşı bir şekilde ‘olumlu’ görünse de, net bir takvim belirlemeden ve konuyu yoruma açık bırakarak, Netanyahu ve hükümetini bir dereceye kadar tatmin edebilecek şekilde, Hamas'a silahsızlanması için zaman tanıdı.

frgthy
ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, Washington'daki Beyaz Saray'da, 10 Kasım 2025 (AFP)

Bölgede devam eden sert rekabete geri dönecek olursak bu rekabetin eksenleri henüz tam olarak oluşmamış olsa da, özellikle potansiyel ittifaklar açısından, Abraham (İbrahim) Anlaşmaları ve Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve İsrail arasındaki ittifak çerçevesinde İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki kesişimlerinden giderek daha fazla söz edilmeye başladı. Bu durum, Pakistan'ın birden fazla tarafla ortak çıkarları olması nedeniyle konumunun zorlu olduğu bir dönemde, Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır da dahil olmak üzere bu kesişimlerden ve ittifaklardan etkilenen ülkelerin, karşı kesişimler ve ittifaklar kurma girişiminde bulunup bulunmayacağı sorusunu gündeme getiriyor. Ne olursa olsun, Yemen ve Afrika Boynuzu'ndaki gelişmeler, daha geniş bölgesel manzara ve rekabet haritasının önemli bir parçası haline gelmiştir. Bunları Ortadoğu'da, daha spesifik olarak Arap Levant'ta, özellikle de Türkiye-İsrail rekabetinin zirveye ulaştığı Suriye'de yaşananlardan ayırmak artık mümkün değil. Bu da hem Netanyahu hem de Erdoğan ile dostluğuyla övünen ABD yönetimi ve Trump için can sıkıcı bir konu. Trump'ın, Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de işlerin yolunda gideceğini defalarca kez iddia etmesi, bunun gerçekten gerçekleşmesi için yeterli mi? ABD'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) daimi temsilcisinin pazartesi günü İsrail'in Somaliland’i tanıma kararını desteklemesi, ABD'nin Afrika Boynuzu'nda ve belki de Yemen'de İsrail'e karşı taraflı bir tutum sergilediğini gösteriyor. Bu durumda, iki ülke arasındaki çatışmanın Somali, Somaliland ve genel olarak Afrika Boynuzu'na yayılması konusunda ABD'nin nasıl bir tutum sergiliyor?

Washington ve İsrail'in bölgesel meselelerde uzlaşıya varıp varmayacaklarını, yani Washington'ın İsrail'e Suriye'de ateşkes karşılığında Lübnan'da gerginliğin tırmanmasını kabul edip etmeyeceğini tahmin etmek zor.

Trump, Türkiye ve İsrail hakkında söylediklerini, Suriye ve İsrail hakkında da söyledi. Netanyahu'nun Florida'daki açıklamalarından İsrail'in Suriye ve Lübnan meselelerine yaklaşımının tamamen güvenlik temelli olduğu açıkça anlaşılırken, Trump iki ülke arasındaki ilişkilerin ABD'nin planladığı şekilde ilerleyeceğini belirtti. ABD Başkanı, yönetiminin her iki konuyu da ağırlıklı olarak siyasi bir perspektiften ele aldığı bir dönemde, sınır güvenliği ve azınlıkların, özellikle de Dürziler ve Hıristiyanların korunmasının önemini bir kez daha yineledi. Washington, Suriye'de Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın yönetimini desteklemeye devam ediyor. Trump, pazartesi günü yaptığı açıklamada, elbette kendisinin bölgeye ilişkin hesaplamalarında göz ardı edemeyeceği Arap ülkeleri-Türkiye çatışmasında kilit bir figür olduğunu göz önünde bulundurarak, Şara'yı övdü. Washington, Lübnan'da özellikle İsrail ve Lübnan'dan siyasi müzakerecilerle güçlendirildikten sonra, Lübnan'ın güneyindeki ateşkesi izleyen ‘mekanizma’ komitesini artık daha fazla destekliyor. Ancak Lübnan, Suriye ve hatta Gazze'ye göre daha az bölgesel ve uluslararası koruma altında olduğu için ‘zayıf bir nokta’ olmaya devam ediyor. Öte yandan bu, İsrail'in Hizbullah'a daha fazla saldırmayı planlaması halinde bunun ABD'de anlayışla karşılanacağı anlamına gelmiyor. Çünkü ABD'nin Lübnan'daki hesaplamaları, Washington'ın desteğiyle seçilen mevcut cumhurbaşkanı ve hükümeti desteklemeyi gerektiriyor. Şimdiye kadar, bu desteği özellikle de Trump'ın da tekrarladığı gibi, Washington, Lübnan hükümetinin ve desteklediği Lübnan ordusunun Hizbullah'ın silahları sorununu ‘çözme’ konusundaki sınırlarını anlayışla karşıladığını gösterdiğinden sonlandırması için bir neden görünmüyor. Ancak Trump'ın Hizbullah'ın kötü davranışlarına ilişkin yorumları, ABD'nin İsrail'in Hizbullah'a karşı tırmanışına yeşil ışık yakmaya devam edeceğine işaret ediyor.

Burada, Washington ile İsrail arasında bölgesel meselelerde bir takas olacağını, yani Washington'ın Suriye'deki sükunet ve Lübnan'daki gerginlik karşılığında İsrail'i feda edeceğini öngörmenin kolay olmadığını belirtmek gerekir. Bu yaygın bir görüş olmakla birlikte, her bir konunun kendine özgü niteliği ve ABD’nin bölgesel çıkarları bağlamında bu konulara olan ilgisi göz önüne alındığında, birbirinden ayrılamayacak bu iki unsurun bir arada ele alındığı bu görüş tam olarak doğru değil. İsrail'in manevra alanı ve Tel Aviv'in, ABD yönetiminin kesin bir politikası olmayan kırılgan bölgelerde fiili durumu dayatma kabiliyeti küçümsenemez, ancak genel olarak, ‘bir dönüm noktası’ veya ‘tarihi’ olarak nitelendirilemeyecek olan Florida’daki görüşme, bölgedeki mevcut durumun değişmeyeceğini ilan ediyor. Bu durum, ABD yönetimi ile zaman kazanmaya devam eden Netanyahu'yu tatmin edebilir ve aynı zamanda Gazze Şeridi ve bölge ile ilgili tüm vaatlerini tek başına yerine getiremeyen Trump'ı da tatmin eder. Dolayısıyla, savaşın ve barışın olmadığı mevcut durum, Trump için bir nebze rahatlatıcı olmakla birlikte onu verdiği aşırı vaatlerden de kurtarıyor!